Tolga Tanış

İşte Türk hükümetinin görünce kaçtığı Amerikalı

28 Nisan 2013
Tara Sonenshine, Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı. Amerikan yönetiminin dünyada basın özgürlüğünü takip eden bir numaralı ismi. Önce yaptığım söyleşiyi okuyun. Sonra üzerine konuşacağız.

Geçen hafta yayımladığınız raporda Türkiye’deki ihlallere 48 sayfa ayırarak bunu ifade ettiniz ama Türkiye’yi basın ve ifade özgürlüğünde nerede görüyorsunuz?
- Türkiye bir NATO müttefiki ve Türk-Amerikan ilişkileri çok önemli. Birçok önemli meselemiz var. Suriye, Ortadoğu... Ancak böylesine önemli bir ilişkimiz olsa da, basın özgürlüğü konusunda yüksek sesle konuşuyoruz. Güçlü biçimde inandığımız doğruları saklamayız.

Bu, derin bir çelişki değil mi? Hem müttefik olmak hem de bu konuları gündeme getirmek. Nasıl hallediyorsunuz?
- Hem özel görüşmelerde hem de kamuoyu önündeki açıklamalarda gerçeklere dayalı konuşarak. Ortaklarla konuşurken bunu halletme yönteminiz hem çok samimi hem de gerçeklere dayalı olmalı.

Nedir onlar?
- Türkiye’nin anayasa reform süreci, azınlıkların, kadın ve çocukların haklarını koruma, basın özgürlüğünü genişletme potansiyeli içeriyor. 2012 yazında geçen yargı reform paketi, yargılaması süren belki 20 bin tutuklunun salıverilmesini sağladı. Şimdi kaygılarımız hakkındaki gerçeklere gelelim: Terörizm dahil devlete karşı suçlardaki bazı geniş kapsamlı yasalar, bazen davalarda soruşturmalardaki şeffaflıkta eksikliğe neden oluyor ve adalete erişimi kısıtlıyor. Birçok gazetecinin hapiste tutulması ve terörle mücadele yasalarından ya da yasadışı bir örgüt üyeliğinden yargılanmalarını da bir kaygı olarak dile getiriyoruz.

Her zaman vaka bazında...

Yazının Devamını Oku

İşte FBI belgelerinden başka bir Boston cinayetinin öyküsü

24 Nisan 2013
FBI görüntüleri yayınladı. “Boston bombacıları bunlar” dedi. Ama ben şimdi size, her şeyiyle bombalamanın kopyası gibi ilerleyen, 31 yıl önce yaşanan başka bir cinayeti anlatacağım. Ve FBI’dan edindiğim ASALA belgelerinden Türkiye’nin o zaman öldürülen fahri konsolosu Orhan Gündüz’ün hikâyesinden bahsedeceğim. Tıpkı bugünkü gibi şüphelilerinin fotoğrafları dağıtılan ama asla çözülemeyen bir faili meçhul suikasttan.

Boston’da Ermeni örgütün öldürdüğü Orhan Gündüz cinayeti faili meçhul kalmıştı.

Orhan Gündüz, Emirganlıydı.
Boğaz’da büyümüş bir İstanbullu.
Askeri okula girdi.
Subay çıktı.
Ve 1942’den 1954’e kadar orduda görev yapıp sonra yüzbaşılıktan ayrıldı.
İstanbul’da ithalat-ihracat işleri yapmaya başladı.


Yazının Devamını Oku

Boston bilançosu

21 Nisan 2013
Dünyayı bir haftadır sarsan Boston bombalarından geriye kalanlar... Bombalar patladığında ne gördük? Ve ne değişti?

