Tolga Tanış

Başbakan notları

19 Mayıs 2013
Üç günlük başbakan takibinden sonra bir gazetecinin notları...

SİSTEM YOK: Hiçbir sistem yok. Düzenli bilgi akışı... Koordinasyon... Bütün gazeteciler Başbakan’ı el yordamıyla takip ediyor. Allah Ankara’daki meslektaşlarımın yardımcısı olsun. Ben mesela samimi olarak Başbakan’ın basın danışmanı Lütfullah Göktaş’ın gazetecilere hangi konularda yardımcı olduğunu anlamadım. Lütfen kusura bakmasın. “Başbakan’ın Beyaz Saray görüşmesi öncesi ya da sonrası bilgilendirme olacak mı?” Yok. “Başbakan’ın yazılı konuşma metinlerini veriyor musunuz?” Yok. Sonra öğrendim. Başbakan bilgi akışı olsun pek istemezmiş. Açıklamaları nasıl olsa kendisi yapıyor diye... Okuduklarımdan aşağı yukarı bir fikrim vardı. Başbakan hükümetin her şeyi. Hem Başbakan hem adı konmamış Milli Eğitim Bakanı, Ulaştırma Bakanı, Sağlık Bakanı... Ama gezide gördüm ki, yetmez. Başbakan Başbakanlık’ın da her şeyi. Hem Başbakanı hem sözcüsü hem danışmanı.

KADIN YOK: Ankara’da durumu asıl zor olanlar ise kadın gazeteciler. Beyaz Saray görüşmesi öncesi bir lokantaya gittik. Başbakanın danışmanı Mücahit Arslan medyanın bütün tepe yönetimiyle ilişkide. Herkesin yakın olmak istediği müthiş güçlü bir perde arkası figür. Masadayken bir baktım 20 balta yan yana dizilmiş oturuyoruz. Bir tane kadın yok. Sonra Ahmet Davutoğlu geldi masaya. Sonra MİT Müsteşarı geldi. Onlar da katıldı erkek muhabbetine. Konuşuyorlar, anlatıyorlar. Şimdi Ankara’da çalışan bir kadın gazeteci olduğunuzu düşünün. Ve her akşam Ankara’nın kebapçılarında aynı manzaranın farklı hükümet temsilcileriyle döndüğünü hayal edin. Nasıl rekabet edeceksiniz o masadaki erkek gazetecilerle? Kimse de bu durumu sorgulamaz.

KAFA TOKUŞTURMA: Bir de şu kafa tokuşturma meselesi var. Muhafazakârların alamet-i farikası oldu anladığım kadarıyla. Ama alışmadığım için mi, bana her gördüğümde o kadar sakil geliyor ki... Nereden çıktı, niye böyle yapıyorlar hiçbir fikrim yok. İnsanın gözünü tırmalayan bu işler, kadınların o resme girmelerini de daha zorlaştırıyor zaten. Sadece estetik dışı değil acayip de maço bir görüntü çünkü.

SUSKUNLUK: Ha, erkek gazeteci-erkek hükümetçi muhabbeti iyi de iş var mı derseniz... Orası da tartışılır tabii. Biri söyledi. “Başbakan’ın dahil olduğu konularda kimse basına bilgi vermeye cesaret edemez” diye. “Çok konuşanlar barınamaz” dedi. Nedendir bilmiyorum, gezi sırasında Türklerden sistemli bilgi akışı olmadığı gibi benim Amerikalı kaynaklarım bile sustu. Birine takıldım hatta. “Türkler mi ‘konuşmayın’ dedi?” dedim... Gülüyor.

TV’CİLER YOK: Bir Türk gazeteci için iyi olan taraf ise... Başbakan halen televizyoncuları değil gazetecileri tercih ediyor. Amerika’da geçen haftalarda yine tartışma konusu oldu. Başkan Obama özel röportajları sürekli televizyonlara veriyor. Dış gezilerinde hep televizyoncular önde. Washington Post, New York Times en sonunda isyan etti, “Yeter artık, bizi de bu işin içine sokun” dediler. Başbakan ise Washington’da da yine gazetecilere özel davet gönderdi.

