Tolga Tanış

Şimdi sadede gelebilir miyiz?

21 Eylül 2014
ARTIK rehineler de serbest kaldığına göre işin can alıcı kısmını konuşmaya başlayabiliriz sanırım.

IŞİD’in nasıl örgütlendiği, Musul’dan sonra nasıl bir yapıya dönüştüğü, para kaynakları ve ideolojisi kısmını...
IŞİD’in önceki adı Irak El Kaidesi (AQI) hakkında yapılmış en kapsamlı incelemelerden birini hazırlayan RAND düşünce kuruluşundan Howard Shatz’in IŞİD’in petrol geliriyle ilgili tespitlerini geçen hafta aktarmıştım. Nitekim konu daha sonra hafta içi Amerikan Senatosu’nda da tartışıldı. Dışişleri Bakanı John Kerry, IŞİD’in, aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkeler üzerinden petrol sattığını ilk kez açıkladı.
Shatz şimdi ekibiyle, IŞİD’e ait, ele geçirilen 150 belgeyi inceleyerek 2010’da Amerikan Savunma Bakanı’na sunduğu 116 sayfalık AQI raporunu güncelliyor. Cuma akşamı RAND’deki ofisinde buluştuk, önümüzde Irak’ın petrol sahalarının haritası, 1.5 saat boyunca şimdiye kadarki bulgularını konuştuk.

*

SHATZ’a göre bürokrasi, IŞİD’in örgütlenmesini en iyi tarif eden söz. Tepedeki Ebu Bekir El Bağdadi’den aşağıya, hiyerarşik bir yapı var. En tepede bir kabine. Finans emiri, idari işler emiri, güvenlik emiri, askeri emir, şeriat emiri. Sonra o kabineye bağlı çalışan aynı yapıda bölgesel kabineler.
RAND’de bulunan IŞİD’e ait muhasebe defterlerine göre örgüt bütün üyelerine maaş veriyor. Maaşlar ise bölgeye ve kişiye göre belli bir formüle göre belirleniyor. Mesela Anbar bölgesinde bir kişiye ödedikleri para yıllık ortalama 490 dolar.
Ancak bu bekâr ve bakmakla yükümlü olduğu kimsesi olmayan savaşçılar için. Eğer bir aileniz varsa, sağlık harcamalarından kira yardımına ilave ödemeler yapılıyor. Ancak Shatz, örneğin kira yardımının ailesi olanlar arasında da sadece belli kişilere yapıldığını, kriterin ne olduğunu belirleyemediklerini söyledi. “Belki bir tür bonustur” diyor. Savaş alanındaki performansa göre. Daha da ilginci, örgütün yakalansanız ya da öldürülseniz de yakınlarınıza bu ödemeleri yapmaya devam etmesi. Yani bir tür sosyal güvenlik sistemi kurmuş olması.

*

Yazının Devamını Oku

IŞİD koalisyonunda son durum

18 Eylül 2014
42 ülke çabalara katkı sağladı, 20 ülke de lider seviyesinde kınadı. Türkiye nerede mi duruyor? İşte o tablo

Hâlâ ikna turları devam ediyor.

Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry daha dün Senato oturumunda söyledi.

ABD'nin IŞİD'e karşı küresel koalisyona davet ettiği Türkiye dahil birçok ülke önümüzdeki günlerde kararını verecek.

Kim, hangi ölçüde, nasıl bir katkı sağlayacak göreceğiz.

Ama ondan önce, sizinle Amerikan Yönetimi'nin bu konuda Washington'daki gazetecilere düzenli olarak dağıttığı bir bilgi notunun son halini paylaşmak istiyorum.

Obama Yönetimi'nin Türkiye dahil IŞİD'e karşı destek beklediği ülkeler, 17 Eylül 2014 itibarıyla nerede duruyorlar, derli toplu biçimde görebilmeniz için.

*

Bu bilgi notunu Amerikan Dışişleri Bakanlığı hazırlıyor.

