Paylaş
Önce Amerikan Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice’ın pazar günü çıktığı, NBC’deki siyasi talk şov programı “Meet The Press”te gündeme geldi mesele.
Washington’da uzun süredir basın, think tank çevreleri, dış politikayı takip eden herkes, NATO müttefiği Türkiye’nin IŞİD’e karşı koalisyona neden açık askeri destek vermediğini konuşuyor.
Kobani’deki IŞİD kuşatması da bunun üzerine binince, Türkiye’nin bu yüzden NATO’dan atılmasını tartışmaya açanlar dahi oldu.
Rice’la IŞİD’i konuşurken Meet The Press’in sunucusu Chuck Todd da sordu tabii.
Ve Türkiye’yi bu işe daha fazla dahil edebilmek için ABD’nin Suriye stratejisini yeniden ele almayı düşünüp düşünmediğini öğrenmek istedi.
Rice da aynen şöyle yanıt verdi:
“Türkiye ve koalisyonun diğer üyelerinden ne umduğumuz konusunda net olalım. Biz Türklerden Suriye’ye kendi başlarına kara gücü göndermelerini istemedik. Bizim menfaatimize uygun olan şu: Öncelikle Türkler, şu son birkaç gün içinde, ılımlı Suriye muhalefet güçlerini eğitmek için ABD ve ortaklarımızın Türk üslerini ve toprağını kullanmasına izin vereceklerini taahhüt ettiler.”
Todd, Rice’ın sözünü kesti.
“Hava sahası da var mı bu arada” dedi.
Rice, duymazlıktan geldi.
Hava sahası konusuna açıklık getirmedi.
Ancak sonrasında şöyle devam etti:
“Artı, Türkiye içindeki tesislerinin Irak ve Suriye içinde faalityetlerde bulunacak olan koalisyon güçleri ve Amerikalılar tarafından kullanılabileceğini söylediler. Bu, yeni ve bizim son derece memnuniyetle karşıladığımız bir taahhüt. Önemli bir rol oynayabilmeleri için Türklerle diğer yolları da konuşmaya devam ediyoruz. Yabancı savaşçı akışı, radikalSuriye muhalefeti, IŞİD ve El Nusra’nın Türkiye üzerinden petrol ihraç etmesini engellemede halihazırda çok önemliler. O yüzden Türkiye’nin katkı sağlayabileceği birçok yol var ve bunları onlarla konuşmaya devam edeceğiz. Ama tampon bölge ya da uçuşa yasak bölge konsepti, Türkiye’nin neredeyse üç yıldır ilgilendiği bir şey. Biz, bu aşamada bunu IŞİD’i zayıflatmak ve nihayetinde yok etmek amacı için bir esas olarak görmüyoruz.”
*
Pazar günü “Suriye’de gerçekten mutabakat var mı?” yazısıyla anlatmaya çalıştım.
Suriye işi, 4 Kasım’da bir ara seçim yaşayacak Beyaz Saray Yönetimi için aynı zamanda çok kritik bir iç politika konusu.
Obama, 2010’da giden Temsilciler Meclisi’nin ardından belki üç hafta sonra Senato’daki çoğunluğu da Cumhuriyetçilere kaptırarak Kongre’yi tamamen yitirecek.
Ve son iki yılki topal ördek dönemi tam bir felakete dönüşecek.
Nitekim Susan Rice o gün programa çıktığında Amerikan halkına konuşurken biraz da bunun mücadelesini veriyordu.
Suriye’de belirledikleri stratejinin nasıl iyi gittiğini, koalisyonu Türkiye gibi ülkelerle nasıl her geçen gün genişlettiklerini anlatıyordu.
“Merak etmeyin, bir sürü ortak edindik. Yalnız değiliz. Başımız belaya girmeyecek” demek için.
Aynı sıralarda Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey de ABC’nin talk şovu "This Week"de yine Amerikan halkına Suriye politikasının doğruluğunu savunuyordu.
İşte sorun da, sanırım bu İncirlik odaklı Türkiye görüşmelerinin başarılı görünme hevesiyle Amerikalılar'a olduğundan fazla sunulması yüzünden oldu.
