Tolga Tanış

Sorun askeri değil ideolojik

19 Ekim 2014
İLK hamle çarşamba akşamı geldi ve Beyaz Saray, 1915 Olayları’nın 100’üncü yıldönümü öncesi, geçen yıl Türk diplomasininin girişimleriyle engellenen, ‘Ermeni Soykırımı’nı sembolize ettiği savunulan bir halıyı deposundan çıkaracağını duyurdu.

Ertesi sabah, New York’taki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) oylamasında, Ankara son bir yıldır epey para harcayıp yüklendiği adaylık yarışını, 140 beklenirken 60 oy alarak yaşadığı bir hezimetle kaybetti. O oylamadan bir saat sonra da, Washington Yönetimi, Türk Devleti’nin resmi belgelerinde “bölücü terör örgütü” olarak geçen, PKK’ya yakın Suriye’deki PYD ile ilk kez doğrudan resmi temas kurduğunu açıkladı.
Evet doğru. ABD ve Türkiye arasında İncirlik ve Tükiye’deki diğer üslerin IŞİD’e karşı askeri hava saldırılarına açılması için sürmekte olan sert bir müzakere süreci var. Ve Türkler, “Uçuşa yasak bölge olmazsa olmaz” diyerek daha en baştan bağlayıcı bir pozisyon belirleyip görüşmeleri düğümlediler. Ama mesele o değil. Çünkü sonuçta Amerikalıların kapasitesi var ve eğer üsler açılmazsa birkaç milyar dolar daha fazla harcar, operasyonu Körfez ülkelerinden yapmaya devam ederler. Peki nedir asıl sorun? Ankara’ya 24 saat içinde üst üste üç ağır diplomatik darbe yaşatan mesele neden kaynaklanıyor?

*

ABD’nin IŞİD’e karşı başlattığı mücadelede beş ana başlık bulunuyor: 1) Askeri işbirliği 2) Terörizmin finansmanını durdurma 3) Bölgeye yabancı savaşçı akışını engelleme 4) İnsani yardım sağlama 5) IŞİD’in aşırılık yanlısı ideolojisinin meşruiyetini ortadan kaldırma.
İncirlik olursa büyük bir hareket kabiliyeti kazanacak Amerikalılar ve operasyonun mali yükünü hafifletirken, işi bir insansız hava aracı (İHA) operasyonuna çevirecekler, kabul. Ama bu haftaki diplomatik darbeleri sadece bununla açıklayamazsanız. Nitekim, Türkiye’nin bu harekâta sağladığı askeri katkı da aslında hiç yabana atılacak bir seviyede değil. İncirlik’te konuşlu, şimdiye kadar sadece PKK’ya karşı kullanılan Amerikan İHA’larının BMGK’nın 15 Ağustos 2014’te kabul ettiği 2170 sayılı karardan beri IŞİD’e yönelik istihbarat faaliyetine de başladıklarını doğruladım. E bunun üzerine, ileride Türkiye’nin başına büyük sorunlar açacak, Suriyeli ılımlı muhaliflerin Türkiye’de alacakları askeri eğitimi ekleyin. Daha ne olsun.

Yazının Devamını Oku

İncirlik meselesi

13 Ekim 2014
İncirlik, ABD ve koalisyonun IŞİD'e yönelik hava saldırılarına açıldı mı? Dün gece üst düzey bir Pentagon yetkilisi, e-postayla yolladığı açıklamada "Türkiye bazı üs kullanımı konularını kabul etti. Detaylar halen çalışılıyor" diyerek önceki beyanatları yumuşattı. Ancak yine de ortada cevap bekleyen çok soru olduğu kesin.

Önce Amerikan Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice’ın pazar günü çıktığı, NBC’deki siyasi talk şov programı “Meet The Press”te gündeme geldi mesele.

Washington’da uzun süredir basın, think tank çevreleri, dış politikayı takip eden herkes, NATO müttefiği Türkiye’nin IŞİD’e karşı koalisyona neden açık askeri destek vermediğini konuşuyor.

Kobani’deki IŞİD kuşatması da bunun üzerine binince, Türkiye’nin bu yüzden NATO’dan atılmasını tartışmaya açanlar dahi oldu.

