Yalçın Bayer

Mayınlar can alıyor

10 Aralık 2002
<B>TELEFONLA </B>arayan resmi bir görevli... Çok önemli bir konu hakkında uyarıda bulunuyor ve ‘‘N'olur köşenizden duyurun. Doğu ve Güneydoğu'da çatışma ortamının son bulmasıyla bölgeye barış ve huzurun gelmesinin ardından özellikle kırsal alanda yaşayan insanların önüne büyük bir engel çıktı’’ diyor.

Başıboş mayınların yarattığı tehlikeden söz ediyor. Köylere geri dönüşün başlamasıyla bunların temizlenmemesinin çok can alacağı konusunda uyarıda bulunuyor.

Mayınların büyük bölümü birliklerin güvenlik kuşağında ve karakolların çevresinde; bazıları da de PKK tarafından yerleştirildiğine göre bugünkü ortamda bunlarla ilgili uyarı yapmak gerekiyor. Daha doğrusu mayınlı alanların acilen temizlenmesi şart... Ancak böyle bir çalışma dikkat çekmiyor.

Ayrıca çatışma ortamında arazilerde kalan havan topu, roket ve el bombası gibi patlayıcılar da büyük bir tehlike teşkil ediyor.''

Her hafta bu yolla bir iki kişi hayatını kaybediyor.

Muhatabımız ‘‘Mayın ve mermilerin temizlenmesi konusunda çalışma yapan bir kurum maalesef yok’’ diyor.

Sadece son bir ay içinde Tunceli Hozat'ta mayına basan üç kişi ölmüş, beş kişi de ağır yaralanmış. Şırnak'taki bilanço ise üç ölü, üç yaralıymış... Mazgirt'te bayramda mayınlı araziye giden iki hayvanını kurtarmak için mayına basıp bir ayağını kaybeden kadının acısı yürekleri parçalamış Tunceli'de... Bingöl, Muş, Mardin, Diyarbakır ve Hakkari'de duyulmayan, medyaya ulaşmayan olaylar ve can kayıpları da varmış... Köye dönüşlerin daha da artmasıyla başıboş durumdaki mayınların can almaya devam edeceği belirtiliyor.

İlerdeki günlerde bu konu AB'nin gündemine taşınmadan ciddi bir çalışma yapmak gerekmiyor mu? İlle de Bayan Mitterand'ın bu konuda demeç vermesini, Bayan Roth'un Türkiye'ye gelmesini mi bekleyeceğiz.

Bir işi de biz ele alıp canların gitmesine engel olamaz mıyız?

Biliyor musunuz?

GS-BJK karşılaşmasının hakemi, şehir planlayıcısı Kuddusi Müftüoğlu'nun aslen Alanyalı olduğunu, Konya'da Anadolu Lisesi'ni bitirdiğini; iki dil bildiğini, geçen yıl da GS'nin deplasmanda 2-0 mağlup olduğu Göztepe maçını yönettiğini ve ön önemlisi de kendisinin hasta bir Galatasaraylı olduğunu...

Biliyor musunuz?

BDDK ve Coşkun Pankobirlik’i bilirler mi?

29.12.1999 tarihinde Resmi Gazete'de 99/13716 sayılı Bakanlar Kurulu'nun bir kararnamesiyle özel bir şirket olan Amasya Şeker Fabrikası A.Ş'nin (Pankobirlik) pancar üreticilerine olan pancar bedelleri borcunun Hazine tarafından ödenmesi kararlaştırıldı.

Masum bir karar mı?

Görünüşte evet, ama madalyonun öteki yüzü var.

Kararname ile pancar üreticilerine ödenecek ürün bedelleri Ziraat Bankası eliyle yapıldı...

Amaç şirketin devletin bir başka Vakıfbank'a yaklaşık 30 trilyonluk borcunu py-pass etmekti... Bunu düşünenler bu yöntemi ustaca hazırlamışlar; soruşturmanın sonuçları bunu gösteriyor.

Hele bir iddia daha var ki, akıllara durgunluk verecek ölçüde:

Hazine'den karşılanan 30 trilyonluk pancar bedelinin 5 trilyonu özel bir banka olan Şekerbank'ın sermaye artırımında kullanıldı.

Pancar üreticilerinin oluşturduğu Pankobirlik ile ilgili iddialar bununla sınırlı değil... Bu işlerin 'kotarıcıları' Pankobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk ve Genel Müdür Mikdat Çakır ile Yönetim Kurulu üyeleri... Konuk'un, MHP'nin 1995 ve 1999 seçimlerinde Konya milletvekili adayı olduğunu anımsatmak gerekiyor... Ve aynı zamanda Sanayi Bakanlığı temsilcisi de Konuk...

Hem karar veren hem de karar aldıran durumunda.

Yerimiz geniş olsa iddiaları roman gibi aktarmak gerek; yapılan harcamaların; kimlerin özel otomobillerinin hatta vergi cezalarının kim tarafından ödettirildiğini... Ya da aldıkları fazla harcırahları müfettiş raporuyla iade ettiklerini...

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un ve BDDK'nın, Pankobirlik dosyasını iyi araştırmaları gerekiyor.

Sporda seyirci olmak yetmez

ERCİYES, Selçuk ve Niğde Üniversiteleri mezunları adına Levent Kaya yazıyor:

Bizler 4 yıldır atama bekleyen Beden Eğitimi öğretmenleriyiz. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar genç nüfusa sahip olup da sporu sadece seyirci olarak yaşayan bir toplum yoktur. Buna karşılık bu ülkede Beden Eğitimi öğretmeni olup da ülkeyi terk etmek zorunda kalan, pazarcılık yapan hatta intihara kalkışan arkadaşımız oldu. Bizler bu ülkede öğretmenlik yapmak istiyoruz; 4 yıldır psikolojik olarak çökmüş kendisi ile ilgili geleceğini göremeyen bir öğretmen bu ülkenin çocuklarının geleceğini nasıl hazırlar?

Bizlere rehber olmanızı ve sesimiz olmanızı istiyoruz.

Çiller’e mesaj

GENEL Başkanlık'tan çekilme konusundaki kararınız siyasi etik açısından olumlu bir davranış olmuştur. Ülke çapında çok büyük bir misyona sahip partinin Meclis dışı kalması yadsınamaz bir sonuçtur. Bu nedenle kararınız son derece yerindedir. Biraz da partiyi, sizin tabirinizle 'ağzı çorba kokanlar' yönetsin... Aksi halde bu gidişata göre, sizin vaat edip de veremediğiniz 'anahtarı' millet, partiyi oyları ile kapatıp anahtarı teslim edecektir.

Son TV programınızda, yerinize emanetçi bırakmayacağınız ancak sanki bir yeddi emin belirleyeceksiniz gibi bir imaj doğdu. Ancak, DYP içindeki son gelişmeler ve sağduyu sahipleri, partiyi ne emanetçiye ne de yeddi emine değil, gerçek süvarisine Kırat'ı teslim edeceklerini deklare etmişlerdir. Sayın Başkan objektif bir şekilde çekilmenizin sizin de düşünceniz olduğu inancı içindeyiz.

Av. Teoman KİP-ANKARA
Yazının Devamını Oku

Çökertme

8 Aralık 2002
<B>‘MUĞLA</B> <B>Türküleri’</B> adında bir CD ve kaset çıktı postadan. Muğla Valisi Hüseyin Aksoy bir kültür hizmeti olarak bastırtmış... Vali sunuşta ‘‘Muğla ili, folklorik değerlerin zenginliği yönüyle gerek Ege Bölgesi'nde ve gerekse ülkemiz genelinde seçkin bir konuma sahiptir’’ diyor. Gerçekten dillerden düşmeyen birçok türkünün Muğla çıkışlı olduğunu bilmezdik. Hepsinin de ayrı bir hikáyesi var; anonim olmuş çoğu.... Araştırmacı, yazar ve eğitimci M.Ali Eren, 'Muğla Zeybeği'nden ‘Çökertme’ye ‘Bodrum Hakimi’nden Ormancı'ya kadar hep duyulan ama tarihi bilinmeyen 15 türkünün öykülerini de derlemiş, düzenlemeleri de Okan Murat Öztürk yapmış... Kasetin içindeki üç eserde Nazmi Yükselen ve Zeki Duygulu'nun imzaları var.

Türkülerin öyküleri ilginç, ancak bunlar ne kadar inandırıcı? Vali Aksoy, ‘‘Yazılı kalanlar, anlatılanlar arasında en fazla genel kabulü göreni aktardık. Türkülerde Efe ve Zeybek kültürünün etkileri dikkat çekicidir’’ diyor.

Kaset ve CD 2500 adet basılmış, ancak talepler nedeniyle hemen bitmiş; ‘‘Yeni baskılarını yapmak zorunda kalacağız’’ diyor Vali Aksoy...

Çok bilinen ancak çeşitli şekilde aktarılan Çökertme'nin nasıl türküleştiğini öğrenmek ister misiniz?

