Aziz Kocaoğlu Ormanı

HİÇ şüphesiz İzmirliler Aziz Kocaoğlu’nu unutmayacaklardır.

Haberin Devamı

 
Onun ismi, hani belki o çok arzu ettiği opera binasına ya da bir caddeye, meydana mutlaka verilir.
Ama an itibarıyla, onun eliyle kurduğu ve adeta kristalize şehir forumu niteliğinde olan İzmir Ekonomik Kalkınma ve Koordinasyon Kurulu (İEKKK) üyeleri, sevgili Başkan’a veda jesti yapma ihtiyacı içine girdi.
Hani pahalı hediyelere en başından baraj kurmuş bir insanı mutlu edebilecek hediyenin, onun adına oluşturulan bir “orman” olacağı hususunda hemfikir kalındı.
Bu amaçla Ege Orman Vakfı’nda bir hesap açtırılarak katılımcılar bağışları ile fon oluşturuldu.
Ege Orman Vakfı zaten biliyorsunuz, bu kentin belki de en hayırlı sivil toplum kuruluşu.
Aziz Kocaoğlu tam 14 yıl İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı.
Bu dönem, bilindiği gibi aday olmadığını açıkladı.
Aziz Bey, hiç şüphe yok çok hoş bir seda bırakıyor.
Onun dürüst, sıcak, insana güven veren halk adamı kişiliği dolaysız bir şekilde İzmirlilere geçmiştir.
Hangi siyasi eğiliminde olursa olsun bu kentin insanları onu hep sevgi ve saygıyla anacaklardır.
İki defa yarıştığı AK Parti adayı Taha Aksoy, seçimin en hararetli anında “cüzdanımı rahatlıkla teslim edebileceğim kişidir” diye tanımlarken, bir yandan kendisinin diğer yanda Aziz Bey’in kalitesini tescil ediyordu.
Ege Orman Vakfı’nı bu vesile ile tekrar hatırladık.
Cem Bakioğlu’nun fedakar çabalarıyla kentimizi çepeçevre saran yeşil halka tüm İzmirlileri bahtiyar kılıyor.
Bu kent, bu vakfa müteşekkirdir.
Başa dönersek, İEKKK üyeleri tabii ki gerekli fonu hemen oluşturdu.
Ama büyük bir ormandan daha anlamlı olan daha da büyük bir ormandır.
Bu anlamıyla Aziz Kocaoğlu için açılan hesaba tüm kadirşinas İzmirlileri destek vermeye çağırıyoruz.
Böylesi bir katkı “Hem Aziz Bey’e şükran, hem de memlekete orman” anlamındadır.

-----

Kemeraltı Suriyeliler

Haberin Devamı

HANİ Suriyeli vatandaşlarla ilgili şikayetler çok sık duyulur oldu.
Bu konuya insanlarımızın yaklaşımları genelde katı.
Eleştiriler makul söylemlerle başlıyor, kopkoyu faşistik bir dışlama boyutuna kadar gidiyor.
Bu topraklar binlerce yıllık tarihinde göçler almış ve onlarca etnisik kültürün harman olduğu yerler.
İzmir daha yüzyıl öncesinde gayrimüslim nüfusun ağırlıkta olduğu bir kentti.
Daha sonra Balkanlardan, Adalardan, Çerkezya’dan göç aldı.
Akabinde henüz 50 sene bile geçmeden Anadolu’nun bağrından gelenler İzmir’i memleket bellediler.
Henüz tam bir sindirilmişlik ve sentez oluşmadan bu defa Suriyeliler denkleme dahil olmaya başladı.
Hani “kızmaca, darılmaca” mukadder sonucu değiştirmez.
Bu insanlar gidici olmadığı ve artık İzmir sakini olduğu gerçeğini kabullenmek gerekiyor.
Suriyeliler ilk yerleşimlerini kentin çöküntü alanlarında yapıyorlar.
Her nedense yeni yerleşimcilere dair ilk nöbeti hep Kemeraltı ve yakın çevresi tutmuştur.
Biraz palazlanan yerini yeni gelenlere terk eder.
Halbuki bilseler bu kentin karakteri, kimliği, ruhu ve tarihi, o bölgeden neşet eder ve her bir köşesinden sihrini yansıtır.
Neyse, bahse konu değerbilmezlik hepimiz için geçerli.
Şimdi Suriyeliler, o bölgede saf tutmuş durumda.
Bir hazinenin üzerinde oturduklarının farkına varırlarsa, oralarını kolay kolay bırakmazlar.
Her neyse, çok uzun zamandır ihmal edilen Kemeraltı, artık kamu kuruluşlarının da radarına girdi.
Yanı sıra kentin sivil inisiyatifleri de farkındalığın artması için çaba sarf etmeye başladı.
“TARKEM” adeta bir lokomotif oluşum oldu.
Kamu ve özel sektör ortaklığının en uyumlu örneklerinden olan bu şirket “akupunktur” dedikleri bir yöntemle tarihi yerleri restore ediyor ve noktasal cazibe merkezleri oluşturmaya çalışıyor.
Her geçen gün bu özel bölge çöküntü alanı nitelemesinden süratle uzaklaşıyor.
Gayrimenkul yatırımının faziletine inanan tüm İzmirlilere bu bölgeye odaklanarak yatırım yapmalarını öneriyoruz.
Zaten gündüzleri cıvıl cıvıl olan bu tarihi alan geceleri de yaşamaya başlayınca sadece bizlerin değil, tüm Türkiye’nin hatta Akdeniz’in en otantik ve kıymetli bölgesi olmaya adaydır.
Başa dönersek, İzmir barışçıl kimliğiyle kendi bünyesindeki her unsuru kendi değerleriyle yoğurarak bir İzmirli fenomeni oluşturmayı hep becermiştir.
Suriyeli insanlar da bu çerçevede zaman içerisinde kentimizin değerlerine intibak edeceklerdir.
Onlara buradan mesajımız; şu anda bulundukları yerin kıymetini iyi bilsinler.

-----

Arap suyu can suyu

Haberin Devamı

SON 10-15 yılda artan milli gelirin tezahürü yeni sınıfların mabedi lüks AVM’lerdir.
Özellikle İstanbul’da herhangi bir metropol, Batı kentinde göremeyeceğimiz türden lüks tüketimi iştahlandıran görkemli ortamlar oluşturuldu.
Şimdilerde yaşanan ekonomik daralma bu yerleri tam anlamıyla vurmuş durumda.
Geçen hafta bu neviden yerlerin en iyilerinden birinde birkaç saat geçirdim.
Yani açık söylemek gerekirse zengin Arap turistler olmazsa durum hakikaten içler acısı.
Kim ne derse desin Arap turistler, İstanbul hizmetler ve gayrimenkul sektörüne talep yaratan ve ayakta tutan en önemli unsur gibi gözüküyor.
Bu ilginin sebebi siyasi iktidarın yarattığı sıcaklık kadar Türk dizileri olduğunu zannediyoruz.
Tıpkı Suriyelilere olduğu gibi Arap turistlere de yönelik kimi çevrelerin alerjik nazarları olduğunu gözledik.
Bu haller hakikaten bu toprakların kültürüne yakışmayan son derece ayıp bir tutumlar. Lütfen kimse “ama” demesin, bu sıkıntılı durumlarına çare bulmaya çalışsın.
Her iki yazımızda da temel çıkış noktamız “önce insan” odaklı bir yaklaşım tarzıdır.
Başka türlüsü, hele bizim gibi eski bir hümanist tüfeğe asla yakışmaz.

Yazarın Tüm Yazıları