Rice’la IŞİD’i konuşurken Meet The Press’in sunucusu Chuck Todd da sordu tabii.

Ve Türkiye’yi bu işe daha fazla dahil edebilmek için ABD’nin Suriye stratejisini yeniden ele almayı düşünüp düşünmediğini öğrenmek istedi.

Rice da aynen şöyle yanıt verdi:

“Türkiye ve koalisyonun diğer üyelerinden ne umduğumuz konusunda net olalım. Biz Türklerden Suriye’ye kendi başlarına kara gücü göndermelerini istemedik. Bizim menfaatimize uygun olan şu: Öncelikle Türkler, şu son birkaç gün içinde, ılımlı Suriye muhalefet güçlerini eğitmek için ABD ve ortaklarımızın Türk üslerini ve toprağını kullanmasına izin vereceklerini taahhüt ettiler.”

Yazının Devamını Oku

Suriye’de gerçekten mutabakat var mı

12 Ekim 2014
ABD ve Türkiye arasında mutabakat diye sunulan Suriyeli ılımlı muhalefete eğitim ve donanım sağlama anlaşmasının aslında fazla yeni bir tarafı yok.

İki taraf, bu grupların örgütlenmesinde, aralarındaki farklılıklara rağmen 2011’den beri beraber çalışıyordu zaten. İşin yeni olarak düşünülebilecek iki boyutu var:
1) Bu artık örtülü değil açık bir şekilde yapılacak. 2) Türkiye’nin topraklarının bir bölümü resmi olarak bu grupların eğitilmesi için kullanılacak. Ki bu iki konunun da aslında bu haliyle uzun süredir gündemde olduğunu, pek yeni bir tarafı bulunmadığını, IŞİD’in Musul’u almasından 12 gün önce, 29 Mayıs 2014’te Hürriyet’te çıkan “Suriyelilerin askeri eğitim üssü Türkiye mi olacak” haberine baktığınızda görebilirsiniz.
Peki o zaman nedir bu gürültü? Ankara ve Washington’dan yapılan açıklamalara bakın, ikisi de bu mutabakatı kendi fikriymiş gibi gösterip işi kendi kamuoylarına bir kazanım olarak sunma derdinde de ondan. Washington, Amerikan halkına diyor ki: “IŞİD’e karşı küresel koalisyonu her geçen gün genişletiyorum. Çok başarılıyım. Bakın Türkleri de ikna ettim.” Ankara da Türk halkına diyor ki: “Amerikalılar bizden IŞİD’e karşı askeri harekâta dahil olmamızı istiyorlar, ama ben onları kendi şartlarıma ikna ettim. Çok başarılıyım.”

*

VARILAN “mutabakatın” aslında kimin fikrine daha yakın olduğu ise uygulama safhasında anlaşılacak. Çünkü eğitilecek gruplar Türkiye’nin öncelikli tehdit saydığı Esad Rejimi’yle mi yoksa ABD’nin öncelikli tehdit saydığı IŞİD’le mi savaşacak, o zaman görülecek.

Yazının Devamını Oku

10 soruda Washington açısından Kobani

9 Ekim 2014
Bugün ABD'nin IŞİD'e karşı küresel koalisyon koordinatörleri emekli Orgeneral John Allen ve yardımcısı Brett McGurk Ankara'ya geliyorlar. İki gün boyunca IŞİD'e karşı mücadeleye Türkiye'nin sağlayabileceği askeri katkıları görüşecekler. Müzakereler geniş kapsamlı yürütülecek ama Türkiye'deki gelişmelerin de etkisiyle Kobani birinci gündem maddesi olacak. İşte Washington açısından 10 maddede Kobani meselesi.

1) ABD, Kobani’deki IŞİD kuvvetlerine ne zaman saldırmaya başladı?

Suriye’deki IŞİD hedeflerini ilk olarak 22 Eylül’de vurmaya başladılar. IŞİD’in Kobani kuşatması sürüyordu. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş o hafta Washington’daydı. Hem Beyaz Saray hem de Amerikan Dışişleri Bakanlığı ile görüşmeler yaptı. Kobani’nin düşmek üzere olduğunu, desteğe ihtiyaç olduğunu anlattı. Ve Amerikalılar, Suriye’deki operasyon başladıktan 6 gün sonra, 27 Eylül’de, Kobani’de de IŞİD’e karşı ilk kez bir hava saldırısı düzenlediler.