EMİNE ERDOĞAN: Son... Şunu da söylemem lazım: Emine Erdoğan’la ilgili çok yazıldı çizildi. Ama kendim görünce inandım, hakikaten inanılmaz sıcak ve samimi biri. Başbakan’ın Beyaz Saray’daki sabah toplantısı bitti. Emine Erdoğan’ın bir konuşmasını dinlemek için Mayflower Oteli’ne gittim. Yanına gidip izlemeye başladım. Konuşmaya gelen kadınlarla diyaloğu... Herkesle tek tek içten ilgilenmesi. Sıcaklığı. Nasıl bir dengedir acaba bu! Çiftler her zaman zıt olmak zorunda mıdır? Mesela Amerika’da da Barack Obama seviliyorken Michelle Obama’nın insanlara antipatik geldiği konuşulmuştu bir ara. Onu geçin, Chicago’da geçen sene NATO Zirvesi’nde takip ettiğim Abdullah Gül’ün karısıyla arasındaki denge de biraz ona benziyor. Korumalar, danışmanlar Hayrünissa Gül’den nasıl illallah ettiyse Abdullah Gül’ün insani ilişkileri o kadar sıcaktı. Diyeceğim; Erdoğan çiftinde de Güllere göre roller tam tersi. Tayyip Erdoğan yakın çevrenin çekindiği kişi. Emine Erdoğan ise herkesin görünce sevdiği, Erdoğan’ların sempatik yüzü.

Yazının Devamını Oku

Bu kronoloji Neo-Osmanlıların yaftası olacak

15 Mayıs 2013
Madem herkes işin zamanlamasını önemsiyor. Hatay’da patlayan bombalarla ilgili tek önemli tarih, Erdoğan ve Obama’nın bir araya geleceği 16 Mayıs değil. Bir de 30 Nisan ve 9 Mayıs var. Gelin o iki gün neler olmuş balkalım.

Amerikan Yönetimi, Özgür Suriye Ordusu’nu uzun süre Suriyeli muhaliflere yaptığı doğrudan yardımın dışında tuttu.
İki temel sebepten...
Birincisi, Suriye’de ihtilafa dahil olmama politikasına rağmen silahlı bir gruba yardım etme çekincesinden.
İkincisi de ÖSO’nun tepesindekilerin kendisine yakın kişiler olmamasından...
Giden yardımların radikallerin eline geçme ihtimali... Ve böyle bir şey olursa o yardımlara onay veren yetkililerin ileride yargıya hesap verme korkusu.
Onun yerine ne yaptılar?


Yazının Devamını Oku

Türkiye offshore’u 6 ay içinde patlayacak

13 Mayıs 2013
Miami’de her sene toplanan Offshore Konferansı’ndayım. Konumuz Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu ICIJ’in geçen ay yayınlamaya başladığı Offshore belgeleri. ICIJ ile ortak çalışan Guardian’da haberin editörlüğünü üstlenen David Leigh ile konuşuyoruz. “Türkiye ne zaman yayınlanacak” diyorum. “Altı ay içinde belgelerin hepsini tamamlamak istiyorlar” diyor

İlk kez iki yıl önce katılmıştım.
O zaman dünyada WikiLeaks’in etkisiyle bir whistleblower dalgası yaşanıyordu.
İsviçre bankası Julis Baer’i vuran Rudolf Elmer’le bir söyleşi yapmıştım
Onun gibi başka whistleblower’ların bir araya geleceğini duyunca gittim.
Offshore bölgelerinde çalışan avukat, araştırmacı gazeteci, özel istihbarat şirketi sahiplerinin katıldığı OffshoreAlert Konferansı ile öyle tanıştım
İşte bu sene konulardan biri ICIJ’in geçen ay yayınlamaya  başladığı offshore belgeleri olunca yeniden gittim OffshoreAlert’çülerin konferansına.
Ve tıpkı geçen sefer olduğu gibi yine bir sürü bilgi edindim.

Yazının Devamını Oku

Miami’de şike, offshore, İstanbul

12 Mayıs 2013
Hafta içi offshore bankacılığını çalışan gazeteciler, vergi müfettişleri bir araya geldik. Dolandırıcı enselemenin yeni yöntemlerini konuştuk.

