Uğur Cebeci

Ece’nin ilk yolcusu oldum

22 Şubat 2009
Metal ve kompozitten oluşan binlerce parça, kilometrelerce uzunluktaki kablo ile bir araya gelir. Ve milyonlarca dolar değerinde, tonlarca ağırlığında bir kuş ortaya çıkar. Testler yapılır. Tüm parçalar tek tek kontrol edilir. Artık metal kuşun yeni evine uçma zamanıdır. İşte öyle bir zamanda Amerika’nın Seattle kentinde oldum. Sürekli büyüyen Pegasus Havayolları’nın yeni uçağı, evine uçmak için hazırdı. Merdivenlerinden çıktım. Onunla tanıştım. Şanslı ve uğurlu olmasını diledim. Mutlu yolculuklar sunması için dilekte bulunarak metal gövdesine dokundum. /images/100/0x0/55eb4ea3f018fbb8f8b8d0b4

Pegasus Havayolları’nın Ece adını taşıyan Boeing 737-800’ünün ilk yolcusu oldum. Amerika’da Seattle’da, Boeing Field’da başlayan uçuş, teknik inişle birlikte tam 16 saat sürdü. 39.5 ton yakıtla Seattle’dan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na uçtuk.
Üç buçuk yıl önce, Pegasus Havayolları Boeing’le yaptığı anlaşma ile 12’si kesin, 12’si de opsiyon yani kesin siparişe çevrilebilir 24 uçak siparişi vermişti. Daha sonra opsiyonlar da kesin siparişe çevrildi. Ve 2007 sonundan itibaren teslimatlar başladı.
Biz, dördüncü uçağın teslimatına katılmak üzere Seattle’a gittik. Şehir, kışın çok nadir olan güneşli bir günü yaşıyordu. Genel Müdür Sertaç Haybat, oğlu Cem, Genel Müdür Yardımcısı Kaptan Pilot Mete Batur, Kaptan Pilotlar Ümit Erdizer ve Doğan Susin, Destek Hizmetler Direktörü Ferit Hoşgör, OCC Müdürü Ümit Kula, Teknik Danışman Rıdvan Göktay, Uçak Mühendisi Gamze Yüksel, Kabin Memurları Aylin İnan ve Nurçin Özışık ile Teknisyen Alparslan Türker teslimat uçuşu için tüm hazırları tamamlamıştı.
Bize eşlik eden Boeing Halkla İlişkiler Bölüm Başkanı Mike J. Tull ve Boeing’in Türkiye ve Orta Asya’dan sorumlu Sözleşmeler Müdürü Tibet Giray ile Teslimat Merkezi’nde buluştuk. Ekonomik krizin etkileri 737 uçaklarının teslim edildiği Boeing Field’ta açıkça gözüküyordu. Şirket ocak ayında sadece 18 uçak siparişi alabilmişti. Bunların da 14’ü Ryanair, 4’ü de Southwest’e aitti. Merkezde bu iki havayolunun yanı sıra dünyada ayakta kalabilen düşük maliyetli havayollarından Alaska gibi şirketlerin uçakları bekliyordu.
Seattle’da saatler 14.00’ü gösterirken kapı kapandı. Uçağımız, Boeing tesislerine veda ederek pistten kesildi. Yaklaşık 6.5 saat sürecek olan yolcuğumuzun ilk ayağı kuzeye doğru yükselerek başladı. Rotayı kısaltabilmek için pilotlarımız doğrudan uçuş izni aldılar. Böylece havada yaklaşık bir ton daha az yakıt harcayarak Kanada’da Goose Bay’a gidecektik.

UÇAĞA NAZAR BONCUĞU BIRAKTIM

Kemer ikaz lambaları söndükten sonra 27A koltuğuna geçtim. Hemen yanımdaki yani 27B koltuğunun deri döşemesini kaldırarak bir nazar boncuğu yerleştirdim. Umarım bu nazar boncuğu hep bu uçakla yolculuğuna devam eder. Onu talihsizliklerden ve kötülüklerden korur.
Boş uçak, seyir yüksekliğimiz olan 12 bin 300 metreye kısa sürede tırmandı. Boeing teslimat uçuşu için çok özel yiyecekler yüklemişti. Kabin memurlarımız Aylin İnan ve Nurçin Özışık önden içecek ve kanepelerle başladıkları ikramı bize gökyüzünde muhteşem bir ziyafete çevirdiler.
Yaklaşık 6 saat boyunca Kanada hava sahasında süren uçuşumuzda, Atlantik ötesindeki son nokta olan Goose Bay Havalimanı’na indik. Kaptanlarımız her yanı buz tutan havalimanına mükemmel bir iniş gerçekleştirdiler.

EKSİ 16.6 DERECEDE 2 METRE KAR

Bizi pistin çevresinde yaklaşık 2 metre yüksekliğindeki kar yığını karşıladı. Ağır ağır atıştıran karla birlikte hava sıcaklığı eksi 14.6 dereceyi gösteriyordu. Pistin açık olmasına rağmen taksi yolları bütün kış boyunca adeta kalkmayan kar örtüsünün altındaydı. Dışarıya park eden King Air B200 tipi pervaneli uçağın soğuktan etkilenmemesi için motorları örtülmüştü.
Yaklaşık 20 ton yakıt aldık. 45 dakika sonra uçağımız yeniden motor çalıştırarak pist başına geldi. Buzlanmaya karşı de-icing yapıldı. Kanatlara ve gövdeye püskürtülen özel sıvı, sinsi tehlike buzlanmaya karşı bizi koruyordu. Ana üsse yapılacak uçuşun son ayağı için havalandık.
Artık uyku vakti gelmişti. Üçlü koltukların kollarını kaldırarak derin bir uykuya daldım. Uçağımız, Atlantik Okyanusu’nu geçerken ve 12 bin metrede uçarken bin bir hayalle gözlerimi açtım. Uyandığımda Boeing 737, Atlantik’i aşmış, İngiltere’nin kuzeyinden geçerek İskandinavya semalarında uçuyordu. Pilotlarımız daha az yakıt harcamak için 13 bin 300 metreye çıkmıştı.
Kuzeyden güneye, Türkiye’ye doğru döndük. Goose Bay’dan kalktıktan 7 saat 30 dakika sonra Karadeniz üzerinden Türk hava sahasına girmiştik. Sabiha Gökçen için alçalmaya başladık. Ece, Sabiha Gökçen’e teker koyduğunda tam 7 saat 50 dakika geçmişti.

İTFAİYEDEN SU TAKI SELAMI

Pisti terk edip taksi yolunda ilerlerken itfaiye su takı yaparak bizi selamladı. Park yerinde ise ESAS Holding’in Başkanı Şevket Sabancı, Başkan Yardımcısı Emine Kamışlı ile Pegasus’un CEO’su Ali Sabancı bizi karşıladı. Bir taraftan koşuşturma başlamıştı. Gümrükçüler, Sivil Havacılık ekipleri Ece’ye merhaba dediler. Ece, gerçek yolcularını alıp havalanmak için bir dizi yasal işlemi yaşamaya başladı.
Pegasus’un patronu Ali Sabancı, hayalindeki büyük havayolunu maceracı olmayan bir anlayışla zirveye taşıyordu. Filoya katılan uçaklar ve şirketin aile anlayışlı kimliği, daha uzaklara kanat açmak için gün saymaya başlamıştı.

UÇAKLARA PERSONELİN DOĞAN KIZ ÇOCUKLARININ ADI VERİLİYOR

Çalışanlarının yeni doğan kız çocuklarının isminin yeni teslim alınan uçağa verilmesi Pegasus’ta bir gelenek haline geldi. Havayolunda çalışanların çocuklarının uçağa isminin verilmesi için teslimat tarihine en yakın tarihte doğmuş olma şartı aranıyor. Teslim aldığımız TC-AAJ tescil işaretli uçağa Pegasus Havayolları’nın mühendislik bölümünde çalışan Hüseyin Özdilek’in (solda) ikiz kızlarından “Ece”nin adı verildi. Ağustos 2008’de teslim alınan uçağa da Ece’nin ikizi Gülce’nin adı konulmuştu. Şimdi sıra “Selin”de. Teslimat uçuşunun kaptan pilotlarından Doğan Susin ve eşi eski bir Cezayir Havayolları kabin memuru olan Rim’in geçen yıl Eylül ayında doğan kızı Selin’in adı haziran ayında teslim alınacak yeni uçağa verilecek.

TESLİMAT UÇUŞU BAŞLIYOR

Genel Müdür Sertaç Haybat, Genel Müdür Yardımcısı Kaptan Pilot Mete Batur, Kaptan Pilotlar Ümit Erdizer ve Doğan Susin, Destek Hizmetler Direktörü Ferit Hoşgör, OCC Müdürü Ümit Kula, Teknik Danışman Rıdvan Göktay, Uçak Mühendisi Gamze Yüksel, Kabin Memurları Aylin İnan ve Nurçin Özışık ile Teknisyen Alparslan Türker’den oluşan ekiple uçağı Seattle’dan teslim aldık. 737-800’ü Sözleşmeler Müdürü Tibet Giray yolcu etti. Uçağın imalatı tamamlandıktan sonra teslimat işlemleri ve test uçuşu yaklaşık bir hafta sürdü.

25 YIL SONRA YENİDEN

Bundan tam 25 yıl önceydi. THY’nin satın aldığı Airbus A310 uçağının test uçuşu için Hamburg’da MBB fabrikalarına gitmiştim. İki gün test pilotları ile aynı yerde kaldım. Uçak içi boş yani koltuksuz olarak Hamburg’dan kalkacak, okyanus üzerine açılacak, 13 bin 600 metre yükseklikte kabin tazyiki boşaltılacaktı. Airbus ile anlaşmam gereği, bu uçuşta ekip dışında tek kişi olarak ben bulunacaktım. Uçuş, Fransa’nın Toulouse kentinde Airbus ana üssüne inişle bitirilecekti.
Hamburg kalkışı için hazırdım. Son dakikada kapıya bir Alman görevli geldi. Ve izin verirsem THY’den bir genç mühendisin uçağa binebileceğini ve böylece kolayca uçağın teslim alınacağı Toulouse’a gidebileceğini söyledi. Ben de hiç düşünmeden “evet” dedim. O genç mühendis Sertaç Haybat’tı. Yani bugünkü Pegasus Havayolları’nın Genel Müdürü. THY’nin gelişiminde de büyük rol oynayan bu başarılı mühendisle tam 25 yıl sonra yine bir uçak teslimatında birlikte uçtuk. Hem yan yana bir yolculuk yaptık. Hem de geride kalan yılların anlatılmamış hikayelerini paylaştık.

PEGASUS TARİFELİ BÜYÜYECEK

Kriz döneminde filosunu büyüten Pegasus, iç ve dış hatlarda tarifeli sefer ağını genişletiyor. Yaz sezonunun başlayacağı mart ayının sonundan itibaren Düsseldorf, Münih, Stuttgart, Köln ve Londra uçuşları her güne, Zürih ve Kopenhag da haftalık 4 sefere çıkıyor. Pegasus ayrıca Nisan’da İstanbul ve Antalya’dan Krasnodar ile Antalya’dan Novosibirsk hatlarını açacak.
Yurtdışından gelen yolcuların yüzde 25’inin transit olduğunu söyleyen Genel Müdür Sertaç Haybat (solda) yaptıkları işi farklı tanımlıyor: “Normalde düşük maliyetli havayolu konseptinde transit yolcu yok. Biz, Avrupa’dan getirdiğimiz yolculara iç hat uçuşlarında bağlantı sunuyoruz. Hem transit yolcu hem de kargo taşıyoruz. Bu açıdan biz “low cost network carrier” bir havayoluyuz.” Pegasus kardeş şirketi İzair filosuna katacağı iki Airbus A320 ile İzmir merkezli tarifeli uçuşlar başlatmayı hedefliyor.
Pegasus tarifeli dış uçuşlarını artırmak istiyor. Ancak bu konuda en büyük sorun ülkeler arasındaki ikili anlaşmalar. Avrupa’da İtalya ve Yunanistan, kuzeyde Rusya ve Türkiye’nin doğu ve güneyindeki ülkelerle yapılan anlaşmalar sadece iki ülkenin ana taşıyıcılarına sefer yapma izni veriyor. İç hatların rekabete açılmasıyla en büyük kazancı tüketicinin elde ettiğini söyleyen Haybat “Rekabetin olduğu yerde fiyatlar düşer. Kalite yükselir. Kazanan tüketici olur. Bunu iç hatlarda gördük. Yurtdışında daha fazla noktaya uçmak istiyoruz” diyor.

Yazının Devamını Oku

Teşekkürler hocam

15 Şubat 2009
Hudson Nehri’ne inen Kaptan Sullenberger’i hep birlikte çok alkışladık. Çarşamba gecesi de aynı duyguyu yaşadım.
Havacılık dünyamızın altın okulu Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu’nun çift motorlu King Air B200 uçağı gece eğitim uçuşundan dönüyordu. Öğretmen Pilot Ramazan Türkoğlu, bir teknisyen ve dört öğrencisi, TC-AUY tescilli uçaktaydı.
Bu uçakla ben de uçmuştum.
Tam Eskişehir Anadolu Havaalanı için son yaklaşmada, ön dikme açılmadı. Ana dikmeler açılmıştı ama ön dikme inat ediyordu. Öğretmen pilot, alçak geçişle kuleye ön dikmenin açılmadığını gösterdi. Emin olduktan sonra yerleşim bölgesinden uzakta, havada yakıtının fazlasını uçarak harcadı. Bu arada pist köpüklenerek hazırlandı.
Ana dikmeler açık ama ön dikme içerde bir iniş gerçekleştirdi. Ramazan Türkoğlu paniksiz, bütün kuralları uygulayarak, yetiştirdiği öğrencilerine tüm zamanların en mükemmel dersini verdi.
Sağ salim indi. Uçak burun üzerine oturdu. Öğrenciler ve teknisyen burunları kanamadan uçaktan çıktılar. İyi eğitim, yüksek tecrübe ve bununla oluşan sınırları belli güven, Öğretmen Pilot Ramazan Türkoğlu’nu havacılık dünyasına bağışladı.
Genç pilotlar, hayatları boyunca belki de bir daha asla yaşamayacakları bir deneyimi, simülatör ortamı dışında görmüşlerdi.
Teşekkürler hocam. Hayatınızın en mükemmel dersini verdiniz. En az Sullenberger kadar alkışı hak ettiniz.
Umarım bütün derslerde öğrencileriniz sizin kıymetinizi bilirler.
Her ders çıkışında ayağa kalkıp sizi alkışlarlar.
Ben, çarşamba gecesi öyle yaptım...

Cessna, iş jeti düşmanlığına savaş açtı

Dünyanın en büyük genel havacılık uçak imalatçısı Amerikan Cessna şirketi, son günlerde ekonomik krizle birlikte artan iş jeti ve özel uçak düşmanlığına karşı kampanya başlattı. Önde gelen uluslararası gazetelere ilan veren şirket, doğru uçak kullanımına dikkat çekerek “Gerçek vizyon sahipleri uçmaya devam edecekler. İşini iyi yapabilmek sadece doğru araçlardan faydalanmaktan geçiyor” dedi.
Özel uçak ve iş jetlerine olan düşmanlık geçtiğimiz aylarda dönemin ABD Başkanı Bush’un otomotiv sektörünün CEO’larıyla yaptığı toplantıda en yüksek seviyeye ulaşmıştı. Özellikle otomotiv sektöründe yardım istemek üzere Washington’a gelen CEO’lara kızan Bush “Önce pahalı iş jetlerinizi satın. Hepiniz buraya özel uçaklarla gelmişsiniz” demişti.
Cessna’nın CEO’su Jack J. Pelton, doğru kullanımla özel uçakların lüks değil aksine şirketlere ve iş adamlarına zaman tasarrufu ve ekonomik seyahat sağladığını söyledi. Dünyadaki özel uçaklarının yüzde 85’inin küçük ve orta büyüklükteki şirketler tarafından kullanıldığına dikkat çeken Pelton, “Bu yaklaşım sadece ABD’de 150 milyar dolarlık ciroya sahip, 1,2 milyon kişinin ekmek yediği ve hâlâ kârlı olabilen genel havacılık sektörüne vurulmuş en büyük darbedir” dedi.
Bush’un çıkışından sonra sadece ABD’de özel uçak kullanımında yaklaşık yüzde 40 oranında düşüş yaşandı. Uçak satışları ekonomik krizin etkisiyle bıçak gibi kesilirken, ikinci elde ise adeta yaprak kımıldamıyor.