Yazının Devamını Oku

Mesele sadece rehineler değil

14 Eylül 2014
AMERİKALILAR Irak’taki IŞİD saldırıları için iki operasyon merkezi kurdular.

Biri Bağdat’ta, diğeri Erbil’de. Karargâhlara, “ortak operasyon merkezi” deniyor. Bağdat’ta Irak Ordusu, Erbil’de de Peşmerge’nin karargâhta olduğu malum ama içeride başka hangi ülkeler var henüz açıklanmadı.
Şimdiye kadar Irak’ta 1144 Amerikan Savunma Bakanlığı personeli vardı. Ve bunların 289’u ortak operasyon merkezlerinde görevliydi. 202’si Bağdat’ta, 87’si Erbil’de. Ancak Obama, strateji konuşmasında bu gruba 475 kişinin daha ekleneceğini açıkladı. Pentagon Sözcüyü John Kirby’den aldığım rakamlara göre ise iliştirilmiş biçimde Irak Ordusu’na danışmanlık verecek 150’si dışında, yeni partideki bu görevlilerin çoğu Erbil’e gidiyor. 50’si “Ortak Kara Unsurları Kuvvet Komutanlığı’na, 125’i de istihbarat, izleme ve keşif (ISR) platformuna.
Hayır, Irak’ta hedef bulmak için her gün yapılan 60 keşif uçuşunun hepsi Erbil’deki bu merkezden idare edilmiyor. Ancak Erbil’in artan rolü, Amerikalıların bölgede izleyeceği askeri stratejinin de ipuçlarını veriyor. Amerikan Wall Street Journal gazetesi, “Ankara’daki olmayan müttefiğimiz” (Our non-ally in Akara) başlıklı dünkü başyazısında ne diyor: “İncirlik, 60 yıldan beri Amerikan güçlerine ev sahipliği yapıyor ve belki onun yerine Kuzey Irak’taki Kürt bölgesinde yeni bir ABD üssü kurmayı düşünmenin vakti gelmiştir.”

*

HER zaman bir B planı olacaktır Amerikalıların. Şimdi IŞİD’e saldırmaya karar verdiler. Ve iş fazla uzarsa, Türkiye’nin en son Suudi Arabistan’da yapılan terörle mücadele toplantısında da kendini belli eden isteksizliği yüzünden belki ileride hakikaten WSJ’in işaretini verdiği İncirlik-Erbil karşılaştırması yapmaya başlarlar.
Ya da baktılar olmuyor. Belki tamamen farklı bir yöne giderler. Ve bu sefer Türkiye’nin isteksizliğinden yararlanmayı düşünürler. “Madem yenemiyoruz, neden bu konuda Ankara’daki müttefiğimize güvenmiyoruz. O zaman bu IŞİD devlete benzeyen yapıyı sürdürsün, Ankara’daki Sünni Hükümet de şimdiye kadar onlara gösterdiği yakınlıktan yararlanıp hiç değilse onları ehlileştirip sisteme entegre etsin” derler.
Demek istediğim, Amerika için her zaman bir yol olacaktır. Rasyonel devlet mekanizması, olayları kendi lehine çevirecek yaratıcı bir çözümü mutlaka geliştirecektir. Ama Türkiye bundan nasıl etkilenecek, IŞİD yüzünden “yeni Türkiye” dedikleri şey nasıl bir şey olacak asıl herkesin üzerinde düşünmesi gereken konu budur.

*

Yazının Devamını Oku

Eksik parça Ankara

11 Eylül 2014
Obama'nın IŞİD planı ve konuşmasında bahsetmediği kritik kısım Türkiye

Bundan iki hafta önce Beyaz Saray basın toplantısı salonunda gazetecilerin karşısına geçtiğinde “Henüz bir stratejimiz yokdemişti.

Artık Amerikan Başkanı’nın da bir IŞİD stratejisi var.

Yere Amerikan askerinin postalını değdirmeyecek, ortak ve müttefiklerin desteğinden yararlanmayı amaçlayan, hem Irak hem Suriye’de vuracak, ayrıca Washington’a bölgede tekrar liderlik üstlendirecek dört aşamalı bir plan.

Gerçi 28 Ağustos 2014’te yaptığı basın toplantısının metnine bakın.

Aslında henüz stratejisi olmadığını söylerken bile ana hatları tamamen aynı bu minvalde bir strateji olduğunu görürsünüz.

