Yalçın Bayer

Sevgili Atatürk

10 Kasım 2002
<B>SENİN,</B> <B>Türk</B> ulusunu sürekli bir akış içinde tutarak, gelişme, yenilenme ve ilerlemeyi gerçekleştirmek istediğini biliyoruz. Üzerinde yürüdüğümüz yol senin başlatmış olduğun gelişim ve çağdaşlık yoludur. Ancak senin ideallerine ulaştığımızı ne yazık ki söyleyemiyoruz. Her birimiz, yaptığımız seçimlerin ve aldığımız kararların etkisini ve sonuçlarını deneyimleyeceğiz. Umuyoruz ki bu deneyimler, hepimiz için acılı değil, aydınlatıcı olsun.

Çıkarları, din istismarı ya da ülkemizi bölme emelleri üzerine olanlar, bulunduğumuz karmaşa ve karanlıktan çeşitli biçimlerde yararlanmayı düşünebilirler. Bizleri sürekli olarak, geriye çekmek isteyen kancaların farkında olarak, ne olup bittiğini gözlemleyerek geleceğin, ondan istediklerimizden ve ideallerimizden oluşacağını biliyoruz.

Gerçekleri görmek bize moral bozukluğu değil, harekete geçme yeteneği ve gücü veriyor. Yılmadan, azimle gösterdiğin yolda yürüyeceğiz.

Gülseven G. YAŞER-Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) Başkanı

Kuzu: Kendisine güvenen karşıma çıksın


İSTANBUL Üniversitesi Rektörü Prof. Kemal Alemdaroğlu, AKP Milletvekili seçilen Hukuk Fakültesi eski öğretim üyesi Prof. Burhan Kuzu ile ilgili olarak ortaya haksız iddialar atıldığını söyledi.

Kuzu'ya, kendilerine çıkan profesörlerin doçentlik kadrosu verdiğini açıklayan Alemdaroğlu, ‘‘Hocaların daha sonraki tavırlarını anlamıyorum; bir vesile ile araları açılıyor, sonra da meslektaşlarına 'ölüm' diyorlar’’ dedi. Prof. Kuzu'ya verilen 'uyarma' ve 'kınama'yı kapsayan iki cezanın daha sonra rektörlükçe kaldırıldığını bildiren Prof. Alemdaroğlu, ‘‘Üniversitede huzursuzluk yaratanlar hocaların hepsi şimdi özel üniversitelere gittiler. Bu kişiler, Anayasa Hukuku'nu sanki biz temsil ederiz iddiasındalar. Bu tavır bilim adamlarına yakışmıyor’’ dedi.

Hakkındaki iddialar üzerine bavul kitabı ve belge ile gelen Prof. Burhan Kuzu, ‘‘Birinci jüri hakkımı yedi; 4.5 ay beklediğim halde profesörlüğüm konusunda bir karar vermedi. Ben de istediğimi geri çektim. Daha sonra rektörlük yeni bir jüri tespit etti. Erdoğan Teziç (İ.Ü.), Cemal Bali Akal (İ.Ü.), Yaşar Gürbüz (Yeditepe Ü.), Yıldızhan Yayla (GS) ve Mustafa Erdoğan'dan (Hacettepe Ü.) oluşan jüri 1 olumsuza karşı 4 oyla profesörlüğümu onayladı’’ dedi.

Kuzu şunları söyledi:

‘‘Bugün fakülteden ayrılan bu ekip, beni 1990'dan 98'e kadar derse sokmadı. Anamı ağlattı. Ancak yılda bir hafta derse girebildim. Anadolu çocuğu iseniz sizi aralarına almıyorlar, zulüm ediyorlar. Yanlarında 'peki efendimci' istiyorlar. Ben öyle birisi değilim. Aramızda bu nedenle farklılık doğdu, ne zaman bir kitap yazsam kıskanıldım, hep siyasi kimliğim ortaya konulmak istendi. Doç. Mehmet Semih Gemalmaz alıntı iddiasıyla hakkımda Ticaret Mahkemesi'ne tazminat davası açtı. Ancak eski Adalet Bakanı Prof. Selçuk Öztek'in verdiği bilirkişi raporu sonucu reddedildi. Hakkımda bir şey söylemek isteyenler TV'de karşıma çıksınlar.’’

Jet Fadıl'ın heykelini dikmek lazım


ESKİ Senatör Mehmet Feyyat anlatıyor: ‘‘Eski parlamenterler, bakanlar, hákim-savcılar, emekli valiler bir araya geldi, Beylikdüzü'nde Parlamenterler Konut Yapı Kooperatifi kurdu. Bunlar aydın bir zümreydi.

600 konutu Siirtli müteahhit Fatih Recep Saraçoğlu yapmaya başladı.

Daha sonra bu konutların yanıbaşında yine Siirtli işadamı Fadıl Akgündüz'ün Jetpa konutlarının temeli atıldı. Ve daha erken bitirildi.

Sorunlu Parlamenter Konutları'nı yapan Saraçoğlu, Tayyip Erdoğan tarafından milletvekili adayı gösterildi. Ancak 17. sırada olduğu için kazanamadı.

Jet-Fadıl'ın konutları azami 30-40 bin dolara mal olurken; aynı tip Parlamenter Konutları ise 100 bin doları buldu.

Perişan olan emekli aydınlar, okumuşlar, parlamenterler; bu kadar yüksek bedel nedeniyle bir şekilde AKP adayı olan müteahhitlerini desteklemiş olmadılar mı? Dolayısıyla da AKP'yi...

Lütfen gidin bir Parlamenterlerin Konutları'na, bir de Jet Fadıl'ın konutlarına bakınız. Kimlerin mağdur olduğunu ve yüce Parlamento'nun kutsal ismini kimlerin rant amacıyla 'kiraya' verdiklerini görünüz. (Sadece ben oğlumun dairesinin hesabını sormak için üç dava açtım.)

Akgündüz, hemşerilerine telefonla yalvararak beni kurtarın dedi; onlar da kurtardılar.

Peki burada kim ahlaklı ticaret yaptı; Tayyip Erdoğan'ın karısının memleketisi olan Siirtli müteahhit Saraçoğlu mu, kırmızı bültenle aranan Fadıl Akgündüz mü?

Akgündüz, Türkiye'ye dönmüş; ben olsam gelmez telefonla yemin yapardım!

Ben Jetpa Kooperatifi'nin üyesi olsaydım Fadıl Bey'in heykelini sitenin önüne diktirirdim. Bir dönem ülke yönetiminde etkili olan aydınlar, okumuşlar, ülke yönetiminde söz sahibi olanlar utansınlar.

Alaturka Shekespeare


TİYATRO sevdalısı eski bir dostumuz bize ‘‘Shakespeare nasıl alaturka oldu?’’ diye sorarak etkilendiği bir oyundan bahsediyor.

'Shakespeare'in 'Onikinci Gece''si Işıl Kasapoğlu rejisi ile Çevre Tiyatrosu'nda (Kocamustafapaşa) perdelerini halkın içinde açtı. Oyun interaktif anlayışta sahneye konmuş büyük bir enerji ve coşkunun seyirciyi sardığı sıcaklığı yakalamış. Oyuncuların üzerlerinde ağırlıklarla kendilerini rolleriyle bütünleştirmeleri işlerinin zor olduğunu gösteriyor ve oyuncular bunu başarı ile kotarıyorlar.

'Semaver Kumpanya'nun oyununda en çok dikkat çeken şey güncel şarkıların olması Shakespeare'in bir nevi alaturkalaştırılması; 'Makber', 'Dönülmez Akşamın Ufkundayım', 'Barabar' (Bir anonim Sivas türküsü), 'Ölürsem Kabrime Gelme İstemem' gibi parçaların söylenmesi...

Güncelliği ve yerel motifleri anlatıcı ve müzisyenler yoluyla aktarmış Kasapoğlu. Özellikle anlatıcıyı, Shakespeare'in metninde olmayıp sonradan eklenmesi çok önemli bir güç katmış oyuna... Böylelikle de seyirciyle kurulan diyalog daha da başarılı olmuş. Oyunun temel direklerinden olan Tobi Dayı ve 'anlatıcı'nın yorumu profesyonelce.. Üç saatlik oyunda sürekli espri bombardımanı nedeniyle dinlenmek için ara olmaması ve Shakespeare'in güzel şiirli dili yok ediliyor... gibi eleştirilere karşın herkes keyifli.