*
Rice’ın programı bitti.
Sonra Amerikan Savunma Bakanı Chuck Hagel’ın, Güney Amerika turu sırasında Türk mevkidaşı İsmet Yılmaz ile bir telefon görüşmesi yaptığı bilgisi geldi.
Aslında burada da bir şey yok.
Görüşmeye ilişkin yayınlanan notta, iki bakanın ılımlı Suriyeli muhalefetinin eğitimi konusuna odaklandıkları yazıyordu:
“Bakan Hagel, Suriyeli muhaliflerin ağırlanması ve onlara eğitim verilmesini sağlamak için Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadelede uluslararası koalisyona destek sağlama istekliliğinden dolayı Bakan Yılmaz’a teşekkür etti. Bakan Hagel ayrıca, (muhaliflere) eğitim rejimi geliştirmek için yakın çalışma içinde bulunduğu Türkiye’nin ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTOM) - Avrupa Komutanlığı (EUCOM) ortaklığındaki planlama ekibini gelecek hafta ağırlama isteğinden minnettarlık duyduğunu dile getirdi.”
İşte İncirlik bombasının patlaması da Rice’ın sabahki o sözleri ve Hagel’ın İsmet Yılmaz’la yaptığı bu telefon konuşmasından sonra oldu.
Hagel’ın yanında seyahat eden bir Pentagon yetkilisi, Bakan’ı takip eden delegasyondaki gazetecilere konuştu.
Ve iddiaya göre “Türkiye’nin İncirlik Üssü dahil olmak üzere üslerini Suriye ve Irak’ta IŞİD’i vuran ABD ve koalisyon uçaklarına açtığını” söyledi.
Ortalık karıştı.
*
Yetkili gerçekten bunu söylemiş midir yoksa konunun detaylarına hâkim olmayan gazetecilerin bir yanlış anlaması mıdır bilmiyorum.
Çünkü Türkiye’deki üslerin IŞİD’e karşı askeri harekâtta kullanılması konusunda iki farklı alan var.
Birincisi, bu üslerin ve Türk hava sahasının IŞİD’e yönelik hava saldırıları için koalisyon uçaklarına açılması, ki Türkiye buna sadece Suriye’de güvenli bölgeler de oluşturulacaksa izin vereceğini söylüyor.
İkincisi ise bu üslerin Suriye ve Irak’ta yürütülen, ISR adı verilen istihbarat, keşif ve gözlem operasyonu için kullanılması, ki Türkiye buna halihazırda izin verdiğini zaten artık gizlemiyor.
Ancak hem haber ajansı AP’nin hem New York Times’ın hem de Los Angeles Times’ın aynı minvalde yayınladıkları haberlere bakınca, yetkilinin brifingini dinleyen bütün gazetecilerin konuyu aynı biçimde yanlış anlamasının kolay kolay mümkün olmayacağını düşündüm.
Gerçi diğerleri, kastedilen üs kullanımı izninin hava saldırısı için mi yoksa ISR için mi olduğunu belirtmemişti.
Fakat AP, “Ayrıca pazar günü, yetkililer, Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki IŞİD militanlarına karşı ABD ve koalisyonun İncirlik Hava Üssü dahil Türk üslerinden savaş uçağı kaldırmasını da kabul ettiğini teyit ettiler” diyerek konunun en can alıcı ayrıntısını veriyordu.
Ve bu sözler eğer doğruysa, bir gün önce Türkiye’nin Başbakanı’nın gazetecilere yaptığı, hem Milliyet’te hem de Star’da çıkan açıklamalarına bakarsanız tam bir skandal yaşanıyordu.
