Yalçın Bayer

Yarış pistlerinde 1 katrilyonluk kavga

31 Aralık 2002
<B>ÜNLÜ </B>bir at sahibi ve yetiştircisi, son günlerde at yarışı camiasında ilginç gelişmelerin olduğunu, yarışların özelleştirilmesinden tutun da <B>1 Ocak'</B>tan itibaren oynanan her kupondan % 10 vergi alınmasına kadar geniş bir yelpazede ciddi tartışma ve sıkıntıların bulunduğunu anlatıyor. Sonra da ‘‘Kamuoyu 1 katrilyonluk pasta üzerine dönen hesaplardan haberdar mıdır?’’ diye sorarak anlatıyor.

‘‘1995'lerde Tayyip Erdoğan, Belediye Başkanlığı sırasında, Bakırköy Belediyesi sınırlarında bulunan Veliefendi Hipodromu eğlence vergisinin - bugünün parasıyla 37 trilyon- Büyükşehir'in hakkı olduğunu savunuyordu. Ancak gerek Bakırköy Belediyesi'nin diretmesi, gerekse Türkiye Jokey Kulübü'nün (TJK) hipodromun koltuk sayısını 9.900 ile sınırlı tutması sonucu bu para Bakırköy'de kalmıştı. Çünkü, eğlence vergisi 10 bin kapasiteli yerlerde Büyükşehir'e, altındakilerinde ilçe belediyelerine gidiyordu. İşte Tayyip Bey'in bu parayı Büyükşehir'e aktarmak istiyordu.

% 44'Ü YARIŞSEVERLERE

- Bugün neyin kavgası var o zaman?..

- TBMM'
den 19 Aralık'ta çıkan yeni vergi yasasına göre Eğitime Katkı Payı (EKP) ve Özel İşlem Vergisi (OİV) % 5'lerden % 10'luk bir vergiyi kupon başına getirerek at yarışına devlet yoluyla gelen vergileri % 56'dan % 66'ya çıkarttı. 2002'de havuza giren 1 katrilyonu aşkın paranın % 44'ü yarışseverlere giderken, bu pastadan yarışseverin ve atçının aldığı pay düşürüldü. Uygulamaya tepkiliyiz. Çünkü bu kadar yüksek kesintinin yapıldığı tek ülke Türkiye... Aslında ne kadar az kesinti yapılırsa devlete, oynanan oyundan o kadar çok kaynak gideceğini bugüne kadar hiçbir hükümet anlamadı, anlamak istemedi. Şimdi yapılacak kesinti direkt olarak yarışseverin cebinden çıkacak ve yarışsever atçılığı bundan etkilenecektir.

- Bunun Tayyip Erdoğan'la ne ilgisi var? Her iktidar bu tür kaynaklara her zaman sulanır!..

- Doğrudur. Ancak geçmişte bildiğimiz için böyle bir yorum yarış dünyasında konuşuluyor. Çünkü yarış camiasının önde gelenleri Tayyip Erdoğan'la görüşemiyor; belki böyle bir sporu ‘kumar' olarak sayıyor Erdoğan...

- Ama buna rağmen casinoların yeniden açılması konusunda bu iktidar nezdinde bazı girişimlerin olduğu biliniyor.

- Onu bilmem ama Tayyip Bey, Rusya dönüşünde değerli bir asil üyemize at yarışına konan yeni vergilerle ilgisi olmadığını belirtmiş... Ancak ortada bir yasa var ve yarından itibaren uygulamaya başlıyor.

ATÇILIK CAMİASI ETKİLİ

- Bu uygulama interaktif yani TV ve telefon aracılığıyla bahis oynanmasının altyapısının oluşturulmasının habercisi midir yoksa?

- Olabilir... Çünkü interaktif oyunu oynatabilecek altyapıya hangi patronun sahip olduğunu herkes biliyor. Ailesi Türk atçılığının temelini atmış olan bu patron bankasıyla ilgili sorunlar yaşarken, dijital kanalı olan birisi için böyle bir ‘cash kaynak' kimi cezbetmez ki!..

- At yarışlarının bir süre için yapılmaması gibi şeyler konuşuluyor. Böyle bir şey hayata geçer mi?

- Geçen cuma günü at camiasının ve Türkiye Jokey Kulubü'nün yetkilileri bunu konuştular. Hükümet üyeleriyle görüşememenin sıkıntılarını yaşıyorlar. Sektörün at yetiştiricileri derneği başkanları Bahadır Gödek (Türk), Sadrettin Atığ (İngiliz) ve Ergin Tunçok (Arap) ilanlarla konunun hassasiyetini belirtiyorlar. Yani bir yerde TJK'ya baskı yapmak istiyorlar. Bu baskı sonucunda da atların yarışlara kaydedilmemesi suretiyle yarışların yapılmamasını bir koz olarak elde tutuyorlar. Şu sıralarda geçen her saat çok önemli. Yarın yarış yapmama kararı bile alınabilir. Türkiye'de at yarışlarından 73 bin kişi direkt olarak ekmek yiyor. Hükümet bütçeye kaynak arıyorum derken, bazı şeyleri kırıp dökmemelidir.

Başbakan Gül casinoları iyi araştırmalı


TÜRKİYE'den sonra bir dönem KKTC'de casino'da yöneticilik yapan E. Yusuf şöyle bir not göndermiş:

‘‘CASİNOLAR Pusuda’’ (21.12.2002) başlıklı yazınızda ‘‘Casinolar önlemler alınmadıkça açılmamalıdır’’ sözü bile ne yazık ki, o lobi tarafından bu konuda destek olarak değerlendirilip kullanılıyor. Zira kendileri de bu konuda gerekli önlemlerin alınmasını istiyor.

Gerçekte ise alınacak hiçbir önlem kumarhane faciasının bir kez daha yaşanmasını önleyemez. Kaldı ki, bu melanet yuvaları, kapandığında zaten kendilerince her türlü önlem alınmıştı!.. Ama gördük ki hiçbir önlem yeterli olmadı, onları Susurluk'un odağı olmaktan çıkaramadı. Çünkü yalnız Türkiye'de değil, bu işin anayurdu Amerika'da da kumarhaneler cinayet, intihar ve iflaslara yol açarken, OECD'nin 1998'de hazırladığı raporda da casinolar her yerde kara para aklamanın en etkili yoludur.

Bu bakımdan Abdullah Gül, Hürriyet'te turizm gelirlerini artırmak amacıyla kumarhane açmak için inceleme yaptırdığını söylerken, Türkiye'de ve Las Vegas'ta yapılmış araştırmaları şöyle bir önüne koymalıdır.

Biliyor musunuz?

ADI
mazot ticaretiyle ilişkilendirilen FP/ANAP eski milletvekili Ali Güner'in şimdi de Mahmut Şek'in yerine kendisinin AKP Iğdır İl Başkanı olması için kulise başlamasının büyük tepki yarattığını...

BAYINDIRLIK Bakanı Zeki Ergezen'in bakanlıktaki işleri dolayısıyla sabah namazından sonra evden çıkıp geç saatlerde döndüğünü, duruma Saime Ergezen'in çok üzüldüğünü ve eşinin sağlığından endişelenmeye başladığını...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN UYARISI


‘‘MARKET yöneticileri, yanlış beyanlarda bulunarak suçlarını örtbas etmeye çalışıyorlar. Marketlerde yaptığımız incelemelerde özellikle gıda ürünlerinin büyük kısmının son kullanım tarihinin geçtiğini gördük. Bu ürünler ise 'şok indirim' gibi kampanyalarla tüketilmeye çalışılmaktadır.’’

(Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Şube Başkanı

Kemal Özer)
Yazının Devamını Oku

AKP’nin derdi başka

29 Aralık 2002
<B>Asıl sorun yasada değil siyasetçilerin doldurulduğu İhale Kurulu'nda</B> YENİ İhale Yasası üzerine kopan fırtınalar karşısında devletin önemli ihalelerine imza atmış, eski bir bürokratı dinlersek belki konuya biraz açıklık getirebiliriz. Önce bize şöyle diyor: ‘‘Ortaya attıkları iddialarla 'müteahhit kesimi yararına büyük değişiklikler yapıldı' diyerek yandaşlarına kapı açmak istiyorlar. Asıl gözden kaçan bir şey var: İhale Kurulu'na kimler getirilmiş? Atanan 7 üyeden 2'sini söyleyeyim; İhale Kurulu Başkan Yardımcısı Gökhan Oğuz tetkik hákimiydi, Bakan Faruk Bal'ın yanında danışmandı... Diğeri İsmail Köksal ise Erkan Mumcu'nun Turizm Bakanlığı döneminde Müsteşar Yardımcısı yaptığı bir 'Başbakanlık uzmanı'ydı... Mustafa Taşar, bakan olunca aldığı birtakım kokular nedeniyle Köksal'ı görevden aldı. Her iki ismin de İhale Yasası'nda belirtilen niteliklerle hiç alakası yoktur. Sicillerine değil özgeçmişlerine bakılarak atanmışlar. Bugün kendilerine iki katlı bir evin projesini verseniz, okuyamazlar.

