Şenol Kalyoncu

Prostat teşhisinde yeni yöntem

23 Kasım 2018
Dünyada erkeklerde en sık rastlanılan hastalık grubu olan prostat hastalıkları, genç yaşlarda daha çok prostat enfeksiyonları olarak görülürken; 50’li yaşlardan sonra daha çok iyi huylu prostat büyümesi (BPH) veya prostat kanseri (Pca) olarak karşımıza çıkar. 

Prostat kanseri şu anda erkeklerde en sık görülen kanser olup ölüm sıralamasında akciğer kanserinin arkasından ikinci sırada geliyor.
***
Prostat kanseri tanısında parmakla prostat muayenesi ve kanda PSA ölçülmesi önemli klinik bilgi veriyor. Şüpheli olgularda kesin tanı koymak için prostat biopsisi yapmak gerekiyor. Prostat biopsisi ile ilgili TOBB ETU Hastanesi Üroloji Anabilimdalı Başkanı Prof Dr. Öztuğ Adsan şu bilgileri verdi:

KÖRLEME BİOPSİ YAPILIYOR

“Şu anda prostat biopsisi standart olarak makat yolundan yapılmaktadır. Makattan yerleştirilen ultasonografi cihazıyla prostat dokusundan 12 adet körleme biopsi yapılıyor. Şüpheli vakalarda eğer kanser yakalanamazsa biopsiler en az 3 kez tekrarlanıyor. Dolayısıyla bu işleme ait komplikasyonlar artıyor. Kanser tanısındaki yetersizliğin yanında makat yolu kullanıldığı için hastalarda ciddi enfeksiyon riski, kanama ve ağrı şikâyetleri oluyor. Standart yolla prostat biopsisi yapılan hastalara “Tekrar biopsi olur musunuz?” diye sorulduğu zaman hastaların yarısından fazlası bu yüzden biopsi olmak istemiyor.

3D GÖRÜNTÜLENİYOR

Prostat kanseri için en iyi görüntüleme ve tedavi yöntemleri artık füzyon sistemlerle sağlanıyor. Hedefe yönelik füzyon prostat biopsilerinde ise hastanın prostat yapısı detaylı MR ile ortaya çıkartılıyor. Prostat içindeki şüpheli alanlar net olarak görülüyor. Daha sonra özel bir yazılımla bu görüntüler 3 boyutlu(3D) ultrasonografi cihazına aktarılıyor. Şüpheli alanların işaretlenmesini takiben özel tasarlanmış biopsi aparatlarıyla gerçek zamanlı hedefe yönelik biopsiler alınıyor. Şüpheli alanların işaretlenmesi hata payını en aza indiriyor. Böylece gereksiz alanlardan alınacak biopsiler engellenmiş oluyor. Hedeflenen alanlardan alınacak biopsiler ise varsa tümörün kesin tanısını konulmasını sağlıyor.

Yazının Devamını Oku

Saç ekiminde mikrocerrahinin avantajları

10 Kasım 2018
Saç dökülmesi, saçların zayıflaması ve incelmesi gibi farklı sebeplerden oluşan bir çeşit hastalıktır. Her yetişkinin, gün içerisinde 50 ila 100 tel arasında saçı dökülür. Saç dökülmesinde yaşanan artışı, sabahları yastığınızda ya da duştan sonra dökülen saçlarınızı kontrol ederek çok kolay anlayabilirsiniz.

 
Saç ekimi uygulamaları başladığından bu yana sürekli yeni yöntemlerle karşı karşıyayız. Bugünkü konumuz olan mikrocerrahi(biyomikroskopi) ile saç ekimiyle ilgili tripaestetik doktorlarından Dr. Muhammed Özgehan’dan konuyla ilgili bilgi aldık.

ÇİM ADAM GÖRÜNTÜSÜNE SON

“Bu yöntemin en büyük avantajı daha sık bir saç ekimi sağladığı için halk arasında çim adam görüntüsü denen görseli engellemesi. Yine bu yöntemde mikrocerrahi kullanıldığı için tek seferde 12 bin saç kökü ekilebiliyor diğer yöntemlerde en fazla 8 bin saç kökü alınabiliyor. Ayrıca 1 santimetrekaredeki saç kökü 40 köke kadar ulaşabiliyor.
***
Alım alanında saç çok az ise, sakal ve vücut bölgesinden de kök hasatı alınabildiği için, ileri derece saç dökülmesi olan bireylerde çok iyi sonuçlar alabiliyoruz. Ayrıca alım alanında mikrocerrahi yöntemde kullanılan küçük punch çapları çok küçük olduğu icin, genellikle kafanın arka bölgesinde alım izlerini engeller hatta alınan bölgede hemen hemen hiç iz olmaz ve yaralar çok hızlı iyileşir.
Mikrocerrahi FUE saç ekiminde devrim niteliğinde sonuçlar göstermektedir. 1.5 yıldır uyguladığımız bu yöntemde geri dönüşlerimiz çok memnuniyet verici.”

ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN YÜZÜM DONDU

Yazının Devamını Oku

Epilepsi nöbetleri cerrahi ile son buluyor

3 Kasım 2018
Beyindeki elektriksel aktivitenin normalin dışına çıkmasıyla oluşan epilepsi nöbetleri, hastaları ne yazık ki toplum dışına itiyor. Pek çok hasta, yaygın uygulanan ilaç tedavisine karşı dirençli ve cerrahi uygulamanın varlığı ile başarı oranı konusundan habersiz.


Medicana International Ankara Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Kurt, epilepsi rahatsızlığında ilaca dirençli hastalarda tedavide, büyük önemi olan cerrahiyi tercih edebildiklerini söylerken, “Uygun olan hastaların yüzde 95’i cerrahi sonrası nöbetsiz hale gelir. Bu, büyük bir avantajdır ve hastanın hayatında beyaz bir sayfanın açılması anlamına gelir. Kalan yüzde 5’lik kısımda da aslında bir pozitif değişimden bahsediyoruz; nöbet sayıları ve sürelerinin azaldığını gözlüyoruz” dedi. Kurt şunları söyledi:

TETKİKLER SONUCU KONSEY KARARI ALINIR

“Epilepsinin asıl tedavisi açık cerrahidir. Ancak öncelikle medikal/ilaç tedavisiyle epilepsiye çözüm bulunmaya çalışılır. Eğer bu tedaviye dirençli bir vaka söz konusu ise bir takım ilaç değişiklikleri ve kombinasyonlar uygulanır. Ne yazık ki hastaların önemli kısmında, ilaca direnç söz konusudur. Ortalama 2 yıllık böyle bir mücadelenin ardından ilaca rağmen nöbetleri devam eden hastanın, artık cerrahi yönden değerlendirmesini yapmak gerekir. Epilepsi cerrahisine karar vermek ise bir ekip işidir. Cerrahi müdahale kararı, gerek radyolojik olsun gerekse hastanın davranışlarını ve nöbet şeklini gösteren bir takım tetkikler sonucu konsey tarafından alınır.
***
Beyin-sinir cerrahlarının yanı sıra çocuk yaştaki hastalar için çocuk nöroloğu, yetişkinler için erişkin nöroloğu, psikiyatrist ve psikolog ile nükleer tıpçı ve radyoloğun oluşturduğu bir konseyde hastanın tüm verileri masaya yatırılarak cerrahiye uygunluğu değerlendirilir. Epilepsi tedavisinde radyocerrahi uygulama da mümkün olmakla birlikte sınırlı bir alana sahiptir. Uygun hastalarda yani cerrahiye elverişli olmayan beyin tümörlerinde, damarsal bozukluğu olan kişilerde, bu seçenek tercih edilebilir.”

ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN

ANKSİYETEM TUTTU GALİBA

Yazının Devamını Oku

Meme kanserinde BRCA testleri

23 Ekim 2018
Meme kanseri, ‘meme dokusundaki süt kanallarını oluşturan ve süt yapan hücrelerin kontrolsüz çoğalması’ demek.

Yaş ilerledikçe riskin arttığı bu kanser türünde, ailesinde meme kanseri geçmişi olanlar daha büyük risk altında. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kadınlar arasında en sık rastlanan bu kanser türü, kadınların ölüm oranlarının önemli bir kısmını oluşturuyor. En sık rastlanan belirtileri ise memede ya da koltuk altında ele gelen düzensiz, ağrısız ve sert kitleler ile meme ucundaki renkli veya renksiz akıntılar. Her kanser türünde olduğu gibi burada da önemli nokta bu belirtileri erken görebilmek. Yayılarak ilerleyen bir kanser türü olan meme kanseri için erken teşhis çok önemli.



