Uğur Ergan

GÜLVELİ KAYA’NIN YOSUNLU DUVARLARI

28 Nisan 2014
Gülveli Kaya’nın 2 Mayıs’ta Galeri Soyut (Yıldızevler) A Salonu’nda açılacak sergisi “Hayat-Ayna” ismini taşıyor.

Bu kez resimlerle ilgili değerlendirmeyi, sergiyi gezip görecek sanatseverlere bırakmayı tercih ettim. Nedeni ise Kaya ile daha önce yapılmış bir röportajda, onun resim hayatının başlangıcında yaşadıklarını ilginç bulmam oldu. Rutubetli duvarlar ve atölye hocası, Kaya’nın sanat yaşamında önemli rol oynamış iki etken. Sanırım en iyisi sözü Gülveli Kaya’nın kendisine bırakmak:
“Ailem hem maddi, hem de manevi olarak beni yüreklendiriyorlardı. Benden tek beklentileri ‘bir şey’ olmamdı. Hayatıma tamamen bambaşka bir yön veren ve bu günlere gelmemi sağlayan hocam Zahit Büyükişleyen’dir ki, 14 yaşında tanıştığım hocam ile halen birlikte çalışıyoruz. 23 yıllık sürekli aşamaları olan bir birlikteliğimiz var. Bu çok gurur verici bir durum benim için.
Liseyi bitirdiğimde dil bilen, Avrupa’nın pek çok ülkesi ve metropolünü gezmiş, resim sanatını ‘sorun’ haline getirmiş birisiydim. Üniversiteye geldiğimde teknik anlamda pek çok şeyi çözmüş, kendi resimlerimi nasıl yapabilirim diye düşünen, sanatı içselleştirmiş bir öğrenciydim. Büyükişleyen’le çalışmak birikimlerimi pozitif anlamda kullanmama yardımcı oldu. Üniversite ikinci sınıftayken ilk profesyonel sergimi açtım. Afişi hala odamdaki duvarımda asılı durur.

İSTANBUL’A GELİŞ

Hocamın emekli olup İstanbul’a gelmesi, beni de bu kente yönlendirdi. Eğitimimi Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde tamamladım. Bu dönemde bir binanın bodrum katındaki bir seramik atölyesinde kalıyordum. Atölye hem tesisattan, hem de zemininden su alıyordu. Işık ve hava kaynağı, tavandaki otoparka bakan buzlu camlardı. Ortam ıslak ve küf kokuyordu. Günlerce bu mekanı temizlemek ve kurutmak için uğraştım. Sonunda atölyeyi tertemiz yaptım. Suyu tahliye etmeyi başardım, duvarları badana yaptım. Her şeyim küflenmişti, hatta kitaplarım rutubetten şişmişti. Hatta öyle ki, kütüphanemden çıkarttığım kitapları tekrar yerine koyamıyordum. Atölyenin ıslak, yosunlu duvarları çok dikkatimi çekmişti. Hem iticiydiler, hem de birlikte yaşadığım, neredeyse kişilik kazanmış, arkadaşlarımdı. Sanki oradaki hayatımı kaydediyorlardı. Öyle bir zaman denk gelmişti ki, İstanbul’daki yalnızlığımda konuştuğum arkadaşlarım olmuşlardı. Bu, beni inanılmaz bir nostalji duygusuna yöneltti ve resimlerime duvar imajları girmeye başladı. O yüzeylerin birebir, benzer malzemelerle tuvale uygulamalarını yaptım. Üzerlerine fotoğraf albümlerimden seçtiğim fotoğrafları kurşun kalemle çalışmaya başladım. Aslında yöntem olarak bir mahkumun hücresinin duvarlarına resimler çizmesinden farklı değildi. Sonrasında taşındığım öğrenci evlerinde ise yırtılmış, hatta parçalanmış duvar kağıtlarıyla tanıştım. Bu etkileşim bir resim diline dönüştü ve duvarlarla olan duygusal bağım, tuval yüzeyinde plastik bir hesaplaşmaya dönüştü. İlk başlarda tuvale preslediğim duvar kağıtlarının üzerlerine çalışmalar yaptım. Sonra bu motifleri de kendim geleneksel yöntemlerle bizzat elle yaptım. Bu yüzeye yerleştirdiğim transparan siyah-beyaz yüzler kimi zaman yüzeyin görünmesine izin verirken, kimi zaman da kendileri öne çıkıyordu...”
Galerinin B Salonu’nda Ercan Ayçiçek, Erhan Lanpir, S. Arda Selim ve Ceyhun Yaman’ın resimleri, C Salonu’nda da Kamuran Ak’ın seramik çalışmaları sergilenecek.

