Yalçın Bayer

Hukuk arayan bir savcının kaderi

29 Kasım 2002
<b>BATI'</B>nın kriterlerinin kabul edilmesi bir şey ifade etmiyor. Önemli olan uygulamalar. <B>AB </B>Parlamentosu da bunu özellikle vurguluyor. AKP Anayasa'yı ve ilgili yasaları değiştirmek istiyor.

Sanıyoruz en önemlisi hákim ve savcı teminatı... Adalet Bakanlığı'nın böyle bir çabası var mı acaba? Maalesef yok.

Hukukçularla konuşuyoruz; ‘‘Anayasa değişecekse, 159. maddeden başlanmalıdır; hákim ve savcılar yasası yeniden ele alınmalıdır’’ diyorlar.

Bu konu tartışılırken 'bir savcının anatomisi' ile karşılaştık. Eski Yeşilhisar Cumhuriyet Savcısı İsmet Tuncer'in başına gelenleri dinliyoruz:

‘‘Yeşilhisar (Kayseri) Cumhuriyet Savcısı iken hakkımda dava açıldı. Çete oluşturduğumuz iddiası ile dosya İstanbul DGM'deki Bursa Yeşilvadi dosyası ile birleştirildi. Yargıtay, DGM'yi değil Develi Ağır Ceza Mahkemesi'ni yetkili ve görevli gördü. Elbette bu arada dava ikinci yılını bitirdi. Bu arada asli fail, sahte mahkeme kararı veren Ha*kim Turhan Uysal, Mart 2001'de İstanbul'da yakalanıp Metris Cezaevi'ne kondu. Başıma gelenler TRT'de gösterilmiş ‘Kaçak' filmine taş çıkartacak düzeydedir.

BİR HUKUK SORUNU

Çaresizliğim karşısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne dava hazırlamakla meşgulüm. Çünkü kanımca olay şahsi meselem olmayıp bir hukuk devleti sorunudur. Ayrıntıları yargılamam sona erdiğinde kitap halinde yayınlayacağım artık; kitabımı Doğan Yayıncılık mı basar yoksa cezaevinin matbaası mı onu bilemiyorum.

Dava Develi Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmektedir. Bu davada dört avukat sanıktır; Av. Celal Yıl (Afyon Barosu), Av. Aytaç Saraçel (Afyon), Av. Ömer İkbal Ayar (Kayseri), Av. Mustafa Sedat Dezgahçı (Kayseri )... Hakimler ve Savcılar Yasası'nın 95. maddesi Hakim ve Savcıların yargılanmalarının 3 ayda bitirileceğini öngörmekte olmasına rağmen dava 2. yılını bitirmiş olup Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin belirlediği makul sürede yargılanma hakkı bu davada ihlal edilmiştir.

Bu davanın bir an önce bitmesi ile geleceğime yön vermek istiyorum.

Avukatlık ruhsatım olmasına rağmen hiçbir iş yapamıyorum. Oysa yargılanan avukatlar işlerine devam edip vekalet ücretlerini alıyorlar. Ne yazık ki, devlet avukatların yargılanmaları ile savcıların yargılanmaları arasında ayrım gözetiyor. Üstelik beraat edeceğim bilindiği halde...

8 AYDIR TUTUKLU BEKLENİYOR

Sonuç olarak devletin 8 aydır bir tutukluyu İstanbul'dan Kayseri'ye getirememesi hukuk devleti olamadığımızın açık göstergesidir. Beş hukukçunun yargılandığı duruşmaların sırf bu nedenle aksaması düşündürücüdür.

Konunun basın organlarına yansıması halinde belki duyarlı hale gelirler ve mahkemenin tutuklu hákimi hazır etme müzekkeresini ciddiye alırlar diye düşünüyorum.

Çünkü bu davadan en zararlı çıkan şu an için benim... Dosya No: Develi Ağır Ceza Mahkemesi 2001/85 Esas.’’

Aklımıza, ANAP’lı iken -sonra DYP'li- eski milletvekili Eyüp Aşık'ın İstanbul'da nasıl bir ayda nasıl yargılanıp 'beraat' ettiği geldi.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek; başka söze gerek var mı?

İnsani yönü yoksa ISO alsan neye yarar

ALLAH
düşürmesin ağır bir hastanız olabilir ve bu hastanın en yakın tıp fakültesi hastanesine sevki ve ameliyat edilmesi gerekebilir.

Samsun
SSK Hastanesi'nden, 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edilen ve ameliyat edilen bir hastanın başından geçenler üzüntü vericidir. Çünkü iki hastanenin arası 25 km... Çileyi çekenlerin sesi duyulmuyor. Bu sıkıntılar böyle sürüp gidecek mi? SSK hastanelerini düzelttiğini, kuyrukları kaldırdığını söyleyenleri içimiz burkularak anıyoruz.

Her şey ISO 2001 standardı ile olmuyor. Bu standardın insani yönü yok mu? Müşteri memnuniyeti bu standardı almak için şart değil mi? Öyle ise böyle bir hizmetten sonra siz bu şekilde sunulan bir hizmete ISO 2001 standardı verir misiniz? İmdaat, yeter artık diyesimiz geliyor.

M.Emin DİNÇÇAĞ-SAMSUN

Çekler Avcılar’ı yargıya düşürdü

AVCILAR
Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci'nin yasadışı uygulamaları nedeniyle hakkında birçok iddia bulunuyordu. Belediyede kurulan Araştırma Komisyonu'nun DSP'li başkanı suçlu bularak dosyayı İçişleri Bakanlığı'na gönderdi. Mülkiye müfettişlerinin incelemesi sonunda ‘‘1999, 2000 ve 2001 yılları hesaplarını incelemekle görevli komisyonun istediği İmar ve Hesap İşleri ile ilgili dosyalarını teslim etmediği... Yüklenici firmalara mal veya hizmet alımları karşılığında yapılan ödemelerde çeklerin bölünerek firmalara verilmesi ve verilen bu çeklerin bir kısmının belediye personeli tarafından tahsil edilerek görevin kötüye kullanıldığı...’’ denildi.

Soruşturma 8.8.2002'de bitmiş, ancak seçimlere kadar bir şey olmamış; İçişleri Bakanı Ecemiş 11.11.2002'de görevi bırakırken, Başkanın yargılanması yönünde imzayı basmış... Gelişmeler köşemizde ‘‘Avcılar'a hizmet mi, rant mı?’’ (18.5.2002) başlığı ile yeralmıştı.

Adnan Turgut (ANAP), Gültekin Toluay (CHP), Hamza Bölükbaşı (AKP), Mustafa Yabul (Bağımsız) adlı meclis üyelerinin şikayetleri üzerine dosyaları savcılığa gönderilenler sanıklar şunlar:

Mustafa Değirmenci (Başkan), Mehmet Gürsel Güven (Hesap İşleri Müdürü), Halil İbrahim Şahbaz (Bilgi İşlem Müdürü), Şermin Eskioğlu (Hesap İşleri Şefi) Seyfullah Demirel

(Fen işlerinde mühendis); tahsildarlar; Hüseyin Durmuş, Şeyhmuz Oktay, Cengiz Çelik, Cemil Kır ve

Erdoğan Tezer.


AKP yandaşları ne kadar demokrat

AKP
ve Erdoğan'la ilgili yazılarımıza karşı belirli çevrelerden 'hınç' dolu tepkiler geliyor. Suç unsurlarını çıkarttıklarımızdan bir bölüm:

İSMİNİ vermekten çekinen bir okurdan: ‘‘Yırtınsanız da, çatlasınız da, patlasanız da, bu iktidar yönetecek bu ülkeyi... Yarın hepiniz ölüp Hak Teala'nın karşısına çıkacaksınız ve hesap vereceksiniz. Allahın dediği olur.’’

MİLLET şunu öğrendi; kurt dumanlı havayı sever. (...) Huzurlu, müreffeh bir Türkiye'de sizlere yer var mı? Unutmayın millet iradesi kazanacaktır. Ben inanıyorum iyiler kötülerden daha çok sayıdadırlar.

M.K. YÜCELER MENNHEİM

AKP
henüz yeni işbaşına geçti ve bu tür eleştiriler çok ağır bence. Hanife Gülçelik, AKP'ye oy verenlerin eli kırılsın demiş. Lütfen kendi adına konuşsun. Biz oy verdiğimiz için çok memnunuz.

