Türk Hava Yolları’nın yeni Boeing 777-300ER uçağıyla Singapur’a gittim. First Class’taydım. Sanki bana ayrılmış özel bir rezidans gibiydi. 10 saat sonra, evimden yeni çıkmışım gibi dinç olarak indim uçaktan. Yeryüzünden 11 bin metre yüksekte, dünyanın en pahalı rezidansında ıstanbul’dan Singapur’a uçtum. Türk Hava Yolları’nın filosuna yeni kattığı Boeing 777-300ER tipi uçağın Suit Class’ı, uçak değerini kabin yüz ölçümüne böldüğünüzde tam 1 milyon 701 bin dolar ediyor. Toplam büyüklüğü, 2.4 metrekare olan Suit Class’ın yatağında 10 saatlik uçuştan sonra Changi Havalimanı’na sanki evden çıkıp işe gidiyormuşum gibi rahat ve dinç olarak indim.
THY’nin First, benim Suit, hatta Bosphorus Suit dediğim bu sınıfta uçuş için yolcular, evlerinden Mercedes limuzinle alınıyor. Ben, şirkete daha fazla zarar vermemek için bunu yapmadım. Havalimanına kendim gittim. Atatürk
Havalimanı’na girişte beni TAV’ın Prime Class şirketinin personeli karşıladı. Biri pasaportu, diğeri bagajımı aldı. Birkaç dakika içinde işlemlerim tamamlanıp elektrikli golf arabasının koltuğunda buldum kendimi.
Hızla Prime Class özel yolcu salonuna geçtim. Mükemmel bir masa hazırlanmıştı. Çok hoş kanepelerle birlikte bir kadeh kırmızı şarap içtim. Burada, TAV ile THY’nin havalimanında ortak yakaladıkları gücün iyi bir orkestra yarattığını düşündüm.
Kısa bekleyişten sonra özel boyalı siyah golf arabası ile uçağa gittim. Hem THY, hem TAV personeli beni ve tabii ki, iki gerçek Suit Class yolcusunu ayrı ayrı uğurladılar. Bir bakıma önce yerde uçurdular.
“Karadeniz” adlı B777’ye bindim ve doğruca rezidansıma geçtim. Toplam 380 metrekarelik kabinin Suit Class bölümünde tek bir yolcuya 2.4 metrekare yer ayrılmıştı. 270 milyon dolar standart fiyatlı uçağın sekiz koltuklu özel bölümlerinden birindeydim.
Bana ait süitin koloniyal tarzdaki kapıları açıktı. Kurallar gereği iniş ve kalkışta öyle olması gerekiyordu. Rezidansın içine 58 santimetre büyüklüğünde bir LCD ekran yerleştirilmişti.
Aslında süitte iki koltuk vardı. Örneğin eşinizle uçtuğunuzda, isterseniz karşılıklı oturabiliyorsunuz. Bu ikinci koltuk, kalkış ve iniş hariç sertifikalıydı. Kemerleri vardı ve uçuş boyunca kullanılabiliyordu.
ORTADAKİ MASA İŞ JETLERİNDEN BÜYÜKTÜOrtadan, iş jetlerininkinden daha büyük bir masif masa çıkıyordu. Koltuğa oturduğumda, ele alınabilen dokunmatik ekranlı kumanda panelini kullandım. Ekrana dokunarak rezidansın aydınlatmasından koltuk konumuna kadar her hareketi yaptırabiliyordum. Ayrıca koltukta sırtta ve oturma yerinde harekete geçen, 8 noktalı harika bir masaj imkanı vardı. Tabii, hemen test ettim. Hızlı-yavaş ve değişik yönlere aktif ederek bu keyfi yaşadım.
Bir elbise dolabı, yanlardaki kutular, rezidanstaki hayatımı sorunsuz hale getirdi. Okuma ışığının birkaç kademeli yanışı, pencerelerin büyüklüğü ve uçağın tavanındaki yıldızları size getiren özel mavi aydınlatma, huzur veriyordu.
