Sayın Bahçeli ve Cumhur İttifakı’nın yetkilileri de aynı şekilde bu seçimlerde kendilerinin başarılı olmalarını ülkenin bekası açısından şart görüyorlar.
Beka kavramı “akan suların durduğu” çok önemli bir durumdur.
Hani beka meselesi söz konusu ise “seçimmiş, demokrasiymiş” gibi hususlar ikinci plana düşer.
Daha doğrusu bu durumu seslendirenlerin ses tonu insanlara “beka”yı böyle algılatıyor.
Yani, seçmenlere ve muhalefete verilen örtülü mesajla, “doğru kişiler seçilmezse, kusura bakılmasın itiraz edilir” hissiyatı geçiriliyor.
Şimdi kampanya dönemi.
Hani katılaşmış siyasi tercihlerimizi ne ölçüde etkiler bilemiyoruz, ama yerel seçimlerde daha ziyade projelerin değerlendirilmesi gerekir.
AK Parti Nihat Zeybekci ile kapsamlı bir proje sunumu yaptı.
Hakikaten iyi organize olmuş, görkemli bir sunumdu ve çok sayıda yatırım vaat edildi.
Projelerin bir kısmı merkezi hükümetin katkısı ile gerçekleşecek türdendi.
Satır arası, “bizi seçin, merkezi iktidarla uyum kente kazandırır” mesajı da verilmiş oldu.
Bu yönü itibariyle kurucu felsefemizin karakteri “anti emperyalist”tir.
Beri yandan, ideolojik olarak “laik tabanlı pozitivizm” benimsendiği için aynı zamanda yüzümüz 1830’lardan beri Batı’ya dönüktür.
İşte bu karışık duruşu, onu siyasi planda temsil eden CHP’nin gelgitlerinde de gözleyebilirsiniz.
Mesela CHP, Avrupa Birliği konusunda bile hep bir temkin içindedir.
Aynı CHP başta Kürtler olmak üzere etnik ve muhafazakar kimliklerin sorunlarına “buzlu camın” arkasından bakar.
Ama yeri gelir gerçek manada sosyal demokrat bir parti olmaya özenir.
Tunç Soyer, Büyükşehir için baştan beri en çok konuşulan adaydı.
Süreç uzayınca pek çok isim gündeme geldi.
Ancak öyle anlaşılıyor ki, Tunç Soyer CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun en başından aklına koyduğu kişiymiş.
Bu süreçte Aziz Kocaoğlu maalesef iyi bir final yapamadı.
Kendi duyarlılıklarını ortaya koyuş şekli herkese karışık geldi, hatta anlamakta güçlük çektiler.
Her neyse, kendisi bir “efsane başkan”dır.
Nitekim Tunç Bey de gereken saygıyı göstererek desteğini istediği Aziz Bey de kendine yakışanı yaptı.
Yerel seçimlere kadar herkes her şeyi erteleme eğiliminde.
Ama işlerin iyi gitmediği de ortada.
Tüm piyasa oyuncuları ve sıradan insanlar aşırı temkinli.
“Talep kuruluğu”, “üretim azaltılması” hatta “askıya alınması” pek çok işletmenin yaşadığı gerçeklik.
Örneğin, inşaat malzemeleri üreten sektörlerde duyduklarımız ürkütücü.
Bu birikimi taşıyanlar genelde ev kadınları.
Bazı müteşebbis insanlar bu atıl hazineyi aktive edip yeme-içme mekanları açıyorlar.
Buca Ege Organize Sanayi Bölgesi’nde (BEGOS) faaliyet gösteren Ev Restoran da böyle bir yer...
Uzun yıllardır tekstil işi ile uğraşan Şener ve Canan Kırıkkaya çifti, fabrikalarının alt katında eski eşyalarla ve otantik bir konseptle döşedikleri mekanda çok özenli bir işletmecilik yapıyor.
Yemekler, yukarıda sözünü ettiğimiz kişilere yaptırılıyor.
Söylemeye gerek yok, muhteşem lezzetler üretiliyor.
Parti merkezinin kamuoyu araştırmaları yaptırdığı biliniyor.
Kamuoyu araştırmaları en “meşhur” adaya avantaj sağlar.
Dolayısıyla bir fikir vermesi yönünden tek kriter olmamalıdır.
Bu arada, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Mersin adayı PM’de son anda değiştirildi.
Buradan hareketle Genel Başkanın tek belirleyici olmadığı anlaşılıyor.
Diğer bir faktör de İYİ Parti...
Seçilen adayın ittifak yapılan partiye de ters bir isim olmaması lazım.
Onun ismi, hani belki o çok arzu ettiği opera binasına ya da bir caddeye, meydana mutlaka verilir.
Ama an itibarıyla, onun eliyle kurduğu ve adeta kristalize şehir forumu niteliğinde olan İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu (İEKKK) üyeleri, sevgili Başkan’a veda jesti yapma ihtiyacı içine girdi.
Hani pahalı hediyelere en başından baraj kurmuş bir insanı mutlu edebilecek hediyenin, onun adına oluşturulan bir “orman” olacağı hususunda hemfikir kalındı.
Bu amaçla Ege Orman Vakfı’nda bir hesap açtırılarak katılımcılar bağışları ile fon oluşturuldu.
Ege Orman Vakfı zaten biliyorsunuz, bu kentin belki de en hayırlı sivil toplum kuruluşu.
Aziz Kocaoğlu tam 14 yıl İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı.