Çukurova Holding’e ‘yapılandırılmış şartlı finansman’ formülüyle destek vermeye hazırlanan Gözde Girişim 1.6 milyar dolarlık paketine kendisi bir miktar kaynak koyacak, kalanını yerli-yabancı bankalardan sağlayacak.
YILDIZ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, Gıda Grubu Başkanı Mehmet Tütüncü ve Başkan Yardımcısı Mete Buyurgan’la birlikte Bizim Mutfak markasına üretim yapan İzmir’deki Örgen Gıda tesislerini Genel Müdür Fulya Onat Fraser rehberliğinde geziyoruz. Onlar Bizim Mutfak’ı anlatırken Ülker’e yönetim kurulu başkanı olduğu Gözde Girişim’in Çukurova Grubu’na Turkcell için vereceği finansman desteğini sorduk:
- Gözde, Mehmet Emin Karamehmet’in yönetim kurulu başkanı olduğu Çukurova Holding’e Turkcell’deki sorununu çözmesi için “yapılandırılmış şartlı finansman” formülüyle destek vermeyi planlıyor.Çukurova’nın Rus Altimo’ya 1.6 milyar dolar borcu olduğunu anımsattı:
- Arkadaşlarımız 3 aydır Çukurova’nın bu sorununa çözüm yolunda görüşme yapıyor. Gözde kendisi bir miktar kaynak koyacak. Ayrıca yerli-yabancı bankalardan kaynak sağlayacak.- Bu iş önümüzdeki dönemde Turkcell’e ortaklığınızı gündeme getirir mi?
- Yakın gündemimizde Turkcell’e ortaklık yok. Zaten, Turkcell’e ortaklık için para vermek yetmiyor. Lisanslı bir iş olduğu için ilgili Kurul’dan izin gerekiyor. Şu anda öncelikli işimiz Çukurova’nın finansman sorununa çözüm bulmak.- İşlem ne zaman gerçekleşecek?
- İngiltere’deki ilgili mahkeme, 24 Haziran’a kadar tanıdığı süreyi temmuz sonuna uzattı. Arkadaşlarımız konu üzerinde çalışıyor.- Çukurova’nın Turkcell’deki ortaklarıyla yıllardır sorun yaşaması sizi tedirgin etmiyor mu?
- Biz ortak olmuyoruz. Sadece “yapılandırılmış şartlı finansman” desteği vereceğiz. Bunun da belirli koşulları var. O koşullara göre hareket edeceğiz.- 1.6 milyar dolarlık finansman desteği için öngördüğünüz vade ne kadar?
- Kastamonu Tıp Fakültesi, Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı olarak kurulacak.Hacettepe Üniversitesi, bu karar çerçevesinde ilk adımı Ankara’da attı:
- Kastamonu Tıp Fakültesi, 2007-2008 öğretim döneminde ilk öğrencileriyle Ankara’da eğitime başladı.Bu sırada bir karar daha çıktı:
- Yapımı süren 250 yataklı devlet hastanesi, Kastamonu Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi olarak Hacettepe Üniversitesi’ne tahsis edildi. Ayrıca, Ballıdağ Göğüs Hastalıkları Hastanesi de Hacettepe Üniversitesi’ne devredildi.Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası (KATSO) Başkanı Selçuk Arslan ile Kastamonu Ticaret Borsası Başkanı Sedat İşeri başta olmak üzere kentin önde gelen işadamları, sivil toplum örgütleri 2007’de atılan adımlara sevindi:
- Hacettepe Üniversitesi, ülkemizin önde gelen eğitim kurumu. Kastamonu Tıp Fakültesi’nin kentimizde Hacettepe’ye bağlı hizmete girmesi, bizim için ayrıcalık olacak.Ancak iş 2007’de planlandığı gibi yürümedi. 2007-2008 öğretim döneminden buyana eğitim Ankara’da sürdü. Kastamonu’daki hastane de bir türlü devreye giremedi. Derken Mayıs 2014’te Kastamonu’ya giden Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Murat Tuncer, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Seyit Aydın’la görüşüp kararı açıkladı:
- Kastamonu Tıp Fakültesi’ni Kastamonu Üniversitesi’ne devrediyoruz.İstanbul Sanayi Odası (İSO) meclis üyelerinin Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay önderliğindeki Kastamonu turu sırasında Tıp Fakültesi konusu da gündeme geldi. Arslan, Kastamonu Tıp Fakültesi’nin öyküsünü özetleyip tepkisini ortaya koydu:
- Hacettepe Üniversitesi, Kastamonu’nun gururuyla oynadı. 2007’den beri kendilerine Kastamonu Tıp Fakültesi için kaynak ve kadro veriliyor. O tarihten bu yana Kastamonu Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ni tamamlayıp hizmete açamadılar.Atılan son adımı anımsattı:
- Hacettepe Üniversitesi, bizi bu kadar oyaladıktan sonra Tıp Fakültesi’ni Kastamonu Üniversitesi’ne devredip kaçıyor.Sedat İşeri araya girdi:
