Sınıfsal yapı değişti

VERSO'nun sahibi Erhan Göksel yaptığı araştırmalara göre, şu anda AKP ve CHP'nin dışındaki partilerin barajı aşamayacağının görüldüğünü öne sürdü.

Göksel, ‘‘4 Kasım günü Meclis'te iki parti olacaktır. Bu oy oranları ile AKP Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu elde edebilecektir’’ dedi.

Göksel 4 Kasım'a belgesel olsun diye köşemize seçimle ilgili değerlendirmeler yaptı. Bazı yorumları nedeniyle ‘‘Çok net iddia değil mi?’’ sorumuza şöyle yanıt verdi:

‘‘Aritmetik ortada, iki parti barajı geçerse, biri tek başına iktidar olur. İki parti arasındaki fark 10 puanı geçerse, milletvekilliği sayısında yaklaşık 400-150 gibi bir dağılım olur. Ayrıca, geçen seçimlerde MHP ve FP'nin toplamı DSP ve ANAP'tan düşük olduğu halde yaklaşık 20 milletvekili fazla çıkartmıştı. Bunun nedeni, bizim seçim sistemimiz taşra ve köyü ağırlandırmaktadır. Bayburt'ta 26 bin kişiye bir milletvekili çıkarken, İstanbul'da bu rakam 100 binin üzerindedir. AKP'nin hem taşra ve şehirde oy alması, CHP'nin ise ağırlıkla büyük şehirlerde ve batıda oy alması, milletvekili dağılımını CHP aleyhine bozmaktadır.’’

AÇIM VE KARNIMI DOYURMAK İSTİYORUM

İktidar partilerine hiç şans vermiyorsunuz...

Araştırmalarıma göre halkın 'Asla oy vermeyeceğim' dediği partilerden, 1'incisi DSP, 2'ncisi MHP'dir... ANAP da büyük bir güvenilirlik sorunu yaşıyor.

Bu durum neden oluştu?

Halkın oy vermedeki en büyük önceliği 'Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?' sorusunda yatıyor. Seçmenin %40.6'sı ekonomi, %26.6'sı işsizlik diyor. İkinci olarak 'Oy vermeyi düşündüğün parti Türkiye için ne yapmalı?' sorusuna seçmenin %25.1'i ekonomiyi, %19.8'i sosyal sorunları, %15.4'ü işsizliği gösterip, %7.1'i istikrarın sağlanmasını istiyor.

Zaten bunlar temel sorunlar değil mi?

Tam öyle değil, her ne kadar her seçimde ekonomik konular öncelik taşısa da oranlar çok daha düşüktü ve nitelikleri farklıydı. Örneğin, eskiden bölgelerinde işe girmeyi, fabrika açılmasını, çocuklarına iyi eğitim yaptırmayı düşünüyorlardı. Şimdi tek bir mesaj var; açız, karnımı doyurmak istiyorum... Geçen seçimde etken olan Apo, milliyetçilik ve İslami değerler önem taşıyordu. Bugün bunlar çok alt sıralarda yer alıyor.

Artık sağ-sol tanımı yok


Bu seçimde sorumlu olarak mevcut üçlü koalisyon mu görülüyor?

- Tabii ki evet... Seçmenin %16.2'si 'Ekonomiyi bu hale kim getirdi?' sorusuna bu hükümet diyor. %14.7 oranında DSP, %3.8 oranında Kemal Derviş ve son 20 yılın hükümetleri ise %2.9 çıkıyor.

Peki Türkiye'de sağ-sol dengesi aynı mı duruyor; %65-35 gibi...

- Aynen geçerli. Ancak seçmenin partilere karşı sağcı-solcu tanımında değişiklik var. Seçmen 'Kendini hangi kategoriye sokuyorsun?' sorusuna %34.4'ü merkez sağ; %30.7'si merkez sol; %22'si milliyetçi, %12.9'u mukaddesatçı diyor.

Araştırmada diğer partiler ne durumda?

- MHP barajın hemen altında, fakat barajı geçme olasılığı var. Onu biraz daha aşağıda Genç Parti ve DEHAP takip ediyor. Bu iki partinin barajı geçmesi imkánsız değil ancak zor gözüküyor. DYP, SP, YTP, DSP ve ANAP'ın barajı geçmesi ise kesinlikle mümkün değil...

MERKEZ PARTİLERİ NASIL ERİDİ

AKP'nin bu kadar büyük oy patlamasını yapmasını, ayrıca geçen seçim Meclis'te olmayan CHP'nin barajı geçmesini ve yeni kurulan bir parti olan Genç Parti'nin bu oyları almasını nasıl yorumluyorsunuz?

- Bütün bunların en temel nedeni Türkiye'de sınıfsal yapının ciddi biçimde değişmiş olmasıdır. Son on yıldır, ekonomik olarak uygulanan politikalar ve özellikle de son kriz orta sınıfı yoksullaştırmıştır. Bütün demokrasilerde merkez partiler orta sınıfa dayanır. Orta sınıfın ortadan kalkması merkez partileri eritmiştir. Bugün uygulanan mevcut ekonomi politikalarını CHP de savunmaktadır. Kemal Derviş'i alan CHP'nin Derviş'ten dolayı geleneksel tabanından oy kaybettiği açıktır. Ancak Derviş'in CHP'ye geçmesi AKP'den ürken seçmenlere karşı CHP'yi alternatif olarak konumlamıştır. Yani Derviş, CHP'nin kendi tabanından oy kaybederken, AKP endişesiyle merkez partilerden CHP'ye daha büyük oranlarda oy kaymasına yol açmıştır.

Laiklik Günü


RADİKAL İslam adı verilen terör örgütü, kanlı eylemlerini bütün dünya ülkelerine yayma eğilimine girmiş bulunuyor. Eylemler küçük bir fanatik grubun çılgınlıkları olduğu halde bütün İslam alemine kuşku ve hatta öfkeyle bakılmasına neden olmaktadır. Bundan daha önemlisi bu terör hareketi, diğer dinlerin fanatiklerini de harekete geçirmiş bulunuyor. Geçen hafta ABD'de bazı din adamları İslam Peygamberi hakkında çirkin sözler söylemiştir.

Karşılıklı fanatizm ve terörizm, dünyayı Ortaçağ'ın karanlığına boğmaya hazırlanıyor.

Bu kanlı/ilkel gidişin, temel nedeninin cehalet olduğuna kuşku yoktur.

Bunu dikkate alan Mustafa Kemal Derneği, UNESCO'ya başvurarak 31 Ekim'in bütün dünya ülkelerinde ‘Laiklik Günü’ olarak anılmasını istemiştir. 31 Ekim 1517'de Martin Luther, Wittenberg kilisesinin kapısına bir bildiri asarak, dinde reform haraketini başlatmıştı. Dolayısıyla bu tarihin laikliğin herkese öğretilmesi için en uygun tarih olacağını düşünüyoruz.

Hürriyet okuyucularını UNESCO nezdinde bu girişimi desteklemeye çağırıyoruz.

Prof. Dr. Vural SAVAŞ-Mustafa Kemal Derneği Akademik Konsey 2. Başkanı

Milli Görüş AKP’ye fena yükleniyor


FRANKFURT'tan bir okurumuz, seçimlerin Almanya tarafından haberler iletiyor: ‘‘Almanya'daki yandaşları, hem Türkiye'de çalışmak, hem de sınırda oy kullanmak üzere seçim seferlerine ağırlık verdiler. Milli Görüş'ün SP'yi destek için kiraladığı 11'e yakın uçakta yer kalmadı. Erbakan'ın yandaşları 500 araçla Kapıkule'den Türkiye'ye giriş yapacak. Hedef Erdoğan'ın AKP'sine darbe vurmak... Buna karşın AKP yandaşları da boş durmuyor. İstanbul 1. bölge 3. sıra adayı Tayyar Altıkulaç'ın Diyanet Vakfı'ndaki adamları vasıtasıyla en az Milli Görüş'çüler kadar bindirme yapmayı düşünüyor. İnternet siteleri bile var. Süleymancılar'ın ağırlıklı oldukları İslam Kültür Merkezleri de, ANAP'a destek için uçak kaldırıyor. DEHAP da 11 uçakla yandaşlarını götürmeye başladı. CHP ise ancak bir uçak kaldırabilecek.’’
Yazarın Tüm Yazıları