Beş yıl önce bir öğle yemeğinde buluşmuştuk.
Hoca ile aramızdaki derin dostluk, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden çok iyi arkadaşı olan babam Niyazi Türenç’in oğlu olduğumu öğrendiğinden sonra başlamıştı.
“Baban çok sevdiğim, saydığım bir arkadaşımdı. Çok çalışkan, örnek bir öğrenciydi” demiş ve onunla ilgili anılarını anlatmıştı.
Çok duygulanmıştım.
Daha sonra da kafasındaki büyük bir projeyi açıklamış, şöyle demişti:
“Biz Doğu’yu hep ihmal ettik. Memurları oraya hep ‘Şark hizmeti’ diye yolladık. Bu yanlışımızı mutlaka düzeltmemiz gerekiyor. Oraları çekim merkezleri haline getirmeliyiz. Bunu mutlaka başarmalıyız.”
Sonra da kafasındaki projeyi açıklamıştı.
Bülent Arınç’ın ise dağınık, mantık açısından tutarsız, siyasi nezaket ve racona ters söylemleri...
Belli misyonu yüklenmiş ve bu doğrultuda güdümlü haber yapan gazete ve televizyonların yayınları...
Aynı amaç ve doğrultuda salvo ve saptırmalarla dolu ısmarlama köşe yazıları... Bunların hiçbiri, bitmek tükenmek bilmeyen soruşturmaların ve bitmeyecek, tükenmeyecek yargılamaların adil ve hukuka uygunluğu konusunda inandırıcı olmaya yetmiyor.
Ergenekon, Poyrazköy, Kafes, son olarak da Balyoz baskınları...
Ya da ülkeyi birileri işgal etti de Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yaygın toplama operasyonu mu yapılıyor?
Ne bizim haber birimlerimizden, ne de ajanslardan böyle bir haber gelmedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiçbir birliğinde böyle bir hareketlilik yok.
Peki ne oluyor da içlerinde kuvvet komutanlığı, ordu komutanlığı, kolordu komutanlığı yapmış 49 subayın evlerine ve ofislerine baskın yapıldı.
Ülkesine ihanet eden bir hain değil.
O bir gazeteci...
Aydınlık Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni.
Birincisi şudur:
İliç İlçesi’ndeki altın madeni ile ilgili tutumu...
Bu madenin sahibi bir Amerikan şirketidir.
AKP’ye yakın olan bazı kişiler bu şirkete ortaktır.
İliç Adliyesi’nde bu madenle ilgili bir soruşturma yürütülmektedir.
O sırada ilçeye genç bir savcı atanır.
Başsavcı Cihaner, genç savcıyı maden konusunda dikkatli olması için uyarır.
Ancak kısa zamanda genç savcı etki altına alınır.
Havanın soğuğuna aldırmadan kalkıyor, Tekel işçilerinin çadırlarına gidiyor.
Onlarla kucaklaşıyor, “Bu büyük bir devrim direnişi” diyor.
Onların dertlerini paylaşıyor, bütün yüreğiyle onlara destek veriyor.
Sonra kalkıyor Genelkurmay Başkanlığı’nın önüne gidiyor.
“TSK’ya siper olmaya geldim. Askerlerimizi desteklemeliyiz. Cumhuriyeti ordumuz kurdu. Asker bizim canımız” diyor.
Son iki yıldır içerden ve dışardan yönlendirilen saldırılarla morali bozulan askere moral vermek istiyor.
Bu yürekli, onurlu davranışın sahibi 96 yaşındaki Sümerolog Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ.
Bu saygın insan, AKP’nin yarattığı korku toplumunda ağzını açmamak için köşe bucak saklananlara örnek olsun.