* * *
Kalıtsal meme ve over kanseri olgularında yaklaşık yüzde 25’ine sebep olan BRCA1 VE BRCA2 genlerindeki mutasyonlar geliştirilen testlerle önceden tespit edilebiliyor. Bu testlerle ilgili konunun uzmanı Ankara Synlab’dan Dr. Janserey Batu’nun görüşlerini aldık. Şunları anlattı:

Yazının Devamını Oku

Kadınlarda yumurta dondurma devri

24 Eylül 2018
Kariyer planları, doğru zaman derken ileri yaşlarda evlilikler ve doğumlar artış gösterdi.

Ancak yaşın ilerlemesinin kadın açısından bazı tehlikeleri var. Bunun için son yıllarda kullanılan yumurta dondurma imdada yetişiyor. Peki nedir bu yumurta dondurma? Biraz inceleyelim. Artan iş yoğunluğu, kariyer planları ile ertelenen çocuk planı ve kanser tedavisi, erken menopoz gibi bazı hastalıklar kadınlarda yumurta rezervlerinin azalması ve yumurta kalitesinin düşmesine sebep olabiliyor. Sağlıklı bir kadında 15-45 yaşları arasında yumurtlama gerçekleşiyor. Ancak 35 yaşından sonra yumurta rezervlerinin azalması çocuk sahibi olmayı zorlaştırıyor. Kanser gibi hastalıklarda kullanılan kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler de yumurtalara geri dönüşü olmayan zararlar verebiliyor. Ailesinde 1. dereceden yakınında erken menopoz teşhisi konan kadınlar da risk altında. Son yıllarda kullanılan yumurta dondurma ile ileri yaşlarda çocuk sahibi olma ihtimali artıyor.

KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ

Embriyo ve sperm dondurma, tüp bebek tedavilerinde de uzun zamandır kullanılıyor. Ancak son zamanlarda ilerleyen laboratuvar teknikleri yumurta dondurmanın da önünü açtı. Yumurta dondurma işlemi için tüp bebek tedavisinde kullanılan prosedür takip ediliyor. Yumurtaların büyümesi ve çoğalması için adetin 3. gününden itibaren 10-12 gün süre ile takip edilerek ilaçlar veriliyor. Bu süre içinde 2-3 günde bir hasta takip ediliyor. Yumurtaların durumuna göre verilen hormon ilaçlarının dozları devamlı değişebiliyor. Bu sebeple oldukça kişisel bir tedavi. Takip süresi sonunda yumurtalar toplanıyor ve aynı gün donduruluyor. Yumurta rezervi düşük hastalar için bu işlem birkaç adet döngüsüyle tekrarlanabilir. Yumurta hücrelerinin çok fazla su içermesi ve dondurulduğunda kristalleşmesi, çözüldükleri zaman yarı yarıya bir oranla sağlıklı yumurta kalması anlamına geliyor. Bu sebeple 10-12 aralığında yumurtanın dondurulması daha sağlıklı.


KAFEİN HER YERDE

Kafein hepimizin hayatında. Her gün tükettiğimiz çay, kahve, gazlı içecekler ve çikolatada hatta bazı ilaçlarda bile mevcut. Genelde zararlı olduğundan şikayet edilse de faydaları da hayli fazla. Kafein, birçok bitkide bulunan metilksantin adı verilen bir bileşik türü. Kafeinin en bilinen etkisi, merkezi sinir sisteminde uyarıcı görevi görerek kişinin uyanık kalmasını sağlaması ve beyne gelen mesajların iletimini hızlandırması. Yorgunluğa ve bitkinliğe sebep olan ve sinir boşluklarında biriken asetilkolin ve adenozinin parçalanmasını sağlayarak sinirsel iletimi rahatlatır. Bunun yanında metabolizmayı hızlandırmak, karaciğer hastalıklarına yakalanma risklerini azalmak gibi etkileri var. Ayrıca bu uyarıcı etkinin astım, prematüre apnesi gibi hastalıklarda etkili olduğu ve bu hastalıklar için kullanılan ilaçlardaki maddelerle benzer etkene sahip olduğu saptanmıştır. Ancak sinir sistemini etkilemesinden dolayı yan etkileri de bulunur. En çok karşılaşılanları sinirlilik, uykusuzluk ve depresyon. Bunun yanında migreni tetiklemesi, kalp ritmini bozması ve yüksek tansiyona yol açması gibi etkileri ortaya çıkabilir. Düzenli ve uzun süreli kullanımda vücut kafeine bağışıklık kazanır ve istenilen etkileri göstermeyebilir. Birden kesilmesi de yine sinir sistemiyle alakalı istenmeyen etkilere yol açabilir. Bu sebeple her şeyde olduğu gibi dozunda tüketilmesi önemli.

