31 Ekim 2004
<B>BEŞİKTAŞ</B> ligde kaybettiği puanlarla ayıp ediyor diyorduk. Çünkü onlar kayıp değil, ayıptı. Ben de dün maç öncesi kendi kafamca, bu maç afedersin maçı. Bu çocuklar Beşiktaş’ın seyircisinden, yöneticisinden çok şey aldılar. Hem para, hem şefkatti bu. Beşiktaş’ın formasını giyen bir çocuk, dün akşamki oyunda bir kişilik değil, iki kişilik koşacak, iki kişilik de düşünecekti. Maç öncesi böyle bir kurgum vardı. Bunu da seyrettim.
Hiçbir Beşiktaşlı oyuncuyu diğerinden ayırıp bu daha iyi oynadı diyemeyeceğim. Hepsi gönülden oynadı. Hepsi çok istedi. İstediklerini de sahadan çıkardı. 10 kişi kaldıktan sonra oyunun rengi değişti. Ama bu, beni fazla enterese etmedi. Normaldir, karşındaki Fenerbahçe. Bu ligin hedefini yakalamış bir takımı.
Kimse maydanoz olmasın
Oyunun bitimine 15 dakika kalmış, ruh halin bu işi galibiyetle bağlamaktan yana çalışır. Kafan da öyle. İbrahim’in yaptığı bir penaltı var. Ben de olsam, ben de yaparım. O an, acele bir reflekstir. Takımın 10 kişi kalacağını düşünmezsin. Ya penaltı kaçarsa diye düşünürsün. Bunun için İbrahim’e kimse maydanoz olmasın.
Fenerbahçe benim kapsama alanımın dışında. Bu sene ilk defa seyrediyorum. İkinci yarı bir daha seyredeceğim. Ama bir şey söylemek de istiyorum. Senin takımında Tuncay diye bir adam varsa kulübede oturmaz. Çünkü ben Tuncay’ı milli maçlarda seyrediyorum. Ezberimde bir Tuncay klasiği var.
Del Bosque’nin maça başlama planı makul. İlk 11’i sahaya sürdü. Bu 11 Fenerbahçe’ye, ‘ah bu da kaçar mı?’ dediği pozisyon vermedi. 10 kişi kaldıktan sonra girebildiği tek pozisyon var. Demek ki Del Bosque haklı.
İyi sinyaller verdi
Maçın hakemi için maçtan önce çok gürültü çıktı. Ben maçı seyrettikten sonra bırakın gürültüyü fısıltı bile çıkarmayacağım. Çünkü bir hakem çaldığı düdük tercihlerini çabuk üfleyebiliyorsa iyi hakem olacaktır. Ben bu genç kardeşte bunu gördüm. Bu genç çocuk iyi hakem olacak.
Neticede Beşiktaş belki ligin zirve sıcaklığına fazla yaklaşmadı ama iyi şeyler yapacağının sinyallerini verdi. Beşiktaşlı oyuncu, taraftarına layık olmak için oynasın o bile yeter. Bilmem anlatabildim mi?
Yazının Devamını Oku 25 Ekim 2004
<B>ÇOK </B>tuhaf bir futbol akşamı yaşadım. Tribünde oturup da, bu maç kurul kararıyla neticesi belli olacak bir maç olsaydı, seyrettiğim oyunda <B>Beşiktaş bu maçın galibi</B> demezdim. Sakın ola da yanlış anlaşılmasın, çok kısıtlı dakikalarda Beşiktaş’ın isminin büyüklüğü A.Gücülü oyuncuları kısa kısa dönemlerde mahkum etti.
Büyük takım olmak kolay değil. Dün akşam bunu çok net gördüm. Çok az pozisyonları tabelaya yansıtıyorsun. Rakibin ise üstüne üstüne geliyor ama son vuruşu yapamıyor. Onun için hep der dururum, ‘Futbol tuhaf oyun’ Oyunun gidişi değil, bitişi önemli. İyi bitirene de, kimsenin kızacak hali yok.