Para saklayan first class uçmaz

İsviçre bankası UBS’i sıkıştırıp 5 bin Amerikalı vergi mükellefinin bilgilerini alan Amerikalı IRS müfettişi Dan Reeves ile ilk kez 2 yıl önce tanıştım. Geçen sene emekli olan 63 yaşındaki Reesekonferansın onur konuğuydu. UBS operasyonuyla hükümete 5.5 milyar dolar kazandırmış birinden bahsediyoruz. Ki, UBS korkusuyla 39 bin offshore’cunun tıpış tıpış gelip beyan ettikleri paralarla meblağın her sene vergilendirileceğini düşünün... “Bir rehber hazırlayalım” dedim. “Türk vergi müfettişlerine tavsiyeler.” “Tamam” dedi. Ortaya bu liste çıktı:
1. Dünyaya kapalı kalmayın. Konferanslara katılın. Paranın yeni yollarını takip edin.
2. ABD, vatandaşlarından dünyadaki tüm gelirlerini beyan etmelerini ister. Dünya çapında geçerli bir vergi sistemi oluşturulması için bastırın.
3. Offshore konusunda uzman danışmanlarla çalışın. Onların şirketlerin içinde bilgi vermeye hazır muhbirlere erişimi daha kolaydır.
4. Muhbirlere ödül koyun. ABD’de yüzde 30 ödeniyor.
5. Eğitim programları düzenleyin. Ben de Türk müfettişlere UBS operasyonundaki deneyimlerimizi aktarabilirim.

Yazının Devamını Oku

Amerika Irak’ta kime yakın Kürtlere mi Bağdat’a mı?

8 Mayıs 2013
Büyük Irak resmi karışık. Çok faktörlü. Ama eğer soru sadece enerji meselesini kapsayacaksa... Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KBH) ve Bağdat Yönetimi arasında süren doğal kaynakların yönetimi ihtiliafına odaklanacaksak... Cevap hiç şüpheye yer bırakmayacak kadar açık. Çünkü bana bunu hiç tereddüt etmeden söyleyen kişi, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey bir ismi. Cevap: Bağdat’a.

İşte en yetkkili ağızdan cevabı

Ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali gibi...
Ne olacak bu Irak’ın hidrokarbon yasası?
Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın bodrum katındaki cafede buluştuk.
Nasıl bir tesadüfse, geçen sene Suriye’nin Türk uçağını düşürmesinden sonra görüştüğüm başka bir yetkiliyle oturduğum masaya yerleştik.


Başbakan 16 Mayıs’ta gelmeden önce konularıma çalışıyorum, Washington’da tartışacağı meselelere...

Yazının Devamını Oku

Big data çağı

5 Mayıs 2013
Dünya big data kavramının toplumsal sonuçlarına hazırlanıyor. İnternet öncesi dönem bize artık nasıl Taş Devri gibi geliyorsa, bugünü de ileride cahiliye devri olarak hatırlayacağız

Truman Show filminin posteri gibi. Birbiriyle ilgisiz binlerce fotoğraf var elinizde. Ve o fotoğrafları öyle bir yan yana diziyorsunuz ki... Sonunda ortaya bir surat çıkıyor. Edirnekapı Kariye’deki taş ustalarının 700 yıl önce mozaik kurarken yaptıkları işin dijital hali.
Big data da (büyük veri) yöntem olarak aynı. Birbirinden kopuk parçaların bir araya gelip yarattıkları anlamlı bütün. Ancak fark... O ustalar taşları bulup bir resim yapmaya çalışırlarken... Big data o taşların yerlerine dokunmadan, kendiliğinden oluşan resimden bir anlam çıkarmanızı sağlıyor. Mozaiğin karşısına oturuyorsunuz. Ve parçaların size ne söylediğini anlamaya çalışıyorsunuz.
İşte big data teoremi, kabaca, bir istatistiğe, bir veriye dönüştürülebilecek hayattaki her detayın bir araya gelip büyük resmi sunması demek.

DÖNÜŞTÜRÜCÜ BİR GÜÇ

Dijital dünyadan bir örnek... 1 trilyon sayfanın endekslendiği Google’da her gün yaptığınız 5 milyar arama, ayda izlediğiniz 4 milyar saat YouTube videosu ya da günde attığınız 500 milyon tweet size bir kakofoni gibi gelebilir... Ama bu bilgiler bir araya geldiğinde, bakmayı bilen bir göz aslında bu çöplükte olağanüstü bir ahenk, aklınıza gelmeyecek sonuçlar bulabiliyor. Mesela dünyanın neresinde bir salgın hastalık riski olduğunu... Nerelerde bir suç eğilimi yaşandığını... Önümüzdeki yaz hangi tatil kentinin patlayacağını bakıp görebiliyor.
Sadece dijital dünya da değil... Buna bakkaldan aldığınız ekmekten komşunuzla ayak üstü yaptığınız sohbetin süresine... Hayatınızda bir sayı, bir veri formuna girebilecek her adımı ekleyin... Big data denilen şeyin dünyayı nasıl dönüştürücü bir gücü olduğunu siz de anlayacaksınız.

