Paylaş
Sayın Bahçeli ve Cumhur İttifakı’nın yetkilileri de aynı şekilde bu seçimlerde kendilerinin başarılı olmalarını ülkenin bekası açısından şart görüyorlar.
Beka kavramı “akan suların durduğu” çok önemli bir durumdur.
Hani beka meselesi söz konusu ise “seçimmiş, demokrasiymiş” gibi hususlar ikinci plana düşer.
Daha doğrusu bu durumu seslendirenlerin ses tonu insanlara “beka”yı böyle algılatıyor.
Yani, seçmenlere ve muhalefete verilen örtülü mesajla, “doğru kişiler seçilmezse, kusura bakılmasın itiraz edilir” hissiyatı geçiriliyor.
Anladığımız, “Türkiye çok kritik bir süreçten geçiyor ve ülkemizin menfaatleri sadece mevcut iktidar tarafından korunabilir, kollanabilir” diye düşünülüyor.
Muhalefet partileri de bu yorumlara itiraz ediyor.
Mevcut iktidarın kendisini vazgeçilmez olarak konumlandırması ve bu durumu ülkenin bekası ile örtüştürmesine karşı çıkıyor.
Bu ülkede iktidar değişimleri maalesef sancılı olmuştur.
1960 ihtilali sonrasında acı olaylar yaşanmış ve devri sabıklar yaratılmıştır.
Bu kötü geçmiş, haliyle herkesi tedirgin etmektedir.
Bu çerçevede olası değişikliklerin ne ölçüde bir hesaplaşmaya sebep olunacağının kestirilememesi siyasette bazen ısrarlara yol açmaktadır.
Bağlı olarak “beka” meselesi iktidar için bu yönüyle de önemli hale gelmektedir.
Hal böyle olunca, “iktidar hakimiyeti” basit bir seçim sonucuna feda edilemeyeceğini ortaya çıkarmakta ve herkese “akıllı olunması” öğütlenmektedir.
Doğrudur; istikrar bazen herşeyden önemlidir.
Bisiklet
EKONOMİNİN gidişatı “bisiklet” kullanmaya benzer.
Düşmemek için sürekli “pedal basmak” durumundasınızdır.
Aynı tempoda pedal çevirmek de yetmez.
Zira bir yandan nüfus artarken, diğer taraftan insanların refah ve tüketim talebi sürekli yükselir.
Dolayısıyla her sefer bir öncekinden daha kuvvetli basarak hızı arttırmak icap eder.
Oysa tüm ekonomik veriler göstermektedir ki, ülke içinde ciddi bir “durgunluk” yaşanmaktadır.
Ekonomi yönetiminin çabaları sıkıntıları bir ölçüde bertaraf etmiş, yine de “daralma” çözümlenebilmiş değildir.
İtibar edilen uzman görüşleri, ittifakla IMF gibi bir desteği önermektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı bu yolu kesin ifadelerle kapatmıştır.
“Beka” kaygısının muhatabının ABD ve NATO olduğu düşünüldüğünde, zaten mevcut iktidarın terkibi itibariyle IMF’ye mesafeli yaklaşması sürpriz değildir.
İhtiyaç duyulan desteğin Rusya, Çin veya Arap ülkelerden temin edilebilme ihtimali de çok kolay değildir.
Bu durumda ülkenin kendi dinamikleri ile mevcut borçların nasıl çevrileceği gündemde konuşulmaktadır.
Pek tabii, her “uç” önlem Türkiye’yi uluslararası finans çevrelerinden uzaklaştırır.
Sayın Berat Albayrak bahse konu tedirginliklerin yersiz olduğuna dair kanaatini sürekli ifade ediyor.
Sayın Bakan’ın haklı çıkması Türkiye’yi rahatlatır.
Paylaş