Ankara, Beşiktaş’ın kalesi. Deplasman yeri değil. Beşiktaş’ın öyle de bir kolaylığı vardı. Dün de onu kullandı.
Şöyle maçın başından sonuna kadar bir ufak tur atayım istiyorum. Oyunun hemen başında İbrahim Üzülmez rakibini düşürdü ki, İbrahim bunu hep yapıyor. Niye düşürür de bilmem. Düşüren İbrahim’i düşürdüler, Beşiktaş’ta beraberliği yakaladı. Ben düşürdüğüne takılırım. Düşürüldüğüne değil. Oyunda büyük skor çıktı. Bu yazının başında söylediğim gibi bu Beşiktaş’ın isminin büyüklüğünden. Tek tek futbolculara da bir iki laf edeyim istiyorum.
Bozuk televizyon
Carew bana göre bozuk televizyon. Penaltıdan gol yaptı. Akın’a yol yaptırdı. Onun dışında oyunda yok. Bu tabii ki, benzetme. Ben bozuk televizyon diyorum. Görüntü var, ses yok. İbrahim Akın bu takımın çok önemli oyuncularından biri. Ayağına çok çabuk bir oyuncu. Çok iştahli ve çok genç. Daha ne olsun.
Hem Emre, hem Mustafa Doğan bundan önce oynadıkları takımlarda tandem oyunculardı. Tek çizgide oynamaları onların eskiden pratiğini aldığı oyun şekli. Onun için birbirlerini tamamlıyorlar. Kaleci Ramazan’ı da oyunu çok dikkatli oynarken seyrettim. Bir kalecinin hep oyunun içinde olması avantajıdır. Ramazan da onu kullanıyor. Ahmed Hassan benin çok tuttuğum bir oyuncu. Onu dün akşam oynadığı futbolla tanımakta şaşırdım. Del Bosque de kementi attı, oyundan aldı.
Ahmet Yıldırım’ın çıkmasına aklım ermedi. Çok da kötü oynamıyordu. Ama skor 2-1’iken yaptığı değişiklikler bu maçı 4-1’e bağlıyorsa haklı olan o. Benim diyecek bir şeyim yok.
Maç kadar önemli bir hakem seyrettim. Düdüğü çabuk üfleyen ve hangi futbolcu olursa olsun, ondan daha fazla koşan hakem seyrettim. Her topun yanı başındaydı. Çok fazla kilometre yaptı. Bana göre hatalı hiçbir düdük öttürmedi. Neticede Beşiktaş geçen hafta D.Bakır ile başlattığı çıkışını sürdürecek gibi. Kaldı ki, nereden baksan 6-7 tane eksiği olan bir kadorosu var. Ama ben Beaşiktaş takımının eksiği olarak bir tek Sergen’i bilirim. Sergen yoksa Beşiktaş eksiktir. Aksi taktirde gerisi hep aynı siklette.
Yazının Devamını Oku 17 Ekim 2004
<B>BANA</B> hep sorarlar, ‘<B>Beşiktaş bu kadrosuyla 3-5-2 mi oynamalı, 4-4-2 mi?’<br><br></B>Benim cevabım, <B>‘Beşiktaş Beşiktaş gibi oynamalıdır’</B> der, kesip atarım. Dün akşam olduğu gibi. Beşiktaş sayısal olarak ne oynadı bilemem. Ama Beşiktaş gibi oynadı. Koca 90 dakika bir topa 3 kişi koştular. Rakibe bir tek gol pozisyonu vermediler. İki yabancının dışında, Beşiktaş formasının ağırlığını hissederek oynadılar. Carew tabii ki, iyi futbolcu. Ama iyi oynamıyor. Frank geldiğinden bu yana iki adım ileri atmış. Ama 10 adım daha lazım.
Dünkü maçın bana göre bu kadar rahat geçmesinin tek faktörü hep beraber oynayıp, hep beraber istemek, hep beraber düşünmek. Futbolda hırs bulaşıcıdır. Orta göbekte oynayan 2 kardeş, Okan ve Ahmet Yıldırım bu maçın kilit ismi oldu. Hem çok top kaptılar, hem de oyuna iyi soktular.