Banu ÖZ

İSTANBUL


Biliyor musunuz?

ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in, belediye kaynaklarından her ay 280 bin aileye erzak dağıttığını...

'ATAMA' CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem'in, İl 2. Başkanı Çetin Soysal (Jet Fadıl'ın hemşerisi) ve Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen vasıtasıyla Maltepe, Üsküdar, Fatih, Eyüp, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa ve Kağıthane ilçe başkanlarını görevden almak istediğini...

AKP Adana Milletvekili Recep Garip'in, Eminönü Belediye Başkanlığı için, Medeni Kanun'a aykırı ‘‘Mutlu Evlilik’’ adlı seks kitabını Ahmet Muhtar Büyükçınar'a yazdıran Eminönü Eski Kültür İşleri Müdürü olduğunu...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Kuran'ı okuyup ibret alsınlar

28 Kasım 2002
<B>DİN </B>konusunun çok büyük bir uzmanı olmasam da <B>Atatürk Cumhuriyeti'</B>nin verdiği olanaklarla mühendislik tahsili yaptım ve dolayısıyla da okuma yazmayı çok şükür becermekteyim.Türkçe'ye çevirenden de çevirttirenden de Allah razı olsun ki Tanrı kelamını Türkçe anlama hidayetine aziz Mustafa Kemal Atatürk sayesinde eriştik.

Hurafeler, doğruluğu yanlışlığı bilmeyen uydurulmuş hadisler (ki bunların çoğu bütün halifelerce toplattırılmıştır) haricinde İslam aleminin tek dayanağı Kuran-ı Kerim'in buyurduğudur. Birkaç amir, yani emredici hükmünü sıralayalım:

- En-am 92. ayet: ‘‘Ahirete iman edenler dualarını gizlesinler.’’

- Araf 55. ayet: ‘‘Rabbimize gizlice yakarın. Allah aşırı gidenleri sevmez.’’

Bakara 238: ‘‘Dualarınızı gizleyin.’’

Beş yıldızlı otellerde yapılan iftardan sonra medya mensupları, garsonlar, güvenlik görevlilerinin önünde umuma açık bir yerde ibadet ettiğini zanneden, hepsi de ne büyük bir tesadüf ki siyasetle uğraşanlara yukardaki Kuran'ı Kerim'in emredici hükümlerini hatırlatırım. Gerçekleri sergilemek aslında bize değil devlet bütçesinden trilyonlar alan, Hz. Ali gibi yüce bir değeri kuruluşundan ancak 80 yakın yıl geçtikten sonra hatırlayan Diyanet İşleri Başkanlığı'na düşer.

Bülent GÜNDOĞDU-İSTANBUL

Sus ki kimseler duymasın


TÜRK ordusu Refahyol hükümetinin işbaşına gelmesi sonrasında 28 Şubat olarak adlandırılan irticayla mücadele sürecini başlatmıştı. Söz konusu süreçle Türkiye'nin laik-demokratik sisteminin korunması mümkün olmuştu.

İrticanın Refahyol döneminde çok fazla ileri gittiği, Türkiye'nin ciddi bir tehlikeden kurtulduğu, bugün Erdoğan ve arkadaşlarının ‘‘Biz değiştik, yapılan hataları yapmayacağız’’ sözünden belli değil mi?

Erdoğan ve arkadaşları bunu söylerken 28 Şubat'ın da haklılığını ortaya koymaktadır.

Kısaca, Türkiye'nin haklı gerekçelere dayanan irticayla mücadelesini TSK başlattı ve onun çabasıyla da devam etti. Ama şimdi görüyorum ki, TSK yaklaşık üç aydır suskun. Kıbrıs gibi askeriyeyi ilgilendiren yönü çok fazla olan bir konuda dahi Genelkurmay Başkanı ‘siyasidir’ diyerek konuşmuyor. Ama aynı kişi, resmi sıfatı olmayan Erdoğan ile görüşüyor. Bu çelişki Genelkurmay Başkanı'nın demokrasi konusundaki tutumunun çelişkili olduğunu ortaya koyuyor.

Merak ediyorum, acaba siyasi iktidar yarın Apo dahil tüm PKK mensuplarını affetmek isterse Genelkurmay Başkanı ‘‘Ben siyasi konulara girmem’’ diyecek midir? Siyasi iktidarın her yaptığına evet diyecek midir? Hangi konulara ‘‘Devletin yapısı değiştirilemez’’ diyerek karşı çıkacaktır. O zaman da siyasete karışmış olacak mıdır, olmayacak mıdır?

Eşref DEMİR-ANKARA

Kıbrıs planına tepki


‘KIBRIS Türkleri' imzasıyla gönderilen faks metninde, Ankara'dan yapılan açıklamalara karşın farklı ses çıkıyor:

‘‘Kıbrıs planını kabul edilmez görüyoruz. Biz Kıbrıslı Türkler;

- Türklerin ellerinden toprakların önemli bir kısmının alınmasını;

- Bu topraklara 70 bin kadar Rum'un yerleştirilmesini,

- Türk tarafına Rum göçünün serbest bırakılmasını,

- 1974 sonrasında adaya yerleşen Türklerden 35 bininin Türkiye'ye gönderilmek istenmesini,

- Buna karşılık 1974 sonrası adaya Rusya'dan getirilen Rumlara dokunulmamasını,

- Planı kabul ettiği takdirde Türkiye'ye Kopenhag'da tarih verileceğinin ima edilmesini kınıyoruz. Bu plana karşı çıkacağımızı ve Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş'ın arkasında olduğumuzu vurguluyoruz.’’

Konya'yı boğdular


BİR zamanlar sessiz ve sakin olan güzel şehrimiz Konya özellikle son iki yıldır denetimsizlik ve üç tane aşağılık kompleksli yaratık yüzünden Türkiye'nin en gürültülü yeri haline gelmiştir. Birçok aracın egzosu açılarak özellikle gürültü yapacak hale getirilmiştir. Ayrıca motosikletlerin yarısından çoğunun plakası, %99'unda da ehliyet yoktur. Mevlana'nın kenti bunlara teslim edilemez. Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'ne defalarca başvurdum ayrıca mahalli gazetelerde konuyla ilgili yazılar yazdım ama hiç ilgilenen olmadı. Meram Yeni Yol ve Kerkük Caddesi sakinleri olarak Konya'nın bunlardan temizlenmesini istiyoruz.

Deniz AŞKIN-KONYA

GATA'ya yakışmadı


BİLKENT'te çok değerli bir arazi üzerinde oluşturulan ve TSK Rehabilitasyon Merkezi'nin yanında yer alan GATA Ormanı, bazı bölgelerin hiç ağaçlandırılmaması ve dikilen fidanların çoğunun kurumaya bırakılması nedeniyle hızla bakımsız bir tarlaya dönüşme yolundadır. GATA ile birlikte aynı bölgede oluşturulan TSK Ankara Garnizonu Hatıra Ormanı'nın nasıl geliştiğine bir bakar mısınız? Ağaçlandırma konusundaki duyarlılığı bilinen TSK'nın, GATA yüzünden hak etmediği bir olumsuz imaja neden olunmamalıdır.

Nesrin ÖZTÜRK-ANKARA

Tıraşoğlu Holding


BEYLİKDÜZÜ'ndeki belde belediyelerinden Kavaklı'da jandarma büyük bir yolsuzluk operasyonu yürütüyor. Belediyede oyun içinde oyun oynayan Ordu-Giresun kökenli olan ANAP'lı Orhan Tıraşoğlu önceki gün yakalandı. Arsa komisyoncusu iken 1994'te belde olan Kavaklı'ya başkan seçilen becerikli başkan, kardeşleri ve aile fertleriyle her türlü rant için 'vakıf'laştığı, bölgede yapılan binlerce konuttan en az 400’ünün sahibi oldukları; lokanta, büfe, çay bahçesi ve taksi duraklarının ihalelerine fesat karıştırdıkları iddia ediliyor. Ayrıca Tıraşoğlu'nun, belediye meclisinde çoğunluğu sağlayabilmek için ANAP'lı encümen üyeleri Murat Üretir, Yusuf Toraman ve Şenel Turan'ı sahte belgelerle istifa ettirdiği de belirtiliyor. Bugüne kadar, başkanın kardeşiErol Tıraşoğlu ile 8 adamı, tutuklandı. Bazı belediye görevlileri ile jandarma yüzbaşısı Mustafa Şimşek gözaltına alındı. Bir kamyonet dolusu evrak ve bilgisayar kayıtları Esenyurt Jandarma Komutanlığı'nda inceleniyor.