Yani ehliyetsizdirler mi demek istiyorsunuz?

- Evet... 57. hükümet, kurula atanacaklar için koyduğu özel şartlara uymadı, üç parti kadroları bölüştü. Türkiye'nin maalesef kaderi bu. Çıkardıkları yönetmeliklerin uygulanması mümkün değil. Hükümet de bunları bertaraf edeyim derken esas konuyu gözden kaçırıyor yine.

İhale Kanunu için ne diyorsunuz?

- İhalenin esası rekabet ortamını yaratmaktır. Aslında bu kanun çok önemli değişiklikler getirmedi, ancak iki önemli özelliği vurguladı: Uygulama projesi olmayan işi ihale etmeyin ve ödeneği olmayan işleri ihaleyi etmeyin.... Eski yasada da, bu hususlar genelgeyle getirilirdi. Başbakanlık, gerektiğinde ödeneği olmayan işleri ihale etmeyin derdi. Zaten DPT'nin programında olmayan işler ihaleye çıkarılamazdı. İlk İhale Kanunu bana göre daha iyiydi; çünkü orada 'en uygun teklif haddi layığında olan tekliftir' denirdi; yani ortalama kár hadlerini aşmayan teklif... 1980'de askeri dönemde değiştirildi, tartışmalar başladı.

İhalelerde kırımlar yüksek mi, düşük mü olmalı?

- Bir ihaleyi çok kıran, en pahalıya mal eder.

Tayyip Erdoğan yasaya niye itiraz ediyor?

- Önemli üç yatırımcı bakanlığa Erdoğan'ın yakınları getirildi. Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen'in yakınlarını hep kolladı. Enerji Bakanlığı'na getirdiği Hilmi Güler, Erdoğan'ın danışmanı; İGDAŞ eski murahhas azası ve aynı kurumun sanığı... Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Erdoğan'ın İDO Genel Müdürü... Gerisini artık siz düşünün.

Tayyip Erdoğan Sayıştay gibi konuşuyor


SAYIŞTAY'ın muhafazakár yapısı çok eskilere dayanıyor. Sayıştay'ın geçen dönemki başkanı AKP Kocaeli Milletvekili Vecdi Gönül; şimdi Milli Savunma Bakanı...

Geçmişte RP ve FP'li belediyeler, Sayıştay'ın vizelerinden hep geçer not aldılar. Bu söylediğimiz çok önemli bir nottur.

Sayıştay, 2001 Aralık ayında yeni İhale Yasası çıkarken 22 maddelik bir rapor hazırladı; 13 madde halinde tasarıyı yerden yere vurdu. ‘‘Tasarı, şaibelere, fesata, olumsuzluklara karşı açık hükümler; mevcut yasadan daha geri ve olumsuz düzenlemeler içermektedir.’’

Erdoğan da bugün bunlara benzer şeyler söylemektedir. Melih Gökçek de ‘‘Bu tasarı ile müteahhitler bir araya gelip Türkiye'yi soyacaklar’’ demektedir.

Sayıştay'ın o günkü eleştirilerini dikkate almadan bu yasayı çıkardıklarına göre, MHP'li eski Bayındırlık Bakanları Koray Aydın ile Prof. Abdülkadir Akcan'ın söyleyecekleri bir şeyin olması lazım değil mi?

Bakan: Eski ihaleci


BAYINDIRLIK Bakanı, Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen kimdir?

- Müteahhittir... Yakınları, başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin KİPTAŞ'ı olmak üzere Kayseri ve İç Anadolu'daki RP/FP'li belediyelerden büyük toplu konut ve altyapı işleri almıştır. Ayrıca Ergezen'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı İGDAŞ'tan fahiş fiyatla ihale alan Demars şirketiyle ilişkili olduğu mahkeme tarafından kanıtlanmış; CHP İstanbul eski İl Başkanı Mehmet Bölük bunları ‘‘FP'nin İstanbul'un Asalakları; BİT'ler’’ kitabında ayrıntısıyla yazmıştır.

Komisyon başkanı: Sanık


- İhale Yasası'nı uygulama başlamadan değiştirmek isteyen AKP'nin Meclis'teki Bayındırlık Komisyonu Başkanı kimdir?

- Kayseri Milletvekili Adem Baştürk.

- Baştürk kimdir?

- Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nda Genel Sekreteri'dir. 'İhaleye fesat karıştırmak' suçu da dahil olmak üzere Erdoğan'la birlikte 5 ayrı yolsuzluk davasından yargılanmaktadır. Seçilerek dokunulmazlık zırhına bürün(dürül)müştür.
Yazının Devamını Oku

AB’nin patronları bu duruşmaları sakın duymasın

27 Aralık 2002
<B>RECEP Tayyip Erdoğan</B>'ın, <B>Albayrak A.Ş'</B>ye verilen ihaleler, billboard ihalesi ve<B> Haliç'</B>in temizlenmesi projesinde yapıldığı iddia edilen yolsuzluklarla ilgili davalarının görüldüğü <B>İstanbul Adliyesi'</B>nde önceki gün heyecanlı anlar yaşandı. Erdoğan birçok kez çağrılmasına rağmen duruşmalara gelmemişti. Duruşma günü olmadığı bir günde Adliye'ye gelerek üç mahkemede ifade verdi.

Bir avukat önceki günkü manzarayı buruk bir ifadeyle şöyle özetledi:

Tayyip Erdoğan, İSO'daki toplantıdan çıkarak saat 15.15 sıralarında Sultanahmet Adliyesi'nin arka kapısından girmiş... Girmiş diyorum çünkü bizim bir süre sonra haberimiz oldu. İstanbul Adliyesi'ne yolu düştüğünde nedense hep mesai saatleri dışında gelirdi Erdoğan... İnfazıyla ilgili olarak da saat 17.15'te gelmişti.

Ama bu kez mesai saati içinde geldi.

NEREDE AÇIKLIK

Önce Başsavcılığın bulunduğu 3. kata çıktığında kendisini görebildik. Yanında bulunan 5-6 kişiden sadece avukatları; Hayati Yazıcı (milletvekili seçtirdi) ve Nevzat Er'i tanıyorduk.

İlk önce billboard davasının görüldüğü 13. Asliye Ceza Mahkemesi'nin duruşma salonuna girdi AKP lideri...

Bazı kişiler panik halinde duruşma salonuna girmek için koşuşturuyorlar ama korumalar tarafından engelleniyorlar.

Nerede kaldı aleniyet!

Bizim bildiğimiz ırza geçme, kız kaçırma gibi duruşmalar gizli yapılır.

Gizli-kapaklı yapılmasını gerektiren bir durum mu var acaba?

Ve 'şeffaflık' ayaklar altında; parti programında, miting meydanlarında bu sözcükten sık sık söz edenler uygulama kendilerine gelince dikkate almıyorlar nedense.

A.A. MUHABİRİNE DE YASAK

Erdoğan
ve arkadaşları bir süre sonra da Albayraklar davasında ifade vermek için bir alt kattaki 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne iniyorlar; merak içinde olanlar da arkasından gidiyor.

Gazeteciler bırakın duruşma salonunu, salonun bulunduğu koridora bile alınmıyorlar.

Bir gazetecinin Erdoğan'ın koruma müdürüne ‘‘En azından AA muhabiri girsin de, biz de ne söylediğini öğrenelim’’ dediği duyuluyor; isteği reddediliyor.

Geç kalan savcının duruşma salonuna girmesinden iki dakika sonra Erdoğan salondan çıkıyor. Zemin kattaki 4. Asliye Ceza Mahkemesi'ne, Haliç'in islahı davasına giriyor.

Bu arada Erdoğan'dan önce salona girmek isteyen AA muhabiri, koruma görevlilerince yaka-paça dışarı atıyor. Adli polis ve jandarma nerede?

ÖZENLİ BİR ADLİYE

Bu sırada durumu açık kapıdan gören duruşma hákimi gazeteciyi eliyle içeri çağırıyor. Hákim, Erdoğan ile avukatlarına şöyle soruyor:

‘‘Muhabirlerin duruşmayı izlemesinde sizce bir sakınca var mı?’’

‘‘İstemiyoruz’’
yanıtını alıyor hákim...

Peki CMUK gereğince ‘‘Duruşmanın muhabbetini, inzibatını bozmadığı sürece duruşmaları herkes izleyebilir; sıradan bir vatandaş dahi....’’ usulü yok mudur?

