Paylaş
“Toplantılar devam ederken benim Başkent Üniversitesi öğretim üyesi olduğumu öğrenen bazı yabancı katılımcılar Rektör Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı sordular.
Bir yanlışlık olduğunu ve yakında işinin başına döneceğini ümit ettiğimi söyledim. Toplantılardan sonra Mehmet Haberal’ı ziyaret ettim. Oldukça uzun bir konuşma yaptık. Avrupa Adalet Divanı’na müracaat etmesini önerenlere ‘Ülkemi yabancılara şikayet etmem, Türkiye’de hakimler vardır. Allah adaleti emrediyor’ dedi.
Haberal gibi uluslararası bir şahsiyete yapılanları dünyaya açıklamak mümkün olmuyor.”
* * *
Geçtiğimiz günlerde Haberal’ın babası vefat etti. Bu acı haberi Hoca’ya vermek çok zor bir görevdi.
Üniversite bu görevi Haberal’ın çok yakını olan Başkent Üniversitesi Kültür yayını “Bütün Dünya” dergisinin genel yayın yönetmeni gazeteci yazar Mete Akyol’a verdi.
Haberal babasının ölümünü öğrenince büyük bir üzüntüye kapılarak ağlamaya başladı.
Babasını yitiren insan hangi yaşta olursa olsun, ne kadar büyük makamlarda bulunursa bulunsun ve ne kadar büyük başarılara imza atarsa atsın güçlü bir yalnızlık duygusuna kapılır.
Babasız kalmak, her insan için sahipsiz kalmakla eşdeğerdir.
Psikolojik olarak bütün ailenin, akrabaların, hatta dostların sorumluluğunun ağırlığını omuzlarında hisseder insan.
Hele hele tutuklu olduğu için babaya karşı son görevini yapamamak yok mu...
İşte insanı esas kahreden de budur.
Haberal’a babasının tabutunu taşıması, onu toprağa vermesi, mezarının başında onun için dua etmesine izin verilmedi.
Ben adalet bakanının yerinde olsam bütün sorumluluğu üzerime alıp savcı ve yargıçlardan kendisine izin verilmesini rica ederdim.
Haberal’ın babasına son görevini yerine getirmesini sağlamak insani bir görevdi.
Yapılmadı.
* * *
Duyumlarımıza göre sihirli parmaklarıyla yaptığı ameliyatlarla yeniden yaşam verdiği yüzlerce, binlerce hastası da Prof. Haberal için ağlıyormuş.
Bunlardan biri de sekiz yıl diyalize girerek yaşayabilenve Haberal’ın böbrek nakli ameliyatı ile sağlığına kavuşturduğu Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in eşi Saniye Şahin...
Saniye Hanım Haberal’ın bir an önce serbest kalması için sürekli dua ediyormuş.
Ergenekon’un savcıları, yargıçları da bu davanın bitmeyeceğini bizim gibi biliyorlar.
Siyasi baskılar nedeniyle bu davanın çorbaya döndürüldüğünü, içinden çıkılmaz hale getirildiğini görüyorlar.
Ama bir Prof. Mehmet Haberal’ın, bir Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun, bir gazeteci arkadaşımız Mustafa Balbay’ın, öteki yazarların, bilim adamlarının aylardan beri hapislerde yatırılmalarını dünyaya anlamakta zorlanıyor Türkiye.
Savcılar, yargıçlar bunu da biliyor. Ama onları tahliye edemiyorlar.
Bu konuda iradelerini kullanamıyorlar.
Neden?
Bunun sorumluluğunun dayanılmaz ağırlığını yaşamları boyunca taşıyacaklarını nasıl görmüyorlar.
NOT: Bugün efsane gazeteci, hocamız Abdi İpekçi’yi mezarının başında rahmetle, özlemle ve saygıyla anıyoruz. Nur içinde yatsın. T.T.
Paylaş