KENTTE NE VAR?

Yazının Devamını Oku

Paris'ten İstanbul'a

21 Nisan 2014
Bu hafta iki kadın sanatçımız konuğumuz.

Uzaklardan olduğu için ilkinden başlayalım. Uzun süreden beri Paris’te yaşayan Neveser Aksoy’un Paris ve İstanbul’dan bina cepheleri ile pencerelerini konu olarak seçip soyutladığı sergisi Ankara Sanayi Odası (ASO) Kültür Merkezi’nde açıldı. Aksoy’un 8 yıl aradan sonra Ankara’da açtığı ve 30 Nisan’a kadar sürecek sergisindeki resimlerde mavi, sarı, kırmızı gibi canlı renklerle boyanmış, ama solmuş, sıvaları dökülmüş, üzerine afişler yapıştırılmış, kalp desenleri ve grafitiler yazılmış, hatta kazınmış duvarlar, bunları örten beyaz boya lekeleri, camları kırılmış ya da boyanmış, kapatılmış pencereler izleniyor. Kafes ve renkli camlı eski ev pencerelerini de yorumlayan Aksoy, pencerelere bazen bir pencerenin kafes aralığından baktığında, resimlerinde iç ve dış mekanlar kaynaşıyor. Çerçevenin çeşitli pencere formlarını aldığı bazı yapıtlarında, sanatçının kare veya dikdörtgen gibi geleneksel tablo konseptinin dışına çıktığı görülüyor. Yapıtlarında tahta, kumaş, cam, kum ve kağıt gibi malzemeleri kullanan Aksoy’un sergisinde tuval üzerine çalışmalarının yanı sıra, camaltı resimleri ve asamblajları da yer alıyor.

“BİR DAMLACIK”

İkinci konuğumuz Ankara’dan Damla Torun Oğuz. Halen Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nde öğretim elemanı olan Oğuz’un, 1Sanat’ta (Kennedy Cad.) açılan ve 30 Nisan’a kadar sürecek “Bir damlacık” isimli sergisindeki eserleri incelediğinizde sanatçının doğayı işleyen (olumlu veya olumsuz farketmez) insanla bir hesaplaşması olduğunu görebiliyorsunuz. Oğuz, eserleri için şunları söylüyor:
“Çalışmalarım insanın doğa üzerinde bıraktığı izlerden ve bu izlerin yüklendiği anlamlardan ortaya çıktı. Ufak bir toprak parçasında tüm tarihi görebilecek olmanın verdiği heyecan, bu tarihin gelecekte nasıl şekilleneceğini kestirememenin sıkıntısı, tabii doğanın ve insanoğlunun yaptıkları karşısındaki acizliğimle oluşturduğum peyzajlar, terk edilmişliğin ve insandan sonraki doğanın tasvirleridir. Bu imgeler benim için sürülmüş, yıkılmış, yakılmış, kazılmış, kapatılmış, sınırlandırılmış, oyulmuş ve yeniden canlanmış geniş arazilerle somutlanmakta. Tüm bunların üstüne içimize yerleşen felaket ve kıyamet söylemleri ve yok olacağından korktuğum yaşam da eklenince, benim doğa ile ilişkim ve bakışımın yansımaları ile kurulmuş kompozisyonlar ortaya çıkıyor.”