Ahmed Hassan bu takımın vazgeçilmezi. İyi de oynasa, kötü de oynasa oynatacaksın. Adam bir kere ileriye kat ederek oynuyor. Bir takım için bundan büyük avantaj mı olur? Her ayağına gelen topta takımı 30-40 metre taşıyor.
Seyirci fevkalade
Sergen usta, yine ustalığını gösterdi. Maçın kapısını aralayan golü attı. İbrahim Akın oyuna girdikten sonra 2 gol buldu. Çabukluğunun mükafatını aldı. Carew orada olsa o toplara yetişemez bile.. Haaa... Carew kötü demiyorum ama kenarda dursun da demiyorum. İyi olduğu zaman oynasın. Mustafa Doğan ile Emre benim ümit ettiğimin üstünde oynadı. İlk defa yan yana oynamalarına rağmen oyun içinde çok iyi eşleştiler. Hem topu, hem rakibi iyi paylaştılar.
Kaleci Ramazan belki de futbol hayatının sonuna kadar böyle bir rahat maçı bulamaz. Maçın hakemi çok tecrübeli. Abuk sabuk kartlar kullanmadı. Ne kendisini, ne maçı, ne de tribünleri sıkıntıya sokmadı. İşte tecrübe bu.
Neticede Beşiktaş kendisi için çok önemli 3 puanı sahadan çıkardı. Zirve adına bir şey demek istemiyorum. Ligde daha iyi yerlere taşınılacak, bu arada da Avrupa takımları ile oynanacak maçlar için de köşebaşı maçı oldu diye düşünüyorum. Takım iyi, seyirci nasıl? Fevkalade. Hepsinin yüreklerine, gırtlaklarına sağlık.
Yazının Devamını Oku 14 Ekim 2004
<B>BEN</B> dün akşamki oyunu, köşebaşı maçı olarak görüyordum. Kazanabilseydik, köşeyi dönecektik. Kazanamadık ama kaybetmedik de. Şimdi bizi birkaç köşe daha bekliyor. Başlıkta kullandığım ‘inşallah yanılmam’ lafı dün akşam seyrettiğim takımıdan dolayı. Bu takım köşeleri dönecek.
Maçın şöyle bir matematiğine bakıyorum bizim kalecimizin kurtardığı iki top var, onların 5 tane. Demek ki, daha fazla hücum etmişiz, çok daha az pozisyon vermişiz. Ben futbolda yazık oldu demem. Ama dün akşam kaybetseydik başlığım ‘yazık oldu’ olurdu.
Ersun Yanal’ı tanımam. Hiç karşılaşmadım. Ama bir adam Milli Takım’ın başına geliyorsa bu iş kendiliğinden olmaz. Ersun lig takımlarında iyi işler yaptı, buralara taşındı. Şimdi de Milli Takımı iyi yerlere taşısın.
10 kişi kalan Danimarka karşısında akıllı bir değişiklikle bindirdikçe bindirdik. Tuncay’ı oyuna alması, maçın rengini değiştirdi. Bu isabetli tercih Ersun’un artı notu. Emre zaten çok iyi futbolcu çok da iyi oynadı.
İleriye ışık verdi
Bana göre takımımızın en iyi oyuncusu Hüseyin. Sahadaki oyuncular içinde rakipten en fazla top çalan oyuncu o oldu. Geçmiş maçlara göre daha az hata yaptı. Bütün futbolcular canla başla oynadı. Bu da Milli Takım’a bir hava geldi demektir.
İlk yarıda İbrahim’in yaptığı bana göre penaltı. Rakibin koluna girdi. Ondan önce yediği bir darbe var. Hakem onu süzse o iş penaltıya kalmazdı. Hakem dedik onu da söyleyeyim. Bu hakem Collina’dan sonra İtalya’daki en iyi hakem. Hiç kimsenin yanında olacak biri değil. Olmadı da. İki penaltıyı süzdü. İkisini de verdi. Rakipten de dirsek atan bir oyuncuyu sahadan attı. Bana göre iyi maç idare etti.
