Televizyonsuz tatil olur mu?

Bodrum’un yeni lüks butik oteli Akana hafta sonu büyük bir partiyle açıldı. Göltürkbükü Cennet Koyu’ndaki 24 odalı otelin ilginç bir mimarisi var.
Silindir şeklindeki yuvarlak odaları ve beach gibi diğer kullanım alanlarında “Taş Devri” çizgi filmiyle fütürizm arasında gidilip gelinmiş gibi.
Modern ve yuvarlak hatlı.
Fakat bu kadar mimari yeter. Ben asıl otel yetkililerinin bizi gezdirirken aktardıkları bir bilgiye takıldım.
Hiçbir odaya televizyon koymamışlar; “Bizim konseptimiz böyle, koymayacağız da” diyorlar.
Ama nasıl olur? Benim televizyon, uyurken bile çoğu zaman açık.
Evde ses olsun...
Tatildeysem orada da... Televizyonsuz bir oda fikri ha deseniz penceresiz odayla eş bende...
İstemiyorlarmış.
Bari tatilde televizyona gömülmemeliymişiz.
Doğanın, denizin, birbirimizin, sosyalleşmenin tadını çıkarmalıymışız.
Bir yanıyla doğru aslında.
Dışarıda canım güzellikler varken televizyonda bir şeye takıldığım da çok oldu.
Fakat bu terbiyeyi vermenin yeri tatil mi?
Madde bağımlılığı gibi olan televizyon bağımlılığıyla şimdi birkaç günlüğüne kaçtığımız şu tatilde mi mücadele edeceğiz?
Döndükten sonra baksak ya bu konuya?
Hem beni geçin.
Akana üst segmentte, lüks bir otel.
Müşterileri de o segmentten olacak.
Resepsiyona bir ağır abiden/bir ağır abladan şu telefon geldiğinde ne cevap verecekler:
“Ne konsepti kardeşim?
Akşama Fener’in maçı/dizinin finali var, ne demek televizyon yok?
Bir ton para döktüm buraya. Ya bulup bir tane odama getirirsiniz ya da ben hemen bir plazma sipariş edip otel faturasından düşüyorum!”

Talihsizlikler silsilesi

Isparta’da belediyenin düzenlediği Gül Festivali’ndeki Melek Mosso konseri iptal edildi.
1 hafta bununla yattık kalktık: Doğru mu, yanlış mı? Diğer sanatçılar Funda Arar ve Derya Uluğ çıkacak mı, çekilecek mi?
Nitekim onlar da çekildi.
Fakat bu işten ne Melek Mosso, ne organizasyonu yapan belediye, ne festivalden çekilen diğer iki sanatçı ne de onların Ispartalı hayranları mutlu oldu.
Herkes kaybetti.
Tek kazanan “Melek Mosso gelmesin” diye ahlak kampanyası yürüten yerel birkaç kuruluş.
Onların da hevesleri kursaklarında kaldı.
Bu üçlü gitti; yerlerine Seda Sayan, Niran Ünsal, Işın Karaca geldi.
Şimdi dönüp kitlelerine bu “başarı”yı nasıl izah edecekler, artık orasını da kendileri düşünsün.
En başından beri diyorum: Madem böyle bir tatsızlık yaşandı, ben belediyenin yerinde olsam, festivalin konser ayağını bu sene pas geçerdim.
Şimdiden hazırlanır, seneye daha gümbür gümbür bir iş yapardım.
Çünkü bu sefer de “Melek Mosso’ya ‘ahlaksız’ dediniz, alın size onların yerine getirdiğiniz sanatçıların eski pozları, eski sözleri, eski yaptıkları...” diye ikinci bir dalga döndü sosyal medyada.
Yazın ortasında hava muhalefeti nedeniyle Seda Sayan’ın uçağı kalkmadı. “Antalya üzerinden götürelim, Isparta’ya yakın” dediler, kabul etmedi.
Konser ertelendi.
O konser ertelenince ikinci dalga sanatçıların programları da şaştı bu sefer...
Kuyuya bir taş atıldı, bütün köy toplandı, çıkaramıyor.
Bir tuhaflık, bir rast gitmeme var bu işte.
Dedik ya işte en baştan kaldırsaydınız konserleri.
Artık kazasız belasız, tatsızlık, çirkinlik olmadan bitse gitse de şu festival, hafızalarımızın en dip köşelerinden bir yere atıp bir daha hatırlamamak üzere kurtulsak...

Aleyna’nın tarafını tutmak...

Demet Akalın’dan sonra Banu Alkan da Aleyna Tilki’ye girişti:
“Evde oturup (eski) filmlerimi izliyorlar, o kalın belleriyle taklit yapıyorlar ama olmuyor. Bebeğim kimse Banu Alkan olamaz, üzgünüm.”
Aleyna Tilki’nin fiziğini savunmak bana düşmez. Karakterinin, zekâsının büyük hayranı falan değilim. Müziğine de delirmiyorum.
Ama... Başka kedinin yavrusunu patileyen büyük kediler gibi...
Yaş almış boomer’lar durup durup bu genç müzisyene daldıklarında da...
Taraf olasım, “Pisssssst” diye kedicil ortamı dağıtasım geliyor.
İlki 50 küsur, ikincisi 60 küsur... Yahu siz yaşıtlarınızla oynasanıza. N’oldu Serpil Çakmaklı’yla Hande Yener’e?
Artık oynamıyorlar mı sizinle?