İŞTE ÖYKÜSÜ

Van'
ın Erçiş İlçesi Bozüyük Köyü'nden göç eden Halil'in ailesi, önce İstanköy'e oradan da Bodrum Karabağ'daki Bekiroğlu tepesine yerleşir. Demirci Ali Usta burada evlenir ve Halil doğar... Namus meselesi yüzünden kız kardeşini öldüren Halil kaçak gezerken, katıldığı bir düğünde Rumlar tarafından ihbar edilir ve yedi yıl hapiste yatar. Bu olaydan sonra Rumlara kin gütmeye başlar. Halil bu arada türküde ‘Çakır Gülsüm’ diye adlandırılan Hafize Alagöz adlı bir kadına áşık olur ve onu Karakaya'daki bir düğünden kaçırır. Gülsüm ve annesi Bodrum'un yönetiminden sorumlu ‘Çerkez Kaymakam’ olarak bilinen Ömer Lütfü Bey'in hizmetinden sorumludurlar. Türküde adı geçen İbrahim Çavuş ise Gülsüm'ün eski hocasıdır; kolcudur ve Halil'in arkadaşı olduğu için onu kollamaktadır. Gülsüm'ü ikinci kez Karabağ'daki evinden dağa kaldırınca Halil'e çok kızan kaymakam peşine Selamoğlu diye birisini salar... Fakat Selamoğlu, Halil'in arkadaşıdır ve onu uyarır. Halil uyarıyı dinler ve Kosta Paho'nun (Koslu-İstanköylü Paho) teknesiyle adalara kaçmak üzere kayığa biner. Ve kayık Aspat'tan Bitez'e gelir; demir atar. Halil'in Rumlarla arasındaki husumeti nedeniyle Paho, tayfa Andon aracılığıyla kaymakama haber salar. Kaymakamın emriyle denizden kol kayığı ile kolcubaşı Barka'nın Ali harekete geçer. Karadan da jandarma komutanı Ömer Çavuş pusuya yatar. Halil, yanında Gülsüm ile kayıktadır. Ve bilmeden Paho'nun ağılı içkisini içerler ve uykuya dalarlar. Paho demir alıp kayığı sahile çekerken Ömer Çavuş askere ateş emrini verir.

Bu arada Barka'nın Ali, Paho'nun kayığına rampa yapar ve Halil'i bacağından yaralar. Halil bir süre yaralı durumda karşı koysa da yakalanır ve nazerete atılır. Nezarethanede Ömer Çavuş tarafından boğularak öldürülen Halil, elbiseleriyle birlikte gizlice gömülür.

Çökertmeden çıktım da Halilim aman başım selamet

Bitez'de yalısına varmadan Halilim aman koptu kıyamet

Arkadaşım İbram Çavuş Allahıma emanet

* * *

Burası da Aspat değil Halilim aman Bitez yalısı

Ciğerime ateş saldı aman kurşun yarası

* * *

Gidelim gidelim Halilim Çökertmeye varalım.

Kolcular gelirse Halilim nerelere kaçalım

Teslim olmayalım Halilim aman kurşun saçalım

* * *

Burası da Aspat değil Halilim aman Bitez yalısı

Ciğerime ateş saldı aman kurşun yarası


Damar Karayolları mı

TAYYİP Erdoğan, ‘‘Ekibimiz yolsuzlukların damarlarına girmiş vaziyette. Bunları da kısa zamanda ifşa edeceğiz’’ diyor.

Enerji Bakanı da buna benzer şeyler söylüyor.

Bakalım işareti verilen konular Karayolları'nın tarihinde görülmemiş ölçüde, son bir ay içinde verilen yüzlerce milyarlık keşif artışları mıdır?

Yoksa enerji ile ilgili konular mıdır?

Erdoğan, belediye başkanlığı dönemindeki yolsuzluk ve usulsüzlükleri de aynı ölçüde gündeme getirecek midir? Bu damara girilmezse yapılacak ‘‘ifşa’’ değil, göz boyama olarak kalır.

Baba, ceketini satıp beni okuttun da ne oldu

BEN ülkemiz gençliğinin bir üyesi olarak işsizlikten çok şikáyetçiyim. Özellikle de üniversite mezunu olan kişilerin işsizliğinden...

Emekli bir memur çocuğuyum. Ailem aldıkları emekli maaşı ile kendi hayatlarını idame edemezken binbir güçlükle beni okutmak için finansman sağladılar. Bugün bir üniversite öğrencisinin aylık asgari masrafı 150 milyon TL civarında. Büyük şehirlerde ise bu miktar daha da artıyor. 4 ya da 5 yıl boyunca harcanan parayı hesapladığınızda (tabii ki dolar bazında) 5-6 bin dolar ediyor. Örneğin, ben şanslı bir öğrenciydim; iki devalüasyon gördüm. TL olarak harcadığım parayı; bu arada devletin benim için yaptığı masrafı da düşünün; bina, yakıt, akademisyen, laboratuvar, saymakla bitmez.

Peki bunca masraf sonucunda ne oldu? Cevabı biliyorsunuz zaten; işsizim! İş aramak da oldukça masraflı. Bir de iş görüşmelerinizde karşılaştığınız trajikomik olaylar var. Bunlar da moral bozmak için diğer nedenler.

Babam hep derdi ‘Ceketimi satar, gene okuturum’. Baba keşke ne ceketini satıp kış günü kazakla dolaşsaydın, ne de beni okutsaydın. Harcadığımız onca para ile bir bakkal dükkánı açsaydık da dosta düşmana ‘Mühendisim ama daha iş bulamadım’ demeseydim.

İbrahim ARSLAN
Yazının Devamını Oku

Mustafa Dayı'ya ne derim sonra Sayın Demirel

6 Aralık 2002
<b>SÜLEYMAN Demirel</B>, <B>Bulgaristan</B>'ın eski Cumhurbaşkanı <B>Zhelyu Zhelev</B>'in Başkanlığını yürüttüğü <B>Avrupa Politika Kulübü</B>'nün, <B>‘Balkan Ülkelerinin Avrupa Persfektifi’</B> konferansı için <B>Atina</B>'daydı.Yunanistan büyükelçimiz Yiğit Alpogan'ın ikametgáhında, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Müjgan-Adnan Suver ve Nur Batur'un bulunduğu sohbette konu Kıbrıs'tı...

Demirel kendilerine bir Denktaş hikáyesi anlattı:

‘‘BM eski genel sekreteri Butros Gali'nin, 1990 yıllarının sonundaki 29+ önerileri tartışılıyor.

Ankara'ya gelen Sayın Denktaş ile Kıbrıs konusunu görüşürken ‘Şu işi bir bitir; artık bir yerde anlaşalım' dedim. Bana şöyle dedi: ‘Türkiye'ye gelirken yolda Güzelyurt'ta yaşayan Mustafa Dayı önümü kesti; ‘Be Denktaş...' dedi; ‘Su çıkardın, narenciye bahçeleri kurdun; buraları gavur mu olacak? Eğer buraları verirsen sana hakkımı helal etmem' dedi. Sonra da ekledi: ‘Sayın Demirel, ben toprak verirsem Mustafa Dayı'ya sonra ne derim!’’

Herkes güldü; Demirel de güldü. Yoruma gerek var mı?


‘‘Aslan oğlum, güzel kızım oyuncaksız mı kaldın /Sana şeker alamadım ama, onurumu bıraktım /İki gözüm iki çeşme, duvarların ardında /Yıkılmadım, çözülmedim, umutlarım yarında...’’

(Mustafa Holoğlu'nun Maviağaç Yayınları'ndan çıkan ‘Kırmız Yağmurlar' isimli kitabından.)


Ergezen-Özgür Karayolları'na genel müdür arıyor

ANKARA'
dan bir müteahhit bildiriyor: Bayındırlık Bakanlığı'nı Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen -ailesi de müteahhittir- ile Bitlisliler Vakfı Başkanı ve yıllarca Karayolları'nda yol yapım müteahhitliği yapmış ve halen yapmakta olan Cemil Özgür'le işbirliğinde Genel Müdür atama hazırlıkları yapılmaktadır.

Eski Bakan Prof. Abdülkadir Akcan'ın Karayolları Genel Müdürlüğü'ne atadığı Turgay Çimen'in yerine düşünülen yeni Genel Müdür adayı ise eski İzmir Bölge Müdürü Mücahit Şahin... Şahin; Cemil Özgür firmasının Diyarbakır'da yaptığı üstyapı işinde kontrol mühendisidir. Özgür firmasının İzmir bölgesinde yaptığı yol yapım işlerinde bölge müdürüdür. Mücahit Şahin, bölge müdürlüğünden alınınca fen heyetindeki görevinden ayrılmış, karne çıkarmış ve Cemil Özgür firmasına girmiştir.

Cemil Özgür firması ile kader birliği yapmış olan Mücahit Şahin; bakan ve Cemil Özgür'ün yakın arkadaşlığı ve hemşeri işbirliğinde genel müdür yapılmak istenmektedir.

Cemil Özgür firmasının; Çorum şehir geçişi; Akçakoca-Melenağzı ve Tunceli Uzunçay yolları yapım işleri sürmektedir.

Karayolları Genel Müdürlüğü'ne iş yapan bir firmada çalışan Mücahit Şahin'in Genel Müdür olması içinize siniyor mu Sayın Ergezen!..

Diyet borcu mu prim borcu mu

Op. Dr. Akif Feyzioğlu
, ANAP döneminde İmren Aykut ve Refahyol döneminde Necati Çelik tarafından SSK İstanbul İl Müdürlüğü'ne getirilmişti.

Dr. Feyzioğlu kimdir? Özel Huzur Hastanesi'nin ortaklarındandır. Erdoğan gibi Rizelidir.

Tayyip Erdoğan'ın Ankara'daki mal varlığı davasında mahkemeye çıkmaması için ‘ishal' raporu veren doktor Haseki Hastanesi Dahiliye Şefi Hikmet Feyzioğlu'nun kardeşidir.