Duruşmalardaki açıklık bırakın vatandaşı devletin resmi ajansının çalışanından bile esirgeniyor.

Erdoğan ifadelerini yazılı olarak mı sunuyor acaba?

Savcı ve hákimlerin yöneltmesini istediği hiç soru yok muydu?

‘‘İstanbul Adliyesi, Tayyip Erdoğan'a karşı özenli hazırlanmış.’’

Demek ki mahkemeler tam tekmil bekliyorlar; dosyalar iyice incelenmiş...

Üç davanın toplam klasör sayısı ise 120...

3 DURUŞMA 20 DAKİKA

Çıkışta gazeteciler Erdoğan'a soruyorlar:

‘‘Duruşmayı izlememize neden izin vermediniz?’’

Erdoğan
ve yanındakilerden ses çıkmıyor.

Erdoğan'ın Adliye'de bulunduğu toplam üç kata in-çık, duruşma salonlarına gir-çık, ifadeleri yazdır ve savunmaları ver dahil 40 dakikalık süre içinde üç duruşmada harcadığı süre 20 dakikayı geçmiyor.

Her şey basının gözü ve kulağından uzak gerçekleşiyor.

Halbuki müfettişler bunun için yıllarca çalışmışlar; savcılar günlerce bu dosyaları incelememişler miydi? Ne için...

Erdoğan ne dedi?

TAYYİP Erdoğan'ın üç mahkemeye verdiği sözlü savunmasının toplam metninin yaklaşık bir sayfa (13. Asliye Ceza'da 8 satır; 4. Ağır Ceza'da 5 satır; 4. Asliye Ceza'da 5 satır) olduğu dikkati çekti. Ancak yazılı savunmanın kaç sayfa olduğu öğrenilemedi.

Peki Erdoğan sözlü savunmasında 120 klasöre karşılık ne dedi?

‘‘Belediye benim zamanımda altın devrini yaşadı. Ne yolsuzluk yaptım, ne izin verdim, ne de böyle bir şeyi personelimin yapmasına izin verdim. Gerek personel taşıması ve gerekse yeni ihaleleri usule uygun yapılmıştır. Ben de amir olarak imzaladım. Esasen Danıştay tarafından mukabil bir davanın açılmasına gerek görülmemiş olmasına rağmen bu tür bir dava açılması tamamen siyasidir.’’

MESAJ PANOSU

ALMANYA'dan Türkiye Cumhuriyeti aleyhine kaynaklanan girişimleri önlemeyi neden bizim MİT vazife olarak almamıştır? Şimdiye kadar kaç ticani yakalandı? Cumhuriyeti savunmak için Atatürk'ün tekrar dirilmesini mi bekleyeceğiz?

Coşkun DUYAL-ALMANYA
Yazının Devamını Oku

Erdoğan'ın yanında Kara kimdir ki

26 Aralık 2002
<B>DÜNKÜ</B> gazeteci <B>Sinan Kara</B> yazımız üzerine TBMM Adalet Komisyonu üyesi, CHP İstanbul Milletvekili <B>Ahmet Güryüz Ketenci </B>aradı; <B>‘‘Maalesef komisyonda Sinan Kara ile ilgili olarak verdiğim önerge kabul edilmedi’’ </B>dedi. ‘‘Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin’’ getirilen düzenleme basın ve yayın yolu ile işlenmiş suçlara ilişkin dava ve cezaların ertelenmesini içermektedir. Getirilen bu yeni düzenleme farklı bir düzenlemedir. Daha çok kişiye özel, kişiye münhasır bir düzenlemedir. Oysa yasaların genel, objektif, herkesi kapsayan bir boyutta olma zorunluluğu vardır.

Hal böyle olunca gelin bugün getirilen düzenlemenin kapsamını genişletelim. Ve Türkiye'de demokrasi çıtasını yükseltelim. Özgürlüklerin alanını genişletelim.

Yalçın Bayer'in sütununda sözü geçen Datçalı gazeteci Sinan Kara çıkardığı yerel gazetenin iki nüshasını Kaymakam'a vermediği için 44 gün cezasını çekmek üzere cezaevine girecek. Kendisine ilişkin mahkemelerin verdiği ceza 9 yılı buluyor.

Değişik gazetelere mensup daha pek çok gazeteci Türkiye'deki özgürlükçü ortamın sınırlı olması nedeniyle ceza ile karşı karşıyadır.

Geliniz bugünkü düzenlemeyi fırsat bilerek sadece 23.4.1999 tarihine kadar işlenen suçları değil; 25.12.2002 tarihi itibarıyla işlenen suçları da kapsam içine alalım.''

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, CHP'ye, ‘‘Bunun tasarıya konulması doğru olmaz, ayrı öneri getirin’’ dedi; ancak Ketenci ‘‘Hayır biz öneri vermeyiz’’ dedi.

Gökçekvari ihale


ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, İhale Yasası'nın yılbaşında yürürlüğe girmesi nedeniyle belediyenin işlerini acilen ihale ediyor.

Sanki yangıdan mal kaçırıyor Gökçek...

Sırasıyla anlatalım:

Ankara'nın muhtelif bulvar, cadde genişliği 12 ve 12 metre üzerindeki sokaklara tretuvar ve bordör yaptırılması işi için 40 müteahhit başvurdu. Pek uzmanlık gerektirmeyen işler nedense 7 firmaya; Ensarioğlu, Soysal, Çelikler, Girişimciler, Yapsaş+Soran ve Eserler inşaat firmalarına verilerek 33 firma elendi. 8 trilyon 47 milyarlık ihale %20.5 kırımla Belediye'nin yan kuruluşu olan Belbeton Ltd. Şti.'ye verildi.

Bizi arayan bir müteahhit, kamudan her zaman ihale aldıklarını belirterek, ‘‘Melih Gökçek'in tavrı son zamanlarda değişti. Geçenlerdeki Karşıyaka Mezarlığı sosyal tesislerin 4 trilyon işi Belbotan'a %47 ile verilirken; bulvar-kaldırım işi ise %20.5'la yine aynı şirkette bırakıldı. Neden bu kırım farkı? Ancak bildiğimiz bir şey var; işlerin daha sonra % 15-20 gibi kırımlarla belirledikleri taşeronlara -gerçek alıcılara- satılacağı... Halbuki bizler %40-50 indirim yapabilirdik. Melih Gökçek, İhale Yasası yürürlüğe girmeden bu ihaleleri yandaşlarına kaçırmaktadır’’ dedi.

Büyükşehir'de bugün saat 15.00'te bir başka ihale daha var; 7.5 trilyon keşif bedelli muhtelif yaya üst geçişler inşaatı işi... Ancak kaç üst geçit yapılacağı belli değil.

İhaleyi kim alacak?

Müteahhit okurumuz , ‘‘Büyük bir ihtimalle gene belediyenin Belbeton'unda kalacaktır’’ diyor.

Gökçek her zaman işini bilir!

YEŞİLÇAM ÇOCUĞU


‘‘Katil başta gösterilmez, filmin sonunu bekleyin diyen Erkan Mumcu'yu mazur görün; o hálá kendisini rejisör asistanlığı yaptığı dönemdeki gibi 'Yeşilçam'cı sanıyor!’’ (O.B.-İSTANBUL)

Pompalı vahşeti


ADANA'da bir pompalı vahşeti yaşanıyor... Esnaf Kefalet Kredi Kooperatifi Yönetim Kurulu üyeleri Yusuf Ziya Üçdağ, Ali Süme, Mehmet Gençgiyen, Cahit Cömertpay, Sinan Turhan ve Taksiciler Odası Başkanı Murat Çınar'ın kendileri, evleri ve işyerleri pompalı tüfekle taranıyor.

Neden?

Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği'ne oy vermedikleri için mi?

Adana Emniyeti'nin asayiş, terör ve organize suçları müdürleri ne yapıyor? O beyaz minibüs hálá neden yakalanmıyor?

İlle de bu insaların ölmesi mi lazım?

TESK Genel Başkanı Derviş Günday, Adana'da bu gelişmelerden hiç haberdar olmuyor mu?

Ticaret ve Sanayi Bakanlığı'nın müfettiş raporları neden sümenaltı ediliyor? Görevden alınanlar var mı?

Adana'da skandallar büyüyor.

Partiler 122 trilyon aldı


MEMURLARA dün yapılacağı açıklanan düşük zam tepki gördü.

Bir okurumuz ‘‘Geçen Meclis'in, partilere yaptığı zammı biliyor musunuz?’’ diye soruyor.

‘‘3 Kasım seçimlerine gidilirken, bütçede partilere ayrılan Hazine yardımı 34 trilyondu. Seçim yapılması dolayısıyla Ecevit hükümeti, partilere yapılan yardımı üç katına yani 122 trilyon 114 milyara çıkardı. Üç milletvekili oluşturan parti bu yardımdan pay aldı.

2003 yılı bütçesine de 32.5 trilyon ayrıldı. Bu kaynak AKP, CHP, DYP ve GP arasında oy oranlarına göre bölüştürülecek.

Eğer üç kişi kalkar parti kurarsa onlar da pay alacak bu paradan.’’

İnsanlar giden bu paraları öğrendiğinde insafınız kurusun diyor.

SSK’da küçük yalanlar


BENİM sorunum SSK Levent Dispanseri ile ilgili... 22.12.2002'de tarafıma Dr. Semra Gençoğlu tarafınan istirahat açıldı. Uzun beklemelerden sonra izin paramı almak için Fındıklı SSK'ya gittim, alamadım. Çünkü dosya kayıp olmuş. Meğerse sevgili doktorun odası birkaç kez değişmiş, o sebeple idari kısma evrağını yollamayı unutmuş. Bakın aradan tam 2 ay geçti. Neyse evrağı doktorun masasında bulup idari kısma 16.12.2002'de kendim çıkardım. Bana bugün için Fındıklı'yı arayıp dosyamın gidip gitmediğini öğrenmemi söylediler. Fındıklı'yı bugün aradım dosya hala yok!

Tekrar Levent'i aradım gönderememişler. Neden mi? Daktilograf arkadaşın ailesi hastaymış. Görevinin başında tam 10 gündür yok. Geçmiş olsun diyorum ama bu eleman 1 ay daha işe gitmezse ne olacak? Telefona çıkan hangi işe bakacağına şaşırmış. Yazık Allah yardım etsin. Lütfen bu gibi basit yalanlarla vatandaşı oyalamayın. Alacağım paraya belki ihtiyacım yok ama bir de o paraya çok ihtiyacı olan insanları düşünün ve görevini lütfen doğru yapın; sizler bizim paralarımızla orada oturuyorsunuz, bilmem anlatabildim mi!

Serpil OKTAY-İSTANBUL

BİLİYOR MUSUNUZ?


- ANAP'ın iktidardan düşmesi sonrasında emekliliğini isteyeceği belirtilen Çaykur Genel Müdürü Nejat Ural'ın yerine; Refahyol döneminde 73 gün genel müdürlük yapan İbrahim Halil Kalaycı'nın adının geçtiğini; ancak Konya'da Faysal Finans'ta çalışan Kalaycı'nın memur mu, işçi mi olduğunun anlaşılamadığını... Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

'Gazeteciye dokunma'

25 Aralık 2002
<B>Kara'nın suçu AKP'lilerle ilgili iddialardan daha mı ağır? GAZETECİ Sinan Kara Datça'da bugün 5 duruşmaya birden çıktıktan sonra üç aylık cezasını çekmek üzere cezaevine girecek.

Kara, Basın Kanunu'nun 2. maddesine muhalefetten, çıkardığı yerel gazeteden iki nüshayı Kaymakamlığa vermediği için yargılanmıştı. Kara infaz yasası gereğince 44 gün yatacak.

Kara hakkında buna benzer başta kaymakam ve savcı başta olmak üzere bazı müteahhit ve emlak komisyoncuları olmak üzere 19 dava açılmış...

Açılan davalardan yerel mahkemenin verdiği hapis cezalarının tutarı 9 yılı buluyor. 19 davadan 13'ü Yargıtay'ın kararını bekliyor; istenen para cezaları ise 1 trilyonu buluyor.

Datça Kaymakamı'na iki nüsha gazete vermediği için ilk cezası infaz edilecek olan Kara ayrıca evinin bir odasını gazete idare yeri olarak kullanmak, yerel gazetesini takip defterine işlememek gibi suçlardan da mahkûm olmuştu.

Çağdaş Gazeteciler Derneği'ne (ÇGD) üye 40 kişilik bir grup, Kara'nın yarın beş duruşmasını izlemek ve kendisini cezaevine teslim etmek üzere dün akşam İstanbul'dan Datça'ya hareket etti.

Eğer uyum yasalarına göre bir düzenleme yapılmazsa Kara'nın uzun yıllar cezaevinde kalması gerekiyor.

Datça'da Cem Avşar, Osman Akın ve Ali Hasan Besin adlı vatandaşların öncülüğünde açılan kampanyada 1500 imza toplanmış; Kara'ya yapılan haksızlıklar protesto edilmişti.

AKP hükümetinde, parti genel başkanından ve başbakandan bakan ve milletvekillerine kadar birçok kişi hakkında çeşitli yolsuzluk ve usulsüzlük davaları, dokunulmazlık zırhı nedeniyle dondurulurken, bir gazetecinin kaymakama iki nüsha gazete vermediği için cezaevine yollanması dikkat çekici değil mi?

İnce'den AKP'ye ders


ÖZDEMİR İnce'nin, Hürriyet'te merakla izlenen 'Deneme' yazıları 'Pazar Yazıları' (Gendaş Yayınları-0212-527 10 20) adıyla yayınlandı. Özdemir'in kitabının en önemli özelliği, genellikle yanlış bazı kavramların doğru tanımlarını yapması ve bu konuda ilginç tartışma açmasıdır. Örneğin; laiklik konusunda şöyle diyor:

‘‘Laiklik, sadece devletin Kilise'nin (dinin) egemenliğinden kurtulması sürecini içermez; ekonomik, toplumsal ve kültürel örgütlerin, bilim ve felsefenin sanat ve edebiyatın halkın gündelik yaşamının da dinin denetiminden kurtulması anlamına gelir. Siyasal partiler, bu gerçekleri kabul ederek iktidara talip olurlar. Yani demokrasi, siyasal partilere, toplumsal düzene egemen olma hakkını değil, iktidar olma hakkını verir.’’

R. T. Erdoğan 1994 yılında RP'lilerin dağa taşa ‘‘Egemenlik kayıtsız şartsız Allah'ındır’’ sloganı yazdıkları sırada, ‘‘Laik Müslüman olamaz’’ demişti.

Özdemir İnce'nin yaptığı laiklik tanımının ne anlama geldiğini büyük bir ihtimalle anlamaya başlamışlardır.

Adana Belediye Meclisi'nde skandal Pompacı rüşvetçiler


ADANA Büyükşehir Belediye Meclisi, yılın son oturumlarında tam 19 iş merkezi, konut ve yeşil alanın akaryakıt istasyonlarına çevrilme girişimlerine sahne oldu. Bunlardan dördünün Nazım İmar Planı değişikliği önce İmar ve Kanunlar Komisyonları'nda daha sonra da meclis genel kurulunda kabul edildi.

Eğer bunlar, Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak tarafından imzalanır; Seyhan Belediye Başkanı Yıldıray Arıkan tarafından da ilçe belediye meclisine indirilirse, Adana'nın göbeğinde karınca biter gibi akaryakıt istasyonları bitecek. Bütün bu macerayı bizzat yaşayan adı bizde saklı bir Büyükşehir Belediye Meclisi üyesinin gönderdiği mektup, Adana'nın eşiğinde olduğu facia ve rüşvet zincirini gözler önüne seriyor. Akaryakıt istasyonu başına 250'şer milyar lira rüşvet döndüğü iddiaları Adanalı'nın dilinden düşmüyor.


İBRET VERİCİ MEKTUP

Mektubu okuyoruz:

‘‘Son birkaç aydır Adana Büyükşehir Belediyesi'nde yaşanan olaylar zincirinin temelinde bazı üyelerin yaklaşan yerel seçimler nedeniyle önlerindeki sürenin kısalması yatıyor. Akaryakıt istasyonlarının hiç yokken gündeme taşınması bu kısa sürede nemalanma düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Daha bir yıl önce Altıkat Köprüsü bitişiğindeki ANAP eski milletvekili Mehmet Ali Bilici'ye ait arsa için ‘Yeşil alan olsun' önergesi veren MHP'li Şevki Kaya bir yıl sonra bu kez de söz konusu arsanın akaryakıt istasyonuna çevrilmesini istedi. Bir yılda ne değişti ki? Aynı zamanda İmar Komisyonu Başkanı olan Şevki Kaya destek bulunca birbiri ardına imar planı değişikliği talebi gelmeye başladı. Biliciler'in arsasını Selahattin Kükürt, Saim Gizer ve CHP İl Başkanı Orhan Sümer'in kardeşi Ertan Sümer'in arsası takip etti. Bunların dördü komisyonda kabul edilip meclise inmeyi beklemeye başladı.

Tam bu sırada Adana'da yayınlanmakta olan 'Ekspres' gazetesi olayı manşetten duyurdu. Hem komisyonda hem de mecliste evet oyu veren MHP'li üye Mustafa Göçer'i kamuoyuna 'Evetçi Göçer' diye tanıttı. Zaten kendisi de komisyoncu bir arkadaşımız ve konuşmalarında da bunu inkár etmiyor.

DURAK KARŞI ÇIKACAK MI?

Meclis'te onurluca duran ve ret oyu veren arkadaşlarımız da oldu. Bunların dışına kalan Mustafa Göçer, Mahmut Doğru, Aytaç Bilgen, Cahit Kavak, Şevki Kaya, Hamit Coşanay, Kemal Çelikdurgaç, Saim Azmaz ve Hacı Ali Yaşar evet oyu verenlerdir.

Adanalılar Durak'tan bu karara karşı çıkmasını ve imzalamamasını bekliyor.’’ Mektup bu kadar. Meclis üyesi Murat Filazi kararın kesinleşmesi durumunda mahkemeye gitmeye hazırlanıyor.

Adanalı Durak’tan cesaret bekliyor. O cesaret Adana'nın onurunu kurtaracak!

(Adana'da daha yazacak çok şey var: Biraz da mazot kaçakçılığından, bazı polis şeflerinden ve o malum oda başkanından da söz etmek gerekiyor.)

Milyarlar vurdular


Milli Piyango, karaborsa bilet işini çözemiyor

MİLLİ Piyango Genel Müdür Yardımcısı Sayın
Güllü Torun, İstanbul'da yılbaşı biletleri neden karaborsaya düştü?

- Emin olun neden olduğunu bilemiyoruz, şaşırıyoruz. İnsanlarımıza ne oldu diye panik içindeyiz. İstanbul'da karaborsa var, Ankara'da ise bayileri dolaşıyorum, ellerinde bilet var.

Türkiye'de ne kadar bilet verdiniz bayilere?

-
Geçen yılki gibi bu yılbaşında da toplam 23 milyon 400 bin bilet basıldı. Geçen yıl tam bilet 8 milyondu, bu yıl ise 10 milyon... 70 trilyon hasılat toplanıyor.

İstanbul'da birçok satıcıda karaborsa bilet var; 2.5 milyon lira olan çeyrek bilet 4 milyona satılıyor.

- Biz de duyuyoruz... Türkiye'deki MP'nin 28 şube müdürlüğüne karaborsa uyarısı yaptık. Yıl içinde bilet satışları çok düşüktü ancak ilk kez olan karaborsaya bir anlam veremiyoruz.

Karaborsa maksatlı olabilir mi?

- İstanbul'daki avukatımız olayın peşinde.

Biletlerin üzerinde eski Bakan Erdoğan Toprak'ın imzası var.

- Biletlerin basımı 3 ay öncesinden Banknot Matbaası'na sipariş edildiğinden yeni bakanın imzası olmayabilir.

MP Çemberlitaş Şube Müdürü Veli Pan, karaborsa bilet konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Ne yazık karaborsa var diye vatandaş şikayet etmiyor. Mali Şube'ye şikayetimiz üzerine Eminönü'nde, 7 kişi bilet satarken yakalandı.

Bunlar bayi mi?

- Hayır, aynı maçlarda karaborsa bilet satanlar gibi bir olay... Aslında MP biletleri kotalı satılıyor; başbayilerimiz var. Ancak karaborsayı anlayamıyoruz. Ayrıca sahte ve fotokopili biletlere karşı vatandaşların dikkatli olmasını istiyoruz. Bu zaman zaman döviz ve borsada yaşanan büyük bir vurgun. Bunun ortaya çıkarılması çok geç oldu!

2 vahim durum


KARTAL'da Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin yanındaki Trafik Vakfı'nın açık otopazarını pazar günleri gördünüz mü? Kaos yaşanıyor burada... Sakın pazarları hastalanıp tedavi olmak için hastanemize muhtaç olmayın. Çünkü Acil Servis'e girme şansımız yok. Trilyonların döndüğü bir açık otoparka karşın hayatın ne önemi var.

Dr. Haldun ORHUN KADIKÖY

TDİ
Şehir Hatları vapurlarında 5-6 TV alıcısı konulunca yolculuk işkenceye dönüştü. Ekranlardan bangır bangır verilen reklam ve benzeri yayınlar yolcuları terörize ediyor. Boğaz'ın simgesi vapurlar, doğayla denizle bütünleşmek yerine, ticari hesapların oyuncağı oldu. Kısaca sakin vapurlarımızı geri istiyoruz.

Atilla AKAR-İSTANBUL

MESAJ


BAYINDIRLIK Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Karayolları Genel Müdür Vekili Sabri Özkan Erbakan arayarak, isminin her zaman kuzeni ile karıştırıldığını söyledi. Erbakan ‘‘Ben Prof. Selahattin Erbakan'ın oğluyum. Milli Görüş Teşkilatı'nın Genel Sekreteri Mehmet Sabri Erbakan ise rahmetli küçük amcamız Mehmet Akgün Erbakan'ın oğludur. Dedemizin adı Sabri olduğu için zaman zaman bu karışıklık olmaktadır. Ben 13 yıldır bürokratım, 6 yıl önce de GAP'tan Bayındırlık Bakanlığı'na geldim’’ dedi.

AKP Aydın Milletvekili Atilla Koç'un vekili vasıtasıyla gönderdiği 'tekzip metni'nin hangi mahkemece verildiğini soran okurlarımıza... Karar Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi'nce verilmiş (Hakim Ali Yüksel).
Yazının Devamını Oku

Erdoğan ve Gül Ecevit'e danışsın

24 Aralık 2002
<B>DEMİREL </B>hükümeti döneminde <B>Erdal İnönü, </B>Meclis Başkanı <B>Hüsamettin Cindoruk'</B>la bir görüşmesinde <B>‘‘Sayın Cindoruk, bu lafları nasıl buluyorsunuz?’’ </B>diye sormuş... Cindoruk da şöyle demiş:

‘‘Ben İsmail Dümbüllü'nün hayranıyım.’’

Yılmaz Tunca,
siyasette köşesine çekilmiş birbirinin dostu iki siyasetçiyi; Hüsamettin Cindoruk ile Murat Sökmenoğlu'nu pazar akşamları TV'ye çıkarıyor.

Cindoruk ve Sökmenoğlu, önceki akşamki programlarında AKP iktidarına 'siyaset ve parlamento kültürü' dersi verdiler. Hele Cindoruk bu sözleri nereden bulur?

Keşke bu program Meclis Genel Kurulu'nda kurulacak bir ekrandan milletvekillerine izletilse.

Okurlarımızdan aldığımız uyarılar karşısında biz de, Cindoruk ve Sökmenoğlu'nun sözlerinden bir not demeti yaptık:

- YSK, Siirt'ten sonra yarın Kayseri seçimlerini iptal ettim derse Abdullah Gül'ün de başbakanlığı yok olur.

- 'Veliaht Başbakan' Tayyip Erdoğan, sütreye çekilip Gül'ün başbakanlığına tahammül etmelidir.

- Erdoğan da, 'Anayasa bir kere delinirse bir şey olmaz' diyen Özal gibi hukuka önem vermiyor.

- YSK ilke kararlarıyla kanun yapıp, TBMM'nin yerine geçemez. Çünkü YSK'nın kararlarını inceleyecek bir makam da yok. YSK'yı inceleyecek bir makam da olmadığı için her şeyin üzerine geçmesi zafiyet yaratır.

- Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu'nu parti genel merkezinde toplayarak, Büyükşehir Belediye Meclisi ile parlamentoyu birbirine karıştırıyor.

- Başbakanlık meselesi hallolmadan Türkiye bu krizden kurtulamaz.

MGK ZABITLARINI OKUSUNLAR

- HÜKÜMET bir şey bilmese dahi İstanbul'da Harp Akademileri'ndeki (26.7.2002) MGK toplantısındaki zabıtları okusun; 'Kuzey Irak'ta neler olamaz-neler olabilir'i görsün.

- Devlet Bahçeli'nin MGK'daki Irak brifingi inanılmaz boyutlarıyla gün ışığına çıkmalı.

- ERDOĞAN ve Gül'e Irak ve Kıbrıs'la ilgili neler yapılacağı konusunda Ecevit'e gizli ya da açık şekilde danışmalıdırlar. Çünkü Ecevit bir tarihtir. Bu görüşme de doğal bir şeydir.

- BALANS ayarı yapan adam şu anda Güneydoğu'da korgeneral rütbesiyle görev yapıyor. Balans ayarı lafla olmaz... Sincan'da bunun örneğini gördük.

- SİVİL otorite olmazsa, asker karar vermez; bu nedenle Muğlalı Paşa'yı unutmazlar.

Tapu müdürleri: Tapu gibi sağlamız!