2) Kobani IŞİD’e yönelik koalisyon saldırılarında ne kadar ağırlıklı yer tutuyor?

Irak ve Suriye’deki IŞİD operasyonunu yürüten ABD’nin bölgedeki ordusu CENTCOM, 6 Ekim 2014’te gazetecilere bir bilgi notu yolladı. Buna göre 22 Eylül - 6 Ekim 2014 arası Suriye’de toplam 95 hava saldırısı düzenlenmiş ve bunlardan 8’i Kobani’de gerçekleşmiş. Oran az. Ancak daha vahimi, CENTCOM aynı tabloya Kobani’nin Arapça adı Ayn Al Arab’ı da sanki başka bir kentmiş gibi ekleyerek, 4 saldırı da orada olduğunu yazmış. Kentin CENTCOM’un radarının dışında olduğunu gösteren bir işaret. Fakat Türkiye’de başlayan gösterilerin de etkisiyle Amerikan medyasının Kobani’deki insani durumu öne çekmesinin ardından durum değişti.

Pentagon Sözcüsü John Kirby, dünkü

Yazının Devamını Oku

Biden krizinin arka planı

5 Ekim 2014
JOE Biden için hepsi geçerlidir. Pot kırar. Gaf yapar. Söylememesi gereken şeyleri ağzından kaçırır. Kontrolsüzdür vesaire...

Örneğin o gün Harvard Üniversitesi’ndeki tarihi konuşmasında bir öğrenci soru sormak için söz istiyor. Kendini tanıtırken de Harvard’daki öğrenci konseyinin başkan yardımcısı olduğunu söylüyor. Biden bunun üzerine ne diyor, biliyor musunuz: “Ne o...ca değil mi? (Isn’t that a bitch) Yani, özür dilerim, başkan yardımcılığı şeyi...”
Uluslararası ilişkiler denilen, poker suratlı üst sınıf insanların dünyasında, Pensilvanya’da doğup orta sınıf bir ailede büyümüş bir halk adamıdır Biden. Dediğim gibi, Amerikan basınının gözünde
de tam bir patavatsızdır.
Ama bunların hiçbiri, hatta dün telefon açıp Erdoğan’dan dilediği özür bile Biden’ın konuşmasının tarihi bir nitelik taşıdığı gerçeğini değiştirmez. Suriye meselesinin kitabını yazacak, belgeselini çekecek olan herkesin, bundan sonra en başa ABD Başkan Yardımcısı’nın geçen Perşembe akşamı dünyaca ünlü Harvard Üniversitesi’nin Kennedy School salonunda yaptığı konuşmayı koyacağından emin olun.

*

Yazının Devamını Oku

10 sebeple Ankara'nın IŞİD isteksizliği

30 Eylül 2014
Mesele sadece rehineler değildi derken, bunu detaylandırmaya çalışacağım. Türkiye, IŞİD'e karşı uluslararası koalisyona askeri boyutta neden destek vermiyor? Sebepleri madde madde ele almaya çabalayacağım.

