FEN
1) Obama salı günü, ülkenin karbon emisyonunu 2020 itibariyle 2005’teki seviyenin yüzde 17 altına indireceğini açıkladı. 2023 için planlarınıza bu konuyu eklemeyi düşünüyor musunuz?
a) Küresel ısınma tartışmaları, faiz lobisinin bizim büyümemizi engellemek için başlattığı bir komplodur.
b) Kusura bakmayın, Obama’nın ülkesi bana örnek olmak istiyorsa önce Kyoto Protokolü’nü onaylasın.
c) Türkiye Kyoto’yu 2009’da Meclis’te onayladığına göre elbette gereklerini yerine getirecek, kömür tüketimini azaltacak.
SOSYAL2) Amerikan Yüksek Mahkemesi, çarşamba günü aldığı bir kararla, ülkedeki federal evlilik yasasının eşcinsel çiftlerin miras, sağlık sigortası gibi alanlarda heteroseksüellerin evlenerek sahip oldukları haklara kavuşmalarını engellediğini ve bunun anayasaya aykırı olduğunu söyledi. Türkiye de eşcinsel çiftlere bu türden haklar tanıyacak mı?
a) Haddini bil. Ben “Üç çocuk” diyorum, sen ne diyorsun!
Bu, 25 Şubat 2011’de Obama ve Erdoğan’ın Libya konusunda yaptıkları telefon konuşmasından beri çok hassas bir konu.
İki liderin yaptıkları görüşmelerin dünyaya nasıl sunulacağı meselesi...
Kısaca hatırlatmam gerekirse...
Daha Kaddafi halen görevinin başındaydı...
Erdoğan ve Obama telefonda uzun uzun Libya’yı konuştular.
Ama Beyaz Saray’ın görüşmenin ardından geleneksel olarak yayınladığı , “readout” denilen görüşme özetinden sonra kıyamet koptu.
İşin müzakereleri iki yılı aşkındır devam ediyordu.
Hatta o zaman Başbakan’ın dış politika danışmanı İbrahim Kalın gelmişti Washington’a.
Ben de konuşup kapsamlı bir hikâye yazmıştım.
Taliban İstanbul’da ABD’nin desteğiyle ofis açabilir, Türkiye müzakareler yürütüyor diye.
Sonra ne olduysa oldu.
İş Türkiye’den gitti.
Kim koruyacak hakkınızı? Eğer başka bir ülkenin online kişisel bilgilerinize erişimi olduğu anlaşılırsa, bunun peşine düşmek kimin görevi? Öncelikle hükümetin değil mi? Peki İngilizlerin Bakan Mehmet Şimşek’i kendi ülkelerindeki bir toplantıda dinlediği ortaya çıkınca hemen “doğruysa skandal” açıklaması yapan Türk hükümetinin, Amerikalıların ‘Prism’ dediği bir programla Facebook, Twitter ne kadar sosyal ağ, Google, Microsoft, ne kadar e-posta servis sağlayıcı varsa, hepsinin server’ları üzerinden sizi izleyebildikleri ortaya çıkınca neden sesi çıkmıyor? Bakan’ın çok çok önemli hakları için kıyameti koparırlarken sizin mahremiyetiniz demek pek umurlarında değil. Öyle mi? Peki bu normal mi? 70 küsur milyonun her türlü güvenliğinden sorumlu hükümet eğer bunu da yapmayacaksa, başka ne yapacak bana söyler misiniz?
Hikâye, eskiden CIA’de çalışırken edindiği yüksek düzeyli güvenlik sertifikasıyla daha fazla maaşa CIA taşeronu danışmanlık şirketi Booz Allen Hamilton’a geçen Edward Snowden’ın (30) ifşaatıyla patladı. Washington Post’a yolladığı 41 sayfalık bir sunumun Post’un yayımlamaya cesaret edebildiği sadece dört sayfasında, Amerikalıların Prism’le dünyada herkesin dijital sırlarına ulaşabildiği ortaya çıktı.
BIG DATA
Ben de skandal ortaya çıkınca Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndaki brifinglerde sormaya başladım. “Size şimdiye kadar bu konuda kaygılarını ileten ve bilgi isteyen bir yabancı hükümet oldu mu?” diye. Sözcü de sürekli “Duymadım” dedi.