Nihat’ın attığı bir kafa golü var. Kaçırdığı penaltının ayıbını örttü. Gökdeniz ve Fatih’i istekli ama oyuna fazla katkıları olurken seyretmedim. Neticede takımımızı beğendim. Önemli olan bu. İleriye ışık verdi..
Yazının Devamını Oku 10 Ekim 2004
<B>KISA</B> boylu bir turnuva oynuyoruz. Hesabımızı ve kitabımızı çok iyi yapmak zorundayız. Ben dün akşamki rakibi, rakip olarak görmüyorum. İki takım arasında gece gündüz farkı var. İyi de oynasak, kötü de oynasak, 40 gün 40 gece top oynasak bizim takım kazanır.
Aradaki bu büyük kalite farkı takımı hiç sıkıntıya sokmadı. Adamların pozisyonu yok. İlk yarıda oynadığımız oyuna burun kıvırıyorum. Daha iyi şeyler yapmamız lazımdı.
İkinci yarı biraz daha derli toplu oynadık. Fark çok büyük de olabilirdi. Kaçan penaltımızın yanında kaçan goller de var. Dünkü maç Danimarka için ölçü olamaz. O maç başka bir maç. Bizim de başka türlü oynamamız lazım.
Bizim pek bir marifetli adamlarımız var. Hesabımızı kitabımızı oynayacağımız içerideki maçlara göre ayarlamamız lazım. Benim yaptığım hesaba göre Danimarka’dan çıkarılacak 1 puan işimizi görür. Tabii ondan sonra içeride oynayacağımız Danimarka ve Yunanistan maçlarını kazanmak şartıyla.
Ciddiye aldılar
İkinci yarıdaki biraz kımıldanma maçı çok rahata soktu. Danimarka’da işler daha zor olacak. Bu takımın ilk 11’inde kim olursa olsun, kaliteli oyuncu. Onun için de bu takıma ‘Ali niye oynamadı, Veli niye oynadı’ diyemeyiz.
Benim bir de hoşuma giden taraf dün akşam çocukların çok çok iyi oynamasa da bu işi ciddiye aldıklarıydı.
Bu tür oyunların hakemine bir şey denmez. Dünkü hakem için bu kadar kolay oyun zor bulunur.
Neticede dün istediğimizi çıkardık. Danimarka niyetine...
Bir de Gökdeniz’in golünü atlamamak lazım. Kalede bir değil, 3 kaleci olsa o topu çıkaramaz.
Ayrıca ben Fatih’i çok beğenen bir adamım. Kaçırdığı penaltıdan sonra yaptığı gollere sevindim. Bir de Milli Takım’ın 500. golünün sahibi olması beni daha da sevindirdi.
Yazının Devamını Oku 4 Ekim 2004
<B>FUTBOLDA </B>işler kötü gitmeye görsün. Kambur kambur üstüne gelir. Dün akşam olduğu gibi. Beşiktaş oyuna kötü başlamadı, ama kötü bir gol yedi. Tamamen defansın yerleşim hatası. Ve Beşiktaş 10 kişi kalana kadar Trabzon’a hiç pozisyon vermedi. Beşiktaş’ta işler kendiliğinden ters gidiyor değil. Antrenörü ters düşünüyor, takımı yanlış kullanıyor, yanlış yerlerde de yanlış yanlış adamlar oynatıyor. Tabii ki ruh hali iyi olmayan takımlarda çok kart gören oyuncu olur.
Çok top kaybediyorlar
Beşiktaş takımının bana göre en büyük zaafı, çok top kaybetmesi. Oyuncular kaybettikleri topun peşinden koşmak için büyük efor sarfediyorlar. Trabzon takımı belki çok iyi oynamadı, ama disiplinli mücadele etti. Orta sahayı çok iyi kapadılar, Beşiktaş’ın orta sahasına nefes aldırmadılar.
