Kendimizi, toprağa verdiğimiz her evladımızın anası, babası, karısı, sevgilisi, çocuğu, kardeşi yerine koysak, eminim her şeye daha farklı bakarız.
Ancak önemli olan bizim değil, karar vericilerin o akrabalar gibi hissetmesidir; çünkü sorunun 30 yıldır çözülememiş olmasının adresi onlar.
Bugünün yüzde 50 oy almış, Kürt seçmende büyük taban edinmiş karar vericileri dahi ‘Oyum düşer’ anlayışı ile cesaretli adımlar atamıyor.
ATALAY AYRI, ŞAHİN AYRI
Cesaretli karar alınamamasının bir nedeni de kafa karışıklığı.
AKP’nin Kızılcahamam toplantıları da bunun en son örneği; çünkü iktidarın bir yol haritası olmadığını orada bir kez daha görüyoruz.
Bakın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, grafiklerle son yılda bin 200 teröristin nasıl etkisiz hale getirildiğini, dağa çıkanların sayısının nasıl 140’ta kaldığını, terörle mücadelede ne başarılar kazanıldığını anlatıp durdu.
MHP Kurultayı nedeniyle pazartesi ara verdiğim konuya bugün, bir haftada yaşanan hayati değişiklikleri aralamaya çalışarak devam edeceğim.
Başbakan Erdoğan’ın bir önceki AKP grup toplantısında, Ergin’in açlık grevi yapan PKK’lılarla görüşmesini destekler yönde konuşmasını önemsemiştim.
Oysa aynı Erdoğan cumartesi günü Kızılcahamam toplantısını açarken, Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesinin yolunu kapatan net bir tavrı sergiledi.
Pazartesi ise Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç tam tersi açıklama yaptı.
TÜNELİN UCU NET GÖRÜNSÜN
Kardeşi üzerinden, “Sürecin merkezinde olmak zorundayım” mesajını net vermiş olan Öcalan’ın da bunu istediğini sanmıyorum.
Aslında, açlık grevlerinin ana amacı olan ‘Öcalan’a tecrit kalksın’ talebinden kazanılmak istenen sonuç da bu.
Sürecin geleceği konusunda ise iki tarafın önemli isimlerinin verdiği izlenime bakılırsa, hâlâ ciddi engeller var, ama her an yıkılabilir türden.
Engelin ilk kaynağı Öcalan görülse de hükümet kaynaklı sıkıntılar da önemli.
HÜKÜMET İÇİNDE İKİ GRUP
Parti otobüsünde Kürtçe “PKK her yerde” ve “Başkan Apo” marşlarının çalındığı BDP’nin mitingi oldukça kalabalıktı ve alanı dolduranlar da yetişkin kadın ve erkeklerdi.
Seçim otobüsünün alana gidişinde geçtiği güzergâhta hemen hemen tüm çocukların zafer işareti yapması da o meydanların geleceğine işaretti.
Açlık grevleri nedeniyle meydanda, otobüsün içinde ve şehirdeki atmosferin gergin olduğunu, belirsizliğin korkusunun yaşandığını söylemeye gerek yok.
ÖCALAN İLE GÖRÜŞELİM: YÜZDE 90
Bu atmosferin baskısı altında geçen, eşi Başak Hanım’ın da izlediği sohbetimizde Demirtaş, çoğumuzun ilk kez duyacağı sözler etti.
Okulların yakılmasını eleştirmesi, o eylemleri yanlış bulmasından söz etmiyorum, bunları daha önce de söylediği için açlık grevlerinden başlayalım.
Demirtaş, BDP’nin boşuna eleştirildiğini belirterek, “Bu kez inanın durdurmak için yapabileceğimiz bir şey yok. Çünkü geçen sefer durdurduk ama istedikleri sonuçlar alınmadı. O nedenle bu kez çok kararlılar ve greve başlarken de bunu biliyorduk” dedi.
Kongre sürecinde de benzer tavır sergiledi, Aydın’ın rakibi olacağını bildiği halde hiçbir il kongresine katılmadı, delegeyle temas kurmadı.
Bunu ilkesel tavır almasına bağladı, “Başka adaylar da var. Bu durumda benim kongrelere gitmem adil değil” dedi.
‘LA’ DER, ‘LO’ DEMEZ
Şu örnekten hareketle, “Bahçeli bu konuda da abarttı” dense yeridir:
Delege sayısı önemli bir ilde Bahçeli’nin istemediği bir isim başkan seçildi.
Başkan, seçilir seçilmez Bahçeli’nin makamını aradı; “Devlet Bey’den randevu istiyorum, emrinde olmaya hazırım” dedi.
Ama, ‘la’ dedi, ‘lo’ demedi misali Bahçeli, “Herkes, her daim ilkeli olmalı. Pazarlık yapma görüntüsü vermem” dedi, talebi geri çevirdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Söz ve yetki sahibi değil” diyerek ağır eleştiriler yönelttiği BDP ile görüşmeye kapalı olduklarını önceki gün yeniden açıklama gereği duyması Gül’e verilmiş bir mesaj mı, emin değiliz.
Ancak, toplumdaki algının bu yönde oluştuğu açık.
Tamam, Köşk’teki görüşmelerle ilgili haber ve yazılarımız yeni bir Oslo süreci gibi algılanmamalı, ama şu ifadeyi BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın bize verdiği demeçten bağımsız ve bilerek yineliyorum:
“Evet, Cumhurbaşkanı Gül mevcut gidişattan çok rahatsız.”
Çözüme MİT üzerİnden ulaşmak
Gül’ün son açıklamalarını da o rahatsızlığın ifadesi diye görüp o buluşmalarda, “Daha aktif olacağım” mesajı verdiği tezinde ısrar edeceğim.
Soruna rasyonellik temelinde yaklaşan Gül’ün, çözüm odağı olarak TBMM’yi göstermesinin altını da çizmeli.
Kimileri “Bu ne hız” diye imalı ifadeler kullandığı için durumu, “Cumhurbaşkanı şu sıralar çok daha önemli bir konu ile meşgul, böyle tali konulara ayıracak saniyesi yok” diye bir ironiyle açıklamaya çalışayım. Meramımı anlatmak için önce dikkatleri bir noktaya çekeyim.
Tamam, zaman zaman dünkü gibi, maalesef yeni şehitler veriliyor, PKK’ya darbeler vuruluyor, ama en azından bir ay öncesine göre tansiyon düştü.
Peki, her gün neredeyse onlarca şehit verilirken ne oldu da bu noktaya gelindi?
ŞEMDİNLİ’YE FARKLI BAKIŞ Başbakan Erdoğan’ın, çok saygı duyduğu bir yakınının oğlu da olan çok güvendiği Malatya Valisi Ulvi Saran’ı 2 Ağustos’ta Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’na atamasıyla başlayıp aşağıdan yukarıya doğru gidelim.