AKP'den, acaba ‘ishal raporu' nun ödülü olarak mı SSK İstanbul il müdürlüğüne ikinci kez getirildi.

Atama arife günü yapıldı.

Bir kere özel hastane sahibi olan bir doktorun böyle bir göreve getirilmesi etik açıdan ne kadar doğrudur.

Bu tayinlerden Tayyip Bey'in haberi yoktur mutlaka!

Akif Feyzioğlu'nun bu göreve getirilmesinin arkasında her ‘ballı tayinler'in altından çıkan İstanbul'dan pek ayrılmayan AKP Balıkesir milletvekili Dr. Turhan Çömez olduğu bildiriliyor.

Dr. Çömez'in SSK'nın alacak-verecek işlerini de takip ettiği daha önce ortaya çıkmıştı. Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu'na sorarlar; bu işler bürokratların değil midir diye.

Bu milletvekilleri biraz da Balıkesir'in Kepsut'u ve Sındırgı'sı ile uğraşmalıdır. Çömez de grup başkanvekilliği oylamasından neden 1 oy aldığını düşünsün ve İstanbul'dan elini çeksin diyor AKP İstanbul örgütünden bizi arayanlar.

Demokrasi dersi

1980
sonrasında 'Sosyal Demokrat Hareket' için İsveç'teyken Olof Palme'nin Sosyal Demokrat Parti'sinin hükümeti kurduğu günün akşamı İsveç'te yaşayan Hadi Orman ile Anita Gradin'in evine yemeğe davetliyiz. Anite Gradin o gün göçmen işlerinden sorumlu bakan olmuş. Yemeği orduda general olan kocası hazırlıyor Gradin'in gelmesiyle yemeğe oturuyoruz.

Yeni görevini kutluyor ve ‘‘Partiniz bir süre aradan sonra iktidara geliyor. Yarın eski hükümet yanlılarını görevden almanız istenecek. Zor bir gün olacak’’ diyorum.

Anita Gradin şaşkın bir gülümsemeyle bana, ‘‘Bakan olarak sadece üç kişiyi değiştirme hakkım var: Sekreterim, basın danışmanım ve müsteşarım. Bunun dışındakiler devletin memurlarıdır, benim ya da partimin değil. Hepsi görevine devam edecek’’ diyor.

Bu yanıt bizim gibi demokrasiyi özümseyememiş ülkelere yirmi yıl önceden verilmiş bir dersti. Türkiye'nin neden AB'ye üye olamayacağı açıklık kazanmıştır sanırım.

Engin ÜNSAL-İSTANBUL

MESAJ PANOSU

ARİFE günü İDO'nun Turgut Özal deniz otobüsü ile saat 09.40'ta Kumkapı' dan Bandırma'ya hareket ettikten az sonra kaza geçirmişiz. Daha doğrusu olayı bir süre sonra öğrendik. Neyse, Allah korudu ucuz atlattık. Büyük de bir hasar olmadığına sevindik. Otomobillerimizi hemen boşaltıp başka deniz araçlarıyla bizi Yalova'ya gönderdiler. Orada duyduğumuza göre deniz otobüsünün dümeni kilitlenmiş. Etkili rüzgár nedeniyle de bir başka geminin üzerine doğru sürüklenmiş.

İstanbul'u Ege'ye bağlayan bu hattın yolcuları olarak Turgut özal'ın bir an önce sefere başlamasını dilerken; yolcularına ve İDO'ya geçmiş olsun deriz.

Bedir Özçelik-İZMİR
Yazının Devamını Oku

Tütün Kurulu harçlarını Volvo'ya yatırdı

5 Aralık 2002
<B>Ege Cansen ne kadar haklıymış</B><br><br>‘<B>GEÇEN</B> dönem çıkarılan Tütün Kanunu ile kurulan <B>'Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu'</B> (Tütün Kurulu) ilk iş olarak ne yapmış, biliyor musunuz?’’ diye soruyor geçen 57. dönemin bir milletvekili... Anlatırken hayli de tepkili: ‘‘Biz bu yasaları IMF'nin AB uyum yasaları çerçevesinde çıkarttık, ama öğrendiklerimle dehşete düştüm. Bu tip bağımsız kurullar, gerçekten Ege Cansen'in yazdığı gibi 'mesailerini yeni bina, yeni dekorasyon, yeni araba, yeni bilgisayar alma ve bol kadro yaratıp özlük haklarını (maaşları) yükseltme faaliyetlerine tahsis' etmişler. Şimdiye kadar kimse bu konu ile ilgilenmiyordu ancak bundan sonra AKP iktidarının bunun peşine düşeceği anlaşılıyor. Bu tür bağımsız kurumlar şimdiden milyonlarca doların içinde yüzüyorlar.

- Konuyu açar mısınız?

- Tütün Kurulu işe başlar başlamaz bir yönetmelik taslağı hazırlamış... Fabrika kurma, üretim izni yenileme, ithalat izin belgesi gibi adlar altında çeşitli kuruluşlara toplam 10 milyonlarca dolar vergi salınmış... Sanki bir yerlerden bir şey kaçırılmak isteniyor. Anayasa, verginin ancak kanun ile koyulup kaldırılacağını söylüyor ama Tütün Kurulu kendini Anayasa'nın üzerinde görerek sonuçta tamamı üreticiye ve dolayısıyla tüketiciye yansıyacak vergiler koymaktan çekinmiyor.

- Bu kurumların işlevi bu olmamalı...

- Batı'da örneği olan bu kurumlar kurulurken piyasaları denetlemek için kurulmuştu. Türkiye'de ise şimdiden hepsi birer 'arpalık' oldu. İlk iş kanunsuz vergi koyarak, kendilerine bütçe dışı gelir yaratma mı olmalıdır?

- Tabii ki değil ama bu firmalar da çok para kazanıyor.

- Ama o zaman yabancı sermaye Türkiye'ye neden gelmiyor diye soramazsınız. Nedeni ortada; size bir örnek vereyim. Tütün Kurulu, İzmir Tire'de yeni kurulan Kent sigaralarını üreten British American Tobacco-BAT firmasından daha yönetmelik bile çıkmadan 500 milyar lira kanun dışı 'harç' almış! Tütün Kurulu Başkanı Niyazi Adalı, ‘Sektörün üzerindeki vergi oranı %70; 71 olursa ne olur ki... Zaten bunlar sigara içenler üzerine yansıyacak' diyormuş... Peki bu paraları ne yapacaklar diye sorsanıza...

- Evet...

- Kurul üyelerine Volvo marka 7 adet lüks makam aracı alınmış... Halbuki bu yasa parlamentodan çıkartılırken, sigara sanayiini düzenlemek, tüketiciyi ve tarım kesimini koruyacak tedbirler almak hedeflenmişti. Tütün Kurulu ise düzenlemeyi kanunsuz harç ve bu para ile de makam otosu almak zannetti. Yeni hükümetin, yabancı yatırımcıların ve tüketicilerin kurullardan çok çekeceği var.

Erkan Mumcu, ‘vekil müdürleri’ kıydı

TEKİRDAĞ'dan E.Ö. anlatıyor. Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu Bakanlığa ilk yumruğunu vurdu. Artık neler yapacağını görün. Geçen cumadan beri Türkiye'de ‘vekaleten' atanmış olan tam 1021 öğretmeni darmaduman etti. Tüm Türkiye'deki il, ilçe milli eğitim müdür ve müdür yardımcılığı görevlerinde bulunanların çoğunluğu 28 Şubat sürecinden sonra bu görevlere getirilmişlerdi. Bu müdürler bir irticai oluşumun engelleyicisi sayılıyorlardı.

Ama ne yazık ki vekil müdürlerin ‘asaleten ataması' yapılamadı. DSP'li bakanlar Bostancıoğlu ve Tekin bu özveriyi gösteremediler. Daha doğrusu vekil atamaları her bakanın işine geliyor. Çünkü asaleten atadığında bir görevden alma hali yargıdan dönebiliyor. En iyisi mi ‘vekil atarsın hukuki sorunla karşılaşmazsın.'

Bu yöntem şimdi Erkan Mumcu'nun işine yaradı. Herkesi görevden aldı. Yerlerine kimler mi verilecek; göreceğiz!

Bir hákim ve savcının davası neden geç kalır

‘HUKUK arayan bir savcının (İsmet Tuncer) kaderi’’ (29.11.2002) başlıklı yazınızda, 2001 Martı'nda tutuklanarak Metris Cezaevi'ne alınan Turhan Uysal'ın (hakim) 6 aydır Kayseri'ye sevk edilmediği ve Develi Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden davanın bu nedenle aksadığı yönündeki iddialara yer verilmişti.