Baktım olacak gibi değil. Vazgeçtim. Bu sefer “Bu programın kapasitesinden başka hükümetleri de yararlandırdınız mı?” diye sormaya başladım. Öyle ya... Bir hükümetin bu konuda Amerika’dan hesap sormaması için ancak işin içinde olması lazım. Onu sorunca da sözcü, “Bu konuyu tartışmam” diye cevap vermeye başladı.
Sorun şu: İki ayrı olay var. Guardian gazetesinin ortaya çıkardığı birincisinde, Amerikan hükümeti, kendi vatandaşlarınınki dahil Amerikan telefon operatörleri üzerinden yapılan arama dökümlerini arşivliyor. İçerik yok. Sadece kim kiminle konuşmuş. Bununla ‘Big data’ denilen bir üst veri oluşturuyor. İhtiyaç olunca da... Mesela bir terör saldırısı riski halinde veriyi açıp bakıyor. Amerikalılar tabii köpürdü. Hükümet mahkeme kararı olmadan mahremiyetimizi nasıl ihlal eder, diye. Yönetim de dedi ki, “Her şey yasal bize güvenin.”
Sonra ikinci olarak, Post
“Neden Obama ve Putin başbaşa görüşüyorlar. Başkan neden Putin’i Suriye konusunda ikna etmek için müttefiklerinden yardım istemiyor” dedim.
Tatmin edici bir yanıt veremedi karşımdaki Amerikan Dışişleri yetkilisi.
Şundan sormuştum halbuki.
Beyaz Saray Suriye’de Esad Rejimi’nin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığını açıkladı ya.
Rusya da bunu Irak Savaşı öncesi Irak’ta kitle imha silahı bulunduğu iddiasına benzetti ya.
Ben de dedim ki, “Irak analojisi tam olarak uymuyor. Çünkü o zaman siz yalnızdınız. Ama bu sefer yanınızda Fransa var. Türkiye var. Niye Putin’i tek başınıza iknaya çalışıyorsunuz. Niye beraber anlatmıyorsunuz?”
İki yıl önce Arap Baharı ayaklanmaları için konuşmuştuk.
Sırbistan’dan Gürcistan’a, 2000’lerin bütün devrimlerinde yazdığı diktatör devirme yöntemleri kitabının izine rastlanan, yeni yüzyılın şimdiden en önemli figürlerinden biri kabul edilen Gene Sharp’la.
İki yıl geçti o görüşmemizin üzerinden.
Ve ben iki yıl sonra Sharp’ın ofisiyle şimdi Türkiye’deki olayları görüşüyorum.
85 yaşında ve artık yorulmuş.
Asistanı Jamila Raqib’e “Nasıl” dedim, “sağlığı ne durumda?”“İyi ama dinlenmesi lazım. Bir süre çalışmayacak. Biz takip ediyoruz” dedi.
Yapamazsın. Bir defa daha en baştan… Barışçıl bir gösteriyi şiddet uygulayarak bastırmaya çalışamazsın.
Kimseyi kamuya ait bir yerden süre verip atamazsın. Danışmanlar söylemeye çekinmiştir. Wall Street eylemlerinin başladığı Zuccotti Parkı özel mülkiyetti. Oradan atıldılar ama ülkenin her tarafındaki kamu malı parklarda aylarca kaldılar.
Hakaret edemezsin. Aşağılayamazsın. Çapulcular, şunlar-bunlar yok. Kaldı ki, koskoca bir kitleyi, müspet-menfi damgalayamazsın.
Bir de… Onlar hakaret etseler bile katlanmak zorundasın. Politikacılara kötü söz ve iftirayı suç olmaktan çıkaran Amerikan Yüksek Mahkemesi kararları var. Sineye çekeceksin.
Bütün herkesi kucaklayacaksın. “Ben istedim olacak” tavrını kimse anlamaz. Batı kulübünde uzlaşmak, adım atmak, elini uzatmak zorundasın.
KİMSE HUKUKTAN MUAF DEĞİL
Hükümet tek ses olur. Kendi içinde iyi polis-kötü polis oynayamazsın. Tek bir kişi çıkar konuşur, hükümetin dediği o olur.