ASİ FIRÇA VE SIRADIŞI DEKLANŞÖR

Türk resminin asi ve aykırı çocuğu, “mavi gözlü kedilerin” ressamı Fatih Urunç’un ağırlıklı olarak son dönem çalışmalarından oluşan sergi bugün Ankasanat’ta (Çankaya) açılacak. İki yıl önce genç yaşta kaybettiğimiz Urunç, eserlerinde ekspresyonist anlatımın egemen olduğu, çocuksu bir duyarlılığın izlerini hissettiriyor. Basit ve kolay gibi görünen anlatım dilini izlerken Urunç’un şaşırtıcı, yaratıcı bazen de yaralayıcı dilini keşfedebiliyorsunuz yapıtlarında. Kısa ve çalkantılarla dolu yaşamı boyunca sanat çevrelerinden uzak kalmayı yeğlese de eserleriyle yerli ve yabancı sanatseverlerin ilgisini çekmeyi başaran Urunç’un sergisi 26 Mayıs’a kadar açık kalacak.
Hollandalı sıra dışı fotoğrafçı Erwin Olaf’ın eserleri de Hollanda Milli Günü’nün kutlanacağı 28 Nisan’da CerModern’de açılacak sergide sanatseverlerle buluşacak. Fotoğrafları ve renklerini bir ressam titizliğinde kurgulayan Olaf, dünyanın değişik yerlerinde açtığı sergilerle adından sıkça söz edilen fotoğrafçıların başında geliyor. Çarpıcı ve özgün tarzıyla bilinen Olaf’ın sergisi 15 Temmuz’a kadar açık kalacak.

KENTTE NE VAR?

Yazının Devamını Oku

Erhan Peker'in Otyam sevgisi

15 Nisan 2014
Geçen haftaki yazımda birçok ödül sahibi ünlü ressamımız Fikret Otyam’ın, sağlık koşulları zorlasa da Ankara’ya gelip, Peker Sanat’ta “Merhaba Ankara” isimli sergisinin açılışına katılacağını duyurmuştum.

Fikret Otyam ve eşi Filiz Otyam verdikleri sözü tuttular. Peker Sanat’ta serginin açılışı kokteyline gelen sevenleriyle bıkıp, usanmadan sohbet ettiler. Açılışta usta ressamı çok memnun eden bir gelişme de yaşandı. Sanata ve sanatçıya verdiği destekle bilinen, ama Fikret Otyam’a olan sevgi ve saygısının yaşamında ayrı bir yer tutuğunu her zaman söyleyen Peker Sanat’ın sahibi Erhan Peker, bunda ne kadar samimi olduğunu bir kez daha gösterdi. Erhan Peker’in hiçbir masraftan kaçınmadan hazırlattığı ve önsözünü kendisinin yazdığı 320 sayfalık “Fikret Otyam” kitabı her sanatseverin kütüphanesinde bulunması gereken bir yapıt. Kitap, Oktay Akbal, Hıncal Uluç, Ataol Behramoğlu, Ahmet Say, İbrahim Karaoğlu, Vecihi Timuroğlu, Metin Demirtaş ve Selçuk Oğuz gibi yazarların yazıları ve Fikret Otyam’la yapılmış nehir söyleşiyle birlikte sanatçının ressam, fotoğrafçı, yazar ve gazeteci kimliklerini yansıtan eserleri de içeriyor.
Otyam’ın yaşamından ayrıntılı kesitleri içeren kitabın önsözünde Peker, çok sevdiği sanatçıyı şöyle tanımlıyor:
“Bu diyarı baştan başa dolaşıp, görsel kültürünün atlasını çıkarmış,
hafızasını o kültürle parselleyip, o kültürün yaratıcılık evrenini
odak olarak seçmiş bir usta Fikret Otyam.”
Otyam’ı açılışta elbette sanat, siyaset ve iş dünyası da yalnız bırakmadı. Gece, Erhan Peker’in yakın dostlarını da davet ettiği Otyam çifti onuruna verdiği akşam yemeği ile devam etti. Yemekte, Turan Erol, Yalçın Gökçebağ ve işadamı Ayhan Bozkurt, Fikret Otyam’la sohbet ederken, Erhan Peker’in şu sözleri, iş dünyasına örnek olacak nitelikteydi:
“İnanın dostlarım, ben, örneğin Fikret Otyam’dan, Turan Erol’dan bir eser bulup satın aldığımda, apartmanlar almış gibi mutlu oluyorum.”

Yazının Devamını Oku

EKONOMİ VE SANAT

7 Nisan 2014
Her ne kadar işin uzmanları özellikle bu yılın sonu ve 2015’in başı için uyarı yapsalar da, yerel seçimler öncesi ekonomide yaşanan durgunluk, umarım seçim sonrasında kendisini hissettirmez.