İddialarla ilgili olarak yapılan açıklama şöyle: Bakırköy ve Develi Cumhuriyet Başsavcılıkları'ndan alınan yazılardan; resmi belge yapmak, kullanmak, sahte özel belge yapmak, kullanmak ve mühür taklit etmek suçlarından Şişli 1.Sulh Ceza Mahkemesi'nin 24.3.2001'deki tevkif kararı nedeniyle tutuklanarak Metris'e konulan Turhan Uysal hakkındaki sahte mahkeme ilámları düzenlemek, rüşvet almak ve menfaat birliği içerisinde bu fiillere aslen iştirak etmek suçlarından Develi Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait 23.05.2000'deki gıyabi tevkifin ise 6.9.2001'de vicahiye çevrildiği; adı geçen tutuklunun Şişli 1. Sulh Ceza Mahkemesi'ne ait tevkifinden dolayı İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanması ve duruşmalarda bulunmasının zorunlu olması nedeniyle Develi Cezaevi'ne sevk edilmediği, bu mahkemenin 20.3.2002'de tahliyesine karar verilmesi üzerine serbest bırakılmayarak 5.4.2002'de suç yeri itibarıyla Develi Cezaevi'ne gönderildiği, 14.4.2002'de de güvenlik nedeniyle naklinin uygun görüldüğü Niğde Cezaevi'ne sevk edildiği ve halen bu cezaevinde olduğu, davanın bugüne kadar sonuçlandırılmamasının gıyabi tutuklu Muharrem Kılıç ve Hüseyin Kılıç isimli sanıkların halen yakalanamamış olmalarından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

Ali Suat ERTOSUN- Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürü

Daha ilk günden Sinop ve Balıkesir’i unuttular

AKP Sinop milletvekili Cahit Can, şimdiye kadar İstanbul'da belediye meclisi, il genel meclisi ve milletvekili adayı olarak politika yaptığını belirterek, ‘‘Bizler iyi niyetli hizmet vermiş adamlarız. Belediye'nin inşaat şirketi KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet Yıldırım'ı arkadaşım olduğu için ziyaret ettim. Ben halk adamıyım. Başka bir anlam çıkartılmamalıdır.’’ dedi.

KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet yıldırım dün köşemizde yer alan ziyaretleri doğruluyarak AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in ziyaretiyle ilgili ‘‘KİPTAŞ olarak SSK'ya prim borçlarımız vardı. Bunun karşılığında kendilerine iki bina verdik. Dispanser yapılacak binalarla ilgili Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu'nun talimatıyla bu konuyu görüşmeye geldi’’ diye konuştu. Ayrıca Sinop milletvekili Cahit Can'ın da eski bir arkadaşı olduğunu belirtti.

İstanbul dışından miletvekili seçilen iki kişinin önemli bir yatırımcı kuruluş olan Büyükşehir'e bağlı KİPTAŞ ile ne ilgileri olabilir. Eğer arkadaş iseler, KİPTAŞ Genel Müdürü'nün kendilerini Meclis'te kutlaması gerekmiyor mu? O zaman bu milletvekillerinin İstanbul'da ne işi var?

MESAJ PANOSU

BEŞİKTAŞ Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, dün mesaj panomuzda yayınlanan yazıya karşılık Akatlar Sedef Sokak'taki yanmayan sokak lambalarının ışıklandırma ve arızalarının giderilmesinin (TEK) Boğaziçi Elektrik Kurumu'na ait olduğunu ve gerekli takibi yapacaklarını bildirdi.

KADIKÖY Belediyesi Sağlık ve Sosyal Dayanışma Vakfı, Kozyatağı Çamlık Parkı Gönüllüleri, Türk Halk Müziği korosuna katılmak isteyen tüm türkü dostlarını aralarına bekliyorlar. (Tel:0 216 416 41 34), www.curipark.org

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana Bilmem söylesem mi söylemesem mi?’’

(Aşık Mahsuni Şerif)
Yazının Devamını Oku

Hem selam, hem de yazıklar olsun

4 Aralık 2002
<B>YOLSUZLUKLAR </B>ve usulsüzlükleri sergiledikten sonra bakıyorsunuz olayla ilgili -belediye başkanı ya da genel müdür- kişi açıklarını örtmek için yalancıktan da olsa açıklamaya yapmaya kalkıyor. Hatta tazminat davası açmaya kalkıyor. Neyse doğru dürüst çalışan müfettiş, polis, savcı ve hakimlerin sayısı az değil. Sonunda yargıda hesap veriyorlar ama bu kez kendilerini aflar ve zaman aşımları kurtarıyor.

İki olayı aktaralım:

Eminönü Belediyesi'ne, belediye dışı kaynaklarının aktarıldığı Emin Ltd. Şti. hakkında ‘‘Bakanlar Kurulu'nun izni olmadan bu şirket nasıl kurulmuştur’’ (14.3.2002) diye sormuştuk. ‘‘Yasalar kimin için geçerli?’’ (27.3.2002) diyerek, K.Maraş Belediyesi'nde aynı mahiyette kurulan şirketin işlemlerinden dolayı başkan ve 9 Encümen üyesinin nasıl 5'er ay 25'er gün hapse çarptırıldığını aktarmıştık.

Belediyenin yanıtında (27.3.2002) ise, aksi görüşler öne sürülerek Emin Ltd. Şti'nin çeşitli işlemlerinden ötürü 5. Ağır Ceza'da beraat ettiği belirtiliyordu.

Son bilgilerimizle yeni bir durum ortaya çıktı. Eski İçişleri Bakanı Yücelen, 13.8.2002'de, bu şirketin usulsüz faaliyetlerinden şikayetçi olan CHP Eminönü İlçe Başkanı M.Ali İyimaya'ya gönderdiği yazıda, şirketin 'yasalara aykırı olduğu' doğrulandı. Bakan Yücelen, Emin Şti'nin, Bakanlar Kurulu'nun izni olmadan ve Özelleştirme uygulamalarına aykırı şekilde kurulduğunun; belediyenin elektrik, su, doğalgazını haksız ve mevzuata olarak kullandığının tespit edildiğini; bunlardan dolayı da Belediye Başkanı Kibiroğlu hakkında görevi kötüye kullanmadan iki kez soruşturma izni verildiğini bildirdi.

Bu belge Belediyenin doğru açıklama yapmadığını gösteriyor. Böyle yasadışı bir şirket ne yazık ki, bu Ramazan ayında da etkinliklerini sürdürdü. Sultanahmet Meydanı'nın 'panayır'a çevrilmesine kimse engel olamazken, bu barakalarda çıkacak bir yangında bunun hesabını kim verecektir. Bu yıl toplanması beklenen 1 trilyon kimin kasasına girecektir acaba?

SURKONDU VAKASI

Bir başka olay... Eminönü Belediyesi, Cankurtaran'daki Bizans surlarının üzerine kaçak bir lokal yapmış, buna Valilik elkoymuştu. Eminönü Kaymakamlığı'nca yapılan soruşturmada belediyenin Fen İşleri Müdürü Ahmet Orhan Sar ile mühendis Seval Ünver haklarında SİT alanlarında tarihi dokuyu tahrip etmekle ilgili 2863 sayılı kanuna muhalefetten soruşturma açılmasına 'tarafsız' İçişleri Bakanı Muzaffer Ecemiş izin vermişti. Bu personele emri veren Başkan Kibiroğlu ve Başkan Yardımcısı Coşkun Aksu haklarında ise cezai sorumlulukları olmadığı sonucuna varılması dikkat çekti.

Soruşturmayı belediye başkanının ve başkan yardımcısının emrinde görev yapan belediye müfettişlerine yaptırtan mülki amirlere de selam olsun; başkanlarının yasadışı emirlerine görmezlikten gelen belediye müfettişlerine de yazıklar olsun!

Bir taşla üç kuş


SİİRT tekin bir yer değildir; geçmişte çok örneği vardır. Belki de bunun için 'Mücadele' gazetesinin sahibi Cumhur Kılıçcıoğlu, ‘‘Siirt'te bir taşla üç kuş vuruldu...’’ diyor: ‘‘Siirt damadı Tayyip Erdoğan başbakan olacak; ilk kez DEHAP/HADEP Meclis'e girecek; Fadıl Akgündüz de günah keçisi olacak.’’

Siirt kısmetsiz bir kenttir. Belki bu yolla 80 yıldır geri bırakılmışlıktan kurtulmuş olur; dikensiz gül bahçesi olur.

AKP’lilerin gözü KİPTAŞ’ta


MERTER'deki Büyükşehir Belediyesi'nden bir okurumuz telefonla şunları söylüyor:

Geçen gün ‘Bürokraside 3 bin atama’ yazısında AKP Balıkesir Milletvekili Turan Çömez'in İstanbul'daki atamalarla yakından ilgilendiğini yazdınız. Aynı Çömez şimdi de Büyükşehir Belediyesi'nin konut şirketi KİPTAŞ'ı arayarak Genel Müdür İsmet Yıldırım'a neler söylüyor acaba? Talimat mı veriyor, ricada mı bulunuyor? Çömez artık Balıkesir milletvekili olduğunu hatırlayıp bir de Bandırma ve Gönen'in sorunlarıyla ilgilense...

KİPTAŞ ihalesi bol bir şirket, cazibesi de buradan geliyor herhalde. İsmet Yıldırım, Çömez'le telefonunu kapattıktan sonra AKP Giresun Milletvekili Cahit Can ve yanındaki bir grup müteahhidi ağırlamak zorunda kalıyor.

Yalçınbayır'a hemşerisinden yargı önerileri


TÜRKİYE'de adli reformun gündeme gelmesini büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Elbette ki, yargının her türlü siyasi tesirden arındırılması, sayın yargıçların maddi ve sosyal problemlerinin çözülmesi çok önemlidir.

Bu düzenlemelerin yanında, adaletin tecellisinde, iddia ve müdafaa arasındaki eşitsizliğin giderilmesinin de dikkate alınması gerçek bir reform olacaktır.

Türkiye'nin AİHM'de binlerce davanın davalısı olması; biraz da iddia makamının kendisini heyet-i hakimenin ve hükmün bir parçası addetmesinden doğmaktadır. Çünkü bu zihniyet, savunmanın da hükmün bir parçası olmasını inkár etmekte ve savunma imkánlarını tehdit etmektedir. Savunmanın tahdidi de, AİHM'ye giden kararların çoğalmasıyla neticelenmektedir.

