Yalçın Bayer

Ölümden sonra yaşamak

27 Nisan 2003
<B>ADANA'</B>ya iki günden beri yağmur yağıyor. Son yıllarda böyle yağışlı bir sezon geçirilmediğini söylüyorlar. Havanın kasvet verici hali insanda keyif bırakmıyor. Zaten biz <B>Cüneyt Canver'</B>i birinci ölüm yıldönümünde anmak için gelmişiz <B>Adana</B>'ya... Güneşi <B>İstanbul</B>'da göremedik, burada da karşımızda yoktu. 1983'ten 1991'e kadar iki dönem Adana milletvekilli olan Canver'i anmak için Seyhan Oteli'nde bir araya gelen yakınlarının ve dostlarının çoğu, yapılan duygusal konuşmalar karşısında gözyaşlarını tutamadılar. Onun Show TV'deki tartışma programlarını sinevizyon gösterisi ile ekrana taşıyan tiyatro sanatçısı Serap Sağlar, ‘‘Onu anlatmak zor...’’ dedi. Gerçekten Canver, Türk siyasetinin ‘aromasıydı’... İhtirassız ve özverili bir kişilik taşıyordu; kendinden ziyade başkaları için yaşamıştı. Cumhuriyetin temel değerlerine karşı çıkanlar ve bu ülkeyi yönetme adına devleti soyanlarla mücadele etmeyi kendisine görev edinmişti.

Özetle Canver'i bu gibi gibi sözlerle anlattı Fikri Sağlar, Melih Aşık, Emin Özgönül ve Ali İhsan Elgin... Onun renkli yaşamını bilen İdris Akyüz ‘‘Eğer ölümden sonra yaşamaksa ben yaşamak buna derim’’ dedi. Fikri Sağlar, anılarını anlatırken gözyaşlarını tutamadı ve ‘‘Seni çok özledim’’ dedi.

Siyasetçi kimliğinden uzaklaşıldıkça duygusallık öne çıkıyor demek ki...

Anma toplantısı ile ödül törenini izleyenlere ‘‘Adı Cüneyt; Parıldayan Çılgın Elmas’’ kitabı armağan edildi.

NELER OLUYOR BİZE

Canver
'in oğulları Mithat, Cevdet ve arkadaşları Doruk, Cüneyt'in yaşam çizgilerini yansıtan ünlü İngiliz müzik grubu Pink Floyd'dan parçalar çaldılar.

Sanatçı İlhan Şeşen, film çekimlerini erteleterek Adana'ya gelmişti, Canver'in eşi Oya Hanım'ın isteği üzerine ‘‘Neler oluyor bize’’ şarkısını söylerken herkes hüzünlü anlar yaşadı.

İlhan Şeşen, Mersin'de avukatken, Canver de henüz avukat stajını yapıyormuş. Aynı apartmanda alt-üst katlarda oturmuşlar. Şeşen, ‘‘Mersin'de Pink Floyd'u bilen biriyle karşılaşmak bana çok ilginç geldi. Onun sayesinde Mersin'de 3.5 yıl oturdum’’ dedi ve parlamentodakilere şöyle yakındı:

‘‘Bu yaramaz çocuğu Meclis'te dinleselerdi biraz daha iyi olurduk!’’

Vali İ. Kemal Önal, Mersin eski Valisi Akif Tığ, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, Seyhan Belediye Başkanı Yıldıray Arıkan ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'dan başka AKP milletvekili Prof. Vahit Kirişçi de anma toplantısını izleyenler arasındaydı. Ne yazık ki CHP'lilerden gelen kimse yoktu. Emniyet Genel Müdürlüğü'nden Adana Valililiği'ne yeni atanan Önal, Adana'ya yavaş yavaş ısınıyor. Adanalılar, 17 Ağustos depreminin toparlanma sürecinde Kocaeli'nde büyük yük taşıyan Önal'dan çok şey bekliyorlar.

Aytaç Durak ise hayatından çok memnun... İçişleri Bakanlığı'ndaki görüşmelerde Yerel Yönetim Tasarısı'ına, ilçe belediyeleri ile yaşadığı sorunların çözümünün yer almasından çok memnundu.... ‘‘Metro projesi neden yarım kaldı’’ diyenlere ‘‘Para olursa, metro biter. Devlet belediyelere güvenmezse, kredi desteği vermezse metro öyle yarım durur, para olursa biter’’ diyordu.

SABANCILAR VE ADANA

Dikkatimizi bir şey çekiyor... Sabancılar, Adana'yı iyice terk ediyorlar... Birkaç tekstil fabrikası dışında bazı tarlalarını bile satmışlar. Sattıkları babaevi bugün metruk halde duruyor. Mal sahibi oldukları binadan da ABD Konsolosluğu'nu çıkartmışlar. 3 milyon dolara satılığa çıkardıkları konuşuluyor... Bir Adanalı ‘‘Sakıp Bey, Adana'ya niye küstü bilmiyoruz’’ diyor.

İki gün ENKA Holding Sahibi Tarık Tara, Balçalı Devlet Hastanesi İdare Müdürü Ali Önal, yeni döner sermaye uygulaması ile ilgili şikáyetlerini dile getirdi

İlhan Şeşen'in yeni albümü geliyor


CANVER'in milletvekili arkadaşı ve narenciye tüccarı Ali İhsan Elgin, Ankara ve İstanbul'dan anma toplantısından gelenleri Yenice'deki portakal bahçeleri içindeki çiftliğinde akşam yemeğine davet etmişti. Toroslardan inen soğuk altında, kurbağa sesleri ve portakal çiçeklerinin kokusu arasında Canver'in ne kadar çok sevildiğine her zamanki gibi bir kez daha tanık olduk.

Onun için şarkılar söyledi İlhan Şeşen... Ve gecenin sürprizini yaptı ve önümüzdeki ay çıkacak olan albümünden parçalar okudu. Daha bir isim vermemiş albümüne... Kendisinin izniyle not ettiğimiz şarkılarından üçünün dizeleri ‘‘Eller gibiyim... Kendisine kapılmış seller gibiyim...’’ ve‘‘İnsanlık hali... Bu da geçer...’’den başka favori olacak bir parça daha:

‘‘Şimdi ben bu şarkıları kime söyleyeyim

Sen olmayınca benim tadım olmuyor..

Yine yandı ilk ışıklar, kime gideyim?

Ayrılık akşamları hep daha fazla kor.’’


Adanalı parlamenterden bor yasasına tepki


CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, TBMM'de görüşülen Bor Enstitüsü Yasa Tasarısı'nın beş maddesine muhalefet şerhi koyduklarını söylüyor. Tasarıya göre bor üzerindeki devlet güvencesinin ortadan kalktığını, bunun yasalaşması durumunda zengin bor yataklarının siyasi istismar sonucu yağmalanmasının kaçınılmaz olacağını belirterek şöyle diyor:

‘‘Tasarı bu haliyle bor üzerindeki devlet güvencesini ortadan kaldırıyor. Zengin bor yataklarının siyasi istismar sonucu yağmalanacağı kaçınılmaz hale gelecektir. Ülkemizin yeraltı kaynaklarının siyasi menfaatlere sığınılarak kaybedilmesine hiçbir vatansever izin vermemelidir.!’’

Biliyor musunuz?


GENÇ Parti Adana İl Başkanı Ahmet Sabih Delibalta'nın partisiyle ilgili umut veren demeçlerinin yerel gazetelerde yayınlandığı gün yerine eski Devlet Bakanı ANAP'lı Ersin Koçak'ın atandığını öğrendiğini ve bunun üzerine yönetim kurulu üyeleri ile partiden istifa ettiğini...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

MEB Talim Terbiye’de temizlik

26 Nisan 2003
<B>MİLLİ Eğitim Bakanlığı'</B>ndaki atamalarla ilgili bir okurumuzdan gelen e-mail'e dikkat edelim: Atatürkçü ve bilimsel kimliği ile bilinen, Metin Bostancıoğlu zamanında MEB Talim Terbiye Kurulu üyeliği görevine getirilen Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi ve Burdur Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nuray Senemoğlu görev süresinin sona ermesine bir ay kala görevinden alınmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı'nda önemli gelişmeler olmaktadır. Özellikle il müdürleri sessiz sedasız görevden alınıp, yerlerine eşleri türbanlı olan ve 8 yıllık eğitime karşı olanlar bir bir getirilmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı'nı Hüseyin Çelik'in yönettiği kesinlikle doğru değil, atananlara bakarsanız, Beşir Atalay damgasını görürsünüz.

