Sonra bestecilik yönü ortaya çıktı.
Fazıl Say’dan söz ediyoruz.
Tanrı’nın Türk halkına armağanı olan insandan.
Büyükşehir Belediyesi kendisine “İzmir” temalı bir eser siparişi vermiş.
Geçen salı günü Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde prömiyeri yapıldı.
Arada bir isyan çığlıkları atsak da o feryadın bile ne ölçüde maniple edildiğini bilemiyoruz.
Bir şeylere kızmak, tepkilenmek, itiraz etmek, bir başka “görünmez el”in, bir “ağabey”in yönlendirmesine hizmet edebiliyor.
Oysa insanoğlunun bahse konu “yabancılaşma”ya karşı durabilmesi imkansız değildir.
Ama bu mücadele “akıl” yürüterek olamaz.
Akıl, Arapça “i’kal”, alıp başını giden at’ın dizginlenmesidir. Bu anlamıyla kısıtlayıcı aparattır, erdemin “kullanışlı köle”sidir.
Kirlenmeye karşı duruş “sezgi” ile başlar.
Genelde müteşebbis bir insan çıkıyor, annesi, teyzesi, mahalleli kadınları örgütlüyor, onlara kendi kültürlerinin ev yemeklerini yaptırıp yine onların servis ettiği öğlen lokantaları açıyorlar.
“Boşnak kadınlar” resitali diye ifade edeceğim bu oluşum Buca’da “Zeytin” isimli mekanla başladı.
“Zeytin” daha sonra Mistral Çarşı’ya taşındı.
Yiğit Bey’in orkestrasyonunda hatunların çıkardığı yemekler hakikaten akla ziyan.
En kaliteli, en hafif malzemelerle göçmen mutfağının şahikalarını tadıyorsunuz.
Duyduğumuz, tüm Arkas Holding personeli sağa sola gitmekten vazgeçip ayrı bir ortamda “Zeytin”in öğlen lezzetlerine tamamen teslim olmuşlar.
Yazımızın başında işaret ettiğimiz gibi “Zeytin” tek örnek değil.
Bu hafta sizlere bir “köfteci” önermek istiyorum. Aslında ana işleri çok farklı.
İzmir’in en büyük Renault Bayi Ermat’ın şikemperver patronları Şafak ve Muhip beyler, biraz kendilerini daha çok civardaki insanları düşünerek, ana cadde üstündeki tesislerinin içinde “köfte dediğin böyle olur” iddiası ile pür amatör bir gayreti hayata geçirmişler.
Aslen Bergamalı olan Özerinç Ailesi, o yörenin özel köfte kültürünü aynen taşımış.
Hani bu işler hobi olarak yapılınca malzeme kalitesi de haliyle çok farklı oluyor. Şüphesiz “lezzet” ilave bir şeyler de gerektiriyor. Ermat Köfte, temin ederim, bu şartı da sağlamış. Lezzet avcılarının dikkatlerine sunulur.
Akçay Cad. No: 25/1 Gaziemir, (0232) 253 66 66
-----
Devlet özel sektörü sahiplenecek mi?
Su böreğini andıran, hamuru ve böreğin içinden eriyip taşan peyniri, organik tereyağı ile sıcak yenilen şahane bir tat Adana Böreği.
İzmir’de Bülent Börekçilik adıyla açılmış mekanda bu lezzete tesadüf ettik.
Hakikaten denenmesi gereken özel bir tat...
İşletmeci Ali Fethi Bali ile konuştuğumuzda işyerini üç ay önce açtıklarını ve çok ilgi gördüklerini söyledi.
Bu arada tekrar vurgulayalım, bu börek sıcak ya da fırında ısıtılarak yenecek ve anında tüketilecek.
Biz başımıza bela ettik, size de tavsiye olunur. (Halit Ziya Bulvarı No: 49, Tel: 0232 425 61 21)
-----
Genel Merkez bu karara memnun olmuş gözüküyor.
Şimdi “top” Genel Merkez’de.
Kılıçdaroğlu’nun işi zor. Kulis bilgilerine göre bir “kadın” aday arayışı içindeymiş.
Hani bu ‘post’a heves edenler çoktur.
Neticede CHP’nin en önemli kamu makamı İzmir Büyükşehir Belediyesi’dir.
Karar Ankara’da çatılacağından halen milletvekili aday adaylarının şansı daha yüksek.
Hiç yok diyemeyiz. Örneğin Bornova’da Ahmet Usta’nın ‘Samsun Pidecisi’ daima özgünlüğünü korumuştur.
Bu defa yepyeni bir deneyim sahne aldı.
Alsancak Gül Sokak’ta açılan ‘Obi’den söz ediyoruz.
‘Obi’, Laz mitolojisinde yağmur ve bereket tanrısı anlamına geliyormuş.
Cengiz, Cem ve Can Yavaş’ın büyük bir özenle hizmete açtıkları mekan, sunduğu çeşitlerle sizi 1408 kilometre uzağa gitme zahmetinden kurtarıyor.
Obi’ye gittiğinizde kesin aklınız karışıyor.
Aynı anda gurme pidelerini, İspir fasulyesini, Zigana güvecini, soğan kebabını, Sürmene pilavını karşınızda görünce seçim yapamıyorsunuz.
Geçen hafta Alaçatı’da geleneksel hale gelen balık tutma yarışlarında 63 iş insanı tekneleriyle birkaç kategoride kıyasıya yarışmak üzere denize açıldı.
Günün sonunda “en büyük balık yakalama” kategorisinde hoş bir sürpriz yaşandı.
24 yaşındaki Mert Cemal Bigalı, Fidato isimli teknesiyle 305 kiloluk bir mavikanat orkinos yakalayarak uzun yıllar kırılamayacak bir rekorun sahibi oldu.
Hani, bilenler bilir, oltayla bu boyutta bir balığı çekebilmek muazzam bir tecrübe ister. Sevgili Mert’le konuştuğumuzda, yeteneğinin aile mirası olduğunu, dedesi Cemalettin Bey’in “Sevda” isimli balıkçı kayığı ve oltasıyla 70’li yıllarda adeta körfezi kurutmasının öyküleriyle büyüdüğünü, babası Feridun Bigalı’nın ise çocuk yaştan itibaren kendisini yetiştirdiğini söyledi.
Organizatörlerin 10 metrelik bir tekneyle elde edilen bu başarının dünyada bir ilk olduğunu ifade ettiklerini de belirtelim.
Tebrikler Fidato ekibi...
-----