Seçim öncesi durgunluk, sanat ve kültür dünyasını da olumsuz etkiledi. Türkiye ne yazık ki, kişisel bütçeden sanat ve kültürel etkinliklere en az pay ayıran insanların yaşadığı ülkeler sıralamasında ilk sıralarda. Bunda, toplumun önemli bir kesiminin harcamalarında önceliği temel ihtiyaçlara verecek düzeyde gelir sahibi olmasının yanısıra, özellikle iktidarın son dönemde sanat ve kültürel etkinlikleri pek önemsememesi, daha doğrusu “sadece kendi anlayışı doğrultusundaki işlere” değer vermesi de önemli etken. Her şey birbiriyle bağlantılı. Bizim konumuz resim olduğuna göre, sanatsever resim alacak ki, ressam hem geçinsin, hem üretsin. Maalesef ekonomik sıkıntı döneminde ilk kesinti (hatta tamamen devre dışı bırakma) sanata ve kültürel etkinliklere ayrılan harcamada yapılır. Ekonomideki durgunluk nedeniyle İstanbul’da birçok sergi açılışının iptal edildiğini duydum.
Ankara’ya gelince, galeriler sergilerini açmaya devam ediyor. Özellikle şu üç etkinliğe dikkat çekmek isterim. 11 Nisan’da Galeri Nev’de Abidin Dino, Erol Akyavaş, Nejad Devrim, Mübin Orhon, Ergin İnan, Canan Tolon gibi birçok tanınmış ressamın eserleri “Bir gece” altında sergilenecek. 10 Nisan’da Peker Sanat’ta Fikret Otyam ve eşi Filiz Otyam’ın, 14 Nisan’da da Armoni Sanat’ta merhum Nuri Abaç’ın sergisi açılacak. Armoni Sanat’a gidince, atölye bölümüne kafayı uzatıp Yalçın Gökçebağ’a selam vermemek olmaz. Yalçın Hoca her türlü şartta çalışan ressamlarımızdan. Kendisi de, “Mustafa Ayaz ile benim elimden fırça düşmez, düşmemeli de zaten” diye söyler. Yalçın Hoca’nın şövalesindeki resmi görünce şaşırdım. Gökçebağ, önemli siyasi geçmişi olan koleksiyoner bir ailenin kendisinden aldığı resmin alt tarafında küçük bir restorasyon yapıyordu. 1980’li yılların başına ait, hamur açan kadınları gösteren muhteşem bir resim. Yalçın hoca, bir yandan resmin restorasyonunu tamamlarken, diğer yandan o döneme ilişkin anılarını anlattı. Sadece hamur açanlar değil, kompozisyonu köy meydanında salça yapan kadınlar olan resimleri bulunduğunu da söyledi. “Hocam bu tür konuları içeren resimleri yeniden yapmayı düşünüyor musunuz?” diye sorduğumda ise, “Neden olmasın” yanıtını verdi. Gökçebağ ile sohbetimiz uzayıp giderken, geçen hafta 91 yaşında kaybettiğimiz Naile Akıncı’yı da rahmetle andık.

KOTAN’IN ATÖLYESİNDE

Soyut resimleriyle tanıdığımız Ali Kotan’ın atölyesinde ilginç bir etkinliğe şahit oldum. Ev sahibi Ali Kotan, Hasan-Şükran Pekmezci, Yalçın Gökçebağ, Kadri Atabaş ve İbrahim Karaoğlu’nun, her yıl mayıs ayında gerçekleştirilen “Ankara Uluslararası Öykü Günleri” etkinliği için baskı resim yapmalarını izlerken hem boyanın, hem de tinerin kesif kokusunu hissettim. Bu baskı resimler, İbrahim Karaoğlu’nun küratörlüğünde yazar Füruzan ve Necati Tosuner’in “Renkler-Sözcükler” adlı çalışmasında yanyana gelecek. Etkinliğe daha sonra Devrim Erbil, Zafer Gençaydın, Utku Varlık, Onay Akbaş, Habip Aydoğdu, Mustafa Ayaz, Hayati Misman, Hanefi Yeter, Serpil Yeter ve Fevzi Karakoç’un da katılmaları bekleniyor.

