Yalçın Bayer

Yerel baskın seçim ve CHP’de yaşananlar

16 Mayıs 2003
<b>CHP'</B>nin milletvekili olmayan ağırlıklı bir ismi <B>‘‘Genel Merkez partide kimseyi yaşatmayacak galiba, baksanıza kayıt konusunda bir sürü abuk sabuk işler yapıldı’’ </B>dedi. Buna karşılık telefon eden bir başka CHP'li de, 'naylon üye' konusunun altında muhtemel bir yerel seçim adaylığının yattığını belirterek, ‘‘Hiç kimse birbirini suçlamasın; geçmiş yönetimler de bunu yaptılar.. Sonuçta kimse kárlı çıkmıyor. Kavgaya gerek yok’’ dedi.

Bütün bu tartışmalar olurken, TEMPO'da Kerem Çalışkan, AKP kurmaylarının yerel yönetim reformu paketi ile birlikte sonbaharda bir baskın yerel seçim yapılacağı duyumlarını aktarmış köşesinde... Ekonomide görülen iyimser gelişmeler, diğer partilerin oldukça dağınık ve hazırlıksız olmaları, AKP'nin düşündüğü yeni yerel yönetim modelinin 'cazibesi' AKP'ye büyük avantaj sağlıyor...

Bu yorumlarda haklılık payı çok.

Parti içi kavgaların kökeninde adaylık yatıyor.

Muhalif üyeler ‘‘Genel Merkez yanlılıları, ilçeleri naylon üye bombardımanına tutuyorlar’’ diyor. Bize telefon eden partililer, başta Üsküdar, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Beşiktaş, Beyoğlu, Sarıyer ve Zeytinburnu olmak üzere birçok ilçede binlerce yeni üye kaydedildiğini ileri sürüyorlar. Ancak bazı tespitlerde yeni üyelerin büyük bölümünün belirtilen adreslerde oturmadıkları ve bunlara itiraz yapıldığı anlatılıyor. Beşiktaş'ta 2.700 yeni üyeden yaklaşık 2000'inin 'naylon' olduğu iddia ediliyor. Sadece Sarıyer'in bir mahallesinde 210 naylon üye yazılmış; muhtar da sorulduğunda ‘‘Bu isimler bizim mahallemizde oturmuyor ki’’ dedi.

Üye yolsuzluklarını ortaya çıkartan Bahçeşehir Belde Başkanı Devran Ulusoy'un, il başkanlığının talimatı üzerine Büyükçekmece ilçe yönetimince görevinden alınması tartışmaları daha da büyüttü.

CHP Parti Meclisi üyesi, CHP'nin 290 bin üyesi olduğunu, Genel Merkez'in 30 ilde 46.637 kişinin üyeliklerini kesinleştirdiğini, 60 bin aday üyenin daha yakında üye yapılacağını, 20 bin kişinin sırada olduğunu; böylece sonuçta üye sayısının 417 bini bulacağını bildirdi; ‘‘Bunlar dar kadroculuğun hesaplarıdır. Biz doğruları söylemeye devam edeceğiz’’ diyerek şöyle konuştu:

‘‘Sayın Baykal, seçimlere girerken uyumlu bir grup istiyorum demişti. Berhan Şimşek ve H.F.Güneş dışında hiçbir muhalifi listesine almayarak bu 'uyumu' sağladı. Bizler sözlü muhalefetimizi yaparken bir baktık; 'uyumlu' dedikleri birbirlerine 'yalaka' diyerek tabanca çekiyor. Bu kafa ile parti içinde iktidar olunur ama ülkede olunmaz.’’

CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem, 'naylon üye' iddialarını kabul etmiyor. Tüzüğün 21. maddesine göre gerçeğe aykıra üye formu dolduranlar, gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar hakkında disiplin soruşturması yapıldığını söylüyor ve ‘‘Hatta haklarında C. Savcılığı'na suç duyurusunda bulunuluyor’’ diyor.

CHP'deki fırtınaların dinmesi için Genel Merkez'in şeffaf olması gerekmiyor mu?

Trakya için çalışıyorum

TEKİRDAĞLI
hemşerim Halil Yavuz'a, Trakya ve Tekirdağ ile ilgili duyarlığı için teşekkür ederim. Ben prensip olarak 'az konuşup, öz konuşmayı, az laf üretip çok icraat yapmayı' şiar edinmiş bir kişiyim. AKP iktidarının getirdiği avantajla bakanlıklarda ve ilgili kurumlarda kapı kapı dolaşarak Tekirdağ ve Trakya ile ilgili sorunların çözümü için azami gayret sarf etmekteyim. Yeri geldiğinde Meclis kürsüsünden de gerekli konuşmayı yapmaktayım.

26 yıllık devlet yöneticiliğim döneminde özellikle Şanlıurfa'da ve Türkiye'nin en büyük ovası Konya'da başardığım yüzlerce tarım, sanayi, çevre, turizm, eğitim ve sağlık projelerini memleketim olan Tekirdağ'da da gerçekleştirmek için var gücümle çalışmaktayım.

Vergi sıralamasında Türkiye'nin ilk 10 şehri arasında yer alan Tekirdağ yatırımlarda hak ettiği yerde değildir. Tekirdağımızın ilçeleriyle birlikte tarım, sanayi ve turizmde hak ettiği yere ulaşması için Namık Kemal Üniversitesi'nin Tekirdağ'a kazandırılması, Kınalı-Tekirdağ, Tekirdağ Doğu Çevre Yolu ve Tekirdağ-İpsala devlet yolunun yapılması, Tekirdağ Limanı'nın mevcut demiryolu ağına bağlanması, Tekirdağ'da yapımı devam eden Yat Limanı'nın bir an önce hizmete açılması, Tekirdağ-Çorlu ve Çorlu-Çerkezköy yollarının 15.000 km'lik duble yol projesi kapsamına alınması yönünde girişimlerimiz devam etmektedir.

Sahillerimizde turizm yatırımlarının geliştirilmesi, İstanbul'un ve Trakya'nın turizm merkezi haline getirilmesi, deniz ve çevre kirliliği ile ilgili konularda da kararlı bir şekilde mücadelemiz sürmektedir.

T. Ziyaeddin AKBULUT

AKP Tekirdağ Milletvekili

Çocuklarım yandı

ÇOCUKLARI
GS İlköğretim Okulu'nda okuyan (sayıları 400'ü buluyor) veliler; GS'ya giriş yönetmeliğinin değiştirilmesine ateş püskürüyorlar. Üzgün bir grup veli aradı; GS Üniversitesi Rektörlüğü'nün kendilerine haksızlık yaptığını söylediler.

‘‘İlköğretim Okulu'na alırken, çocuklarımızı lisede okuyacaklardı. Ne oldu da ilgili yönetmelik değiştirildi? Galatasaray Üniversitesi Rektörü Prof. Erdoğan Teziç 'Bu çocuklara yazık; derste (lisede) bir şey anlamadan bakıyorlar. Anadolu Lisesi sınavlarının ilk 750'sinin içinden gelen çocuk ile kafası, zekası geliştirilmemiş çocuk arasında büyük fark var’’ diyor.

Peki bu öğrencileri kim yetiştirdi? Galatasaray Lisesi İlköğretim Okulu değil mi? Bizler çocuklarımız okula başlarken büyük bağışlar yapmadık mı?

Sayın Teziç'in çocuklarımıza 'geri zekalı' demesi büyük bir haksızlıktır. Çocuklarımız 'Taşlıtarla Okulu' seviyesindeyse lisede okumak için neden ilkokula öğrenci aldınız? Haftada 15 saat Fransızca dil dersi verdiniz? Hocalarımızı uyarınca 'merak etmeyin, çocuklarınız burada okuyacak' demediler mi? Bizi yaktınız, niye sorumluluk almıyorsunuz?''

Hoşgeldin 3. köprü!

ARNAVUTKÖY'
de 3. köprüye karşı oluşturulan komitesinin sözcüsü İsmail Üstün anlatıyor:

Lütfü Kırdar salonunda açılan bir fuarda, Karayolları'nın standında şimdiye kadar gizlenen 3. köprünün nereden geçeceği sinevizyondan gösterildi. Arnavutköy-Vaniköy arasından geçiyor. Köprünün yeri haritalara işlenmiş, dev bir poster hazırlanmış... Dehşete düşmemek mümkün değil; çünkü şimdiye kadar bize köprünün asıl geçiş yeri olarak 4 adet 'naylon' koridor geçişi gösteriliyordu?

Köprünün esas yeri gözlerden kaçırılmak isteniyordu. Şimdi açıkca ortaya çıktılar. Köprünün ayakları tam Arnavutköy'ün tam kalbine yerleştiriliyor; yıkılacak gecekonduların üzerinden Robert Kolej ile Neşe Gazinosu arasından tünele girip Zincirlikuyu tarafından çıkıyor.

