Paylaş
Kalp vücudumuzun hiç durmadan çalışan en emektar organı. Bazı hastalıklar, yaşam tarzı zamanla kalpteki damarların tıkanmasına ve hasar görmesine yol açabilir. Bu hasarlar da zamanla hem kalbi yıpratır hem de kalp krizi gibi riskleri barındırır. Şimdiye kadar tedaviyle ilgili organ nakli ve kalp kası çalışmaları son zamanlarda giderek hız kazandı. Ancak organların başka bir vücuda uyum sağlaması oldukça zorken kalp konusunda bu durumun daha da hassas olması organ nakli ihtimalini de oldukça zorlaştırabilir. Daha önce yapılmaya çalışılan kalp kaslarında ise damar cerrahisi açısından problemler oluşabiliyordu. Üretilen dokularda kanı taşıyabilecek damar sisteminin kurulamamış olması bu gelişmelerin önünü tıkayabiliyordu. Bunun yanında 3 boyutlu yazıcılar da kullanıldı ancak bu tür biyomedikal cihazların hiçbiri kılcal damar ağlarını üretmeyi başaramadı. Bu çalışmayla ilk kez tam uyumlu bir damar sistemi elde edildi.
İNSAN HÜCRELERİ ‘EKİLECEK’
Araştırmacılar ıspanağın dokusunun insanın damar sistemine benzemesinden yola çıkarak ıspanağı kalp dokusuna çevirmeyi denedi. Önce bir yaprak alındı ve bu yapraktaki damarların içine bitki hücrelerini ortadan kaldıracak bir karışım verildi. Böylece ıspanağın damar yapısına ulaşıldı. Ardından bu damar ağına insandaki kan hücrelerinin boyutunda olan küçük parçalar ve sıvılar gönderildi. Son aşamada ise ıspanağa insan hücreleri nakledildi. Böylece insandaki kalp kasını taklit eden ve tamamen işlevsel olarak çalışabilen bir kalp kası elde edilmiş oldu.
Bilim adamları bitkiler ve hayvanların çok farklı sıvı, kimyasal ve makromolekül taşıma yaklaşımlarının bulunduğunu fakat her iki grubun da damar sistemlerinin şaşırtıcı bir biçimde benzerlik gösterdiğini belirtiyor. Bu sebeple kendi hücrelerinden arındırılan bitkiye insan hücreleri yerleştirildiğinde insan vücudundaki mekanizmayı taklit edebiliyor. Bu araştırmanın başka bitkiler için de denenebileceğini belirten ekip çalışmalarını halen sürdürüyor.
Özellikle kalp krizi geçiren hastalarda dokuları tedavi etmek ve kalp nakli bekleyen hastalar için kullanılması öngörülen çalışmaların tamamlanması en kısa sürede gerçekleşecek. Ispanak, kalp damar hastalıkları için yeni bir çığır açmış gibi duruyor.
YİNE GELİYORLAR SOLDAN SOLDAN!
Sizi günlük işlerden alıkoyan baş ağrılarınız düşündüğünüz kadar masum olmayabilir. Dünya sağlık örgütünün en çok kısıtlamaya sebep olan hastalıklar arasında ele aldığı ve her 4 kişiden 1’inde rastlayabileceğimiz migren nedir, biraz inceleyelim. Migren kısaca, ataklar halinde gelen bir baş ağrısı tipi. Ancak onu diğer baş ağrılarından ayıran bu atakların çok uzun sürmesi ve hastaları günlük işlerini bile yaptırmayacak duruma getirmesi. 15-55 yaşları arasında ve hormon değişimlerinden dolayı kadınlarda görülme olasılığı daha yüksek. Sebebi tam olarak bilinemese de çoğunlukla genetik. Genelde başın bir tarafında yoğunluklu ağrı şeklinde görülen atakların sıklığı kişinin yaşam tarzına göre değişiklik gösterebilir. 4 ile 72 saat arasında süren bu ataklara bulantı, kusma, ışığa ve sese hassasiyet eşlik edebilir. Bu süre içinde hastada aşırı hassasiyet, konuşurken takılma, iştahsızlık gibi durumlar gözlenebilir. Kişinin yaşam tarzı, yedikleri dahi migreni etkileyebilir. Bu sebeple bu hastalığa sahip biri hayatı boyunca migrene göre hareket etmek zorunda. Peynir, çikolata türlerini çok tüketmek, su içmemek, alkollü içecekler, düzensiz uyku, çok fazla egzersiz yapmak, psikolojik ve hormonal değişimler etkileyen başlıca faktörler. Bunun yanında parlak ve yanıp sönen ışıklar, keskin kokular ve hava değişimleri gibi çevresel etkenlere de dikkat edilmesi gerek. Bütün bu etkenler atakların şiddetini ve yoğunluğunu kişiden kişiye değiştirebilir. Tedavi edilmesi ertelenebilecek bir hastalık değil. Öncelikle doktorunuz her türlü tahlili yapıp teşhisinizi koymalı. Buna yönelik ilaç tedavisi, sfenopalatin blokaj, botox ve nöralterapi gibi bir çok tedavi yöntemi uygulanabilir. Önemli olan bu tedavilere doktor eşliğinde karar vermeniz. Doğru tedaviyle bu atakların sıklığı azaltılabiliyor ya da tamamen durdurulabiliyor.
Paylaş