◊ 1 Ocak, Oğlak kadını... Nesinden daha çok çektin: Soğuk görünmekten mi, ilişkilerde güvensizlikten mi?
- Birkaç yıl öncesine kadar burçlara inanmazdım. Fakat soğuk olduğum ve evet, güvensiz olduğum ve evet, inatçı olduğum için bir suçlu aradım ve buldum hemen kendime tabii. (Gülüyor) Meğer Oğlakmışım. Şaka yapıyorum tabii. Ve soğuk diyenlere “Hadi oradan” diyorum, “Siz beni bir de sevince görün”.
◊ Adanalı bir ailenin kızı olarak Bavyera’da başlayan hayatın... Bir film olsa macera mı olurdu, müzikal mi?
- Oldukça karışık, fakat macera dolu bir film diyemeyiz. Ama trajikomik bir müzikal olabilir mesela.
İlk projemden sonra hakkımda çıkan en komik yorum “Beverly Hills görünümlü taşralı”ydı. (Gülüyor) Haklılar bir açıdan.
Almanya doğumluyum, çocukluğum Adana’da geçti. 20 yıldır İstanbul’da Adanalı... Zordu başlarda. Ayak uydurmayı bırakıp kendim gibi yaşamayı seçtim.
◊ Çukurova Devlet Senfoni, Mimar Sinan’da opera, İTÜ’de Türk musikisi... Pop-arabesk söylemek zul mü, keyiften mi?
◊ BİR YANIM DİYOR Kİ: Bu adam bir aileyi yok etti. Suçu arkadaşının üzerine attı. Böylece olay sırasında alkollü falan olup olmadığı asla test edilemedi. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı.
◊ ÖBÜR YANIM DİYOR Kİ: İyi de bir suç işlemişse bile adam hapisten kaçmadı ki... Mevcut kanunlar çerçevesinde cezasını çekti. Şimdi her eski hükümlü gibi normal hayatına dönmekte özgür.
◊ BİR YANIM DİYOR Kİ: Gözümde zerre saygınlığı yok. Çünkü güya suçunu itiraf etti. Bir de kahramanmış gibi şov yaptı. İletişim gibi saygın bir yayınevinin böyle bir karaktere kucak açması ayıp.
◊ ÖBÜR YANIM DİYOR Kİ: O zaman hapse giren marangoz da, tahliye olan işçi de, içeriden çıkan çiftçi de bir daha işini yapamasın. Olur mu böyle? Cezasını çeken herkesin normal hayata dönme hakkı vardır.
◊ BİR YANIM DİYOR Kİ: Ne cezası, ne çekmesi? 2017’de tutuklanmış, 2020’de açık cezaevi, pandemiden dolayı erken tahliye, 2022’de hiçbir şey olmamış gibi yeni kitap... Var mı ya böyle adalet!
◊ ÖBÜR YANIM DİYOR Kİ: Sanatçının kişiliğiyle eserlerinin ne ilgisi var? Cezasını az bulabilirsin ama cezaevinden yazsa okumayacak mıydın sanki? Suça bulaşmış öyle çok yazar, sanatçı var ki...
◊ BİR YANIM DİYOR Kİ: Tabii ki suçlular da kitap yazabilir. Okursun ya da okumazsın, beğenirsin ya da beğenmezsin. Ama üç kişinin ölümüne sebep olan bir suçlu da bir zahmet bunu cezaevinden yapsın.
◊ ÖBÜR YANIM DİYOR Kİ:
Komşu ülke Gürcistan, başkent Tiflis’e 2 saat mesafedeki Daşbaşi Kanyonu’na havada asılı bir restoran-bar kurdu.
Zeminden 240 metre yükseklikte bulunan elmas şeklindeki yapı tamamen camdan.
Böylece içindeyken, doğa şaheseri kanyonun bütün güzelliklerini görebiliyorsunuz.
Elmas köprü, vadinin iki yakasındaki konstrüksiyonlara çelik halatlarla bağlı.
Bu konstrüksiyonlar Boğaz’daki köprülerinin ayaklarını anımsatıyor.