Binali Yıldırım, M. Ali Şahin, Sabri Erbakan ve Ali Müfit Gürtuna şimdi ne diyorsunuz?Çocuklarım yandı

ÇOCUKLARI
GS İlköğretim Okulu'nda okuyan (sayıları 400'ü buluyor) veliler; GS'ya giriş yönetmeliğinin değiştirilmesine ateş püskürüyorlar. Üzgün bir grup veli aradı; GS Üniversitesi Rektörlüğü'nün kendilerine haksızlık yaptığını söylediler.

‘‘İlköğretim Okulu'na alırken, çocuklarımızı lisede okuyacaklardı. Ne oldu da ilgili yönetmelik değiştirildi? Galatasaray Üniversitesi Rektörü Prof. Erdoğan Teziç 'Bu çocuklara yazık; derste (lisede) bir şey anlamadan bakıyorlar. Anadolu Lisesi sınavlarının ilk 750'sinin içinden gelen çocuk ile kafası, zekası geliştirilmemiş çocuk arasında büyük fark var’’ diyor.

Peki bu öğrencileri kim yetiştirdi? Galatasaray Lisesi İlköğretim Okulu değil mi? Bizler çocuklarımız okula başlarken büyük bağışlar yapmadık mı?

Sayın Teziç'in çocuklarımıza 'geri zekalı' demesi büyük bir haksızlıktır. Çocuklarımız 'Taşlıtarla Okulu' seviyesindeyse lisede okumak için neden ilkokula öğrenci aldınız? Haftada 15 saat Fransızca dil dersi verdiniz? Hocalarımızı uyarınca 'merak etmeyin, çocuklarınız burada okuyacak' demediler mi? Bizi yaktınız, niye sorumluluk almıyorsunuz?''

Biliyor musunuz?

GEBZE Devlet Hastanesi Müdürü Cabir Özdemir'in, rüşvet karşılığı temiz raporu verdiği iddiası üzerine takibe alındığını ve bir operasyon sonucunda polisten aldığı 2 bin dolarla yakalandığını...

Biliyor musunuz?

Vakıfbank’ın otelleri beleşe mi gidiyor

ADAPAZARLI işadamı Kenan Maraşoğlu, telefonda şunları anlatıyor: Hürriyet'in geçen salı günkü 6. sayfasında Vakıfbank'ın bir ilanı var; ‘‘Turizmin yıldızları satışa sunuluyor’’ diyor.

Taksim Otelcilik AŞ, işletmecisi olduğu 10 otelin % 51 hissesini blok satış yöntemiyle satıyor. Marmaris'te bulunan 32 daireli Melita Apart'ı almak için Vakıfbank Genel Müdürlük İştirakler Müdürlüğü ile konuştum; otellerin ancak tümünün % 51'ini alabileceğimizi söylediler. Blok satış yerine tek tek satış olması çok yanlış. Toplamı neredeyse katrilyonu buluyor. Bunu alabilecekler belli. Ya da toptan ucuza gidecek. Yoksa bunlar baştan pazarlandı da usulen mi ilan veriliyor?

Kültüre 70 milyon darbesi

KIZIM Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Bölümü'nde öğrenim görmektedir. Temmuz ayı başında okul orkestrası, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Romanya'yı kapsayan bir konser turnesine çıkacak. 35 öğrenci ile 7-8 öğretmenden oluşan ve ülkeye sanatçı yetiştirmek gayreti içinde olan, ülkemizin sanat faaliyetlerini bu ülkelerde tanıtmayı amaçlayan bu gruptan 70'er milyon lira konut fonu alınması ne kadar doğrudur? Spora tanınan muafiyet, kültür için neden düşünülmez? Yurtdışına çıkanlar tüccar veya turist değil ki... Bakanlarımız Çelik ve Mumcu sesimizi duyabilirler mi? (Bu yazı tamamen tarafımdan yazılmış; okul yönetiminin hiçbir tasarrufu olmamıştır.)

Cengiz TAŞKIRDI-0212-217 64 03
Yazının Devamını Oku

Bu ‘geri kalmış iller’ lafı Türkiye’yi batırdı

15 Mayıs 2003
<B>BAŞBAKAN'ın</B> <B>‘‘geri kalmış illere vergi ve SSK muafiyeti gelecek’’ </B>sözü gazetenizde de manşetteydi. Ben 28 yaşındayım. Bu geri kalmış iller ben kendimi bildim bileli hep geri kalmış durumda nedense. Lakin kaçakçısı, sahtekárı, devleti dolandıranı da hep bu illerden çıkıyor. Bakarsanız ağalık düzeninden memnunlar. Ağaları da maşallah para içinde yüzüyor. Nasıl geri kalmış olunuyor anlamak zor. İşim gereği bu geri kalmış iller denilen yörelerde uzun süre bulundum. Diyarbakır-Şanlıurfa arasında yolun sağı ve solunda sayıca oldukça fazla olan bir temel-iki direk-bir çatı binalar var. Siirt'te de öyle... Sordum ne bunlar diye. Ziraat Bankası'ndan hayvancılık yapacağım diye kredi alarak İstanbul'a ya da başka yerlere giderek Mercedes, otel-bar, disko alan şahısların kalıntılarıymış.

Siverek'in etrafına pamuk ekiliyor. Pamuklar toplanmadığından tarlada çürüyor. İşçi yok değil var, insan hepsi Siverek'te kahvede-kebapçıda. Ağaları mamalarını verdiği için çalışmak ihtiyacı duymuyorlar. Ağalarının hesabına pamuk destekleme tutarları devlet tarafından yatırıldığı akşam Siverek'in etrafı ışıl ışıl idi. Yaktılar tarlalardaki pamukları... Paralar alındı ya, ne gerek var çürük mahsulü toplayıp devlete vermeye.

ASIL TRAKYA GERİ KALDI

Trakya
çiftçisi birim arazi üzerinden yapılan desteklemeyi zar zor alırken, vergisini kantarda tıkır tıkır öderken, mazotu, ilacı, tohumu, gübreyi vergilerle şişen fiyatlarını ödeyerek alırken, nereden çıkıyor bu geri kalmış illere destek?..

Çıkın bakın İstanbul-Ankara otobanına, öğlene kadar ışıklar sönmez. İstanbul'dan Edirne'ye gidin vallahi bir ışık göremezsiniz Silivri-Çorlu-Lüleburgaz-Babaeski hattında... Üstelik şeritleri ayıran alan da ot içindededir; bakımsızdır. Bu bölgede de sanayici var. Bunlar da vergi veriyor. Lakin ulaşım güzergáhları olan otoban yama içinde; gece ışık yok yolda. Avrupa'dan karayolu ile giren yabancı önce bu durumu görüyor. Ne güzel bir ülkeye geldim diyor; aslında kapkaranlık bir ülke. Siirt milletvekilinin kendi yöresine kıyak yapması, Van milletvekilinin Trakya'nın imarına takmaması hiç önemli değil. Biz de milletvekili seçtik, nerede onlar?

AKBULUT NERENİN

MİLLETVEKİLİ?

Özellikle vali kökenli, Şanlıurfa eski valisi AKP Tekirdağ milletvekili Ziyaeddin Akbulut nerede? Kendisi çok iyi bilir kalkınmada öncelikli, geri kalmış illerde idarecilik yapmanın ve yaşamanın ne derece güzel(!) olduğunu... Yoksa hálá vali olduğunu mu düşünüyor?

El pençe divan kültürünü bir kenara bırakarak ne zaman Tekirdağ ve Trakya için meclis kürsülerine çıkacaksınız? Bayramlarda ve açılışlarda konuşma yapmayı biliyorsunuz. İcra makamına gelince niçin susuyorsunuz? Yoksa sizi susturanlar mı var? Lütfen Tekirdağlı olduğunuzu unutmayınız; bakın Karadenizli ve Güneydoğulu milletvekilleri neler yapıyorlar?

Halil YAVUZ-TEKİRDAĞ

RTÜK seçimi skandala dönüştü


RTÜK, Ankara Hukuk Fakültesi'nden 20 milyar karşılığında görüş istemiş; bir partiye üye olan TRT'ye genel müdür adayı olur mu diye...

Demek ki, görüş aldı ki nihayet 'olmaz' diye açıklama yaptı.

TRT, Türkiye'nin en önemli kurumu... Buna karşın RTÜK, TRT'ye değil hükümete 'genel müdür' aradığı için ne yapacağını bilemiyor. Halbuki önündeki yasaları okusaydılar hükümete tartışmalı hale gelen üç ismi bildirmezlerdi. 103 aday arasında aydın kafalı bir kişi yok mu? Var da görmek istemiyorlar. İlle de Türk-İslam sentezcisi veya muhafazakár mı aramak gerekiyor.

TRT'ci bir dostumuz geçen hafta ‘‘RTÜK yönetim kurulunun aday belirlemeyeceğini, üç üyenin görev sürelerini doldurduklarını, buna karşılık yeni RTÜK yasasının çıkarılamadığını’’ söylemişti bize. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç dün çok haklı olarak, önce RTÜK üyelerinin belirlenmesini, aksi halde yeni seçilecek TRT Genel Müdürü'nün tartışmalı olacağını bildiriyor.