SİHİRBAZ NATE

Nate Silver’ı aranızda duyanlar vardır mutlaka... 35 yaşında, Amerikalı bir genç. 20’li yaşlarında beyzbol istatistikleri çalışırken, geliştirdiği algoritmayla 2008 Amerikan başkanlık seçimlerini tahmin etmeye soyunuyor. Ve şaşırtıcı biçimde 5 yıl önce sonuçları en doğru bilen adam oluyor. New York Times hemen kapıyor Silver’ı. 2012 seçimlerinin de bir numarası oluyor. Şimdi Obama ne zaman seçim tahminleriyle ilgili bir konuşma yapsa Silver’dan bahseder. Yaptığı da ne... Araştırma şirketlerinin anketlerinden kendi geliştirdiği algoritmayla ağırlıklı ortalama çıkarmak. Ne bir saha çalışması ne yeni bir anket... Yapılmış anketlerin anketi yapanın geçmişteki doğruluk oranlarını da hesaba katarak ortalamasını almak.

Yazının Devamını Oku

ABD’deki Türklerin yeni lideri Mehmet Çelebi’nin portresi

1 Mayıs 2013
Hafta sonu ABD’deki Türk kökenlilerin çatı örgütlerinden Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi’nin (ATAA) Washington’da kongresi vardı. Ve toplantılar sonunda, başkanlık iki yıllığına Chicago’dan Mehmet Çelebi’ye geçti. Çelebi’nin portresini yazacağım. Hem Çelebi’yi tanıyacaksınız hem de Türkiye’de son 10 yılda yaşanan dönüşüm Türk-Amerikan toplumuna nasıl yansıdığının hikâyesini okuyacaksınız. Çünkü Çelebi, aynı zamanda yeni Türkiye’nin Yeni Kıta’ya taşınan yeni yükselen profili.

Yeni Türkiye’nin Yeni Kıta’da yükselen yeni profili

Dört dil biliyor.
Suriye’de doğup büyüdüğünden Arapça...
Annesi Türk olduğundan Türkçe...
Amerika’da okuduğundan İngilizce...
Karısı Latin olduğundan İspanyolca...
44 yaşında, yarı Arap yarı Türk, hayatını Amerika’ya geldiğinden beri Türk toplumunun içinde geçirmiş, eski dernekçilerden.

Yazının Devamını Oku

ABD El Nusra’nın Türkiye’deki bağışçılarının peşinde

29 Nisan 2013
İş halen mutfakta. Washington’da dışarıya en ufak bir şey sızmıyor. Ama önümüzdeki haftalarda açıklanacak. Ve yıllar önceki Yasin El Kadı olayı gibi yeni bir tartışma başlayacak. Bu seferki konu, Suriye’de ABD’nin terör örgütü saydığı örgütlere bağışta bulunan Türkiye’deki işadamları.

Yasin El Kadı olayını hatırlıyor musunuz?
11 Eylül olduktan sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne bağlı çalışan bir grup oluşturulmuştu.
Dünyanın her yerinde teröre destek verdiğine inanılan kişileri araştıran ve bunları karalisteye alıp ülkelere bildiren bir raportör heyeti.
Oradaki uzmanlar, Türkiye’de malvarlığı bulunan Yasin El Kadı adında Suudi bir işadamının da terör finansörlerinden biri olduğu sonucuna ulaşmıştı.
Karar tebliğ edildi.
Türk mahkemeleri El Kadı’nın bütün malvarlığını dondurdu.
Ancak ne zaman ki Türkiye’de iktidar değişti, Başbakan,bir gün çıkıp el Kadı için, “İyi bir işadamı, ben kendisine kefilim” dedi, o zaman kıyamet koptu Danıştay’da malvarlığını dondurma kararına itirazlar…

Yazının Devamını Oku