Bu tiyatronun sıfır bütçe ile oluşturulduğu ve gençlerin maddi beklentilerini bir kenara bırakıp büyük bir enerji ile orada bir dünya yarattığı da bir gerçek. Başta Ece Bar olmak üzere iyiliğini nasıl ödeyeceğiz diyor 'Semaverliler'...

BİLİYOR MUSUNUZ?


- İSTANBUL Valisi Erol Çakır'ın, Berna Yılmaz'ın halasının oğlu ve kendisinden önceki İstanbul Valisi Kutlu Aktaş'ın ölen eşinden dolayı da bacanağı olduğunu...

- GEÇEN dönem TBMM futbol takımının sponsorluğunu yapan M-Moil akaryakıt şirketinin sahibi Süleyman Bölünmez'in, 100 trilyonluk 'Fırtına Operasyonu' davasının 1. numaralı sanığı olarak Antalya'da 7 ay hapis yattığını, 3 Kasım'daki seçimlerde Mardin'den bağımsız milletvekili seçildiğini ve ilk demecinde ‘‘Maaş almayacağım ve lojmanda oturmayacağım’’ diye demeç verdiğini...

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Kişiye özel yasa çıkartılırsa, sistemi zorlamak olur; Tayyip Bey için sistem bozulmadan çözüm bulunması gerekir.’’

(Galatasaray Üniversitesi'nden Prof. Necmi Yüzbaşıoğlu)
Yazının Devamını Oku

Alemdaroğlu’ndan ‘Kuzu’ açıklaması

9 Kasım 2002
<B>‘PROF. Kuzu'yu Bakan Prof. Çelikel'e sorun’ </B>(7.11.2002) başlıklı yazıda adı geçen İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. <B>Kemal Alemdaroğlu</B> bir açıklama yaparak, <B>AKP </B>İstanbul Milletvekili Prof. <B>Burhan Kuzu'</B>ya <B>'haksızlık' </B>yapıldığını bildirdi. Prof. Kuzu'nun 17.5.1977'de Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı'na atandığını, 17.10.1989'da doçent olduğunu, 14.12.1989'da da doçent kadrosunun verildiğini belirterek, ‘‘O tarihte Prof. Erdoğan Teziç ve arkadaşları, aynı ana bilim dalında yetkili konumdadır. Sayın Kuzu'nun atanması bu daldaki öğretim üyelerinin uygun görmesi ve desteği ile gerçekleşmiştir. O tarihte Rektör Prof. Cem'i Demiroğlu'dur’’ diyen Prof. Alemdaroğlu gelişmeleri şöyle özetliyor:

‘‘Kuzu 16.4.1997'de profesörlüğe başvurmuş, Erdoğan Teziç, Bülent Tanör, İbrahim Kaboğlu gibi jüri üyelerinin kendisi ile idari yargılarda süren mahkemeleri nedeniyle Burhan Kuzu'nun jüriye itirazı olmuş ise de jüri raporlarını beklemiş ve 20.5.1997'de başvurusunu geri çekmiştir. 25.12.1997'de -Prof. Bülent Berkarda'nın rektörlüğünde- 2. kez profesörlük başvurusu yapmıştır. Benim rektörlük görevine atanma tarihim ise 31.12.1997'dir.

PROFESÖRLÜĞE ONAY

Rektörlüğüm dönemimde İ.Ü. Yönetim Kurulu (ÜYK), 15.1.1998'de Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Aysel Çelikel'in de önerisi üzerine Prof. Erdoğan Teziç (İ.Ü.), Prof. Cemal Bali Akal (İ.Ü.), Prof. Yaşar Gürbüz (Yeditepe Ü.) Prof. Yıldızhan Yayla (GS.Ü.) ve Prof. Mustafa Erdoğan'dan (Hacettepe Ü.) oluşan jüri üyelerinden 4'ü olumlu, biri olumsuz oy vererek Kuzu'nun profesörlüğünü onaylamıştır. 2.4.1998'deki ÜYK da 16 olumlu, 3 olumsuz oyla kararı benimsemiştir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 26. maddesinde de açıkça ifade edildiği gibi bir doçentin profesörlüğe yükseltilmesi rektörün kişisel tercihleri ile bağlantılı olmayıp, yasa ile ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Profesörlük jürisini belirleme ve yükseltilmeyi kabul ya da reddetme yetkisi ise ÜYK'ya aittir. Size aktarılan asılsız iddialar ve şahsıma yönelik ithamlar, sadece beni değil, İÜYK'yı ve jüri üyelerini de töhmet altında bırakmaktadır.

PROF. ÇELİKER'E SİTEM

Üniversitelerde sıkça görüldüğü gibi ilk başvurusunda başarısız olan çok sayıda doçent ikinci başvurularında profesörlüğe yükseltilmişlerdir. Bu bir ayrıcalık ya da imtiyaz olmayıp yasanın tanıdığı bir haktır. Bu hakkın kişilere göre farklı biçimde uygulanmasını istemek ya da savunmak adalet ve eşitlik anlayışına uymadığı gibi üniversitelere anlayışla da bağdaşmayan bir yaklaşımdır.Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde Adalet Bakanlığı görevini üstlenmiş kişinin -Prof. Aysel Çelikel- hak, adalet ve eşitlikle bağdaşmayan yanlış, kişisel ve siyasal tercihlerini bilimsel değerlendirmelerin önünde tutan bir anlayış sergilemesi üzüntü vericidir. Ayrıca yıllarca mahkemelerde birbirlerine dava açan kişiler yukarda belirtildiği gibi Prof. Kuzu'yu 1989'da doçent kadrosuna atamış kişilerdir.

CEZALAR NE OLDU?

Rektör Alemdaroğlu, Prof. Kuzu için açılan disiplin cezaları konusunda da bilgi veriyor. Buna göre, Doç. Kuzu'nun 1994'de yazdığı 'Türk Anayasa Metinleri ile İlgili Mevzuat' kitabında, Doç. Semih Gemalmaz kendi kitabından 'intihal' yapıldığını bildirerek Rektörlüğe (Berkarda) şikayetçi oluyor. Prof. Ünal Tekinalp, Prof. Çetin Özek ve Prof. Mustafa Durak'dan oluşan soruşturma komisyonu, Kuzu'ya 'kınama' cezası veriyor. Ancak Kuzu, alıntılar için dipnotu yaptığını ispat ediyor ve ceza Rektörlük tarafından kaldırılıyor. Prof. Bülent Tanör'ün 1997'de, Doç. Kuzu'nun profesörlüğe yükseltilmesinin ehil olmadığını ve ayrıca adayın 'intihal' sayılabilecek bazı yayınlarını da örnek vererek Dekanlığa şikayetçi oluyor. Prof. Ömer Yörükoğlu, Prof. Sait Güran ve Prof. Özer Seliçi oluşan soruşturma kurulu, Kuzu'ya 'uyarma' cezası veriyor. Kuzu'nun itirazı karşısında da Rektörlük (Alemdaroğlu) cezayı uygun bulmuyor.

Anamı ağlattılar


BAŞBAKANLIK ve Adalet Bakanlığı için adı geçen Prof. Burhan Kuzu, hakkındaki iddialar üzerine bize bir bavul kitap ve belge ile geldi, ‘‘30 yıldır anamı ağlattılar’’ diyerek şunları söyledi: ‘‘Bugün fakülteden ayrılan bu ekip, beni 1990'dan 98'e kadar derse sokmadı. Ancak yılda bir hafta derse girebildim. Anadolu çocuğu iseniz sizi aralarına almıyorlar, zulüm ediyorlar. Yanlarında 'peki efendimci' istiyorlar. Ben öyle birisi değilim. Aramızda bu nedenle farklılık doğdu, ne zaman bir kitap yazsam kıskanıldım, hep siyasi kimliğim ortaya konulmak istendi. Hakkımda bir şey söylemek isteyenler TV'de karşıma çıksınlar.’’

Tayyip Bey! Gökçek'e yasadışı Ankara amblemini indirtin


MELİH Gökçek'in, Ankara ile ilgili malum amblemi, Danıştay'ca hukuka aykırı bulunarak iptal edildi.

Cumhuriyet'in 79. yıldönümünde bu kara lekeyle bize yaşatanları Ata'ya şikáyet ediyorum.

10 Kasım 2002 günü onu anma, anlama ve anlatma gününde de bu kara lekeyi yaşamak istemiyorum.

Laik Cumhuriyet'in başkentine kimse antilaik izlenimli amblemi yakıştıramaz.

Dağına taşına nakşedemez.

Hemen belediye elemanlarınca kazınarak temizlenmelidir.

