Ankara yarı işgal altında

NECİP Hablemitoğlu'nun dünkü cenazesine katılan Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Yrd. Doç. Emin Gürses, yakın arkadaşı hakkında ilginç değerlendirmeler yapıyor:

‘‘Artık bilinmesi gerekiyor; sanki Ankara'da Türk ve Türkiye karşıtı bir çete var. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinde birtakım güçler, ülkesini, Atatürkçü sevenleri katlediyor. Cinayet bir mesaj aslında ama onlara karşı kimse bir şey yapamıyor. Açıkçası Ankara yarı işgal, altındadır; Türkler 2. sınıf vatandaş durumuna düşürülmek istenmektedir.

Bunu biraz açar mısınız?

-
Sözlerim açıktır; Başkentte çok vatan haini vardır; artık Kemalist'lerin can güvenliği yoktur. Türk isen yanmışsın, Mustafa Kemal'ci isen gizlenmen lazımdır. Adam profesyonelce Uğur Mumcu'yu, A. Taner Kışlalı'yı, Muammer Aksoy'u Ankara'nın orta yerinde öldürüyor; maalesef Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir etkinliği olamıyor. Böyle bir devlet, böyle bir ülke olur mu? Halbuki bir PKK'lıya tokat atarsan Brüksel veya Strasbourg ayağa kalkar; bir Türk'e atarsan hiçbir şey olmaz.

Bu güçlerin elinde sansasyon yaratabilecek kişilerin listesinin olduğunu yazıyorsunuz.

-
Emniyet'in elinde öldürüleceklerin listesini ben de biliyorum ama açıklayamam. Ülkenin milli güçleri nerede? Sessiz kalmanın ve mağdur olmanın da sabrı taşar. Asıl tehlike o zaman başlar ki, çok tehlikelidir.

İstihbarat birimleri..

- Bu kadar önemli adamlar öldürülüyorsa o istihbarat birimleri feshedilip yeniden yapılandırılması gerekir. Uğur Mumcu'yu da Hablemitoğlu'nu da vuranların aynı gruptan olduklarını bilmiyorlar mı?

Hablemitoğlu'nun telefonları dinleniyormuş...

- Dinleyenler değil, Hablemitoğlu'nu dinletme emrini verenler ortaya çıkarılsın. Ankara Üniversitesi Rektörlüğü 'acımız büyüktür' diye ilan vermiş. Gerçekten öyle mi? Daha bir ay önce sevgili Hablemitoğlu ile Cumhuriyet Gazetesi'ndeki sohbetimizde, rektörü, SBF Dekanı'nı suçluyordu; kendisini Prof. Hasan Köni, Prof. Doğu Ergil ekibinin üniversiteden uzaklaştırdıklarını, daha sonra yargı kararıyla dönebildiğini anlatıyordu. Bunun cevabı, ailesinin üniversitede niye tören yapılmasını istemediğinde aranmalıdır?

Hablemitoğlu son olarak ne yapıyordu?

-
Bana söylediği Almanlardan sonra Amerikan vakıflarını araştırmaya başladığıydı.

CHP İstanbul kaynıyor


CHP, İstanbul'da kaynıyor. Uzun süredir kongre için imza toplama girişimlerinin sonuç verdiği anlaşılıyor. ‘‘CHP'li; 'partine sahip çık' Örgüt Girişimi’’ imzasıyla yapılan açıklamada; partinin uzun süreden beri bağımsızlık, laiklik ve emekten yana, dürüst parti kimliğinden uzaklaştığı belirtilerek şöyle deniliyor:

‘‘Bu kongre partimizin gerçek tabanıyla barışmasına, politikalarımızın çağdaş sosyal demokrat çizgiye çekilmesine katkı sağlayacaktır. Ve bu kongre ile İstanbul Örgütü kendisine yakışır bir il yönetimine kavuşacaktır’’ deniliyor. Genel Merkez'in buna karşın 600 delegeden yarısından fazlasından imza toplandığı belirtiliyor.

Rusya ve Türkiye


YEDİ yıldır Rusya'da yaşayan bir inşaat mühendisiyim ve şu anda orta çaplı bir inşaat firmasının genel müdürlüğünü yürütüyorum. Sayın Çölaşan'ın tabiri ile bir süredir AB kapılarında rezil olurken, gazeteci-yazarlarımızın dikkatini Rusya'ya çekmeye çalışıyorum. Rus-Türk İşadamları Birliği'nin (Tel/faks: 095-954 72 69/954 07 66) en çok uğraştığı konu bu ama maalesef Türkiye'de sesimizi duymuyorlar.

Sizin Rusya ile ilgili yazılarınıza çok eklenecek bir şey yok. Ancak burada inanılmaz bir iş potansiyeli ve her sektörde yapılan büyük planlar var.

Yeni açılan otomobil fabrikaları, gıda fabrikaları, tekstil yatırımları, dev inşaat projeleri varken bundan 10 yıl önce buraların en havalı yabancıları olan Türkler (sayıları 6-7 bine düştü) maalesef kenara itilmiş durumda. Bunun da nedeni Rusya'ya karşı yürüttüğümüz yanlış siyasi ve ekonomik politikalar.

