<B>‘PROF. Kuzu'yu Bakan Prof. Çelikel'e sorun’ </B>(7.11.2002) başlıklı yazıda adı geçen İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. <B>Kemal Alemdaroğlu</B> bir açıklama yaparak, <B>AKP </B>İstanbul Milletvekili Prof. <B>Burhan Kuzu'</B>ya <B>'haksızlık' </B>yapıldığını bildirdi. Prof.
Kuzu'nun 17.5.1977'de Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı'na atandığını, 17.10.1989'da doçent olduğunu, 14.12.1989'da da doçent kadrosunun verildiğini belirterek, ‘‘O tarihte Prof.
Erdoğan Teziç ve arkadaşları, aynı ana bilim dalında yetkili konumdadır. Sayın
Kuzu'nun atanması bu daldaki öğretim üyelerinin uygun görmesi ve desteği ile gerçekleşmiştir. O tarihte Rektör Prof.
Cem'i Demiroğlu'dur’’ diyen Prof.
Alemdaroğlu gelişmeleri şöyle özetliyor:
‘‘Kuzu 16.4.1997'de profesörlüğe başvurmuş,
Erdoğan Teziç, Bülent Tanör, İbrahim Kaboğlu gibi jüri üyelerinin kendisi ile idari yargılarda süren mahkemeleri nedeniyle
Burhan Kuzu'nun jüriye itirazı olmuş ise de jüri raporlarını beklemiş ve 20.5.1997'de başvurusunu geri çekmiştir. 25.12.1997'de -Prof.
Bülent Berkarda'nın rektörlüğünde- 2. kez profesörlük başvurusu yapmıştır. Benim rektörlük görevine atanma tarihim ise 31.12.1997'dir.
PROFESÖRLÜĞE ONAY
Rektörlüğüm dönemimde İ.Ü. Yönetim Kurulu (ÜYK), 15.1.1998'de Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.
Aysel Çelikel'in de önerisi üzerine Prof.
Erdoğan Teziç (İ.Ü.), Prof.
Cemal Bali Akal (İ.Ü.), Prof.
Yaşar Gürbüz (Yeditepe Ü.) Prof.
Yıldızhan Yayla (GS.Ü.) ve Prof.
Mustafa Erdoğan'dan
(Hacettepe Ü.) oluşan jüri üyelerinden 4'ü olumlu, biri olumsuz oy vererek
Kuzu'nun profesörlüğünü onaylamıştır. 2.4.1998'deki ÜYK da 16 olumlu, 3 olumsuz oyla kararı benimsemiştir. 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu'nun 26. maddesinde de açıkça ifade edildiği gibi bir doçentin profesörlüğe yükseltilmesi rektörün kişisel tercihleri ile bağlantılı olmayıp, yasa ile ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Profesörlük jürisini belirleme ve yükseltilmeyi kabul ya da reddetme yetkisi ise ÜYK'ya aittir. Size aktarılan asılsız iddialar ve şahsıma yönelik ithamlar, sadece beni değil,
İÜYK'yı ve jüri üyelerini de töhmet altında bırakmaktadır.
PROF. ÇELİKER'E SİTEM
Üniversitelerde sıkça görüldüğü gibi ilk başvurusunda başarısız olan çok sayıda doçent ikinci başvurularında profesörlüğe yükseltilmişlerdir. Bu bir ayrıcalık ya da imtiyaz olmayıp yasanın tanıdığı bir haktır. Bu hakkın kişilere göre farklı biçimde uygulanmasını istemek ya da savunmak
adalet ve
eşitlik anlayışına uymadığı gibi üniversitelere anlayışla da bağdaşmayan bir yaklaşımdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde
Adalet Bakanlığı görevini üstlenmiş kişinin
-Prof. Aysel Çelikel- hak, adalet ve eşitlikle bağdaşmayan yanlış, kişisel ve siyasal tercihlerini bilimsel değerlendirmelerin önünde tutan bir anlayış sergilemesi üzüntü vericidir. Ayrıca yıllarca mahkemelerde birbirlerine dava açan kişiler yukarda belirtildiği gibi Prof.
Kuzu'yu 1989'da doçent kadrosuna atamış kişilerdir.
CEZALAR NE OLDU?
Rektör
Alemdaroğlu, Prof.
Kuzu için açılan disiplin cezaları konusunda da bilgi veriyor. Buna göre, Doç.