Sayın Tayyip Erdoğan'a da sesleniyorum:

Gökçek ambleminden Ankara'yı arındırmanızı isterim.

Rejimle gerçekten barışma nedeni olabileceğini düşünüyorum.

Aksi halde 'değişmedik, geliştik' yargısı, 'takıyyede geliştik' anlamında algılanabilecektir.

Belediye ile devletin farkının fark edilmesini istiyorum.

Dilerim, acele yaptığınız 'Belçika Modeli' gafından ders almışsınızdır diye düşünüyorum.

Nurettin KAPTAN-ANKARA

Bir milletvekilinden eski partisine sitem


AKP Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir dün arayarak şunları söyledi: ‘‘MHP'den üç dönem belediye başkanı seçildim. 35 yıl o camianın -ülkücü- içinde oldum ancak üç yıldır yapılan yanlışlardan dolayı MHP ile kırılma noktamız oldu, seçim kararı alınınca AKP'ye başvurarak aday oldum. Hakkımda uydurma ihbarlar yapıldı, eski partim tarafından komploya düşürülmek istendim. Müfettişlerin biri geldi, biri gitti.

Ne yazık ki, doğrular söylenmedikçe istenmiyorsunuz.

Ağustostaki kampanya sırasında bir MHP'linin sahte imzası ile yapılan ihbar sonucu, milletvekili seçilmiş olduğum 6 Kasım günü gönderilen 2 mülkiye müfettişine ifade verdim. İsteseydim vermezdim. Dokunulmazlık zırhına bürünecek kadar zayıf karakterli bir adam değilim. Nitekim müfettişler teşekkür ederek gittiler.

Biz ayıbı olmayan insanlarız, ayıbı olan insanların ne hale geldiğini gördünüz. Kirlenmeden ayakta kaldım, parti taassubunu aştım.

Benim için önemli olan insanlara hizmet etmektir, ekmeğini çalmak değildir.’’

Çakıroğlu niteliksiz atamaları AİHM'ye götürdü


KAMUOYU'nun 'halkın avukatı' olarak bildiği Nusret Çakıroğlu dün Strasburg'dan aradı.

Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz hükümetini dava etmek için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmiş. Çakıroğlu, yıllardır Ulaştırma Bakanlığı'ndaki yasadışı uygulamaların peşindedir. Strasburg'a 20 kilo dosya ile gitmiş.

PTT Genel Müdürlüğü'ne; Gübre Sanayii Genel Müdürlüğü'nden atanan 'ülkücü' kişilerin 'niteliksiz, mesleki ve idari bilgisi olmayan kişiler' olduğu iddiasıyla Ankara 4. Sulh Ceza Hakimi'ne başvurmuş. Ancak hakim davayı reddetmiş, hatta Çakıroğlu'na söz bile vermemiş. Bunun üzerine AİHM'ye giderken mahkeme yargıcını da dava etmiş.

Çakıroğlu, ‘‘AİHM'nin 41 yargıcına 41 dosya getirdim. PTT'ye atanan kişilerin biyografilerini de ekledim. Dosyayı inceleyip raportöre sevk ettiler. Mahkeme üyeleri çok memnun oldular. AB'ye giriyoruz, hatır gönül ataması yapılıyor. PTT mesleği ile ilgileri bile yok. Bu atamaya hükümet de çanak tutunca, buraya gelip ceza davası açtım. Yalnız devletimden tek kuruş talep etmediğimi bildirmek isterim’’ diyor.

Tiyatroya darbe


OLUMSUZ koşullara karşın Anadolu'da tiyatroyu yaşatmaya çalışıyoruz. Ancak İçişleri Bakanlığı'nın genelgesi sonucu emniyet güçlerinin bahanesi ile özel tiyatroların Anadolu'ya gitmeleri örtülü olarak engellenmektedir.

İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgede istenilen şartları taşıyan salonlar ülkemizde bulunmamaktadır. Buna devlet tiyatroları ve kültür merkezleri de dahildir.

Türk tiyatrosu zaten can çekişirken, son darbe de devletten gelmektedir. Yarın kim bilir nerede hangi özel tiyatronun perdesi açtırılmayacaktır.

Yaşar GÜNDEM-Samsun Sanat Tiyatrosu Genel Yönetmeni

Millet ne diyor?


BİZ (eski) lider olarak, parti olarak hepinizin devrini kapatıyoruz.

Sakın bir daha karşımıza çıkmaya kalkmayın.

Artık görevini yapamayana, devlete ve ülkeye hizmet etmeyene bu milletin tahammülü kalmadı.

Unutmayın, istediklerimizi gerçekleştiremezseniz sizlerin de ömrünüz pek uzun olmayacak!

Sizden Kurtuluş Savaşı ruhu ile hizmet bekliyoruz.

Ülkemizi ise bir dünya devleti olma yolunda koşan onurlu bir devlet olarak görmek istiyoruz.

Uğur KURUCUK-İSTANBUL

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Yapmakta ısrar ettiğiniz şey giderek kolaylaşır. İşin doğası değiştiğinden değil, bizim yapma yeteneğimiz geliştiğinden.’’

(Ralph Waldo Emerson)

MESAJ


TELSİM'in gizli mesaj uygulaması var. Mesaj çeken kişi savcılık müracaatı olmadan bulunamıyor. Böyle olunca da bazı sapık insanlar birilerini devamlı rahatsız ediyorlar. Kendilerine telefon açtığımızda Telsim'in cevabı şu oluyor: Gizli mesaj yollamak da bir hakmış, kötüye kullananları savcılığa bildirmeliyiz! Daha fazla kazanmak için uygulanan bu mesaj gizliliği insanları çok rahatsız etmekte. Suçlular hep bir adım önde.

Berrin CANSU
Yazının Devamını Oku

Askerin olgunluğu

8 Kasım 2002
<B>AKP'</B>nin iktidara gelmesi karşısında okurlarımızdan ilginç değerlendirmeler geliyor. HELVALI KUTLAMA İstanbul'dan H.K. adlı hanım okurumuz, kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanan türban yasağının sorun olmaktan çıktığını, İmam Hatip Liseleri'nde de yasağın uygulandığını ancak bazı okullarda son günlerde kız öğrencilere türban takması için baskı yapıldığını anlatıyor.

H.K. şöyle yazıyor:

‘‘Ne imam, ne de hatip olamadıklarına göre kız öğrenciler niye bu okullara alınıyor? Amaç bir meslek sahibi olmak ötesinde 'arka bahçe'nin bir mensubu olmaktır. Yani amaç siyasidir. Nitekim 6 Kasım tarihli bir dinci gazetede şu haber yer almıştır:

İstanbul'daki İHL öğrencileri seçim sonuçlarını helva yiyerek kutladı. Öğrencilerin taşıdıkları pankartlarda 'Bizi gömmek isteyenler sandığa gömüldü' ifadesi dikkat çekti.' Bu haber bile İHL öğrencilerinin nasıl politize olduğunu göstermektedir. Umarım Erdoğan bunu iyi değerlendirir.’’

AKLINIZDAN GEÇİRMEYİN Ankara’dan Serhan Akpınar da, askerlerin seçimi etkileyecek bir davranış sergilemediğini, sonuçları da aynı olgunlukla karşıladıklarını belirterek ‘‘Ancak...’’ diyor:

‘‘Çevremde bazı AKP'liler askerlerin, AKP iktidarının icraatları karşısında sessiz kalacağını ve istedikleri düzenlemeleri gerçekleştireceklerini, önce halkı ekonomik yönden rahatlatacaklarını, sonra da kendi amaçları doğrultusunda yasal tüm değişiklikleri yapacaklarını söylemektedirler. Ben ise onlara dilim döndüğünce, askerin sabrını ve olgunluğunu yanlış yorumlamamaları gerektiğini, askerin devletin laik yapısını korumak amacından uzaklaşmasının mümkün olmayacağını, son 40 yılın bunun örnekleriyle dolu olduğunu söyleyerek ‘Askerin sabrını yanlış yorumlamayın. Dürüst olun, vatandaşa iş ve aş verin. Cumhuriyetin temel değerleriyle oynamayı aklınızdan bile geçirmeyin' dedim. Doğru mu söyledim?’’

