Hande Erçel, Vogue dergisine verdiği röportajda kadın oyuncu olmanın zorluklarını dile getirdi:
“Yaptığınız işlerden çok fiziksel görüntünüzle ön planda tutuluyorsunuz. Ne giydiğiniz, kilonuz ve güzellik sırlarınız gibi konular, emeklerinizden daha çok konuşuluyor.
Kadınların yalnızca fiziksel özellikleriyle öne çıkarılıp eleştirilmesine prim verilmemeli ve herkes yeteneğiyle, emeğiyle, hayalleriyle ön planda tutulmalı...”
Ne kadar haklı tespitler, nasıl da yerinde temenniler...
Fakat bütün bunları söylerken ıskaladığı bir konu var Erçel’in:
O da güzelliğin ya da yakışıklılığın başta dizi sektörü olmak üzere, çok önemli bir geçer akçe olduğu. Hande Erçel durumdan şikâyetçi olabilir ama bunun ekmeğini en çok yiyenlerden aslında.
Eğer bugün Türkiye’nin en popüler kadın oyuncusuysa...
Bitmiyor, bitmiyor, bitmiyordu. Çünkü bitmesine izin vermiyorlar. Isparta Gül Festivali’nde Melek Mosso konserinin iptal edilmesiyle başlayan süreçten bahsediyorum.
Melek Mosso’dan sonra festivalin diğer iki kadın şarkıcısı Funda Arar ve Derya Uluğ da çekilince yerlerine Seda Sayan, Niran Ünsal ve Işın Karaca konulmuştu.
Festivalde sahne alan Işın Karaca, konserine ara verip bu durumla ilgili bir açıklama yaptı.
“Atatürk’ün kurmuş olduğu laik ve demokratik ülkenin bir Türk kadını olarak susmadan, bu toprakların her bir karışında şarkı söyledim ve kim, ne derse desin söylemeye devam edeceğim...”
Sen yine şarkılar söylemeye devam et, bravo da konunun Atatürk’le alakası ne, onu pek anlayamadım.
Başkasının çekildiği konseri sen kabul etmişsin. Mesele bundan ibaret. Sen çıkmasan başkası çıkacak.
Bunun demokratik cumhuriyetle, vatanın her karış toprağıyla ilgisi ne?
Bodrum’un yeni lüks butik oteli Akana hafta sonu büyük bir partiyle açıldı. Göltürkbükü Cennet Koyu’ndaki 24 odalı otelin ilginç bir mimarisi var.
Silindir şeklindeki yuvarlak odaları ve beach gibi diğer kullanım alanlarında “Taş Devri” çizgi filmiyle fütürizm arasında gidilip gelinmiş gibi.
Modern ve yuvarlak hatlı.
Fakat bu kadar mimari yeter. Ben asıl otel yetkililerinin bizi gezdirirken aktardıkları bir bilgiye takıldım.
Hiçbir odaya televizyon koymamışlar; “Bizim konseptimiz böyle, koymayacağız da” diyorlar.
Ama nasıl olur? Benim televizyon, uyurken bile çoğu zaman açık.
Beyoğlu Kültür Yolu etkinlikleri kapsamında gerçekleşen sinema söyleşisine katılan Kerem Bürsin, kendisine “Amerika’daki setlerle Türkiye’deki setleri kıyaslarsan, aradaki en büyük fark ne” diye sorulunca şu cevabı verdi:
“Biz daha çalışkanız, disiplinliyiz. Ama onlar kendilerini bir şey sanmıyorlar desem anlar mısınız? Yani ‘dünyaları ben yarattım, burası benim setim kardeşim’ diye bağırmıyorlar.”
Haklı da bence. Mesela Keanu Reeves ayarında bir oyuncuyu Türkiye’de asla metroya binerken göremezsiniz.
Halit Ergenç ile Bergüzar Korel’i otobüste görmek isterseniz İngiltere’ye gitmeniz gerekir. Ancak Londra’da toplu taşımaya biniyorlar örneğin.