Ama 4 Kasım’daki kritik ara seçimlerden önce bu konu Obama için aynı zamanda prime time’da Amerikalıların karşısına geçip kaslarını göstermesi için öyle bir fırsattı ki…

Onun da etkisi vardı.

*

Yazının Devamını Oku

Washington-Ankara farklılıkları

7 Eylül 2014
TÜRKLER diyor ki, rehineler var elim kolum bağlı.

Amerikalılar da diyor ki, bu caniler her hafta benim bir vatandaşımı katlediyor ama ben operasyonları durdurmuyorum.
Türkler diyor ki, bu iş benim burnumun dibinde oluyor, terörün içeriyi vurma riski var.
Amerikalılar da diyor ki, Avrupa’yı vurmaya başladılar bile. Mayıs’ta Brüksel’deki Yahudi Müzesi’nde dört kişiyi öldürdüler. Bu artık bir risk değil, vaka.
Türkler diyor ki, tamam NATO’nun güneydoğu kanadını koruma sorumluluğum var ama bunu sessiz yapalım.
Amerikalılar da diyor ki, bir koalisyon kuruyoruz, en azından bunu açıkça ilan etmen gerek ki, diğer Müslüman ülkeler üzerinde etkisi olsun.
Türkler diyor ki, 2013’te 4 binden fazla kişinin ülkeye girişine izin vermedim, girişi yasak olanların listesi 6 bini geçti.
Amerikalılar da diyor ki, yine de Irak ve Suriye’ye Türkiye’den giden yabancı savaşçılar halen en büyük sorun. Daha fazlası lazım.

Yazının Devamını Oku

Obama ve yeni Türkiye

31 Ağustos 2014
İLK mesaj, Cumburbaşkanı Erdoğan’ın devir-teslim töreni için belirlenen başkanlık delegasyonuydu.

Beyaz Saray, Salı günkü duyurusuyla, ABD’nin törende Maslahatgüzâr Jess Baily tarafından temsil edileceğini açıkladı. Bırakın bir kabine yetkilisi olmasını, Washington’dan gönderilen herhangi bir özel temsilci ya da Kongre üyesi bile yok. Tek kişi. O da zaten Ankara’da.
Türk tarafı diyor ki: “Biz davetiyeyi Başkan, Başkan Yardımcısı ya da Dışişleri Bakanı, olmazsa onları temsilen ülkedeki büyükelçi olarak göndermiştik. Başkalarına kapıyı kapatmıştık, o yüzden böyle oldu.” Ama Hürriyet’in dün yayınladığı, törene katılan yabancı konukların dağılımını belirten “Bu da bir ilk” başlıklı haberi okuyun. Başka bakan düzeyinde ya da Meclis üyesi düzeyinde temsil edilen ülkeler olduğunu da göreceksiniz.
Amerikan tarafı da diyor ki: “Eğer Ankara Büyükelçimizin ataması Senato’da onaylansaydı, iki kişilik güçlü bir delegasyon olacaktı.” Ama yaz başından beri yabancı ülkelerin devlet başkanları için yapılan benzeri devir-teslim törenlerine Beyaz Saray’dan giden başkanlık delegasyonlarına bakın. Bunun da doğru olmadığını göreceksiniz.
- 5 Haziran 2014’te, Ukrayna’da Petro Poroşenko’nun törenine gidecek delegasyonu açıkladılar. Başkan Yardımcısı Joe Biden başkanlığında, ABD’nin Kiev Büyükelçisi ve senatörler dahil sekiz kişi.
- 25 Haziran 2014’te, Panama’da Juan Carlos Varela Rodriguez için bir delegasyon açıklandı. Dışişleri Bakanı John Kerry’nin başkanlığında ABD’nin Panama Büyükelçisi dahil dört kişi.
- 6 Ağustos 2014’te de, Kolombiya’da yeniden seçilen Juan Manuel Santos için bir delegasyon duyurusu geldi. Kerry’nin danışmanı Thomas Shannon’ın başkanlığında, ABD’nin Bogota Büyükelçisi dahil üç kişi.

*

NE demek bu? Yani başkalarına ya Başkan Yardımcısı ya Dışişleri Bakanı ya da özel temsilci yollayan Washington’ın Ankara’ya kimseyi göndermemesi ne anlama geliyor? Bir sorun olduğuna işaret ediyor.