RTÜK'teki yönetim kurulu üyelikleri tartışmalı hale gelen üç isim, ‘‘Siyasetçilerin kulu kölesi olmak istemiyoruz. RTÜK üyeleri, siyasetçiler tarafından değil, her kurumun göstereceği adaylar arasından seçilmelidir’’ diyerek istifa edemezler miydi?

Hükümet işin çıkmaza girdiğini gördüğünden Cumhurbaşkanı'na hálá bir isim öneremiyor. Deyim yerindeyse; aşağısı sakal, yukarısı bıyık...

Karakartallı Roth Mansız’a áşıkmış!


TÜRKİYE'de bazı çevrelerin çok kızdıkları bir isim olan Almanya Federal Meclisi, Yeşiller Milletvekili Claude Roth, Alman-Türk Dostluk Federasyonu'nun Münih'teki ödül töreninde çok çarpıcı bir konuşma yaptı.

BJK yönetim kurulu üyeleri bu konuşmanın metnini mutlaka okumalıdır. AB ile Beşiktaş ve Mansız'ın arasında nasıl bir ilişki kuruyor Roth, bu bilinmelidir.

Roth, öyle bir konuşma yaptı ki, sanırsınız Mansız'a áşık olmuş! Bakın Roth bu ilişkiyi nasıl yorumluyor:

‘‘İkimiz de Münih'ten hemşeriyiz onunla; Avrupalı Türk olarak gurur duyuyorum. Türk pasaportu var; Alman kız arkadaşı var; İtalyan yemeği yiyor... Global bir futbolcu. Niye kendisine çifte vatandaşlık verilmiyor? Ona hayranım; çünkü bedeniyle, aklıyla oynuyor. Dünyada yeşil sahalara renk kattı.. Aslında ben en yakışıklı Alman futbolcu sayıyorum kendisini... Ben de Karakartallıyım, takımımın şampiyon olmasını diliyorum!’’

Beşiktaş şampiyon olacaksa kafasını biraz da AB'ye doğru çevirmeli.

(Roth, Anadolulu bir gençle evlenebilir; çünkü Bodrum'da yazlık yer arıyor.)

Biliyor musunuz?


1999 seçimlerinde belediye başkanlığını ANAP'lı adaya karşı kaybeden ve bazı yolsuzluk iddiaları nedeniyle bir süre tutuklu kalan Hamdi Sedefçi'nin, GP'ye geçeceği iddialarının asılsız olduğunu belirterek, ‘‘CHP'den belediye başkanlığı için aday adayıyım’’ dediğini...

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Hayatta kalmak isteyenler, değişime hazır olmalıdırlar.’’

(Charles Darwin)
Yazının Devamını Oku

Almanya’yı komşu ‘goşalar’ bastı

14 Mayıs 2003
<B>MÜNİH Garı'n</B>dan geçip 200 metre yürüdükten sonra <B>Goette Caddesi'</B>ne girdiğinizde <B>‘Küçük İstanbul’</B> ile karşılaşıyorsunuz; dönerciden kuyumcuya, berberden yatak-çarşaf satıcısına kadar küçük bir Anadolu mozaiğinden parçalar taşıyan çarşı karşılıyor sizi. Bu cadde üzerindeki Hürriyet'in bürosuna vardığımızda içerde Celal Özcan ve Ali Mercimek vardı; bir de polis... Münih Emniyet Müdürlüğü'nden gelen komiser, son günlerde yaşanan ‘Bulgar goşa’ları üzerine Türklerle ilgili olarak gerginleşen ortamın yumuşatılması için Hürriyet'in temsilcisi olarak Özcan'ı bilgilendirmek istemişti. Goşa, burada ‘Nataşa’ anlamında kullanılıyormuş.

Polisin yakındığı olay şuydu:

‘‘Almanya, AB adayı Bulgaristan ve Romanya vatandaşlarına vizeyi kaldırınca özellikle çok sayıda Rumen kadın ve onların satıcıları güneye en yakın bölge olan Münih'e akın etti. Amaçları fahişelik yaparak kısa sürede para kazanmak. Türk mahallelerinde kendilerine pazar buluyorlar; dolayısıyla diğer bölgelerdeki Türkler de buraya akın ediyor.’’

Yasalar izin verdiği ölçüde konuşuyor komiser... Anlaşılıyor ki; sorun ‘Bulgar Nataşaları’nın yarattığı seks pazarının asli müşterilerinin Türklerin olması sonucu ortaya çıkan ‘fuhuş pazarı’...

RUMENLERİN MÜŞTERİSİ TÜRKLER

Bu pazar, önce bir Türk kahvesinden yönlendiriliyormuş. Neyse Türkler bunu halletmişler; ama şimdi de bir Yunanlı kafe devreye girmiş. Ancak Türk esnafı tedirgin... Hatta geçen cumartesi günü Bulgar kadın satıcıları ile sarhoş bir Türk kavga etmiş. Olaya müdahale eden Münih polisi, Osman Öztürk adlı Türk'ü, ensesinden tuttuğu gibi kafasını bir aracın arka camına geçirmiş... Ağır yaralanarak hastaneye kaldırılmış... Bunun üzerine Türkler, şiddet kullandığı için polisi yuhalamışlar; ‘‘Hitler ve Naziler’’ içerikli sloganlar atmışlar...

Türk esnafı, sokaklarının adı çıktığından Bulgar fahişelerin temizlenmesi için polise dilekçeler vermiş.

İşte polisin derdi bu; bu konu nasıl çözülür... Polis çektiği sıkıntıyı Celal Özcan'a anlatıyor; bir temizlik operasyonuna neden kalkışamadığını açıklamak istiyor.

Son zamanlarda AB standartları nedeniyle bizim polisin de yaşadığı sıkıntılara burada tanık olduk. Acaba bizim polisin, Türkiye'deki gaspçıları ortadan kaldıramamasının nedeni Batı standartları mı?

FUHUŞUN KANITI BULUNUR MU?

Buradaki polisin derdi de ‘kanıt’ bulmak. Münih'te Türklerin etkilendiği bir olayla bu bağlantıyı şöyle anlatıyor:

‘‘Evet, bir meslektaşımız kendini kontrol edemeyerek bir Türk'e sert davranmış; ancak davranmaması gerekirdi. Türklerin bir kısmı, bu seks pazarını kullanıyor; öbür taraf ise caddemiz ‘kirlenmesin' diyor. Bizim seks pazarının nasıl çalıştığının kanıtını, yani para ile seks yapıldığını ispat etmemiz lazım. Ama bu çok zor... Gelip kahvehanede anlaşıyorlar; onun ötesinde izleyemiyorsunuz. Ancak birisinin itiraf etmesi, ‘‘Ben 50 Euro verdim, yattım’’ demesi lazım ki şebeke ortaya çıkarılsın, sınırdışı edilsin.’’

Yalnız Münih’te her an, en az 200 Rumen kadının çalıştığı sanılıyor... Görmeyin; Türk kahvehanelerinin çapkın müşterilerine bir hal olmuş artık; her gün sakal tıraşı oluyorlarmış...

Almanya’da kara tablo


TÜRKİYE'de tepki gören 61-65 yaş emeklilik tartışmaları sona ererken, Almanya'da emeklilik yaşı kademeli olarak 67'ye çıkartılıyor.

Bu, Almanya'daki ekonomik krizin boyutlarının gittikçe büyüdüğünü gösteriyor.

‘‘Artık refah devleti bitti’’nin ötesinde büyük bir tasarrufa gidiyor hükümet...

Suç oranında % 4'lük artış olduğu; hırsızlık olaylarında beklenmeyen artışlar görüldüğü bildiriliyor. Almanya, bütçe açık verdiği için borçlanmak zorunda kalıyor. Batan ile kişisel iflaslar sonucu kapanan işyeri sayısının 55 bini bulduğu açıklanıyor.

FIRINCILAR BİLE ŞİKÁYETÇİ

İşsizlik düzeyi % 10'lar seviyesine çıkıyor; Türkler arasında bu oran % 20 dolayında... Fırıncılar bile cirolarının % 3.2 oranında düştüğünden yakınıyorlar.

SPD ve Yeşiller iktidarını daha zor günler bekliyor. Yedi ay önceki seçimle yeniden Başbakan olan Schröder'in, bugün seçim olsa iktidardan düşebileceği değerlendirmeleri yapılıyor.

Artan yaşlı nesil ile düşük doğum oranı; işsizlik, emeklilik ve hastalık sigorta yüklerini artırıyor. Parlamentoya getirilen sosyal reform paketi üzerinde hükümet ile sendikalar birbirine giriyor. ‘Kemikleşmiş’ sendika yönetimleri, muhalefetin de desteğine karşılık reforma karşı çıkıyor.

SPD yönetiminin onayladığı tasarı henüz Meclis gündemine gelmemiş ama bu konuda ciddi tartışmalar yapılıyor. Emeklilik primleri düşürülüyor, sağlık harcamaları kısıtlanıyor; artık sigortalı da kendi cebinden para ödeyecek. İşten çıkarmalar da kolaylaştırılıyor. Memura daha az izin parası verilecek...