Uçağın kaptanı, Pan Am’da da uzun yıllar uçmuş bir Amerikalıydı. Kaptan Douglas M. Mckay harika bir kalkış ve tırmanışla yükseldi. Birlikte uçtuğum THY Basın Müşaviri Ali Genç ile birbirimize baktık. Her şey muhteşem gidiyordu. 10’dan fazla havayolunun First Class’ı ile uçmuştum ama bu kadar etkilenmemiştim. Dünyanın en büyük uçağı Airbus A380 ile Frankfurt-Washington DC özel seferinde bile suitte bu kadar heyecanlanmamıştım. ışin içine kendi malımız girince böyle oluyordu demek.
MÜKEMMEL İKRAMVe ikram başladı... THY’nin ikramdaki ortağı Do&Co ve patronları Attila Doğudan döktürmüştü. Tek kelimeyle harikalar yaratmıştı. ıki yabancı yolcunun yüzlerine baktığımda bu farklılık bir tablo gibi ortaya çıkıyordu.
Yolcu adına yazılmış mönüde yok yoktu. Seçenekleri işaretlemek için kabin memuru havada basınçla akmayan bir kalem getirdi. Bu kalem artık yolcunun oluyordu ve özellikle giriş yapılan ülkeye ait formların uçakta doldurulmasında kalem arama derdini de ortadan kaldırıyordu.
Önce masaya beyaz bir örtü serilerek üzerine taze kırmızı gül kondu. Yemekleri tatmaya özel kanepelerle başladım. Masaya havyar, sunulabilecek en hoş takılarıyla geldi. Benim havyar yeme kültürüm olmadığı için Türk mezelerine geçtim: Patlıcan salatası, pastırma, humus, ev yapımı yaprak dolma, kırmızı biber, baharatlı beyaz peynir ve salatanın tadına baktım. Karidesli sezar, ızgara sebzeli ve mozzarella peynirli salata ya da düğün çorbası, mükemmel yemeğin girişiydi.
Ana yemekte ızgara dana bonfile, kılıç balığı şiş ve Asya usulü tavuk satay, makarna olarak da ev yapımı enginarlı ravioli vardı. Eti tercih ettim. Yanında şarap olarak 2003 ıtalyan Brunello di Montalcino’yu seçtim. Aroması son derece saf ve rafine olan şarabın lâl kırmızısına çalan rengi, kabin ışıklarında daha da hoş duruyordu.
Ana yemekten sonra peynir tabağı ve ardından tatlılardan ev yapımı profiterol istedim. Ama anlatamam, daha onlarca tatlı vardı. Türk ve dünya mutfağından zıtlaşmadan yaratılmış mönü o kadar zengindi ki, sadece bir bölümünü tadabildim.
Sonunda, şekerli bir Türk kahvesi içtim. Yanında çifte kavrulmuş lokumlar vardı. Kahve, kahvehanelerdeki gibi askılı sarı tepsi ile gelmişti. Arabesk sunum beni rahatsız etmedi.
ARTIK UYUYABıLıRıMYemekten sonra uçakta kısa bir gezinti yaptım. Bu arada ekip yatağımı hazırlamıştı. Yatak boyu, koltuk açılıp karşı ikinci koltukla birleştiğinde tam 2 metre 15 santimetre olmuştu. Genişliği 85 santimetreydi. Ve evdeki gibi dümdüzdü. ınsanın en rahat uyuyacağı konumdaydı.
Bembeyaz çarşaf üzerinde kaz tüyü bir yorgan vardı. Yastık yumuşacıktı. Ve yatağın üzerinde bir kesede lavanta vardı. Hem yatak hem de rezidansı çok güzel kokutmuştu. Bana verilen işlemeli kılıf içindeki lacivert renkli, mavi biyeli pijamayı alıp tuvalete gittim. Koca tuvalette rahatça dik durulabiliyordu. Pijamamı ve Bulgari’nin hazırladığı amenity kit içindeki çorapları giydim. Sonra da terlikleri. Terlikler, deri gibi bir malzemeydi ama bana küçük geldi. Yatağıma geçtim. Bose kulaklığı takıp, sıfır sessizlikte toplam 200 saat uzunluğundaki film yayınından Kevin Costner’ın bir filmini seçtim. Kalkıştan iki saat sonra uyumuştum.