Büyük Atatürk, Cumhuriyet'i kurduğu zaman, rejimin korunması şarttı ve bunun için de Cumhuriyet'in savcılara ihtiyaç vardı. Ama şimdi söyleyin lütfen, bir hırsızın, bir mütecavizin, bir katilin Cumhuriyet'le ne ilgisi var ki, karşısında Cumhuriyet Savcısı'nı buluyor.

Onun karşısında bulunması gereken Cumhuriyet Savcısı değil; kamu hukukunun savcısıdır.

Cumhuriyet'e karşı işlenecek suçlarla demokratik ve sosyal hukuk devletinin vazgeçilmez temel niteliklerine karşı işlenen suçlar DGM'de görülmeli ve bu mahkemelerde iddia makamı Cumhuriyet Savcıları olmalıdır.

Ama diğer suçlarda, amme hukukunun temsilcileri olarak savcılar, duruşma salonlarında, hákimin yanında değil de müdafilerin yanında yerlerini almalıdırlar.

İnanın, Türkiye'de yargının daha düzgün işlemesinde ve insanların ezbere suçlanmasında bu değişiklik çok önemli bir adım olacak ve insanların adalete güveni artacaktır.

Bir hukukçu olarak tanıdığımız Sayın Ertuğrul Yalçınbayır hukukun umumi prensiplerini daima siyasi mülahazaların üstünde tutmuş bir şahsiyettir. Ve şumullu bir adalet ve hukuk reformu için bir şanstır.

Umarım ki bu düşüncelerimizi paylaşır.

Av. Ertuğrul MAT

Eski milletvekili-BURSA


Ya siyaset ya eğitim


ERZURUM Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak'tan ‘‘Bürokrasi AKP'ye kilitlendi’’ yazısına yanıt geldi. ANAP ve AKP'den 'yasalardan doğan hakkını kullanarak' adaylıklara soyunduğunu belirten Budak, ‘‘AKP'den aday oldum ancak listeye alınmadım. Kamu görevlilerine tanınan hak gereği Erzurum MEM'deki görevime bakanlık kararnamesiyle atanarak görevime döndüm’’ dedi. Yerine geçici olarak görevlendirilen Sıdıka Güven'e yönelik köşemizde yer alan 'rencide' edici sözleri reddeden Budak, ‘‘Bu, 22 yıl Milli Eğitim Müdürlüğü yapma şansını yakalayan biri olarak hem kendime hem eğitim camiasına bir saygısızlıktır’’ dedi.

‘‘Aday adayı olmam beni müsteşar makamına taşıyacak bir hak değildir... Kimsenin bana bir şey yapmaması benim gücümden değil uzun süre görev yapmamdan doğan tarafsızlığımdır... 25.11.2002'deki yazınızda beni bir aydın yüz olarak takdim etmiştiniz. Lütfen okur musunuz?’’

Hocam, izin verin de artık bir eğitimci, parlamentoya giren bazı yobazların yanında 'aydın yüz' kalsın. Siz de 'eğitimci' mi, 'siyasetçi' mi olacağına karar verseniz nasıl olur?

Ergezen-Özgür

Bir taşla üç kuş


SİİRT tekin bir yer değildir; geçmişte çok örneği vardır. Belki de bunun için 'Mücadele' gazetesinin sahibi Cumhur Kılıçcıoğlu, ‘‘Siirt'te bir taşla üç kuş vuruldu...’’ diyor: ‘‘Siirt damadı Tayyip Erdoğan başbakan olacak; ilk kez DEHAP/HADEP Meclis'e girecek; Fadıl Akgündüz de günah keçisi olacak.’’ Siirt kısmetsiz bir kenttir. Belki bu yolla 80 yıldır geri bırakılmışlıktan kurtulmuş olur; dikensiz gül bahçesi olur.

Prof. kimdir?


DOĞU yöresinde bir üniversite için kadro alım ilanı verilmiş. Bunu okuyan bir öğretim üyesi kızmış; ‘‘Bilim adamının ayakkabı ve elbise numarası hariç tam tarifi yapılmış’’ diyor ve 'o adayı' irdeliyor:

‘‘... kaç ameliyat yapmış, kaç asistan yetiştirmiş, asistanların makalelerini gasp etmek hariç kaç orijinal yayın, kaç orijinal deneysel çalışma yapmıştır? Ne kadar yabancı dil biliyor, dosyasındaki yayınların kaç tanesi bilimsel özellik taşır, kaçı gerçektir, kaçı ekuri makaledir. Gerçek anlamda haftada kaç saat ders anlatmıştır? Ve profesör olabilmek için genel cerrahi ve onkoloji bilim dallarında hangi orijinal katkılarda bulunmuştur; bir soruşturuluversin...’’

Mumcu'nun yüreği sızlamayacak mı?


MİLLİ Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun, ilköğretimde kıyafet serbestliğini müjde gibi ilan etmesi baştan cazip gelebilir. Ben 32 yıllık bir eğitimci olarak bunun sakıncalı olduğunu düşünüyorum.

Siyah önlük zengin-fakir ayrımı olmadan okullarda bir eşitlik sağlıyordu. Şimdi ne olacak? Durumu süper olan ile yoksul olanın kıyafetleri aynı olur mu? ‘‘Ben de filan çocuk gibi giysi istiyorum’’ deyince vay o velinin haline.

Bu durum ister istemez çocuklarımızı psikolojik açıdan yaralayacaktır. Çocuğunun haklı isteklerine cevap veremeyen bir baba ve istediğini babasından alamayan bir minimininin psikolojik durumu karşısında bilmem sayın genç bakanımız ne düşünür?

Yüksel BALCI-ÖDEMİŞ

Biliyor musunuz?


AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan aday adayları arasında şimdi de, son günlerde Merkez Bankası Başkanını sert şekilde eleştiren MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu'nun da adının geçtiğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ


EMEKLİ olduktan sonra da ihtiyaç duyulan okullarda ücretli derse giren öğretmenlere, kesintilerden sonra verilen 2.3 milyon evden okula gidiş-dönüş ücreti değil midir... Sayın Erkan Mumcu'nun dikkatine sunarım.

Ali AKTAŞ-SÖKE

AKATLAR Sedef Sokağı sakinlerinden: Sokağımızda akşam saatlerinden itibaren yürürken önümüzü bile göremiyoruz. Çünkü sokak lambaları yok. Beşiktaş Belediyesi mi yoksa Boğaziçi Elektrik mi bu işle ilgili bilmiyoruz; ama bu halde yürümek korku saçıyor.

KADIKÖY-Kartal-Pendik arasında çalışan hatlı minibüsler yine kabusumuz oluyor. Bir yolcu almak için birbiriyle yarışan minibüsler dehşet saçıyor. Lütfen minibüs yolu olarak bilinen Fahrettin Kerim Gökay Caddesi'ne de trafik denetleme ekipleri konulsun. Dikkatinizi çekerim, denetleme arttırılsın demiyorum çünkü denetleme yok!

F. KAYA-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

İftar sonrası

3 Aralık 2002
<B>ŞİŞLİ </B>Belediyesi'nin <B>Mecidiyeköy'</B>deki iftar çadırında her akşam 750 kişi iftar yemeği yiyor; bir o kadar kişiye de yer olmadığı için kumanya dağıtılıyor. Dünkü iftarda Sakıp Sabancı ve Göz Hastanesinin sahibi Eray Kapıcıoğlu'nun yanında DYP ilçe örgütünden 30 kadın da vardı. ‘‘Belediyede oylar Sarıgül'e’’ dediler.

Sarıgül'ün yardımcılarına göre; Ramazan sürecinde 100 bin adet erzak paketi dağıtılmış. Depremdeki gibi gösterişli dağıtım törenleri artık yapılmıyormuş; kamera çağırılmıyormuş. Ekipler, muhtarların tespit ettiği muhtaç ailelerin kapıları gece çalınıp yardımlar bırakıyormuş.

Bu kadar yardım sponsor firmalardan karşılanıyormuş; belediyenin kasasından pek bir şey çıkmıyormuş.

30 OTOBÜSLE CAMİ TURU

Şişli'
de emekli ve yaşlılardan Edirne ve Bursa'yı görmeyen hemen hemen yok gibiymiş. Ramazan'da hergün 30 otobüs camilere tur yapıyormuş.

Çorba, bezelye, bulgar ve revani'den oluşan menüden sonra çaylar içilirken Vatikan'nın İstanbul temsilcisi Georges Marovitch ‘‘Şimdi size İtalya‘nın 25 bin nüfuslu Miranda (Roma yakınlarında) Belediye Başkanı Gaitano Marucci'yi takdim ediyorum’’ dedi. Genç bir Başkan, Berlusconi’nin partisindenmiş. İftar sonrasında bu da neyin nesi demeyin; çok önemli bir geçmişi var bu takdimin...

Biraz gerilere gidelim... 1950'lerde, daha sonra 'Papa Jean Paul' olarak bilinen Roncalli 1935-45 yıllarında İstanbul'daki Katolikler'in ruhani lideriymiş. Daha sonra Vatikan'ın Paris Büyükelçisi olmuş (O zaman Paris Büyükelçimiz de Menemencioğlu); İstanbul sevdası hiç bitmemiş... ‘‘Türklerin dünya uygarlığındaki yerini çok önemsediğini’’ vurgulayan bir Türk dostuymuş... İlginçtir; İstanbul'daki Katolik Cemaatine ‘‘İbadetinizi Türkçe de yapabilirsiniz’’ diye öğütler vermesi bugün size anlamlı gelmiyor mu?