ERDOĞAN’IN ACULLÜĞÜ İSTANBUL'dan Yaman Öztürkel ise telefonda şöyle konuşuyor:

‘‘Tayyip Bey'in acullüğünü gördük; az kalsın 'Belçika Modeli' ile Yunanlılar'ın kucağına düşüyordu. Yunan TV'sine verdiği demeçten hemen sonra Yunanistan'a niye davet edildiğini fark etmedi mi? Dışişleri Bakanlığı'nın açıklaması kendisine ders olmuştur. Bu iş belediyeye ağaç-çiçek ithal etmeye, İSKİ kazısı yaptırmaya ve İstanbul'a mimari hatalarla dolu üst geçit yaptırmaya benzemez. Türkiye Cumhuriyeti'nin milli devlet politikasının ne olduğunu, Kur'an-ı Kerim kadar öğrenmelidir.

Hatırlanırsa Erdoğan belediye başkanı olduktan sonra ilk yurtdışı gezisini İran'a yapmıştı. O gün İran'ı seviyordu, bugün ise Amerika'yı! Baksanıza Cumhurbaşkanı'ndan sonra hemen ABD Elçisi ile görüşmesi hayırlara vesile olur!

Neyse ki, TSK ve Dışişleri'nin uyarısı üzerine ilk gezisini KKTC'ye dönüştürmek zorunda kaldı. Duymak isterdik ki, Denktaş'a da bir geçmiş olsun telgraf çeksin. Umarım ziyaretinde Denktaş ve KTTC yöneticilerinden çok dersler alacaktır.’’

Görüyorsunuz, insan ‘değiştim’ demekle hemen değişmiyor.

Demirel yüzünden DYP’nin oyu düştü

MARMARA
Üniversitesi'nen Doç. O.Ö. kızgınlık içinde arıyor.

‘‘Ben 6 aydan beri Tansu Çiller'i tutmaya başladım ve kendisine oy verdim.

Hüsamettin Cindoruk, DYP'nin anketlerdeki oyunun düşük olması üzerine Demirel'le birlikte kampanyaya katılıp partinin oyunu 3 puan daha arttırdıklarını öne sürüyor. Lütfen doğrular konuşulsun.

Aslında Demirel ve Cindoruk'un isimleri, DYP'ye 5 puan kaybettirmiştir.

Kocaeli, İzmir, Sıvas ve Kayseri'de DYP'nin oylarına bir bakın. Demirel'in yolladığı adaylar tümü %50 düşük oy almışlardır.

Bugün DYP'ye oy vermeyenlerin pişmanlık içinde olduklarını görüyorum.

Erdoğan'a verilen desteğin onda biri Çiller'e verilmeyerek Türkiye'ye haksızlık yapılmıştır. Hepinize yazıklar olsun.’’

Biliyor musunuz?

SEÇİM sonuçları üzerinde yapılan araştırmada bağımsız aday olmaları halinde Mesut Yılmaz'ın Rize'den, Tansu Çiller'in Muğla'dan ve Devlet Bahçeli'nin de Osmaniye'den seçilebilecek oyu sağladıklarını...

ANAP'tan adaylığını koymayan Bülent Akarcalı'nın ANAP'ın başarısızlığı karşısında çevresine ‘‘Artık kolları sıvıyoruz’’ dediğini...

MHP Nevşehir milletvekillerinin devekuşu kredileri konusunda kimlere aracı olduklarını, 2.5 trilyonun ne olduğunun sorgulandığını...

AKP'den Yozgat Milletvekili seçilen eski Belediye Başkanı Mehmet Erdemir'in belediyedeki yolsuzluklarla ilgili olarak önceki gün Yozgat'a gelen iki Başbakanlık müfettişine ifade verdiğini...

Biliyor musunuz?

ABD’deki altılı ganyan skandalı

PİYASAYA
yarın çıkacak ‘Yarışçı’ isimli at yarışı dergisinde ABD'de bir altılı ganyan skandalını yazan yarış yazarı Süha Ülgen bize ilginç şeyler anlatıyor:

26 Ekim günü Chicago'da yapılan 19. Breeders Cup World Championship at yarışlarındaki skandal, dünya yarışçılık kamuoyu tarafından uzun süre konuşulacak gibi görünüyor. Yarışlarda altılı ganyan 6 misli bilet ile bir kişi tarafından tutturuluyor. Tam 3.1 milyon dolar kazanan biletin sahte olduğu ise, FBI ve New York Polisi'nin de dahil olduğu bir soruşturma ağının elde ettiği bulgular ile kanıtlanıyor. Para ödenmeden sorumlular yakalanıyor.

ABD'de at yarışı müşterek bahisi özel şirketler tarafından oynatılıyor. Totalizör adı verilen müşterek bahis sistemini Amtote, Unıted Tote ve Autotote isimli firmalar üretiyor. Sahteciliği yapan iki kişiden biri, Autotote firmasının çalışanı... Arkadaşı ile birlikte bilgisayara girerek yazılımlarda yaptıkları değişiklikle kazanç elde ediyorlar.

Türkiye Jokey Kulübü'nün müşterek bahis oynattığı totalizör sistem de Autotote firmasına ait. Peki TJK, Autotote firmasının totalizör sistemini denetleyecek, müşterek bahis şebeke ağının altyapısını oluşturan telekominikasyon sistemlerinin güvenirliğini araştıracak bir çalışma yapmış mıdır?

Ceza gerek

BUNLAR
(FB, GS) neyi bölüşemiyorlar anlamıyorum, alt tarafı spor karşılaşması ama gelenlerin ve kavga edenlerin çoğunun spordan uzak, alkol ve sigara kullanan kişiler olduğu muhakkak... Ne yazık ki siyasi sokak kavgalarının yerini spor kavgaları aldı.

Bunu önlemenin de bir yolu var; üç İstanbul takımına da 1 yıl hak mahrumiyeti verilmesi. Akılları belki başlarına gelir.

Suat KALELİOĞLU-ANKARA
Yazının Devamını Oku

Prof. Kuzu'yu, Bakan Prof. Çelikel'e sorun

7 Kasım 2002
<B>‘YALÇIN </B>Bey, Prof. <B>Burhan Kuzu'</B>nun başbakan adayları arasında geçtiğini duyuruyorsunuz... <B>Kuzu </B>değil başbakan, adalet bakanı bile olamaz’’ diyen telefon karşısında irkiliyoruz. Arayan bir hukukçu, bize ayrıntılı bilgi veriyor: ‘‘Anayasa hukuku ana bilim dalı deyince akla Prof. Erdoğan Teziç, Prof. Bülent Tanör, Prof. İbrahim Kaboğlu gibi isimler akla gelir. Kuzu'nun profesörlüğü, İÜ Hukuk Fakültesi'nde bu hocaların da bulunduğu 5 kişilik jüri tarafından reddedilmiştir. Hatta Tanör ve Kaboğlu, Kuzu'nun tezindeki bazı bölümlerin kendi kitaplarından alındığını söylemişlerdir.

Ancak sonradan ne olduysa olmuş, Rektör Prof. Kemal Alemdaroğlu başka bir sınav açmış, bir tek Erdoğan Teziç'in de bulunduğu başka 5'linin önünde Kuzu 1'e karşı 4 oyla profesörlüğü almıştır.

Bunlar bir yıl içinde olmuştur; şimdiki Adalet Bakanı Prof. Aysel Çelikel o zaman Hukuk dekanıdır.

Prof. Kuzu'nun bir başka vakası da; intihal suçlaması sonucu hakkında soruşturma yapılmış olmasıdır. Bir başka 'eser'inde Semih Gemalmaz'ın kitabından atıf yapmadan 'çalıntı' yapmıştır. Bu soruşturma konusu olmuş, raportör olan Prof. Çetin Özel, eserde 'intihal' olduğu yolunda Hukuk Fakültesi Yönetim Kurulu'na rapor vermiştir. Yönetim Kurulu da sanıyorum ya uyarı, ya kınama cezası vermiştir Kuzu'ya... Rektör Alemdaroğlu yine bunu uygulamamıştır.

Bütün bunlar Prof. Aysel Çelikel'den öğrenilebilir.’’

İstifa dediğin hemen yazılır


İSRAİL'de eski Başbakan Netanyahu (Likut) seçimleri kaybettiği zaman akşam parti başkanlığından istifa ettiğini ilan etti. Partilerini ve ülkeyi bu hale getiren karşılıklı aklamalarla bir müddet ayakta kalmış olan ve nihayet milletten cezalarını alan özellikle iki zat neden hemen istifa etmiyorlar acaba?

Yoksa hálá umdukları bir şey mi var?

Nezir KIRDAR

GENEL
başkanlıklarını bıracaklarını söyleyen genel başkanlar acaba kamuoyunu yanıltmak mı istiyorlar? Bunların parti kurultaylarına kadar işi soğumaya bıraktıklarını düşünüyorum. Niyeti ciddi olan parti başkanı, önüne káğıt kalemi alır, 4 Kasım günü geçerli olmak üzere istifasını yazar.

