Paylaş
Kardeşi üzerinden, “Sürecin merkezinde olmak zorundayım” mesajını net vermiş olan Öcalan’ın da bunu istediğini sanmıyorum.
Aslında, açlık grevlerinin ana amacı olan ‘Öcalan’a tecrit kalksın’ talebinden kazanılmak istenen sonuç da bu.
Sürecin geleceği konusunda ise iki tarafın önemli isimlerinin verdiği izlenime bakılırsa, hâlâ ciddi engeller var, ama her an yıkılabilir türden.
Engelin ilk kaynağı Öcalan görülse de hükümet kaynaklı sıkıntılar da önemli.
HÜKÜMET İÇİNDE İKİ GRUP
Hükümet içinde BDP ile teması, en azından sıcak tutmak isteyen bir grupla temasa tamamen kapalı bir grup var ve Erdoğan hâlâ ikinci grubun yanında.
Hani sadece ifade etmek için ilk grubu Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ikinci grubu da İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin adları üzerinden simgeleyelim.
Ergin, BDP’nin sıcak baktığı, güvenilir bulduğu, sürekli temas kurduğu, son Sincan Cezaevi ziyaretini de bu çerçevede gerçekleştirmiş bir isim.
BDP ile Şahin’in birbirlerine bakışından söz etmeye ise gerek yok. Şimdi bunun ne önemi var diye soranlara şu bilgileri aktarmak isterim:
Oslo görüşmeleri süreci, MİT destekli birinci grubun çabasıyla yürüyordu.
Çok hassas yürütülen bu çalışmalar AKP içinde güçlü de tepki topluyordu.
Sonuçta bu süreç, görüşme tutanaklarının sızdırılmasıyla darbeyi yedi.
Sadece bir tesadüf diye görülse de o darbe, tam da Şahin’in bakanlığı sonrasına denk düştü.
O tutanaklar ikinci grubun birinciyi, “Bunlar PKK’yı şımarttı, o nedenle eylemler arttı” diye eleştirmesinin zemini oldu, Erdoğan’ı da o tarafa yöneltti.
SALI GÜNKÜ KRİTİK SONUÇ
İkinci grup o saatten sonra güç kazanınca ‘silahlı mücadele’ yeniden öne çekildi, ama gelinen noktada beklenen etkili başarı sağlanamadı.
Ve Ergin, Sincan Cezaevi’ne gidip açlık grevini sürdüren PKK’lılarla görüştü.
Birinci grup merakla Başbakan’ın bu ziyarete ne diyeceğine baktı, çünkü AKP içinden Erdoğan’a, “Bir bakan teröristlerin ayağına nasıl gider, yine şımartıyorlar” diye epey itiraz gitmiş olmalı.
Başbakan, salı günü Ergin’e eleştiri yöneltmediği gibi destek çıktı denebilir.
Konuya sonraki yazımda devam edeceğim ama günümüzde her şey Başbakan’ın iki dudağı arasına sıkıştığı için salı konuşması önemliydi ve sonraki gelişmeleri de onun söylemi belirleyecek.
Umarız, gücü simgelediği, her sözü polisinden valisine tüm kamu görevlileri üzerinde ‘emir etkisi’ yarattığı için Erdoğan, tüm Türkiye’yi bu soruna odaklayacak yeni bir dil kullanmaya başlar.
Beklenti, Cumhuriyet kutlamalarında çatışma çıkmasın diye çaba gösteren bir Cumhurbaşkanı’na dahi sitemkâr sözler eden bir Erdoğan değil.
Beklenti, kendisini, “Benim polisim” diyerek halktan uzaklaştırdığı izlenimi bırakan barikatın önündeki polis ile barikatın arkasındaki vatandaşın yerine koyan bir Erdoğan.
Paylaş