AKP insanların görev sürelerinin dolmasını bekleyecek kadar bile sabredemiyor. Üstelik bu insanın eğitim konusunda Türkiye'de otoritesi kabul edilmiş ve son yıllarda yetişmiş önemli bir eğitimci olması bile bunlar için fark etmiyor. Söylemlerinde ‘‘Biz işin ehlini getiriyoruz’’ diyorlar, kesinlikle koca bir yalan. Prof. Senemoğlu'nun özgeçmişine bakın da kimlerin nasıl rahatsızlık duyduklarını görün. (http://bef.sdu.edu.tr)

Çocuklarımızı mezun etmeden öğretmenimizi emekli ettiniz


SİZİN aracılığınızla yetkililere seslenmek istiyorum: Pazartesi günü 2. sınıftaki kızımın sınıf öğretmenini 4. ders sırasında emekli edip, kalan 2 ayı mutsuz ve öğretmensiz olarak geçirmelerine olanak sağladığınız için; sene sonunda karnelerini yıl boyunca emek vermiş çok sevdikleri öğretmenlerinden almalarını engellediğiniz için, çocuk bayramı öncesi onları bu şekilde sevindirdiğiniz(!) için ve her şeyden önemlisi 35 yılını çocukların eğitimine adamış olan bir eğitimciye yapılan bu saygısızlık için, sizlere şahsım, diğer veliler ve 8 yaşındaki kızım adına teşekkür ediyorum!

Zeynep Ediz ALANTUĞ- Erenköy Kazım Karabekir İlköğretim Okulu 2-B sınıfı öğrenci velisi.

Hayırlı işler


RİVAYET olunur ki; Amerika fırsatlar ülkesi imiş!

Laf ola!...

Pako bile 657 sayılı devlet memuru olup, TRT'de programa başladıktan sonra!

Şimdi inandım ki, iktidar kadrolaşıyor!...

AKP'nin işi bundan böyle, 61 yaş kanununu köpek memurlarını dikkate alarak yenilemek olacak!..

Boş ver Pako, sen tecrübeli sayılırsın, gözlerin de kara olmalı... AKP kararname ile seni ihtiyaca binaen addeder!

Sen 'hayırlı programlar' yaparken hemcinslerinin dilinde:

Köpektir zevk alan sayyad-i bi-insafa hizmetten!

Semra DEMİR-SAMSUN

Bürokrat dedikodusu!


SANAYİ ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun ile Almanya'ya hareketinden önce bakanlığındaki atamaları kısa şekilde konuşabildik... Bakanlığına 3 Kasım'da MHP'den aday olan müsteşar yardımcılarından çok yakındı:

‘‘Adamlar çalışmıyorlar. Ya parti toplantısında ya da Meclis'teler... Ben bakanlığa iş yapmak üzere geldim. Programıma uyanlara dokunmadım. Güvendiğim insanları göreve getirmek zorundayım. Henüz kimseyi de atamış değilim.’’

Vakit darlığından, kendisinin iş yaşamında beraber olduğu ve bakanlığa taşıdığı kişileri isim bazında değerlendiremedik. Ancak, bakanlığa getirdiği isimleri sorduğumuzda ‘‘Bunlar şimdilik vekaleten yürütüyorlar’’ demekle yetindi.

Coşkun, bakanlıkta reorganizasyona gittiğini, tabii bundan rahatsız olanların dedikodu ürettiklerini de belirtti: ‘‘Seni meşgul etmeleri ayıp... Emin ol bunlar bürokrat dedikodusu.’’

Bakanın yurtdışından dönüşünü bekleyeceğiz.''

Kovulmadım başarılıyım


ABDÜLLATİF Şener bir açıklama yaparak, ‘‘ Zafer Yıldırım’’ı, KTHY Yönetim Kurulu Başkanlığı'na ve Genel Müdürlüğü'ne ben atamadım.Yıldırım, 1 Nisan'da Yönetim Kurulu üyesi, 4 Nisan'da YK Başkanı, 17 Nisan'da da Genel Müdür olmuştur. Bildiğiniz gibi benim Öİ ile ilişkim 26 Mart'ta kesilmiştir. Yıldırım ve diğer yönetim kurulu üyelerini tanımıyorum'' dedi.

KTHY Genel Müdürü Zafer Yıldırım, göreve getirilmeden önce yaşamının başarılarla dolu olduğunu belirten bir açıklama gönderdi. Yıldırım'ın açıklaması özetle şöyle:

‘‘KTHY geçmişte çok sorunlu dönemler geçirdi. Gazete manşetlerinden inmeyen yolsuzluk haberleriyle yıprandı. Ben ve arkadaşlarım yüklendiğimiz ağır sorumluluğun bilincinde yepyeni bir dönemin heyecanını ve azmini taşıyorum. Sektörün sorunlarını ve çözümlerini çok yakından bilen biri olarak önümüzdeki dönemde KTHY'yi gurur duyulan bir çağdaş müessese yapacağımızın sözünü veriyorum. Ordudan ayrıldıktan sonra çalıştığım yerlerden hiçbirinden kimseyle tatsız ayrılmadım. Atılmam veya kovulmam söz konusu değildir. Profesyonel hayatım pek çok başarılarla doludur.’’

Biliyor musunuz?


İRAN devrimi sırasında Tahran'da bulunan ve bundan sonra da sık sık İran'a gittiği devlet arşivlerinde yer alan, Sakarya'nın Erenler Belediye Başkanlığı'ndan istifa ettirilip Rize'deki Çaykur Genel Müdürlüğü'ne getirilen Ekrem Yüce'nin atama kararnamesinin Köşk'ten geri dönmesine karşın görevini yasadışı olarak sürdürdüğünü ve yoğun bir kadrolaşma yürüttüğünü...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Bu hükümet yakında ‘işe yaramıyor' diyerek limanları, deniz kıyılarını, hatta maden ocaklarını da satacaktır.’’

(Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı İbrahim Yetkin)

MESAJ


ÜLKEMİZDE; gerçekler çıplak ve hep hayal oldukça, tüm hayaller giydirilir! Bize Bakanlar Okulu mu, yoksa Bakanlar Kurulu mu gerek!

H.F. BAYRAKTAR-KADIKÖY

5.GÖRELELİLER Şöleni 26 Nisan Cumartesi 18-23 arası Ümraniye Haldun Alagoş Spor Salonu’nda... gorele.gen.tr; Ali Bilir 0532-336 97 55.
Yazının Devamını Oku

Vakıfbank’ta neler oluyor

25 Nisan 2003
<b>VAKIFBANK </B>emeklisiyim, 44 yaşında emekli oldum. Hükümet bir taraftan kamudaki emekli yaşını 61'e indirirken <B>Vakıfbank'</B>ta neler oluyor dersiniz? Yeni genel müdür atanmadan önceki yönetim, emekli olup da bankanın iştiraklerinde görev alanların şikáyetler söz konusu oluyor diyerek görevlerine son vermişti (torpilliler hariç).

AKP döneminin yeni atanan yöneticileri geçmiş yıllarda emekli olan müdür ve üst düzey ayarındaki yöneticileri ve daha birkaç hafta önce emekli olmuş şahısları iştiraklerde genel müdür, genel müdür yardımcısı vb. görevlere getiriyorlar. Bir taraftan istihdam yaratılsın diye yasa çıkarılıyor, bir taraftan da emekli olan eski Vakıfbank çalışanına iş yaratıyorlar.

Sizce adalet mi bu?

Bakın Vakıfbank'ta kaç, özel bankalarda kaç Genel Müdür Yardımcısı var?

15-16 bakanla ülkeler yönetiliyor, 8.000-10.000 çalışanlı banka ise yönetilemiyor.

A. GÜNEY-İSTANBUL

Şener’e soru

ABDÜLLATİF Şener'
e... Sizi kamuoyunda işini bilen bir siyasetçi olarak bilirdik. Ancak Öİ size bağlanınca başınızın döndüğü anlaşılıyor. Tayyip Bey'in uyarısına karşın, ERDEMİR Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği'ne getirdiğiniz ağabeyiniz Abdullah Şener'i görevden almanız başınızın yendiğini gösteriyor. (Şener, özelleştirmelerle ilgili teminat mektupları konusunda ise haklıdır.) Özelleştirme'den alınmadan önce KTHY'nın Yönetim Kurulu Başkanlığı'na ve Genel Müdürlüğü'ne atadığınız Zafer Yıldırım'ın -diğer üyeler Saadettin Gezmek ve Prof. Ünver Kaynak- pilot olarak çalıştığı Sunekspres, Pegasus, Onur ve KTHY havayollarından neden çıkarıldığını biliyor musunuz? (Bu soru aynı zamanda Öİ'nin yeni sorumlusu Kemal Unakıtan'a da.)

DSİ’de görev tamam!

DSI
Genel Müdürlüğü Barajlar Dairesi'nde yetki sahibi üst seviye personel tümüyle değiştirildi. Tüm kadronun bu şekilde yollanması çok yanlış ve yanlı... Bu kişiler tecrübe sahibi kişiler idi. Yerine getirilenlerin işle hiç ilgisi yok. Bu durum çok çirkin.

Necati ERCAN-ANKARA

‘Adı Cüneyt’

Parıldayan Çılgın Elmas

AYDIN Güven Gürkan
onu ‘‘Hırsızlık, yolsuzluk, haksızlık, adaletsizlik, özgürsüzlük, gericilik, sömürü... Her ne varsa 'kötülük' adına; şimdi artık 'korku' zamanıdır, şimdi artık 'hesap verme günüdür'...’’ diye anlatmış...

Ertuğrul Özkök, onu tanımlarken ‘‘... Tam benim 'mood'umdaydı. Hayatı ciddiye almanın en güzel yolunu keşfetmişti. Hayatı gırgırına almak...’’ demiş...

‘‘On marifetine ilaveten kıvrak bir zeká, müthiş bir espri gücü... Dinmez bir yaşam coşkusu’’ diye yazmış Melih Aşık...

Fikri Sağlar bakın ne demiş! ‘‘Kıvrak zekánla, eşsiz konuşma yeteneğinle, iyi kalbinle, akıllı gözlemlerinle, güçlü hafızanla, sevgini de kızgınlığını da belli edişinle.... herkes onu tanıyor’’ demiş...

Celal Başlangıç şöyle yazmış:

‘‘Onun zekásı, karşısındaki insanların beynindeki kavramları hep zorlardı’’ diyor.

Parlamenter ve medya mensubu dostları, buna benzer sözcüklerle Cüneyt Canver'i, her anı esprileriyle süslü sohbetlerini hep özleyecekler.

Bir yıl önce aramızdan ayrılan dostumuz Cüneyt Canver'i bugün Adana Seyhan Oteli'nde 18.00'de anıyoruz. Onun Akşam ve Sabah-Ankara'da yazdıkları, Show TV'deki tartışmalarda çıkışları ve Best FM'de anlattıkları bugün belgesel niteliğinde... Amcasının oğlu Turgay Canver, Adana Ekspres Gazetesi'nin sahibi Hakan Bülent Yardımcı'nın öncülüğünde düzenlenen anma toplantısında, Ümit Yayınları'na bastırılan 'Adı Cüneyt-Parıldayan Çılgın Elmas'' kitabı sunulacak... Dostları ne güzel anlatmış Cüneyt'i, Cüneyt de tarihe neleri not düşürmüş! Merakla okunacak bir kitap olmuş...

Toplantıda ‘‘Cüneyt Canver Ödülleri’’ de sahiplerini bulacak. Melih Aşık'a 'basın', Fikri Sağlar'a da 'siyaset' ödülü verilecek. Ayrıca yerel gazeteciler; Tuncay Dağlı, Fatih Bayhan, Ali Pekmezci, Hüseyin Sungur, Mustafa Morkoyun, Hasan Hüseyin Türk, Mehmet Serbes, Temel Eren, Süleyman Canbolat ve İHA'ya başarı ödülleri verilecek. Daha sonra Fikri Sağlar, Melih Aşık, Emin Özgönül ve A.İhsan Elgin de Canver'le ilgili anılarını anlatacaklar.

Trafiğin kestiği cezayı geri istiyorum

Ekipler, radarları yanlış okuyorlar


KEMER yönünden Antalya'ya doğru giderken (17.4.2003, 10.50) Göynük yakınlarında, arkamdan gelen beyaz renkli eski bir kamyonet bizi sollayarak geçti. Süratim 80 km'nin altındaydı. Birkaç dakika sonra yol kenarındaki radarlı polis otosunu gördüm. Ve oradan birkaç kilometre ilerde de polis kontrolünü gördük. Beni sollayıp geçen kamyonete 'devam et' işareti yaparak beni durdurdular.

91 km. süratle gittiğimi ve 64.7 milyon ceza ödememi söylediler. Bir yanlışlık olduğunu, 80 km'yi geçmediğimi söylemem üzerine 'radar'daki görüntüleri izlememi söylediler.

07 SC 574 plakalı polis otosunda Sn. Muharrem Durdu bandı gosterdi ve ‘‘İşte bakın. Şu anda sizin arabanızı solluyor ve sizin suratiniz 91 km.’’ diyor. (Hemen bundan önce ekrandaki sürat 75 görünüyordu.) Kendisine, o arabanın beni sollarken 90'a çıkmış olacağını ve benim o sürate erişmediğimi söyledim. Fakat bu karmaşıklık sırasında benim plakamın ileriye bildirildiğine ikna edemedim.

Ekranda çok bariz şekilde beni sollayan kamyonetin görülmesine rağmen, o araç yerine benim arabamın durdurulmasının nedeninin, benim arabamın lüks sayılabilen Grand Cherokee olması mıdır diye düşünmekten kendimi alamadım.

Neticede bana çok kibar sekilde davranan bu memurlara, vazifelerini aksatmamak nedeniyle istenen miktarı ödedim. Radarla tespit edilen görüntü bilirkişiler tarafından incelenirse, radara girildigi anda beni sollayan araba ve hız tam olarak görünür. Zaten, Sn. Muharrem Durdu da, benim arabamın o anda sollandığını bana eşimin yanında ifade etti.

Bu cezayi hak etmediğimi 63 yaşına gelmiş ve hiçbir vukuatı olmayan, her türlü trafik kurallarına tam manasıyla riayet eden bir vatandaş olarak, benden kesilen bu miktarın Yapı-Kredi Bankası Kemer Şubesi'ne iade edilmesini saygılarımla arz ederim.