Çünkü Başbakan Ahmet Davutoğlu, “İncirlik Üssü’nün kullanımı konusunda ABD’nin talebi nedir, anlaşmaya varıldı mı” sorusuna o gün aynen şöyle cevap veriyordu:
“O ayrı bir konu. Fiilen bir şekilde İncirlik’ten ortak yürüttüğümüz faaliyetler var eskiden beri Irak’a dönük olarak. Predatorlar, keşif uçuşları devam eder. Ama kapsamlı bir harekâtın zemini olarak herhangi bir ülkenin bu anlamda bir katkısı bekleniyorsa o anlamda da tutumumuzu söyledik. No fly zone (uçuşa yasak bölge) olmalı ve güvenli bölgeler ilan edilmeli. Bundan da koalisyona isteksizliğimiz çıkartılmasın. Güvenli bölgeyi, böyle bir kapsamda askeri harekât öncesinde ve sonrasında çok büyük bir göç dalgasının olacağını düşündüğümüz için istiyoruz. Hariçten gazel okumak kolay. Türkiye’nin yüzde 10’u kadar mülteci kabul et ondan sonra konuş. Kimi kastettiğimi anlarsınız. Konuşmaya hakları yok, kusura bakmasınlar.”
*
Teyit edemedim.
Çünkü üst düzey bir Pentagon yetkilisi, İncirlik’in ISR’ın ötesinde hava saldırıları için de açılıp açılmadığına dair sorum üzerine bana pazar gecesi e-posta ile yolladığı cevabında şöyle dedi:
“Türkiye bazı üs kullanımı konularını kabul etti. Detaylar halen çalışılıyor.”
Netleştirmek için tekrar sordum.
“Burada bahsettiğimiz şey ISR’dan daha fazlası, değil mi?” dedim.
Hiçbir yorum yapmadı.
ISR mı, hava saldırısı mı, yoksa muhaliflerin eğitim üslerini mi kastediyor, muğlak bıraktı.
Aynısını Beyaz Saray’a da sordum.
Rice’ın konuşmasında bahsettiği Türklerin yeni taahhütlerine, İncirlik ve diğer Türk üslerinin IŞİD’e yönelik hava saldırıları için kullanıma açılmasının da dahil olup olmadığını.
Ulusal Güvenlik Sözcülüğü şöyle cevap verdi:
“Susan Rice’ın bu sabah söylediklerine ekleyeceğimiz hiçbir şey yok.”
*
Dediğim gibi böyle bir anlaşma var mı bilmiyorum.
Ama olduysa da, bunun ancak pazar günü, kimsenin bilmediği bir temas sonrası gerçekleşmiş olması lazım.
Çünkü cuma günü ABD’nin IŞİD koordinatörleri John Allen ve Brett McGurk Türkiye’den ayrıldılar.
Ellerinde sadece Türkiye ile ılımlı Suriye muhalefetinin eğitilip donatılması konusunda varılan bir anlaşma vardı.
Ve Amerikan Dışişleri Bakanlığı, o anlaşmanın dışında İncirlik konusunda bir mutabakat sağlanmadığını, görüşmelerin devam ettiğini kendi açıkladı.
Hatta Amerikan basını da ikilinin Ankara’daki toplantılarından sonra Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadeleye katılma konusundaki isteksiz pozisyonunun devam ettiğini açıkça yazdı.
Öyle ki, cuma günkü basınla sohbet toplantısında Amerikalı gazeteciler Beyaz Saray Sözcüsünü, başarı gibi sunulan anlaşma yüzünden ağır biçimde eleştiriyordu.
“Türklerden en fazla alabileceğinizi düşündüğünüz bu mu” diye…
Onun dışında cuma günkü başka bir önemli görüşme MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Beyaz Saray Terörle Mücadele Danışmanı Lisa Monaco arasında oldu.
Beyaz Saray da o görüşmeden sonra yayınladığı notta bu türden bir mutabakata değinmedi.
İki ismin, IŞİD’e karşı terörle mücadele vurgusu yaptıkları söylendi.
*
Sonuçta ortada bir vaka var.
Ve bunun ne kadarı Türk Hükümeti’nin Türk halkından gerçeği saklama çabası, ne kadarı Obama Yönetimi’nin, “Türkleri de ikna ettim, üslerini açtılar” diyerek kendini Amerikalılara başarılı gibi sunma uğraşı yakında göreceğiz.
Ancak İncirlik meselesiyle ilgili son durum şimdilik bu.
Paylaş