Yazının Devamını Oku

Obama ve IŞİD

24 Ağustos 2014
ÖNCE Amerikan hava saldırılarından başlayalım. Irak’taki operasyonları yöneten, ABD’nin bölgedeki ordusu CENTCOM, saldırıların başladığı 8 Ağustos’tan bugüne kadar 15 duyuru yayımladı.

23 Ağustos’a kadar yapılan bildirimlerin tasnifini yaptım. 5’i Sincar’la ilgili. 3’ü Erbil. 6’sı Musul Barajı. 1’i de Erbil ve Musul Barajı beraber. Toplam 93 hava operasyonu var. Savaş jetleri ve insansız hava araçları karışık. Bunların 60’ı Musul Barajı için. Bağdat’a yönelik tehditle ilgili bir hava saldırısı yok. Baraj kadar kritik, Bağdat’a yakın rafineri için yok. Ama bunlar var. Bu ne demek? “Bağdat’a karışmam, Kürtlere dokunma ve senin Musul’un altyapısına hâkim olmana izin vermeyeceğim” demek. Buna çevreleme (containment) denir. Nitekim Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey de perşembe günü “IŞİD sadece çevrelenmemeli, en nihayetinde mağluk edilmelidir” dedi. Fakat sorun... İşin mağlup edilme kısmının nasıl olacağını açıklamadı.

*

IŞİD’in mağlup edilmesindeki kritik safha, şimdiki çerçevenin dışında kalan bölüm. Yani Suriye. Amerikalılar, 93 kez vururken IŞİD’e aynı zamanda şunu söylediler. “Kürtlere saldıramazsın ama Suriye’ye git orada ne yaparsan yap.” Bu konudaki çekincelerini Türk tarafı da bir ay önce Beyaz Saray’a çok net iletti. “Sadece Irak’ı vurursanız, IŞİD elindeki ağır silahları alıp Suriye’ye döner, oradaki ılımlı muhalefeti iyice ezer ve Suriye daha da kötüleşir” dedi. Obama Yönetimi ise Ankara’nın şerhini önemsemedi. Cuma günü Pentagon Sözcüsü Tuğamiral John Kirby’ye basın toplantısında ben de aynısını sordum. “IŞİD, elindeki ağır silahlarla Suriye’ye dönme konusunda serbest görünüyorken bu yapılan hava saldırıları IŞİD ve ılımlı muhalefet arasındaki çatışmalar açısından Suriye’deki durumu nasıl etkileyecek” dedim. “Suriye konusunda henüz bir karar vermedik” diyerek geçiştirdi.

*

Yazının Devamını Oku

Petrol ticareti

17 Ağustos 2014
TATİL için Türkiye’de bulunduğum sırada, üzerinde çalıştığım bir hikâyeyi de yerinde kovalama şansı buldum.

Kuzey Irak’tan Türkiye’ye yapılan petrol sevkiyatları. Sadece Ankara’nın bölge politikalarını anlamak için değil. Konunun Türkiye’ye kimin Başbakan olacağı tartışması açısından da önemli olduğunu düşündüğümden bazı detaylar paylaşmak istiyorum.

*

KUZEY Irak’tan Türkiye’ye iki kanaldan petrol akıyor. Birincisi, 1973’te Irak’la imzalanan boru hattı anlaşması çerçevesinde Kerkük-Yumurtalık boru hattından gelen. İkincisi ise ise Ankara’dan aldığı imtiyazla Powertrans şirketinin 2012’den beri kamyonlarla taşıdıkları.
Boru hattından gelen petrolün toplandığı tek terminal, Ceyhan’daki Botaş tesisleri. Bağdat Yönetimi ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi arasında Kuzey Irak’taki petrolün satışı konusunda yaşanan anlaşmazlığın zirveye ulaştığı 2014 Mart’ından beri Bağdat Yönetimi boru hattına petrol pompalamıyor. Ancak Kürtler, Kerkük’ten başlayan boru hattına kendi bölgelerinde inşa ettikleri ek bir botu hattı bağlayıp sene başında bunu kullanıma açıtıklarından beri, Yumurtalık’a Bağdat Yönetimi’nin olur vermediği Kürt petrolü geliyor.

Yazının Devamını Oku