GERİDE kalmış sezonun başıydı... Beşiktaş yönetimi, antrenör seçimini Lucescu olarak yaptı.
Ben de, ‘Çok iyi yaptınız. G.Saray’ı şampiyon yapmış, ligimizi iyi tanıyan, tek tek futbolcularını bilen bir kardeşle başlamak çok akılcı’ demiştim. İlavem de vardı; ‘Lucescu kendine rakip olarak Fatih Terim ve G.Saray’ı görecektir.İşine de 10 elle sarılacaktır.Buna inancım büyük.100.yılda sizlerin de iyi bir kadro yapıp, bu takımı şampiyon yapmak istediğinizi biliyorum.Büyük bir ihtimalle de bu takım, şampiyon olur’ demiştim. Aynen de öyle oldu.
Ben dedikodu yazarı değilim. Birebir konuştuğum insanların adlarını, soyadlarını yazarım. Nezaket göstermişlerdi, Vedat ağabeylerine danıştılar. Hüsnü Güreli, Yıldrım Demirören, Haşmet Kürüm, Kıvanç Oktay ile beraber oldum. Bu yaşadığımz sezon için, işini halletmiş bir antrenörün rehavete kapılabileceğini tecrübeme dayanarak söylemiştim. ‘Böyle bir hava sezinlediğiniz zaman direksiyona siz geçin’ diye de uyarmıştım.
Bana göre film, Samsun maçında koptu. Lucescu hakemleri ve medyayı işaret edip, ‘Suç bizlerde değil, işaret ettiğim yerde’ demeye getirdi. Bir de futbolcunun üzerinden futbol oynama mesuliyetini kaldırdı. Futbolcu, ‘Beni zaten hakem ve medya yeniyor’ diye, kaçamak yollara saptı. Futbolda hissi kavramlar yok denilemez. Yapılan iş profesyonel bir iş. Buraya kadar tamam. Ama yapan kim? İNSAN
DİP NOT: Benim bildiğim iyi takım kalabalık oynar. Sezonun ikinci yarısında sahanın içinde bu kalabalığı hiç göremedim. Okan, Ümit, Sinan, Gökhan neden kulübedeydi? Aklım da almış değil.
BÜYÜK TAŞ
BEŞİKTAŞ bu ülkenin büyük taşlarından biri. Ben de onunla yatıp, kalkan biriyim. 3-4 gündür kafamı ‘kimler başkan adayı olur?’ diye yoruyorum. Hemen şunu söylemek isterim, bu büyük camianın o kadar keyifli insanları var ki, kimler aday olursa olsun, hepsi saygı duyulacak insanlar.
Bu ortamda başkanlığa soyunacak 5 isim için duyumlar alıyorum. İçimden de, ‘Keşke 5’i bir yerde olsalar’ diyorum. Çünkü Beşiktaş sevgisi, ortak bir menfaattir. Önümüzdeki hafta bu işe soyunacak olan kardeşlerimle tek tek konuşup, köşemde yazacağım. İhtimaller yarım yamalaktır. Şimdilik net bir şey söylemeye hakkım yok.
Üzgünüm başkan
BİR Fener maçı kaybedildi. Ben de kullandığım sütunlarda başlık olarak ‘HASAR BÜYÜK’ dedim. Stadın çatısında maç yorumu yapıyorum. Sayın Başkan’a oyun içinde yapılanları görmedim de, duymadım da. Akşam televizyonda seyrettiklerim, esas hasarın oyun dışında olduğunu gösterdi. İçim acıdı.
Sevgili Başkan, çok sevdiğim Beşiktaşlı kardeşim, makamına hürmet ettiğim bir insan. Çok ağır çirkinlikleri unutmam mümkün değil. Güzellikleri unutamadığım gibi. Cesaretim bana daima izin vermiştir. Herhalde onun için de ‘Nasılsın ağabey?’ diyenlere, ‘Nasıl olayım ki, hayat bana hep iyi davranıyor’ derim.
Olay beni yordu
Bu olay beni yordu. Alışkanlıktan doğan sevgi geçicidir. Sevgi tek başına bağımlı olmak demektir. Orada sevgili Başkan’a hakaret ve küfür edenlerin Beşiktaş sevgisi taşıdıklarına inanmıyorum. Alışkanlıklarını bile kötüye kullandılar.
Sayın Başkan, ben de olsam aynısını yapardım. Kulübü kongreye götürmek, onurlu iş. Kaçmadığını çok iyi biliyorum. Kaçacak olsaydın, Türkiye’nin çuvalladığında kaçardın. O maddi sıkıntılardan bu kulübü arkadaşlarınla beraber düzlüğe çıkardınız. Holding seviyelerine taşıdınız, gelecek yönetimlerin işini kolaylaştırdınız. Akıllarınıza, cüzdanlarınıza, mesailerinize sağlık.