Tarık KARSLI-ANTALYA
Yazının Devamını Oku

Vakıfbank’ta neler oluyor

25 Nisan 2003
VAKIFBANK emeklisiyim, 44 yaşında emekli oldum. Hükümet bir taraftan kamudaki emekli yaşını 61'e indirirken Vakıfbank'ta neler oluyor dersiniz?Yeni genel müdür atanmadan önceki yönetim, emekli olup da bankanın iştiraklerinde görev alanların şikáyetler söz konusu oluyor diyerek görevlerine son vermişti (torpilliler hariç).AKP döneminin yeni atanan yöneticileri geçmiş yıllarda emekli olan müdür ve üst düzey ayarındaki yöneticileri ve daha birkaç hafta önce emekli olmuş şahısları iştiraklerde genel müdür, genel müdür yardımcısı vb. görevlere getiriyorlar. Bir taraftan istihdam yaratılsın diye yasa çıkarılıyor, bir taraftan da emekli olan eski Vakıfbank çalışanına iş yaratıyorlar. Sizce adalet mi bu?Bakın Vakıfbank'ta kaç, özel bankalarda kaç Genel Müdür Yardımcısı var?15-16 bakanla ülkeler yönetiliyor, 8.000-10.000 çalışanlı banka ise yönetilemiyor.A. GÜNEY-İSTANBULŞener’e soruABDÜLLATİF Şener'e... Sizi kamuoyunda işini bilen bir siyasetçi olarak bilirdik. Ancak Öİ size bağlanınca başınızın döndüğü anlaşılıyor. Tayyip Bey'in uyarısına karşın, ERDEMİR Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği'ne getirdiğiniz ağabeyiniz Abdullah Şener'i görevden almanız başınızın yendiğini gösteriyor. (Şener, özelleştirmelerle ilgili teminat mektupları konusunda ise haklıdır.) Özelleştirme'den alınmadan önce KTHY'nın Yönetim Kurulu Başkanlığı'na ve Genel Müdürlüğü'ne atadığınız Zafer Yıldırım'ın -diğer üyeler Saadettin Gezmek ve Prof. Ünver Kaynak- pilot olarak çalıştığı Sunekspres, Pegasus, Onur ve KTHY havayollarından neden çıkarıldığını biliyor musunuz? (Bu soru aynı zamanda Öİ'nin yeni sorumlusu Kemal Unakıtan'a da.) DSİ’de görev tamam!DSI Genel Müdürlüğü Barajlar Dairesi'nde yetki sahibi üst seviye personel tümüyle değiştirildi. Tüm kadronun bu şekilde yollanması çok yanlış ve yanlı... Bu kişiler tecrübe sahibi kişiler idi. Yerine getirilenlerin işle hiç ilgisi yok. Bu durum çok çirkin.Necati ERCAN-ANKARA‘Adı Cüneyt’ Parıldayan Çılgın ElmasAYDIN Güven Gürkan onu ‘‘Hırsızlık, yolsuzluk, haksızlık, adaletsizlik, özgürsüzlük, gericilik, sömürü... Her ne varsa 'kötülük' adına; şimdi artık 'korku' zamanıdır, şimdi artık 'hesap verme günüdür'...’’ diye anlatmış...Ertuğrul Özkök, onu tanımlarken ‘‘... Tam benim 'mood'umdaydı. Hayatı ciddiye almanın en güzel yolunu keşfetmişti. Hayatı gırgırına almak...’’ demiş...‘‘On marifetine ilaveten kıvrak bir zeká, müthiş bir espri gücü... Dinmez bir yaşam coşkusu’’ diye yazmış Melih Aşık...Fikri Sağlar bakın ne demiş! ‘‘Kıvrak zekánla, eşsiz konuşma yeteneğinle, iyi kalbinle, akıllı gözlemlerinle, güçlü hafızanla, sevgini de kızgınlığını da belli edişinle.... herkes onu tanıyor’’ demiş...Celal Başlangıç şöyle yazmış:‘‘Onun zekásı, karşısındaki insanların beynindeki kavramları hep zorlardı’’ diyor.Parlamenter ve medya mensubu dostları, buna benzer sözcüklerle Cüneyt Canver'i, her anı esprileriyle süslü sohbetlerini hep özleyecekler.Bir yıl önce aramızdan ayrılan dostumuz Cüneyt Canver'i bugün Adana Seyhan Oteli'nde 18.00'de anıyoruz. Onun Akşam ve Sabah-Ankara'da yazdıkları, Show TV'deki tartışmalarda çıkışları ve Best FM'de anlattıkları bugün belgesel niteliğinde... Amcasının oğlu Turgay Canver, Adana Ekspres Gazetesi'nin sahibi Hakan Bülent Yardımcı'nın öncülüğünde düzenlenen anma toplantısında, Ümit Yayınları'na bastırılan 'Adı Cüneyt-Parıldayan Çılgın Elmas'' kitabı sunulacak... Dostları ne güzel anlatmış Cüneyt'i, Cüneyt de tarihe neleri not düşürmüş! Merakla okunacak bir kitap olmuş...Toplantıda ‘‘Cüneyt Canver Ödülleri’’ de sahiplerini bulacak. Melih Aşık'a 'basın', Fikri Sağlar'a da 'siyaset' ödülü verilecek. Ayrıca yerel gazeteciler; Tuncay Dağlı, Fatih Bayhan, Ali Pekmezci, Hüseyin Sungur, Mustafa Morkoyun, Hasan Hüseyin Türk, Mehmet Serbes, Temel Eren, Süleyman Canbolat ve İHA'ya başarı ödülleri verilecek. Daha sonra Fikri Sağlar, Melih Aşık, Emin Özgönül ve A.İhsan Elgin de Canver'le ilgili anılarını anlatacaklar.Trafiğin kestiği cezayı geri istiyorumEkipler, radarları yanlış okuyorlarKEMER yönünden Antalya'ya doğru giderken (17.4.2003, 10.50) Göynük yakınlarında, arkamdan gelen beyaz renkli eski bir kamyonet bizi sollayarak geçti. Süratim 80 km'nin altındaydı. Birkaç dakika sonra yol kenarındaki radarlı polis otosunu gördüm. Ve oradan birkaç kilometre ilerde de polis kontrolünü gördük. Beni sollayıp geçen kamyonete 'devam et' işareti yaparak beni durdurdular.91 km. süratle gittiğimi ve 64.7 milyon ceza ödememi söylediler. Bir yanlışlık olduğunu, 80 km'yi geçmediğimi söylemem üzerine 'radar'daki görüntüleri izlememi söylediler. 07 SC 574 plakalı polis otosunda Sn. Muharrem Durdu bandı gosterdi ve ‘‘İşte bakın. Şu anda sizin arabanızı solluyor ve sizin suratiniz 91 km.’’ diyor. (Hemen bundan önce ekrandaki sürat 75 görünüyordu.) Kendisine, o arabanın beni sollarken 90'a çıkmış olacağını ve benim o sürate erişmediğimi söyledim. Fakat bu karmaşıklık sırasında benim plakamın ileriye bildirildiğine ikna edemedim.Ekranda çok bariz şekilde beni sollayan kamyonetin görülmesine rağmen, o araç yerine benim arabamın durdurulmasının nedeninin, benim arabamın lüks sayılabilen Grand Cherokee olması mıdır diye düşünmekten kendimi alamadım.Neticede bana çok kibar sekilde davranan bu memurlara, vazifelerini aksatmamak nedeniyle istenen miktarı ödedim. Radarla tespit edilen görüntü bilirkişiler tarafından incelenirse, radara girildigi anda beni sollayan araba ve hız tam olarak görünür. Zaten, Sn. Muharrem Durdu da, benim arabamın o anda sollandığını bana eşimin yanında ifade etti.Bu cezayi hak etmediğimi 63 yaşına gelmiş ve hiçbir vukuatı olmayan, her türlü trafik kurallarına tam manasıyla riayet eden bir vatandaş olarak, benden kesilen bu miktarın Yapı-Kredi Bankası Kemer Şubesi'ne iade edilmesini saygılarımla arz ederim.Tarık KARSLI-ANTALYA
Yazının Devamını Oku

Devlet 6.6 katrilyon alabilmek için 72 katrilyondan vazgeçti

24 Nisan 2003
<B> MARMARA Üniversitesi İİBF öğretim üyesi Prof. Osman Altuğ</B> <B>Bey...</B> <B>Maliye Bakanı Kemal Unatıkan,</B> <B>vergi barışı ile 6.6 katrilyon gelir sağlandığını açıkladı. Gerçekten bu bir başarı mı?</B> - Tamamen bir aldatmacadır. Yahu bu memlekette ne kadar vergi günahkárı varmış; tam iki milyon kişi dilekçe vermiş.

Vergi mükellefi ne kadar?

-
3.5 milyon... Bunu bırakın, Maliye Bakanı 6.6 katrilyondan söz ediyor. 6.6 katrilyon karşılığında almaktan vazgeçtiği vergi, ceza ve faiz miktarını da açıklarsa vergi barışının Türkiye'ye maliyeti ortaya çıkar. 6.6 katrilyon alabilmek için devletin 72 katrilyondan vazgeçtiğini biliyor musunuz? Vergi Barışı Yasası, naylon fatura kullanarak %90 çıkar sağlayanı affetmiş, naylon fatura basanı-yazanı (% 10 çıkar sağlayanı) af dışında bırakmıştır. Götürenin büyüğü korunmuştur.

Kim enayi, kim akıllı?

-
Vergi barışı, vergisini stopaj yoluyla gününde ödeyen işçi, memuru, vergi yükümlüklerini hakkıyla yerine getiren taciri, sanayiciyi ekonomik yönden cezalandırmış, vergi mükellefiyetlerini yerine getirmeyenleri ise ödüllendirmiştir.

Kimse artık vergisini ödemeyecek, af bekleyecek.

-
Çok kötü bir durum... Türkiye her on yılda bir vergi affı namı adı altında vergi kaçakçılarının mazisini temizlemektedir. Genel aflarda hapishaneler boşaltılmakta, suçlular tekrar suç işleyerek hapishanelere geri dönmektedir. Vergi affı çıkarılmakta, affedilenler aftan hemen sonra devletin vergisini double götürmeye başlamaktadırlar. Türkiye'nin bozuk vergi düzeni ‘‘Sen az ver, sen çok ver, sen boşver’’ anlayışı içinde devam etmektedir.

İddialı konuşuyorsunuz; 62 katrilyondan 6.6 katrilyona razı oldu hükümet diyorsunuz.

- Hesap bizim hesabımız. Şeffaf devlet-tüccar devlet diyenler de koysunlar hesabı ortaya... Bugün namuslu ve vergisini ödeyen işadamı enayi durumuna düşürülmüştür.

Buyrun Maliye Bakanı Kemal Unakıtan; cevap verin... İki gün önce ziyaret ettiğiniz doğum yeriniz Edirne'nin Domurcalı köyü halkı da sizden bunu bekliyor.