AJDA BARDAKTA ÇAYUyandığımda kabin ekibi hemen yatağımı topladı. Kahvaltımı getirdiler. ınce belli cam Ajda bardağı denen bir bardakla çayımı içtim. Meyve suları, peynir tabağı ve sonra menemeni seçtim. Derdim, Atilla Doğudan bunu iyi yapmamışsa onunla saatlerce tartışmak için fırsat yakalamaktı. Ama olmadı. ıyi yapmıştı; yıllarca Viyana’da yaşayan bu adam, bütün lezzetlerin hakimiydi. Diğer çeşitleri geçelim, bu krizde bu detaylara çok girmek hoş değil tabii.
Kahvaltım bittiğinde Singapur Changi Havalimanı için alçaldığımız anonsunu duydum. Sonra, koltuk kenarındaki hızlı toplama ve açılma yapan üç düğmeden birine dokunarak koltuğumu tek hareketle iniş pozisyonuna getirdim. Kaptan Mckay, yan rüzgara rağmen bizi Changi Havalimanı’na öyle bir indirdi ki, anlatamam. Böyle mükemmel bir inişi kalkıp ayakta alkışlamak istedim ama kuralları bozmadım tabii.
Bir önceki gece 23.35’te başlayan uçuşumuz, Singapur saati ile 16.20’de bitti. Hiçbir yorgunluk hissetmeden uçaktan indim. Karşımda THY Singapur Müdürü Erhan Abdullah Kaya’yı buldum. Eski milli judocu, Singapur’da judo öğretmeni bu nazik adam ve ekibi, bizi hızla pasaporttan geçirip dışarı çıkardı. Diğer first yolcular bizden önce çıkmıştı. Paralı yolcu oldukları için bütün imkanlar onlar için öncelikliydi.
DÖNÜşE GEÇıYORUM
ıki gün Singapur’da kaldıktan sonra yine bir Boeing 777-300ER ile ıstanbul’a dönmek üzere Changi Havalimanı’na gittim. Bu kez uçuşun bir bölümünü business ve ekonomi yapacaktım. Havalimanında business yolcular için ayrılmış özel bir salonda check-in işlemlerim yapıldı. Çoğu Filipinli kızları izleyerek özel yolcu salonuna gittim ve sonra da uçağa geçtim. Beni kapıda uçağın Purser’ı yani en kıdemli kabin amiri Esin Özder karşıladı. Koltuğuma oturdum. Business alabildiğine şıktı. Verev yerleşimli koltuklar, Suit Class’a yakın hareket sağlıyordu. Tek dezavantajı verev yerleşim nedeniyle camdan dışarıyı seyredememekti. Ama bu tasarım yer kazanmak için yapılmıştı ve yolcuya muhteşem bir geniş alan sunuyordu.
Burada da koltuk 180 derece yatıyordu ve baş kısmında kalan ekstra boşluk uzun boylu yolcular için büyük rahatlıktı. Karşıda ayak koyma ve yatak pozisyonunda yardımcı puf rahatlık sağlıyordu. Tepede renkleri değişen ışıklar kabinde güzel bir hareket yaratıyordu.
Kalktık. Yine içinde çorap vs. olan amenity kit geldi. Uçuş boyunca ihtiyacım olan her şey vardı. Düz uçuşa geçildiğinde Purser Esin Hanım kabinle ilgili bilgiler verdi. Bütün hareketleri hem estetik hem tecrübenin getirdiği nezaket sınırlarını içindeydi. Ve diğer hostesler ile stewardlar koşuşmaya başladılar. Mükemmel bir ekiple dönüyordum. Business, ciddi bir doluluktaydı. ıkram aynı sıralamayla ve neredeyse first class kadar zengindi. First ve business arasında özel tasarımlı bir bar bulunuyordu.
EKONOMıDE STAR MUAMELESıBirkaç saat uçtuktan sonra ekonomi sınıfına geçtim. 32’nci sırada bir yere oturdum. Koltuk ve aralıkları çok iyiydi. Yukarı-aşağı ayar yapılabilen baş koyma yeri büyük rahatlık veriyordu.
Koltuğun yatış açısı standartların üzerindeydi. 25 santimetrelik her koltuktaki ekranlar onlarca film, müzik ve oyun imkanı sunuyordu. Yanımda oturan Malezyalı hanım her şeyin çok iyi olduğunu söyledi.