Tabii insan içinden geçirmeden edemiyor: Bu elmas kolye aslında en çok İstanbul Boğazı’na yakışırdı...
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen F2 yarışlarında genç gururumuz Cem Bölükbaşı, geçirdiği kaza nedeniyle turnuvaya veda etti.
Bir dönüş anında İsrailli rakibi Roy Nissany arkadan çarpınca aracı bariyerlere bindirdi.
23 numaralı aracı pert olurken neyse ki kendisine bir şey olmadı.
Nissany’nin çarpışma sonrası takım telsizinden Bölükbaşı’na küfür ettiği ve “Pistte bir aptal var” dediği duyuldu.
İki sürücünün de yarış dışı kalmasına neden olan kaza incelenince çarpışmaya sebep olması nedeniyle Nissany’ye, sonraki yarışa 3 sıra geriden başlama cezası verildi.
İsrailli pilotun küfretmesi çok terbiyesizce. Cezasını almış zaten.
Ama buraya kadar kazaydı, stresti bunlar Formula’nın vakayı adiyesi hatta biraz da şovun parçası.
Bodrum Havaalanı’ndaki TAV Primeclass lounge’unda pazar akşamları 17.00-21.00 arasında happy hour eğlencesi başladı.
Neden pazarları? Çünkü hafta sonu kaçamağı için de gitseniz, yaz tatili için de gitseniz dönüşler genelde pazar gününe denk getiriliyor. İnsanlar “Bodrum’dan ayrılmanın hüznü”nü daha az yaşasın istiyorlarmış.
Lounge’daki ikramların yanı sıra DJ’ler müzik yapıyor, tatilciler uçağa binip evlerine dönmeden son bir sosyalleşme yaşıyor. DJ’ler de her ay değişecek. Bu ay DJ Tankut kabin başında.
Bence güzel fikir. Ama daha da güzeli, bu eğlenceye ünlü sanatçılarının eserlerinin eşlik etmesi. Mesela önümüzdeki 1 ay boyunca ressam Devrim Erbil’in yedi tablosu sergilenecek salonda. Sonra da başka başka sanatçıların...
Böylece yolculuk, yolculuk olmaktan çıkıyor, sanatın, gastronominin, dans ve müziğin birleştiği bir deneyime dönüşüyor.
Sırf bu happy hour’lar için bile havaalanına daha erken gitmek isteyecekler olacağına eminim.
Havaalanındaki bu eğlenceye lounge’dan faydalanma hakkı olan TAV Passport kart sahipleri, anlaşmalı bankaların müşterileri ücretsiz, onun dışındaki diğer yolcular ücret mukabilinde katılabiliyor.
Yılın partisine hazır mıyız?
◊ Kariyerinize sahne önünden önce yapımcı olarak başladınız. Yıllarca “Riziko” yarışma programını sundunuz. Sonra sizi sahneye iten ne oldu?
- Şarkıcı olayım diye bir merakım yoktu. Ama hep şarkı söyleyen bir çocuk oldum. İlkokul olsun, lise yılları olsun, hep korolarda şarkı söylemeyi öğrenerek geçirdim yıllarımı. Profesyonel olarak şarkı söylemeye geçişse şöyle: TV kariyeri devam ederken Türkiye’de 90’lar pop müzik patlaması oldu. Bunları takip ediyordum. Rahmetli Melih Kibar yakın dostumdu. Erol Evgin’in TRT’deki programında tanışmıştık.
Orada Patricia Kaas’ın bir şarkısını okumuştum. “Bak bunlar yapılıyor ama bence sen daha üst şeyler yapabilirsin” dedi. Yani beni sahneye Melih Kibar yönlendirdi. Örnek gösterdiği şey de Lionel Richie’nin Olimpiyatlar için hazırladığı şovdu. Ve haklı çıktı, Eurovision’a gidince 200 milyonun karşısına çıkan kişi oldum. Ama önümde bazı kalıplar vardı.
◊ Ne gibi kalıplar?