İŞADAMLARINA TAVSİYELER

1- Uçağınızı profesyonel yardım alarak seçin. Fiyat ve operasyon giderlerini inceleyin. İşi sadece pilotlarınıza bırakmayın.
2- Ortalama kaç kişi uçtuğunuza, nerelere gittiğinize ve bagaj hacminize karar verin. Güvenilirliği kanıtlanmışları tercih edin.
3- Yılda bir kez Amerika’ya uçuyorsanız, uzun menzilli uçak almayın. Boş yere fazla yakıt ve para harcamayın.
4- Uçağınızı ticari uçuşa açık tutun. Masraflarınızın bir kısmının geri kazanabilirsiniz. Ama asıl önemlisi uçağınızın daha az arıza yapmasına yardımcı olacaktır. Havacılıkta “Az uçan uçak çok sorun çıkarır”, ya da “Yerde duran uçak şirketini yer” gibi sloganlar vardır.
5- Gövde ve motor sigortalarını sakın ihmal etmeyin.
6- Yeni uçaklar daha çok sorun çıkarır. Ama her bakım aşamasında faturaları iyice kontrol edin. İtiraz etmeyi de alışkanlık yapın.
7- Uçağın pisti bozuk meydanlara gitmesine izin vermeyin. Para kazanıyor sanırsınız ama sonradan maliyetli arızalar çıkar.
8- Operasyonların maliyetini izleyin. İkramdan brokerlara ödenen komisyonlara kadar her şeyi sorun.
9- Uçağınızı sakın “ikram” etmeyin. Bir başlarsanız başa çıkamazsınız.
10- Uçağı satarken profesyonel yardım alın. Değiştirecekseniz sıkı pazarlık edin. Eski uçak yoktur, bakımsız uçak vardır.
11- Pilot eğitimlerine önem verin. Eğitim harcamalarını sakın kısmayın.
12- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün koyduğu kuralların uygulanıp uygulanmadığını kontrol edin.
13- Ekiplerinizin istirahat süreleri kurallarla belirlenmiştir. Sakın zorlamayın. “Kısa mesafe gider geliriz“ gibi alaturka konuşmalar yapmayın.
14- Uçağınıza koltuk sayısından fazla yolcunun binmesine, bagaj hacmini aşan bavulların konmasına izin vermeyin. Pilot ve hostesler ne yazık ki patronlarına şirin görünmek için çoğu zaman bu konuda sessiz kalırlar.
15- “Nasılsa benim uçağım” düşüncesiyle hareket etmeyin. Kemerlerinizi bağlayın. Pilotların havayolu pilotlarına göre daha az keskin olan kural isteklerine direnmeyin.
16- Uçağınıza, sağlıklı ve doktorunuzun önereceği yemekleri güvenilir kuruluşlardan aldırın.
17- Her zaman kullandığınız ilaçların bulunmasına dikkat edin.
18- Uçağınızda doktorsuz da kullanılan defibrilator cihazı olmasını sağlayın. Hostesinizin iyi bir ilkyardım eğitimi almasını sağlayın.
19- Her zaman ihtiyaçtan fazla su ve yiyecek yükletin.
20- Uçağınızı uzun yıllar ve mutlu kullanmak istiyorsanız kuralları patron gücünüzle gevşetmeyin ve buna izin vermeyin.
Yazının Devamını Oku

Muhteşem rezidansta uçtum

8 Şubat 2009
Türk Hava Yolları’nın yeni Boeing 777-300ER uçağıyla Singapur’a gittim. First Class’taydım. Sanki bana ayrılmış özel bir rezidans gibiydi. 10 saat sonra, evimden yeni çıkmışım gibi dinç olarak indim uçaktan. Yeryüzünden 11 bin metre yüksekte, dünyanın en pahalı rezidansında ıstanbul’dan Singapur’a uçtum. Türk Hava Yolları’nın filosuna yeni kattığı Boeing 777-300ER tipi uçağın Suit Class’ı, uçak değerini kabin yüz ölçümüne böldüğünüzde tam 1 milyon 701 bin dolar ediyor. Toplam büyüklüğü, 2.4 metrekare olan Suit Class’ın yatağında 10 saatlik uçuştan sonra Changi Havalimanı’na sanki evden çıkıp işe gidiyormuşum gibi rahat ve dinç olarak indim.
THY’nin First, benim Suit, hatta Bosphorus Suit dediğim bu sınıfta uçuş için yolcular, evlerinden Mercedes limuzinle alınıyor. Ben, şirkete daha fazla zarar vermemek için bunu yapmadım. Havalimanına kendim gittim. Atatürk /images/100/0x0/55eb22c2f018fbb8f8ad88c7Havalimanı’na girişte beni TAV’ın Prime Class şirketinin personeli karşıladı. Biri pasaportu, diğeri bagajımı aldı. Birkaç dakika içinde işlemlerim tamamlanıp elektrikli golf arabasının koltuğunda buldum kendimi.
Hızla Prime Class özel yolcu salonuna geçtim. Mükemmel bir masa hazırlanmıştı. Çok hoş kanepelerle birlikte bir kadeh kırmızı şarap içtim. Burada, TAV ile THY’nin havalimanında ortak yakaladıkları gücün iyi bir orkestra yarattığını düşündüm.

Kısa bekleyişten sonra özel boyalı siyah golf arabası ile uçağa gittim. Hem THY, hem TAV personeli beni ve tabii ki, iki gerçek Suit Class yolcusunu ayrı ayrı uğurladılar. Bir bakıma önce yerde uçurdular.
“Karadeniz” adlı B777’ye bindim ve doğruca rezidansıma geçtim. Toplam 380 metrekarelik kabinin Suit Class bölümünde tek bir yolcuya 2.4 metrekare yer ayrılmıştı. 270 milyon dolar standart fiyatlı uçağın sekiz koltuklu özel bölümlerinden birindeydim.

Bana ait süitin koloniyal tarzdaki kapıları açıktı. Kurallar gereği iniş ve kalkışta öyle olması gerekiyordu. Rezidansın içine 58 santimetre büyüklüğünde bir LCD ekran yerleştirilmişti.

Aslında süitte iki koltuk vardı. Örneğin eşinizle uçtuğunuzda, isterseniz karşılıklı oturabiliyorsunuz. Bu ikinci koltuk, kalkış ve iniş hariç sertifikalıydı. Kemerleri vardı ve uçuş boyunca kullanılabiliyordu.

ORTADAKİ MASA İŞ JETLERİNDEN BÜYÜKTÜ

Ortadan, iş jetlerininkinden daha büyük bir masif masa çıkıyordu. Koltuğa oturduğumda, ele alınabilen dokunmatik ekranlı kumanda panelini kullandım. Ekrana dokunarak rezidansın aydınlatmasından koltuk konumuna kadar her hareketi yaptırabiliyordum. Ayrıca koltukta sırtta ve oturma yerinde harekete geçen, 8 noktalı harika bir masaj imkanı vardı. Tabii, hemen test ettim. Hızlı-yavaş ve değişik yönlere aktif ederek bu keyfi yaşadım.
Bir elbise dolabı, yanlardaki kutular, rezidanstaki hayatımı sorunsuz hale getirdi. Okuma ışığının birkaç kademeli yanışı, pencerelerin büyüklüğü ve uçağın tavanındaki yıldızları size getiren özel mavi aydınlatma, huzur veriyordu.
Uçağın kaptanı, Pan Am’da da uzun yıllar uçmuş bir Amerikalıydı. Kaptan Douglas M. Mckay harika bir kalkış ve tırmanışla yükseldi. Birlikte uçtuğum THY Basın Müşaviri Ali Genç ile birbirimize baktık. Her şey muhteşem gidiyordu. 10’dan fazla havayolunun First Class’ı ile uçmuştum ama bu kadar etkilenmemiştim. Dünyanın en büyük uçağı Airbus A380 ile Frankfurt-Washington DC özel seferinde bile suitte bu kadar heyecanlanmamıştım. ışin içine kendi malımız girince böyle oluyordu demek.

MÜKEMMEL İKRAM

Ve ikram başladı... THY’nin ikramdaki ortağı Do&Co ve patronları Attila Doğudan döktürmüştü. Tek kelimeyle harikalar yaratmıştı. ıki yabancı yolcunun yüzlerine baktığımda bu farklılık bir tablo gibi ortaya çıkıyordu.
Yolcu adına yazılmış mönüde yok yoktu. Seçenekleri işaretlemek için kabin memuru havada basınçla akmayan bir kalem getirdi. Bu kalem artık yolcunun oluyordu ve özellikle giriş yapılan ülkeye ait formların uçakta doldurulmasında kalem arama derdini de ortadan kaldırıyordu.

Önce masaya beyaz bir örtü serilerek üzerine taze kırmızı gül kondu. Yemekleri tatmaya özel kanepelerle başladım. Masaya havyar, sunulabilecek en hoş takılarıyla geldi. Benim havyar yeme kültürüm olmadığı için Türk mezelerine geçtim: Patlıcan salatası, pastırma, humus, ev yapımı yaprak dolma, kırmızı biber, baharatlı beyaz peynir ve salatanın tadına baktım. Karidesli sezar, ızgara sebzeli ve mozzarella peynirli salata ya da düğün çorbası, mükemmel yemeğin girişiydi.

Ana yemekte ızgara dana bonfile, kılıç balığı şiş ve Asya usulü tavuk satay, makarna olarak da ev yapımı enginarlı ravioli vardı. Eti tercih ettim. Yanında şarap olarak 2003 ıtalyan Brunello di Montalcino’yu seçtim. Aroması son derece saf ve rafine olan şarabın lâl kırmızısına çalan rengi, kabin ışıklarında daha da hoş duruyordu.
Ana yemekten sonra peynir tabağı ve ardından tatlılardan ev yapımı profiterol istedim. Ama anlatamam, daha onlarca tatlı vardı. Türk ve dünya mutfağından zıtlaşmadan yaratılmış mönü o kadar zengindi ki, sadece bir bölümünü tadabildim.

Sonunda, şekerli bir Türk kahvesi içtim. Yanında çifte kavrulmuş lokumlar vardı. Kahve, kahvehanelerdeki gibi askılı sarı tepsi ile gelmişti. Arabesk sunum beni rahatsız etmedi.

ARTIK UYUYABıLıRıM

Yemekten sonra uçakta kısa bir gezinti yaptım. Bu arada ekip yatağımı hazırlamıştı. Yatak boyu, koltuk açılıp karşı ikinci koltukla birleştiğinde tam 2 metre 15 santimetre olmuştu. Genişliği 85 santimetreydi. Ve evdeki gibi dümdüzdü. ınsanın en rahat uyuyacağı konumdaydı.

Bembeyaz çarşaf üzerinde kaz tüyü bir yorgan vardı. Yastık yumuşacıktı. Ve yatağın üzerinde bir kesede lavanta vardı. Hem yatak hem de rezidansı çok güzel kokutmuştu. Bana verilen işlemeli kılıf içindeki lacivert renkli, mavi biyeli pijamayı alıp tuvalete gittim. Koca tuvalette rahatça dik durulabiliyordu. Pijamamı ve Bulgari’nin hazırladığı amenity kit içindeki çorapları giydim. Sonra da terlikleri. Terlikler, deri gibi bir malzemeydi ama bana küçük geldi. Yatağıma geçtim. Bose kulaklığı takıp, sıfır sessizlikte toplam 200 saat uzunluğundaki film yayınından Kevin Costner’ın bir filmini seçtim. Kalkıştan iki saat sonra uyumuştum.

AJDA BARDAKTA ÇAY

Uyandığımda kabin ekibi hemen yatağımı topladı. Kahvaltımı getirdiler. ınce belli cam Ajda bardağı denen bir bardakla çayımı içtim. Meyve suları, peynir tabağı ve sonra menemeni seçtim. Derdim, Atilla Doğudan bunu iyi yapmamışsa onunla saatlerce tartışmak için fırsat yakalamaktı. Ama olmadı. ıyi yapmıştı; yıllarca Viyana’da yaşayan bu adam, bütün lezzetlerin hakimiydi. Diğer çeşitleri geçelim, bu krizde bu detaylara çok girmek hoş değil tabii.
Kahvaltım bittiğinde Singapur Changi Havalimanı için alçaldığımız anonsunu duydum. Sonra, koltuk kenarındaki hızlı toplama ve açılma yapan üç düğmeden birine dokunarak koltuğumu tek hareketle iniş pozisyonuna getirdim. Kaptan Mckay, yan rüzgara rağmen bizi Changi Havalimanı’na öyle bir indirdi ki, anlatamam. Böyle mükemmel bir inişi kalkıp ayakta alkışlamak istedim ama kuralları bozmadım tabii.
Bir önceki gece 23.35’te başlayan uçuşumuz, Singapur saati ile 16.20’de bitti. Hiçbir yorgunluk hissetmeden uçaktan indim. Karşımda THY Singapur Müdürü Erhan Abdullah Kaya’yı buldum. Eski milli judocu, Singapur’da judo öğretmeni bu nazik adam ve ekibi, bizi hızla pasaporttan geçirip dışarı çıkardı. Diğer first yolcular bizden önce çıkmıştı. Paralı yolcu oldukları için bütün imkanlar onlar için öncelikliydi.

DÖNÜşE GEÇıYORUM

ıki gün Singapur’da kaldıktan sonra yine bir Boeing 777-300ER ile ıstanbul’a dönmek üzere Changi Havalimanı’na gittim. Bu kez uçuşun bir bölümünü business ve ekonomi yapacaktım. Havalimanında business yolcular için ayrılmış özel bir salonda check-in işlemlerim yapıldı. Çoğu Filipinli kızları izleyerek özel yolcu salonuna gittim ve sonra da uçağa geçtim. Beni kapıda uçağın Purser’ı yani en kıdemli kabin amiri Esin Özder karşıladı. Koltuğuma oturdum. Business alabildiğine şıktı. Verev yerleşimli koltuklar, Suit Class’a yakın hareket sağlıyordu. Tek dezavantajı verev yerleşim nedeniyle camdan dışarıyı seyredememekti. Ama bu tasarım yer kazanmak için yapılmıştı ve yolcuya muhteşem bir geniş alan sunuyordu.

Burada da koltuk 180 derece yatıyordu ve baş kısmında kalan ekstra boşluk uzun boylu yolcular için büyük rahatlıktı. Karşıda ayak koyma ve yatak pozisyonunda yardımcı puf rahatlık sağlıyordu. Tepede renkleri değişen ışıklar kabinde güzel bir hareket yaratıyordu.

Kalktık. Yine içinde çorap vs. olan amenity kit geldi. Uçuş boyunca ihtiyacım olan her şey vardı. Düz uçuşa geçildiğinde Purser Esin Hanım kabinle ilgili bilgiler verdi. Bütün hareketleri hem estetik hem tecrübenin getirdiği nezaket sınırlarını içindeydi. Ve diğer hostesler ile stewardlar koşuşmaya başladılar. Mükemmel bir ekiple dönüyordum. Business, ciddi bir doluluktaydı. ıkram aynı sıralamayla ve neredeyse first class kadar zengindi. First ve business arasında özel tasarımlı bir bar bulunuyordu.

EKONOMıDE STAR MUAMELESı

Birkaç saat uçtuktan sonra ekonomi sınıfına geçtim. 32’nci sırada bir yere oturdum. Koltuk ve aralıkları çok iyiydi. Yukarı-aşağı ayar yapılabilen baş koyma yeri büyük rahatlık veriyordu.
Koltuğun yatış açısı standartların üzerindeydi. 25 santimetrelik her koltuktaki ekranlar onlarca film, müzik ve oyun imkanı sunuyordu. Yanımda oturan Malezyalı hanım her şeyin çok iyi olduğunu söyledi.
Ekonomide ise ikramda ortalamanın çok üzerinde zengin bir mönü vardı. 777 aynı hatta Airbus A340-300’e göre bizi 40 dakika daha erken ıstanbul Atatürk Havalimanı’na getirdi. 18-36 sağ pistine harika bir iniş yaptık. Sabah saat 04.45’i gösteriyordu. Yorgun değildim. Geride kalan zaman, 11 bin metrede çok rahat geçmişti. Kalkıp işe gittim. Hâlâ aklımda benim fikrim olan First Clas’a Bosphorus Suit Class denmesi vardı. Çünkü uçaktaki first hatta business ve ekonomi standartların çok üzerindeydi. Üstelik ikram ve hizmet neredeyse hiçbir havayoluna nasip olmayacak kadar yüksek seviyedeydi.

Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı dışında kimsenin up-grade edilmediği Suit Class’da uçmuştum.

Sanırım Kevin Costner’ın reklam filmindeki hikayesi gerçekti...

FIRST CLASS’IN DİĞER ARTILARI

? Süitlerde kısa süre sonra diz üstü bilgisayarlarla SMS ve e-mail göndermek mümkün olabilecek. Laptop şarj girişleri olacak. Uçağın ön kısmına takılacak kamera ile uçuş izlenebilecek.
? Limuzin hizmeti istemeyen yolculara Atatürk Havalimanı’nda ücretsiz vale ve 7 güne kadar otopark hizmeti veriliyor.
? Çıkış harç pulunu THY ücretsiz temin ediyor.
? Uçuşa 30 dakika kala bile E kapısından yolcu kabulü yapılıyor.
? ıstenirse bagajlar ücretsiz naylon kaplanıyor.
? 60 kilogram serbest bagaj taşıma hakkı var.

HAVALİMANINA VARIŞTA

? Prime Class personeli yolcuyu uçağın kapısında karşılıyor.
? Özel Yolcu ıstanbul il sınırları içinde gidecekleri yere limuzin ile ulaştırılıyor.
? Transit yolcunun isteği halinde Atatürk Havalimanı Airport Hotel’de 24 saat ücretsiz konaklama hizmeti sunuluyor.

SıNGAPUR 5500 LONDRA 2600 EURO

Benim bir davetli olarak gerçekleştirdiğim ıstanbul-Singapur uçuşu, bir kişi 5 bin 500 Euro yani vergiler dahil yaklaşık 12 bin TL. Ama iki kişi uçulduğunda, ikinci yolcuya yüzde 50 indirim yapılıyor. O zaman iki kişiden her biri, 9 bin TL’ye ıstanbul’dan Singapur’a bu özel rezidansta gidip gelebiliyor. Hong Kong’a 5 bin 500, Londra’ya 2 bin 600 Euro’ya uçuluyor. Bu fiyat, dünya standardının ne altında ne üstünde. Özel uçakların kriz nedeniyle yere indiği dönemde, patronlar First Class’a yöneliyor. Kuşkusuz, yeni açılan bu sınıfın doluluğa ulaşması zaman alacak ama mutlaka dolacak. Çünkü, dünyada bu kadar uzun uçuşlar yapan hemen her havayolu şirketinin First Class’ı var ve para kazanıyor. Başlangıçtan 6 ay sonra yakalanan yüzde 30 doluluk bile başarı kabul ediliyor.