KENTTE NE VAR?

Cevdet Batur (12 Nisan’da açılacak-Zeren’le Sanat/Çayyolu), Gülten İmamoğlu ve genç ressamlar karma sergisi (26 Nisan’a kadar-KAV Sanat/Yıldız), Cengiz Savaş (30 Nisan’a kadar-Galeri Gözde/Y.Ayrancı), Himmet Gümrah (30 Nisan’a kadar-Stillife Sanat/Yıldızevler)

Yazının Devamını Oku

FUNDA İYCE TUNCEL VE RENKLER

1 Nisan 2014
Yazımı en geç cumartesi günü teslim ettiğimden, yerel seçimler için henüz sandığa gitmemiştik.

Bugün ise net sonuçları biliyoruz. Sonuçların hayırlı olmasını diliyorum.
Yerel yönetimlerin sanata verdikleri değer o ülkenin çağdaşlığı açısından önemli bir gösterge. Umarım yaşdığınız yerde, sanata önem veren bir belediyecilik anlayışı hakim olur; baharın doğayı boyadığı muhteşem renkler, önümüzdeki dönem hepimizin hayatını şenlendirir...
Madem renklerden bahsediyoruz bu hafta size renkçiliği ağır basan ama toplumsal olaylara yaklaşmaktan çekinmeyen bir kadın ressamımızı tanıtmak istiyorum. Geçen yıl da kendisine bu köşede yer vermiştik. Funda İyce Tuncel, atölyesini aynı zamanda butik sanat galerisi olarak kullanan ressamlarımızdan. Onun eserlerinde hem Hocalı katliamı için yakılan ağıtları, hem de Gezi’de daha fazla bireysel özgürlük için atılan siyasi içerikli çığlıkları hissedebilirsiniz. Gelin bundan sonrasını Tuncel’in kendisinden dinleyelim:
“Resimlerimdeki gerçeğim yaşamımın ta kendisi. Düne veya yarına dair sorgulamalar bunun sonucunda içtenlik ve samimiyet. Hep spontane çalıştım, resimlerimin lirik olduğunu söylüyorlar. Ben kendimi buldum bulalı resim yapıyorum aşkla, çoşkuyla. Renkçi ve lekeciyim, soyut figüratif de denebilir. Boyalarla fırçalarla baş başa kaldığımda ne hissediyorsam onu resmederim kuşlar, masallar, kadınlar...Neyin resmini yaparsanız yapın, resim izleyicisini bulur ve içine alır, tam o noktada sihir başlar, mühürlenirsiniz. Yaşadığım her ‘an’ın çığlığını zerrelerime kadar hissedip sanki zaman makinesindeymişçesine farkına varamadan harcadığımız ‘an’larımızı, hayallerimizi, kaygılarımızı, umutlarımızı, sevdalarımızı ve hüzünlerimizi; kısaca kaybettiğimiz güzellikleri vurgulamak adına nefes almanın en büyük erdem olduğu bilinciyle yüreğimi, ruhumu katarak fırça vuruşlarımda renklerimde, dokularımda, tuvallerime yansıtıyorum.
Resimlerimde kadının toplumsal kimliğini, varoluşunu irdelerken kuşlarla diyalogları farklıdır. Kimi zaman çelişkilerle dolu bir ilişkidir yaşanan, kimi zamanda ortak paylaşımlarla süslenmiş mutlu bir birlikteliktir. Bir sanatçıya atfedilebilecek pek çok görev ve sorumluluk olabilir. Ama unutmayalım bunların en önemlileri toplumsal gerçeklere temas eden noktalarda ortaya çıkar. Bence sanat güncel hayatı anlatırken toplumsal olayları da evrensel boyuta taşımalı. Sanatçı aynı zamanda siyasi bir varlıktır. Ben sanatçının her zaman çağına tanıklık etmesinin sanatçı duyarlığından öte, yaşadığı toprağa bir borcu olduğunu düşündüm ve öyle hareket ettim.”

KENTTE NE VAR?

