Artık bütün dünyanın tanıdığı
kangal ve
akbaş ırkının tanıtımında, bizlerden çok yabancıların rolü olmuştur. Ancak, maalesef ki yabancılar, Anadolu'da görüştükleri şahıslardan topladıkları kulaktan duyma bilgilere itibar etmişler ve böylece çoban köpeklerimizin yanlış tanınmasına da sebep olmuşlardır.
Yabancıların bu bilgilere itibar etmesine çok fazla şaşırılmaması gerekir; çünkü bu hayvanımız üzerine bilimsel çalışmalara da ancak son yıllarda başlanabilmiştir ve bilimsel veriler henüz yeterli düzeylere ulaşmamıştır. Bu konuda en fazla ses getiren bilimsel toplantı,
Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi tarafından düzenlenen sempozyum olmuştur.
Kangal kaymakamlığı tarafından her yıl 11 Temmuz tarihinde düzenlenen Kangal Şenlikleri'nde de bu köpeğimiz ile ilgili toplantılar yapılmaktadır.
Halen
Kangal'ın davranışı hakkında da bilimsel ölçülerde yapılan araştırmaların yeterli olmadığını görmekteyiz. Yurtdışında bazı çalışmalar yapıldıysa da, bunlara tamamen katılmak mümkün değildir; zira hayvanların sergiledikleri davranışlar çevreden çok fazla etkilendiği için, her ırk kendi doğal ortamında incelenmelidir. Bu boşluk doldurulmadığı takdirde hurafeler ortada gezmeye devam edecek ve bazı ülkelerin yaptığı gibi, Kangalımız haksız yere agresif olarak nitelendirilip yasaklanabilecektir.
Bu hayvanımız ile ilgili doğru bilgileri saptamak ve bunun yaygınlığını sağlamak hepimizin üzerine düşen milli bir görevdir.
Bu amaçla
İÜ Veteriner Fakültesi'nde
Münih Ludwig Maximillian Veteriner Fakültesi'yle ortaklaşa bir araştırma düşünülmektedir.
Bu konuda, çeşitli ülkemizin çeşitli veteriner fakülteleri, Tarım Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Kangal Kaymakamlığı, Veteriner Hekimler ve Türk Çoban Köpekleri Dernekleri'nden destek almayı planlamaktayız. Ancak çalışmayı daha geniş boyutlarda yayabilmek için kangal sahiplerimizden de yardım almamız gerekmektedir.
Çalışma iki aşamalıdır. Birincisi çoban köpeklerimizin davranışları hakkında sahiplerine uygulanan bir ankettir, ikincisi ise bizzat köpeğe uygulanan bir testtir. Hayvan sahiplerimiz bunlardan birine ya da ikisine katılabilir.
Çalışmanın planlanması için öncelikle çalışmaya katılacak hayvan sahiplerimizin belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle elinde şecereli veya şecereli olmasa da saflığına güvendikleri
kangal ve
akbaş köpeği olan hayvan sahiplerimizin bize ulaşmalarını önemle rica ediyoruz. Ekibimiz, anket ve test amacıyla, ülkemizin neresinde olursa olsun bu hayvan sahiplerimize ulaşacaktır. Böyle bir milli görevde hayvan sahiplerimizin bize destek olacaklarına inancımız tamdır.
Prof. Dr. Tamer DODURKA- İst. Ü. Vet. Fak. Ögretim Üyesi (dodurka@istanbul.edu.tr, (0 212) 473 70 70/17283-Ar. Gör. Ebru Özaytekin-) Kınalıada’da kanser vakaları artıyor
NİŞANTAŞI'ndaki
İntermed Hastanesi'nden, kalp ve dahiliye uzmanı
Aret Lazoğlu ‘Sizin köşenizden ciddi bir uyarıda bulunmak istiyorum’ diyor. Anlatacaklarının, aynen
Çamlıca için de geçerli olduğunu belirterek şöyle diyor:
Ben Amerika'da uzun yıllar kaldım. Şimdi Türkiye'deyim ve yazları
Kınalıada'da oturuyorum.
