Paylaş
ABD ve Avrupa, TTIP (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) anlaşmasını imzalamanın eşiğinde. Yani tarihin en büyük ticaret birliğini kurmanın. Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin de bu yeni küresel ekonomik düzene dâhil olması için Washington’da lobi yapıyor. Bizler de tanıklık ediyoruz.
*
TÜRKİYE’nin bölge için katalizör olabileceği tek alan ise ekonomi değil. Washington’da geçirdiğim iki hafta boyunca, ABD’nin Irak ve Suriye politikasının nasıl şekillendiğine tanık oluyorum. Ve Türkiye’ye düşen role.
*
ÖNCEKİ yazımda, ABD’nin Irak’ın dışında kalmaya kararlı olduğunu yazmıştım. Ve çözüme dışarıdan müdahil olmaya. Suriye konusunda da tavrı benzer. Buna genel olarak “Ortadoğu yorgunluğu” (fatigue) diyebiliriz.
Bunun da ötesinde, ABD’nin şu anda en büyük derdi IŞİD (Irak Şam İslam Devleti). Yani Irak. Amaç, açık bir mezhep savaşı başlamadan Irak’taki durumu kontrol altına almak. Yani Şii-Sünni kıyımını önlemek.
Dolayısıyla Esad meselesi tamamen kenara itilmiş durumda. Kaldı ki, Suriye henüz Irak kadar kontrolden çıkmış değil. O nedenle ABD’nin Suriye’deki önceliği, ülkenin bölünmesinin engellenmesi. Yani paradigma değişmiş. Hesaplar, Esad’ın denkleme geri döndüğü kabûl edilerek yapılıyor.
Bununla birlikte, ABD Suriye muhalefetini güçlendirmeye kararlı olsa da, bunun uzun zaman alacağının farkında. Ve zamanın sadece IŞİD’e ve Esad’a yaradığının. Dahası, Suriye muhalefetinin de en büyük korkusu IŞİD. Dolayısıyla Esad’la uzlaşmaya yanaşmalarından korkuluyor. Üstelik bir kesim için: “Evet Esad kötü bir adam. Ama o ‘bizim’ kötü adamımız. En azından onu tanıyoruz.”
Yani IŞİD Esad’ı şimdilik kurtarmış görünüyor. Esad’a dair tek görüş ayrılığı ise, tekrar müttefik olup olamayacağı. Kimileri bunu desteklerken, çoğunluğu karşı çıkıyor.
*
EZCÜMLE: ABD bölgedeki sorunları artık bölgeye havale etmek istiyor. Irak’ı zaten İran’a ve Kürtlere devretmiş durumda. Suriye’yi de bölge ülkelerine ihale etmek derdinde.
Bunun tek sebebi ise “Ortadoğu yorgunluğu” değil elbette. Malûm, Irak ve Suriye’de mezhep savaşı vekâleten yürütülüyor. Asıl taraflar ise, bir yanda Maliki ve Esad’ı destekleyen İran ve Hizbullah. Diğer yanda ise IŞİD’i ve Sünni aşiretleri destekleyen Suudi Arabistan ve Katar başta olmak üzere Körfez ülkeleri. Bu iki cephenin bir araya gelmeden bir çözüm bulunamayacağı da artık aşikâr.
*
TÜRKİYE tam da burada devreye girebilir. Bölge ülkelerinden bir koalisyon oluşturmak üzere. Bu ihtiyacın ise sadece ABD değil, bizatihi Irak ve Suriye liderleri de farkında. Geçtiğimiz hafta görüştüğüm Suriye’nin Birleşmiş Milletler Temsilcisi Beşar el Caferi’nin Türkiye’ye el uzatması da buna delâlet.
Ankara’nın uzun zamandır arası açık olan Maliki’ye yardım elini uzatması, bunun önünü açabilir. Irak ve Suriye için çözüm bulmaya soyunacaksa, bu çok taraflı diyaloğa dahil edilmesi gereken bir aktör de Esad olacaktır. Bu elbette, onunla işbirliği yapılacağı anlamına gelmez.
*
BAŞBAKAN Erdoğan’ın açıkladığı “vizyon belgesi”, Türkiye’nin bir süredir sıkıntı çektiği bölge ülkeleriyle yeni bir sayfa açılmasına vesile olabilir. Belgede, Ankara’nın bölgesel meselelere çözüm bulmak için “öncü ülke” olarak çaba göstereceği vurgulanıyor. Bunun yapı taşlarını oluşturmak da ancak Ankara’nın elinde.
Paylaş