İlk tepki çok bilindikti. Olağan şüpheliler olarak ortada daha tek bir ipucu olmadan Müslümanları suçladılar. Muhafazakâr basın, tescilli İslamofobikler... Hepsi bir ağızdan. Ancak sonra bir şey oldu. Ve bütün o önyargılı yorumlara korkunç bir tepki gelişti. Sadece liberal çevreler de değil. Talk show’lardan bazı Cumhuriyetçilere birçok insan “Bunu yapan umarız bir Müslüman olmaz” diye yüksek sesle konuşmaya başladı. Peki saldıranların Müslüman çıkması, ilk yorumcuları haklı mı çıkardı? Asla! Tersine... İslamofobikler ilk kez bu derece ‘tukaka’ ilan edildiler. Amerikan politik doğruculuğu Müslümanlar için de ilk kez bu derece geniş ölçüde işledi.

TERÖR TARTIŞMASI

Şunu bir türlü anlamıyorum. Elimde bir ‘şiddet’ lafı var. Ve şiddetin her türlüsünü reddediyorum. Peki benim bir de her durumda ‘terör’ sözcüğünü kullanmam mı lazım? Neden “Sen şunu terörist saydın”, “Şu yaptığın teröre girer, şu hukuka tabidir” gibi tartışmalarla hükümetler arasında süren politik didişmenin bir cephe kavramını benim de sürekli benimsemem gereksin? “Boston terör mü değil mi?”, “Obama ilk açıklamada neden terör demedi?” Ölen insanlar, yaralanan onca kişiden sonra bunlar çok mu önemli? Ayrıca ‘terör’ denildiğinde sizin de aklınıza belki o terör kadar olumsuz sonuçlar yaratan ‘terörle mücadele’ gelmiyor mu? Amerikalılar Irak’ta, Afganistan’da bunu yapmadı mı? Türkiye’de bu yaşanmadı mı? ‘Terör’ lafını duyduğunuzda, onca tecrübeden sonra artık siz de devletlerin hukukun dışına çıkma eğilimi içine girebileceğinden korkmuyor musunuz? O zaman hükümet temsilcilerinin jargonunu ben işin yasal boyutu dışında neden sürekli cümle içinde geçirmek zorunda olayım! Her türlü şiddeti lanetlemişken, ‘terör’ değil de ‘şiddet’ demem kimin, neyine yetmiyor?..

POST EL KAİDE

İstihbaratçı Andrew Leipman’a göre bir El Kaide saldırısını şöyle tanırsınız: Eğer tek bir merkezden koordineli, iyi planlanmış ve ustaca uygulanmış, inovasyon da içeren ve iddialı hedefi olan bir saldırıysa El Kaide işi olması yüksek ihtimaldir. Boston’a bakıyorsunuz. Bunların hiçbiri yok. “İşte” diyor Leipman, “Bu hem iyi hem kötü. İyi, çünkü El Kaide parmağı varsa demek artık örgüt daha ufak, daha basit, daha az ses getirecek eylemler yapmak zorunda kalacak kadar sıkıştı. Kötü, çünkü bu tür eylemleri önlemek çok daha zor.” Post El Kaide dönemi, diyor bazıları buna. El Kaide belki de artık kalmadı. Ama YouTube’taki ekosu, imamlarının videoları, bildirileri halen ortalarda dolaşıyor. Ve 1994’te ilk Çeçen Savaşı patladığında doğan 19 yaşında dünyadan haberi olmayan bir çocuk, dolaşırken o kalıntılara takılabiliyor. Sonra da kendi kendine El Kaide sonrası bir yalnız kurta dönüşebiliyor. El Kaide’nin, Çeçenlerin, FBI’ın, kimsenin haberi olmadan...

SİLAHIMA DOKUNMA

Gandi’nin meşhur sözü: “Şiddetle elde edilen zafer yenilgiyle eşdeğerdir ve sadece o an için geçerlidir.” Boston’da yüzünü gösteren yeni gerçekler... İslamofobi, Post El Kaide, ufak ‘terör’... Geçmişte yaptıkları hatalardan çıkardıkları derslerin ardından eminim Amerikalılar için şimdi daha farklı tezahür edecektir. Ancak sorun... ‘Şiddet’ ve ‘terör’ arasında böyle keskin bir sınır çizmeye devam ettikleri sürece, herkese bu üzüntüleri yaşatmaya devam edeceklerdir. “Washington için utanç verici bir gün” dedi Obama, Boston’daki patlamanın olduğu günden sadece iki gün sonra. Çünkü Amerikan Senatosu, Amerika’daki şiddet olaylarını körüklediği onlarca araştırmayla kanıtlanan silah sahipliğini denetime almayı öngören yasal düzenlemeyi kabul etmeyi yine reddetti. Niye? Çünkü Boston ‘terör.’ Connecticut’taki 20 çocuğun öldürülmesi ‘şiddet.’ Terör mücadele gerektirir. Şiddet? Hiçbir şey...