Aslında sektör içi bir özeleştiri... Şafak Sezer bu sözleri üzerine alındı, şöyle cevap verdi Bürsin’e:
“Türkiye’de öyle oyuncular, öyle kaliteli aktrisler var ki dünyaya taş çıkarırlar. 19 saat, 20 saat çalışıyorlar. Kerem Bürsin’in öyle kelimeleri kullanması için daha çok ekmek yemesi lazım.”
Alaçatı’nın bütün sokaklarının su tesisatı nedeniyle kazılıp öylece bırakılmış olmasını saymazsak tabii... Neyse tadınız hiç kaçmasın; biz yazın renklerinden, lezzetlerinden, müzik, tasarım ve trendlerinden bahsedelim...
Çeşme’nin Momo (fotoğraftaki), Isolee, Sole&Mare ve Yuzu gibi klasiklerine bu yıl Hayal Kahvesi’nin açtığı The Beach ve Aya Yorgi Koyu’ndaki Mano del Sol gibi yeni plajlar eklendi.
1) Askıda derya kuzuları
BİR BALIKÇI
Ferdi Baba ve Horasan gibi rüştünü ispat etmiş balıkçıların bu sezon dişli bir rakibi var: Alaçatı’da Alavya otelin bahçesine konuşlanan Amavi. Alametifarikası tıpkı kırmızı et gibi dry aged yani kuru dinlendirilmiş balıkları.
2) Üzgünüm Mykonos...
Cevabı şu oldu Bekiroğlu’nun: “Ne diyeyim hayatım, başı sağ olsun. Ne denir, tövbe yarabbim.”
Kikirdeyerek...
* Birinci hata şu: Ölmüş birine başsağlığı değil, Allah’tan rahmet dilenir.
Hadi bu, Türkçeyle ilgili bir cehalet, affedilebilir, daha sonra öğrenilebilir.
* İkinci hata şu: Hayatını kaybetmiş birinden, yakınlarını incitebilecek biçimde cıvıklıkla bahsedilmez.
Bahsedilirken kikirdenmez. Türkçe hatası düzeltilir ama bir insana bu terbiye nasıl öğretilir, onu hiç bilemiyorum işte.
* Üçüncü hata da şu: Demek ki Aslı Bekiroğlu’nun oynayacağı rolle, o senaryoyla, yaşanmış acı olayla uzaktan yakından alakası yokmuş.
İstanbul Caz Festivali Direktörü Harun İzer - TikTok Operasyon Lideri Erkan Ünlü - İKSV Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Gürer Oymak
***İKSV-TikTok işbirliği pazartesi akşamı Firuze Restaurant’ta yapılan dev bir partiyle duyuruldu. İKSV Genel Müdürü Görgün Taner etkinlikte yoktu. Meğer koronaya yakalanmış ama aşıları tam olduğu için öksürük gibi küçük semptomlarla seyrediyormuş. Geçmiş olsun.***
Horgördüler Tiktok’u... “Ayak takımının işi” dediler. “Ne kadar pazarcı, kapıcı varsa orada” dediler. Twitter gibi başka platformlarda “TikTok kapatılsın” diye kampanyalar düzenlediler.
Düşünün: Bir özgürlük alanı olan bir sosyal medya platformunda, başka bir platformun susturulması için çaba sarf ettiler.
Evet, belki Instagram gibi “havalı” değildi.
Twitter kadar “entel” takılınmıyordu TikTok’ta.
Melek Mosso’nun Isparta Gül Festivali’ndeki konserinin iptal edilmesinin ardından, festival programında bulunan Derya Uluğ ile Funda Arar’ın da etkinlikten çekilmesi kadın dayanışması adına değerlidir.
Çünkü dışarıdan gazel okumak, sosyal medyadan iptal çağrısı yapmak kolay.
Nasılsa cebinden, kazancından bir şey kaybetmiyorsun...
Eğer konseri iptalden kaynaklanan tazminat gibi meseleler varsa, bununla da sen değil, onlar yüz yüze kalacak...
Popüler bir sanatçı için bir tarafı memnun ederken diğer tarafı küstürmek de cabası...
Boş ver, bas tweet’i gitsin!
O yüzden her iki sanatçının da aldığı bu karar zordur, bedellidir ve sırf bu yüzden bile saygı duyulması gerekir.
Küçük bir “