Biliyor musunuz


AKP'ye geçen eski ANAP’lı Erkan Mumcu ile birlikte hareket eden eski Eminönü Belediye Başkanı Ahmet Çetinsaya'nın, merkez valisi iken bir dönem protokol müdürlüğünü yapan; daha sonra Kocaeli Valiliği'ne atanan, ancak 28 Şubat kararlarından yeniden merkeze alınan Memduh Oğuz'un şimdi de İstanbul Valiliği'ne aday adayları arasında isminin geçtiğini...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN YORUMU


‘‘Transfer oldu diye herkese satılık damgası vurmayalım. En sevdiğimiz, bayılarak izlediğimiz başka takımın futbolcuları, bir gecede bizim takıma gelip forma öpünce oluyor da, gazeteci gazetesini değiştirince mi olmuyor?’’

(Ali Atıf Bir- TEMPO dergisi)

MESAJ


TÜRKBANK'la ilgili olarak ‘Bir Çınar Nasıl Kuruyor' (19.11.2002) yazınızı ilgi ile okudum. Şahsımla ilgili olarak yönetim kuruluna giriş tarihim konusunda size yanlış bilgi verildiğini gördüm. Ben Türkbank'ın yönetim kuruluna 1995'te değil, 1997 Haziran ayında TMSF döneminde atandım ve sözü edilen kredi dosyalarında imzam yoktur.

Tanju POLATKAN

ACİL
Eylem Planı aslında TRT'yi mali açıdan boğarak acilen boyunduruk altına alma, borazanlaştırma, eritme, tüketme, ilkelerinden vazgeçirme planıdır. Bu oyun bozulacaktır. Bu ülkenin aydınlık insanları, bu oyunun sahnelenmesine izin vermeyecekler.

HABERSEN (Kesk)

BÜYÜKŞEHİR'in Zabıta Müdürlüğü ekipleri, kentsel tasarım planlarına aykırı izinsiz dikilen reklam panolarını söküyormuş... Çirkinliğe neden izinli dikilenlerin de sökülmesi gerek. İstiklal ve Halasgargazi Caddeleri'ndeki çirkinliğe de dikkat...
Yazının Devamını Oku

AKP'ye oy verdiğim için elim kırılsın

27 Kasım 2002
<B>AKP</B> iktidarına yazıklar olsun! Dar gelirli vatandaşın, işsizlerin, varoşların oylarıyla iktidara gelin, sonra da Hilton'da iftar yapın... Biz size Hilton'da iftar yapın, namaz kılın diye mi oy verdik?

Ben dahil size oy verenlerin eli kırılsın!

Hanife GÜLÇELİK

LAİKLİK
dinsizlik demek değil, her inançta olan insana eşit mesafede adil bir sistem demektir. Unutmayalım ki, devlet laiktir, birey değil. Kişi Hıristiyan, Müslüman, Musevi, Ermeni, ateist, Budist, komünist olabilir. Devlet bütün bunlara eşit mesafede ve adil olması için laiktir. Laiklik bu demektir. Bunu bilerek topluma karşı görevinizi yapmalısınız.

Mehmet YILDIRIM

Emekli öğretmen-ANKARA

AKP
kabinesinin ömrü ne kadar sürecektir? Bize kalırsa bu kadroyla AKP iktidarının dayanabileceği süre 6 ay veya azami bir yıldır diye düşünüyoruz. Çünkü açıkçasını isterseniz AKP kabinesine bir türlü güvenemiyoruz. Acaba Atatürk Cumhuriyeti'ni bir İran veya bir S.Arabistan yapabilirler mi diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

AKP, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldıracak mıdır?

Yakında sinemamızda, bekleyip göreceğiz.

İsmet AKSAN

Friedrichshafen-ALMANYA


Türkiye'nin Irak'a karşı miting ayıbı


DÜNYADA başta Amerika olmak üzere birçok ülkede milyonlarca kişi, Irak'taki savaşa hayır demek için yürüdü. Londra'da 300 bin kişilik gösteriye karşın Türkiye'de 3 bin kişilik bir gösteri bile yapılmadı. Küçük öğrenci gruplarının gösterisine ise polis müdahale ediyor. Sosyal Demokrasi Vakfı, pazar günü 12.00'de İstanbul Çağlayan Meydanı'nda barış istemini dile getiren bir yürüyüş ve ardından miting yapacak. Çağrıda şöyle deniliyor: ‘‘Unutmayın, onlara 'Irak' ama bize yakın! Irak'a karşı son 12 yıldır BM ambargosu uygulanıyor. Sonuç ortada; bugüne dek 567 bin Iraklı çocuk ambargonun doğurduğu nedenler yüzünden öldü. Bombardımanlarda seyreltilmiş uranyım kullanıldığı için binlerce çocuk sakat yoğuyor, yetişkinler arasında kansere yakalanma oranı artıyor. Dünyada askeri harcamalara ayrılan pay 1 trilyon dolar. Türkiye hükümetinden savaşa girmemesini, hava sahasını ve İncirlik Üssü'nü ABD'nin ölüm silahlarına açmamasını istiyoruz.’’

Takke düştü kel göründü


AKP'yi dün Meclis'te gördünüz, gövdesi büyük, hantal bir yapısı var; toparlanamıyor.

CHP'nin tecrübeli grubu karşısında acemi ve suskun kaldılar.

Tecrübeli Baykal konuştukça ne yapacaklarını şaşırdılar; sanki söylenenleri ilk defa duymuş gibiydiler.

Laf bile atamadılar.

Silkelendiler.

Anayasa değişikliği konusundaki niyetlerinin açığa çıkması konusunda yanıt veremediler; uzlaşırız demek zorunda kaldılar.

Daha önce söyledikleri ile programlarında takıyyecilik yaptıkları bir kez daha ortaya çıktı. Gül kendilerinin de cevap vereceklerini söylemek zorunda kaldı.

Parlamentoda böyle manzaraları daha çok göreceğiz.

Biliyor musunuz?


AKP Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz'ın, SBF'yi bitirdikten sonra okula poturlu ve sakallı gittiği için resim çektirmediğini ve lisedeki resmini yıllığa koydurduğunu...

- ÇEVRE Bakanlığı'na getirilen AKP Rize Milletvekili İmdat Sütlüoğlu'nun, iki dönem önce Ardeşen Belediye Başkanlığı'na seçilirken, hane hane fotoğraf çektirip bunları armağan ettiğini, tüm evlerin bu resimlerle süslü olduğunu...

TPIC'de ANAP oyunu

HABUR'
da TPAO'ya bağlı petrol alım şirketi TPİC'de çalışan 14 işçiye, AKP iktidarı kurulmadan önce ANAP bakın neler yapmış:

‘‘Seçimlerin ertesi günü Ramazan arifesinde (5 Kasım) hiçbir bildirim yapılmadan iş akdimiz feshedildi. Şirket Türkiye'nin en fazla kár eden kurumlarından biridir. Ancak zarar ediyor diyerek çıkarılan bizlerin yerine 6 ve 14 Kasım günlerinde yeni personel alınmıştır. Mevcut emekli personel ve işe alınan kişilerin tümünün ANAP'la bağlantıları olan (Eski ANAP Belediye Başkanı ya da ANAP Çankaya İlçe Yönetim Kurulu üyeleri) olduğu görülecektir. Eğer şirket zarar ediyorsa niye yeni eleman alınıyor? Kötü niyetli yöneticilerin bize yaptığı kötülüğün giderilmesini istiyoruz.

MESAJ


YEŞİLKÖY Muhtarı Bülent Yurtsever'den: Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde kalan yerlerin mülk sahipleri, diğer mükelleflere göre iki kat vergi ödüyorlar; yani 100 milyon ilçeye, 100 milyon da Büyükşehir'e... Bu eşitlik ilkesine aykırı değil midir?

BAKIRKÖY Belediye Başkanı Ahmet Bahadırlı, Zeytinlik Mahallesi'ndeki parkta oynanan türlü oyunlar üzerine bu alana sahip çıkacağını ve burayı kamulaştıracağına dair söz vermişti. Başkan bu sözünü yerine getirmesi yolunda icraatını bekliyoruz.