Ahmet Yeşil (16 Nisan’a kadar-Galeri Soyut/Yıldızevler), İsmet Birsel (5 Nisan’da açılacak-Takı Antika/GOP), Harun Acı (14 Nisan’a kadar-Galeri Valör/Yıldızevler), Çiğdem Buçak Telli (11 Nisan’a kadar-Krişna Sanat/Kavaklıdere), Safinaz Baş (4 Nisan’da açılacak-Galeri Akdeniz/Yıldız), Marek Brzozowski ve ustalardan karma sergi (8 Nisan’da açılacak-Doku Sanat/Çankaya), Ayşe Arkün (5 Nisan’da açılacak-Medya Sanat/Çankaya), Mümtaz Demirkalp (9 Nisan’da açılacak-AG Sanat/ Konutkent 2), Monad Balkan (4 Nisan’da açılacak-Fırça Sanat/Yıldızevler), Gülnaz Yılmaz Tezcan (11 Nisan’da açılacak-ERGE Sanat/CEPA AVM), Gültekin Akengin (8 Nisan’a kadar-Kursart/Dikmen), Karma Cam Sergisi (22 Nisan’a kadar-Nurol Sanat/Çankaya), A.İlkyaz-C.Orhan-C.Ötgün (21 Mayıs’a kadar-Galeri Kara/Kızılay), Gülgün Terzioğlu-fotoğraf (12 Nisan’a kadar-Galeri Sanat Yapım/Şenyuva), Fatih Başbuğ (11 Nisan’a kadar-Ziraat Kuğulu), Mine Gençtürk (22 Nisan’a kadar-Onur Sanat/Yıldız), Mozaik-ustalardan karma sergi (1 Mayıs’a kadar-Güler Sanat/Beysukent), Karma sergi (Armoni Sanat-Yıldızevler)

Yazının Devamını Oku

BİTİŞİK İKİ SOYUT SERGİ

24 Mart 2014
Adres düzeltmesiyle başlayalım yazıya. Hep “Ankara’da sanat galerilerinin yoğunlaştığı semt Hilal Mahallesi” diye yazıyorduk ya...

Meğerse kastettiğimiz semt resmi kayıtlarda “Yıldızevler Mahallesi” diye geçiyormuş. Çünkü galerilerin adreslerini Hilal Mahallesi diye verdiğimizde, bazı okuyucularımız araçlarındaki navigasyon aletlerine “Hilal” diye yazdıklarında, aradıkları adresi bulamıyorlarmış. Bunun nedeni de galerilerin resmi kayıtlarının Yıldızevler Mahallesi’nde olmasıymış. İki semt birbirine sınır. Kısacası Yıldız Kavşağı’na yakın olan kesim Yıldızevler, üst taraf ise Hilal Mahallesi. Bu düzeltmeden sonra Yıldızevler’de birbirine bitişik iki galeriden bahsedeceğim. Ama önce soyut resmin önemli isimlerinden Zafer Gençaydın’ın 27 Mart Perşembe günü Mustafa Ayaz Müzesi’nde (Balgat) açılacak sergisini duyurayım.

HARUN ACI

Galeri Valör’de aynı gün (27 Mart) Edirneli sanatçı Harun Acı’nın soyut çalışmaları sanatseverlerle buluşacak. Acı, eserlerine hangi gözle bakılması gerektiğini anlatırken şu açıklamayı yapıyor:
“Üst üste binmiş ya da iç içe geçmiş farklı biçim, renk lekeleri ve çeşitli kontrastlar kullanarak enerjik bir hareketlilik ve ritm yakalama düşüncesiyle dengeli bir plastik kurgunun oluşumuna önem veriyorum. Farkında olmadan beynim, gözüm ve elim beni nereye götürüyorsa oraya gitmeyi seviyorum. ‘Sanat, bir güzellik kanununun uygulanışı değil, beyin ve iç güdünün kavrayabildiğidir’ düşüncesinden hareket ediyorum. Malzeme olarak sadece fırça ve yağlıboya ile fırça darbelerinin görülmediği oldukça titiz bir teknik kullanıyorum.”

