Paylaş
Tarih 4 Aralık 1945...
Tan Gazetesi’ni Sabiha-Zekeriya Sertel çifti çıkarıyordu. Gazete sol çizgisi ve şiddetli muhalefetiyle hükümeti ve milliyetçi bazı çevreleri son derece rahatsız ediyordu.
3 Aralık’ta Tanin Gazetesi’nin birinci sayfasında Hüseyin Cahit Yalçın sayfayı baştan başa kaplayan “Kalkın ey ehli vatan” adlı bir yazı yayımladı.
Ertesi sabah öğrenciler üniversite bahçesinde toplandı. Kalabalık kısa sürede on bin kişiyi buldu. Saat 9.30 gibi Beyazıt Meydanı’ndan Çarşıkapı yönüne doğru yürüyüşe geçildi.
Kalabalık Cağaloğlu yokuşundan inerken sol kitaplar satan ABC Kitabevi birkaç dakika içinde yerle bir edildi.
Büyük grup Tan Gazetesi’nin önüne geldiğinde yer gök “Kahrolsun komünizm, kahrolsun Serteller” diye inliyordu.
Gençler ellerindeki taşlarla, demirlerle pencereleri, kapıları aşağı indiriyorlardı.
İçeri giren saldırganlar, gazetenin rotatifini, mürettiphanesini kısa sürede paramparça ettiler. Kâğıt deposundaki bobinleri dışarı çıkararak Sirkeci’ye doğru yuvarlıyorlardı.
Birkaç kişi ateşe vermek istedi ama o itiş kakış arasında bunu başaramadılar.
Saat 10.30’da Tan Gazetesi tamamen tahrip edilmişti.
Ertesi sabah çıkan gazeteler arasında Tan yoktu.
Sabiha-Zekeriya Sertel’in Türkiye’deki gazetecilik yaşamları da sona ermişti.
* * *
İkinci acı olay, II. Abdülhamid’in Taif’e sürgüne gönderdiği Mithat Paşa’yı zindanda boğdurmasıdır.
Bu dramın öyküsünü de gazeteci Mehmet Komşu’nun son kitabı “Taif’te Ölüm” adlı kitabından özetleyelim.
Yıl 1884...
Halife, Ulu Hakan, Osmanlı İmparatorluğu’nun Padişahı, Hükümdarı II. Abdülhamid Han Yıldız Sarayı’ndaki çalışma odasında her zamanki gibi tedirgin ve endişeler içindeydi. Kapıya vuruldu. Ulu Hakan yavaşça “Gel” dedi. Gelen Mabeyn Başkâtibi Ali Rıza Paşa’ydı.
Padişahın öfkeli olduğunu sezen paşa soluk almadan bir heykel gibi duruyordu. II. Abdülhamid sert bir ses tonuyla “Paşa Taif’te neler oluyor, Hicaz Hıdivi yaptığımız Osman Nuri ne menem işler yapar” dedi.
Paşa titrek bir sesle yanıt verdi: “Hünkârım o konuyla yakından ilgilendiğime müsterih olunuz. Paşaları Mabeyn’de topladım, gerekli talimatlar verilecek ve gereği yapılacak.”
Hünkâr aynı sert tonla şöyle dedi: “Paşa, işleri sıkı tutmak lazımdır. Aksi halde işler tez davranıp seni tutar.”
Hemen o gün Taif’deki zindanda kaderini bekleyen eski sadrazam Mithat Paşa’nın boğulması talimatı şifreli telgrafla Hicaz Hıdivi Osman Nuri Paşa’ya gönderildi.
Ulu Hakan’ın buyruğu anında gereğinin yapılması için Taif’teki zindanın komutanı Binbaşı Bekir Fahri Efendi’ye iletildi.
Mithat Paşa katlinden bir gün önce hücresinde Bekir Fahri’ye şöyle dedi:
“Bilirim ki Vali Paşa’yı Sultan Abdülhamid Han müşirliğe terfi ettirdi, nişanlar ve payeler verdi. Ama sakın ola ki bunların kalıcı olduğuna inanmasın. Çünkü bahr-i umman içinde zaman, sultan için aman yoktur. En ufak bir yanlış sözünde benim başıma gelenler onun da başına gelecektir. Bu devlete, millete ve padişaha yaptığım onca hizmet ortada dururken o meşhur Mithat Paşa’nın bugünkü halini görünüz. Abdülhamid Han’ın gazabı merhametinden fazladır. Bunları Vali Paşa’ya söyleyin.”
Paşanın yazgısı çizilmişti...
Ertesi gün seçme cellatlar hücresinde onu yağlı iple boğup öldürdü.
Paylaş