Zeytinlik Mahallesi sakinleri
Yazının Devamını Oku

Ustalar ‘mağdur’ oyununu çok güzel oynuyor

26 Kasım 2002
<B>CHP </B>İstanbul 1. bölge 12. sıra adayı <B>Mehmet Bölük,</B> <B>‘‘AB kapılarında bir sanık!’’ </B>başlıklı yeni açıklamasını gazete ve TV'lere göndermiş... Gene ilginç bir çalışma... ‘‘AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, 1994'ten bu yana projelerini başarıyla uyguluyorlar’’ diye başlayan yazı şöyle devam ediyor:

‘‘1994 yılında halkın %25'inin oyu ile belediye başkanı seçilen Erdoğan, 4,5 yıllık yönetimi süresince yapılan yolsuzluklar ve irticai faaliyetler ile İstanbul'a damgasını vurdu. Ama o ve arkadaşları; ‘‘Adam bir şiir okudu mahkum oldu. Önünü kesmek için cezaevine soktular’’ senaryosunu öne çıkartarak yolsuzlukları ve irticai faaliyetleri gizlemeyi başardılar.

Ustalıkla oynadıkları ‘mağdur' rolü ile halkın duygularını sömürdüler.

1994'te İstanbul halkının %25'inin oyunu alarak ülke yönetimini ele geçirdi. Parti kurucusu ve milletvekili olmayacağını bile bile parti kurup milletvekili adayı olması, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 6 aylık süre sonunda sadece kurucu üyelikten istifa ederek genel başkanlıkta ısrar etmesi, genel başkanlığı tartışılırken AB ülkelerine turlar düzenlemesi, 'Bir ay içinde Anayasa'nın 109. maddesini değiştireceğiz' söylemleri, Erdoğan ve arkadaşlarının 1994'ten bu yana başarı ile uyguladıkları ‘Takıyye ve mağduriyete dayalı istismar ve gerilim projesi'nin devamıdır.’’

AKP'nin parlamentoya taşıdığı 'yolsuzluk sanığı' milletvekilleri İdris Naim Şahin (İstanbul), Mehmet Mustafa Açıkalın (İstanbul), Akif Gülle (Amasya), Hilmi Güler (Ordu), Adem Baştürk (Kayseri), Hüseyin Besli (İstanbul), Mikail Arslan (Kırşehir), Zülfi Demirağ (Elazığ); Mustafa Alıcalı (Erzurum) ve Selami Uzun'un (Sıvas) adlarını sıralayan Mehmet Bölük daha sonra ‘‘İstanbul halkının Belediye kanalıyla finanse ettiği toplantıları unutmadık’’ diyerek şunları anlatıyor:

HARCAMALARI KİM ÖDEDİ

- Erdoğan,
merkezi Mısır'daki 'Müslüman Kardeşler Örgütü' temsilcilerini İstanbul'da Holiday Inn Oteli'nde ağırladı; harcamalar Belediye şirketlerinden Ulaşım A.Ş. tarafından karşılandı.

- Erdoğan'ın düzenlediği 'İstanbul'da Müslüman Topluluklar Birliği Konferansı'nda açış konuşmasını Erbakan yaptı, delegelerin Eresin Oteli'ndeki 180 bin dolar tutarındaki faturalarını İGDAŞ ödedi.

- 'Uluslararası İslam Birliği Konferansı'nın 1997'deki toplantılarının masrafları yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce karşılandı.

- Erdoğan Belediye Başkanı seçildiğinde 25 bin öğrenciye burs verdi; bu öğrencilerinden 3 bin kadarı Irak, İran, Pakistan, Bangladeş, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri gibi yabancı uyruklu öğrencilerdi. Yapılan soruşturma ve incelemeler sonucunda İranlı öğrencilerin 21'inin İran gizli servisi ajanı olduğu ortaya çıktı.

- MGK tarafından irticai faaliyetleri nedeniyle TSK ile ilgileri kesilen 58 subay ve astsubaya belediye kadrolarında yer verdi.

- Atatürk'e hakaret ettiği için kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla hüküm giymiş kişilere sahiplenildi. Camilerde Atatürk düşmanlığı yapan imamlardan, sözde bilim adamlarına kadar birçok kişi belediyeye işe alındı. Erdoğan'ın danışmanı Atatürk'e hakaretten 1.5 yıl hüküm giymiş Prof. İhsan Süreyya Sırma da bu kişilerden biriydi.

BÜYÜKELÇİLERE ÇAĞRI

Bölük, Ankara'
daki büyükelçilere de sesleniyor:

‘‘Erdoğan'ın servetinin hesabını veremediği için Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde; belediye başkanlığı dönemindeki yolsuzluklar nedeniyle ne de İstanbul ceza mahkemelerinde Akbil, Albayrak, Haliç, Merter bina, Billboard davalarından yargılandığını biliyor musunuz? Hakkında bu kadar çok yolsuzluk davası bir kişi parti başkanı olabilir mi? İktidar olabilir mi?

AKP'nin tek başına iktidarken; özellikle de Adalet Bakanlığı ellerinde iken, Erdoğan ve birçok yandaşı milletvekili ve hatta 4'ü bakanken, yolsuzluk dava ve sorgulamaları bağımsız olarak sürdürülebilir mi?’’

CHP Genel Merkezi'nden Bölük'e kızanlar hálá var mı?

Çiftçiyi unutmayın


TÜRKİYE'nin 52 ilinde çiftçimizin hakkı olan Doğrudan Gelir Desteği çerçevesinde, 3 Kasım seçimlerine kadar ödeme yapılmıştır. Bütçede bu ödemelere yönelik fon olmasına rağmen ödemeler kesilmiştir. Tarım Bakanı'nın bu 52 ili seçerken gösterdiği siyasi tutum, halkımız tarafından gereken cevabı almıştır. Şimdi ise geri kalan 29 ilin çiftçisi cezalandırılmaya çalışılmaktadır. Bu konuya ilgi gösterilmesini istiyoruz.

Muharrem ERENSOY ÇANAKKALE

Sözünüzü tutunuz


YENİ TBMM üyelerinin başta Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal olmak üzere seçim meydanlarında ‘‘Milletvekili dokunulmazlığını kaldıracağız’’ yolundaki vaatleri hasıraltı edilmek isteniyor. Bu tutuma karşı koymanın bir vatandaşlık görevi olduğuna inanıyoruz. Bu inançla;

Sözünüzü tutunuz!

Milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmalıdır.

Yeni TBMM üyeleri, liderleriyle birlikte seçim meydanlarında ‘‘Milletvekili dokunulmazlığını kaldıracağız’’ diye vatandaşlara söz verdiler.

TBMM çalışmaya başladı; hükümet kuruldu.

Şimdi milletçe dokunulmazlığın kaldırılmasnı bekliyoruz!

TBMM'nin yeni üyeleri lütfen sözünüzü tutunuz.

Prof. Dr. Vural Savaş Mustafa Kemal Derneği Akademik Konsey 2. Başkanı

Kargolar bizi üzüyor


ULUSOY firmasının kargo taşımacılığını terketmesinden sonra aynı mekanlarda yeni isimle Cargo&Cargo hizmet vermeye başladı. Ankara'da okuyan kızım arıza yapan telefonunu Söğütözü Ulusoy bünyesindeki firmaya İstanbul'a ulaştırılmak üzere teslim ediyor. İlgili şube yetkilileri 'biz poşete koyarız' diyerek kapalı kutuyu teslim alıyorlar. Adrese teslim edilmesi gereken poşet, İstanbul Kozyatağı şubesi görevlilerince şaibeli bir şekilde apartman görevlisine bırakılıyor. Kapalı poşet bize ulaştığında içinden cep telefonu çıkmayınca, firma yetkililerini aradık. Bir aydır beklememize rağmen çözüm bulunamadı. Bize söylenen ‘‘Başınızın çaresine bakın, ne biliyorsanız onu yapın’’ oldu.

Doç.Dr.Enver TÖRE-İSTANBUL

Biliyor musunuz?..


BAŞBAKANLIK Teftiş Kurulu Başkanı Osman Nuri Oduncu'nun by-pass ameliyatı sonrasındaki nekahat dönemini yoğun sigara içmesi nedeniyle ağır geçirdiğini...