Coşkun’un ekibi

SANAYİ
ve Ticaret Bakanlığı'nın atamalarla ilgili dünkü açıklaması ne kadar doğru acaba? Açıklamada müsteşar yardımcılığı görevlerine henüz asaleten atama yapılmamıştır, diyor. Peki vekaletle getirilenler kim? Bakanlıktan bir okurumuz bize bu isimleri bildiriyor:

Adnan Delikurt, Mustafa Sipahi, Hüseyin Kuran, Zülküf Kanat, İsmail Yücel, Faika Özer, Mustafa Aydınalap, İbrahim Kısacık.

Bu isimler kim? Bekleyiniz.

Arınç rejimi test edemez


AVUKAT bir okurumuz Bülent Arınç'ı uyarıyor:

Meclis Başkanı tarafsızdır. Parti başkanı gibi davranmamalıdır. Çünkü oy hakkı olmayan, oyunun rengini açıklama yasağı ile kuşatılmış olan tek odur. Arınç az konuşmalı ancak laik demokratik cumhuriyeti, üniter sosyal hukuk devletini çok temsil temsil etmelidir. Meclis Başkanlığı onurlu bir makamdır; hakkını vermelidir. İlk Meclis Başkanı'nın Atatürk olduğu unutulmamalıdır; ruhu inciltip, kemikleri sızlatılmamalıdır.

Arınç makamı da aldığı gibi devretmelidir. Rejimi ikide bir teste kalkışmamalıdır. Rejimin tepkisini sınama kimsenin ne hakkı, ne de haddidir.

23 Nisan resepsiyonu gibi sürekli geri adım atacağınız girişimlerden vazgeçin; yeter artık!

Başkanlık neden olmaz


BAŞKANLIK Sistemi, Dengeleme ve Denetleme (Checks and Balances) ve Kuvvetler ayrımı (Seperation of powers) prensipleri üzerine kurulmuştur.

Denetleme ve dengelemeyi ise ağırlıklı olarak halk adına meclis ve daha sonra yüksek mahkeme yapar. Türkiye'de tam başkanlık sistemi mevcut parti yapısı ve seçim sistemi ile kaosa yol açar. Sistemin süpabı iki turlu dar bölge seçim sistemidir.

Lütfen düşününüz. Yönetimden sorumlu bir başkan ve mevcut sistemdeki gibi adeta onun emrinde 365 milletvekili. Grup kararı aldırıyor. Şu yasa çıkacak deniyor ve o yasa çıkıyor. Yani denetleme ve dengelemede Meclis tamamen devre dışı kalıyor.

Oysa 2 turlu dar bölge seçim sisteminde milletvekilleri başkandan veya parti liderinden önce bölgesindeki seçmene kulak vererek ve istekleri paralelinde hareket ederek başkanın yetkilerini denetlemekte ve dengelemektedir.

Özetle, 2 turlu dar bölge seçim sistemi tam başkanlık sisteminin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.

Yarı başkanlık sistemi ise (Erdoğan sanırım tam olarak farklarını bilmiyor) yarı parlamenter sistemdir ve güvenoyu mekanizması var olduğundan istikrar taşımaz, iki başlılıktan dolayı kaosa neden olabilme olasılığı çok yüksektir.

Cem TOKER-İSTANBUL

TBMM’nin onuru


KAHRAMANMARAŞ'tan Ö. Ali Yılmaz'dan sitem: Ankara'da Meclis'teki milletvekilleri ile Petit Donane minik futbol takımı arasındaki maçı TV'den üzülerek izledik. Türkiye Cumhuriyeti Meclisi'nin oluştuğu bağımsızlık gününde Maraş'ı işgal eden bir ülkenin firmasının adını görünce kahrolduk. Milletvekillerinin göğsünde taşıdığı Bingo ne oluyor? Sponsorluk olabilir ama böyle bir günde değil. Bu ülkenin biraz onurunu da düşünün. Meclis Başkanı'na artık bir şey söylemeye gerek yok!

Biliyor musunuz?


THY Genel Müdürü'nün bir teleks emriyle yurtdışında bulunan 30'dan fazla satış müdürünü geri çektiğini; böylece büroların yarısının boşaldığını...

CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel'in baskıları sonucu Ertuğrul Akagündüz'ün Bursa İl Başkanlığı'ndan istifa ettiğini; yerine yapılacak atama için kulislerde, eski AP, MDP'li ve ANAP'lı, Büyük Kulüp Yönetim Kurulu üyesi Feridun Pehlivan ile Cavit Çağlar'ın Devlet Bakanlığı döneminde özel kalem müdürlüğünü yapan, Erol Evcil'in basın danışmanlığında bulunan, şimdi Nilüfer Seyahat'in basın müşavirliğini yapan gazeteci İsmail Öztat'ın adlarının geçtiğini; önceki akşam da Pehlivan'ın isminde karar kılındığını...

Biliyor musunuz?

MESAJ


LAİK Cumhuriyet'i yıkmak için atılan her adım, tekme tokat olarak sahibine geri döner.

Günsel TUNA

BÜTÜN
çocukların eşit eğitim ve de parasız sağlık hizmetlerinden yararlanmasını öneriyorum. Bu konuda yapılacak çalışmaların takipçisi olmanızı diliyorum.

Umut DİNÇ-EDİRNE Koleji, 1/B sınıfı
Yazının Devamını Oku

THY kadrolaşması kıyıma dönüştü

23 Nisan 2003
<B>THY</B> Ticaret Depertmanı'ndan bir okurumuz heyecanlı bir ses tonuyla şunları anlatıyor: THY'nin New York Bürosu'nda 40, Tokyo'da ise 15 kişi çalıştığını söyleyen nihayet bir genel müdür çıktı. Abdurrahman Gündoğdu, THY'nin tıkanan yapısı içinde emekliliği gelenleri kapı dışarı ediyor. Bu uygulama ilk bakışta doğru gibi gözükse de, bunun adı tam bir kadrolaşma kıyımı oluyor.

Yurtdışında 76 noktada görev yapanların en az yarısı baskı sonucu emekli ediliyor; alt kadroların ise ne olduğu henüz bilinmiyor.

Ancak, bunların yerine içerden ya da dışardan ne derece kalifiye eleman getirileceği konusunda bilgi verilmiyor.

Kuşkular alabildiğine artıyor.

THY'nin en hassas birimi olan teknikten sorumlu genel müdür yardımcılığına gelen Mehmet Kotil'in, hayatında hiç uçak bakımı ile ilgili tecrübesi olmadığı biliniyor.

Yarın daha çok şeyler olabilir.

Örneğin, Basın-Reklam Müdürlüğü'ne Büyükşehir Belediyesi'nin halkla ilişkilerinde veya güvenliğinde çalışan biri getirilebilir.

Gazetelerde Genel Müdür Gündoğdu ile birlikte poz veren Bilkent Üniversitesi mezunu 28 yaşındaki Gaye Çavuşoğlu'nun -kızımız Allah kabul etsin namaz da kılıyor- annesi resim öğretmeni olabilir; Genel Müdür'ün eşi de, Çavuşoğlu'nun annesinden resim dersi alabilir örneğin...

Bunlar şeffaf olmazsa, bu söylentiler daha çok devam eder. Önemli olan dışardan veya içerden atama yapmak değil, boşalan kadrolara hatır-gönül, siyaset dengesini sokmadan gerçekten tecrübeli kalifiye insanları oturtmaktadır.

Galiba bu yapılmıyor?

Çocuklarınızı bugün Miniatürk’e götürün


BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın davetlisi olarak Sütlüce'de Haliç kıyısında kurulan 'Miniatürk-Minyatür Türkiye Parkı'nı gezdik bir grup gazeteci ile birlikte. Gelmeyenlerin üzüleceğini sanırız. 23 Nisan dolayısıyla bugün olmazsa 29 Mayıs'ta İstanbul'un Fethi'nin 550'nci yılındaki açılışı izleyin hiç olmazsa.

Haliç'in eski pisliği kalmamış... Gürtuna, Maniatürk bittiğinde 10 milyon dolara mal olacağını ve İstanbul turizmine büyük hareketlilik getireceğini bildirdi. Türkiye'nin tarihi ve kültürel değerleri ile doğal güzelliklerini gösteren 105 eserin maketlerinden 80'ine yakını yerlerine konulmuş... Maketlerin bazıları -Mescid-i Aksa gibi- İsrail'de yapılmış... Anıtkabir'den Atatürk'ün Selanik'teki evine, Ayasofya'dan Selimiye'ye kadar birçok yapıtı topluca izleyebiliyorsunuz.