THY ve Singapur ortak uçacak

Türk Hava Yolları, Star Alliance havayolu ittifakı üyelerinden Singapur Havayolları ile code share olarak adlandırılan ortak uçuş anlaşması imzaladı. ıki şirketin genel müdür yardımcıları Orhan Sivrikaya ve Huang Cheng Eng arasında imzalan code share ile iki bölgede çok önemli bir ortaklık başladı. 15 Şubat’tan itibaren geçerli olacak anlaşma sayesinde THY yolcuları Uzakdoğu ve Avustralya’da Singapur ile bağlantılı uçuşlarını gerçekleştirecek. Her iki havayolunun da bu hatta üç sınıflı Boeing 777 kullandıklarına dikkat çeken Orhan Sivrikaya, hedeflerinin beraber büyümek olduğunu söyledi.
Yazının Devamını Oku

Gökyüzünün kraliçesi 40 yaşında

1 Şubat 2009
Jet yolcu uçaklarının hızla yayıldığı 1960’lı yıllarda, uçak imalatçılarının iki büyük hayali vardı: Avrupalılar çok hızlı gidecek süpersonik bir yolcu uçağı, Amerikalılar da yüzlerce yolcuyu taşıyacak dev bir uçak peşindeydi. ıki hayal de gerçek oldu. Fransız-ıngiliz ortaklığında Concorde ile Rusların Tupolev Tu-144’ü ses hızının tam iki katı üzerine çıktı. Boeing 747 ise yüzlerce yolcuyu kıtalararası duraksız uçuşlarla tanıştırdı. Ama bu hayallerden en uzun yaşayanı Jumbo Jet oldu.

Aslında Boeing, Jumbo Jet’i askeri nakliye uçağı olarak tasarlamıştı. Amerikan Hava Kuvvetleri’nin ihalesini Lockheed’in geliştirdiği C-5’e karşı kaybeden Boeing, şansını yolcu uçağı pazarında denemeye karar verdi. Bu uçağı ilk keşfeden, Amerikan Pan Am Havayolları’nın efsanevi CEO’su Juan Trippe oldu. 1970’lerde yolcu potansiyelinin patlayacağı öngören Trippe, çok riskli bir anlaşmaya imza attı. 1966’da 550 milyon dolar değerinde 25 uçak siparişi verdi.
Dört motorlu uçak için Boeing o güne kadar alışılmamış bir tasarıma gitti. Uçağın yüksek yolcu kapasitesiyle, kullanılan pist ve taksi yollarına sığabilmesi için iki katlı planlandı. Kokpit, ikinci katın hemen önüne yerleştirildi.
ımalatı tamamlanan ilk uçak, 30 Eylül 1968’de Boeing’in Everett’teki fabrikasından törenle çıkartıldı. Havayolları başta kuşkuyla yaklaştıkları 747’ye törende sipariş yağdırdı. Kısa sürede satışlar 200’ü geçti. Tarihler 9 şubat 1969’u gösterirken 747 gökyüzüyle tanıştı. Sertifikasyon sonrasında 747, ilk seferini 22 Ocak 1970’de Pan Am renklerinde Washington’dan Londra’ya yaptı. Jumbo Jet efsanesi başlamıştı...

HAVALıMANLARI BÜYÜTÜLDÜ

ılk model olan 747-100’de yolcu kapasitesi 366’ydı. Birçok havalimanında uçağa ve yolculara daha iyi hizmet verebilmek için terminallerde özel körükler, geniş bekleme salonları ve bagaj konveyörleri yapıldı. Pistler uzatıldı, taksi yolları genişletildi.
Boeing, 747’nin sırasıyla kısa uçuşlarda kullanılacak SP olarak adlandırılan “Special Performance-Özel Performans” modelini tasarladı. Bu uçak 281 yolcu taşımak üzere gövdesi kısaltılmıştı. Uçağın performansı ve menzili artırılarak 747 efsanesi 200 ve 300 modelleriyle devam etti. Serinin yeni nesli 747-400 ise 1989’da hizmete girdi. 400 ailesinin “ER” olarak adlandırılan uzatılmış menzilli yolcu ve kargo modelleri, 2002’de Qantas ve Air France tarafından kullanılmaya başlandı.

EFSANEYE DEVAM

Jumbo Jet efsanesini uzun yıllar daha sürdürecek 747-8 projesinde tasarım çalışmalarında yeni teknolojilerden yararlanılıyor. Boeing’in 787 Dreamliner uçağından alınan kanat ve motorlar, Jumbo’nun daha ekonomik uçmasını sağlayacak. Kompozit malzeme, gövdeyi hafifletip yakıt tasarrufu sunacak.

Yazının Devamını Oku

Suya inişte kabinin tecrübesi

25 Ocak 2009
UsAirways’in Hudson Nehri’ne inen Airbus A320 olayını inceleyen Ulusal Ulaştırma Emniyet Dairesi (NTSB), tahliyenin can kayıpsız atlatılmasında kaptan pilotun yanı sıra kabin memurlarının da büyük katkısı olduğunu açıkladı.

New York La Guardia Havalimanı’ndan kalktıktan 3 dakika sonra kaz sürüsüne giren uçağın motorlarının durmasıyla Kaptan Pilot Chesley Sullenberger, A320’yi Hudson Nehri’ne başarıyla indirmişti. O günkü seferde uçakta üç kabin memuru görev yapıyordu: Kabin amiri Sheila Dail 57, kabin memurları Doreen Welsh 58, Donna Dent ise 51 yaşındaydı.
Kaptanın suya iniş kararıyla birlikte kabin memurları hemen tüm yolculara can yeleklerini giydirdi. Çarpmanın etkisinin azaltması amacıyla “brace” pozisyonu aldırıldı. Yolcular, kollarını başlarının arasında yani “brace” pozisyonunda iniş anını beklemeye başladı. Bu sırada Sheile Dail ve Doreen Welsh ön, Donna Dent de arka kapıda yerlerini aldı.
HİÇ PANİK OLMADI
İniş tamamlandıktan sonra hemen kapıları açarak yolcuları tahliye için yönlendirmeye başladılar. Tahliyeyi başarıyla yöneten kabin memurları, yolcuların panik yapmadan, birbirlerini ezmeden uçaktan çıkmaları sağladı. Tüm can yelekleri kapıda şişirildi. Eğer yolcular can yeleklerini koltuklarında otururken şişirselerdi, koridorda sıkışabilir ve panik oluşabilirdi. Benzer bir durum Etiyopya Havayolları’na ait Boeing 767’de yaşanmıştı. Kaçırıldıktan sonra havada yakıtı biten uçak denize inmiş, 175 yolcudan 52’si kurtulabilmişti. Birçok yolcu panikle can yeleklerini koltukta otururken şişirmiş ve boğularak ölmüştü.
Havacılıkta tecrübenin çok önemli olduğuna dikkat çeken Amerikan Kabin Memurları Birliği Başkanı Kevin Creighan, 3 kabin memurunun havacılık kariyerlerinin toplam 92 yıl olduğunu belirterek “tecrübe ve yüksek eğitim bu kazanın kayıpsız atlatılmasında en önemli faktör” dedi.  

Yakıt tasarrufu 140 milyon dolar

Geçen yıl 48 milyon dolarlık yakıt tasarrufu yapan Türk Hava Yolları, 2009’da 140 milyon dolarlık hedef koydu.

Uluslararası Havayolu Taşıyıcıları Birliği’nin (IATA) “Yeşil Ekibi” ile işbirliği yapan THY, 8 ay süren çalışmalar sonrasında uçuş işletmeden ikrama, operasyondan yer hizmetlerine kadar bir çok konuda radikal değişikliğe gitti. Uçaklar hafifletildi, bakımdan işletmeye daha az yakıt harcamak için önlemler alındı.

Yazının Devamını Oku

Bravo Kaptan Sullenberger

18 Ocak 2009
Hudson Nehri’nde geçtiğimiz günlerde inanılmaz bir iniş yaşandı. Kalkıştan kısa bir süre sonra kaz sürüsüne dalan Airbus A320, tecrübeli Kaptan Pilot Chesley B. Sullenberger’in mükemmel planlaması ile suya yumuşak bir iniş yaptı. Ekibiyle olayı başarıyla yöneten Sullenberger sayesinde 150 yolcu ve 5 mürettebat kazayı burnu kanamadan atlattı. UsAirways’in Airbus A320’si, 5 mürettebat ve 150 yolcusunu almış, New York La Guardia Havalimanı’ndan kalkış için son hazırlıklarını yapıyordu. 1549 sefer sayılı Charlotte uçuşunun Kaptan Pilotu Chesley B. Sullenberger, 1 saat 44 dakika sürecek sefer için motor çalıştırdı. Ama bu sefer birkaç dakika sonra havalimanının yaklaşık 15 kilometre batısında bulunan Hudson Nehri’nde sona erecekti.
/images/100/0x0/55eb216ff018fbb8f8ad288d
N106US tescilli, 1999 yılı imalatı A320, saatler 15.26’yı gösterirken kalktı. Kuzeydoğuya doğru irtifa almaya başlayan uçak, 3 dakika sonra 3 bin 200 feet yani bin 60 metreye ulaştığında kaz sürüsü içine girdi. Motorlara çarpan ve iri kemiklere sahip kazlar, pallere vurarak ağır hasara neden olmuştu. İki motor çarpmadan kısa bir süre sonra durdu. Uçuşun en kritik anında motor kaybı yaşanmıştı. Pilotlar hemen Hava Trafik Kontrol Merkezi’ne durumu "Mayday" yani imdat çağrısı yaparak bildirdi.