1) ABD’YE GÜVENSİZLİK

2011’e olanları hatırlayın lütfen. Suriye isyanı başladıktan sonra Batı ülkeleri Esad’ın gitmesi çağrısı yaparken, Türkiye başta uzun süre direndi. Hem o sırada Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu hem de MİT Müsteşarı Hakan Fidan defalarca Şam’a gittiler. Esad’la görüşüyor, krize bir orta yol bulmaya çalışıyorlardı. Ancak Washington baskıyı o kadar artırdı ki… O yılın Ağustos ayında Davutoğlu’nun Esad ve yardımcılarıyla yaptığı tarihe geçen 6 saatlik o uzun toplantıdan üç gün sonra Erdoğan ve Obama telefonda görüştüler. Bir hafta sonra da, Obama yazılı bir açıklamayla Esad’a “çekil” çağrısı yaptı. Tarih, 18 Ağustos 2011. Sonra? Türkiye atladı. Amerika da “arkadan liderlik” etti. Ve öne ittiği Türkiye’yi, Esad’ın gitmesi işinde bölge liderliği stajına aldı. “Lider mi olmak istiyorsun? Göster o zaman!” Öyle ki, Erdoğan’ın 22 Kasım 2011’de Esad’a çekil çağrısı yapmasından beş gün sonra Arap Birliği’nin Esad Rejimi’ne yaptırım uygulama kararı almasına Türkiye de destek verince Beyaz Saray bunu kutlayan bir mesaj bile yayınladı. “Övüyoruz” dedi. “Başkan Obama, Suriye krizini Başbakan Erdoğan ile yakından koordine etti, bundan sonra da edecek” dedi. Ama Türkiye angaje olduktan sonra Amerika’nın Türkiye’yi Suriye konusunda öne iten ısrarı, daha sonra hiçbir zaman beklenen seviyede bir desteğe dönüşmedi. Hatta 2013 Ağustos’undaki kimyasal silah saldırısından sonra konuyu kırmızı çizgi saydıkları halde Esad’ı vurmaktan kaçınacakları bir aşamaya kadar gerilediler. Ankara, Washington’a Suriye konusunda işte bu yüzden güvenmiyor. Ve IŞİD’e karşı askeri harekât için de biraz bu yüzden isteksiz.

2) ESAD

O güvensizliğin oluşmasındaki sürece baktığınızda da… 2011 Martı’nda isyan başladıktan altı ay sonra Washington’ın baskıları sonucu Batı’yla aynı çizgiye gelip Esad’ı devirme işine girişmişsiniz. Muhalafete sığınak, silah sağlamışsınız. Türkiye’nin cumhuriyet geleneğinin aksine, ellerinizi başka bir ülkenin içişlerine dibine kadar sokmuşsunuz. Bu uğurda topraklarınızda terör saldırıları dahi yaşanmış. Yine de vazgeçmemişsiniz. Şimdi aynı Batı size gelip diyor ki, “Esad’ı boşver. Şimdi bir zamanlar senin de bir bölümünü desteklediğin İslamcı teröristlerle savaşacağız.” Ankara’yı birçok gazeteci, hep eleştirdik. “Silah göndermeyin. Savaşı körüklemeyin” dedik. Ama Ankara, Suriye’yi arka bahçeye çevirme hayalleriyle politikalarını değiştirmediği gibi Esad’ı da her zaman öncelikli tehdit saydı. Amerikalılara pazarlık masasında bastırdıkları “uçuşa yasak bölge” ısrarı da bundan kaynaklanıyor. Bu operasyonda Esad’la da karşı karşıya gelinsin istiyor. Çünkü uçuşa yasak bölge, doğrudan Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik olacak ve Esad’ın zeminini aşındıracak. Ancak sorun, Amerikalılar için ise Türkiye’nin aksine IŞİD Esad’dan daha öncelikli bir tehdit. Suriye’deki IŞİD hedeflerini BM Anlaşması’nın 51. Maddesi’ndeki meşru müdafaa hakkına dayandırıp vurdular. Ki bu haliyle bile çok ciddi hukuki tartışmalar var. Örneğin İngiltere bu yüzden harekâtın sadece Bağdat Hükümeti'nin davetiyle yapılan Irak tarafına katılıyor, Suriye’ye karışmıyor. Bu yüzden de Amerikalılar şimdiye kadar Suriye rejiminin sessiz kalması sayesinde girişilen Suriye operasyonunu, “uçuşa yasak bölge” gibi işlerle daha komplike hale sokmak istemiyor. Esad Rejimi ile karşı karşıya gelmek istemiyor. Suriye tarafı da bu nedenle operasyonla ilgili Dışişleri Bakanı seviyesinde memnuniyet belirtiyor. İşte Ankara bundan rahatsız. Ve IŞİD’e karşı askeri harekât için biraz bu yüzden isteksiz.

3) ROJAVA

Yazının Devamını Oku

New York’un özeti

28 Eylül 2014
SALI akşamı ABD Başkanı Barack Obama’nın resepsiyonu vardı.

Birleşmiş Milletler toplantıları için New York’a gelen tüm ülke liderleriyle olduğu gibi o gece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la da ayaküstü konuştu. Ve Türk tarafı, bu konuşmayı iki liderin “Suriye dahil olmak üzere bölgesel konulara değindikleri” bir görüşme olarak yansıttı. Amerikan tarafı da bir açıklama yayınladı. Görüşmeyi tarif için “fırsat teması” (opportunity interact) diye bir ifade kullandılar. Düşünsenize, içeride 200’e yakın lider var. Obama, hepsiyle görüşüp yan yana fotoğraf çektiriyor. Ama o hengamede, Erdoğan’la buluşuyor ve sadece Suriye değil, bölgesel konuları da ele alıyor.

*

CUMHURBAŞKANI Erdoğan ve Türk heyetinin New York’ta Amerikalılarla Suriye krizi konusunda yaptığı görüşmelerin ardından Türk tarafının dışarıya vermeye çalıştığı bir görüntü var. Halen Türkleri iknaya çalışan Amerikalılar da bu görüntü verme işine geçici katkı sunuyor. Ama işin gerçeği, söylenen laflar dışında ortada aslında hiçbir eylem yok. Çünkü özetle, Erdoğan, Amerikalıların “koalisyona katıl” baskılarını hafifletmek için masaya yeni talepler, yeni müzakere pozisyonları getiriyor. Müzakereler de en baştan kilitlenmiş oluyor. Amerikalılar “İncirlik” diyor. Türkler, “İncirlik uçuşa yasak bölgeye de katkı sağlasın, o zaman olabilir” diyor. Amerikalılar “Onun yasal çerçevesi yok. Rejimi de hedef alır. O zaman muhaliflere eğitim ve ekipman sağlayın” diyor. Türkler de, “Suriye’de güvenli bölge kuralım orada yaparız” diyor.

*

Yazının Devamını Oku

Irak ve Suriye saldırıları arasındaki 10 fark

23 Eylül 2014
Amerikalıarın liderlik ettiği Irak ve Suriye'deki askeri operasyonlar birbirinden farklı. İşte 10 madede temel farklar

1) HAZIRLIK SÜRESİ

Öncelikle hazırlık süreleri farklı. IŞİD 10 Haziran’da Musul’u aldıktan sonra Amerikalılar Irak’ta keşif ve istihbarat uçuşlarına bir hafta içinde başladı. 8 Ağustos’ta da vurdu. Aşağı yukarı yedi hafta demek bu. Suriye’nin üzerinde yoğun olarak keşif faaliyetine başlamaları ise 10 Eylül’de Başkan Obama’nın Beyaz Saray’dan yaptığı halka hitap konuşmasından sonra oldu. Suriye’yi 23 Eylül’de vurduklarını düşünecek olursanız, Suriye'deki kapsamlı hazırlık iki haftadan az sürdü demektir.

2) YASAL BOYUT

Irak’ı, Bağdat Hükümeti’nin davetiyle vurdular. Suriye’dekinde ise yasal bir boşluk var. Evet Şam Yönetimi için daha iyisi Şam’da kayısı. Şam’ın hasmı Amerika, diğer bir düşman IŞİD’i vuruyor. Ama Amerika Şam Yönetimi’ni meşru saymadığından Esad Rejimi de Amerikalıları gelip operasyon düzenlesinler diye elbette resmen davet etmiyor. Kabaca herkesin sessizce mutabakat sağladığı bir hukuksuzluk bu. Washington Yönetimi, yasal boşluğu ise vurulan hedeflerin ABD'ye yönelik bir tehdit oluşturduğu savına dayandırıyor. Zira Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51. Maddesi, bir ülke yönetiminin kendi topraklarında başka bir ülkenin ulusal güvenliğine tehdit oluşturan bir durumu önlememesi halinde tehdit altındaki ülkeye müdahale hakkı tanıyor. Türkiye'nin geçmişte Kuzey Irak'taki PKK unsurlarına yönelik düzenlediği sınır ötesi operasyonlar da bu maddeye dayanıyor.

3) KATILANLAR

Amerikalılar Irak’ı tek başlarına vurdular. Haftalar sonra da yanlarına Fransızlar katıldı. Ama Suriye operasyonunda Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Bahreyn de var. Beş Arap ülkesinin operasyona hangi ölçüde destek verdiği, hangi ülkelerin savaş uçağı, hangi ülkelerin üs sağladığı belirtilmedi. Ama ön cephedeler.

Yazının Devamını Oku