EKREM KADAK

Gelelim Valör’ün bitişiğindeki Arda Sanat’a. Burada da Ekrem Kadak’ın geçen hafta açılan ve “Süpür” diye isimlendirdiği sergisini görebilirsiniz. Kadak’ın bu sergisinde de 2005’den bu yana resim yapma pratiğini tuval ve kağıdın dışına taşıyarak büyük ve ciddi emek gerektiren, camın arka yüzüne boya ve benzeri malzemelerle yapılan “camaltı çalışmaları” galeri duvarlarını süslüyor. Kadak, cam yerine daha esnek “resist” kullanılarak yapılmış eserlerinde güncel boya resminin örneklerini ortaya koyuyor. Kadak,18 Nisan’a kadar sürecek “Süpür” için özetle şunları söylüyor:
“Yaşadığımız çağda sorunlar insanlığı yeni yüzleşmelerle karşı karşıya getirmektir. Yeryüzü toplumları yaşadığı gezegenin ekolojik ve çevresel kirliliğinden kurtulmanın yollarını aramalıdır. Yeni çalışmalarımdan oluşan serginin adını ‘Süpür’ olarak adlandırmanın elbette bir çok nedeni var. Öncelikle kendimiz, sonra gelecek için bize yeni diye sunulan şeylerin yeniden sorgulanması gerekliliğine inanıyorum. Benim için ‘Süpür’ başlıklı çalışmalarım bir sezgi yoklaması, bir alış veriş, kendi içtenliğimle sorumluluk alanlarına ilişkili bir hesaplaşma.”

Yazının Devamını Oku

AHMET YEŞİL VE DOKUNUŞLAR

17 Mart 2014
Ahmet Yeşil, uzun bir aradan sonra yine Ankara’da. Yeşil’in bu yılki adresi de, geçmiş yıllarda olduğu gibi Hilal Mahallesi’ndeki Galeri Soyut.

Yeşil, 28 Mart’ta açılacak sergisine “Retrospektif Dokunuşlar” adını koymuş. Kendisiyle telefonda görüştüğümde, Galeri Soyut’ta iki salonda sergilenecek resimleri için Mersin’deki atölyesinde gece gündüz demeden çalıştığını söyledi.

TUVALE ÖRGÜ

Ben Yeşil’i “tuvali ören ressam” diye tanımlamayı çok seviyorum. Onun ip ve halatlarla ördüğü, değişik kompozisyonlar içeren resimlerini gördüğümde, hep aklıma kimi çocuk masallarının, ellerinde tığlarıyla örgülerini ören, yüzlerine yansımış saflık duygusuyla insana huzur ve mutluluk veren yaşlı kadın kahramanları gelir. Yeşil, özgün sanat anlayışı ve üslubu ile uluslararası sanat ortamında da izlenen sanatçılarımızdan birisi. Sanat anlayışını ve bakışını sorduğumda, o da insanın “saf duygularla” yaşama arzusuna vurgu yaptı:
“Yaşamın gerçekleriyle her an yüzleşme durumumuz, görüntünün anlam değerleriyle yaşama dokunmaya başlarsınız. Bu ise yaşamın her boyutundaki görüntüler-yansımalar arasında kendimize ait olanla buluşmamız demektir. Bulma, buluşma, kavuşma, keşfetme kişinin kendi gerçeğiyle yüzleşmesidir.
Duyguların, olguların insana ait saf, onu özgün kılan gerçeğiyle de yaşama kendinize dokunmaya başlarsınız. Gösterilmek istenilenle değil, görmek istediklerinizle yaşamı sorarak, sorgulayarak, iradenizi boşluklarda egemen kılarak, anlamlı özgür ve özgün yaşayabilirsiniz.”

BİR İLMİK ÇEKİLSE...

Evet, yukarıda bahsettiğimiz gibi Yeşil’in resimlerini ip ve halatlar donatır.

Yazının Devamını Oku

İHSAN ÇAKICI VE ANADOLU SOYUTLAMALARI

10 Mart 2014
Galeri Akdeniz (Hilal Mah.), ressam İhsan Çakıcı’nın Anadolu’nun zengin uygarlık tarihine ait motiflerini soyutsal anlayışla süslediği eserlerine evsahipliği yapıyor.