Sigaradan alınacak 1 Euro vergi ile hastalık sigortalılarına katkı sağlanması düşünülüyor. Yani bir paket sigara yaklaşık 5 dolara çıkacak. Bu yüzden havaalanlarında ülkeye bir kartondan fazla sigara sokulmaması için yolcular gerektiğinde aranabiliyor.

Almanya, Milli Görüş’ü gözden çıkartamaz


TÜRK-Alman Dostluk Dernekleri Federasyonu'nun önceki akşamki ödül töreni hayli renkli geçti. Alman Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanı dahil 49 siyasetçiden kutlama mesajları gelirken; davetiye gönderilmesine karşın AKP hükümetinden hiç kimsenin telgraf göndermemesi dikkati çekti.

Törendeki bir Türk, ‘‘AKP, Almanya'daki Muhafazakár Demokrat Derneği adı altında örgütleniyor. Bu örgütlenmenin öncüsü de 1994 seçimlerinde Tayyip Erdoğan'ın altına Mercedes çeken hemşerisi, işadamı Mustafa Duran... Duran varken, Türk Alman Dostluk Federasyonu ile neden ilgilensin Erdoğan, değil mi?.. Milli Görüş, bundan sonra kimin kontrolünde olacak, önemli olan bu artık’’ dedi.

Son günlerde çok tartışılan Milli Görüş, burada da iyice gündeme oturmuş vaziyette...

Erbakan'ın yeniden siyaset sahnesine çıkmasıyla AKP ile Saadet Partisi arasındaki çekişmenin hangi noktaya varacağı ciddi olarak merak ediliyor.

Hükümetin büyükelçiliklere genelgesi, Milli Görüş'e ne kadar güç kattı?

Bir Türk okurumuz, ‘‘Diyanet'in kontrolündeki DİTİB'den Milli Görüş'e bir kayış dikkati çekiyor’’ dedi.

Bilinen duruma bakarsak... Almanya'nın ‘‘din etiketli’’ uyum istediği açık. Ancak bunu çok tehlikeli bulan çevreler var. Oturmuş bir örgüt; radikal gruplardan daha iyidir!

‘‘Şeriat ve Refah’’ adlı kitabında Milli Görüş'ü anlatan araştırmacı gazeteci Metin Gür, ‘‘Anayasayı Koruma Örgütü tarafından gözaltında tutulmasına karşın Almanya, Milli Görüş'ü gözden çıkartamaz... Çünkü Milli Görüş'ün elinde büyük parasal gücü ve çoğu Almanya'da okumuş eğitilmiş kadroları, eğitim kurumları vardır’’ diyor.

Gür'e göre, ‘‘Avrupa İslamı'nda bu kadrolar ilerde Almanya'nın işine mutlaka yarayacaktır. Almanya bunun hesabını çoktan yapmıştır.’’
Yazının Devamını Oku

Münih’te Almanyalı Türkler ne yapıyor

13 Mayıs 2003
<B>MÜNİH </B>Havaalanı'ndan kente giderken, çöplerin atıldığı tepeler, çim denize dönüşmüş; yabani <B>'Rapissa' </B>bitkisi henüz baharı müjdeliyor. Bu tepeler düz ovadaki Münih'i rüzgarla tanıştırmış; çevre teknolojisi denilen şey bu... Bir de bizim ‘‘bomba’’ Ümraniye ve Kemerburgaz çöplüklerini düşünün. Kocaman vinçlerden büyük bir spor kompleksi inşaatının yapıldığını seziyorsunuz. Alman-Türk Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Ali Kılıç, '2006'da yapılacak Avrupa Futbol Şampiyonası'nın açılışının yapılacağı 100 bin kişilik stat bu' diyor.

1972 Münih Olimpiyatları'nın açılışının yapıldığı ‘‘örümcek’’ ağlarını andıran ve şeffaf çatılı stadın muhteşemliğini, Filistinli gerillaların İsrailli sporculara düzenlediği kanlı baskın bile gölgeleyememişti.

Stadın sahipliğini yürüten ve üç hafta önce Alman liginde şampiyonluğunu ilan eden Bayern Münih; kentin diğer takımı 1860 Münih, Allianz Sigorta Şirketi ve Münih Belediyesi'nin oluşturdukları konsorsiyum, bu ünlü stadı 2008'e hazırlamak üzere genişletmek istediler. Ancak burası artık eski eser damgasını yediği için izin verilmedi ve yeni stadın inşaatı bu vesile ile başlandı. Altyapısı için devlet 210, konsorsiyum da stadın yapımına 380 milyon Euro harcayacak.

İstanbul'da bizim Olimpiyat 'aculculuğundan' yolsuz, ağaçsız ve susuz bir mekana kondurulan ‘‘Olimpiyat Stadı’’nın acı kaderini düşünün; sonra da Mecidiyeköy'de Ali Sami Yen'in yerine yapılacak Galatasaray Stadı'nın üç yılda bitirilmemesi için dilekte bulunun!..

‘ALMANYA BENİM VATANIM’

Türk Alman Dostluk Dernekleri'nin ilki, 1993 yılında Solingen'de beş Türk'ün öldürülmesinden sonra Alişan Hızlı tarafından kurulmuş, daha sonra çeşitli kentlerde kurulan 30 dernekle birlikte Münih'te federasyon haline dönüştürülmüş... Dönemin Bonn Büyükelçisi Onur Öymen kendilerini o zaman çok desteklemiş... DTF adını alan federasyonun üyelerinin oluşumu ilginç: % 45 Alman, % 25 Türk kökenli Alman ve % 30 Türk vatandaşı... DTF, iki ülke arasında kültürel, sosyal ve siyasal ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla her yıl Almanya'da kültür haftaları gerçekleştiriyor. Bu yılki 32 etkinlikte en çok konuşulan konu ‘‘entegrasyon’’ konusu; en ilgi çeken panel de 'Almanya Benim Vatanım' olmuş... 2001'de 4.500 kişinin izlediği etkinliklerde geçen yıl bu sayı 10.500'e ulaşmış, bu yıl da 13.500'e çıkmış; çok değer bulan ödüller verilmiş Alman ve Türklere... Geçen yıl ödül alanlar arasında F. Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily ile Aydın Doğan, Erkan Akı ve Vural Öger vardı.

İLK MİNARELİ CAMİ

Bu yıl dağıtılan ödüllerde ilginç isimler ortaya çıktı: Siyaset ödülü verilen CSU'lu Lauingen Belediye Başkanı Georg Barfuss, kendi bölgesinde ilk minareli cami inşaatına izin vermiş; kendisine oy veren Almanların itirazlarına karşılık inançlar arasındaki diyaloğu savunmuş... Türkleri ve Müslümanları çok sevdiğini söylüyor Barfuss. 25 yıldır Truva kazılarını sürdüren, Tübingen Üniversitesi Antik Çağ Kürsüsü Başkanı Prof. Manfred Korffmann (Türkiye'de Manfred Amca olarak biliniyor) da kültür ödülünü aldı. Korffmann'ın, Stuttgart'daki Truva Sergisi'ni iki ülkenin Cumhurbaşkanları Sezer ve Rau açmıştı geçen yıl. Bazı Alman profesörlerin 'Truva kent bile olamadı' diye kendisini eleştirenleri 'kıskançlık alameti' olarak değerlendiriyor Alman Hoca ve 'Truva'da yaptığımız yeni kazılarda elde edilen bulgular, Homer'in Truva Savaşı üzerine yazdığı ünlü destanında anlatılanları doğrular nitelikte' diyor. İnsanlık ödülü verilen Berlin Yabancılar Danışmanı Barbara John, Türklerin sevgilisi sayılıyor. 1960'lı yıllardan beri Almanya'da yaşayan göçmenlerin kendi anadillerinde radyo ve TV programları hazırlayan WDR Fritz Pleitgen'e de medya ödülü verildi; bunların anılması Almanlar tarafından bile çok hoş karşılandı.

Almanya son yıllarda anadildeki bu yayınları ‘‘tasarruf gerekçesi’’ ile kaldırıyor; Türkler de kendi kültürlerinden yavaş yavaş kopuyor. Açıkça 'entegrasyonu' bu yolla sağlamak istiyor Almanya... Ancak buradaki 2.8 milyon 'Almanyalı Türk'ün bundan rahatsız olduğunu Ankara dikkate alıyor mu acaba? Hayır; AKP hükümetinin derdi Milli Görüş'ü meşrulaştırmak... Bu konuda yazacak çok şey var.

BEŞİKTAŞ ÜZDÜ

İlhan Mansız'
a da gıyabında spor ödülü verildi. İsviçre ile Almanya arasındaki bölgede yer alan Allgaeue'da büyüyen Mansız, Münih Türkgücü'nden sonra Türkiye'ye gitmişti. Artık önünde şampiyonluk için pek engel kalmayan BJK Başkanı Serdar Bilgili'nin, Mansız'ı hiç olmazsa bir günlüğüne de olsa eski kentine göndermemesi hoş karşılanmadı... Bazı Arnavut göçmenler bile Beşiktaş formalarıyla dün tören yerine gelmişti.