3000 yıllık bir zaman tüneline giriyorsunuz sanki.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ Genel Müdürü Cengiz Özdemir, Miniatürk gişelerinden para ile alınacak biletlere, parkta yer alan tüm eserlerle ilgili 6 dilde sesli bilgi verildiğini söyledi.

Özdemir'i bir başka gün köşemizde konuk edeceğiz. Onun 'Lale' üzerine hazırladığı belgeseli anlatacağız size. Bugün 23 Nisan törenlerinen sonra çocuklarınızı alın, Sütlüce ve Alibeyköy yöresine giden otobüslere binerek çocuklarınızı Miniatürk'e götürün. Çünkü aşırı talep nedeniyle bugün ilk kez kapıları açacaklar.

Kamu ne demektir


BASINA yansıyan haberlere göre ’kamuda yeniden yapılanma' sadece kanunlardaki değişiklik olarak algılanıyor. Bu çok büyük bir hata. ‘Kamuda Yeniden Yapılandırma Programı’ bir projeler topluluğu olarak düşünülmeli. Kanun ve mevzuat değişikliği projelerden birinin alt-adımı olabilir. Hiçbir proje bir yıldan daha uzun sürmemeli.

Program ve onu oluşturan projeler, ‘‘insan-sistem-organizasyon’’ boyutlarında dengeli değişimi amaçlamalı.

AKP yöneticileri ve bakanları tarihe geçmek istiyorlarsa ‘Kamuda Yeniden Yapılanmayı’ sadece kanun ve yönetmelik değişikliği olarak anlamamalılar.

Yrd. Doç. M. Atilla ÖNER Yeditepe Üniversitesi

Samsun’da güzel şeyler oluyor


SAMSUN Spor, Eğitim ve Tanıtma Vakfı Başkanı Sadi Subaşı ve vakfın İstanbul Temsilcisi Ertuğrul Çepni dün ziyaretimize geldiler. Samsun'la ilgili fotoğraflar gösterdiler. Liman sahilinde salaş binalar yerine inanılmaz mükemmel bir sahil kordonu oluşturulmuş... Beş kilometrelik sahil bandında yürüme yolları ile insanlar denize kavuşturulmuş. Ve kokudan denize yaklaşılamazken yapılan temizlik ile balık tutulur hale gelmiş.

Karayolları Bölge Müdürü iken Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na seçilen Yusuf Ziya Yılmaz'ın, Sam-Sev Vakfı'nın başlattığı ‘‘Sahilimi istiyorum’’ kampanyanyasına büyük destek vermiş ve İzmir'e benzeyen bir kordon ortaya çıkarılmış.

Gerçekten çok görüntülerle Samsun çağdaş çizgiyi yakalamış olur.

Tekkeköy'deki sorunlu Mobil santral ile ilgili bir dosya da hazırlamışlar... Dosyada yer alan yerel 'Halk', 'Ekip, 'Karadeniz Samsun' ve 'Gündem' gazetelerindeki manşetleri görünce irkilmemek mümkün değil. 6 numaralı fuel-oil'le çalışan santraldan çıkan kükürtdioksit gazının görüntüsü insani ürkütmüyor değil.

SANTRALA İNANILMAZ MUAFİYETLER

Subaşı'
ya sorulacak çok şey var:

Samsun Tekkeköy'deki mobil santral konusu ne oluyor?

-
14 Mayıs'ta Samsunlu mobil santrala karşı büyük bir miting düzenledi. Milletvekillerinin de katıldığı mitingde halk dinmeyen öfkesini santralı tekmeleyerek ve taşlayarak gösterdi.

Santralın hukuki durumu nedir?

- Tekkeköy
sahilinde Ceka İnşaat (Cengiz İnşaat) ve Aksa Jeneratör A.Ş tarafından yapılan iki adet 100'er megavatlık santral ne yazık hukuki bütün yollar zorlanarak kuruldu, insan sağlığı ve doğa hiçe sayıldı. Garip olan şu... Bakanlar Kurulu bu tür santralların yapımına izin verirken, 2002 sonuna kadar hava kirliliği, yer alma izni, ÇED ve su kirliliğinden sorumlu olan raporlardan muafiyet tanımıştı. Ancak meslek örgütleri Danıştay'da açtıkları davalarda bu muafiyetleri iptal ettirdiler. Tekkeköy Belediyesi, iki kez mühürlemesine rağmen mühür fekki yapılarak inşaat inatla devam ettirildi. Üç ay önce santrallar deneme üretimine başlayınca esas görüntü ve halkın tepkisi ortaya çıktı. Halk olayı artık gözüyle yaşadı; bitkileri kavruluyor; boğazı yanıyor, hatta arılar bile ölüyordu. Bu tepki miting sonrası ortaya çıkan tepkileri doğurdu. Maalesef, şu anda hiçbir yasal izni bulunmayan bu santralın ürettiği elektrik devlet tarafından satın alınıyor.

İNSANLARIN ÖLMESİ Mİ BEKLENİYOR

Samsun Barosu'nun davası ne oldu?

-
Samsun İdare Mahkemesi, dosyayı 1.5 ay beklettikten sonra yetkisizlik kararıyla Ankara 10. İdare Mahkemesi'ne gönderdi. Bu mahkeme de, dosya 1.5 ay bekledikten sonra Danıştay'a gönderildi. Aradan altı ay geçti; hiçbir şey olmayınca Baro Başkanı Ersoy Üstay dosyanın peşine düştü. Dosya bu kez Ankara 10. İdare Mahkemesi'ne gönderildi... Şimdi bu mahkemenin kararı bekleniyor. Kent Kurultayı'nda Baro Başkanı Üstay'ın ‘‘Samsun'da hayvanlar ölüyor; insanların ölmesini mi bekliyorsunuz karar vermek için...’’ diye konuşmasının büyük alkış alması dikkat çekicidir. Bugün Samsunlular pazarda Tekkeköy (Çarşamba) yöresinin sebzesini almıyor; Bafra sebzesi arıyor. Bu ne demektir bilir misiniz? Türkiye'nin en verimli ovası olan bölgede üretilen gıda maddelerinin satılamaması, yöre insanının açlığa mahkûm olmasıdır. Bu arada Samsun bölgesindeki tütüm ekiminin sınırlanmasından sonraki bu darbe köylüyü isyan haline getirdi.

BAKAN GÜLER NE DİYOR

Santral böyle çalışmaya devam edecek mi?

- Halkın dinmeyen tepkisine rağmen bu santralların çalıştırılmasını imkansız görüyoruz. Enerji Bakanı Hilmi Güler'in 'Kırmızı Koltuk'ta yaptığı açıklama ile bu santralların tazminatlarının ödenerek kapatılacağını açıklaması bu düşüncemizi doğruluyor. (Bu santralın dış kaynaklı kredi ile yaklaşık 250 milyon dolara mal olduğu söyleniyor.)

Bu santral çalıştırılmazsa ne olacak?

- Devlet geçen dönem öyle bir sözleşme yapmış ki, santrallar çalışmaya başladıktan sonra ürettikleri elektriği devlet almakla yükümlü. Almadığı veya çalıştırmadığı takdirde her ay 4 milyon dolar tazminat ödemekle yükümlü kılınmış. Bir özel sektör böyle bir sözleşmeyi kendisi yapsa bundan daha fazla çıkarını gözetemezdi.

Bu santralla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuştu, ne yapılıyor?

-
Öğrendiğimize göre CHP ilgili adaylarını gösterdi; sıra AKP'de... Komisyon üyesi milletvekilleri bölgemize geldiğinde gerçekleri öğreneceklerdir. Bu komisyonun raporunun sonucu bu olayın içindeki gerçekleri ortaya koyacaktır. İlginç gelişmeler beklenebilir.

Kent Kurultayı


SAMSUN Kent Kurultayı, 12 Nisan Cumartesi günü yapıldı. STÖ Samsun'un sorunlarını ve çözüm önerilerini sundular. 9 milletvekilinden 8'inin de izlediği Kurultay'da, Türkiye'de faizdeki mevduatın en çok olduğu illerden birinin Samsun olduğu vurgulandı. Bu mevduatın yatırıma çekilmesi için bazı projeler önerildi; bunların başında mevduatın STÖ ve yerel yöneticilerin çabasıyla şahıslar ikna edilerek Samsun'da tarıma yönelik sanayinin ilk adımları atılması programlanmış.

Henüz asaleten atama yok


‘HUMEYNİ de AKP gibi önce bürokrasiyi dağıtmıştı’ (5.4.2003) başlıklı yazımızda, bakanlıktaki atamalarla ilgili bazı görüşlere karşı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'ndan bir açıklama yapıldı.