- 20 yıl önce İstanbul Beylikdüzü’ndeki TÜYAP’ta küçücük bir alanı doldurmakta güçlük çekmiştik. Bugün Interpack’a 147 firmamızın ayrı standlarla katılması, Türk ambalaj sektörünün ulaştığı noktayı gösteriyor.Elindeki verilere göz attı:
- Türk ambalaj sektöründe 3 bini aşkın firma faaliyet gösteriyor. Bunların 215’i derneğimiz üyeleri arasında yer alıyor. Bu 215 firma, 16 milyar dolarlık sektörün yüzde 80’ini oluşturuyor.Türkiye’de kişi başı ambalaj tüketimine baktı:
- Dünyada kişi başına yıllık ambalaj tüketimi ortalama 110 dolarken, ülkemizde 190 dolara ulaşıyor. Dünya ortalamasını aşmamız, ambalaj kullanımında epey yol aldığımızı gösteriyor.Gelişmiş ülkelerle karşılaştırma yaptı:
- Japonya’da kişi başına ambalaj tüketimi 600, ABD’de 550, Avrupa ülkelerinde 350 dolara ulaşıyor. Gelişmiş ülkelerle karşılaştırınca Türkiye’nin daha alması gereken yol var.Sektörün ihracatına da baktı:
- Türkiye’nin 2013 yılı ambalaj ihracatı 3.6 milyar dolar oldu. Sektör, 300 milyon dolar dış ticaret fazlası verdi. Kilo başı ihracat geliri de 2012’de 2.48 dolar iken, 2013’te 2.7 dolara çıktı. Türkiye’nin ortalama ihracat gelirinin kilo başına 1.58 dolar olduğu anımsanırsa, sektörümüzde katma değerin yüksekliği görülür.Korkut, ambalajın önemine de değindi:
- Doğru ambalaj, içindeki ürünün kalitesine, sağlıklı oluşuna güveni artırır. Doğru ambalajlanan bir gıda maddesi, mümkün olan en az katkı maddesini içerir. Bazı ürünlerde gelişen ambalaj tekniği ile koruyucu katkı maddesi kullanımı sıfıra iner.Buna örnek olarak ketçapı gösterdi:
- Ketçapın ambalajında “EVOH” varsa, oksijen bariyeri oluşur. Yani, oksijenin girişi tümüye engellenir. O ambalaja konulan ketçapın ömrünü uzatmak için katkı maddesine gerek kalmaz.Ambalaj teknolojisindeki gelişmeye bir başka örneği de içme suyunda verdi:
- Tyvek...
Kartviziti incelerken, su bardağını gösterdi:
- Tümüyle suya daldırın.
Dediğini yaptım:
- Gördüğünüz gibi kartvizit sudan hiç etkilenmedi.
ABD merkezli DuPont’un 1967’de geliştirdiği bu ürünün en yaygın kullanıldığı alanları anımsattı:
- En bilinen uygulaması, “nefes alan su yalıtım örtüleri”dir. Tyvek, koruyucu giysiler, zarflar, etiketler,steril, tıbbi ve endüstriyel ambalajlar, çanta, mont, harita ve araba örtülerini gibi birçok alanlarda kullanılabiliyor.
Son seferinde tüm personelini geri çeken THY’nin Yönetimi Kurulu Başkanı Hamdi Topçu, “Dışişleri ile irtibat halindeydik. Riski fark edince seferleri durdurduk” dedi.
ÖNCEKİ akşam Dünya Gazetesi’nin ev sahipliğindeki Avrupa Ekonomi Basını Birliği’nin (European Business Press-EBP) “Avrupa Yılın Yöneticisi” ödül törenindeyiz. Törenin konukları arasında Türk Hava Yolları (THY) Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu da var.
Musul’da Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından rehin tutulan konsolosumuz dahil 49 vatandaşımızın son durumunu Topçu’ya sordum:
Geri dönüşleri için sizden uçak istenmesi söz konusu olacağına göre, en son haberler sizdedir. Musul’da son durum ne?
Çok sürmeden konsolosumuz ve diğer görevlilerin serbest bırakılacağını düşünüyorum. THY’nin Musul’da personeli var mı?
Boğaziçi Köprüsü’nün orta açıklığı 1074, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nünki ise 1090 metre. Nissibi hizmete gireceği gün itibariyle Türkiye’nin 3’üncü büyük köprüsü olacak.
1985 yılında dönemin Karayolları 17. Bölge Müdür Yardımcısı Süleyman Maden, hakediş imzası için karşısında duran Gülsan İnşaat’ın ortağı Mehmet Gül’e odasının penceresinden görünen Boğaziçi Köprüsü’nü gösterdi:
- Böyle bir köprüyü sizler neden yapmıyorsunuz?Evrakları Ankara’ya yetiştirme telaşı yaşayan Gül, dinlemekle yetindi. Maden, Boğaz’ın iki yakasını bir kez daha birleştirecek Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü Türkler’in tasarlayıp yapması gerektiği ısrarla tekrarlarken, Gül imzalanacak evraklara gözünü dikti. Maden, durumu anladı:
- Sen bir an önce bu evrakların imzalanmasını bekliyorsun değil mi?- Müsade edin böyle bir köprüyü şimdilik biz yapmayalım. İmzanızı alıp gideyim.