Münih'teki BJK'lıların -sadece Türkler değil- ne dediğini Bilgili'ye iletelim:

'Cenevre'de bir Türk işadamı, Beşiktaş'ın 100. yıl kutlaması için tüm yöneticilerle İsviçre'ye gidiyor. Bilgili hiç olmazsa kendisi veya bir yöneticiyi Münih'e gönderemez miydi? Hem ödüle, hem Mansız'a, hem de bizlere saygı bunu gerektirmiyor mu?'

ŞAHİN: BUNLARIN % 75'İNİ BEN ÜRETTİM

Kemal Şahin
de, işadamı ödülünü aldı. Almanya'nın en önemli iki Türk işadamından biri -diğeri Vural Öger- olan Şahin, Türkiye'de 11 tekstil tesisinin, Belek'te 5 yıldızlı bir otelin ve Trakya'da bir serbest bölgenin sahibi... Aachen'da büyük bir pazarlama deposu var. Yıllık cirosu 1.2 milyar dolar; dün ödül töreninden önce, Münih'in Stachus'tan Maria Meydanı'na uzanan caddede vitrinleri gezerken gördük kendisini; 'Bakın' dedi, 'Bu mağazalardaki malların % 75'i bizim üretimimiz.'TOBB, TOBB'un Almanya'daki şubesinin başına geçmesi için Şahin'e bastırıyor. Şahin henüz karar vermiş değil; bazı şartları var anlaşılan. Almanlara karşı Şahin gibi güçlü bir ismin bu sorumluluğu taşıması gerektiğini anlattılar bize.

Solingen'de, ailesinin beş mensubunu Neo-Naziler'in saldırısında kaybeden Mevlüde Genç ise dayanışma ödülünü aldı; ne kadar dirençli bir anne olduğu konusunda Almanlar bile kendisini övüyorlar.

Berlin Büyükelçimiz Osman Korutürk'ün, DTF'nin çalışmalarına destek vermesi ve Münih Belediye Sarayı'nın tarihi ödül salonuna eşiyle birlikte katılması Münihli Türkleri çok mutlu etti. Törene Berlin'den gelenler; Münihli Türkleri 17 Mayıs'ta Berlin'de yapılacak büyük Türk Yürüyüşü'ne çağırdılar.
Yazının Devamını Oku

Çapan: Her an vurulabilirim

11 Mayıs 2003
<B>ESENYURT </B>Belediye Başkanı Dr. <B>Gürbüz Çapan'</B>la önceki akşam telefonla konuşurken, tedirginliği açıkça hissediliyordu. Canı sıkkındı. ‘‘Beni vuracaklar’’ dedi.

Üzerindeki karabulutlar dağılmamış... Nasıl dağılsın ki:

‘‘Tutuklandım, bana kurşun attılar; kardeşime attılar. Benim arabam sanıp belediyenin bahçesindeki rektörün arabasını kurşunladılar. Beş kişi yakaladılar; sadece birini tuttular. Diğerleri nedense serbest bırakıldı.’’

‘‘Kim bunlar’’ diye sorduğunuzda yanıtı hayli düşündürücü:

‘‘Gazi Mahallesi'nden oto, teyp hırsızları... Kim bunlar; belli değil. Benim kimseyle bir husumetim yok ki...’’

Esenyurt'ta Yaz Festivali düzenleyip depreme karşı 'Okullarımız Yıkılmasın' kampanyasına katkı sağlamak için çalışmalar yaparken, gelen haberler moralini iyice bozmuş:

‘‘Gerçekten anlamıyorum; araba çalıntı, plaka çalıntı. Ellerini kollarını sallayarak jandarma bölgesinde dolaşıyorlar. Arabada beş kişi yakalanıyor; ama bir kişi tutuklanıyor. Bir kişi hem ateş eder, hem otomobil kullanır mı? Gariplik burda; bir yerlerden himaye mi görüyorlar?’’

Büyükçekmece'ye bağlı olan Esenyurt Beldesi, jandarma bölgesinde kalıyor.

Zaten bölgedeki tüm operasyonları jandarma yapıyor.

Dr. Çapan, Erzurum DGM'de hakkında açılan ve takipsizlikle sonuçlanan davaya da çok güçenmiş:

‘‘Bir ihbar mektubu yazıp göndermişler; ailemi ve beni Ermeni yapmış şerefsizler... Bunları yapanlar bu Türk ulusunun düşmanıdırlar. Ne demek Ermeni! Hangisi ile uğraşayım; canıma kastetmek isteyenlerle mi, belediye ile ilgili tertipleri hazırlayanlarla mı? Artık can güvenliğime dönük her şeyi bekliyorum. Jandarma bölgesinde olduğum için emin olun endişem daha fazla artıyor. Bir gün vurulursam, geride bıraktığım mektupta her şeyi yazdım.’’

‘‘Neden bunlar’’ diye ısrarlı soruya herkesin veremeyeceği açık bir yanıt:

‘‘Bunlar kendi işlerine gelmeyen ayrık otlarını temizlemek istiyorlar. Biliyor musunuz, eskiden komandolar bu görevi yaparlardı. Bazı güçler, akıllı Türk aydınlarını götürmek istiyorlar.’’

Turkcell üzerinden hırsızlık oyunları


DİKKAT... Evinizdeki sabit telefonunuz çalıyor; karşı taraftaki bir kadın sesi cep telefonunuzun borcu olduğunu söylüyor. Hızlı hızlı konuşurken ‘‘Üsküdar Turkcell... bilmem ne avukatlık şirketi... hacze geleceğiz...’’ gibi sözcükleri sıralıyor. Sizin kim olduğunuzu anlamaya çalışıyor. Ancak sizin sorularınıza cevap vermiyor. Kafa karıştırıyor.

Turkcell'den sabit telefonunuz niye aransın, nereden bilinsin!

Tuzağa düşerseniz sizin kim oluğunuzu, tek başına yaşayıp yaşamadığınızı öğrenmek istiyor.

Bunun yeni bir soygun organizasyonu olduğu anlaşılıyor.

Dikkat soyulacaksınız; aman bilgi vermeyin; tersleyin telefonu kapatın.

Turkcellciler size de görev düşüyor; adınızı kullandırıp can yaktırmayın.

Borcu ödenmeyen cep telefonlarını nasıl takip ediyor; örneğin yurtdışı hattı açılması için talepte bulunanlara nüfus káğıdını kabul etmeyip pasaport istiyorsanız bu konuda da biraz titizlik gösterin.

Neslihan A.-GÖZTEPE

Demirel haklı


DEMİREL, AKP hükümetini, ABD ile Kuzey Irak pazarlığı yaparken uyardı:

‘‘Büyük devletlerin geri vitesi yoktur. Amerika hazımsızdır, hıncını alır, kötülük eder’’ dedi. Bugün Amerikalı Wolfowitz ve Grossman'ın dediklerini tartışıyoruz...

‘‘Kıbrıs milli davamızdır, çözülmüştür, KKTC kurulmuştur. Rumlar, kuzeye yerleşirse Annan Planı'na göre Kıbrıs'ı kaybederiz’’ dedi...

Bunları gören Baba (Demirel) haklı çıkmadı mı?

Necmettin DÖNMEZ

Orhangazi-BURSA


Trakya diye bir yer var Ergezen


HEP Doğu'daki, Orta Anadolu'daki ve hatta Karadenizdeki yollara yatırım yapılıyor.

Sayın Ergezen, siz Güneydoğulusunuz... Trakya diye bir yer var, bilir misiniz, sever misiniz? Hiç olmazsa bir kez Trakya'ya gelin; Karayolları Müsteşar Vekiliniz Erbakan'ı da yanınıza alın; şu Kınalıköprü'den (İstanbul-Tekirdağ sınırı) Tekirdağ-Çanakkale'ye giden yolu bir inceleyiniz. Trafiğin yoğun olmadığı, ancak kendi yandaşlarınızın çoğunlukta olduğu kentlerin yollarına trilyonlar yatırıyorsunuz.

Tekirdağ yolu hani çift sıralı olacaktı. Sizden önceki Ecevit hükümeti, müteahhit CHP'li olduğu için para vermedi; yatırımı atıl bıraktı. Şimdi her şey yarım bekliyor.

Yazlıklara gidenler hafta sonları perişan oluyor.

Eğer siz, bunlar çıplak denize giriyor, günaha giriyor diyorsanız; Türkiye yanmış, kül olmuş demektir.

Soruyorum


ABD ve Türkiye arasındaki soğukluğu kim yarattı?

Cevabını düşünmeden önce, lütfen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin duvarında asılı olan Atatürk'ün şu vasiyetine bir göz atınız:

‘‘Hákimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’’

Hasan SARIÖZEN-İSTANBUL

Biliyor musunuz?


KAYSERİ Milletvekili Abdullah Gül'ün, Başbakan olunca, Sultanahmet Ticarethane Sokak'ta bulunan eski işhanını, Alfa ve Everest Yayınevlerinin sahibi, AKP Şanlıurfa Milletvekili M. Faruk Bayrak'a 600 milyar liraya sattığını...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘İyi bir anne, bin öğretmene bedeldir.’’