‘‘Bakan a. 1. Hukuk Müşaviri M. Yusuf Arkçı’’ imzasıyla gönderilen açıklama aynen şöyle:

‘‘Yazıda belirtilen ‘Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşar Yardımcılıkları ile Genel Müdürlüklerine yapılan atamalara bir bakın... Ahbap çavuş ve tarikat ilişkilerini göreceksiniz...' ifadelerindeki iddialar asılsızdır. Müsteşar Yardımcılığı görevlerine henüz asaleten atama yapılmamıştır. Söz konusu görevler vekalaten yürütülmektedir. Bu kadrolara 3'lü kararname ile atama yapılmaktadır. Atama öncesi ilgili mercilerce gerekli araştırma ve incelemeler yapılmaktadır.’’

Bugün 23 Nisan neşe dolmuyor insan.

Biliyor musunuz


TRT'nin kuruluşundan bu yana sunuculuk ve yapımcılık yapan, Atatürkçülüğü ve yurtseverliği inkar edilemez bir gazeteci olan Nazmi Kal'a, 61 yaş nedeniyle emekli olurken son programında canlı yayın yaptırılmadığı için 33 yıllık hizmetinin sonunda buruk ayrıldığını...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘(Trabzon'da 'komünist' Mehmet Bayramoğlu'nun yaptırdığı camide namaz kılınamayacağı söylentileri üzerine) Gerçek İslam'ın ve İslam fıkıhının verileri dikkate alınırsa Türkiye'nin camilerinin hiçbirinde şer'an namaz kılınamaz.’’

(CHP İstanbul Milletvekili Yaşar Nuri Öztürk)

MESAJ


T.Z.TUNAYA Kültür Merkezi'nde (Tünel), ‘‘Savaş Sonrası Irak ve BM'nin Rolü‘‘ 17.30'da. Sunuş; Dr. Rıdvan Akın (Boğaziçi) ve konuşmacı Prof. Rona Aybay (Bilgi)
Yazının Devamını Oku

RTÜK, TRT’ye genel müdür arıyor!

22 Nisan 2003
<B>ANAP'</B>a yakın bir kaynak, <B>‘‘TRT'nin başına kimin getirileceğine medya pek ilgisiz; sadece aday isimleri sayfalarda yer alıyor. Ama geride büyük pazarlıklar var’’ </B>dedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı Şenol Demiröz'ün en kuvvetli aday gösterildiği, ancak 1988 yılında Tunca Toskay döneminde 'Çanakkale Belgesi' ile ilgili tartışmaların ortaya çıkmasından sonra durumunu güçleştirdiği konuşuluyor... Buna rağmen RTÜK'ün, Demiröz'ü üç adaydan biri olarak Bakanlar Kurulu'na sunacağı büyük bir ihtimal olarak gözüküyor.

TRT ve RTÜK'ün yapısını çok iyi biliyor kaynağımız.

TÜRK-İSLAM SENTEZİ

‘‘Demiröz
isminin altında TRT denetçilerinden Mustafa Ruhi Şirin'in ismini de aday olarak görebilirsiniz. Eski TRT Genel Müdürü 'tavukçuluk profesörü' olarak anılan Prof. Şaban Karataş zamanında alınmıştır. O da eski bir prodüktördür; 1980'lerde belgesel yayınlarda metin yazarı olarak görev yapmıştır. Çocuklarla ilgili bir vakfı vardır; acaba hangi anlayışta çocuklar yetiştiriliyor? Özetle, 'Türk-İslam sentezcileri'ndendir Şirin... Cem Duna'dan sonra tarikatçı, Atatürk düşmanı takım TRT'den temizlenmiş ya da kızağa çekilmiştir. Ancak MC hükümetleri döneminde giren kadrolar bugün ayağa kalkmıştır.

Bir padişaha atfen 'devlet adamı, beyaz baldıra ve sarı altına dayanabilecek kişidir' diye bir söz vardır.

NEDEN ADAY BOLLUĞU!

- TRT'ye aynen böyle bir isim aranıyor denilebilir. Mesela bunlardan Şenol Demiröz farklıdır; uyumludur. Zaten size gönderdiği açıklamada, Atatürk'ün ölümünden sonra kültür ve sanat anlayışından vazgeçilmesinin yarattığı sıkıntıları vurgulaması dikkat çekicidir. Demiröz'ü, Erbakan da Genel Müdür yapmak istemişti. Açıkça söylemek gerekirse, Şirin'i yapacaklarına Demiröz'ü yapsınlar daha iyi... İstanbul Büyükşehir'de Kültür Dairesi Başkanı olarak yaptıkları ortada; çünkü kavgası yok.

TRT'ye tam 104 kişi aday adaylığı için başvuruyor. Niye böyle oldu?

- Yarın, bu iktidarın aday adayı olarak ismini geçirmek bazı şeyler için yeterli sayılmaz mı? Bunların içinde 20 tane TRT'ci, 14'ünün geçen dönem aday adayı olması düşündürücüdür. Ayrıca bir polis memurunun, belediyecinin, subayın ne işi var TRT'de... Bir bankamatik memuru, TRT'ye nasıl aday olabilir? 8 bin kişinin çalıştığı dev bir kurumda, üç tane genel müdür adayı bulunamıyorsa altında büyük oyunlar vardır.

DENGE 6/3 HÜKÜMET LEHİNE

Başka isim yok mu?

- Kurumun içinden TRT Yönetim Kurulu üyesi olan ODTÜ'den Elektronik Mühendisi Prof. Murat Aşkar'ın ismi öne çıkıyor. En çağdaşı budur ama isterler mi?

Adayları belirleyecek RTÜK üyelerinin dengesi nasıldır?

- 9 üyeden en az 5'i hükümetin emrindedir; hükümet kimi isterse onu seçer. Yani Beşir Ayvazoğlu, Emin Başer, Mehmet Doğan, Fatih Karaca (başkan) ve Zakir Avşar... Ecevit hükümetinin RTÜK Başkanı olan Nuri Kayış ise şimdilik ortada... Kendisine 'bir dönem daha seni burada tutacağız' derlerse hükümet tarafında olur mu? Muhalifler ise Kutlu Savaş, Güneş Müftüoğlu ve Tülay Çetingüleç'tir.

KARACA SÜRPİZ YAPABİLİR Mİ?

RTÜK ne zaman, üç adayı belirleyip Bakanlar Kurulu'na sunacak?

- Muhtemelen bugün... Üç adaydan birini Bakanlar Kurulu tespit edip Cumhurbaşkanı'nın onayına sunacak. Unutmayın başka pazarlıklar da olabilir.

Ne gibi...

- RTÜK Başkanı Fatih Karaca, gönlünden çok geçti ama aday olmaya cesaret edemedi. Ancak RTÜK'ün Karaca'yı da aday olarak göstermesi sürpriz olabilir. Tabii, üç isim arasına girerse RTÜK'ten ayrılması gerekiyor.

TRT'den emekli olacaklar...

- Bu yıl 300 kişi ayrılacak; yani devletten tüm ayrılacak 3 bin kişinin % 10'u TRT'den. Sanıyorum 2 genel müdür yardımcısı, 4 daire başkanı gidiyor.

Adaylara soru


KESK/HABER-SEN, TRT Genel Müdürlüğü için yarışan tüm adaylara soruyor:

‘‘Yükümlülüklerinizin farkında mısınız? Yalanla, dolanla, üçkáğıtla mücedeleye hazır mısınız? Halkın zenginliklerini korumaya kararlı mısınız? TRT'yi ortak akılla yönetmeye istekli misiniz? Kamu hizmeti anlayışı ile yayın yapacak ‘özerk, demokratik ve katılımcı' bir TRT'yi yaratma mücadelesi verebilecek misiniz? TRT üzerinden kirli pazarlıklar yapmadan, ödünler, sözler vermeden seçilebileceğinize inanıyor musunuz?’’

Nouma ve Glenn Hoddle


BEŞİKTAŞLI Nouma'nın edep dışı davranışından sonra Sinan Engin'in bir TV programında ‘‘Siz olayın üzerinde durup Federasyon'u etki altına almayın. Biz kulüp olarak para cezası verip Nouma'yı cezalandırırız. Biz Nouma'yı bundan sonraki maçlarımızda oynatmak zorundayız’’ anlamına gelecek biçimde konuşması üzüntü verici ve düşündürücüdür.