DENİZLİ Valisi Yusuf Ziya Göksu'nun Ankara Valiliği'ne atanacağı söylentilerinin ortaya atıldığını... Emniyet Genel Müdürlüğü'ne de, Edirne eski Valisi Mehmet Canseven'in atanacağı söylentilerinin kulislerde ağırlık kazandığını...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

‘Kırat’ nereye kime koşuyor

24 Kasım 2002
<B>DYP'</B>nin son genel idare kurulu toplantısında kıyamet koptu. Bir siyasi partinin en yüksek organında bu kadar <B>'çirkin' </B>söz ve sataşmalar yaşanmamıştı. Bazı üyeler Çiller'i istifaya çağırırken; DYP Lideri onlara ‘‘Hep beraber istifa çağrısı’’ ile karşılık verdi. Hasan Ekinci ile İsmet Attila neredeyse birbirlerinin üzerine yürüyeceklerdi. Bir GİK üyesi toplantıyı terk ederken, arkasından ‘‘Nereye gidiyorsun?’’ diye seslenenlere ‘‘Cehenneme, DYP'yi bekliyorum’’ dedi.

Çiller'in genel başkan adaylığını koymayacağını açıklamasından sonra liderlik için başlayan mücadelenin öndeki bir ismi Mehmet Ağar... Ankara'da Ağar rüzgárı esiyor adeta.

14-15 Aralık'taki DYP Büyük Kongresi öncesinde il başkanları, Ankara İl Başkanı'nın iftarında bir araya geldiler. 28 il başkanı, partiye genel başkan bulmak için ortak hareket edecekler. Genel başkanlık için Mehmet Ağar'ın ismini ortaya atanlar, ‘Susurluk Skandalı’ndan rahatsızlık duyuyorlar.

Ama şunu da söyleyenler var:

‘‘Ağar'ın rüzgárını kesemezler; o da Tayyip gibi halka yakın birisi; herkesle barışık... Yalnız kongre arifesinde yanına sokulan bazı isimlere karşı, partiyi yeniden yapılandırmaya çalışan teşkilatlarda tepki var. Geçmişte Çiller'i yanlış yönlendirenlerin, şimdi Ağar'ın yanında saf tutmaları neyi değiştirebilir ki?.. Çünkü ekiple vitrin önemlidir.’’

AĞAR RÜZGÁRI

Büyük bir ilin parti başkanı şöyle konuşuyor:

‘‘DYP'nin sağda yeniden yapılanması için köklü bir değişime uğraması gerekiyor. Hatta gerekiyorsa 'kırat' amblemi bile değiştirilmeli... Biz hep defans partisi olduk; ANAP gibi hücum partisi olamadık. Bizim akılda kalmış hiçbir söylemimiz yok. ANAP'ın hiç olmazsa AB konusunda kamuoyuna mal olmuş mesajları var. Yani iki parti ayrı olacaksa, bizim işimiz ANAP'a göre daha zor. Onun için kitle partisini temsil edebilecek herkesi kucaklayabilecek liberal-muhafazakár bir lider ortaya çıkarmamız lazım.

Genel başkanlık mücadelesinde kimler sahneye çıkabilir?

- Tansu Çiller!

- Hürriyet'te yazıldığı gibi Baykal taktiği uyguluyor. Yani önce gidecek, sonra yeniden gelmek isteyecek.

- Ağar ne yapabilir?

- İsmi en güçlü aday. Çünkü DYP'de tek milletvekili. İki kez seçilip geldi; hem de DYP'ye Çiller'e rağmen döndü. Partisini de tek başına Meclis'te temsil ediyor olması çok önemli.

KESİCİ VE BAYAR

- İlhan Kesici...

- Nedense kendisini hep gizledi, kritik zamanlarda ortaya çıkıyor. Mücadele etmek için 'fanus'tan çıkması gerekiyor.

- Ufuk Söylemez...

- Çiller'in sağ kolu olduğu için şansı zayıf. Çünkü, o bunu reddetse de herkes ona 'emanetçi' diye bakacak.

- M. Ali Bayar...

- DTP'de dursaydı şimdi bu kongrede şansı olabilirdi. DYP'ye aday olarak giderken kavgalı gitti; ekibi dağılma sürecine girdi.

Çelik’ten Jet Fadıl açıklaması


‘FADIL'ın vekili nasıl bakan oldu’ (21.11.2002) başlıklı yazımız üzerine Kültür Bakanı Doç. Hüseyin Çelik açıklama gönderdi. ‘‘Ben Fadıl'ın vekili değil, milletin vekiliyim. Bu yakıştırmayı çirkin buluyorum’’ diyen Çelik özetle şunları söylüyor:

‘‘Ailemin bir tarafının Siirtli olduğu doğrudur. Fadıl Akgündüz'ü 1987'den beri tanırım. Ancak iddia ettiğiniz gibi İstanbul'da kendisiyle birlikte sürücü kursu açtığım doğru değildir. (1999) DYP'den adaylığımın söz konusu olduğu günlerde Sayın Akgündüz'ün düzenlediği bazı toplantılara katıldım. Bu dönemde birçok siyasi partinin genel başkanları da katıldı. İmza otomobilinin tanıtımının yapıldığı törende konuşmacılardan birisi de Hüseyin Çelik'ti diyorsunuz. Ben o törene davetli olarak birçok politikacı gibi sadece katıldım. Akgündüz'ü son seçimde milletvekili adayı olmasını teşvik etme ve destekleme iddiası yalan değil, aynı zamanda komiktir.

Ben babamla da, kardeşlerimle de iftihar ediyorum. Beni öğrenmek istiyorsanız www.huseyincelik.net. adresine bakabilirsiniz. (Millet-ümmet konusunda ne düşündüğünü de öğrenebilirsiniz. Y.B.) Rusya'ya milletvekilliğim esnasında bir sefer gittim; gittiğim yer de Başkurdistan'ın başkenti Ufa şehriydi. Bazı yetkililerle görüştüm ve Türk Lisesi'nin diploma töreninde bulundum. Sayın Bayer, yoksa KGB ajanlarıyla görüştüğüme dair sizde bir bilgi mi var? Bu tür sorularla nereye varmaya çalışıyorsunuz? İsviçre'ye ilk defa 1989'da bilimsel araştırmalarım için gittim; bir de milletvekili iken Turizm Bakanlığı'nın görevlendirmesi üzerine eski KİT Komisyonu Başkanı Sayın Birkan Erdal'la Turizm Şûrası'na katıldık. İsviçre'de Fadıl Bey'le görüşme bir yana, telefonla bile görüşmüş değilim.’’

Çelik, Fadıl'ın vekili deyince niye bu kadar endişelendiyor? 1999 seçimlerinde Akgündüz'ün kimlere 'destek' olduğunu, sadece DYP'liler değil dünya álem biliyor. Akgündüz'ün kiraladığı uçaklarla iftar yemeklerine biz gitmedik.

Kutlu olsun


ÖĞRENCİ velilerinden altın gibi hediye almayanlar, velilerden istedikleri yardım paraları kursağından geçmeyenler, dergicilerden komisyon almayanlar, karne paralarını hiç etmeyenler, astronomik ücretlerle özel ders peşinde koşmayanlar, görevini yürütürken Atatürk ilke ve inkılaplarının yılmaz bekçiliğinden ödün vermeyenler...

24 Kasım Öğretmenler Günü'nüz kutlu olsun.

(Demet Parkı'nda bir yıldır hiçbir karşılık gözetmeden Demet ve Yenimahallelilere her sabah spor yaptıran değerli hocamız Yücel Kılıçaslan'ın Öğretmenler Günü'nü kutluyoruz.

Gülay ÖZGÜR ANKARA)


Biliyor musunuz?


ECEVİT hükümetinin Dışişleri Bakanı Prof. Şükrü Sina Gürel'in, Hürriyet'e geçen Yalçın Doğan'ın Cumhuriyet'teki eski köşesinde günlük yazılarına başlayacağını...

Biliyor musunuz?

