Paylaş
İki taraf, bu grupların örgütlenmesinde, aralarındaki farklılıklara rağmen 2011’den beri beraber çalışıyordu zaten. İşin yeni olarak düşünülebilecek iki boyutu var:
1) Bu artık örtülü değil açık bir şekilde yapılacak. 2) Türkiye’nin topraklarının bir bölümü resmi olarak bu grupların eğitilmesi için kullanılacak. Ki bu iki konunun da aslında bu haliyle uzun süredir gündemde olduğunu, pek yeni bir tarafı bulunmadığını, IŞİD’in Musul’u almasından 12 gün önce, 29 Mayıs 2014’te Hürriyet’te çıkan “Suriyelilerin askeri eğitim üssü Türkiye mi olacak” haberine baktığınızda görebilirsiniz.
Peki o zaman nedir bu gürültü? Ankara ve Washington’dan yapılan açıklamalara bakın, ikisi de bu mutabakatı kendi fikriymiş gibi gösterip işi kendi kamuoylarına bir kazanım olarak sunma derdinde de ondan. Washington, Amerikan halkına diyor ki: “IŞİD’e karşı küresel koalisyonu her geçen gün genişletiyorum. Çok başarılıyım. Bakın Türkleri de ikna ettim.” Ankara da Türk halkına diyor ki: “Amerikalılar bizden IŞİD’e karşı askeri harekâta dahil olmamızı istiyorlar, ama ben onları kendi şartlarıma ikna ettim. Çok başarılıyım.”
*
VARILAN “mutabakatın” aslında kimin fikrine daha yakın olduğu ise uygulama safhasında anlaşılacak. Çünkü eğitilecek gruplar Türkiye’nin öncelikli tehdit saydığı Esad Rejimi’yle mi yoksa ABD’nin öncelikli tehdit saydığı IŞİD’le mi savaşacak, o zaman görülecek.
Aynı türden bir anlaşma geçen ay Suudi Arabistan’la da yapıldı örneğin. Ve anlaşmanın kamuoyuna duyurulması sırasında Amerikan Yönetimi, Suudların ilk aşamada eğitecekleri 5 bin 400 kişilik gücün öncelikle IŞİD’le savaşacaklarını açıkça söyledi. Ama Türklerle yapılan anlaşmada böyle bir vurgu yok. Cuma akşamı Amerikan Dışişleri Sözcüsü Marie Harf’a şunu sordum: “Türkiye’nin eğiteceği ılımlı muhalefetin IŞİD, El Nusra ve Esad arasında yapacağı tehdit değerlendirmesinin bir sıralaması var mı?” “Şu aşamada daha fazla paylaşabileceğim bir detay yok” dedi.
Bütün hikâye, bu grupların eğitimden sonra konuşlandırılacakları bölgelerde ortaya çıkacak. Çünkü Lazkiye çevresine koyarsan Esad’la savaşırlar. Rakka çevresine koyarsan IŞİD’le savaşırlar. Maaşlarını büyük oranda ABD ödeyecek. Bakalım kimin istediği yere gönderilecekler.
Bu arada, bu kişilere ne kadar para verileceğini de öğrenmeye çalışıyorum. Bir Amerikalı yetkiliye sordum. IŞİD’in kendi militanlarına ayda 300 dolar civarı ödediğini, muhaliflere daha fazla verileceğini söyledi.
*
BAŞKA bir değişiklik de, Amerikan tarafında Suriye işiyle ilgilenen muhataplar cephesinde. Dediğim gibi aslında bu Suriye muhalefetini eğitip donatma işini şimdiye kadar Ürdün’de Amerikan istihbaratı halihazırda örtülü biçimde yapıyordu. Ama şimdi işi istihbarattan alıyor ve “Article 10” (10’uncu Madde) denilen Amerikan Savunma Bakanlığı’nın görev ve sorumlulukları yasasına bağlı olarak açık biçimde yapılması için Pentagon’a devrediyorlar. Nitekim Yönetimin, Amerikan Kongresi’nden bu konuda sağladığı 500 milyon dolarlık kaynak da bu sayede mümkün oluyor.
Bu temel değişikliğin Ankara cephesine yansıması da aynı doğrultuda olacak. Pentagon, Suriye işinde öne çıktıkça, Pentagon’un Türkiye’deki muhatabı Genelkurmay Başkanlığı, şimdiye kadar MİT’in yönettiği süreçte gittikçe daha fazla ağırlık kazanacak.
*
BUNLARIN dışında, Doğu cephesinde yeni bir şey yok. Türkiye’nin ısrarla öne sürdüğü Suriye’de oluşturulacak güvenli bölge ya da uçuşa yasak bölge fikirleri de, Amerikalılar için halen çok uzak. Sadece pratik zorluklar yüzünden değil. Bu türden bir uygulamanın doğrudan Suriye Rejimi’ni hedef alacak olması Washington’ın asıl itiraz sebebi. Niye? Çünkü Suriye’de şu anda yürütülen, BM Sözleşmesi’nin meşru müdafaa maddesi 51’e dayandırılan hava saldırıları ABD’nin en yakın müttefiği İngiltere tarafından bile tartışmalı görülüyor. Ve bütün operasyon, aslında Esad Rejimi’nin sessiz kalması ve böylece saldırılara zımni bir destek vermesiyle mümkün oluyor. Ankara’nın önerisi ise saldırılar için oluşturulan bu zeminin tamamen çökmesi anlamına geliyor. Ankara bilmiyor mu? Elbette biliyor. Ama bu tezi işlemeye devam ediyor. Washington’daki yaygın bir kanı, Ankara’nın Washington’ın kendisinden beklediği askeri desteği sağlamamak için bunu bir mazeret olarak kullandığı.
Son olarak şunu da belirtelim, eğitim konusundaki bu mutabakat görüntüsü önemli değil. Önemli olan, Türkiye Amerikalıların açık biçimde yürütecekleri operasyonda İncirlik Üssü’nü hava saldırıları için kullandırtmaya halen yanaşmıyor. Ve Amerikan Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey’nin yarın Washington’da 20’nin üzerinde koalisyon üyesi ülkenin genelkurmay başkanı ile yapacağı IŞİD toplantısına Türkiye kendi Genelkurmay Başkanı’nı göndermiyor.
IŞİD, Türkiye ve ABD arasındaki ikili ilişkiler için bir sancı olmaya devam ediyor.
Paylaş