Merak etmeyin; kurultay hazırlıklarını yürüten birileri çıkar.

Lütfen sözünüzü gerçeğe dönüştürün.

Yunus BÜLBÜL-ANKARA

Yıldızhan Gündeş’e áşık olmuş!


LEVENT, Sanayi Mahallesi'nden üniversiteli kız okurumuzun tepkisi, yapımcılara, TV-radyoculara ders olsun:

Bir gazetenin magazin ekindeki ‘‘Onu hep sevdim’’ başlıklı habere göre, türkücü İzzet Yıldızhan, Ebru Gündeş'e áşıkmış; onun için besteler yaparmış!

Biliyor musunuz, ikisinin de yeni kasetleri çıkacak; uydurma aşk hikáyeleri ortaya atıyorlar. Zaten son zamanlarda kim kaset çıkartıyorsa veya bir dizide rol alıyorsa mutlaka bir mankenle aşk hikáyesi uyduruluyor.

Bu kadın veya erkek fark etmiyor.

Türkiye'de yeni bir dönem başlıyor. Artık bu maskaralıklara bir son verilsin; ciddi olunsun. Batı'da 'Public Relations' denilen 'halkla ilişkileri' bu kadar ayağa düşürmeyin. Bu milleti kandırmayın, alay etmeyin. (Özellikle AKP'lilerden, Yıldızhan'ı konserlerine davet etmemesini diliyorum.)

Önerimdir


54'ü dışında taca çıkan eski milletvekillerimize ekim, kasım ve aralık maaşları peşin ödendi. Ekim ayında propaganda için yine çalışmadılar ama neyse... Peki kasım ve aralık maaşlarını neden iade etmiyorlar ya da biz neden geri almıyoruz?

Diyelim ki bu paraları geri aldık. Peki bu paraları ne yapacağız.

Bana göre; Tansu Çiller'den aldığımız maaşı Şehit Anaları Vakfı'na, Osman Durmuş'un maaşını mecburi hizmet çıkararak hayır dualarını aldığı pratisyen hekimlerine, Temel Karamollaoğlu'nunkini de Aziz Nesin Vakfı'na bağışlamalıyız.

Ramazan Mirzaoğlu'nun maaşını Deniztemiz Derneği'ne; Hikmet Sami Türk'ün maaşını kapkaç ve af mağduru insanlara; Mustafa Taşar'ınkini Doğal Hayatı Koruma Derneği'ne; Cemil Enginyurt'unkini Polis Vakfı'na, Sedat Bucak'ınkini Susurluk kamyonunun şoförüne; Işılay Saygın'ınkini bekáret kontrolü yüzünden intihar girişiminde bulunmuş genç bir kıza; Necdet Tekin'inkini iki işte çalışarak ailesini geçindirmeye çalışan öğretmenlere; Yılmaz Karakoyunlu'nunkini Banker Kastelli mağdurlarına, Mehmet Gül'ünkini bir TV programında kendisine soru soran ve ‘Haddini bil milletvekili ile konuşuyorsun!’ diye cevapladığı milletin ferdine, Gaffar Yakın'ınkini de asla parti değiştirmeyeceğine dair taahhütte bulunduğu Afyonlulara verme önerisine ne dersiniz?

Nihat SIRDAR-İSTANBUL

Biliyor musunuz?


AKP'nin başbakan adayları arasında adı geçen AKP İstanbul Milletvekili (ANAP eski Kastamonu Milletvekili) Murat Başesgioğlu'nun, R.T.Erdoğan'ın çocuklarına yurtdışında burs verdiğini namusluca açıklayan Ramsey'in sahibi Remzi Gür'ün (fabrikalarından biri Kastamonu’da) hem yakını, hem de hemşehrisi olduğunu...

YENİ Şafak'tan bazı gazetecilerin SP adayı Mukaddes Başeğmez'e ‘‘Aslında senin AKP'de, 'molla kılıklı' Hüseyin Kansu'nun ise SP'de olması gerekirken niye yanlış yaptın, bak milletvekili olamadın. Yoksa Erbakan Hoca sana rüyanda huriler mi bahşetti de SP'de kaldın’’ diye takıldıklarını...

ÇANKAYA eski Belediye Başkanı ve YTP'nin İstanbul 3/4 sıra adayı Doğan Taşdelen'in telefonla dostlarını arayarak ‘‘Yüreğim yanıyor, Türkiye'yi seviyorum diyenler, Türkiye'yi AKP'ye teslim etti’’ dediğini...

SİYASAL araştırmacı Selim Oktar'ın, CHP'nin 19.4 oranındaki oyunun içinde Kemal Derviş'in yaklaşık %7 oyunun bulunduğunu söylediğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ


BAKIRKÖY 27. Noter'i Muzaffer Şen, dünkü yazımızda ‘‘Sayın Sezer'in kendisini hiçbir zaman noter durumuna düşürmeyeceği bilinmelidir’’ sözüne alınmış; ‘‘Her noter Türk hukuk mevzuatına göre iş yapar, kanunsuz iş yapmaz, tıpkı Cuhurbaşkanı'nın da kanuna göre iş yaptığı gibi... Hiçbir noter önüne gelen işi kanunen uygun değilse tasdik etmez’’ dedi.
Yazının Devamını Oku

Prof. Kuzu: Evet adım geçiyor

6 Kasım 2002
<B>ADI </B>başbakanlar arasında geçen Anayasa Profesörü <B>Burhan Kuzu </B>dün arayarak, yazdıklarımız için teşekkür etti. Bu konuda adının <B>AKP</B> çevrelerinde geçtiğini bildiğini, zaten partinin kurucusu ve hakem kurulu üyesi olarak örgütte belirli bir ağırlığının olduğunu söyledi.‘‘Beni iyi bilenler bu konuyu dillendiriyor’’ dedi.

Sorularımız üzerine merhum Prof. Tarık Zafer Tunaya'nın asistanı olduğunu, asistanlığında KHK ve doçentliğinde de 'olağanüstü hal' üzerine tezlerini hazırladığını, Özal ve Demirel'e danışmanlık yaptığını, hatta her ikisine başkanlık sistemi üzerine görüşler aktardığını yineleyerek, ‘‘Sayın Cumhurbaşkanı ile Anayasa Mahkemesi başkanlığından beri yakınlığımız vardır’’ dedi. Hüsamettin Özkan'la tanışıklığı olduğunu da söyledi.

Bunun dışında konuşmanın şu an için erken olduğunu bildirdi.

AKP KULİSİNDE KONUŞULANLAR

Prof. Kuzu'
nun isminin köşemizde yer almasına üzerine bizi arayanlar, ‘‘Abdullah Gül, Abdülkadir Aksu, Bülent Arınç ve Vecdi Gönül gibi isimler üzerinde bir anlaşma olmazsa Prof. Kuzu'nun ismi gündeme gelebilir’’ dediler.

AKP içindeki okurumuz, Ankara'dan çarpıcı şeyler anlattı:

‘‘AKP'yi rahat bir parti sanmayın; bugünden itibaren güven ortamına dönük sıkıntıları görülmeye başlanacak. Çünkü milletvekili seçilenlerin % 80'i birbirini tanımıyor. Bu nedenle doğal olarak siyasi gruplar şekillenmeye başladı. 'Doğu grubu', Abdülkadir Aksu'yu istiyor. Kayserili Salih Kapusuz ve arkadaşları, tabii ki hemşerileri Gül üzerinde ağırlık sağlanmasını istiyorlar. Ancak Gül'ün, eşinin ÖSS'ye türbanla girmek istemesi zihinlerde olumsuz iz bıraktığından kendisinin şanslı görülmediği seziliyor. Bu durumda Gül'cüler, 'İç Anadolu Grubu'nun istediği Prof. Kuzu isminin öne çıkartılmasına razılar. Bir diğer grup da Erbakan tabanından gelen radikal grup; onlar ise Vecdi Gönül'ün ismi üzerinde ittifak sağlamak istiyorlar. Erkan Mumcu'nun adının değil başbakan adaylığında bir bakanlıkta bile geçmesine tahammül edemeyen çok isim var.

SEZER NOTER OLMAZ

Bütün bunlara karşın Cumhurbaşkanı'nın, Tayyip Erdoğan'ın sunacağı başbakan adaylarından bir başka ismi ataması şaşırtıcı olmamalıdır.

