Paylaş
İlk tepki çok bilindikti. Olağan şüpheliler olarak ortada daha tek bir ipucu olmadan Müslümanları suçladılar. Muhafazakâr basın, tescilli İslamofobikler... Hepsi bir ağızdan. Ancak sonra bir şey oldu. Ve bütün o önyargılı yorumlara korkunç bir tepki gelişti. Sadece liberal çevreler de değil. Talk show’lardan bazı Cumhuriyetçilere birçok insan “Bunu yapan umarız bir Müslüman olmaz” diye yüksek sesle konuşmaya başladı. Peki saldıranların Müslüman çıkması, ilk yorumcuları haklı mı çıkardı? Asla! Tersine... İslamofobikler ilk kez bu derece ‘tukaka’ ilan edildiler. Amerikan politik doğruculuğu Müslümanlar için de ilk kez bu derece geniş ölçüde işledi.
TERÖR TARTIŞMASI
Şunu bir türlü anlamıyorum. Elimde bir ‘şiddet’ lafı var. Ve şiddetin her türlüsünü reddediyorum. Peki benim bir de her durumda ‘terör’ sözcüğünü kullanmam mı lazım? Neden “Sen şunu terörist saydın”, “Şu yaptığın teröre girer, şu hukuka tabidir” gibi tartışmalarla hükümetler arasında süren politik didişmenin bir cephe kavramını benim de sürekli benimsemem gereksin? “Boston terör mü değil mi?”, “Obama ilk açıklamada neden terör demedi?” Ölen insanlar, yaralanan onca kişiden sonra bunlar çok mu önemli? Ayrıca ‘terör’ denildiğinde sizin de aklınıza belki o terör kadar olumsuz sonuçlar yaratan ‘terörle mücadele’ gelmiyor mu? Amerikalılar Irak’ta, Afganistan’da bunu yapmadı mı? Türkiye’de bu yaşanmadı mı? ‘Terör’ lafını duyduğunuzda, onca tecrübeden sonra artık siz de devletlerin hukukun dışına çıkma eğilimi içine girebileceğinden korkmuyor musunuz? O zaman hükümet temsilcilerinin jargonunu ben işin yasal boyutu dışında neden sürekli cümle içinde geçirmek zorunda olayım! Her türlü şiddeti lanetlemişken, ‘terör’ değil de ‘şiddet’ demem kimin, neyine yetmiyor?..
POST EL KAİDE
İstihbaratçı Andrew Leipman’a göre bir El Kaide saldırısını şöyle tanırsınız: Eğer tek bir merkezden koordineli, iyi planlanmış ve ustaca uygulanmış, inovasyon da içeren ve iddialı hedefi olan bir saldırıysa El Kaide işi olması yüksek ihtimaldir. Boston’a bakıyorsunuz. Bunların hiçbiri yok. “İşte” diyor Leipman, “Bu hem iyi hem kötü. İyi, çünkü El Kaide parmağı varsa demek artık örgüt daha ufak, daha basit, daha az ses getirecek eylemler yapmak zorunda kalacak kadar sıkıştı. Kötü, çünkü bu tür eylemleri önlemek çok daha zor.” Post El Kaide dönemi, diyor bazıları buna. El Kaide belki de artık kalmadı. Ama YouTube’taki ekosu, imamlarının videoları, bildirileri halen ortalarda dolaşıyor. Ve 1994’te ilk Çeçen Savaşı patladığında doğan 19 yaşında dünyadan haberi olmayan bir çocuk, dolaşırken o kalıntılara takılabiliyor. Sonra da kendi kendine El Kaide sonrası bir yalnız kurta dönüşebiliyor. El Kaide’nin, Çeçenlerin, FBI’ın, kimsenin haberi olmadan...
SİLAHIMA DOKUNMA
Gandi’nin meşhur sözü: “Şiddetle elde edilen zafer yenilgiyle eşdeğerdir ve sadece o an için geçerlidir.” Boston’da yüzünü gösteren yeni gerçekler... İslamofobi, Post El Kaide, ufak ‘terör’... Geçmişte yaptıkları hatalardan çıkardıkları derslerin ardından eminim Amerikalılar için şimdi daha farklı tezahür edecektir. Ancak sorun... ‘Şiddet’ ve ‘terör’ arasında böyle keskin bir sınır çizmeye devam ettikleri sürece, herkese bu üzüntüleri yaşatmaya devam edeceklerdir. “Washington için utanç verici bir gün” dedi Obama, Boston’daki patlamanın olduğu günden sadece iki gün sonra. Çünkü Amerikan Senatosu, Amerika’daki şiddet olaylarını körüklediği onlarca araştırmayla kanıtlanan silah sahipliğini denetime almayı öngören yasal düzenlemeyi kabul etmeyi yine reddetti. Niye? Çünkü Boston ‘terör.’ Connecticut’taki 20 çocuğun öldürülmesi ‘şiddet.’ Terör mücadele gerektirir. Şiddet? Hiçbir şey...
Paylaş