AB’nin patronları bu duruşmaları sakın duymasın

RECEP Tayyip Erdoğan'ın, Albayrak A.Ş'ye verilen ihaleler, billboard ihalesi ve Haliç'in temizlenmesi projesinde yapıldığı iddia edilen yolsuzluklarla ilgili davalarının görüldüğü İstanbul Adliyesi'nde önceki gün heyecanlı anlar yaşandı.

Erdoğan birçok kez çağrılmasına rağmen duruşmalara gelmemişti. Duruşma günü olmadığı bir günde Adliye'ye gelerek üç mahkemede ifade verdi.

Bir avukat önceki günkü manzarayı buruk bir ifadeyle şöyle özetledi:

Tayyip Erdoğan, İSO'daki toplantıdan çıkarak saat 15.15 sıralarında Sultanahmet Adliyesi'nin arka kapısından girmiş... Girmiş diyorum çünkü bizim bir süre sonra haberimiz oldu. İstanbul Adliyesi'ne yolu düştüğünde nedense hep mesai saatleri dışında gelirdi Erdoğan... İnfazıyla ilgili olarak da saat 17.15'te gelmişti.

Ama bu kez mesai saati içinde geldi.

NEREDE AÇIKLIK

Önce Başsavcılığın bulunduğu 3. kata çıktığında kendisini görebildik. Yanında bulunan 5-6 kişiden sadece avukatları; Hayati Yazıcı (milletvekili seçtirdi) ve Nevzat Er'i tanıyorduk.

İlk önce billboard davasının görüldüğü 13. Asliye Ceza Mahkemesi'nin duruşma salonuna girdi AKP lideri...

Bazı kişiler panik halinde duruşma salonuna girmek için koşuşturuyorlar ama korumalar tarafından engelleniyorlar.

Nerede kaldı aleniyet!

Bizim bildiğimiz ırza geçme, kız kaçırma gibi duruşmalar gizli yapılır.

Gizli-kapaklı yapılmasını gerektiren bir durum mu var acaba?

Ve 'şeffaflık' ayaklar altında; parti programında, miting meydanlarında bu sözcükten sık sık söz edenler uygulama kendilerine gelince dikkate almıyorlar nedense.

A.A. MUHABİRİNE DE YASAK

Erdoğan
ve arkadaşları bir süre sonra da Albayraklar davasında ifade vermek için bir alt kattaki 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne iniyorlar; merak içinde olanlar da arkasından gidiyor.

Gazeteciler bırakın duruşma salonunu, salonun bulunduğu koridora bile alınmıyorlar.

Bir gazetecinin Erdoğan'ın koruma müdürüne ‘‘En azından AA muhabiri girsin de, biz de ne söylediğini öğrenelim’’ dediği duyuluyor; isteği reddediliyor.

Geç kalan savcının duruşma salonuna girmesinden iki dakika sonra Erdoğan salondan çıkıyor. Zemin kattaki 4. Asliye Ceza Mahkemesi'ne, Haliç'in islahı davasına giriyor.

Bu arada Erdoğan'dan önce salona girmek isteyen AA muhabiri, koruma görevlilerince yaka-paça dışarı atıyor. Adli polis ve jandarma nerede?

ÖZENLİ BİR ADLİYE

Bu sırada durumu açık kapıdan gören duruşma hákimi gazeteciyi eliyle içeri çağırıyor. Hákim, Erdoğan ile avukatlarına şöyle soruyor:

‘‘Muhabirlerin duruşmayı izlemesinde sizce bir sakınca var mı?’’

‘‘İstemiyoruz’’
yanıtını alıyor hákim...

Peki CMUK gereğince ‘‘Duruşmanın muhabbetini, inzibatını bozmadığı sürece duruşmaları herkes izleyebilir; sıradan bir vatandaş dahi....’’ usulü yok mudur?

Duruşmalardaki açıklık bırakın vatandaşı devletin resmi ajansının çalışanından bile esirgeniyor.

Erdoğan ifadelerini yazılı olarak mı sunuyor acaba?

Savcı ve hákimlerin yöneltmesini istediği hiç soru yok muydu?

‘‘İstanbul Adliyesi, Tayyip Erdoğan'a karşı özenli hazırlanmış.’’

Demek ki mahkemeler tam tekmil bekliyorlar; dosyalar iyice incelenmiş...

Üç davanın toplam klasör sayısı ise 120...

3 DURUŞMA 20 DAKİKA

Çıkışta gazeteciler Erdoğan'a soruyorlar:

‘‘Duruşmayı izlememize neden izin vermediniz?’’

Erdoğan
ve yanındakilerden ses çıkmıyor.

Erdoğan'ın Adliye'de bulunduğu toplam üç kata in-çık, duruşma salonlarına gir-çık, ifadeleri yazdır ve savunmaları ver dahil 40 dakikalık süre içinde üç duruşmada harcadığı süre 20 dakikayı geçmiyor.

Her şey basının gözü ve kulağından uzak gerçekleşiyor.

Halbuki müfettişler bunun için yıllarca çalışmışlar; savcılar günlerce bu dosyaları incelememişler miydi? Ne için...

Erdoğan ne dedi?

TAYYİP Erdoğan'ın üç mahkemeye verdiği sözlü savunmasının toplam metninin yaklaşık bir sayfa (13. Asliye Ceza'da 8 satır; 4. Ağır Ceza'da 5 satır; 4. Asliye Ceza'da 5 satır) olduğu dikkati çekti. Ancak yazılı savunmanın kaç sayfa olduğu öğrenilemedi.

Peki Erdoğan sözlü savunmasında 120 klasöre karşılık ne dedi?

‘‘Belediye benim zamanımda altın devrini yaşadı. Ne yolsuzluk yaptım, ne izin verdim, ne de böyle bir şeyi personelimin yapmasına izin verdim. Gerek personel taşıması ve gerekse yeni ihaleleri usule uygun yapılmıştır. Ben de amir olarak imzaladım. Esasen Danıştay tarafından mukabil bir davanın açılmasına gerek görülmemiş olmasına rağmen bu tür bir dava açılması tamamen siyasidir.’’

MESAJ PANOSU

ALMANYA'dan Türkiye Cumhuriyeti aleyhine kaynaklanan girişimleri önlemeyi neden bizim MİT vazife olarak almamıştır? Şimdiye kadar kaç ticani yakalandı? Cumhuriyeti savunmak için Atatürk'ün tekrar dirilmesini mi bekleyeceğiz?

Coşkun DUYAL-ALMANYA
Yazarın Tüm Yazıları