İZMİR Buca 1. ve 2. Bölge Tapu Sicil Müdürleri Cumhur Kansu Kaynak ve Bülent Aydın, bir okurumuzun bir emlakçı vasıtasıyla 50 milyon lira 'bahşiş!' istendiğine ilişkin yazı üzerine bir açıklama gönderdiler. ‘‘Rüşvet konusunda en az sizler kadar duyarlıyız’’ diyen müdürler şunları söylediler:

‘‘Biz tapu müdürleri ve çalışanları olarak vatandaşlarımızın bizlerle direkt temasa geçmelerini, araya emlakçı ve iş takipçilerinin konulmamasını özellikle isiyoruz. Vatandaşlarımızdan bizlerin adlarının kullanılarak normal alınması gereken Tapu Harçları ve Döner Sermaye Ücretleri dışında fazladan para talepleriyle karşılaştıklarını bilmekle birlikte bu olayların müdürlüklerimizin dışında yapılması ve vatandaşlarımızın bize böyle bir şeyin olup olmadığını sormaması nedeniyle bunlara engel olamamaktayız. Bizim iki bölge olarak kayıtlarımız açıktır. Yılda ortalama 15-16 bin işlem yapmaktayız. Bu işlemlerde yapılan başvurunun tarih ve saatleri ile işin bitişinin tarih ve saatleri kayıtlarımızda mevcut olup incelenmesi hususunda kapımız herkese açıktır.’’

Evet, tapu daireleri 'tapu gibi sağlam'dır. Ancak bazı işlemler sırasında resmi dairelerde neler döndüğü kamuoyu tarafından gayet iyi bilinmektedir.

Özal, ‘‘Benim memurum işini bilir’’ sözünü neden söylemiştir acaba?

Başka söze gerek yoktur.

Kesilen bacağın KDV'si % 8'e inecek


KESİLEN bacaktan KDV alınır mı?’’ (2.12.2002) başlıklı yazımıza Sağlık Bakanlığı Müşaviri Dr. Ebubekir Akkaymak, bakanlık Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nden alınan açıklamayı gönderdi: Açıklama şöyle:

‘‘Sağlık alanında hizmet veren çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından ‘Sağlık hizmetlerindeki KDV'nin % 8'e indirilmesi' taleplerini içeren vaki yazıların incelenerek, ilgisi nedeniyle Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'ne gönderilmekte olup, söz konusu Genel Müdürlükten alınan cevabi yazılarda; 'Sağlık hizmetlerine uygulanan katma değer vergisi oranının % 8'e indirilmesi hususunun ileride yapılacak mevzuat değişikliği çalışmalarında değerlendirmek üzere not alındığı' bildirilmektedir.

15.02.2002 tarih ve 24672 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bütçe Uygulama Talimatı'nın 26. maddesine göre bakanlığımıza bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında sağlık hizmetleri için doğrudan KDV alınmamaktadır.

Şekerbank'tan açıklama


ŞEKERBANK Genel Müdürlüğü'nden ‘‘BDDK ve Coşkun Pankobirlik'i bilirler mi?’’ (10.12.2002) yazısına açıklama yapıldı. Amasya Şeker Fabrikası AŞ'nin (Pankobirlik) pancar üreticilerine olan pancar bedelleri borcunun Hazine tarafından ödenmesinin kararlaştırıldığı ve Hazine'den karşılanan 30 trilyonluk pancar bedelinin 5 trilyonunun Şekerbank'ın sermaye artırımında kullanıldığı iddiasına karşılık şöyle deniliyor:

‘‘Ancak haberinize konu olan Amasya Şeker Fabrikası, bankamız ortağı olmadığı için bankamızın sermaye artırımına katılması mümkün değildir. 1999 yılından bugüne kadar ise bankamız sermaye artırımlarına hissedarımız olan Amasya Pancar Kooperatifi 17.606.086.667 TL, Pankobirlik ise 209.697.537.000 TL bedelle katılmışlardır. Dolayısıyla haberinize konu olan 5 trilyon TL'nin bankamız sermaye artırımı ile hiçbir şekilde ilgisi bulunmamaktadır. Ayrıca Pankobirlik, bankamızın çoğunluk hissesine sahip olmayıp binde 3 ile

Haydi yaşat!


TAYYİP Erdoğan, 3 Kasım seçimleri öncesinde ‘‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’’ demişti. Peki, uluscu görüşleri savunan Hablemitoğlu, Mumcu ve Kışlalı gibi aydınlar öldürülürse devlet nasıl ayakta kalacaktır?

Sayın Erdoğan, Türkleri birbirine sevdirmek için ne düşünüyorsunuz?

C.Ö.-İSTANBUL

Biliyor musunuz?


İZMİR Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'nın CHP'ye geçmesi için Ankara'dan büyük bir baskı yapıldığını; bu konuda kendisine en çok telefon eden kişinin Kemal Derviş olduğunu...


KARAYOLLARI Genel Müdürlüğü'ne vekáleten getirilen, Necmettin Erkakan'ın yeğeni Sabri Erbakan'ın, daha önce ‘‘75 yıldır bize zorla Türk kimliğini dayattılar. Biz bunu reddediyoruz. Üç milyarlık Müslüman dünyasının kimliğini istiyoruz’’ dediğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ


‘‘EY CHP'li, partine sahip çık Örgüt Girişimi‘‘nden: Sayın Cumhurbaşkanımızın Erdoğan'a özel Anayasa değişikliğini veto etmesine karşı partimizce alınan tavır CHP örgütü ve seçmeninde büyük bir şaşkınlık ve üzüntü yaratmıştır. (...) Ülkemiz Ege, Kıbrıs gibi ulusal sorunlar ile Irak Savaşı gibi sıcak bir felaketle karşı karşıya iken partimizin suskun tavrı bizleri yaralamaktadır.’’

EFENDİM, Bakırköy Belediyesi her yıl açtığı çöp ihalesi bugünlerde yapılacak. 5 trilyonluk ihaleyi kim alacak diye merak diyorsanız; Şeref Varan diyebilirim. Yani bar, restorancılık, havuzculuk ve tenis kortu işletmesi ile uğraşan Varan'ın Bakırköy'deki önlemez yükselişi sürüyor.

C.İ.D.-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Ankara yarı işgal altında

22 Aralık 2002
<B>NECİP Hablemitoğlu'</B>nun dünkü cenazesine katılan<B> Sakarya </B>Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Yrd. Doç. <B>Emin Gürses, </B>yakın arkadaşı hakkında ilginç değerlendirmeler yapıyor: ‘‘Artık bilinmesi gerekiyor; sanki Ankara'da Türk ve Türkiye karşıtı bir çete var. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinde birtakım güçler, ülkesini, Atatürkçü sevenleri katlediyor. Cinayet bir mesaj aslında ama onlara karşı kimse bir şey yapamıyor. Açıkçası Ankara yarı işgal, altındadır; Türkler 2. sınıf vatandaş durumuna düşürülmek istenmektedir.

Bunu biraz açar mısınız?

-
Sözlerim açıktır; Başkentte çok vatan haini vardır; artık Kemalist'lerin can güvenliği yoktur. Türk isen yanmışsın, Mustafa Kemal'ci isen gizlenmen lazımdır. Adam profesyonelce Uğur Mumcu'yu, A. Taner Kışlalı'yı, Muammer Aksoy'u Ankara'nın orta yerinde öldürüyor; maalesef Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir etkinliği olamıyor. Böyle bir devlet, böyle bir ülke olur mu? Halbuki bir PKK'lıya tokat atarsan Brüksel veya Strasbourg ayağa kalkar; bir Türk'e atarsan hiçbir şey olmaz.

Bu güçlerin elinde sansasyon yaratabilecek kişilerin listesinin olduğunu yazıyorsunuz.

-
Emniyet'in elinde öldürüleceklerin listesini ben de biliyorum ama açıklayamam. Ülkenin milli güçleri nerede? Sessiz kalmanın ve mağdur olmanın da sabrı taşar. Asıl tehlike o zaman başlar ki, çok tehlikelidir.

İstihbarat birimleri..

- Bu kadar önemli adamlar öldürülüyorsa o istihbarat birimleri feshedilip yeniden yapılandırılması gerekir. Uğur Mumcu'yu da Hablemitoğlu'nu da vuranların aynı gruptan olduklarını bilmiyorlar mı?

Hablemitoğlu'nun telefonları dinleniyormuş...

- Dinleyenler değil, Hablemitoğlu'nu dinletme emrini verenler ortaya çıkarılsın. Ankara Üniversitesi Rektörlüğü 'acımız büyüktür' diye ilan vermiş. Gerçekten öyle mi? Daha bir ay önce sevgili Hablemitoğlu ile Cumhuriyet Gazetesi'ndeki sohbetimizde, rektörü, SBF Dekanı'nı suçluyordu; kendisini Prof. Hasan Köni, Prof. Doğu Ergil ekibinin üniversiteden uzaklaştırdıklarını, daha sonra yargı kararıyla dönebildiğini anlatıyordu. Bunun cevabı, ailesinin üniversitede niye tören yapılmasını istemediğinde aranmalıdır?