Okan eski Okan değil. Futbol oynamak için ilk önce ayakta duracaksın. Okan yerden hiç kalkmıyor, hep yerde. Takımın bir şey yapması Sergen’in ayağına bağlı. O da tek başına bu işi yapacak fiziğe sahip değil. Hakeme bulaşayım istemiyorum. Maçın sonunda ‘Penaltı mı, değil mi?’ münakaşası oldu. Oturduğum yerden pozisyonu çözemedim.
Yazık ki yazık
Ne Ahmed Hassan ne de Tümer kulübede oturacak adamlar değil. Bunu da gözardı etmemek lazım.
Trabzon’dan çıkacak olan üç puan, Beşiktaş’ı zirve olmasa da sıcaklığında tutabilirdi. O da olmadı. Beşiktaş’ın ligde treni kaçırdığı malum. Artık kafaların Avrupa maçlarında olması lazım, ama böyle düşünerek değil. Avrupa’yı çok daha ciddi düşünüp, bu takımı öyle hazırlamak gerek.
Beşiktaş’ın bu duruma düşeceğini kimse hayal etmezdi. Şimdi şu hale bak. Ben yazı verirken zorlanıyorum. Tribünde oturan Beşiktaş’ın insanı kimbilir ne halde. Yazık ki yazık.
Yazının Devamını Oku 1 Ekim 2004
<B>HER </B>zaman söylerim, iki ayaklı oyunların boyu uzundur. İlk 90 dakikaya bakıp, 180 dakikanın dibini bağlamak bir takımı bir üste geçiriyorsa, marifettir. Onun için de başlığı, <B>‘İşlerini yaptılar’</B> attım<B>. Oyunun içinden birkaç şeye takılıp, vıdı vıdı yapacak halim yok. Beşiktaş ligde götürdüğü kötü gidişi, Avrupa’da en azından 4 maç daha oynayacak lisansı çıkarıyorsa, dün akşam Beşiktaş için iyi bir gece oldu derim.
Dün akşamki oyunu ikiye bölüp bir iki şey söylemek istiyorum. Bu takımda 4 tane oyuncu var. Kİ, vazgeçilmez. Liste başı Sergen.
Hemen bir altına Tümer’i yazıyorum. Sonra Ahmed Hassan, bir de Pancu. Bu 4 adam, bu takımda oynarsa, tabii ki iyi oynarsa, Beşiktaş bir yerlere taşınır. Ben bu takımın mesuliyetini taşıyan adamı olsam, iyi de oynasalar kötü de oynasalar, dördünü bir arada kullanırım.
Beşiktaş için başka çare de yok. Del Bosque bunu görür mü bilemem ama en azından birileri söylesin isterim.
Sahanın iyisi Üzülmez
Yine bir iddianın arkasında duracağım. İyi futbol iyi futbolcuyla oynanır. Dün akşam oyuna bir göz gezdirdim. İki takım arasında çok büyük bir siklet farkı var. Beşiktaş tabii ki daha iyi takım. Ama Beşiktaş’ın ligdeki rotası, oyunları, onları tedirgin hale getirmiş. Biraz daha Beşiktaşlı gibi düşünseler, cesaretli olsalar dünkü oyun 5 olurdu.
Rakip takıma bakıyorum, ‘Beşiktaş’ta şu oynasa ne iyi olur’ diyecek bir oyuncu yok. Bu, Beşiktaş’ın sezona kötü başlama stresinden dolayı. Dün yalnız takımın değil, sahanın da en iyi oyuncusu İbrahim Üzülmez.
Kaldı ki ben, İbrahim’in futbolculuğunu fazla seven biri değilim. Sevdiğim tarafı yürekli oluşu, iştahlı oynaması. Ama dün akşam, futbolculuğunu da beğendim. Aferin bu kardeşe. Sakın ola da attığı gol için söylüyorum zannedilmesin. Çünkü İbrahim’in kontenjanı bir gollük. O da bunu dün akşam kullandı. İyi de etti.