Yazının Devamını Oku

Boston teorileri

19 Nisan 2013
Patlamalardan üç saat sonra Obama Beyaz Saray’da gazetecilerin karşısına çıktı ve açıkça söyledi: Kimin, neden yaptığını bilmiyoruz. Sonra da uyardı: Kimse elinde veri olmadan hiçbir sonucun üstüne atlamasın. Peki oldu mu? İnsanlar buna uydular mı? Tabii ki hayır… Çünkü o saate kadar Amerika’nın çoğunluğu artık kendi meşrebine göre çoktaaan Boston bombalarını kimin koyduğuna dair bir kafasında bir fikre varmıştı. Şimdi onları anlatacağım. Ve teorileri sıralarken size Amerikan siyasetindeki keskin bölünmeyi de göstermeye çalışacağım.

İslamcılar cihad için yaptı
Güvenlik önlemlerini artırmak için hükümet yaptı
Çay Partisi vergileri protesto için yaptı
Harvard ve MIT’den anarşistler yaptı, V for Vendetta gibi


MUHAFAZAKÂR BASIN

 

Daha olayın üzerinden iki saat geçmemiş.

Yazının Devamını Oku

Babam için Kerry devrede

15 Nisan 2013
Her Ergenekon tutuklusunun çocuğunun ayrı bir hikâyesi var. Babalarına destek olan avukat kızlar... Blog açıp yazı yazanlar... Okuldan izin alıp görüşe giden talebeler. Bu dava hepsine başka türlü etki ediyor.

İşte onlardan birini anlatacağım ben de. 28 Şubat Soruşturması’nın tutuklu tek sivili Kemal Gürüz’ün tek çocuğu Murat Gürüz’ün öyküsü... 38 yaşında. 1996’dan beri Amerika’da. Önce IBM’de çalışıyor, şimdi de San Francisco’da Hitachi’nin üst düzey mühendislerinden. Geçen hafta Türkiye’deydi. Babasını gördü. Dönünce de konuştuk. O anlatmaya başlayacak. Ben arada yorumlar yapacağım. Sonra yazının kurgusunda anlatmaya devam edecek.



Sadece bir tutuklu çocuğunun sözleri gibi okumayın bunu. 17 yıldır Amerika’da yaşayan birinin başına gelenlerden sonra ülkesine nasıl yabancılaştığının da öyküsü çünkü.

 


Yazının Devamını Oku

Okulda öğrendiklerimiz nefret söylemine zemin oluyor

14 Nisan 2013
Elbette semboller barış sürecinin en önemli sürükleyicisi. Ancak sürecin asıl ihtiyacı olan rasyonel düşünce.

İstiklal Marşı’ndaki ‘Hangi çılgın bana zincir vuracak’ sözündeki ‘çılgın’, üçüncü şahıs olarak kullanılıyor. ‘Hayasızca akın’ı yapanlar, ‘ırkımı izmihlal’ etmeye çalışanlar, vs... Burada önemli olan, üçüncü şahsın kimliksiz bir şekilde kötülenmesi. Mesela, Klara Yeteroğlu’nun (annesi Türk, babası Ermeni olan ve Türkiye’de bir Ermeni olarak yaşamayı anlattığı yazısıyla geçen sene ödül kazanan 15 yaşındaki öğrenci) yazısına yapılan yorumlardan birine bakalım: ‘Bu yazının kopyalanıp Türkiye’ye karşı lobi faaliyetleri düzenleyenlere gönderilmesi lazım.’ Kim bu lobi faaliyetleri düzenleyenler? Parmağımızla gösterebiliyor muyuz? Hayır. Ben bunların doğruluğunu veya yanlışlığını sorgulamıyorum. Ama insanların söylediklerini ‘nasıl’ inşa ettiklerini incelemek daha çarpıcı.”
Bunlar Washington’daki Howard Üniversitesi’nde kültürler arası retorik üzerine doktora yapan ve Türkiye’ye ilişkin hazırladığı tez için önümüzdeki hafta savunma verecek Ali Erol ile aramızda geçen konuşmalar. Çıkış yeriyse Erol’un, Kürt ve Ermeni meseleleri gibi toplumsal sorunları ele alış biçimimizle eğitim sisteminde öğretilenler arasındaki dil bağını incelediği tezi. Savunmadan önce metni benimle paylaşma nezaketi gösterdi.