Sayın Sezer'in kendisini hiçbir zaman noter durumuna düşürmeyeceği bilinmelidir.’’

Bayar: Türkiye AKP'den büyüktür


DYP İzmir milletvekili adayı M. Ali Bayar, İzmir'den Ankara'ya henüz dönmüştü. Arkadaşlarıyla görüştükten sonra ne yapacaklarına karar vereceğini söyledi bize... Sorularımıza verdiği yanıttan yeni dönemin liderliğine hazır olduğu izlenimini aldık.

1993'ten beri merkez sağdaki dağınıklığa dikkat çekiyor Bayar... ‘‘Şapkamızı önümüze koymak gerekiyor’’ diyor. 9 milyona yakın sandık başına gitmeyen; 1.5 milyon da yanlış oy kullanan seçmen tablosuyla seçimlerin ne kadar altyapısız olduğunun ortaya çıktığını belirtirken şöyle diyor:

‘‘Seçim sonuçlarını çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Artık Türkiye'nin önü açılmıştır. Merkez sağ; yani DYP, ANAP ve DTP'nin, buna ayrıca LDP'yi de katmak lazım; hemen yeni bir restorasyon çalışmasına başlaması gerekmektedir. Bu bir ev ödevidir. DYP ve ANAP mutlaka aynı çatı altında toparlanmalıdır. Böyle bir merkez sağ partisini büyütmek zorundayız. Beş aylık bir politikacı olarak ben buradayım.’’

AKP merkez sağı temsil edebilir mi?

- Hayır. Durum, merkez sağın çökmesinden dolayı ortaya çıkmış üç radikal siyasetin, şimdilik güç kazanmış olmasıdır. Türkiye, AKP'den büyüktür. Oyları emanet oydur.

Baykal: Neylerse güzel eyler


CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, seçim sonuçlarıyla ilgili olarak önceki akşam Antalya'daki açıklamasında söylediği ‘‘Mevla görelim neyler; neylerse güzel eyler’’ deyişi kimindir?

'Marifetname' kitabının müellifi (aslı şöyledir)

Hakkın olacak işler /Boştur gam-u teşvişler /Ol hikmetin işler /Mevla görelim neyler /Neylerse güzel eyler /Vallahi güzel etmiş /Billahi güzel etmiş /Netmişse güzel etmiş.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nindir.

1704-1780 yılları arasında yaşayan İbrahim Hakkı yöresinde gördüğü baskılar karşısında Siirt'in Tillo Köyü'ne göç etmiş, orada İsmail Fakirullah Hazretleri'nden üstün din eğitimi almış; daha sonra astronomi ve matematik konularında bilimsel çalışmalar yapmıştır. İki ciltlik 'Marifetname' kitabında Ay'a çıkılacağını anlatmıştır. Türbesi Tillo'dadır.

R.Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Hanım da Tillo'ludur ve bir şeyh ailesinin kızıdır. Erdoğan cezaevine girdiği süngülü, miğferli şiiri, damadı olduğu Siirt'te okumuştur.

Fadıl Akgündüz de, söylemlerinde dini motifleri kullanırken İsmail Fakirullah Hazretleri ile akrabalığı olduğunu öne sürmüş, hatta daha da ileri giderek, holdingine para toplarken ‘‘Allah bizimle beraberdir, ortağımızdır’’ demişti.

Ve Akgündüz bugün milletvekilidir.

BİLİYOR MUSUNUZ?


DYP'nin baraj altında kalması üzerine Şanlıurfa'dan parlamentoya giremeyen Susurluk sanığı Sedat Bucak'ın seçimlerden bir hafta önce Amerika'ya gittiği söylentilerinin çıktığını...

AKP Trabzon 1. sıra adayı Asım Aykan'ın (Eski belediye başkanı) iktidara gelmeleri üzerine ‘‘İnsanların yüzüne kan geldi’’ diye takıldığını...

HÜSAMETTİN Cindoruk'un, anketlerde % 6-7 görülmesi üzerine Süleyman Demirel'e atfen ‘‘DYP'ye oy vereceğiz’’ dediklerini ve son 3 haftada verdikleri destekle ancak 3 puan artış sağlayabildiklerini söylediğini;

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Prof. Kuzu ile ilgili yorumlar

5 Kasım 2002
<B>AKP </B>çevrelerine yakın bir dostumuz arayarak, <B>‘‘Prof. Burhan Kuzu başbakan adayı olursa şaşma’’ </B>dedi. İÜ Hukuk Fakültesi öğretim üyesi olan Prof. Kuzu, İstanbul 2. bölge 6. sıradan parlamentoya girdi... Erdoğan'ın yargıyla ilgili sorunlarında ‘‘görüş’’ veren yakın dostu olarak biliniyor... Kuzu, Süleyman Demirel'in başkanlık sistemi üzerindeki tartışmalar sırasında görüştüğü bir öğretim üyesi.

AKP'nin ikinci adamı Abdullah Gül'le de hemşeri olan Kuzu, Hüsamettin Özkan gibi Develi'li...

Bize ilginç şeyler anlatıyor:

‘‘Abdullah Gül, İslam Bankası'ndan geldiği ve eşi türbanlı olduğu için başbakanlık şansı olmayabilir... Onun yerine hem Erdoğan'a, hem de Gül'e yakın bir isim olarak 'emanetçi' olabilir Kuzu.

BELEDİYELER HAREKETİ

Cumhurbaşkanı Sezer'le tanışırlar mı?

- Daha önce Sayın Sezer'in, Prof. Kuzu ile iki hukukçu olarak görüştüklerini biliyoruz. Prof. Kuzu laik ve Atatürkçüdür; ılımlı bir kişiliği vardır. Tayyip Bey, kendisine AKP kuruculuğu önerdiği zaman hemen kabul etmiştir. Bu isim Cumhurbaşkanı'na sıcak gelebilir; askerler de benimseyebilir.

Askerler dediniz?

-
Cindoruk'u TV'de dinlemediniz mi? Cindoruk, ‘‘Eskiden ülkeyi Harbiye ve Mülkiye yönetirdi, şimdi belediyeci hareketi’’ var diyor. Dediği çok doğru. Belediyeler iktidar oldular. Erdoğan'dan sonra sıra Melih Gökçek'e gelecek... Neyse, bu bakımdan askerler bu konuda aşırı hassastırlar. Milli Savunma, Milli Eğitim ve İçişleri Bakanlıkları'na yapılacak atamaları önceden bilmek isterler.

CHP'ye karşı MC oluştu


1980'lerden beri ilk kez Muharrem Kılıç'la birlikte CHP'yi parlamentoya taşıyan Malatya Milletvekili Mevlut Aslanoğlu, ‘‘1999'da Malatya'da % 14 oy almıştık, bu kez oyumuzu % 20'ye çıkarttık’’ derken, karşılarına geçmişteki 'Milliyetçi Cephe' örneği gibi bir blokun oluştuğunu söyledi.

‘‘Fazilet'in 83 bin oyu vardı, SP olarak 12 bine; MHP'nin oyu 63'ten 19 bine, ANAP'ın 20 bin oyu 8 bine düştü. Ahmet Özal'ın da 40 bin oyu vardı. Bu oyların hepsi AKP'ye aktı. Onlar 5 çıkardı; biz de 2. HADEP ise 13 bin oy sağlayabildi; bizim oyumuz da 57 bin oldu.’’

2186 doların başbakanı


OTURDUĞUM semtten gazeteye giderken tanıdık bir okur bana Gözcü'nün (29.10.2002) fotoğraflı yedi sütuna verdiği ‘‘İşte açlığın fotoğrafı’’ başlıklı haberi gösterdi:

‘‘AKP işte bu fotoğraf yüzünden kazanacak.’’

Fotoğrafta, yüzlerce türbanlı ve başörtülü kadın, bir işadamının dağıttığı 1 kilo pirinci almak için birbirlerini adeta ezer haldeydi.

Dün akşam Hürriyet Medya Towers'ta 'Seçim Partisi'nde sonuçlar belli olmaya başladığında bunu hatırladık. Bir işadamı bunu tamamlayan gerçeği ortaya koydu:

‘‘İnsanlar için güven, dürüstlük hiç önemli değil artık; onun derdi açlıkla mücadele... Seçmen davranışını da bu tepki ortaya çıkardı. Milli Gelir'in 2186 dolar olduğu bir ülkede böyle bir hükümet çıkması doğal değil mi?’’