Yazının Devamını Oku

Bilim adamları ıspanaktan kalp üretti

10 Eylül 2018
Vücudun en önemli görevlerini üstlenen kalbin damar yapısının ıspanak dokularıyla aynı olduğunu keşfeden ABD’deki Worcester Politeknik Enstitüsü araştırmacıları yapay kalp üretmeyi başardı.

Kalp vücudumuzun hiç durmadan çalışan en emektar organı. Bazı hastalıklar, yaşam tarzı zamanla kalpteki damarların tıkanmasına ve hasar görmesine yol açabilir. Bu hasarlar da zamanla hem kalbi yıpratır hem de kalp krizi gibi riskleri barındırır. Şimdiye kadar tedaviyle ilgili organ nakli ve kalp kası çalışmaları son zamanlarda giderek hız kazandı. Ancak organların başka bir vücuda uyum sağlaması oldukça zorken kalp konusunda bu durumun daha da hassas olması organ nakli ihtimalini de oldukça zorlaştırabilir. Daha önce yapılmaya çalışılan kalp kaslarında ise damar cerrahisi açısından problemler oluşabiliyordu. Üretilen dokularda kanı taşıyabilecek damar sisteminin kurulamamış olması bu gelişmelerin önünü tıkayabiliyordu. Bunun yanında 3 boyutlu yazıcılar da kullanıldı ancak bu tür biyomedikal cihazların hiçbiri kılcal damar ağlarını üretmeyi başaramadı. Bu çalışmayla ilk kez tam uyumlu bir damar sistemi elde edildi.




İNSAN HÜCRELERİ ‘EKİLECEK’

Yazının Devamını Oku

Nedeni izah edilemeyen kısırlıkta yeni umut

3 Eylül 2018
Şüphesiz, insan vücudu bilim dünyası için hâlâ büyük bilinmezler barındırıyor.

Bu yapının en karmaşık sırlarından biri olan üremeyle ilgili çalışmalarını sürdüren Dr. Benjamin Kaupp, sperm hücrelerini yönlendirmeyi sağlayan molekülü keşfetti.
Üreme konusu, bilim dünyası için halen ‘mucize’ olarak ifade edilen bir kavram. Bu kavramla ilgili çalışmalara da her geçen gün yenisi ekleniyor. Özellikle kısırlık tedavisiyle ilgili yapılan çalışmalar bunların başını çekiyor. Çeşitli tahlillerle kısırlık sebebi belirlenebilen çiftlerde uzun zamandır uygulanan tüp bebek tedavisiyle çözüme ulaşılabiliyor. Ancak hiçbir sebep bulunamayan yani belirsiz infertiliteye sahip hastalar için durum biraz daha karışık. Özellikle belirsiz infertilite hastalarında etkili olacak bu çalışmalarda bulunan molekülle spermler yönlendirilerek yumurtaya ulaşması sağlanabiliyor.




TEDAVİ YÖNTEMİ OLARAK KULLANILACAK

Yazının Devamını Oku

Gece körlüğünde biyonik göz...

21 Ağustos 2018
Halk arasında ‘tavuk karası’ olarak bilinen ve kişinin görme yetisini tamamen kaybetmesine sebep olan retinitis pigmentosa’nın imdadına, ‘biyonik göz’ yetişiyor.

‘Tavuk karası’ ya da ‘gece körlüğü’ olarak bilinen hastalık genelde genetik olarak geçiyor. Çocuk yaşlardan itibaren hastanın yaşamını etkilemeye başlasa bile, teşhisi oldukça zor. Hastalıkta 100’den fazla gen etken. Bu yüzden belirtiler de kişiden kişiye değişebiliyor.
* * *
Genellikle retinadaki lekeler ile kendini belli edebilir ancak her zaman bu belirtileri vermeyebilir. Özellikle küçük çocuklar için hava karardığında ve loş ışıkta görme yetilerini kontrol etmeleri gerekli. Bu hastalığa küçük yaşlardan başlayarak optik kusurlar, katarak gelişimi, göz sinirlerinde zayıflama ve göz tansiyonu gibi belirtiler de eşlik edebilir. Bu yüzden teşhis edilmesi konusunda ailelerin dikkati çok önemli. Retina kendini yenileyemediği için iyileşme sağlanamayan bu hastalık zamanla kişinin görme yetisini tamamen kaybetmesine sebep oluyor.



* * *
25 yaşın üzerindeki ve görme sinirleri zarar görmemiş hastalar için uygulanabilen ‘biyonik göz’, ‘tavuk karası’ hastaları için umut niteliği taşıyor.

Yazının Devamını Oku