Evren Paşam’a


1994'te Kıbrıs'ta savaşan bir subaydan:

Doğru söylüyorsunuz, gerçekten karşımızda Rum muhafızları vardı; onları ezdik geçtik. Asıl Rum birlikleri ile karşı karşıya kaldığımız zaman Yeşil Hat'ta bize verilen sınırların çok ötesine geçmiş olduk. Burada emir-komuta bir zafiyet gösterdi; o nedenle bize verilen sınırların çok ötesine geçtik. Maraş bölgesi, bize verilen harp planlarında yer almıyordu. İlk kez gerçekleri ortaya koyan bir general olarak Sayın Evren'i kutluyorum. Ne yazık ki Ecevit bir askerden daha militarist davranarak, Türk halkının geleceğini engellemek istiyor. Bu savaşın filmi yapılmalıdır.
Yazının Devamını Oku

Sağlık'ta hırs küpü bir bakan

23 Kasım 2002
<B>PROF. Recep Akdağ, Erzurum Atatürk Üniversitesi'</B>nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı... Babası eski MSP milletvekili olan Akdağ, üniversite çevrelerinde 'zeki' biri olarak tanınıyor. AKP'den gelen teklif üzerine Erzurum 1. sıradan aday gösteriliyor; hatta iktidar olunduğunda kendisine bakanlık sözü veriliyor. Evlendikten sonra lise mezunu olan eşini okutmuyor. Prof. Akdağ, eşinin çarşaflı olmadığını iddia ediyor. ‘‘Hatta öğleden sonra makama gelecek’’ diyor. Türbanlı olduğunu söylüyor. Gayet kibar bir şekilde ‘‘Yalçın Bey, benim hakkımda sizi yanlış bilgilendiriyorlar’’ diyor.

Akdağ üç yıl önce profesör olmuş. ‘‘Üniversite lojmanlarında oturuyorum... (Çarşaf için) Böyle bir şey mümkün olur mu?’’ diyor.

Peki neden hakkınızda bu kadar iddia ortaya atılıyor?

Adaylığımız kesinleşti; hemen bunlar ortaya çıktı. Üç ay içinde hızla yükseldik. Hamdolsun kafamızda çok ciddi sağlık projeleri vardır; Genel Merkez'in AR-GE'sinden başka bir grup arkadaşla yoğun şekilde çalışıyoruz. Emin olun günde 3 saat uyuyorum. Bu nedenle çok heyecanlıyım. Yapmayı düşündüğümüz ve yapacağımız işlerle halkın sağlık sorunlarını büyük ölçüde halledeceğiz. (Bu arada CNN Türk'te altyazı ile geçen 'sağlık kuruluşlarının tek çatı altında toplanacağı' haberini aktarıyoruz kendisine.) İşte görüyorsunuz; bundan başka genel sağlık sigortası, aile doktorluğu, hastaların hekimlerini seçme özgürlüğü... Bunları bir yıl sonra görüşelim.

Menzil Şeyhi...

Bunlar bize neden yakıştırıldı; biz müteddiyyin bir aileyiz, bize dışardan bakan birileri bunlar dindar bir aile diyebilir, doğrudur. Ama eşim ve çocuklarım aydın insanlardır. Biraz hızla yükselince rahatsız oluyor insanlar.

'Menzil Şeyhi ile ilişkim yok' dediğinizi yazabilir miyim?

Rahatça yazabilirsiniz. Sosyal yönüm çok güçlüdür; herkesle görüşürüm, herkese yakınım. Ama bu, şu kimdir, hangi gruptandır diye bakmam, araştırmam. Bu nedenle şu bu insanlarla görüldü denilebilir. Öyle insanlar da bu ülkede yaşıyor. Organize bir birlikteliğim olamaz. Benim hekimliğimle insanlığımla ilgili bir şeyi ayırma şansım olamaz. Ben hipokrat yemini etmiş bir kişiyim.

İHALELERE GÖZALTI

İspirli
olduğunu; 3'ü erkek, 2'si kız beş çocuğu bulunduğunu, bir oğlunun İstanbul Fen Lisesi'nde okuduğunu, bir diğerinin de Fen Lisesi'ne girmek üzere iddialı şekilde hazırlandığını ve Türkiye'de ilk 10'da başarı göstereceğini anlatıyor Akdağ... Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın, çocuk doktoru olan Filiz Hanım'ın Erzurum'da kendisinin hocası olduğunu anlatırken kendisine ‘‘Sağlık Bakanlığı'nda seçim arifesinde yapılan ihaleleri iptal edecek misiniz?’’ diyoruz; ‘‘Hepsini araştırıyorum, henüz brifing almadım’’ diyor.

Siz de Osman Durmuş gibi vakıf kuracak mısınız?

Yalçın
Bey bizi icraatlarımızla izleyiniz lütfen.

(Bakan'la görüştükten sonra iki okurumuzdan telefondan geldi. Sir okurumuz üniversite lojmanına taşınıncaya kadar Bakan'ın eşinin çarşaflı olduğunu söyledi. Akdağ ailesi Ankara'ya geldiklerinde 250 kişilik Ankara TEDAŞ Misafirhanesi'nde kalmaya başlamış. Lojmanda çarşamba akşamı Bakan'ın eşini gören bir okurumuz ise 'Bu hanımefendi misafirhanede herkesin dikkatini çekti; üzerindeki daha kapalı ve çarşafa benziyordu. Yani Bülent Arınç'ın eşi gibi değildi' diyor.)

Siyasal İslam istismar edildi


MURAT Karayalçın'ın SHP'si seçimlere katılamadı; sol partilerle bir ittifak oluşturulamadı. Bu süreçte iki konunun çalışması yapılmış... Biri yoksulluk nasıl yenilenebilir; ikincisi devlet yeniden nasıl yapılandırılabilir? Karayalçın şöyle diyor:

‘‘Türkiye, eşdeğerli kavramlar olan eşitlik-özgürlük üzerinde dengeyi kaybetmiş; eşitlik geri planda kalmış. DPT'nin bir çalışmasında Türkiye nüfusunun %13'ü beslenme standardının, %24.4'ü de tüketim kalıbının altında yaşıyor. 15 milyon yurttaş günde 1 dolarla 2 dolar arasında bir gelirle gereksinimlerini karşılayabiliyor. Bunun üzerine yoksulluğu yenmek üzere 3 yıllık bir proje çalışması yaptık. İki ayağın ilki; Yoksullukla Savaşım Etkinlikleri için yeni bir örgüt ve yapılanma modeli; ikincisi de devlet bütçesi kapsamındaki Yoksullukla Savaşım Bütçesi'dir. Yeni örgütlenmenin omurgasını 'Toplumsal Dayanışma Kurumu'(TDK) oluşturmaktadır.

Refah, FP ve AKP bunu varoşlarda yaptı; onlara belediye bütçelerinden milyon dolarlar akıttılar.

Evet gerektiğinde onur kırıcı şekilde yardımlar yaptılar; muhtarlıklardan, okul müdürlerinden ve cami imamlarından belge istediler; insanları teşhir edip kendilerine muhtaç bıraktılar. Siyasi bir hegamonya kurdular; siyasal İslam'ı istismar ettiler. Solu varoşlardan sildiler. Bizim düşündüğümüz kurum daha açık; öyle Fak-Fuk-Fon gibi değil, daha farklı. Biz STÖ'yü de katıyoruz. Üç yıl sürecek bu programın yıllık maliyeti 5.3 milyar dolardır. Üç yıl gibi tahammül edilmez dönemden sonra yatırımlar başlayacaktır. Bu projeyi, yapıcı bir muhalefet anlayışı içinde, hükümetin uygulaması için öneriyorum.

Tüzmen'in yıldızları inekleri ve köpekleri


DIŞ ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, dün telefonla görüşürken çok heyecanlıydı. Daha önce müsteşar olarak görev yaptığı kuruma bu kez bakan olarak dönen Tüzmen, üç yıl içinde 30'lar seviyesindeki ihracatı 50 milyar dolara çıkarmayı hedeflemiş; ‘‘Artık kriz yaşamak istiyoruz. Bunun için de dünya fiyatlarıyla girdi sağlamamız gerekiyor’’ diyor. ‘‘Devlet memuru değil, risk alan memur istiyorum’’ diyen Tüzmen mevcut ekonomiyi şöyle tanımlıyor:

‘‘1- Otomotiv ve bilişim gibi yıldızlar; 2- Tekstil gibi nakit ineği (cash cow'lar) ve 3- KİT'ler gibi etle beslendiği halde ise havlayan köpekler...’’

Biliyor musunuz?