Hablemitoğlu son olarak ne yapıyordu?

-
Bana söylediği Almanlardan sonra Amerikan vakıflarını araştırmaya başladığıydı.

CHP İstanbul kaynıyor


CHP, İstanbul'da kaynıyor. Uzun süredir kongre için imza toplama girişimlerinin sonuç verdiği anlaşılıyor. ‘‘CHP'li; 'partine sahip çık' Örgüt Girişimi’’ imzasıyla yapılan açıklamada; partinin uzun süreden beri bağımsızlık, laiklik ve emekten yana, dürüst parti kimliğinden uzaklaştığı belirtilerek şöyle deniliyor:

‘‘Bu kongre partimizin gerçek tabanıyla barışmasına, politikalarımızın çağdaş sosyal demokrat çizgiye çekilmesine katkı sağlayacaktır. Ve bu kongre ile İstanbul Örgütü kendisine yakışır bir il yönetimine kavuşacaktır’’ deniliyor. Genel Merkez'in buna karşın 600 delegeden yarısından fazlasından imza toplandığı belirtiliyor.

Rusya ve Türkiye


YEDİ yıldır Rusya'da yaşayan bir inşaat mühendisiyim ve şu anda orta çaplı bir inşaat firmasının genel müdürlüğünü yürütüyorum. Sayın Çölaşan'ın tabiri ile bir süredir AB kapılarında rezil olurken, gazeteci-yazarlarımızın dikkatini Rusya'ya çekmeye çalışıyorum. Rus-Türk İşadamları Birliği'nin (Tel/faks: 095-954 72 69/954 07 66) en çok uğraştığı konu bu ama maalesef Türkiye'de sesimizi duymuyorlar.

Sizin Rusya ile ilgili yazılarınıza çok eklenecek bir şey yok. Ancak burada inanılmaz bir iş potansiyeli ve her sektörde yapılan büyük planlar var.

Yeni açılan otomobil fabrikaları, gıda fabrikaları, tekstil yatırımları, dev inşaat projeleri varken bundan 10 yıl önce buraların en havalı yabancıları olan Türkler (sayıları 6-7 bine düştü) maalesef kenara itilmiş durumda. Bunun da nedeni Rusya'ya karşı yürüttüğümüz yanlış siyasi ve ekonomik politikalar.

Çeçen teröristlere 'terörist' diyemediğimiz için uçakla Moskova'ya gelen Türkler saatlerce bekletiliyorlar, bazı inşaat ihalelerine Türk firmaları alınmıyor. Türk tekstil ve derisi buraya büyük boyutlarda getiriliyor ama hepsinin üzerine Made in Italy etiketi asılıyor.

Ne kadar acıklı değil mi?

Türk malına ve Türklere kesinlikle güvenilmiyor. Bu da hep ikili ilişkilerin zayıflığından kaynaklanıyor. Sesimizi duyurmaya devam edin lütfen. Ramstore'un Moskova'da pazartesi günü açılacak beşinci en büyük alışveriş merkezinin açılışına gelecek gazeteciler, işadamları ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan bu konuya eğilirlerse çok seviniriz.

Uluç ERGİN-MOSKOVA

Kıbrıs ağlayamaz


BİNLERCE kişinin katıldığı saatlerce süren Kıbrıs mitingi kızgın güneş altında artan bir heyecanla gençliğin 'ya taksim, ya ölüm' parolasıyla sona erdi. Mitinge komşu vilayetlerle, vilayetimizin bütün kaza, nahiye ve köyleri ve İstanbul Milli Türk Talebe Birliği ve MTTF mensupları iştirak etti, Kıbrıs Türktür Cemiyeti Başkanı Dr. Fazıl Küçük'ün okunan telgrafı büyük tezahürata sebep oldu. Siyahlar içinde bir genç kız kürsüye gelmiş, iki izci tarafından siyah örgü çekilerek bayrağa sarılı olan Kıbrıs haritası çıkarılıp genç kız tarafından 'Ne ağlarsın benim şanlı Kıbrıs'ım' adlı şiir okunmuştur. Miting komitesi adına konuşan Ali İhsan Beyhan, 'Kıbrıs ağlayamaz, ağlamayacaktır. Ya ölüm, ya bölüm. Bölüm olmazsa ben azgın bir yelim, bir gün Kıbrıs'a eserim' demiştir. Mitingde toplam 35 hatip konuşmuştur. Türkün sarsılmaz gücü, kısılmayan sesi memleketimizin her yerinde olduğu gibi vilayetimizde de efkarı umumiyeye (kamuoyuna) bir kere daha duyurulmuş oldu.’’

Bu haber Niğde Gazetesi'nin 27 Haziran 1958 tarihli manşetinde yer almış. Bize bu fotokopiyi gönderen Ömer Fethi Gürer, ‘‘Neredeydik, nerelere geldik, şimdi nerelere gidiyoruz’’ diye soruyor.

Bazı çevreler Kıbrıs'ı hálá kambur olarak görüyorlar.

Bir şeyden taviz verirsen sonra yol olmaz mı?

'Ver kurtulcu'lar, Türkiye'nin çevresinde 19. hassas bölge olduğunu, 70 milyonluk Türkiye gayrisafi milli hasılasının % 4'ünü silaha ayırırken, Yunanistan'da bu oranın % 4.5 olduğunu bilmiyorlar mı?

Bir yorum


ARTIK bu numaralar bayatladı. Ülkemizde istikrarı bozmaya çalışan ve laik-anti laik diye bölmeye çalışan güçler her zaman bu yönteme başvuruyorlar.

MECLİS'te geçen dönem... DGM Savcısı'nın Merve Kavakçı'nın evine yapmış olduğu müdahale bazı çevrelerin tepkisini çekmiş ve ‘‘Bu kızla da fazla uğraşıyorlar’’ denilmişti.

Tam bu sırada Ahmet Taner Kışlalı cinayeti işlenmiştir. Halk, faili meçhul cinayetleri kimin yaptırdığını biliyor.

Y.S.-ANKARA

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın


HUKUKÇU dostumuz Nurettin Kaptan, çok duyarlı bir vatandaşımızdır. Hemen her konuda kafa yorar, çaba gösterir; bunun hukuki sonuçlarını değerlendirir. Sonra bunları başta bize olmak üzere ilgilisine gönderir. Çektiği faksların bedelleri bütçesine yük olduğu için gece tarifesinden yararlanır.

Her zamanki gibi önemli bir konuya değinmiş Kaptan; Necip Hablemitoğlu suikastında devletin sorumluluğuna:

Anayasa'nın 17. maddesi: Devlet, vatandaşın yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını sağlamalıdır.

Anayasa'nın 56. maddesi: ‘‘Devlet, vatandaşının sağlıklı ve dengeli bir çerçevede yaşamasını sağlamalıdır.’’

Ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın 20. maddesi. Bu madde İçişleri Bakanlığı'nca doğrudan gözetilir ve uygulanır. Bunlar birlikte alt alta toplanırsa sonuç; insanı yaşat ki devlet yaşasın çıkar.

Uğur Mumcu yakın korumayı reddetti. Devlet de buna sığındı. Ancak Danıştay yukardaki hukuki mevzuata dayanarak, devleti 9 milyar lira tazminata mahkûm etti.

Görünen köy


AKP hükümeti, ideolojik emellerine ulaşabilmek için her gün biraz daha Türkiye'yi germeye devam ediyor. Hele hele Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığında kurulacak bir hükümet gelirse, olan bu gerginliği daha da hızlandıracaktır diye düşünüyoruz.

Çünkü 'görünen köy kılavuz istemez' demekten kendimizi alamıyoruz.

İsmet AKSAN-Friedrichshafen-ALMANYA
Yazının Devamını Oku

Casinolar pusuda

21 Aralık 2002
<B>KANAL D'</B>de <B>Fatih Altaylı, Abdullah Gül'</B>e ‘‘Turizm gelirini arttırmak için kumarhaneleri yeniden açacak mısınız’’ diye soruyor. Gül, ‘‘Arkadaşlarımız Turizm Bakanlığı'nda çalışmalar yapıyor. Konuyu inceliyoruz. Ülkemizin yararına olacak neyse ona bakarız’’ diyor.

Konu hafta sonu Antalya'da bulunan Turizm Bakanı Güldal Akşit'e sorulduğunda ‘‘Bu, tek başına Turizm Bakanlığı'nın konusu değildir. Bu bir hükümet politikasıdır. Gerekli incelemeleri yaptırıyoruz. Kumarhaneler açılmalı mı, açılmamalı mı, fayda getirir mi, getirmez mi?’’ yanıtını veriyor.

Konudan Bakan haberdar değil, gelişmelerin kendisini aştığını söylüyor.

Bu da gösteriyor ki iş daha üst düzeyde kotarılıyor.

Şimdi ne raporlar ortaya çıkacaktır; casinoların açılmasının ekonomiye nasıl katkıda bulunduğu falan gibi... Ama bazı gerçekler bilinmeli; Tufan Palabıyık başkanlığında sekiz hesap uzmanının üç yıl önce yaptığı rapor ile ünlü Susurluk raporunda yazılanlar okunmalı; Ömer Lütfi Topal'ın 1991-96 döneminde devletten 1 milyar doları nasıl kaçırdığı unutulmamalıdır. Casinolar bu önlemler alınmadıkça açılmamalıdır.

Zeytinde 50 trilyon kayıp


ÇANAKKALE'den Fethiye'ye kadar olan Körfez bölgesinde zeytin ürünü kurtlandı. Peki neden?

İzmir'den Dünya Gazetesi tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım soruyu yanıtlıyor:

‘‘3 trilyon kaynak gerektiği için bu yıl sinek mücadelesi yapılmadı. Tarım Bakanlığı benim görevim değil dedi, TARİŞ de sadece 28 bin ortağıma destek olurum dedi. Üreticiler de organize olamadıklarından hiçbir şey yapılmadı.

Daha önceki yıllarda uçak kiralanıp toplu olarak zeytin alanları ilaçlanırdı. Bu yıl yapılmadığı için zeytini kurt bastı, geçen bayram sırasında da şiddetli rüzgárlar nedeniyle dalından yere düştü.

Yere düşen zeytin, zeytinyağının kalitesini düşürür, sızma zeytinyağı oranı ise en aza iner.’’

Üretici kesiminde yapılan değerlendirmelere göre bu yıl zeytinde 50 trilyonluk bir üretim kaybı meydana gelecekmiş.

Ne akla hizmettir; 3 trilyonu harcama, 50 trilyon kaybet!

Ayağa sıkılacak haber var, kafaya sıkılacak haber var


21 Aralık 1997 gecesi Kapıkule TEM otoyolunun Edirne gişeleri sonrasında Avar Turizm'in Varşova-İstanbul seferini yapan otobüsünde 6 kişi yakın mesafeden başlarına sıkılan kurşunla öldürülmüştü. Olay bir eroin ihbarı sonucu meydana gelmişti. Kanlı infazla ilgili olarak özel timci iki kişi yakalanmıştı. Halen sanıkların yargılanması sürüyor. 1990'ların ortasında da -gerçi cesedi ortaya çıkmadı- eski MİT'çi Tarık Ümit de başına sıkılan kurşunla infaz edilmişti. Güvenlik uzmanı bir dostumuz, Doç. Necip Hablemitoğlu'na yönelik suikasta benzerlik gösterenleri şöyle anlatıyor: ‘‘Prof. Muammer Aksoy da aynı şekilde öldürüldü.

Arkadan kendisini tanımayan kişi sesleniyor ve Aksoy olduğuna kanaat getirdikten sonra tabancayı başına sıkıyor. Bu yöntem polis dilinde 'nokta'yani saniyelik atıştır. Güvenlikçiler arasında çok önlü bir söz vardır:

‘Ayağa sıkılacak haber var, kafaya sıkılacak haber var....' Bunlar tek tip saldırıdır. Örneğin, ayağa sıkılan kurşunun bedeli hafif; kafaya sıkılanın da ağırdır. Dünyada bu tür eğitimi özel güvenlikçiler alır.

Türkiye'de de bugüne kadar bu tür işlenen cinayetlerin faillerinin bulunmadığı bilinmektedir.

Kolay ulaşılamayan kişilere bu yöntem uygulanıyor demek ki... Doç. Hablemitoğlu'nu öldürenler kimdi; neden bu ceza kesildi. Asıl sorun bu. Tabii soruşturma sırasında bu bilgiler de dikkate alınacaktır.

Teşekkürler Cumhurbaşkanım


CUMHURBAŞKANIMIZ Sayın Ahmet Necdet Sezer, Anayasa ile ilgili maddeleri veto etmiş; sağolsun. Tek bir kişiye hizmet etmek için kanun ve Anayasa maddesini değiştirmek, demokrasimiz için çok tehlikeli bir davranıştır. Allah'a şükür ki denge unsuru olarak gördüğümüz aklı başında ve hukuk adamı bir Cumhurbaşkanımız var. Galiba Ecevit hükümetinin yaptığı en hayırlı işlerden biri sizi cumhurbaşkanı seçmeleriydi.

Esma FİRUZBAY-İZMİR

Biliyor musunuz


AKP'den Erzurum aday adayı olan ancak listeye alınmayan; TCDD ve SSK Genel Müdürlükleri'nde bulunmuş olan Özal döneminde müsteşarlık yapan Ekrem Önal'ın, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarlığı veya THY Genel Müdürlüğü/Yönetim Kurulu Başkanlığı için düşünüldüğünü; THY Genel Müdürlüğü için bir diğer adayın ise KOMBASSAN'ın Airalfa'sının eski Genel Müdürü Şükrü Can'ın olabileceğinin konuşulduğunu...

Biliyor musunuz?

AÇIKLAMA


Cuma köşenizde bir suikastta kaybettiğimiz Doç. Necip Hablemitoğlu'nun bana yakın biri olduğunu ima eden bir soruya yer vermişsiniz. Sayın Hablemitoğlu'nun ölümüne üzüldüm. Ancak, kendisini hiç tanımadım, hiç karşılaşmadım.

Mikdat ALPAY

MİT Eski Müsteşar Yardımcısı


Tekzip metni


GAZETENİZİN 18.09.2002 günlü nüshasının 13. sayfasında yer alan ‘‘Yalçın Bayer’’ köşesinde ‘‘AKP'nin Müstakbel lideri Vecdi Gönül müdür?’’ başlıklı bir yazı yayımlanmıştır. Bu yazı müvekkilim Atilla Koç'un şahsiyet haklarını ihlal ettiği için konuyu tekrar açıklama zarureti doğmuştur.

Müvekkilim Atilla Koç, dini anlayışının, karakterinin ve mesleğinin gereklerine uygun görmediğinden, hayatının hiçbir devrinde hiçbir tarikata ve hiçbir cemaate girmemiştir. Dolayısıyla 'Gülenci' olması mümkün değildir.

Meslekte ve yaşta büyüğü olan Sayın Vecdi Gönül'e değil, bu zamana kadar hiç kimseye namaz kıldırmamıştır.

Ayrıca müvekkilim Şırnak Valiliği değil, Siirt Valiliği yapmıştır.

Basın Kanunu'nun 19. maddesi gereğince cevap metnimizin aynı köşede aynı büyüklükteki puntolarla yayımlanmasını rica ederim. 19.09.2002.

Atilla KOÇ vekili Av. Mehmet YILMAZCAN

Namoğlu: Her şey Beşiktaş için


BEŞİKTAŞ Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, ‘‘Beşiktaş'ın iki yeşil alanı daha gitti’’ (18.12.2002) adlı yazı üzerine şu açıklamayı yaptı:

Beşiktaş Belediyesi'ne ait sözünü ettiğiniz alanlardan Ihlamur'daki 13.10.1993'te, Etiler'deki de 10.12.1993 tarihinde Beşiktaş ve bölge halkının ihtiyaçları düşünülerek projelendirilip imarlı duruma getirilmiştir. Ihlamur'daki yere kat karşılığı Evlendirme Dairesi ve otopark ve park yapılmıştır. Diğer bölüm ise inşaatı yapan firmaya market yeri olarak kalmıştır.

Daha önce Trafik Vakfı'na otopark olarak kullanılan arsa da belediye binası olarak projelendirilmiş ve inşaatına başlanmıştır. Binanın % 50'sine çarşı yapılacaktır. Her iki projede şahısların değil, kamunun yararı ve Beşiktaş ilçesinde yaşayanların ihtiyaçları göz önünde tutulmuştur.

Bu yerler Resmi Gazete'de yayınlanarak İhale Yasası hükümlerine göre şeffaf bir şekilde ihale (Polat İnşaat'a) edilmiştir. Rant değil kamu binaları yapılarak kamunun menfaatleri ön plana alınmıştır.

Yusuf NAMOĞLU- Beşiktaş Belediye Başkanı

MESAJ


‘‘AKP iktidarı ve sosyal demokrasinin rolü ve öncelikleri’’ konulu panelin konuşmacıları; Derya Sazak, Erol Katırcıoğlu, Hakan Yılmaz, Kemali Saybaşılı; bugün 14.00-17.00 Taksim Dorint Park Plaza Oteli'nde (0212-254 51 00)
Yazının Devamını Oku