Şişli Belediyesi, Roncalli'nin (23.Papa Jean Paul) yaşadığı Ölçek Sokağı'na iki yıl önce adını vermiş; İtalyan yapımcı Donatella Baglivo da (T.Şoray belgesini de çekti) bunu belgesel yapmış; İtalya'da ödüller almış.

Bundan etkilenen Miranda Belediye Başkanı Marucci da, Papa'nın adını kentindeki bir sokağa vermiş... Ve bu yolla Şişli ile AB kayıtlarına kadar geçen -ilk- 'kardeş şehir' olmuşlar. Marucci, ‘‘Türkiye'den önce Şişli AB'ye girdi’’ diye takıldı Sakıp Sabancı'ya... Konuk Başkan, kardeşliği simgeleyen gümüş tabak ve çan hediye etti Şişli'ye... Sarıgül daha sonra ‘‘Sizleri bir yere götüreceğim’’ diyerek ‘‘Sorun değil, çözüm üretiyoruz’’ yazılı otobüse bindirdi. Yanımızda Başkan Yardımcısı Vasken Barın da vardı; Kurtuluş'ta Eşref Efendi Caddesi'nde çok sayıda Ermeni kökenli vatandaşımız oturuyor. Caddenin tüm kaldırımlar yeniden düzenlenmiş, asfalt kaplanmış ve ağaçlandırılmış... İnsanlar daha rahat yürür, araçlarını daha rahat park yapar olmuşlar. Araçın önünde Tarkan'ın coşkulu parçalarıyla yürüyen Sarıgül'ü selamlamak için hemen bütün pencereler açılıyor. Bir o, bir bu kaldırıma yönelerek yaşlıysa ellerinden gençse yanaklarından öpüyor.

Sonra bize dönüp ‘‘Siz bunu önceden hazırlanmış gösteri sanırsın; sizin istediğiniz bir sokağa girelim’’ diyor. Bir süre gittikten sonra sağa dönelim diyoruz; Savaş Sokak'mış burası... Aynı görüntüler orada da var; yine pencerelerden sarkanlar, selamlar, öpüşmeler... Türbanlı bir kız da annesinin yanında Sarıgül'ü öpüyor.

Sarıgül vakası


Sarıgül sokağın ortasında hoparlörden hitap ediyor: ‘‘Ankette %98'iniz çalışmalarımızdan memnun; geri kalan %2 kim mi? Yetimin hakkını yemek isteyenler ama yedirmeyeceğim’’ diyor; ardından alkışlar... Otobüsün üzerine çıkarttığı çocukları 'Sokağın Yıldızları' ilan ediyor; temizlikten onlar sorumlu artık. Hafta sonu Belediyede Sarıgül'le fotograf çekimi var. İnanılmaz bir PR; Sarıgül'ün resimleri artık eve kadar giriyor. Dün gece saat 21.00'da bir belediyeci, başkana ayak uydurmak için hemen hergün 06.00'da ayakta olduklarını söylüyor. Zaman zaman bizim de eleştirdiğimiz Sarıgül için ne derseniz deyin 'Şişli'deki vak'aları' başta siyaset bilimcileri olmak üzere sosyologların tez konusu yapmaları gerekiyor. İtalyan Belediye Başkanının bile ‘‘Ben böyle bir belediye başkanı görmedim..’’ dediği gibi... Anlaşılan Sarıgül'ün, kendi ifadesiyle 'Şişli sevdası' bir dönem daha sürecek.

DYP kızışıyor


DYP'de genel başkanlık yarışı kızışıyor. 68 il başkanı, Mehmet Ağar'a karşı İlhan Kesici'yi destekleyeceğini açıkladı.

Batı kentlerinden birinin il başkanına bunu sorduk; yanıtı şöyle oldu:

‘‘Sayın Ağar bir değerdir. Ancak bir demecinde il başkanlarına yönelik olarak tabana ve delegeye h*kim olamadığı gibi bir beyanı oldu; bu sözler arkadaşlarımızı üzdü. Bu nedenle Ağar'ın dışındaki adaylarla görüştük. İl başkanlarının toplantısında ortak görüş olarak; şaibesiz, lekesiz, ekonomiyi bilen ve AKP'ye alternatif olacak ve de emanetçi olmayacak bir lider profilinde anlaştık; bu bakıştan da Kesici çıktı.’’

- İl Başkanları, 1100 seçilmiş ve 150 doğal olmak üzere 1250 delegenin çoğunluğuna hákim mi?

- Buna delegenin hür iradesi karar verecektir. Kaybolan iradeyi ve kültürü yeniden ortaya bulup çıkartacaktır.

- Kesici emanetçi olabilir mi?

-
Çiller'le böyle bir tavrı örtüşmez. Bu misyonu ancak ANAP'ı da tanıyan Kesici'nin toparlayabileceğini düşünüyoruz.

- Kesici için tembel denir..

- İnteraktif ve muhatap olduğu kişiye heyecan veren bir kişiliktir...Ankara'daki kütüphanesinde 12 bin, İstanbul'dakinde de 8 bin kitabı olan bir ismin tembel olması mümkün müdür?

- Aydın Menderes de aday...

- Kendi iradesiyle çıktı, ağırlığı olacağını sanmıyoruz.

Özürlüleri de seviyoruz


BUGÜN 3 Aralık Özürlüler Günü... 'Serebral palsi' öğrenciler için okul yok. Normal okullar çocuklarımızı almıyor, alanlar da deli-hasta muamelesi görüyor. Zaten müfredat çocuklarımıza uymuyor.

Bu çocukların eğitim ve tedavi ücretlerinin tamamının devlet tarafından karşılanması bu çocukların okuyabileceği bir okul açılması çok mu zordur?

9 yaşındaki çocuğumu Rehabilitasyon Merkezi'ne gönderebilmek için tüm gelirimi veriyorum. Ya veremeyenler?

Siz Pako'ları sevmeye, yazmaya devam edin. Yarın özürlü duruma düşerseniz bizde size de yer var. Biz yalnız hayvanları değil özürlü insanları da seviyoruz.

Mehmet GÜRKANSerebral Palsi Derneği Başkanı-ANKARA

(0312-287 73 56; www.turk-ortapedi.net)


Bürokrasi AKP'ye kilitlendi


ERZURUM'un becerikli bir Milli Eğitim Müdürü vardır; Fevzi Budak.

12 Eylül döneminde Kars'ta Milli Eğitim Müdürü iken 1986'da Erzurum'a tayin oldu. Bir ara kaza geçirdi. ANAP'tan hem belediye başkanlığına, hem milletvekilliğine aday oldu.

Şimdi AKP'li oldu; adaylık için istifa etti ama listeye konulmadı. Bu arada yerine Öğretmenevi Müdür Muavini Sıdıka Güven verildi. Güven üç aylık görevinde özellikle genç kızların eğitimi konusunda etkin rol oynadı.

3 Kasım'dan sonra bakıldı ki Fevzi Budak makamına yeniden oturmuş, Sıdıka Güven'e ‘‘Hadi okuluna dön bakayım’’ demiş. Sıdıka Güven de ‘‘Ama ben üçlü kararname ile Milli Eğitim Müdür Yardımcılığına atandım’’ diye karşılık vermiş. Fevzi Budak ‘‘Sana şu anda görev veremem, o zaman vali değerlendirsin’’ demiş. Vali de, Güven'e, okuluna dönmesini öğütlemiş:

‘‘Ben sizi müdür yardımcısı olarak başlatırım ama Fevzi Bey size iş vermez!’’

Makam ortada kalmış. AKP'liler, Güven'e ‘‘Değerlendireceğiz’’ demişler. Erzurum'un 'Bizans İmparatoru' olarak anılan, kimseye pek selam vermemekle tanınan 16 yıllık Milli Eğitim Müdürü Budak'a kimse bir şey yapamamış. Hatta Budak göreve başladığında selefi Güven'e çiçek gönderenlere ‘‘Onları tayin ettireceğim, kafalarını koparacağım; savaşımız daha yeni başladı’’ demiş.

Budak şimdi müsteşarlık bekliyormuş. Ne yazık ki öğretmenler kendisini koyu siyasetçi olduğu için istemiyormuş... ‘‘Bakanlık bir anket yapsın Güven mi çıkacak; Budak mı çıkacak görsün’’ diyorlarmış.

Görüyorsunuz, Türkiye 'değişimi' böyle mi yaşayacak.

Adalet mi mafya mı?


İSMİNİ saklayan bir okurumuz Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e sesleniyor:Yargıtay'da incelenen bazı dosyalara ciddiyetle ve adalete uygun şekilde karar verilmediği için mi mafya yolu ile çözüm aranıyor? Hukuk devletinde adaleti bulamayan zavallı insanlarımız işlerini mafya yolu ile çözme gibi saptantılara girmemeli diyorum. Adaletin her zaman hakka ve hukuka uygun sonuçlanması dileğiyle.