Ekonomide ise ikramda ortalamanın çok üzerinde zengin bir mönü vardı. 777 aynı hatta Airbus A340-300’e göre bizi 40 dakika daha erken ıstanbul Atatürk Havalimanı’na getirdi. 18-36 sağ pistine harika bir iniş yaptık. Sabah saat 04.45’i gösteriyordu. Yorgun değildim. Geride kalan zaman, 11 bin metrede çok rahat geçmişti. Kalkıp işe gittim. Hâlâ aklımda benim fikrim olan First Clas’a Bosphorus Suit Class denmesi vardı. Çünkü uçaktaki first hatta business ve ekonomi standartların çok üzerindeydi. Üstelik ikram ve hizmet neredeyse hiçbir havayoluna nasip olmayacak kadar yüksek seviyedeydi.
Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı dışında kimsenin up-grade edilmediği Suit Class’da uçmuştum.
Sanırım Kevin Costner’ın reklam filmindeki hikayesi gerçekti...
FIRST CLASS’IN DİĞER ARTILARI? Süitlerde kısa süre sonra diz üstü bilgisayarlarla SMS ve e-mail göndermek mümkün olabilecek. Laptop şarj girişleri olacak. Uçağın ön kısmına takılacak kamera ile uçuş izlenebilecek.
? Limuzin hizmeti istemeyen yolculara Atatürk Havalimanı’nda ücretsiz vale ve 7 güne kadar otopark hizmeti veriliyor.
? Çıkış harç pulunu THY ücretsiz temin ediyor.
? Uçuşa 30 dakika kala bile E kapısından yolcu kabulü yapılıyor.
? ıstenirse bagajlar ücretsiz naylon kaplanıyor.
? 60 kilogram serbest bagaj taşıma hakkı var.
HAVALİMANINA VARIŞTA? Prime Class personeli yolcuyu uçağın kapısında karşılıyor.
? Özel Yolcu ıstanbul il sınırları içinde gidecekleri yere limuzin ile ulaştırılıyor.
? Transit yolcunun isteği halinde Atatürk Havalimanı Airport Hotel’de 24 saat ücretsiz konaklama hizmeti sunuluyor.
SıNGAPUR 5500 LONDRA 2600 EUROBenim bir davetli olarak gerçekleştirdiğim ıstanbul-Singapur uçuşu, bir kişi 5 bin 500 Euro yani vergiler dahil yaklaşık 12 bin TL. Ama iki kişi uçulduğunda, ikinci yolcuya yüzde 50 indirim yapılıyor. O zaman iki kişiden her biri, 9 bin TL’ye ıstanbul’dan Singapur’a bu özel rezidansta gidip gelebiliyor. Hong Kong’a 5 bin 500, Londra’ya 2 bin 600 Euro’ya uçuluyor. Bu fiyat, dünya standardının ne altında ne üstünde. Özel uçakların kriz nedeniyle yere indiği dönemde, patronlar First Class’a yöneliyor. Kuşkusuz, yeni açılan bu sınıfın doluluğa ulaşması zaman alacak ama mutlaka dolacak. Çünkü, dünyada bu kadar uzun uçuşlar yapan hemen her havayolu şirketinin First Class’ı var ve para kazanıyor. Başlangıçtan 6 ay sonra yakalanan yüzde 30 doluluk bile başarı kabul ediliyor.
THY ve Singapur ortak uçacak Türk Hava Yolları, Star Alliance havayolu ittifakı üyelerinden Singapur Havayolları ile code share olarak adlandırılan ortak uçuş anlaşması imzaladı. ıki şirketin genel müdür yardımcıları Orhan Sivrikaya ve Huang Cheng Eng arasında imzalan code share ile iki bölgede çok önemli bir ortaklık başladı. 15 Şubat’tan itibaren geçerli olacak anlaşma sayesinde THY yolcuları Uzakdoğu ve Avustralya’da Singapur ile bağlantılı uçuşlarını gerçekleştirecek. Her iki havayolunun da bu hatta üç sınıflı Boeing 777 kullandıklarına dikkat çeken Orhan Sivrikaya, hedeflerinin beraber büyümek olduğunu söyledi.