- İlk şarkım Rachid Taha’nın “Ya Rayah” adlı çalışmasıydı. Paris’te bir fuarda dinledim ve haklarını satın alıp Türkçe sözle okudum. O dönem şöyle kalıplar vardı: Mankensen şarkıcılığa geçebilirsin. Ama ciddi bir sunucusuysan daha ağırbaşlı olman gerekir... Yaptığım eleştiriye açık bir şeydi yani.
◊ Amerikalılarla, Ruslarla, Yunanlılarla çalışmalarınız oldu. Birçoğu yabancı dillerde. Yabancı dilde müziğin az dinlendiği bir ülkede... Risk değil miydi?
- Türkiye, İspanya, İtalya, Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerinde satışların tepesinde kendi dillerinde yapılan eserler yer alır. O yüzden riskti. Ama hedefimi büyük koydum. Uluslararası alanda da var olmak istedim. Fransız müzisyen arkadaşım Viktor Lazlo ile “Total Disguise” şarkısını yaptık. Yunanistan’da bir prodüktör ilgilendi. Kolombiya’da 1 numara oldu. Norveç, Danimarka’da ilk 10’a girdi. 80’den fazla ülkede listelere giriyorum. İsrail, Peru gibi farklı farklı ülkeler...
Umut Karakuş genç kuşağın dikkat çeken şeflerinden. Yeni Anadolu mutfağı çizgisindeki menüsüne ‘göç mutfağı’ adını veriyor. Bu mutfak 12 yaşına kadar yaşayıp ailesiyle yufkacılık yaptığı Ağrı’dan Le Cordon Bleu’ye uzanan hikâyesini de anlatıyor. Zaten Moda’da efsaneleştirip önce Teşvikiye’ye, sonra Galataport’a, şimdi Zeytinburnu’ndaki Fişekhane’ye taşıdığı, yakında da Avrupa ve ABD’de açmaya hazırlandığı meze restoranı Muutto da Fincede ‘göç’ anlamına geliyor.
Fişekhane’de açılacak yeni Muutto restoran 128 kişilik. Anadolu’ya ve toprağa gönderme yapmak için kullanılan 4 bin tabağın tamamı seramik. Umut Karakuş Moda’da açtığı ilk dükkânını ‘ekmek arası’, Galataport ve Fişekhane’yi ise ‘ekmek üstü’ olarak tarif ediyor: “Klasik reçeteleri yeniden yorumluyoruz. Türk mutfağıyla ilk kez tanışacak biri için hızlı bir özet aslında...”
Umut Karakuş
Bu öyle güzel bir özet ki, 50 Best’in (Dünyanın En İyi 50 Restoranı seçkisi) gediklisi şef Mehmet Gürs bile “Beni 35 dakikada mest ettiler” diye sağda solda methiyeler düzüyor. Zaten Muutto’nun Anatolian tapas/Anadolu mezeleri, 50 Best’in internet sitesi için hazırlanan ‘İstanbul’da 50 Saat’ videosuna da girmiş. Bundan sonraki adımlarsa ABD’de New York ve Orlando, Finlandiya’da Helsinki ve İsviçre’de Zürih şubeleri. Umut Karakuş’un son hamlelerinden biri de Kozyatağı’nda açmayı planladığı ve Türk tatlılarıyla farklı kahveleri eşleştireceği yeni nesil pastane. Ayrıntılar pek yakında...
* NE YENİR: Anatolian tapas beşlisi. Tek serviste beş lezzet birden tadıyorsunuz.
Hamile videoları çekerek fenomen olan Mükremin son olarak yalandan doğurunca ünlüler birbirine girdi.
Edis şöyle girdi topa:
“Neden her şeyi bu kadar ciddiye alıyorsunuz? İnsanların eğlendiği sıradan bir mevzuyu ideolojilere bağlayıp keyif kaçırıyorsunuz.”
Haksız olduğu nokta şu:
İtirazlar, videoda gerçek bebek kullanılmasına.
Hakikaten kimin bebeği o yenidoğan?
Ailesinin haberi var mı böyle bir videoda kullanıldığından?