En uygun teklif


CEZA ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, ‘‘Biliyor musunuz?’’ (29.10.2002) yazısında yer alan ‘Kırşehir’de geçen cuma günü yapılan 707 milyarlık E tipi Cezaevi onarım ihalesini %13.20 kırımla Kolimaş İnşaat Ltd. Şti.'nin aldığı, ilk onarım ihalesini alan Çolakoğlu firmasının elendiği, konunun Adalet Bakanlığı'na iletildiği...' ifadesi üzerine şu açıklamayı gönderdi: ‘‘Kırşehir C.Başsavcılığı ile yapılan yazışmalarda; mahallinde oluşturulan komisyon marifetiyle teknik değerlendirme yapıldığı, Kırşehir Cezaevi'nin oda sistemine dönüşüm inşaatı ilk ihalesini üstlenen Çolakoğlu İnşaat'ın 64 puan alarak baraj için belirlenen 70 puanın altında kaldığı, ihalenin yeterlik alan firmalar içinden en uygun teklifi vererek %13.20 kırım yapan Konistaş Konya İnşaat A.Ş. uhdesinde kaldığı anlaşılmıştır. Konu ile ilgili kayıtlarımızın tetkikinde; 29.08.2001'de 'Adalet Bakanlığı'nın adaletli ihaleleri' başlıklı yazıda ilk ihalenin Çolakoğlu İnşaat'a verilmesi haber konusu yapıldığı görülmüştür. Bu da ihalelerin taraf gözetilmeksizin, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapıldığını göstermektedir.’’

Biliyor musunuz?


RİZE Lisesi'nin stajyer Türkçe öğretmeni S.B.'nin, 9/F sınıfında 74 öğrenciye gürültü yaptıkları için ellerine bir çubukla ile vurduğunu, olayın açığa çıkması üzerine 'Şaka yaptım' dediğini, lise müdürü Kadir Turna'nın soruşturma yapacağız demesine karşın MEM Vekili M.Ali Balcı'nın henüz bir karar veremediğini...

EMNİYET Genel Müdürlüğü Nakti Tazminat ve Taltif Komisyonu tarafından 2002'de 'gösterdiği performans ve polisler arasında kurduğu başarılı koordinasyon' nedeniyle 2002 yılının en başarılı emniyet müdürü gösterilen ve 45 milyar teşvik ödülü olan İstanbul Emniyet Müdürü Hasan özdemir'in görevden alınması için AKP iktidarının İstanbul'a özel müfettiş görevlendirdiğini...

VALİ Erol Çakır tarafından görevden alındığı bildirilen Beyoğlu Emniyet Müdürü Aykut Baltacı'nın sözü edilen Taksim Gezi Parkı'nın içindeki otoparkı bizzat kendisinin kapattığını, bu konuyla ilgili 2 memuru açığa aldığını; aslında kendisinin siyasetçilerin tuzağına düşürüldüğünü...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Peruklar atıldı

1 Aralık 2002
<B>BÜLENT Arınç'</B>ın eşini, <B>Cumhurbaşkanı'</B>nı uğurlamaya türbanlı olarak götürmesi üzerine bazı devlet dairelerinde türban yasağının delindiği bildiriliyor. Hatta kara çarşaflılar ve poturlular gözle görülür derecede artmış. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden bir grup memurun şifahen ilettiği notta şöyle deniliyor:

Sakarya Üniversitesi'nden iktisat hocası iken, Tayyip Erdoğan'ın isteği üzerine AKP'den parlamentoya giren -TBMM'den Milli Görüşçü arkadaşı- Tarım Bakanı Prof. Sami Güçlü'nün evli kızı Nezahat Şahin, Büyükşehir'in Laleli'deki Yeni Yerleşmeler Müdürlüğü'nde mimar olarak çalışıyor. Kapalı giyinen bu hanım, muhtemel bir müfettiş denetimine karşı peruk takmaktaydı. Ama 3 Kasım'dan sonra peruğunu attı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi olduğunu umursamaz oldu. Bu tür davranışlar belediyemizin öteki ünitelerinde de artmaya başladı.

ÇARŞAFLAR ÇIKTI


CEVİZLİ'de (Kartal) zaman zaman kara çarşaflıları görürdük. AKP iktidara geldikten sonra çarşaflılar dikkati çeker tarzda arttı. Arabistan'da mıyız? Bunlar 3-4 kişilik gruplar halinde dolaşıyorlar. Bugün birine yaklaştım, ‘‘Bu kara çarşafı niçin giyiyorsun? Sen Arap mısın?’’ diye sordum. Bana, avaz-avaz bağırarak ‘‘Hayır ben Müslümanım...’’ diyerek, hışımla koşarak yanımdan ayrıldı. Bunlara Müslümanlık böyle mi anlatılıyor? Sonra da Abdullah Gül, Bülent Arınç ve benzerleri TV'lere Meclis kürsülerinde çıkıp ‘Atatürk ilkelerinden’ söz edip AB kapılarında bıktırırcasına ‘‘İlle de bizi alın’’ diyorlar. Bu nasıl bir ikilem? Bunlar karşılarındakini aptal mı zannediyorlar? Yanlız türban değil kara çarşafın da yasaklanması şart. Ülkeyi ve rejimi tehdit eden bir demokrasi olamaz. Bunu çok iyi bilsinler.

Gül KORKMAZ-İSTANBUL

GERİCİLİĞİN AYAK SESLERİ


TÜRKİYE'de laik düzeni yıkmayı kendine ilke edinen gerici düzen, AKP'nin iktidara gelmesiyle resmen kuluçka devrini başlatmıştır.

Aslında kendilerini şimdi 'demokrat Müslüman' olarak tanıtanlar, çok değil daha üç-beş yıl evvel Sıvas'ta Allah-u Ekber sesleriyle 40 kadar aydın vatan evladını cayır cayır yakmamışlar mıdır? Ata'nın annesiZübeyde Hanım'ı, düzmece eski yazı belgelerle karalayanlar bunlar değil midir?

Türk kadınına sağlanan eşsiz eşitlik haklarını ortadan kaldırmak; Arap harflerine özenti duymak, tüm liseleri İmam-Hatip'e dönüştürmek... Kıyafet Yasası'na direnmek, resmi daire ve okullardaki türban yasağını delmek... İran ve S. Arabistan'a özenmek... Bu zihniyetin tek amacı şeriat devleti değil midir? Hilton Oteli'nde toplu namaz partileri bunların gerekçesi olamaz mı?

Allah, Türk Ordusu'na, Genelkurmay Başkanlığı'na, Harp Akademileri'ne, Harp Okulları'na zeval vermesin. Bu kurumları Türk milletinin başından ilelebet eksik etmesin. Altımızı oymak isteyenlere karşı Atatürk, ilke ve inkilaplarına inanmayanlara karşı gerekli dersi vermiştir her zaman.

Ferhat DERMAN-Bad Zwesten-ALMANYA

Kültür Bakanı Çelik Anday'ı sevmez miydi?


TÜRKİYE iki değerli aydınını kaybetti; Melih Cevdet Anday ve Prof. Bülent Tanör... Anday Hoca ile Cumhuriyet'te ne zaman karşılaşsak, siyasetçileri sorar, sonra da ‘‘bunlar akla aykırı, bizim yazgımız değildir’’ derdi. Her zaman saygılı ve kibardı ama biraz da kibirli bakardı çevresine. AKP iktidarı, Türkiye'nin en önemli çağdaş şairini, tiyatro-roman yazarını, çevirmenini yok saydı.

Ölümsüz eserler veren 'Garip' şairin dünkü cenazesine sadece Başbakan Yardımcısı M.Ali Şahin çiçek göndermiş; 'edebiyatçı' Kültür Bakanı Doç. Hüseyin Çelik ise kuru bir başsağlığı mesajı yayınlamıştı. Halbuki Çelik, cenaze törenine katılsaydı bir sürü kültür ve sanat adamıyla tanışma fırsatı da bulmuş olurdu. Bakan, Cumhuriyet'e ışık tutan, sanat ve düşün dünyasına önemli katkılar sağlayan bir kültür insanını yok saymayarak bir çiçek gönderebilir; ya da müsteşarını gönderebilirdi.

Anday'ın, Fransa'da Kültür Müşavirliği yaptığını bilmeliydi.

Şişli Camii'nde bir Kültür bakanının duyarsızlığı tüm sanatçı ve dostları tarafından eleştirildi. Bugün de Atatürkçülüğü ve devrimlerini en iyi anlamış ve anlatmış bir hukuk adamı Prof. Bülent Tanör'ün cenazesi var. Bakalım aynı tepkiler Adalet Bakanı Cemil Çiçek için de eleştiri konusu olacak mı?

Demek 'görmeyerek' değişiyorlarmış!

Baykal'dan mesaj


‘‘12 Eylül'de hepimiz savrulduk. Şimdi toplanıyoruz. (Mustafa) Sarıgül de bu partinin gençlik kolları başkanlığını yapmıştır. Onurlu bir kararla şimdi yuvaya dönüyor.’’

(CHP Lideri Deniz Baykal)

Biliyor musunuz?


AKP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyelerinden her birinin bir bakanla ilişkilendirildiğini, bunların bürokraside tayin edilecek isimleri tespit edip kendi düşünceleriyle birlikte tayinlerde bakanların üzerinde etkili olacaklarını...

GENÇ Parti'nin yerel seçimlerde daha çok belde belediyelerini almak için çalışacağını; Ali Müfit Gürtuna'ya transfer teklifini de Ali Şen'in götürdüğünü...

Biliyor musunuz?

Soru


EMNİYET Müdürü Hasan Özdemir'e; günde bazen 55, ortalamasında da 32 aracın çalındığı bir kent, eşkıyaya teslim olmuş sayılır mı? Lütfen yanıt.