Gökyüzünde 40 yılı deviren, 1980’den bu yana UsAirways’de uçan Kaptan Sullenberger, hemen kararını verdi. Sola dönüşle Hudson Nehri’ni karşılayarak, oraya inecekti. Geniş nehir, denize göre daha az dalgalı ve su sıcaklığı biraz daha yüksek olması nedeniyle kurtulma şansını artıracaktı. Ayrıca nehir üzerindeki çok sayıda tekne yolcuları hızla sudan tahliye edebilecekti.

MÜKEMMEL YAKLAŞMA

Uçak nehri karşıladığında yükseklik 600 metreye, hızı da saatte 368 kilometreye düşmüştü. Planlı bir süzülüşle pilotlar önce sürat düşürdü. Adeta planör gibi süzülerek uçan A320’nin kabininde "ditching" olarak adlandırılan suya iniş hazırlıkları başladı. Tüm yolcular yan yeleklerini taktı. İniş anında darbelerin en aza indirilmesi için "brace" pozisyonu alındı. Uçak kazalarında yolcuların önemli bir kısmı, başlarına aldıkları darbelerle hayatlarını kaybediyor. Brace pozisyonunda baş kollar arasına alınıyor, eğilerek yüzü bacaklarına bakacak şekilde baş korunuyor.

Kaptan "kabin hazır" bilgisini aldıktan sonra hızı saatte 260 kilometreye kadar düşürdü. A320 suya vuruşta uçağın dengesi bozulmaması amacıyla iniş takımları içeride burnu yukarıda adeta piste iner gibi suyla buluştu.

Suya çarpmanın etkisiyle birkaç yolcuda çok hafif yaralanma meydana gelmişti. Acil tahliye kapıları kabin memurları tarafından açıldı. Slaytlar patlayarak hızla şişti ve sal haline geldi. Yolcular kabin ekibinin koordinesi ile acil çıkış kapısında sala binmeden önce can yeleklerini şişirdi. Su sıcaklığı 6,1 santigrat olmasına rağmen yolcular kısa sürede tekneler tarafından kurtarıldı.

A320’deki 155 yolcu ve mürettebat çok kısa sürede tahliye edilmişti. Kaptan Sullenberger, kabini iki defa kontrol etti. Hiçbir yolcunun uçakta kalmadığına emin olunca, A320’yi en son terk etti.

GÖÇ YOLLARI DEĞİŞTİ

Anında verilen doğru karar, mükemmel ekip koordinasyonu sayesinde felaketle sonuçlanabilecek bir kaza mutlu sonla bitmişti. Star Alliance üyesi UsAirways’i ilk kutlayan Alman Lufthansa Havayolları oldu. Kendi uçuş ekiplerine kriz yönetimi dersi vermesi için Kaptan Sullenberger ve ekibini Almanya’ya davet etti.

Konuyu araştıran Amerikan Ulusal Ulaştırma Emniyet Dairesi (NTSB) olayla ilgili araştırma başlattı. Ön çalışmada küresel ısınma nedeniyle kuşların göç yollarının değiştiği, buna göre havalimanlarının yaklaşma ve kalkış planlarının değişmesi gündeme geldi. Ayrıca uçak motorlarında kuş çarpma etkilerine karşı dayanıklılığın da artırılması planlanıyor. Yapılan araştırmalar, son 20 yılda kuşların yolcu uçaklarına çarpması nedeniyle 18 büyük kazanın meydana geldiğini ve 200 kişinin hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor.

BUNLARA DİKKAT

Pilotlar ve kabin memurları, suya iniş için özel eğitimler alıyor. Pilotlar simülatörlerde, kabin memurları da mock-up olarak adlandırılan kabin simülatörlerinde suya inişte yapılması gerekenleri 6 ayda bir uygulamalı tekrar ediyor.

Yolcu uçaklarında her koltuğun altında can yeleği bulunuyor. Suya inişte önce can yeleğini giyin. Yan tarafındaki kemerlerini bağlayın. Bebek yolcu için kabin ekibi ayrı bir can yeleği verecektir.

Can yeleğini kesinlikle kapıda şişirin. Eğer şişmiyorsa, yan tarafındaki hortumdan üfleyerek can yeleğini şişirebilirsiniz.

Kapıların altındaki "slayt" olarak adlandırılan şişme kaydırak, su üzerinde sal görevi görecektir.

Uçağı terk edip sala binin. Can yeleğinin üzerinde arama-kurtarma ekiplerinin yolcuları rahat bulması amacıyla ışık ve kazazedenin yerini belli etmesi için düdük bulunuyor.

Uçağın en az 20-30 dakika batmadan bu üzerinde durabileceğini unutmayın.

SUYA İNME OLAYLARI

6 Ağustos 2005: Tuninter Havayolları’na ait ATR 72 tipi uçak yakıtı bittiği için Sicilya Adası açıklarında Akdeniz’e indi. Uçaktaki 39 kişiden 20’si kurtuldu. Olayın, uçağın bir küçük modeli ATR42’nin yakıt göstergelerinin yanlışlıkla bu uçağı takılması nedeniyle meydana geldiği tespit edildi. Kazada hayatta kalma oranı yüzde 59’du.

16 Ocak 2002: Endonezyalı Garuda Havayolları’na ait Boeing 737 uçağı, Yogyakarta yakınlarında dolu yağışı içine girdi. Motorlar durdu. Pilotlar, Bengawan Solo Nehri’ne başarılı bir iniş gerçekleştirdi. 60 yolcunun hepsi kurtulurken bir kabin memuru hayatını kaybetti. Hayatta kalma oranı yüzde 98’di.

23 Kasım 1996: Etiyopya Havayolları’na ait Boeing 767 tipi uçak, kaçırıldıktan sonra yakıtı bitmesi nedeniyle okyanusa indi. Flapları açmanın mümkün olmadığı uçak, yüksek hızda yaklaşınca sol kanadı denize çarparak üç parçaya ayrıldı. Son anda pilot ve korsanlar arasında arbede yaşandığı tespit edildi. Aralarında Etiyopya’daki Amerikan elçisi ve eşinin de bulunduğu 175 kişiden 52’si kurtuldu. Bazı yolcular uçaktan tahliye edilmeden önce can yeleklerini şişirdikleri için sıkışarak öldü. Kurtulan yolcuların çoğu gövdenin su üzerinde kalan parçalarına tutunmuş halde bulundu. Hayatta kalma oranı yüzde 26’ydı.

2 Mayıs 1970: ALM Havayolları’na ait DC-9 tipi uçak, görüş şartları düşünce Hollanda Antilleri’ne inemedi. Yakıtı biten uçak, okyanusa mecburi iniş yaptı. 63 yolcu ve mürettebattan 40’ı kurtuldu. Sağ kalma oranı yüzde 63’tü.
Yazının Devamını Oku

Yolcu sigara salonu istiyor

11 Ocak 2009
Yabancı yolcu önce döviz bürosunda para bozdurdu. 62 TL’yi sayarak masanın üzerine koydu. Ve sigarasını yakarak içmeye başladı: Buyurun cezam. 10 saatlik uçuştan geldim. Aktarma için 6 saat bekleyeceğim. Sonra 4 saat daha uçacağım. Kapıdan çıkmak için vize almam lazım. Ama pasaportuma vize verilmiyor.

Geçtiğimiz günlerde Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali arındırılmış salonda bekleyen yabancı bir yolcu görevlilere sigara içme salonunun yerini sordu. Görevliler, salonun bulunmadığını, havalimanında tüm kapalı alanda sigara içmenin yasak olduğunu, içenlere de 62 TL ceza kesildiğini söylediler. Yabancı yolcu önce döviz bürosunda para bozdurdu. 62 TL’yi sayarak masanın üzerine koydu. Ve sigarasını yakarak içmeye başladı.

Görevlilerin "Burada sigara içmek yasak" uyarısıyla birlikte yolcu, "10 saatlik uçuştan geldim. Aktarma için 6 saat daha bekleyeceğim. Sonra da 4 saat uçacağım. Kapıdan dışarı çıkmak için vize almam lazım. Ama pasaportuma vize verilmiyor. Buyurun cezam" diyerek parayı uzattı.