Yeri geldiği için Yavuz Kocaömer'in dünkü 'Posta'daki yazısını bir ahlak anlayışına örnek göstermek istiyorum. Kocaömer, Radikal'de Nur Çintay A.'nın bir yazısında, engellileri küçük düşürücü ifadelerine sert yanıt verirken, Nouma olayı ile ilgili dersler çıkarmamıza vesile oluyor:

‘‘Bundan 4-5 yıl önce İngiltere Milli Takımı'nın efsanevi Teknik Direktörü Glenn Hoddle bir konuşmasında şöyle demişti: ‘Engelli insanlar daha önceki hayatlarında yaptıkları yanlışların bu yaşamlarında cezasını çekmektedirler.' Sonra ne oldu bilir misiniz? İngiltere Futbol Federasyonu, ertesi günü o başarılı teknik direktörünü görevden azletti. Ve Glenn Hoddle ismi spor dünyasından silindi gitti.

Bu saygısızlığınız ve insanların yaşama hakkına olan bu terbiyesizce yaklaşımınızdan sonra, hayatınızın kalan bölümünde duyacağınız utanç size yeter.’’

Futbol Federasyonu ve 100 yaşındaki Beşiktaş'ın yöneticileri bu sözlerden dersler çıkarırlarsa Türk futbolu çok şeyler kazanır.

Banu TUNA-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

‘Tayyip Partisi’ nereye gidiyor

20 Nisan 2003
<B>ANKARA'</B>dan <B>Tunç Kalkan </B>yazıyor: <B>AKP'</B>de kime el atsanız <B>‘Nakşibendidir’, ‘Nurcudur’ </B>gibi tanımlamalar karşınıza çıkıyor. Devleti hiç tanımamış, kıymeti ve kerameti kendinden menkul bir sürü adam başbakanlık ve bakanlıkların kadrolarına açıktan atanıyor.Tarikat ve cemaat üyeliğinin neredeyse resmiyet kazandığı, bir unvan haline geldiği Türkiye'de, eş dost ve akraba atamaları devam ediyor.

Sonra da endişesini bir şekilde açığa vuruyor:

‘‘Dokunulmazlığı kaldırırsak gece yarısı kapımıza polis dayanır, alır götürür.’’

Atamalarda parti örgütü yok; 'Tayyip Partisi'nin, yani Erdoğan'ın tanıdığı ve çalıştığı kişiler olması yeterli sayılıyor.

‘‘Hürriyet'in 'Cinnah Fısıltıları' köşesinde 'Başkan ve adamları' yazısında ‘‘Erdoğan bir ekip adamı... Her şeye ekibiyle gidiyor’’ diyor. Çok doğru bir tespit...

TOPLAMA KADROLAR

Gerçekte bugün AKP diye bir parti yok. Örgüt denilen de 'toplama kadro'lar...

İktidarı oluşturan isimler de 'Milli Görüş', 'Nakşiler' ve 'Fethullah Hocacılar' tarafından belirleniyor. Nihayet bunlar Abdullah Gül'ün bir genelgesi ile açığa çıkıyor; aman bu gruplarla yakın ilişki kurun demeye getiriliyor.

Ve neler oluyor?

Atanan bazı adamların hazırladığı yasa tasarıları, okula ihtiyacı olan Türkiye'ye yeni camiler kazandırmayı amaçlıyor. 3194 sayılı İmar Kanunu'nun Ek-2. maddesinde değişiklik yapacaklarmış.

Hazırladıkları yasa tasarısında ‘‘...İl, ilçe ve kasabalarda mülki idare amirinin izni alınmak, imar mevzuatına uygun olmak şartıyla ibadethane yapılabilir. İbadet yeri, imar mevzuatına aykırı olarak başka maksatlara tahsis edilemez. Kat mülkiyetine tabi ve müstakil binalarda ihtiyaç olması halinde ibadet yeri açılmasına, kat maliklerinin muvafakatlarının alınması ve plan tadilatı yapılması koşuluyla mülki idare amirince izin verilir’’ deniliyor.

OKUL MU, MESCİT Mİ

Yani, her evin altında bir cami, bir mescit vb. olacak... Şimdi bu tasarı kanunlaştığında, ‘Evinizin altına cami yapılacak, muvafakat verin' denilen vatandaş ne yapacak? Verse bir türlü, vermese bir türlü... Her şeyi tamam olan bir ülkemiz var ya!.. Okullar tamam, sığınaklar tamam, park yerleri tamam. Camiler ve mescitler eksikti! O da tamamlanıyor.

İbadete, ibadethaneye kimse karşı olmamalıdır. Ancak bundan birkaç yıl önce Türkiye'ye gelen İran Cumhurbaşkanı Rafsancani'nin kızının, Esenboğa yolunda bu kadar çok cami gördüğünde nasıl şaşırdığını gazetelerde okuduk.

İbadetin her yerde yapılabileceğini, ama okumak için mutlaka okul gerektiğini anlamayan zihniyete dur diyecek yok mu? Yarın Tayyip Erdoğan bile bunlardan rahatsızlık duymaya başlayacaktır.

Örümcek ağı ile sarılı bu kafalara karşı herkesin uyanık olması gerekmiyor mu?

Gerçekten AKP iktidarı nereye gidiyor?

23 Nisan’a sabotaj!


ANKARA'da yapılan yeni kaldırım düzenlemelerine tepkiler:

ANITKABİR etrafında bilinçsizce yapılan kazı, bordür taşı, kaldırım taşı çalışmalarını kınıyorum. Tüm dünya çocuklarının geleceği 23 Nisan'a üç gün kala Anıtkabir'in etrafının çamur deryası içinde kalmasını içime sindiremiyorum. Plansızca yapılan bu çalışma 23 Nisan törenlerine yapılan bir sabotajdır. Tandoğan'dan gelip Gençlik Caddesi'ne döndüğünüzde sizi koca bir levha karşılıyor; 'etrafa verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür dileriz'. Önce bir önlemini al, 50 metreden itibaren ilerde trafiğin üç şeritten tek şeride düştüğünü haber veren levhaları koy. Kamyonları yolu keserek geri dönmelerini engelle de, bırak özür dileme. Zaten bu senin görevin, benim vergimi harcıyorsun.

(Umarız, bu çalışmalar Şişli'den bu sabah Anıtkabir'e gelecek 250 araca engel teşkil etmez!)

D.B.-Anıttepe-ANKARA

Hayatımızda 1 ve 0’ın önemi


İSTANBUL'dan yönetici bir okurumuz, kişilik zafiyetine uğrayanlara bir gönderme yapıyor:

‘‘1982 yılı Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda 2. sınıf öğrencileri, 'Türkiye Ekonomisi' dersinin hocasını bekliyorlar. Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor, içeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor.

Tebeşiriyle tahtaya kocaman ‘‘1’’ rakamı çiziyor. ‘‘Bakın’’ diyor. ‘‘Bu, kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey.’’ Sonra 1'in yanına bir 0 koyuyor. ‘‘Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik 1'i 10 yapar.’’ Bir 0 daha: ‘‘Bu tecrübedir. 10 iken 100 olursunuz.’’

Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek... Disiplin... Sevgi...

Eklenen her yeni 0'ın, kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca... Sonra eline silgiyi alıp en baştaki 1'i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor ve hoca yorumu patlatıyor:

‘‘Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir.’’

Sınıf, mesajı alıp sessizliğe gömülüyor.

Biliyor musunuz?


TRT Genel Müdürlüğüne aday olmak için başvuran Haliç Üniversitesi'nden Doç. Osman Özsoy'un, 40 yaşını doldurmadığı için -39- adaylığının geri çevrilmesi üzerine ‘‘O zaman neden milletvekilliği yaşı 25, başbakan olma yaşı da 30 olarak belirleniyor’’ diye tepki gösterdiğini...

KÜLTÜR ve Turizm Bakanlıklarının birleştirilmesine karşı mücadele veren geçmiş hükümetlerin 13 Kültür Bakanı'nın Cumhurbaşkanı Sezer tarafından yarın kabul edileceğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ


GEÇEN hafta belediyenin yaptığı tiyatroya kavuşan Çorlu'da Emniyet Müdürü Ömer Ulvi Akcan'ın düzenlemesiyle, koleksiyoner Mehmet Diktaş'ın fotoğraf kartpostallarından oluşan 'Avrupa'daki Türkiye' sergisi dün Orion Alışveriş Merkezi'nde açıldı. 300'e yakın kartpostaldan oluşan ve bir ay açık kalacak olan ilginç sergiyi Çorlu'da çeşitli temaslar yapan SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın da gezdi.
Yazının Devamını Oku