Paylaş
Bu yapının en karmaşık sırlarından biri olan üremeyle ilgili çalışmalarını sürdüren Dr. Benjamin Kaupp, sperm hücrelerini yönlendirmeyi sağlayan molekülü keşfetti.
Üreme konusu, bilim dünyası için halen ‘mucize’ olarak ifade edilen bir kavram. Bu kavramla ilgili çalışmalara da her geçen gün yenisi ekleniyor. Özellikle kısırlık tedavisiyle ilgili yapılan çalışmalar bunların başını çekiyor. Çeşitli tahlillerle kısırlık sebebi belirlenebilen çiftlerde uzun zamandır uygulanan tüp bebek tedavisiyle çözüme ulaşılabiliyor. Ancak hiçbir sebep bulunamayan yani belirsiz infertiliteye sahip hastalar için durum biraz daha karışık. Özellikle belirsiz infertilite hastalarında etkili olacak bu çalışmalarda bulunan molekülle spermler yönlendirilerek yumurtaya ulaşması sağlanabiliyor.
TEDAVİ YÖNTEMİ OLARAK KULLANILACAK
100 yılı aşkın süre önce Chicago Üniversitesi Deniz Biyoloji Laboratuvarı’nda zoolog olan Frank Lillie, oositten salgılanan kimyasal sebebiyle spermin hareketinin değişebildiğini gösteren sperm kemotaksisi kavramını buldu. Bu kavram üzerinden çalışmalarını Almanya’daki İleri Avrupa Çalışmaları Merkezi’nde yürüten Benjamin Kaupp, spermlerin belirli kimyasal durumları hesaplayarak yönlerini değiştirdiklerini bulmuştu ancak bunun nasıl olduğu bilinmiyordu. Son yapılan çalışmalarda spermlerin çözünürlük olarak yüksek derecede pH salgılayan yumurtaya doğru gittiğini ve bu pH değerini sağlayan SpSLC9C1 molekülü ile spermin yönlendirilebileceği bulundu. Bu molekül spermin kamçısında yani kuyruğunda yer alan bir reseptöre bağlanıyor. Bu durum kalsiyum iyonlarının spermin içine girmesini sağlayacak bir sinyal sürecini başlatıyor. Bu uyarımla birlikte kalsiyum tepkimeleri spermin yönünü değiştirebiliyor ve yumurtaya ulaşması sağlanıyor.
Deniz kestaneleri üzerinde çokça deney yapan ekip bu molekülü kullanarak insan spermleri üzerinde de deneylerine başladı. Önümüzdeki zamanlarda geliştirilerek tedavi yöntemi olarak uygulanmaya başlanması bekleniyor. Molekülün bulunmasıyla sperm yönlendirmelerinin yapılabilmesi ve belirsiz infertilitenin tarihe karışması öngörülüyor.
DUYULARIN BİRLİKTE ALGILANMASI: SİNESTEZİ
Telefonunuzun bir tadı olduğunu ya da gördüğünüz renklerin sesleri olduğunu söylesek, muhtemelen bu durumu şaşkınlıkla karşılardınız. Ancak bunu her gün deneyimleyen ve dünya nüfusunun yüzde 4 gibi bir kısmını oluşturan bir topluluk var: Sinestezikler.
Sinestezi duyuların birlikte algılanmasıyla oluşan bir durum. Sinestezik kişilerde bir duyunun algılanması istemsiz bir şekilde başka bir duyuyu tetikler. Sebebi büyük oranlarda genetiktir. Doğum sırasında çok fazla bulunan nöronların kaybolması gerekirken bu insanlarda bağlantıların halen bulunması bu duruma yol açar. Ancak bağışıklık sistemiyle alakalı hastalıklara bağlı olarak sonradan da gelişebilir. En sık rastlananı harfleri renk olarak algılayanlar. Ancak birden çok duyu da birbiriyle bağlantılı olabilir. Çoğu sinestezik bu durumu yaşamın normal bir parçası olarak gördüğünden diğer insanlarda da aynı deneyimlerin olmamasına fazlasıyla şaşırabilir.
Sinestezi sanılanın aksine bir hastalık değil. Sadece bir eşduyum durumu. Bu algılar aynı zamanda sinesteziklerin bazı şeyleri daha kolay ezberlemesini ve her şeyi farklı bir çok açıdan görmesini sağlıyor. Duyular arasındaki iletişim sayesinde olayları da daha kolay hatırlayabiliyorlar. Çoğunun algısal bir hediye olarak gördüğü bu durum beynin en ilginç oyunlarından biri.
Paylaş