Fadıl Akgündüz nasıl seçildi


FADIL Akgündüz, Siirt'ten 13.075 oyla bağımsız milletvekili seçildi... DEHAP 26.986 oy olmasına rağmen barajı geçemediğinden diğer 2 milletvekilliğini 14.647 bin oyla AKP, 7.444 oyla CHP aldı. Bağımsız Akgündüz'ün Siirt merkezindeki oyu, AKP'yi geçti.

Yerel bir politikacıya ‘‘Neden Akgündüz?’’ diye sorduk:

‘‘Fadıl Bey'e yönelik eleştirileri bazı Siirtliler nedense onur meselesi yaptı. 1999 seçimlerinde CHP'den aday olan bir başka hemşerimiz Çetin Soysal da Fadıl Bey tarafından desteklenen bir adaydı. Fadıl Bey herkese yardım eder; spordaki yatırımları biliniyor. Kendisine yönelik tepkiler nedeniyle bu kadar oy aldığı bilinmelidir.

Pervari'de 12 bin seçmenden 8.880'inin oy kullanmaması ilginç değil mi?

-
İl bazında oy kullanmayanların sayısı da 42 bindir. Bunların bazıları Kuran üzerine yemin ettirilenler olabilir. Çünkü partiler bazı yerlerde seçmenlere para dağıtmıştı. Bu durumda en azından para alanların yeminden dönmemeleri için sandık başlarına gitmediği düşünülüyor. Bu durumda Arap kökenlilerin oyları Fadıl Bey'e yaradı.

YILANA SARILIYOR

Akgündüz ne zaman dönecektir?

- Hafta sonuna kadar Almanya ve Malezya'dan işadamlarıyla döneceği aktarılıyor. Yine fabrika kuracakmış. Tutuklama kararı var diyorlar ama avukatları ‘‘Hakkında herhangi bir suç nedeniyle tutukluluk kararı yokmuş, mahkemeye ifade vermediği için verilmiş bu karar, ifade verdikten sonra kaldırılabilirmiş’’ diyorlar. Fadıl Bey'in uzaktan kumandalı; eşi, annesi ve çocuğunun da katıldığı son gün mitingini görmeliydiniz. Hazreti Ali'yi anma günüydü sanki; çocuğu eller üzerinde taşındı. Ağlayan ve sızlayanlarla birlikte tam bir duygu seline dönüştü kalabalık. Arap kökenliler, Kürt kökenlilere karşı bir araya geldiler. Ne derler, denize düşen yılana sarılıyor, Fadıl Bey aynı bu durumda.

CHP'den kazanan kim?

-
Dr. Ekrem Bilek 1989-94 dönemi belediye başkanıdır. 1999 seçiminde PKK'nın baskısı nedeniyle oy alamamıştı. Halk tarafından inanılmaz ölçüde sevilen bir kişidir. Baykal'ın değil, kendi gücüyle kazandı.
Yazının Devamını Oku

Kafanı karıştırma

3 Kasım 2002
<B>GECE </B>21.00'lere doğru her şey belirlenecek. Sandık orada. Oyunu parti tacirlerine kaptırma.

Kafanı bulandırıp karıştırma...

Atatürk'ün 79 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti'ni nasıl kurduğunu iyice düşün.

Bir doğuya, bir batıya bak.

Aydınlık günler mi, kara bulutlu günler mi istersin?

Nasıl bir toplum; yolsuz ve soysuz mu; dürüst, ahlaklı ve saydam mı?

Bencil, vurdumduymaz olma.

Uyanık ol!

Mührü basarken, devleti ve belediyeleri soyanları düşün.

Kendini yalnız ve sahipsiz hissetme. Sistem dışında çözümler arayanları elinle it.

Sana şimdiye kadar yalan söyleyenleri, 'senaryo' üreterek hayallere sürükleyenleri unutma.

Oyunu sağlıklı kullan, geleceğini, çoluk çocuğunu düşün.

Bilinçli ol; duygularını öne çıkartma; beceriksizlere kanma.

Türkiye'nin geleceğinin AB içinde yer almasını istiyorsan, 3 Kasım'ı 'kader seçimi' olmaktan çıkart.

Bak, 6 yıl önce bugün Susurluk'u yaşadın; hálá ders almadın mı?

Türkiye'ye zaman kaybettirme.

Onurunu ve saygınlığını koru; ülkeni düşün.

Oyuna gelme.

Hayırlı olsun.

İş işten geçmeden


MANDANIN biri tren hattının yanında oturuyormuş. Tren uzaktan göründüğünde kılını kıpırdatmıyormuş. Ve tren düdük çalarak başını sıyırırcasına geçmiş. Manda bir anda uyanmış; ayağa kalkarak oturduğu yerden uzaklaşmış yüreği kıpırdayarak... Fıkrayı anlatan dostumuz diyor ki: ‘‘Bundan, sandıkla ilgili dersler çıkarabiliriz. Manda umursamazlığının ve aymazlığının kurbanı olabilirdi. Bizler mandalardan başka değil miyiz? Yeter ki farklı olduğumuzun bilincinde olalım; şimdiye kadar yaşanan olaylardan dersler çıkaralım. Trene başımızı vermeyelim.’’

Hayırlı işler


İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü'nden bazı görevlilerin Dubai'ye gittiklerini yazdık ya... Okurlarımız kim bunlar diye soruyor.

Söyleyelim:

Müfettiş kadrosunda bulunan Müdür Yardımcısı Bekir Söksal, Halk Sağlığı Müdür Yardımcısı Mahmut Günenç ve İlaçlamadan Sorumlu Müdür Yardımcısı Nurettin Aydın'ı götüren de Biotek firmasının sahibi Ahmet Akman... Büyükşehir Belediyesi'nden bir üst düzey görevlisi bize ilginç şeyler anlatıyor:

‘‘Bundan önceki yıllarda Biosav ilaç firması olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne 10 liralık ilacı 50 liraya sattığı için belediyeyi zarara uğratarak sorumlu yöneticilerin haklarında dava açılmasına sebep olan, yargılaması süren ve yeni Biotek firmasını kurarak yeniden belediye ile çalışmaya başlayan Ahmet Akman değil Dubai'ye Hawaii'ye bile götürür.

- Belediyede yeni ilaç ihalesi ne zaman yapılacak?

- 2003 yılında...

- Gidenler kimdir?

-
Bu ihalelerin şartnameleri ve hakedişlerine imza atacak şahıslardır.

Deliyürek yetmedi hoşgeldin ‘15-Uğur’


SON dönemlerde TV kanallarında yer alan ağa ve mafya dizilerinden sonra şimdi de '15-Uğur' modası başladı.

İzmir'den Aykut Şarbalkan, bir kanaldaki BBG evinde 'Uğur' adlı gencin mafyavari tavırlarını hoş bulmuyor. ‘‘Bu genç halkoylamasında ikinciliğe kadar yükseliyorsa biraz düşünmemiz gerekiyor. Topluma bir Deliyürek modası geldiği yetmemiş gibi şimdi de '15-Uğur' modası ile halk yine mayalanıyor.

Bu gencimizi oylarıyla ikinciliğe kadar getiren toplumumuzun kim olduğunu merak ediyorum ki, ben halkın oylarıyla oraya geldiğini zannetmiyorum.

Eğer hakikaten oyla geliyorsa yazık bu toplumumuza. Yoksa battık da haberimiz mi yok?

Elinde tespihi, siyah takım elbiseleri, sivri burun ayakkabıları ile ahkám kesen, 'yakarım, yıkarım ve öldürürüm' diyen bu genci orada tutanları tebrik ediyorum!

Paralar çöp oldu


SİYASİ partiler de kendi harcamalarını kendi imkánlarıyla yapsalar olmaz mı? Aday olmak için kapılarında kuyrukta bekleyen insanlardan aldıkları başvuru paralarını harcasalar da milletin parası Hazine'de kalıp daha faydalı işlere harcansa olmaz mı?

Nereye mi?

En azından Bağ-Kur ve SSK'nın eczanelere olan ilaç borçlarını ödeseler de insanımız eczanelerden geri çevrilme korkusu olmadan tedavilerini yaptırsa. Bu benim düşüncem. Ben paramın çevreyi kirletmesini, çöp olmasını istemiyorum. Bayraklara ve dolaşan araçlara bakıp da oy vermeyeceğim.

Arif BULAKBAŞ İSTANBUL

Biliyor musunuz?


BOĞAZİÇİ'nde günde 2 milyon çöpü kiraladığı bir deniz aracıyla toplatan, sigaraya karşı kampanya açan Sema Güral Sürmeli'nin babasının Kütahya Personel'in sahibi Nafi Güral olduğunu...