TEKRARLANAN METİNLER

Hayır, elbette “şu laf kalksın, şuradaki slogan değişsin” gibi önerilerle sembol yarışına girenlere katılacak değilim. Çünkü ben İstiklal Marşı’na ya da Hürriyet’in sloganına gelinceye kadar Türkiye’de barışın önce somut adımlarla, demokratikleşmeyle, özgürlükçü bir Anayasa’yla elde edileceğine inanıyorum.
Ancak Erol’un tezine bakınca, yetişkinler olarak birbirimize karşı kullandığımız dilin öğrenciliğimizde bize aşılanan metinlerden etkilendiğini anlıyorsunuz. Nasıl mı?
İstiklal Marşı, Gençliğe Hitabe ve Öğrenci Andı’nı ele alıyor Erol. Ve 7 yaşından 18 yaşına kadar en az 1000 kez tekrar ettirilen bu metinlere ‘eleştirel söylem analizi’ denilen bir dilbilimsel çözümleme yöntemiyle bakıyor. Ve şu sonuçlara ulaşıyor:
- İnsanların Kürt ve Ermeni meselesi hakkında konuşurken kullandıkları temalar ve gramerlerle eğitim sistemimizdeki metinlerin temaları ve gramerleri örtüşüyor.

Yazının Devamını Oku

İşte Esenboğa'ya inen CIA uçakları

10 Nisan 2013
Bundan iki hafta önce ilk kez New York Times yazdı.Ve Türkiye'nin Suriye'deki isyancılara yapılan CIA denetimindeki silah yardımında bir üs haline geldiğini iddia etti.Üç merkez var. Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün.

İddiaya göre bu üç merkezden ağırlıklı olarak Ankara Esenboğa'ya yapılıyor sevkiyatlar.
Ve 2012'nin başından itibaren Katar'dan Türkiye'ye 85...
Suudi Arabistan'dan 37...
Ürdün'den de 9 uçuş gerçekleştiriliyor.
Bir grafik üzerinde hepsini gösteriyor
Sonra da "İşte Suriyeli isyancılara yapılan silah sevkiyatı tablosu"
diyorlar.


Yazının Devamını Oku

Geçen sene Hillary Ankara’ya tampon bölge de önerdi

8 Nisan 2013
Birkaç yıl geçecek. Ve Ankara’nın üçüncü yılına giren Suriye diplomasisi bir gün tüm açıklığıyla tartışılacak. Ama o güne kadar… Hazır Kerry de gelmeden ben size son bir yıl içinde yaşadığım bazı anektotlar anlatayım. Sonra parçaları birleştirip, yaşanan karmaşayı beraber konuşalım …

Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın 2012 yılbaşı partisi…

Yakın olduğum iki Amerikalı gazeteci arkadaşım ayak üstü konuşuyoruz.

O sırada yanımızdan geçen üst düzey bir Amerikan yetkilisini durdurduk.

Çembere alıp konuşmaya başladık.

İş döndü dolaştı Suriye’ye geldi yine.

Ve ben üst düzey yetkiliye neden Rusya’ya yeterince baskı yapmadıklarını, Türkiye’ye neden yeterince destek vermediklerini sorduğum an film koptu.

 

Yazının Devamını Oku