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Hak edene haddini bildirmek, fakire kaftan giydirmek kadar sevaptır’’
Yazının Devamını Oku

Bürokraside 3 bin atama

30 Kasım 2002
<B>HÜKÜMET </B>güvenoyu aldıktan sonra gözler bürokraside yapılacak atamalara dikildi. Milletvekillerinin çoğu <B>‘‘torpil’’ </B>için sıkıştırılıyor. AKP'ye yakın bir dostumuz, ilk etapta 3 bin atama yapılacağını bildiriyor. Atama listelerinin çoğu hazırlanmış.

Bu arada asıl zorluk, birleştirilen bakanlıklara bağlanacak kurumların hukuki durumları...

3 bin yer değiştirme çok büyük değil mi?

- Yüksek düzeydekiler için sayılabilir; daha alttakiler için zamanları var. Ayrıca 30 yıl çalışanlar emekli edilecek. 'Milli Görüşçü'lere yer açılacak.

Geçen hükümetin 3 Kasım'dan sonra yaptıkları atamalar.

- Evet, Bakanlar Kurulu oluşturuncaya kadar geçen 3-17 Kasım tarihleri arasında yapılan atamalar ve geçici görevlendirmeler yeni bakanların önünü tıkıyor. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ilk Bakanlar Kurulu toplantısından sonra, ANAP ve MHP'li bakanların yaptığı atamaların durdurulacağını söylemesine rağmen 'iptale' dair bir genelge yayınlanmadı.

Biz de böyle bir genelge hatırlamıyoruz.

- Bu arada MHP'li Bayındırlık Bakanlığı'nda, atama yasağını delmek için yapılan 150'ye yakın geçici görevlendirme de yeni Bakan Ergezen'i zor durumda bıraktı. Ayrıca aynı durum SSK için de söz konusu...

İŞ TAKİPÇİSİ VEKİLLER

Milletvekilleri atama peşinde koşuyor diye söylemiştiniz.

- Tabii... Bir örnek vereyim; genel cerrah olmasına karşın Tayyip Erdoğan'ın özel kalem müdürlüğüne talip olan Turhan Çömez, Balıkesir 4. sıradan milletvekili oldu. (Aslında Tayyip Bey, siyaset yapmasını istemiyordu ama A. Gül'ü ikna etmeyi başararak 4. sıraya razı oldu ve seçildi.) Şimdi bu adam İstanbul'da atamalarla neden ilgilenir? Bu tip kişilere parti grubunun gerekli uyarıyı yapması gerekiyor. MÜSİAD'ın ve İçişleri Bakanı Aksu'nun iftarlarına katılanların yüzlerini bir görseydiniz, dillerine bir baksaydınız, bu kişilerin neyin peşinde koştuklarını fark ederdiniz.

ALTINOK VE AYGÜN

Belediye seçimlerinin 2003 Nisan'ında yapılacağı kesinleşiyor.

- Bayramdan sonra durum açıklığa kavuşur. Yerel yönetimler köklü bir yapı değişikliğine uğrayacak. Ankara Belediye Başkanlığı için de Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok ile ATO Başkanı Sinan Aygün'ün adları geçiyor. Ancak endişelenen Melih Gökçek, el altında tuttuğu DP'yi hemen unutup daha partiye girmemesine rağmen AKP'den aday olacağının işaretini verdi.

İstanbul'da?..

- Sürpriz isim Abdullah Gül!.. Şakir Süter (Akşam) dün köşesinde yazdı. Erdoğan'ın önü açıldıktan sonra Gül'e, istiskal edilmeden böyle bir görev verilecekmiş... Tayyip Erdoğan, 1999'da Erbakan'a Gül'ün adaylığını önerdiği ancak Hoca'nın kabul etmediği biliniyor.

Ali Müfit Gürtuna ne olur?

- Cem Uzan'ın, Gürtuna'ya Genç Parti'den adaylık önerisi götürdüğü Ankara kulislerinde konuşuluyor. (İzmir için de Fevzi Hepşenkal'ın adı ortaya atılmış.)

Bir ihale


ANKARA'dan B.D. adlı okur diyor ki:

Karayolları'nın araç fenni muayene işlemlerinin, geçen MHP (Abdülkadir Akcan) döneminde özel bir firmaya satıldığını öğrendik. Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen, Karayolları Genel Müdür Turgay Çimen'den bu ayrıcalıklı firmanın adını öğrenebilir mi?

Ergezen'e Koray Aydın döneminde tezgáhlanan ihaleyle ilgili bir sorum var:

11 km'lik yolun maliyeti 150 trilyon olur mu? Yüzde 100'ün üzerine yüzde 260 daha keşif artışı olur mu? Bunun hesabını sormayacak mısınız?

57'nci dönem nedir?

ESKİ
Devlet Bakanı Masum Türker, AKP'nin 20 günlük ekonomi yönetimini nasıl değerlendiriyor?

‘‘AKP iktidarına, sıkıntıları çözülmüş, istikrarlı bir ekonomi bırakılmıştır. Dün köylüye doğrudan gelir desteği ödemeleri için 223 trilyon para bulduklarını söylediler. Bu aslında bizim bütçelendirdiğimiz, Aralık'ta 11 ilde daha ödenmesi için ayırdığımız bir paradır. 32 ilde ödeme yapmıştık, 11 ilde daha ödeniyor; böylece 43 il oluyor. Yani AKP kendi bulduğu kaynakla bir şey yapmış değil.

- Hükümet nasıl maharet göstermelidir?

- Borsada spekülatif hareketleri durdurmalı, faizi indirmelidir. Ayrıca gelirler politikasını hızla kararlaştırıp geçici bütçede bunların bir kısmını uygulamaya başlamalıdır.

- Merkez Bankası...

- Bağımsızlığına asla karışmamalı; tek işlevinin fiyat istikrarı sağlamak ve enflasyonu indirmek hedefine kilitlenmek olduğunu unutmamalıdır. Büyüme stratejilerini Merkez Bankası'nın fiyat istikrarı politikaları ile ahenkli kılmalıdır.

- Türkbank!..

- Çok şanssız bir banka. Üzerindeki oyunlar Refahyol döneminde başlatıldı, ANAP döneminde de sürdü. Ne yazık ki, bankanın arkasında duracak bir mekanizma da olmadı. Bu durumda yargı kararı uygulanmalı; milli bankacılığın sembolü olarak gerekli sermaye sağlanmalıdır.

- 57'nci dönem (Ecevit) nedir?

- Yolsuzlukların olmadığı, soyguncuların ve hortumcuların ortaya çıkarıldığı dönemdir. Ama ne yazık ki biz bu dönemi anlatamadık. Bizim yerine gelenler yolsuzluğu önleyeceğiz diye geldiler. Ama verilen işaretler şimdilik böyle görülmüyor.

Hoca, siz değişmediniz


ERBAKAN, çelişkilerine karşın Kanal D'de Uğur Dündar'la söyleşisinde eski öğrencilerine ögütler verdi: Irak'a bulaşmayın, AB'ye satılmayın ve Kıbrıs'ı vermeyin. Ne kadar reddetseler de 'Tayyip' ve 'Abdullah'ı 'Milli Görüş'çü saydığı; 'Bülent'i ise ayrı tuttuğu dikkat çekti Hoca'nın... Sözlerinin özeti şu: Çıraklar, ustayı geçemez; çünkü esas maya benim. Hepiniz benim küllerimden doğdunuz, bu nedenle sözümden çıkmayacaksınız. ‘‘Biz değiştik demekle milleti kandıramazsınız. Siz değişmediniz, millet sizden değişmemenizi istiyor. Siz üzerinize düşen esas görevinizi yapın; becerikli olun, türban ve 5+3'te gerekeni yapın. Okuyup anlamadığınızı sorun, gelin size anlatayım. Yoksa söylediklerimi dinlemezseniz Ecevit'in yüzde 1'lik durumuna düşersiniz. Türkiye'yi tersine döndürürsünüz.’’ Yani AKP yönetimini hafifçe kaşıdı; bilinenleri biraz saptırdı, bazen de abarttı. Hoca, galiba Demirel'in ombudsmanlık görevine talip oluyor.

GEÇMİŞİN SÖZÜ


‘‘28 Şubat'ın geldiğini fark edemedik.’’

(Şevket Kazan)


MESAJ


VIII. Tıpta Uzmanlık Kurultayı 30 Kasım-1 Aralık tarihlerinde Ankara'da Hacettepe Kültür Merkezi'nde yapılacaktır. (0312-418 87 00; 8tuk.ato.org.tr)

DEVLET Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü'nün (DHMİ) açtığı yükselme ve terfi sınavlarına katılma referansı Kamu-Sen Şube Başkanlığı'nca verilmiş. Bunun dışındaki kişiler kurs ve sınavlara kabul edilmemiş. Okurlarımızın yakınmalarına DHMİ'den yanıt bekleniyor.

150 sivil toplum örgütünün desteklediği 'Irak'ta Savaşa Hayır' mitingi yarın 12.00'de Çağlayan Meydanı'nda DİSK Başkanı Süleyman Çelebi'nin konuşması ile başlıyor. Bilgi: 0212-252 72 87, e-mail 1aralıkQnet, web sitesi iraktasavaşahayır.org

3
Kasım'dan önce DSP'den YTP'ye geçen Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, 1980'den önce gençlik kollarında görev yaptığı partisi CHP'ye dönüyor. Sarıgül, bugün belediyeyi ziyaret edecek olan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a bir brifing verecek.
Yazının Devamını Oku