Kuzu'nun 1994'de yazdığı
'Türk Anayasa Metinleri ile İlgili Mevzuat' kitabında, Doç.
Semih Gemalmaz kendi kitabından
'intihal' yapıldığını bildirerek Rektörlüğe
(Berkarda) şikayetçi oluyor. Prof.
Ünal Tekinalp, Prof.
Çetin Özek ve Prof.
Mustafa Durak'dan oluşan soruşturma komisyonu,
Kuzu'ya
'kınama' cezası veriyor. Ancak
Kuzu, alıntılar için dipnotu yaptığını ispat ediyor ve ceza Rektörlük tarafından kaldırılıyor. Prof.
Bülent Tanör'ün 1997'de, Doç.
Kuzu'nun profesörlüğe yükseltilmesinin ehil olmadığını ve ayrıca adayın
'intihal' sayılabilecek bazı yayınlarını da örnek vererek Dekanlığa şikayetçi oluyor. Prof.
Ömer Yörükoğlu, Prof.
Sait Güran ve Prof.
Özer Seliçi oluşan soruşturma kurulu,
Kuzu'ya
'uyarma' cezası veriyor.
Kuzu'nun itirazı karşısında da Rektörlük
(Alemdaroğlu) cezayı uygun bulmuyor.
Anamı ağlattılar
BAŞBAKANLIK ve Adalet Bakanlığı için adı geçen
Prof.
Burhan Kuzu, hakkındaki iddialar üzerine bize bir bavul kitap ve belge ile geldi, ‘‘30 yıldır anamı ağlattılar’’ diyerek şunları söyledi:
‘‘Bugün fakülteden ayrılan bu ekip, beni 1990'dan 98'e kadar derse sokmadı. Ancak yılda bir hafta derse girebildim. Anadolu çocuğu iseniz sizi aralarına almıyorlar, zulüm ediyorlar. Yanlarında 'peki efendimci'
istiyorlar. Ben öyle birisi değilim. Aramızda bu nedenle farklılık doğdu, ne zaman bir kitap yazsam kıskanıldım, hep siyasi kimliğim ortaya konulmak istendi. Hakkımda bir şey söylemek isteyenler TV'de karşıma çıksınlar.’’ Tayyip Bey! Gökçek'e yasadışı Ankara amblemini indirtin
MELİH Gökçek'in,
Ankara ile ilgili malum amblemi,
Danıştay'ca hukuka aykırı bulunarak iptal edildi.
Cumhuriyet'in 79. yıldönümünde bu kara lekeyle bize yaşatanları
Ata'ya şikáyet ediyorum.
10 Kasım 2002 günü onu anma, anlama ve anlatma gününde de bu kara lekeyi yaşamak istemiyorum.
Laik Cumhuriyet'in başkentine kimse antilaik izlenimli amblemi yakıştıramaz.
Dağına taşına nakşedemez.
Hemen belediye elemanlarınca kazınarak temizlenmelidir.
Sayın
Tayyip Erdoğan'a da sesleniyorum:
Gökçek ambleminden
Ankara'yı arındırmanızı isterim.
Rejimle gerçekten barışma nedeni olabileceğini düşünüyorum.
Aksi halde
'değişmedik, geliştik' yargısı,
'takıyyede geliştik' anlamında algılanabilecektir.
Belediye ile
devletin farkının fark edilmesini istiyorum.
Dilerim, acele yaptığınız
'Belçika Modeli' gafından ders almışsınızdır diye düşünüyorum.
Nurettin KAPTAN-ANKARA Bir milletvekilinden eski partisine sitem
AKP Yozgat Milletvekili
Mehmet Erdemir dün arayarak şunları söyledi:
‘‘MHP'den üç dönem belediye başkanı seçildim. 35 yıl o camianın -ülkücü- içinde oldum ancak üç yıldır yapılan yanlışlardan dolayı
MHP ile kırılma noktamız oldu, seçim kararı alınınca
AKP'ye başvurarak aday oldum. Hakkımda uydurma ihbarlar yapıldı, eski partim tarafından komploya düşürülmek istendim. Müfettişlerin biri geldi, biri gitti.
Ne yazık ki, doğrular söylenmedikçe istenmiyorsunuz.
Ağustostaki kampanya sırasında bir
MHP'linin sahte imzası ile yapılan ihbar sonucu, milletvekili seçilmiş olduğum 6 Kasım günü gönderilen 2 mülkiye müfettişine ifade verdim. İsteseydim vermezdim. Dokunulmazlık zırhına bürünecek kadar zayıf karakterli bir adam değilim. Nitekim müfettişler teşekkür ederek gittiler.