Bosque için nefes payı
Maçın hakemi ne suya, ne de sabuna dokundu. Ne saha içinde oynayanları rahatsız etti, ne de tribünde oturanları. Bu galibiyet Beşiktaş için züğürt teselli bir kazanılmış maç değil. Nereden bakılırsa bakılsın Avrupa’da oynanacak 4 maçın habercisi. Beşiktaş bundan daha kötü olmaz. Daha iyi olur. Bu nefes payı iyi oldu.
Bu maç Del Bosque’nin kurtuluş maçı değil. Tek bir maçta ne bir camia, ne bir takım, ne bir futbolcu, ne bir hoca kurtulmaz. Biraz önce söyledim ya, nefes payı. Zaman yalan söylemez.
Bir de bir dip notum var; Beşiktaş’ın taraftarı muhteşem. Eskiden geldiği gibi bu takımın büyük bir itici gücü. 90 dakika tribünde oturan insanlar değil, sahanın içinde olan insanları dinledim, seyrettim. Beşiktaşlı oyuncular bundan biraz nasiplerini alabiliyorsa 2 kişilik oynar diye düşünüyorum.
Yazının Devamını Oku 26 Eylül 2004
<B>DÜN</B> akşam öyle bir oyun seyrettim ki, ne anlatılır gibi, ne de anlaşılır gibi. Beşiktaş takımı bu sezon iyi bir futbol takımı değil. İyi futbol takımı olmak için hep beraber isteyeceksin, hep beraber düşüneceksin, hep beraber de oynayacaksın. Tabii ki Beşiktaş takımının futbolcusu kaybedeyim diye oynamıyor. Ama kazanmak için de hiçbir şey yapmıyor.
Hele bir ilk yarı seyrettim ki, olacak şey değil. İki kişinin arasında bir tek pas bile yapılamadı. Rakip, orta sahayı ele aldı, her metrekareyi daralttı. Kaçarı, kuvvetli iki yabancıları var. Beşiktaş’ı bazen öyle pozisyonlarda yakaladılar ki, 4’e 2, 3’e 1 durumda pozisyon buldular.
Sergen’i neden çıkardı
Beşiktaş kalecisi Murat’ın, yediği ikinci gol dışında hatası yok. O topta kalede dursa, top kucağına gelecek. Ama kurtardığı 3-4 tane yüzde yüz gol var. Rakibin bir topu da direkten döndü. Beşiktaş’ın halini bu futbol matematiği bile söylüyor.
Del Bosque, ilk defa bir maç önce kullandığı 11’i dün akşam da kullandı. 2-1 öne geçtikten sonra Sergen gibi topu tutacak bir adamı nasıl çıkardı, oyunu 3-2 kaybettikten sonra hatasını herhalde anlamıştır.
Maçın hakemi muhakkak art niyetli bir adam değil. Doktormuş, inşallah iyi de doktordur. Ama futbol topunun doktoru değil. Sayamadığım kadar çok kart kullandı. Be kardeşim, bu kartlar ceza kartı. Sen herhalde kredi kartı zannediyorsun. Hakem, maçın atmosferini o kadar yukarılara taşıdı ki hem kendini zora soktu, hem maçı.
Taraftara helal olsun
Beşiktaş’ın oyuncuları hakkında tek tek, şu şöyle yaptı, bu böyle yaptı demeyeceğim. Bir takım hep beraber oynayamıyor ise bir tek oyuncu çıkıp maç kurtaramaz. İyi oynayan bir takımda çok kötü oynayan bir oyuncu da takımı bozamaz. Dün akşamki oyunun ana fikri bu.
Neticede Beşiktaş bana göre şampiyonluk yarışında erken tezkere sahibi oldu. Ama bu Beşiktaş seyircisine helal olsun. Bir takımın arkasında ancak bu kadar durulabilir. Benim üzüntüm, takıma olduğu kadar seyirciye de...
Yazının Devamını Oku