Biliyor musunuz?

MESAJ


HÜSEYİN Sarısakal'dan uyarı: Görüyorsunuz, sıvı içecekler (kola ve su) marketler ve bakkalların önünde aslanlar gibi güneşin altında dizili. Sağlık müdürlüklükleri zararlı olduğunu bilirler de önlem almazlar. Satıcıları uyarmak da akıllarına gelmez mi?
Yazının Devamını Oku

Bayındırlık’ta 8.5 milyon $’lık haksız ödeme

2 Kasım 2002
<B>BAYINDIRLIK </B>Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü ihalelerinde iki türlü birim fiyat vardır: <B>TL </B>ve <B>dolar </B>bazında... Dolar ödemesiyle yapılmış önemli bir vurgunu anlatmak istiyoruz:

Dolar 2001'de aşırı artış gösterdiği için müteakip yıl 2002 yılında dolarla yapılan bir işin birim fiyatının düşeceği apaçık ortadadır.

Örneğin; 2001 yılında m3'ü 9.26 dolar olan bir iş, 2002 yılında 7.16 dolara (yaklaşık % 21) düşmüş olmaktadır.

Bunun böyle olacağını kestirememek, matematik bilmemek anlamındadır.

Dolar ve TL'li işlerin, her yılın başında birim fiyatlarında eşitlenmesi konusunda Bayındırlık'ın bir uygulaması vardır. Ayrıca ihale sözleşmelerinde idarenin menfaatinin göz önünde tutulması gerektiği yer almaktadır. En azından bile bile idarenin aleyhine, müteahhitlerin lehine fazla ödeme yapılmamalıdır.

ECEVİT'İN GENELGESİ DİNLENMEDİ

Konuyu daha iyi anlamak için Başbakan Bülent Ecevit'in ‘‘kamu yatırımlarının etkin kullanımı’’ üzerine 27.3.2001'de yayınladığı genelgenin en önemli maddesini okumamız gerekiyor:

‘‘Yatırım projeleri için ayrıntılı harcama programına bağlanan serbest ödeneğin üzerinde iş yaptırılmayacak ve kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri, yüklenicilere bu yönde bir zorlamada bulunmayacaklardır.’’

Yani müteahhitlere 2001 yılında serbest ödeneğinin dışında hiçbir iş yaptırılmayacağını emrediyor Başbakan Ecevit...

Acaba Karayolları buna uydu mu?

Hayır!..

Karadeniz sahil yolunda 2001 yılında 40 milyon dolarlık iş yapılmış gibi ‘‘yıl sonu tespit tutanağı’’ hazırlıyor.

Bu ne anlama geliyor?

İdare ve müteahhit, dolar birim fiyatının müteakip yıl düşeceğini bildiği için 2001 yılının fiyatlarıyla ödeme yapılıyor. Yani birim fiyatların yüksek olduğu yıl, önceden bilindiği için (2001 yılı) genelgeyi dikkate almadan göz göre göre devlet zarara uğratılıyor. Halbuki ödemenin yapıldığı 2002 Ağustos ayında (8 ay sonra), aynı yılın birim fiyatlarına göre hakedişler gerçek ödeme döneminde eski tarihle tanzim edilmemiş olsaydı ve de genelgeye uyulmuş olsaydı idarenin lehine 8.5 milyon dolar daha az bir ödeme yapılacaktı.

Böylece Başbakanlığın genelgesi de çiğnenmemiş olunacaktı.

2 DAİREDE FARKLI UYGULAMA

Karayolları Genel Müdürü Turgay Çimen... Otoyollar Dairesi genelgeyi aynen uygulamakta ısrar ederken; genelgeye aykırı şekilde müteahhitlere haksız şekilde bu fazla ödemeyi yapan Yapım Dairesi'ne neden engel olmadı?

Sadece Karadeniz otoyolunu yapan bazı müteahhitlere neden ayrıcalık tanıyor? Seçim arifesinde fazladan ödenen 8.5 milyon doların hesabını yarın kim verecektir?

Bu örnek sadece Karadeniz otoyolu içindir. Acaba bu ödemenin benzeri Antalya-Alanya yolunda da var mıdır?

İhalesiz ihale nasıl ayarlanır


BAYINDIRLIK Bakanlığı'nın en önemli yatırımcı kuruluşu Karayolları'dır.

Seçim arifesinde Karayolları Genel Müdürlüğü'nün koridorlarında aşırı keşif artışları ve el altından verilen ihalesiz ihaleler konuşuluyor. Keşif artışı demek, ihalesiz ihale vermek demek değil midir? 2886 sayılı İhale Yasası'nın 2. maddesine göre, ihalelerde azami rekabet sağlanması öngörülüyor. Ne yazık ki, bu madde açıkça çiğneniyor.

Şimdi Genel Müdür Turgay Çimen'e sormak gerekiyor: Yaklaşık 10 milyon dolar keşif bedelli 11 km'lik Alanya-Mersin çıkışı yol inşaatı, % 20 tenzilatla yine Mön İnşaat'a ihalesiz mi verdiniz? İhale edilseydi bu iş azami 4-5 milyon dolara mal olmaz mıydı?

Yılbaşından sonra yeni İhale Yasası yürürlüğe girecek; dileriz keşif artışları gibi uygulamalar bundan sonra olmaz; aykırı davrananlardan hesap sorulur.

Birileri yangından mal kaçırıyor?

Özveri


THY Yönetim Kurulu'nda geçen haftaki yönetim değişikliği nasıl oldu?

Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı olan Prof. Murat Demircioğlu 1997 yılından beri THY'de Denetim ve Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapıyordu.

Alaaddin Kıday ve Turgut Bozkurt'un Yönetim Kurulu üyelikleri ile ilgili sorunlar ortaya çıkınca yönetimi rahatlatmak ve yeni oluşumu sağlamak Demircioğlu'na düştü.

Böylece Özelleştirme İdaresi Başkanı Turgut Bozkurt, C grubu hisselerini temsilen Yönetim Kurulu'na girebildi.

Prof. Demircioğlu hem yönetim kuruluna hem de Genel Müdür Cem Kozlu'ya mektuplar yazarak, bir ulusal kuruluşumuzda görev yapmaktan duyduğu memnuniyeti belirtti. Seçim arifesinde bir kurumda nasıl özveri gösterileceğini de gösterdi.

Ve geride kalanlara heyecanlı bir pazartesi günü bıraktı.

Durmuş’a darbe


OSMAN Durmuş, Sağlık Bakanlığı'na ait Termal Kaplıcaları'nı kendi kurduğu TÜRKSEV Vakfı'na 20 yıllığına sıfır kirayla devretmişti. Bursa'daki bazı meslek odalarıyla birlikte CHP Yalova İl Başkanı Muharrem İnce (şimdi aday) kararın iptali için Bursa Bölge İdare Mahkemesi'ne dava açmıştı. Mahkeme dün yürütmeyi durdurma kararı verdi; Termal elinden gitti!

Biliyor musunuz?


AP/DYP'den sonra emekli olurken AKP'de politika yapma kararı alan, RTE'nin hemşerisi, Zonguldak adayı Köksal Toptan'ın Rize'de basın toplantısında bir soruya, Erdoğan'a görev verilmemesi halinde kurulacak hükümete başbakanlık yapmaya hazır olduğunu ima ettiğini...

VURGUN Operasyonu'ndan tutuklanan Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı Sedat Aban'ın eniştesi olan merhum Muhsin Melik'in, MHP Şanlıurfa Milletvekili, müteahhit Muzaffer Çakmaklı ile teyze çocukları olduğunu...

DENİZ Baykal'ın, TV'de Erdoğan'la tartışmasında kaçak olduğunu söylediği Lonca Organizasyon Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hamdi Pınarcık'ın sahibi gözüktüğü Büyükçekmece merkezli 'Hürbakış' Gazetesi'nde ‘‘Aranmıyorum, kaçak değilim’’ diye açıklama yaptığını...

DEHAP'ın başka partilere oy vermeyi düşünen seçmenlere ‘‘AB'ye Kürt nüfusunu ispatlayabilmek için bizim dışımızda hiçbir partiye oy vermeyin’’ diye gizli propaganda yaptıklarını...

Biliyor musunuz?

MESAJ


ADNAN Turani ve Abdurrahman Kaplan'ın resim sergisinin açılışı, Teşvikiye H.Gerede Caddesi'ndeki İlayda Sanat Galerisi'nde bugün 16.00-20.00'de...
Yazının Devamını Oku