Biz ayıbı olmayan insanlarız, ayıbı olan insanların ne hale geldiğini gördünüz. Kirlenmeden ayakta kaldım, parti taassubunu aştım.
Benim için önemli olan insanlara hizmet etmektir, ekmeğini çalmak değildir.’’
Çakıroğlu niteliksiz atamaları AİHM'ye götürdü
KAMUOYU'nun
'halkın avukatı' olarak bildiği
Nusret Çakıroğlu dün Strasburg'dan aradı.
Ecevit, Bahçeli ve
Yılmaz hükümetini dava etmek için
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmiş.
Çakıroğlu, yıllardır Ulaştırma Bakanlığı'ndaki yasadışı uygulamaların peşindedir.
Strasburg'a 20 kilo dosya ile gitmiş.
PTT Genel Müdürlüğü'ne; Gübre Sanayii Genel Müdürlüğü'nden atanan
'ülkücü' kişilerin
'niteliksiz, mesleki ve idari bilgisi olmayan kişiler' olduğu iddiasıyla Ankara 4. Sulh Ceza Hakimi'ne başvurmuş. Ancak hakim davayı reddetmiş, hatta
Çakıroğlu'na söz bile vermemiş. Bunun üzerine
AİHM'ye giderken mahkeme yargıcını da dava etmiş.
Çakıroğlu, ‘‘AİHM'nin 41 yargıcına 41 dosya getirdim. PTT'ye atanan kişilerin biyografilerini de ekledim. Dosyayı inceleyip raportöre sevk ettiler. Mahkeme üyeleri çok memnun oldular. AB'ye giriyoruz, hatır gönül ataması yapılıyor. PTT mesleği ile ilgileri bile yok. Bu atamaya hükümet de çanak tutunca, buraya gelip ceza davası açtım. Yalnız devletimden tek kuruş talep etmediğimi bildirmek isterim’’ diyor.
Tiyatroya darbe
OLUMSUZ koşullara karşın Anadolu'da tiyatroyu yaşatmaya çalışıyoruz. Ancak İçişleri Bakanlığı'nın genelgesi sonucu emniyet güçlerinin bahanesi ile özel tiyatroların
Anadolu'ya gitmeleri örtülü olarak engellenmektedir.
İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgede istenilen şartları taşıyan salonlar ülkemizde bulunmamaktadır. Buna devlet tiyatroları ve kültür merkezleri de dahildir.
Türk tiyatrosu zaten can çekişirken, son darbe de devletten gelmektedir. Yarın kim bilir nerede hangi özel tiyatronun perdesi açtırılmayacaktır.
Yaşar GÜNDEM-Samsun Sanat Tiyatrosu Genel Yönetmeni Millet ne diyor?
BİZ (eski) lider olarak, parti olarak hepinizin devrini kapatıyoruz.
Sakın bir daha karşımıza çıkmaya kalkmayın.
Artık görevini yapamayana, devlete ve ülkeye hizmet etmeyene bu milletin tahammülü kalmadı.
Unutmayın, istediklerimizi gerçekleştiremezseniz sizlerin de ömrünüz pek uzun olmayacak!
Sizden
Kurtuluş Savaşı ruhu ile hizmet bekliyoruz.
Ülkemizi ise bir dünya devleti olma yolunda koşan onurlu bir devlet olarak görmek istiyoruz.
Uğur KURUCUK-İSTANBUL GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Yapmakta ısrar ettiğiniz şey giderek kolaylaşır. İşin doğası değiştiğinden değil, bizim yapma yeteneğimiz geliştiğinden.’’
(Ralph Waldo Emerson) MESAJ
TELSİM'in gizli mesaj uygulaması var. Mesaj çeken kişi savcılık müracaatı olmadan bulunamıyor. Böyle olunca da bazı sapık insanlar birilerini devamlı rahatsız ediyorlar. Kendilerine telefon açtığımızda
Telsim'in cevabı şu oluyor: Gizli mesaj yollamak da bir hakmış, kötüye kullananları savcılığa bildirmeliyiz! Daha fazla kazanmak için uygulanan bu mesaj gizliliği insanları çok rahatsız etmekte. Suçlular hep bir adım önde.
Berrin CANSU