Çakıcı 1968’de başlayan ve günümüze dek devam eden resim çalışmalarını iki dönem olarak değerlendiriyor. Çakıcı’nın ilk döneminde resimlerine Ankara’ya ait görünümler ile Orta Anadolu’nun ovaları ve çorak tepeleri hakim olmuş. “Bu dönem resimlerim insana huzur veren, rahatlatıcı ve sessizdi. O dönem bu toprakların sıcak atmosferini ve çıplak bozkırlarını yalın biçim ve pastel renklerle tuvalime yansıttım” diyor Çakıcı.
Galeri Akdeniz’de 29 Mart’a kadar sürecek sergide ise Çakıcı’nın ikinci dönemine ait eserler duvarları süslüyor. Çakıcı, ikinci dönemini şöyle özetliyor:
“Bu sergideki eserlerimin zeminini, kendime özgü farklı bir teknik oluşturuyor. Tarihi eserlere ve geçmiş kültürlere olan ilgim, eserlerimi oluşturmamda düşünce ve yönümü belirledi. Bilhassa arkaik figürler, yazıtlar ve tabletler bana esin kaynağı oluyor. Onları günümüz anlayışı içinde yorumluyorum. Bu tarihsel görünümler ile birlikte Anadolu’muzun kilim ve doku motiflerinin geometrik soyutlamaları eserlerimin etki biçimleri olarak resimlerimde yer alıyor. Geçmiş kültürlerin insan ve yaşamından hareketle yaptığım bu düzenlemelerde, geometrik ve lirik-soyut anlayışları çok boyutlu bir anlatım söz konusudur. Farklı malzemelerle oluşturduğum resimlerimde renklerin uyumu, titiz bir işçilik ve beraberinde görünen duyarlılık, üzerinde önemle durduğum hususlardır. Sonuç olarak geçmiş kültürlerimizi yorumlayıp, yeni boyut kazandırırken, bir amacım da yaşadığımız bu topraklardaki tarihi zenginliklerimize dikkat çekmektir.”

ORHAN UMUT’TAN YER-YÖN SERGİSİ

Genç kuşak ressamlarımız, şu günlerde Türkiye’yi kaplayan “karanlığı ağır” ortama rağmen hayatımıza renk katmaya çalışıyor. Bu sanatçılarımızdan birisi de, Orhan Umut. Umut’un “Yer-Yön” adını verdiği sergisi Taurus AVM’deki (Konya Yolu) Platform A’da 20 Mart’a kadar görülebilir. Ancak Umut’un eserlerinde neler anlatmak istediğine dair bana gönderilen yazıyı okuyunca, “Abartılı felsefi yaklaşıma” neden ihtiyaç duyduğunu bir türlü anlayamadım. Bu tür yaklaşımın, zaten sanat yoksunu bırakılmaya çalışılan toplumun özellikle de plastik sanatlardan her geçen gün uzaklaşmasına istemeden de olsa katkı sağlayacağını düşünenlerdenim.

KENTTE NE VAR?
“Mozaik” karma sergi (14 Mart’ta açılacak-Güler Sanat/Beysukent), “Merhaba Ankara 4” karma sergi (27 Mart’a kadar-Valör Sanat/Hilal Mah.), Birleşmiş Ressam ve Heykeltraşlar Derneği 44. Yıl Karma Sergi (30 Mart’a kadar-Çağdaş Sanatlar Merkezi/Kavaklıdere), Ustalar-gençler karma sergi (29 Mart’a kadar-KAV Sanat/Yıldız), Francesco Borzani (29 Mart’a kadar-Bilkent Üniversitesi Sanat Galerisi), Ayşegül Yarar (23 Mart’a kadar-Fırça Sanat/Hilal Mah.), Kamer Batıoğlu (28 Mart’a kadar-GaleriM/Armada AVM), Özdemir Yemenicioğlu (12 Mart’ta açılacak-Galeri Gözde/Y.Ayrancı), “Ağaca Saygı” karma sergi (Bugün açılacak-Galeri Sanat Yapım/Şenyuva), Cafer Ersus (4 Nisan’a kadar-İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Ziya Gökalp Mülayim (31 Mart’a kadar-Medya Sanat/Çankaya), Gülay Birben (26 Mart’a kadar-Sevgi Sanat/Çankaya), Hüseyin Sartaş (18 Mart’a kadar-Ankara Kulübü /Yenimahalle), Reva Kabael (26 Mart’a kadar-Onur Sanat/Hilal Mah.).

Yazının Devamını Oku