Sigara yasağı havalimanlarında yolcu şikayetleri arasında hızla artıyor. Ülke veya bağlı bulunan eyalet kanunlarına göre havalimanlarının yüzde 40’ında sigara tamamen yasak. Yüzde 60’ında ise pasaport veya güvenlik kontrol noktalarında tiryakiler özel odalarda veya restoran-barlarda sigara içebiliyor.

En çok zorluğu da aktarmalı uçan, saatlerini havalimanında harcayan yolcular çekiyor. Sigara içemeyenler arasında yapılan araştırmalar, yolcuların kendini kontrol etmede zorlandıkları, uçakta daha fazla alkol tüketerek olay çıkardıklarını ortaya koyuyor. Bir de olayın ticari boyutu var. Havalimanlarında restoran ve barların gelirleri sigara yasağı nedeniyle ortalama yüzde 30 düşmüş durumda.

Yasak en çok tuvaletlerde deliniyor. Terminal tuvaletleri adeta sigara odası haline geliyor. Geçen haziran ayında Amerikalı ünlü şarkıcı aktris Courtney Love, Los Angeles Havalimanı’nda first class özel yolcu salonu tuvaletinde sigara içerken yakalanmıştı. Çocuğu ile seyahat eden Love’ın uçağa binmesine de izin verilmemişti.

Yolcular kadar personel de durumdan şikayet ediyor. Sigara molalarında dışarıya çıkmak zorunda kalınarak en az 20-30 dakika harcanıyor. İş kaybı yaşanıyor. Güvenlikten yeniden geçiliyor. Yolcuların bekleme süreleri ve güvenlik kuyrukları uzuyor. Terminal kapısı önünde hiç de hoş olmayan manzaralar yolcuları karşılıyor.

ÖZEL ALANLAR

Sigara yasağının uygulandığı Avrupa ülkelerinde bile havalimanlarında özel odalar yapılıyor. Camla çevrilen, havalandırma ve filtreleme sistemi ayrı salonlar, tiryakilere hizmet veriyor. Özel emiş sistemleri ile dışarıya duman bırakmayan salonların yapım maliyeti sigara şirketleri tarafından karşılanıyor. Özellikle transfer uçuşları için kullanılan Münih gibi havalimanlarında bu alanlar yolcuların yanı sıra personel tarafından da kullanılıyor.

Türkiye’de kanun buna izin vermiyor. Ancak havalimanları için özel bir değişiklik yapılabilir. Bu uygulama sayesinde Avrupa’dan transit yolcu almak isteyen Türk Hava Yolları payını daha da artırabilir.

Bu konuda çalışma başlattıklarını söyleyen Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım "Şu anki kanun buna izin vermiyor. Arkadaşlar havalimanında geçerli olacak değişiklik üzerinde çalışıyor" dedi.

İZİN BEKLİYOR

Singapur gibi sigara yasağının çok sıkı uygulandığı havalimanlarında ise özel açık alanlar tiryakilere hizmet veriyor. Genellikle apron manzaralı balkonlar tiryakilerin yanı sıra havacılık meraklıları tarafında da sıklıkla ziyaret ediliyor. Atatürk Havalimanı’nda benzer bir uygulama için düğmeye basıldı. Gidiş katında yer alan eski Flags, yeni adıyla Restro’da dışarı açılan terasa özel bir sigara içme alanı planlandı. Benzer bir yer de dış hatlarda, arındırılmış salonda Divan Restoran’a yapılacak. Ancak izin Mülki İdare’de bekliyor. Etrafı camla çevrilecek üstü açık alanın aynı zamanda uçak meraklılarına da hizmet vermesi planlanıyor. Benzer bir alan İç Hatlar Terminali’nde de yer alıyor. Eskiden Dış Hatlar olarak kullanılan binanın terası, uçakları seyretmek üzere tasarlanmıştı.

HANGİ HAVALİMANLARINDA SİGARA SALONU VAR

Münih: Terminal 1 ve 2’de özel sigara içme alanları var. Bazı restoranlarda da içilebiliyor.

Frankfurt: A22 kapısında özel bölüm var.

Roma, Fuimincino: Sigara salonunun yanı sıra bazı restoranlarda serbest.

Barcelona: Sadece özel sigara salonları ve restoranlarda.

Cenevre: Pasaport kontrolünden sonra sigara "lounge"ı var.

Atlanta, Hartsfield Jackson: T kapısının yanı sıra A, B, C, D ve E Terminallerinde özel salon bulunuyor.

Salt Lake City: A, B ve E Terminallerinde özel salonda.

Washington, Dulles: B36, C4 ve D30 kapılarındaki salonlarda içilebiliyor.

(Kaynak: travelpost.com)

THY’de ’cruise relief pilot’ dönemi

Türk Hava Yolları’nın uzun menzilli seferlerinde üç pilotun görev yaptığı Airbus A330 ve A340 ve Boeing 777 uçaklarında "cruise relief pilot" dönemi başlıyor. Tüm dünyada uzun yıllardır yapılan uygulamaya göre uçaklarda Mesul Kaptan pilotun yanında iki first officer yani 2 ikinci pilot bulunacak. Bu ikinci pilotlardan kıdemli olanı ek eğitim alarak uçağın 10 bin feet yani 3 bin 300 metre üzerinde düz uçuşu sırasında sol taraftaki kaptan pilot koltuğuna oturacak. Kalkış ve inişte ise Mesul Kaptan pilota sol koltuğu devredecek. Kaptan pilot sıkıntısı nedeniyle alınan bu karar için Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nce kurallarda değişiklik yapılması gerekiyor.

THY, büyümesiyle birlikte ihtiyaç duyduğu pilot ve kabin memuru alımına hız verdi. İlk defa THY’nin yabancı kaptan pilot alımına yönetimden onay çıktı. Boeing 737NG ve A320 serilerinde görev yapacak yabancı kaptan pilot adaylarından en az 8 bin saat tecrübe isteniyor.

YENİ ALIM

İkinci pilotlarla birlikte en az 250 pilot alımı planlanıyor. THY önümüzdeki günlerde 700 kabin memuru alacak.

A321’lerde televizyon keyfi

THY, filosuna önümüzdeki günlerde katacağı 4 Airbus A321’de tüm koltuklarda ekran bulunuyor. Astana, Bişkek, Hartum gibi uzun hatlarda kullanılacak bu uçaklarda ikili, yatış açısı 135 derece olan business class koltukları da yer alıyor. Bu hatlarda yolcu şikayetlerini yüksek konforlu uçaklarla çözmek isteyen THY’nin yeni A321’lerinden ikisi bu hafta, diğer ikisi de şubat ayı içinde teslim alınacak. THY önümüzdeki aylarda karara bağlanacak 70 adetlik uçak siparişinde de imalatçılardan ekonomi dahil her koltuğu ekranlı kabin konfigrasyonu istedi.

Sani Şener körük ve asansör yaptırıyor

Türk Hava Yolları’nın filosuna aldığı Boeing 777-300ER uçakları için TAV Dış Hatlar Terminali’ne bir adet çiftli körük yapacak. Önümüzdeki günlerde projesi tamamlanacak çalışma ile THY’nin Hintli Jet Airways’den kiraladığı 777’ler bu körüklere yanaşacak. Böylece first ve business yolcuları öndeki körükten, ekonomi yolcuları da ikinci körükten uçağa geçebilecek. Yerdeki işlemleri hızlandıracak bu operasyon ile 312 koltuklu uçaklara yolcular daha hızlı binebilecek.

Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde pilot ve kabin memurlarının kullandığı yeni meteoroloji kapısına asansör yapılıyor. Uçuş ekiplerinin ellerinde bavulları ile kullandıkları bu kapıya gitmek için dik merdivenden inip çıkarken zorlanmaları nedeniyle hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla krize rağmen TAV CEO’su Sani Şener düğmeye bastı. En kısa süre içinde hizmete girecek asansör ile kabin ekipleri ellerindeki bavullarla dik merdivenleri inip-çıkmak zorunda kalmayacak.

Ocak fırsatları

Air France, 15 Ocak-15 Şubat arasında her şey dahil 334 Euro’dan başlayan fiyatlarla Paris’e uçma imkanı sunuyor. Bu tarihlerde bilet alanlar tüm çocuk yolculara da Disneyland giriş kuponu hediye ediyor.

Emirates, 28 Şubat kadar Dubai, Muscat, Doha ve Bahreyn’e ekonomi 299, business 949, Şanghay, Bombay, Delhi, Seyşeller’e 399, Bangkok, Hong Kong, Jakarta’ya 499, Osaka ve Mauritius’a 599, Sydney ve Perth’e 899 Euro’dan başlayan fiyatlar sunuyor.

Pegasus, yurtiçi ve yurtdışındaki tüm uçuş noktalarına her şey dahil 39.99 TL’den başlayan fiyatlarla uçuyor. Kampanya ocak sonuna kadar devam edecek.