VECDİ Gönül'ün Sayıştay'ında denetçi olarak görev yapan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde denetlemelerde bulunan Fahrettin Poyraz'ın AKP Bilecik Milletvekili seçildiğini...

ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ve kardeşlerinin büyük ortağı olduğu Beyazıt'taki ünlü 'Beyaz Saray İş Merkezi'nin yıkılarak yerine iki yıldan beri yapımı süren otelin İstanbul'un sayılı otellerinen biri olacağı ve bir yıl sonra hizmete gireceğini...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Názım’ın mezarını getirilme zamanı

22 Kasım 2002
<b>GAZETECİ-</B>Yazar <B>Orhan Karaveli'</B>nin <B>‘‘Tanıdığım Názım Hikmet’’ </B><I>(Pergamon Yayını)</I> kitabı dün çıktı.Názım'ı tanımak isteyenler için başlı başına belgelere dayalı ayrıntılı bir çalışma.

Karaveli, Názım'la konuşan son Türk gazetecisi. Bu nedenle kitabını, Moskova'ya birlikte gittiği merhum Ömer Sami Coşar'a ithaf ediyor.

Názım Hikmet'le ilgili birçok bilinmez ortaya çıkıyor. Örneğin; Atatürk'ün ‘‘... Başını yakmaya çalışıyorlar. Ben tanırım, mert oğlandır o’’, İnönü'nün ‘‘Názım'ın hapiste olmasına canım yanıyor’’ dediğini; buna karşılık 1977'de MC hükümetinin Kültür Bakanı Prof. Rıfkı Danışman'ın ‘‘Názım Hikmet için anma töreni düzenlemek suçtur!..’’ diye konuştuğunu öğreniyoruz.

‘‘Çalkantılı bir tarih sürecinde yurtsever ama deneyimsiz bir şair delikanlı, işte bu müthiş hengamede yönünü bulmaya çalışmış ve Kurtuluş Savaşımıza katılmak amacıyla çıktığı çileli yolda kader onu komünizmin kábesine sürüklemiştir’’ diyen Karaevli şu öneride bulunuyor:

‘‘Şairin kemikleri, bir şiirindeki apaçık vasiyeti uyarınca 42 yıl önce bana bizzat yansıttığı ‘‘... öldüğüme yanmam da buralarda gömerler ona yanarım...’’ endişesi dikkate alınarak çok sevdiği Anadolusuna getirilmeli ve bir ‘‘köy mezarlığı’’nda toprağa verilmelidir. Bir 40 yıl daha beklemeden.’’

Bu hepimize düşen bir görev olmalı değil mi?

Neden öpmesinler

DÜNKÜ ‘‘AB ülkeleri bizi neden öpüyorlar’’
yazımıza karşı Londra'dan Dr. D.Turgay Altılar şu görüşleri iletiyor:

‘‘Avrupalı olmanın ortak özelliği analitik düşünmektir. Tayyip Erdoğan'ı neden bağırlarına bastıkları konusunda tüm sonuçlar onlara avantaj sağlıyor da ondan demek doğru olacaktır.

Merak etmeyecek kadar çok iyi tanıyorlar. O kadar ki dış politika deneyimsizliğini çok iyi biliyorlar, ağzından laf kapıp yeni açılımlar bulmaya çalışıyorlar.

Yol yakınken aklını çelip dış politika doğrularımızı değiştirmek istiyorlar.

AB'nin gelişme raporunda bahsi geçen şahsı benimsediklerini söylüyorlar. Çünkü, Anayasa Mahkemesi'nin olası genel başkanlıktan düşürmesi durumunda AB'ye sokmamak için yeni nedenleri olacak. Seçilen adamımıza hakkını vermiyorsunuz diyecek.

Ordu ile AKP arasındaki ince gerilimde AKP'ye destek verip o meşhur ‘‘ordu etkisi azalmalı’’ savlarını yerine getirmek istiyorlar. Bir aksilik olursa 'askerler istemedi' olacak.

'Müslüman demokratlar' kavramını tartışmaya açıp 'laiklik' prensibimizi sarsıyorlar. Biliyorlar ki, üzerine gidilirse böyle bir açılım bizim iç dengelerimizi bozar ama onların 'Hıristiyan demokrat' gibi ucube kavramlarına bizi yaklaştırır.

Erdoğan 'başrolde benim' diyor. Anayasa Mahkemesi'ne baskı oluşturuyor.

Benim bu konular arasında en üzüldüğüm nokta, bir Allah'ın kulunun ‘‘Bizim ulusal çatımız laikliktir, demokrasi dine bağlı tanımlanmaz, demokratın da dini kendisiyle Allah/Tanrı arasında özeldir, bir başkasını ilgilendirmez’’ demiyor olması.

Perşembenin gelişi

AKP'nin önderleri ‘‘gerginliği artırmanın gereği yok’’ diyor ama her şey lafta kalıyor. Alıştırarak kaşıyorlar. Ne yazık ki, gerçek yüzleri ortaya çıkıyor. Bir hafta olmadan testi çatladı.

TÜRBAN protokole giriyor; Bülent Arınç, Türkiye'yi kaşıyor. Devlet Bakanı Prof. Mehmet Aydın, ‘‘İnşallah türban sorunu kalkacak. Kaldıracağız demiyorum, kalkacak diyorum’’ diyor.

BİR okurumuzdan: Erdoğan ‘‘AGSP, AB ve Kıbrıs birbirine bağlıdır, üçü bir arada görüşülebilir’’ diyor. Çok yakında Ege sorununu da buna bağlarlarsa şaşmayın.

CUMHURİYET'te, Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Ankara Şubesi'nce önceki akşam Hilton'da verilen iftar yemeğinden sonra namaz yeri bulunmasına rağmen lobide 'toplu namaz' fotoğrafı yer alıyor.

ANTALYA'dan Ali Özdemir, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü Sosyal Tesisleri'ne oğlunun düğünü nedeniyle yer tahsisi yapılması için başvuruyor. Kendisine, AKP'nin iktidar olduğunu, sosyal tesislerin kapatılabileceğini, eğlencelerin yasaklanabileceğini, bu nedenle de bu tip düzenlemelere salon tahsisini durdurduklarını söylüyorlar. Özdemir, ‘‘Tepedekiler ne söylüyor, taban ne yapıyor? Antalya böyle olursa Anadolu'da neler olabilir; düşünmek bile istemiyorum’’ diye tepkisini dile getiriyor.

ALMAN hükümet sözcüsü ‘‘Bela Anda, Erdoğan-Schröder görüşmesinde Türkiye'deki Alman vakıf temsilcilerinin yargılanma sürecinin de ele alındığı, ancak gizlilik nedeniyle bu konuda daha başka bilgi veremeyeceğini belirtti’’ diyor. Kamuoyundan bir şeyler mi gizleniyor?

Olanlara niye şaşırıyoruz, perşembenin gelişi çarşambadan belli değil miydi?

Vekil yeminini değiştirin

ATATÜRK
ilke ve inkılaplarına uyulmayan bir ülkede, bu ilkelere uyacağım diye yalan yere neden yemin edilir?

Yakında Cumhurbaşkanı'nı, paşaları kara çarşaflı eşler de uğurlarsa şaşmayacağız. Tayyip Erdoğan'ın, milletvekillerini lojmanlardan kaçırtmasının nedeni işte bunlar.

Lütfen bu yemini değiştirin! Atatürk ilke ve inkılapları ile alay etmeyin.

E. SOYSAL-İSTANBUL

Biliyor musunuz

ANKARA Kebapçılar Derneği Başkanı AKP Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Özlek'in 5 eşi olduğunu...

ADAYLIĞI Kayseri'den Ankara'ya kaydırılan AKP Milletvekili Salih Kapusuz'un, Abdüllatif Şener'ın bakan, Bülent Arınç'ın da Meclis Başkanı olması nedeniyle partide 'nöbetçi' bırakıldığını...