Kınalıada'nın üzerinde 11 verici anten var. Kanser vakaları inanılmaz derecede arttı. Özellikle yaz-kış adada oturanlarda rastlanması dikkat çekiyor. Bu konuda bizat tedavi ettiğim hastalarım da var. Daha çok kan, lenf ve rahim kanserleri dikkat çekiyor.
Yargı çözüm bulamıyor mu?
- Maalesef bu vericileri adadan kaldırttıramıyoruz. Çünkü müdahale edilemiyor. Ada sakinleri olarak karşılıklı davalarımız sürüyor. Adalar Belediye Başkanı
Coşkun Özden de davalar açıyor. Ama bir sonuç alınamıyor.
Aslında bunlar için dava açılmasına bile gerek yoktur; çünkü insan sağlığı önemli... Sorumlu kişiler, bunların otomatik olarak kaldırılması gerektiğini düşünemiyor.
Ne yapılabilir?
- Sivriada'ya konulabilir. Bu vahim durum böyle devam edemez...
Avrupa Nükleer Komisyonu'na başvuracağım;
AİHM'ye de gideceğim. Son çare olarak bu durumu sizin köşenizden kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
Erdoğan eskiden doğayı severmiş
DOĞAL SİT alanlarını yapılaşmaya açmayı planladıklarını söyleyen Başbakan
Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde ise
‘‘gasp edilen orman alanlarını geri almalıyız’’ diye düşünüyormuş.
Erdoğan, 1998 yılında Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı döneminde basılan Prof. Dr.
Ertuğrul Acun'un hazırladığı
‘Ormanın Kara Kitabı’ isimli eserin önsözünde
‘‘Kamu malı olan ve sayısız faydası bulunan orman alanlarını korumak, gasp edilen, yağmalanan orman alanlarını geri alarak kamuya kazandırmak ve kesilen ağaçların yerine yeni ağaçlar dikerek, dünyanın en güzel şehirlerinden birisi olan İstanbulumuzu sağlıklı bir çevreye kavuşturmak elbetteki İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin görevleri arasındadır’’ diyor.
Erdoğan'ın ormanlık alanların satışı ve kiralanması konusunda dün söyledikleri ile şimdiki düşünceleri birbirine ters düşüyor.
Orman Bakanı
Osman Pepe'nin konuşmalarında ilgili Anayasa değişikliği için
‘Orman talanına izin vermeyeceğiz’ sözününün bir anlamı kalıyor mu? Ne dersiniz?..
Koalisyonları arıyorum
AKP'nin tek başına iktidar olmasıyla siyasi istikrarın da geldiği söyleniyor. Ancak istikrarın gelişinde bir tahribatın olduğu da apaçık ortada. Bütün kurumlarda yaşanan kadrolaşma bunların bir göstergesi.
İzmir'den bir dostumuz
‘‘Ben şahsen koalisyonları aramaya başladım. Koalisyon demokratik rejimin güvenlik supabıdır... Uzlaşma kültürünün, demokrasi terbiyesinin gıdasıdır’’ diyor.
Demirel'in bir sözü vardır:
‘‘Bir iktidar düşe kalka kendisini düzeltir. Göç yolda düzelir.’’
AKP'nin düzelmesini bekleyeceğiz demek ki.
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘CHP, Atatürk'ün değil Baykal'ın partisi oldu.’’
(DSP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Şükrü Sina Gürel)
Biliyor musunuz?
ULAŞTIRMA Bakanı
Binali Yıldırım'ın milletvekili olmadan önce ortakları arasında bulunduğu
Sandak Holding'in
Almanya'daki işçileri
İtalya üzerinden
Türkiye'ye taşımak için parasal bazı sorunlar yaşadığını, bu nedenle
Almanya'daki ortak
Mehmet Koç'un sıkıntılı günler geçirdiğini...
Biliyor musunuz?