Çeçen teröristlere 'terörist' diyemediğimiz için uçakla Moskova'ya gelen Türkler saatlerce bekletiliyorlar, bazı inşaat ihalelerine Türk firmaları alınmıyor. Türk tekstil ve derisi buraya büyük boyutlarda getiriliyor ama hepsinin üzerine Made in Italy etiketi asılıyor.

Ne kadar acıklı değil mi?

Türk malına ve Türklere kesinlikle güvenilmiyor. Bu da hep ikili ilişkilerin zayıflığından kaynaklanıyor. Sesimizi duyurmaya devam edin lütfen. Ramstore'un Moskova'da pazartesi günü açılacak beşinci en büyük alışveriş merkezinin açılışına gelecek gazeteciler, işadamları ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan bu konuya eğilirlerse çok seviniriz.

Uluç ERGİN-MOSKOVA

Kıbrıs ağlayamaz


BİNLERCE kişinin katıldığı saatlerce süren Kıbrıs mitingi kızgın güneş altında artan bir heyecanla gençliğin 'ya taksim, ya ölüm' parolasıyla sona erdi. Mitinge komşu vilayetlerle, vilayetimizin bütün kaza, nahiye ve köyleri ve İstanbul Milli Türk Talebe Birliği ve MTTF mensupları iştirak etti, Kıbrıs Türktür Cemiyeti Başkanı Dr. Fazıl Küçük'ün okunan telgrafı büyük tezahürata sebep oldu. Siyahlar içinde bir genç kız kürsüye gelmiş, iki izci tarafından siyah örgü çekilerek bayrağa sarılı olan Kıbrıs haritası çıkarılıp genç kız tarafından 'Ne ağlarsın benim şanlı Kıbrıs'ım' adlı şiir okunmuştur. Miting komitesi adına konuşan Ali İhsan Beyhan, 'Kıbrıs ağlayamaz, ağlamayacaktır. Ya ölüm, ya bölüm. Bölüm olmazsa ben azgın bir yelim, bir gün Kıbrıs'a eserim' demiştir. Mitingde toplam 35 hatip konuşmuştur. Türkün sarsılmaz gücü, kısılmayan sesi memleketimizin her yerinde olduğu gibi vilayetimizde de efkarı umumiyeye (kamuoyuna) bir kere daha duyurulmuş oldu.’’

Bu haber Niğde Gazetesi'nin 27 Haziran 1958 tarihli manşetinde yer almış. Bize bu fotokopiyi gönderen Ömer Fethi Gürer, ‘‘Neredeydik, nerelere geldik, şimdi nerelere gidiyoruz’’ diye soruyor.

Bazı çevreler Kıbrıs'ı hálá kambur olarak görüyorlar.

Bir şeyden taviz verirsen sonra yol olmaz mı?

'Ver kurtulcu'lar, Türkiye'nin çevresinde 19. hassas bölge olduğunu, 70 milyonluk Türkiye gayrisafi milli hasılasının % 4'ünü silaha ayırırken, Yunanistan'da bu oranın % 4.5 olduğunu bilmiyorlar mı?

Bir yorum


ARTIK bu numaralar bayatladı. Ülkemizde istikrarı bozmaya çalışan ve laik-anti laik diye bölmeye çalışan güçler her zaman bu yönteme başvuruyorlar.

MECLİS'te geçen dönem... DGM Savcısı'nın Merve Kavakçı'nın evine yapmış olduğu müdahale bazı çevrelerin tepkisini çekmiş ve ‘‘Bu kızla da fazla uğraşıyorlar’’ denilmişti.

Tam bu sırada Ahmet Taner Kışlalı cinayeti işlenmiştir. Halk, faili meçhul cinayetleri kimin yaptırdığını biliyor.

Y.S.-ANKARA

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın


HUKUKÇU dostumuz Nurettin Kaptan, çok duyarlı bir vatandaşımızdır. Hemen her konuda kafa yorar, çaba gösterir; bunun hukuki sonuçlarını değerlendirir. Sonra bunları başta bize olmak üzere ilgilisine gönderir. Çektiği faksların bedelleri bütçesine yük olduğu için gece tarifesinden yararlanır.

Her zamanki gibi önemli bir konuya değinmiş Kaptan; Necip Hablemitoğlu suikastında devletin sorumluluğuna:

Anayasa'nın 17. maddesi: Devlet, vatandaşın yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını sağlamalıdır.

Anayasa'nın 56. maddesi: ‘‘Devlet, vatandaşının sağlıklı ve dengeli bir çerçevede yaşamasını sağlamalıdır.’’

Ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın 20. maddesi. Bu madde İçişleri Bakanlığı'nca doğrudan gözetilir ve uygulanır. Bunlar birlikte alt alta toplanırsa sonuç; insanı yaşat ki devlet yaşasın çıkar.

Uğur Mumcu yakın korumayı reddetti. Devlet de buna sığındı. Ancak Danıştay yukardaki hukuki mevzuata dayanarak, devleti 9 milyar lira tazminata mahkûm etti.

Görünen köy


AKP hükümeti, ideolojik emellerine ulaşabilmek için her gün biraz daha Türkiye'yi germeye devam ediyor. Hele hele Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığında kurulacak bir hükümet gelirse, olan bu gerginliği daha da hızlandıracaktır diye düşünüyoruz.

Çünkü 'görünen köy kılavuz istemez' demekten kendimizi alamıyoruz.

İsmet AKSAN-Friedrichshafen-ALMANYA
Yazarın Tüm Yazıları