Atlasjet, 31 Ocak’a kadar Kıbrıs’a bilet alan ilk 72 yolcusunu tek yön 72 TL’ye uçuruyor. Kıbrıs’tan Türkiye’ye ise ilk 82 kişi 82 TL’ye bilet alabiliyor.
Yazının Devamını Oku

İş jetleri yere indi

4 Ocak 2009
Havacılık sektöründe, küresel ekonomik krizden en çok özel uçaklar etkilendi. Çok sayıda özel uçak, işadamlarının uçuşlarını durdurması nedeniyle yere indi. Hava taksi şirketleri pilot ve kabin memurlarını ücretsiz izne, daha zor durumdakiler de işten çıkartmaya başladı. İkinci el uçak pazarında ise fiyatlar dibe vurdu. Geçen yılın ilk yarısında özel jet pazarı, tarihinin en parlak günlerini yaşıyordu. Amerikalı imalatçı Gulfstream, G650 adını verdiği 60 milyon fiyata sahip yeni uzun menzilli uçak projesini açıkladığı gün yüzlerce sipariş almıştı. 2012’de ilk uçuşunu yapacak G650 için teslimat sırası 2016’ya kadar uzamıştı.

Yedi ay önceki güzel günler hızla geride kaldı. Bugün iş jetleri pazarı, tarihinin en zorlu günlerini yaşıyor. Birçok işadamı harcamalarını kısıyor. Durma noktasına gelen seyahatler, artık özel uçaklar yerine havayollarıyla yapılıyor. İş jetleri park yerine çekilirken, uçuşlar durduğu için bir çok hava taksi şirketi yedek uçuş ekiplerini işten çıkartıyor. Ücretsiz izne ayrılmak zorunda kalan çok sayıda pilot, kabin memuru ve teknisyen var. ABD’de Flight Options şirketi 104’ü pilot, 134 personeli ile yollarını ayırmak zorunda kaldı.

Patronlara ve uluslararası dev gruplara ise "uçağını sat" baskısı var. Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Bush’a destek istemeye özel jetleriyle giden otomobil endüstrisinin devleri, beklemedikleri bir tepkiyle karşılaşmıştı. Bush, yöneticilere kızarak ekonomik krizin ortasında Washington’a özel uçaklarıyla para istemeye geldikleri için azarlamıştı.

UÇAĞINI SAT BASKISI

Böyle bir ortamda tepki çekmek istemeyen yöneticiler, özel uçak kullanmaktan kaçınıyor. Yapılan araştırmalar, son üç ayda özel uçak kullanımının yüzde 58 oranında azaldığını ortaya koyuyor.

Aralarında AIG, Citigroup, Wells Fargo, Bank of America gibi dev gruplar, portföylerinde bulunan özel jetleri, helikopterleri satışa çıkarttılar. Altı ay öncesine göre ikinci elde fiyatlar uzun menzilli uçaklarda 10, orta ve küçük sınıftaki jetlerde de ortalama 3-5 milyon dolar düşmüş durumda. İndirime rağmen ikinci el uçak pazarında adeta yaprak kımıldamıyor. Herkes krizin dip noktasını bekliyor.

Geçmişte büyük hareketliliğin yaşandığı ve hava taksi şirketlerine ciddi iş imkanı sağlayan Rusya ve Hindistan pazarında da durum kötü. Petroldeki düşüş ve ekonomik kriz nedeniyle geçmişte bu bölgeden gelen taleplerde inanılmaz bir düşüş yaşanıyor. Özellikle geniş gövdeli uçaklarla ilgilenen bu pazardan hava taksi talebi bile gelmiyor.

TÜRKİYE’DE HACİZLER BAŞLADI

Türkiye’de sayıları 60’a yaklaşan özel uçak sayısında kriz nedeniyle hızlı bir düşüş bekleniyor. 4-5 ay öncesine kadar işadamları kiralayacak uçak bulamazken, bugün filonun önemli bir kısmı Atatürk Havalimanı Genel Havacılık Apronu’nda adeta yatıyor. Hava taksi şirketleri sabit maliyetlerini kısmak için personel çıkartmaya başladı. Bazı şirketlerin ise bakıma yurtdışına giden uçaklarını ödeme yapmadığı için geri alamadığı öğrenildi.

Sektörde ilk haciz işlemi Erben Havacılık’a yapıldı. Ekonomik sorunlar nedeniyle hizmet aldığı birçok şirketle mahkemelik olan Erben’e ait Hawker 850XP tipi uçağa haciz geldi. Şirket uçağını Endeks Havacılık’a devretmek için görüşmelerini sürdürüyor. Önümüzdeki günlerde birkaç hava taksi şirketine daha haciz gelmesi bekleniyor. Kriz nedeniyle birçok grup, verdiği iş jeti siparişlerini gözden geçirmeye başladı. Bazı siparişler iptal edilirken, bir kısmının da teslimat süreleri ileri atıldı. Uzmanlar, uçak sayısının önümüzdeki dönemde en az yüzde 40-50 civarında azalmasını bekliyor. Benzer bir durum, 2001-2003 döneminde yaşanmıştı. 30’dan fazla uçak ve helikopter yurtdışına satılmıştı.

Sabiha Gökçen yetişecek mi

İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda yapımı süren Yeni Dış Hatlar Terminali’nin, 29 Ekim’e yetiştirilmesi için inşaat büyük hızla devam ediyor. Limak Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, temel atma töreninde terminalin planlanandan bir yıl önce bitmesi için Başbakan’a söz vermişti. Kış ortalamalarının üzerinde devam eden yağış nedeniyle bir an önce terminalin çatısını kapatmak isteyen Limak ve ortakları Hintli GMR ve Malezya Havalimanları Holding, daha sonra iç inşaat çalışmalarına başlayacak. Çatı inşaatının uzamasının terminali geciktirmesinden korkuluyor. 24 saat süren çalışmalar özel aydınlatma ışığı altında sürüyor. Ancak inşaat ışığının, taksi yaparken göz aldığına dikkat çeken pilotlar, özellikle yağışlı hava ve gece şartlarında ciddi zorluk çekildiğini, yerdeki çizgilerin gözükmemesi nedeniyle zorlandıklarını belirtiyor.

Yeni yılın yeni seferleri

THY, bu yıl dört yeni hatta uçuşlara başlıyor. İlk sefer Nairobi’ye 23 Şubat, Meşhed’e 15 Mart, Sao Paulo da Dakar aktarmalı 22 Mart, Ukrayna’da Lviv’e de 20 Nisan’da yapılacak. THY ayrıca İstanbul-Bombay seferlerini de haftada 7 güne çıkarttı. Bu uçuşlarda Airbus A310’ların yerine A330 veya A340 uçakları kullanılacak.

Pegasus Havayolları, yaz sezonunda İstanbul ve Antalya çıkışlı Rusya’ya tarifeli seferlere başlıyor. İstanbul Sabiha Gökçen ve Antalya’dan Kuzey Kafkasya’daki Krasnodar’a haftada 3, Antalya’dan da Rusya’nın Sibirya’daki en büyük şehri Novosibirsk’e haftada 4 kez tarifeli uçuş yapılacak.

Air France, 75’inci kuruluş yıldönümünde 31 Ocak’a kadar İstanbul’dan Paris’e her şey dahil ekonomi sınıfı 275 Euro’dan uçuyor. Ayrıca biletini havayolunun internet sitesinden alan her 75’inci yolcu, ekonomi sınıfında gidiş-dönüş Paris bileti kazanıyor.

Alman Lufthansa Havayolları’nın Ege genel satış acentesi SunExpress oldu. THY ve Lufthansa’nın ortak havayolu olan SunExpress, İzmir satışlarını şehir merkezinde açtığı yeni ofisinden gerçekleştirecek.

Katar Havayolları 31 Mart'a kadar geçerli Pekin, Şanghay ve Guangzhou'ya 230, Delhi ve Bombay'a 250, Osaka ve Seul'e 435, Maldivler'e de 505 Euro'dan başlayan fiyatlarla uçuyor. Ekonomi sınıfı, gidiş-dönüş fiyatlara vergiler dahil değil.

Nuri Demirağ’ın fabrikası ne olacak

Türkiye’nin ilk özel uçak fabrikası olan ve şu an İstanbul Beşiktaş’ta Deniz Müzesi sınırları içinde yer alan Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasına ait bina ve hangarının yıkılması gündeme geldi. İddiaya göre, Çakır İnşaat tarafından gerçekleştirilen Beşiktaş Deniz Müzesi Restorasyon İnşaatı sırasında bu binaların yıkılması planlanıyor. Deniz Müzesi’nin hemen yanında ise Tanrıverdi Holding tarafından yapılan otel inşaatı bulunuyor. Koruma Kurulu’nun kararı ile yıkılan eski tütün depo binası yerine yapılacak otel, İstanbul Mimarlar Odası’nın tepkisini çekmişti.
Yazının Devamını Oku