(Johann Herder)

MESAJ


'BİR bilim adamına saygı'... İÜ İktisat Fakültesi eski öğretim üyesi, eski milletvekili Prof. Memduh Yaşa'ya (84) Siirtli hemşerileri Bilgi Üniversitesi, Dolapdere Kampusu'nda bugün 17.00'de bir plaket veriyor. Törene; asistanları Prof. Sevim Görgün, Prof. Burhan Şenatalar, Prof. İzzettin Önder, Prof. Nihat Falay, Prof. Esfender Korkmaz'ın da katılacakları bildirildi. (Fahri Aral 0533-314 41 24)

JANDARMA Genel Komutanlığı'nın engellilere yönelik düzenlediği bir günlük askerlik uygulamasından mutluluk ve gurur duyduk. Benim de engelli oğlum üniforma giydi, eğitim aldı, yemin etti ve terhis oldu... Bunu düşünen ve uygulayan komutanlarımıza teşekkür ediyoruz.

Nihan KOR-ANKARA
Yazının Devamını Oku

ANAP ve DYP'liler GP'ye akın ediyor

10 Mayıs 2003
<B>BARAJ </B>altında kalan <B>ANAP </B>ve<B> DYP'</B>nin <B>'profesyonel' </B>politikacıları son günlerde <B>GP'</B>ye akın ediyor. Bunun nedeni belediye seçimlerinin yaklaşması; bu kadroların belediye başkan adaylığı ve meclis üyeliğine talip olmaları... Şile'de ilçe başkanlığına getirilen ANAP'lı başkanın tutuklanmasından sonra GP'ye girmek isteyen şaibeli birçok isim konusunda okurlarımız çeşitli yorumlarda bulunuyorlar. ANAP'tan MHP'ye şimdi de Genç Parti'ye giren Ersin Koçak'tan sonra Adana'da 'mevta' olan bazı ANAP'lı eski milletvekillerinin de GP'nin kapısını aralamaya çalıştıkları konuşuluyor. Bir başka örnek... Kırklareli'nde GP İl Başkanlığı'na DYP milletvekili adayı Talat Çarıkçı'nın getirileceği söyleniyor. ‘‘Acaba bu isimler hakkında yeterince araştırma yapılmıyor mu?’’ diye sorularak, ‘‘Temiz, dürüst, şaibesiz siyaset diyerek yola çıkan GP'nin diğer partilerden farkı kalmaz’’ deniliyor.

4x4'ler hızda 70 km'yi geçemeyecek


İŞADAMI Ahmet Kurmel, dün 15.30 sıralarında cep telefonundan arıyor: Adana-Gaziantep üzerinden Mardin'e bir iş için gidiyorum. Urfa'ya 6-7 km. kala önce Urfa trafik ekipleri tarafından durduruldum; ‘‘Beyefendi aşırı hız yapıyorsunuz’’ dediler. Altımızda Toyota cip var...

'Anlamadım' dedim; 108 km. aşırı hız sayılıyormuş. Bu kez ‘‘70 ile gitmek zorundasınız’’ dedi.

Kadrana baktım, 220 yazıyordu; güldüm...

Otoyolda 70 ile gitmek!

‘‘Beyefendi ciddi söylüyorum, altınızdaki araç arazi taşıtı, 70 km'yi geçemezsiniz’’ dedi.

Jeep Grand Cherokee, Range Rover, Land Cruiser gibi 4x4 arazi araçları için hız sınırı bu sınırda imiş... Her aracın hız sınırı farklıymış. Önümüzdeki tanker 80 ile gidiyor; biz de 70 km. ile gidecekmişiz...

131 milyon lira trafik cezasını ödedik, yolumuza devam ettik.

Emniyet Müdürlüğü trafik ilgilileri, polisin bize söylediği '51-2 b' neymiş, gerekçesi kamuoyuna bir açıklansa da cezanın mantığını anlasak...

210 trilyon 'Okullarımız Yıkılmasın'a aktarılsın


MİLLİ Eğitim Bakanlığı bu yıl (özel okullarda okuyanlar da dahil) ilköğretim öğrencilerinin tümüne ders kitaplarını ücretsiz olarak dağıtmayı planlıyor. Milliyet'ten Abbas Güçlü'nün yazılarından öğrendiğimize göre bu proje için yaklaşık 210 trilyon bir kaynak da bulunmuş. Bir öğrencinin yıllık okul kitap masrafı 10-15 milyon arasında... Bu küçük bedeli veremeyecek aile sayısının pek fazla olmadığını sanıyorum.

Benim önerim, MEB'in bu projesinden yararlanacak velilerin bedava kitap almamaları... Veliler, her yıl olduğu gibi kitapları kendi olanaklarıyla temin etsinler. Ücretsiz ders kitabı projesine ayrılan 210 trilyon da ‘Okullarımız Yıkılmasın’ projesine kaynak olarak aktarılsın. Böyle bir para aktarımına sanırım hiçbir öğrenci velisinin itirazı olmaz, aksine yürekten desteklerler. MEB de çocuklarının depremin kurbanı olacağından endişelenen tüm velilerin hayır duasını almış olur.

Çiğdem YILMAZ

AKP nedir?


KUTLU Esendemir, 'Yeni Harman' dergisinde Prof. Yalçın Küçük'e ‘‘Türban tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ diye soruyor.

Küçük yanıtlıyor:

‘‘12 Eylül'den önce Bülent Arınç'ın eşi Münevver Arınç'ın başı açıktı, Evren darbesi örttü. Gül'ün karısı Nisa'nın lisede başı açıktı; darbeden sonra üniversiteye örterek girmeye kalktı. Ali Müfit Gürtuna'nın karısı Reyhan'ın da başı açıktı. Evren kapattı. Kapatmazlarsa, kocaları bu ülkeyi yönetemeyecekti. 12 Eylül'ün değirmeninden arta kalan bulgurlardı bunlar. Şu anda iktidarda olan parti 12 Eylül'ün has partisidir.’’

AKP ve Erdoğan için ilginç değerlendirmeler yapıyor ve şöyle diyor:

‘‘Türk aydınının buna isyan etmesi lazım.’’

Biliyor musunuz?


2000 sonunda yolsuzluk ve suiistimal iddialarıyla görevden alınıp yargılanmaya başlanan ve bir yıl tutuklu kalan Göçek Belediye Başkanı DYP'li Mustafa Tunç'un, İçişleri Bakanlığı'nın emriyle görevine iade edildiğini ve görevi ANAP'lı vekil başkan Recep Şatır'dan devraldığını...

SAĞLIK Bakanlığı'nın ilaç firmalarının davetlerine katılmamaları yolundaki genelgesine rağmen İstanbul Kız Kulesi'nde bir ilaç firmasının yemeğine katılan bir SSK hastanesinin eczacılarını tespit etmeye çalıştığını...

Biliyor musunuz?

MESAJ


CANIM Deniz'ime /Uç küçük kırlangıcım /Uç uçabildiğin kadar /Adını verdiğim insan gibi/ Onurlu hayatlar yaşa...

İmza: Baban, annen, kardeşin Ekin

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘CHP İstanbul il örgütü, naylon üye kaydediyor. Bahçeşehir'de 170 olan üye sayısı birden 280'e yükseltildi. Bunların 227'si bu bu beldede oturmuyor.’’

(CHP PM üyesi Aykut Oray)
Yazının Devamını Oku

KTHY çiftliği

9 Mayıs 2003
<B>KIBRIS </B>Türk Hava Yolları'nın (KTHY) 1.4.2003'te göreve gelen yeni Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü <B>Zafer Yıldırım, </B>pilot camiasının yakından bildiği kendisiyle ilgili olayları gündemden düşürmek için mi <B>‘‘KTHY'yi melekler uçurmuş’’ </B>diye sansasyonel açıklamalar yapıyor. Daha önce bu şirkette görev yapan Yıldırım bilmiyor mu, teknik bakımı yapılmamış uçak sefere çıkamaz... Açıklasın bakalım, hangi melek uçuruyor; Mikail, İsrafil, Cebrail veya Azrail mi?

Yoksa birileri şeytanlık mı yapıyor?

Zafer Yıldırım, Ümit Utku'dan sonra en çok yakınılan isim oldu. ‘‘Başarılıyım’’ diye bize yaptığı açıklamanın gerçekleri göstermediğini, THY ve KTHY camiasından birçok kişi anlatıyor. Hele bazı hosteslerin anlatımları kendisini hayli rahatsız edecek ölçüde...

KTHY'nin Yönetim Kurulu 5 kişiden oluşuyor. 3'ü Türkiye'den, 2'si KKTC'den olan bu kurula Türk tarafı başkanlık yapıyor. KKTC tarafından atanan bir kişi de, KTHY Genel Müdürlüğü görevini üstleniyor.

DÖRT GÖREVLİ MÜDÜR

Zafer Yıldırım
yönetimdeki üç kişilik çoğunluğu kullanarak teamüllere aykırı olmasına rağmen kendini şirkete önce genel müdür, sonra kaptan pilot ve ardından öğretmen pilot yaptı. Kendisinden önceki dönemin Yönetim Kurulu Başkanı İlker Tuncay'ın, havacılıkla ilgisi olmayan ekibiyle çalışan Yıldırım, önceki dönemin uçak satışı yolsuzluklarını, Milano seferlerini ve uçak kiralamadaki şirketi zarara sokan uygulamaları ise gündeme getirmiyor.

Ancak daha önceki dönemdeki yöneticilerin yeni alınan üç uçağa isimlerinin baş harflerini vermelerini keyfi yönetim olarak göstermeye çalışıyor. Bir pilot buna karşılık ‘‘Bizim Zafer, geçmişi kötülerken, doğruları söylemiyor. KTHY'nin 5 uçağının boyama harcaması yılda 500 bin dolar tutmaz. Bir uçak beş yılda bir boyanır, en fazla masrafı da 20-30 bin dolar olduğunu öğrenmelidir’’ diyor.

10 BİN DOLAR MAAŞ

Kendisini yakından tanıyanlar şunları anlatıyor:

‘‘Zafer Yıldırım, yönetim kurulu başkanı olarak görev yapması gereken bir kamu kurumunda, şahsi menfaat temin etmek için kendisine üç ayrı makam daha tahsis ederek 10 bin dolardan fazla maaş almasını keyfi yönetim olarak görmüyor. Asıl keyfilik bu değil mi? Madem KTHY'de fazla kadro söz konusu, o zaman Zafer Yıldırım nasıl tek kişi olarak 4 ayrı kadroyu dolduruyor?’’

Peki Zafer Yıldırım kim?

Türk Hava Kuvvetleri kökenli bu pilot acaba ordudan nasıl ayrıldı? Sağlık raporunda neler yazıyordu?

Türk Hava Taşımacılığı (THT); Sancak, KTHY, Sunexpress ve Pegasus gibi havayolarından çeşitli nedenlerle ayrılmış bir pilot... Hatta beş ay öncesine kadar da uçuş esnasındaki uyumsuzlukları nedeniyle sektörde pilot lisansıyla işsiz kalan birisi... Bu durumuna rağmen kendini KTHY pilot yaptı. Halbuki, KTHY'de daha önce pilot olarak çalıştığı dönemde son iki ayını uçuştan men edilerek geçirmiş, araya koyduğu torpillerle uçuşa geçemeyeceğini ve şirketten atılacağını anlayınca istifa etmek zorunda kalmış birisi... Şimdi KTHY'de öğretmen pilot.

UNAKITAN'IN YAKINI MI

Özelleştirme'nin bağlı olduğu Maliye Bakanı Unakıtan, eşlerinın yakınlığı nedeniyle atadığı söylenen Zafer Yıldırım'ı hiç tanımıyor muydu?

KTHY'den bazı hostesler arıyor, ‘‘İşimizi kaybetme pahasına konuşuyoruz’’ diyorlar:

‘‘Bazı uygulamalar nedeniyle çok huzursuzuz, inançlarımızı yitirmek üzereyiz. Her gün bir söylenti çıkıyor: Yok sendikamız iptal edilecekmiş... Çok para alıyormuşuz... İşe girdiğimiz andaki kiloya düşmezsek atılırmışız... Bizlere kimse zorla porno film seyrettiremez. Hiçbir yöneticimizden haksız şekilde ‘THY'nin, uçaklarının Allahıyım', ‘Sicilleriniz elimde' sözlerini dinlemek istemiyoruz. Dört uçağı olan bir şirkette bu kadar nefret tohumu atılamaz. Kıbrıs gazetelerini lütfen okuyunuz... Bizler bu kadar sahipsiz miyiz?’’

ANAP, MHP ve şimdi de AKP görüşlerini savunur gözüken Yıldırım'ın, görevinde daha bir aylıkken eşi ve çocuklarıyla Londra'da gitmesine ne denir acaba?

Bu ihaleleri onaylayanın hiç suçu yok mu?

GERİDE
kalan gün veya yıllarda % 50 indirimlerin üstüne tenzilatlarla inşaatların ihalelerini alan ve ilgili makamlarca da onaylanan işlerin SSK, stopaj, şantiye giderleri, sözleşme ve teminat mektubu masrafları, müteahhit çalışanlarının giderleri ve idarece kaynağından kesilen % 5 vergi vs. masraflar, tenzilat oranına ilave edildiğinde indirim oranının % 60'ları aştığı görülür.

Böylesine facialara neden olacak indirim oranlarına onay veren makamlar, devletin piyasa koşullarında asgari 100 liraya yapılabilir dediği bir işi ben 40 liraya yapabilirim demesini uygun görüp de onaylıyorsa... Verilen onay, kullanılacak demirin veya çimentonun vs. malzemelerin veya kalitenin % 50'den fazlasının çalınmasına mı yoksa yeni yıkılacak binaların inşa edilmesine midir?...

Sonuç olarak devletimizin yanlış sisteminin sebep olduğu istenmeyenler, yıkılacakların inşa edilmesine neden oluyor. Bizim gibi geride kalan yıkılmayanları inşa edenlere ise sistem iş vermeye müsaade etmeyecek biçimde tanzim ediliyor.

Başka suçlu aramaya gerek var mı?

Ekrem EKŞİ- Ekil İnşaat AŞ Yönetim Kurulu Başkanı

Teşekkür

‘Erdoğan kendisine istediği hukuku başkaları için de tanıyacak mı bakalım’’

dediniz; Anayasa Mahkemesi haksız ve adaletsiz bir uygulamaya hayır dedi.

Teşekkürler Anayasa Mahkemesi; bizleri ferahlattınız.

İmza: AKP hükümetince yandaşlarına yer açmak için 61 yaşında toplumdan uzaklaştırılan memurlar.

MESAJ PANOSU

BÜYÜKŞEHİR Kültür AŞ'nin hazırladığı 52 dakikalık ‘Lale: Doğunun Işığı’ belgeseli Sütlüce Minyatür Türkiye Parkı'nda bugün 20.00'de gösterime giriyor. Senaryosu, İlber Ortaylı, Turhan Baytop, Çelik Gülersoy, Beşir Ayvazoğlu, Anna Ivasshenko, Mike Dash ve Deborah Moggach'in danışmanlığında yazılan yapımın yönetmenliğini H.Yaşar Yengün, müziklerini de Fahir Atakoğlu yaptı. Film; lalenin Ortaasya'dan Hollanda'ya uzanan öyküsü anlatılıyor.

HÜKÜMET üyelerinden TV spikerlerine kadar çok kişi 'nema' kelimesini yanlış telaffuz ediliyor. Nema kelimesinin ikinci hecesindeki a harfinin uzatılarak okunması gerekirken kimse dikkat etmiyor. TDK bunları neden uyarmaz! Okullarda Türkçe eğitiminin ne kadar yetersiz olduğu anlaşılmıyor mu?

Ali Fethi CANER-İSTANBUL

NOT:
Anadolu'nun yoksul kent okullarına kitap toplamayı amaçlayan 'TNT Ekspres Bilgi ve Kültür Taşıyor' kampanyasına katılmak isteyenler, şirketin 444 89 68 nolu telefonuna başvurabilir.
Yazının Devamını Oku

Maskeli terör sahnede

8 Mayıs 2003
<B>İSTANBUL'</B>da 12 Eylül öncesine benzer manzaralar yaşanıyor. Veliler tepkili; gruplar karşılıklı olarak birbirlerini suçluyorlar. Atatürkçü Düşünce Kulüpleri Federasyonu (ADKF) dün bir bildiriyi yayınlayarak özetle şöyle diyor:

‘‘Saldırganlar maskeli, saldırıya uğrayanlar yüzleri açık insanlardır. Saldırganlar hemen tümüyle illegal terör örgütlerinin ağına düşmüş gençlerdir, saldırıya uğrayanlarsa resmi Atatürkçü Düşünce Kulübü'nün üyesidirler. Bu maskeli terörü Türkiye çok iyi tanıyor.’’

Özgür Gençlik ise, Türk Solu'nu suçluyor; olaylar sonunda bu gruptan gözaltına alınan olmamasına dikkat çekiliyor ve Emniyet Müdürlüğü suçlanıyor.

Güvenlik güçlerinin olayları iyi değerlendirmesi gerekiyor.

Bu tablo böyle devam ederse üniversiteler çok tehlikeli bir sürece sürüklenebilir.

Gayrimenkullerin % 92’si erkeklerin üzerinde olursa...


7. Uluslararası Süpürge Kadın Filmleri Festivalimizi nihayet 8-15 Mayıs tarihleri arasında Ankara'da gerçekleştiriyoruz.

İş çevrelerinin büyük bölümü İstanbul'da... Ülkemizde gayrimenkullerin % 92'si erkeklerin, geri kalan % 8'i de kadınların üzerine... Bütün bunları düşünürseniz rüzgára karşı -yeldeğirmenleri gibi- nasıl direndiğimizi, nasıl 'Don Kişot'luk yaptığımızı anlarsınız.

Benim gördüğüm şu: ‘‘Bir İstanbul var, bir de Anadolu...’’ anlayışı hákim her yerde ve herkeste... Bunun değişmesi için bir şeyler yapmalı.

Suyun seviyesini yükseltmek hepimizi 'yukarı' çıkarmaz mı, ne dersiniz? Bir yandan eşitsizliği ortadan kaldırmak, ülkemizin demokratikleşme sürecini hızlandırmak için inanılmaz bir tempoda çalışıyoruz; her kadının toplumsal yaşamın her alanında 'görünür' kılınması için çabalıyoruz. Özel sektör, İstanbul'da olursanız destek talebimize bir şartla yanıt verebileceğini söylüyor: ‘‘İstanbul'da olursanız...’’

Devlet deseniz, bakan değişiklikleri, bütçenin açılması ve benzeri bir sürü bürokratik engel çıkarıyor önümüze. Hele yerel yönetimler! Büyükşehir Belediyesi'nden yardım talep ettik. Reklam panolarında hiç boş yer olmadığını söyleyerek talebimize olumsuz yanıt verdi.

Festival bu kadar engeli hak etmiyor, diye düşünüyorum.

Türkiye'de bir 'değişim' olacaksa, ancak kadınlarla ve kadınlar sayesinde olacak... (festival@ucansupurge.org/0312-427 00 20)

Halime GÜNER-Uçan Süpürge Genel Koordinatörü-ANKARA

Aytaç Durak Başbakan’a kırgın


ADANA'nın 2030 yılına kadar içme suyu ihtiyacını karşılayacak 84 milyon Euro'ya mal olan Çatalan İçme Suyu Arıtma Tesisi'nin açılışını geçen pazar günü yaptık... Sayın S. Demirel eksik olmasın geldiler. ANAP Genel Başkanı Ali Talip Özdemir, Alman Büyükelçisi ve valimiz ile binlerce Adanalı törene katıldılar. Sayın Başbakan Erdoğan'la iki kez görüştüm; gelirim dediler, gelmediler... Acaba yanındaki siyasiler mi engellediler? Onları uyarmak isterim... Sayın Başbakan, sadece kendi partilerinin değil, bizlerin de başarılarını görmeliydi. Bunlar Avrupa çapında başarılı projelerdir. Şeref verselerdi siyasi ayrımcılık yapmadığını da göstermiş olurlardı. Sayın Demirel'in dediği gibi, bu projeler mühendislik fakültelerinde ders olarak okutulmalıdır; öğrencilere Çatalan gezdirilmelidir... Ben de sizin, Enerji Bakanı ve DSİ Genel Müdürü'nün bu projeyi görmelerini diliyorum.

Aytaç DURAK

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı


>Halkbank’ı ataletten kurtarın


HALKBANK'ın yeni Genel Müdürü Tevfik Bey... Hoşgeldiniz, yeni görevinizden dolayı kutlarız. Ama kutlamaları bitirip işlere sarılmanızı istiyoruz. Yıllardır Halkbank'ı kullanan ve buradan maaş alan bir kişi olarak şubelerinizin haline çok üzülüyorum. Banka çökünce de bir hareketlilik olur. N'olur koltuğunuzdan kalkın, bunları yenileyin; bizlerin ruhunu açın.

Necmiye GÖMEÇ

Emekli Kimya Mühendisi


Kocanız neden sarık sarıp entari giymiyor


(Emine Erdoğan, Münevver Arınç ve Hayrünisa Gül de okumalıdır.)

BİZLERE 80 yıl önce seçme seçilme hakkı, Medeni Kanunla kadın-erkek eşitliğini vererek çarşaf, peçe görünümünden kurtaran, 4 kadın alma hakkını erkeklerden alan, onurumuzu, kişiliğimizi bize iade eden Atatürk'ün laiklik ilkelerine karşı çıkmak, dini vecibeleri siyasi sembol haline getirmek bize yakışıyor mu?

Bizi çarşafa dolamak, kendilerine bir-iki yedek kadın almak, uğruna şeriata sığınan molla bozuntularından kurtulmak için bu ülke çok emek verdi. Dünyanın en müsamahakár dini olan İslamiyet; 'zaman sana uymazsa sen zamana uy' demiyor mu?

Türban ile kadınların hakiki Müslüman olacağına bizi inandırmaya çalışan eşlerimize...

‘‘Efendi!

Sen de Müslümansın, neden sarık sarıp entari ile dolaşmıyor, ‘gávurlar' gibi Versace kravat takıp jean pantolon giyiyorsun’’ diye sormuyoruz?

Renk renk eşarpları ile başını örten analarımız, bacılarımız Arap özentisinden daha çağdaş, daha güzel değiller mi?

Lütfen bir daha düşünelim, zor kazandığımız özgürlüğümüzün değerini bilelim. Ne siyasilere, ne de molla hegemonyasına alet olmayalım.

Sibel VURAL-İZMİR

Depremzedeler bunu biliyor mu?


YALOVA'dan Aylin Hanım, ‘‘Beni dinler misiniz?’’ dedikten sonra, 'devlete' sesleniyor:

Depremzedelerden biriyim. Devlet bize kalıcı konutlar yaptı; 3 yıl önce teslim etti; ama hálá tapularımızı vermedi. Çünkü bizden 15 ila 30 milyar geri ödeme istiyor; oysa bu paralar bize yardım olarak gelmişti. Devlet bizim paraları ne yaptı da şimdi bizden bu evlerin paralarını istiyor. Tapularımız olmadığı için pek çok hak sahibi yerleşmiyor. Çünkü kiraya veremiyor veya satamıyor. 5.600 evden sadece 800'ünde oturan var. Şimdi devlet Bingöl'e konut yapacağını söylüyor. Peki, depremzede en az 15 milyar geri ödeyeceğini biliyor mu?

Yalova'yı gelin görün; bu konutlarda oturan yok; mezbelelik oldu. Sahipleri bile sahip çıkamıyor. Zaten fakir insanlar, geri ödeyemeyeceklerinden gelmiyorlar; devlete iadeye hazırlanıyorlar...

Biliyor musunuz?


BÜYÜKÇEKMECE İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdülkerim Yeniay'ın yerine ilahiyatçı Hüseyin Avni Sandıkçı'nın atanacağı haberlerine tepki duyan bir grup Çekmeceli'nin, ‘‘Onun dosyasına hiç bakmıyorlar mı?’’ diye sorduğunu...

Biliyor musunuz?

MESAJ


ANKARA'dan bir uyarı: TCDD maaş ve ücretlerini İş Bankası'ndan alırken ve personelin bu konuda bir şikáyeti yokken, ödemeler promosyon ve çeşitli hediyeler karşılığı Vakıfbank'a verildi. Bu karardan TCDD Yönetim Kurulu üyelerinin haberi var mıdır?

SAYIN Valim... Atandığınızdan beri büyük sorunlarla boğuştuğunuzu biliyoruz. Lütfen rahatladığınız bir zaman Habibler, Arnavutköy, Durusu (Terkos) ve Karaburun'a gidiniz. O yüz karası karayolunu Karadeniz'e kıyısı olan Karaburun köyünün bakımsızlığını, sahip olduğu doğanın nasıl tahrib edildiğini, güzelim kıyılarının çöplerle dolduğunu, kumlarının nasıl yok olduğunu umarım yüreğiniz sızlıyarak izleyeceksiniz.

Kemal ATMACA-İSTANBUL

İÜ Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Kemal Yavuz'un açıklaması: 'Tanıyın' yazısında benim YEK ve Nakşibendi tarikatı çevreleri ile ilgim olduğu ileri sürülmektedir. YÖK yasası ile ilgili çalışma grubunun, YEK çalışmalarının herhangi bir safhasında herhangi bir vesile ile bulunmadığım gibi Nakşibendi tarikatı çevreleri ile de herhangi bir ilgim yoktur.

METROCİTY alışveriş merkezine eşimle gittik. Üst katta yere yapışkan bantla döşenmiş kalın elektrik kablosuna ayağı takılan eşim yüzükoyun yere düştü... Hiçbir uyarı işareti konulmaz mı?

Mustafa ERGİN-İSTANBUL

ŞİLE
'deki olaylarla ilgili çok sayıda ihbar alıyoruz. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın, Şişli Emniyeti'ndeki bazı görevlilerin soruşturulması durumunda, 8 tutuklamaya yolaçan beton santralı pazarlıklarının ucunu bulabileceğini iddia ediyorlar. Bu arada Şile'de ANAP'tan GP'ye geçen Rahmi Çakar'dan başka ANAP eski İstanbul İl Başkan Vekili Halit Topyay'ın da GP'ye geçtiği ve MKYK üyeliğine seçildiği bildirildi. Bazı ANAP'lı belediyelerin çöp işini yapan Topyay, Maltepe Belediyesi'ndeki imar yolsuzluğu soruşturmasında bir süre gözaltında tutulmuştu.
Yazının Devamını Oku