O gün evrakları Ankara’ya yetiştiren Gül, birkaç ay sonra Boğaziçi Köprüsü’nden geçerken tam ortada aracını sağa çekip indi. Halatları yakından inceledi:
- Süleyman Bey haklı. Köprü işine yoğunlaşmamız lazım.Gülsan Grubu Başkanvekili Mehmet Gül, Atatürk Barajı’nda tekne-feribotla ulaşım sağlayan Kahta (Adıyaman) ile Siverek’i (Şanlıurfa) kucaklaştıracak Nissibi Köprüsü’nün şantiyesinde ODTÜ, İTÜ, Yıldız Teknik ve Boğaziçi Üniversitesi’nden bir grup öğretim üyesiyle buluşunca Maden’i anımsadı:
- Köprü ve viyadük işine yoğunlaşmamızda Süleyman Bey’in sözlerinin büyük payı var. Bugüne kadar 500 dolayında köprü ve viyadük inşa ettik.Ardından Gülsan İnşaat Teknik Direktörü Altok Kurşun, yapımını üstlendikleri köprüyle ilgili sunuma geçti:
Saya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Abdulrezzak Sancak ve ilaç işini yöneten Başkan Yardımcısı Haluk Sancak, önlerine şu hedefi koydu:
- Türkiye’de “yerli” kalabilen ilaç şirketi sayısı azalıyor. Biz “milli ilaç” planıyla yola çıkalım.
Yatırımı 200 milyon dolara yükseltip 5 yılda 300 milyon dolar ciro, 100 milyon dolarlık ihracatı hedefleyen Çerkezköy’deki üretim üssünde grubun inşaat şirketi Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak ve Pharmactive Genel Müdürü Köksal Ülgen’le birlikte buluştuğumuz Haluk Sancak’a sektörün sıkıntılı durumunu anımsattım:
- Yerli, yabancı hangi ilaç şirketinin patron ve yöneticileriyle konuşsam, hükümetin fiyatlar üzerindeki baskısından dert yanıyor. Fiyatlar yüzünden personel sayısını azaltanlar da oldu. Bu ortamda 200 milyon dolara uzanacak yatırımı devreye alırken tedirginlik yaşamadınız mı?
- Her zorlukta fırsat vardır. Biz pozitif düşünüyoruz. Herşeye rağmen “milli ilaç” hedefiyle yola devam etmeliyiz.Birinci etapta 40 bin metrekare kapalı alana sahip fabrikanın yatırım tamamlandığında 80 bin metrekareye ulaşacağını vurguladı:
- Yatırımın tüm fazları tamamlandığında Avrupa’nın büyükleri arasında gireceğiz. Şu anda 330 milyon kutu olan yıllık üretim 500 milyon kutuya çıkacak. Türkiye pazarına girmek isteyen yabancı ilaç şirketlerine fason üretim yapacağız.Ülgen, Ar-Ge merkezine işaret etti:
- Fabrikada 5 bin metrekarelik alanı Ar-Ge merkezine ayırdık. Ar-Ge merkezine yatırımımız ilk etapta 20 milyon dolar oldu. 60 bilim insanı arkadaşımız bu merkezde yılda 25-30 jenerik (benzer) molekülü başvurusu yapmamızı sağlayacak doğrultuda çalışıyor. 26 molekül için ruhsat almış durumdayız. Kısa sürede 50’ye çıkacak.Haluk Sancak, bazı orjinal molekül sahibi firmalar için de ürün geliştirmeyi planladıklarını kaydetti:
Venedik Bienali’nin ve Türkiye Pavyonu’nun açılışı sonrasında Step Halı Yönetim Kurulu Başkanı Cem Şengör, öneride bulundu:
- Selim Uyar’ın Yönetim Kurulu Başkanlığını, oğlu Emir Uyar’ın Başkanvekilliğini yürüttüğü Permak Group, San Clemente Palace’ı satın almıştı. Ayrı bir ada üzerinde bulunan otelin ön renovasyonu çerçevesinde bizden halı almışlardı. Selim Bey bizi oteli görmeye davet ediyor.
Bunun üzerine İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Başkanı şapkasıyla 20 yıl süreyle Venedik Bienali’nde kalıcı hale gelen Türkiye Pavyonu’na destek veren, sponsorlara önderlik eden Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Holding CEO’su Erdal Karamercan, Mudo’un patronu Mustafa Taviloğlu, Eda-Hilmi Uytun başta olmak üzere orada bulunanlar San Celemente Palace’ın bulunduğu adaya geçti.
Adaya her çıkan tarihçesi 1131 yılına uzanan ve tapusu otelle birlikte Permak Group’a geçen kiliseye yöneldi. Selim Uyar, Oya-Bülent Eczacıbaşı ve Mustafa Taviloğlu’na kiliseyi gezdirirken bilgi verdi:
- Biz oteli aldığımızda kilisenin içine girilecek gibi değildi. Gerekli izinleri alıp, otelle birlikte kilisenin de bakımına giriştik. Şu ana kadar kilise için 1.5 milyon Euro harcadık.