ABDULLAH Gül ile Beşir Atalay, Haşim Kılıç ve Fehmi Koru'nun çok yakın arkadaş olduklarını, hatta bunlara 'Mahşerin dört atlısı' adı verildiğini; (Bir okurumuzdan) Ömer Çelik'in yazıldığı gibi aslında Marksist değil, 'radikal islamcı' olduğunu...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Fadıl’ın ‘vekili’ nasıl bakan oldu

21 Kasım 2002
<B>KÜLTÜR Bakanlığı'</B>na getirilen <B>Hüseyin Çelik,</B> <B>DYP </B>Van Milletvekili iken istifa edip <B>AKP </B>kurucuları arasında yer almıştı. Ailesinin bir tarafı Siirtli olan Çelik, 1999'da DYP'nin 'Jetpa'ya verdiği kontenjandan -2. sıra- parlamentoya girdi. Akgündüz'ün 2. milletvekili de, kendisinin bugün arasının alacak-verecek yüzünden açık olduğu Takiddin Yarayan.

Akgündüz, 1999 seçimlerinde DYP listelerinden başka adayları da 'her yönden' desteklemesine rağmen rağmen, DYP başarı gösterememişti. Bu arada Akgündüz'e, 'Bacı' diye anılan BTV satın aldırılmıştı.

Bugünün bakanı Çelik, İÜ Edebiyat Fakültesi mezunu... Van 100. Yıl Üniversitesi'nde edebiyat dersleri verdi.

İstanbul'da Akgündüz'le sürücü kursu açtılar. 'Jet Fadıl'ın İstanbul'da bazı kanalları kiralayarak 'İmza' otomobilinin büyük tanıtımını yaptığı törende konuşmacılarından biri de Hüseyin Çelik'ti...

İstanbul'da oturan Vanlı bir işadamı bunları bize anımsatırken, ‘‘Son seçimde de Fadıl Akgündüz'ün milletvekili adayı olmasını teşvik eden, destekleyen Çelik'tir’’ dedi.

DYP'NİN JETPA KONTENJANI

-
1999'da Jetpa ile yatıp kalkan DYP yönetimi bu seçimde de adaylarla parasal ilişkilere girdi değil mi?

-
DYP'nin çöküşünün altında yatan gerçeklerden birisi de budur. Sayın Çiller, Van'da halkın tanımadığı Sayın Çelik'i nereden tanıyor da listeye koyuyor? DYP'de 1999 ve şimdi satılan adaylık sıralarının hesabı ortaya çıkarılamıyorsa bu parti tarihin derinliklerine gömülmüş demektir.

- Nitekim DYP'nin GİK toplantısındaki Tansu Hanım ile üyeler arasında çok seviyesiz tartışmalar olmuş...

- Bilmiyorum. Siz bir de Fadıl Bey ile Tayyip Bey'in nereden tanıştıklara bakın. Beylikdüzü bölgesinde Jetpa'nın konutlarının yapımı başladığı sırada Tayyip Bey Büyükşehir Belediye Başkanı'ydı; Refahyol da iktidardaydı.

EDEBİYATÇI ÇELİK

-
Beylikdüzü, Büyükşehir sınırları içinde değil ki ruhsatı Erdoğan versin.

- Siirt damadı olan Tayyip Bey gibi güçlü bir isim, Jetpa tarafından neden güvence görülmesin. Fadıl Bey yönlendirilmiş olamaz mı? Peki Fadıl Bey, AKP'nin kazanmayacağını görmese adaylık koyar mıydı? Korkusuzca elini kolunu sallayarak Türkiye'ye gelebilir, Meclis'in kapılarından şaşırmadan girebilir miydi? Siz Fadıl Bey'e sorun; 1994 seçimlerinde kime seçim otobüsü almış diye... Bir de Fadıl Bey'in, Avrupa'daki 'çapkınlıkları' TV kanallarına yansırken; dinle imanla pek alakalı değildi, şimdi ağzından ‘Allah-u teala’ söylemi dinmiyor artık. Hamdolsun, Allah'a şükür demek de bir mesajdır; hayır, ille onların diliyle konuştuğunu göstermek istiyor.

- Hüseyin Çelik'ten Fadıl Akgündüz'e geçtik.

- Bakan'ın babası medrese eğitimi görmüş 'fahri imam'dır; ancak geçtiği Köy Hizmetleri'nden emekli olmuştur. Bir kardeşi Tıp Fakültesi Sekreteri; bir diğeri de Fen-Edebiyat Fakültesi'nde araştırmacıdır. Van ilginç bir yerdir; Dursun Odabaş adlı tıp profesörünün kızıyla türban eylemine katıldığı görüntüleri unutulmamalır.

11 kitabı bulunduğunu söyleyen Bakanımıza köşenizden bir soru yöneltmek istiyorum; özel olarak Rusya'ya kaç kez gitmiştir; kimlerle görüşmüştür? İsviçre'de, Fadıl Bey'le kaç kez görüşmüştür?

Yeni bir bakan için bunlar zor sorular; ne yapalım okuyucularımız özellikle de AKP'liler merak ediyor.

Eşi çarşaflı bir bakan


ERZURUM'dan bir okurumuzdan küçük bir not: ‘‘Hani siz AKP'nin aday adaylarını tanıtırken 'Aydınlık' bir isim bile yok, demiştiniz. Yazdıklarınızın hepsi doğrudur. AKP 1. sıraya konulan Prof. Recep Akdağ, Erzurum Atatürk Üniversitesi Çocuk Anabilim Dalı öğretim üyesidir. Baba bir dönem MSP'den milletvekilliği yapmıştır. Aile mandıracılık yapmaktadır. Milli Görüşçü'dür. Adıyaman'daki Menzil grubunun Erzurum sorumlusu olduğu bilinen Prof. Akdağ, üç yıl önce bu görevini Yakutiye Belediye Başkanı, eski MHP'li Ebubekir Üstün Gülakar'a devretmiştir.

5 çocuğu olan bakanın eşini Erzurum'da bugüne kadar gören pek yoktur; çünkü çarşaflıdır. Tayyip Erdoğan bu nedenle Meclis lojmanlarını satmak istemektedir.’

Neden öpüyorlar?


TAYYİP ERDOĞAN'ın genel başkanlığı yargıda, milletvekili seçilmesi hukuken sakıncalı ama bütün devlet başkanlarından büyük itibar görüyor.

Ama hangi sıfatla!

Bülent Ecevit bu duruma bir anlam veremediğini söylüyor.

AB ülkeleri bizi neden öpüyorlar acaba!

Henüz kavrayamadığımız bir oyun mu var?

Üçcan'ın kaderi


KÜLTÜR Bakanlığı Müsteşarı Fikret Üçcan beklenmedik şekilde Başbakanlık Müsteşarı oldu.

Halbuki Dışişleri kökenli olan Üçcan, büyükelçilik bekliyordu. Kaderi bir anda değişti. ‘‘Çünkü’’ diye anlatılıyor:

‘‘Üçcan kimseye yaranamadı; bir ara DPT'ye gittiğinde burada 'takunyalılar'la yakınlaştı. Bu nedenle Dışişleri'nden dışlandı; büyükelçi yapılmadı. Kültür Bakanı İstemihan Talay, sınıf arkadaşını müsteşarı yaptı.

Ecevit hükümeti gitti; Uçcan'ın önü açıldı ve bürokrasinin en üst makamına, Başbakanlık Müsteşarlığı'na getirildi.

DPT'deki arkadaşları kendisine sahip çıktılar.’’

Suç duyurusu


CUMHURBAŞKANLIĞINA ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına... Cumhurbaşkanı'nı uğurlamak için TBMM Başkanı Arınç, türbanlı eşiyle hazır bulundu. Kamusal alanda türban yasağı vardır.

Başbakanlık yönetmeliği hukuki dayanağıdır.

Eylem TCK'nın 526. maddesine uyar.

Gereken işlemin yapılmasını, rejimin sahibi vatandaş kimliğiyle isterim.

Nurettin KAPTAN-ANKARA

BİLİYOR MUSUNUZ?


- TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın 8 yıl önce Hülya Avşar'ı hedef alarak ‘Fettan kadın...’ diye konuşurken, buna karşılık Başbakan Abdullah Gül'ün bugün sanatçıyı severek dinlediğini söylediğini...

- DEVLET Bakanı Ali Babacan'ın, BELKO'nun Güney Afrika'dan yaptığı kömür ithalatı konusunda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e danışmanlık yaptığını...

- DEVLET Bakanı yapılan Prof. Beşir Atalay'ın Tayyip Erdoğan için siyasal araştırmalarını yürüttüğü ANAR şirketinin ortakları arasında YİMPAŞ'ın bulunduğunu...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku