‘‘Dokunulmazlıkları kaldıralım’’ derken
Erdoğan'ın nasırına iyice bastı... ‘‘Benim gizli saklı ilişkim yoktur’’ derken,
AKP Başkanı'na çok anlamlı mesaj verdi:
Yolsuzluk dosyaları olan herkes hesabını vermelidir.
Ecevit hükümetinin çıkardığı affın arkasına hiçbir siyasetçi sığınmamalıdır.
CHP 1. bölge
(Kadıköy) adayı
Mehmet Bölük, Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili olarak üç kitap yazdı:
‘‘İstanbul Asalakları; BİT'ler’’, ‘‘El Tayyip’’ ve
‘‘El Tayyip Nasıl Umut Oldu’’
Erdoğan, bu kitapları görmezlikten gelerek tepki veremedi.
Bölük'ün genel başkanı ise, kendisine 12. sırayı uygun buldu. Bugün meydanlarda
Erdoğan'ın yolsuzluk iddialarına ilişkin en önemli belge ve bilgiler bu kitaplardan öğreniliyor.
Curüm işlemek için teşekkül oluşturmak, zimmet, ihaleye fesat karıştırmak, servetinin hesabını verememek suçlarının sanığı
Erdoğan...
ERGUN GÖKNEL VE İSKİ
Kendi seçim çalışmaları dışında
Sıvas'a Prof.
Nurettin Sözen'e destek için giden
Mehmet Bölük diyor ki:
‘‘Ne yazık ki
Erdoğan hiç sıkılmadan 1993 yılında
İSKİ Genel Müdürü
Ergun Göknel'i bahane ederek
CHP'yi karalamaya çalışıyor.
Ergun Göknel eski eşine verdiği tazminatı nereden bulduğunun hesabını veremediği ve klor alımında ihaleye fesat karıştırdığı gerekçesiyle cezaevine girerek cezasını çekmişti. En önemlisi de ilk soruşturmayı zamanın Belediye Başkanı Prof.
Nurettin Sözen yaptırmış ve
Göknel'i savcılığa
Sözen göndermişti.
Göknel olayının partiyle uzak yakın bir ilişkisi yoktu. Ancak
Erdoğan ile
Göknel arasında bir benzerlik var; o da servetlerinin hesabını verememe...
Göknel cezasını çekti; ama
Tayyip Erdoğan hálá sanık.’’
Ergun Göknel'i hiçbir SHP/CHP lideri dokunulmazlık için
Meclis'e taşımaya kalkmamıştı.
Erdoğan ne yaptı; Belediye'den aday yaptığı yandaşlarını dokunulmazlık zırhına büründürmek istedi.
MAL VARLIĞI DURUŞMASI BUGÜN
Erdoğan'ın, haksız mal edindiği gerekçesiyle bugün Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde duruşması var.
Mehmet Bölük, ‘‘Kendisi bugün gene mahkemeye gitmeyecek yine meydanlarda 'dürüstlük' nutukları atacak, 'hesap soracağız' diyecektir. Önce kendisinin hesap vermesi gerekmiyor mu?’’ diyor.
Davanın ilk duruşmasına katılmayan
Erdoğan, bugün de duruşmaya gelmezse hakkında ihzar celbi (polis zoruyla getirme) çıkabilecek.
Tayyip Erdoğan hakkında açılan birçok davadan son koalisyon döneminde çıkartılan
DGM'lerin görev alanlarını daraltan yasa olmasaydı,
Erdoğan ve dokunulmazlık için listelerine aldığı birçok milletvekili adayı DGM'de yargılanacaklardı...
O zaman seçim meydanlarında değil, belki de şu anda tutuklu olarak hapiste olacaklardı.
O yasa sayesinde
CMUK'a göre bugün tutuksuz olarak yargılanıyorlar.
Erdoğan için en büyük kıyak da kamuoyunda
'Rahşan affı' diye bilinen aftır...
Bu sayede hakkında açılan
'görevde yetkiyi kötüye kullanmak' suçundan açılmış birçok dava ve soruşturma sonuçsuz kalmıştır.
Yani affedilmiştir.
Yatsın kalksın
Rahşan Ecevit'e dua etsin!
Cem Uzan’a...
SİZİ merak ediyoruz; kimsiniz, nerelerde okudunuz, kültürel ve siyasal birikiminiz nedir? Hobileriniz...
Demirel'i nasıl anlatabilirsiniz?
Özal'ın,
Türkiye'nin bugünlere gelmesinde ne gibi etkisi vardır?
Ahmet Özal hakkında ne düşünürsunuz?
T.T.-KÜTAHYA Birgit’e teşekkürler
AFYON'dan okurumuz
Hüsamettin Nurmel diyor ki:
‘‘
DSP'den
Orhan Birgit adayımız geldiğinden beri
Afyon'umuzun havası değişti. Onun için birçok gazeteci üniversitemizde paneller veriyor; bizi aydınlattı. Ben bu kadar kalabalık panel görmedim. Afyonlu Cumhurbaşkanımız
Ahmet Necdet Sezer gibi ciddi, tutarlı ve saygın bir kişi
Birgit... İlimiz Belediye Başkanı
Hayrettin Barut, MHP'lidir... Ulucami çevresinin düzenlenmesi için kendisinden kaynak bulunmasını istemiş... Belki bu ilk kez oluyor;
Birgit daha seçilmeden camimizin etrafının düzenlenmesi için 265 milyar liranın gönderilmesini sağlamış... Bunu yerel
Odak gazetesinde belediye başkanının
Orhan Bey'e teşekkür haberinden öğrendim. Hoşuma gitti.
Kültür Bakanlığı'na da teşekkür ederiz. Kendisine başarılar diliyoruz, inşallah seçilir.’’
Komplo ortaya çıkartılmalı
SAYIN Nuh Mete Yüksel'in savcılık göreviyle ilgili eylemlerini tasvip edenler ve etmeyenler olabilir. Ben de tasvip etmeyebilirim. Şimdi
Adalet Bakanlığı ile
Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu özellikle de
İçişleri Bakanlığı'na soruyorum:
Şantaja yönelik kadın-erkek ayrımcılığında uzman olan gericileri, özellikle de yobazları ve 1950-60 döneminin
Demokrat Parti'sinin himayesinde yetiştirilen bu şebekeyi tespit etmek devletimizin namus borcudur. Aynı şantaj
Hasan Fehmi Güneş için de yapılmıştı.
Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu'na bu yakışır mı? Aksi takdirde devlet kurumları bu şebekeye alet olmuş olmayacak mı?
Mehmet FEYYAT- Emekli Savcı, eski Cumhuriyet Senatosu üyesi-İSTANBUL