Bu şahane fikir iki hafta önce başlayan ilişkisinden sonra aklına geldiğine göre Danla kafaya koymuş, nikâhı basacak Kubilay’a.
Teklifi beklemeye falan da tahammülü yok anlaşılan.
Eskiden “Almanya’da kızlar teklif ediyormuş” diye bir geyik vardı. Ona benziyor Danla’nınki. Hazır konu eskilerden açılmışken, senin için “kaçırmak” da bir seçenek olabilir Danla. Al yanına en güvendiğin arkadaşını, gece dayan kapısına, “Mavi Boncuk” filmindeki Emel Sayın gibi, sar Kubi’yi halıya, at arabaya.
Birkaç hafta sonra da ailesinin elini öpmeye gidersiniz.
Sezon dışı bir tartışma: Slip mayo
Hop döndük yine başa. Üstelik sezonunda değil, havaların ısırmaya başladığı şu sonbahar döneminde.
Etiler’de görüntülenen Mehmet Günsür, her yaz tartışılan slip mayoları hakkında konuştu:
Kırmızı halısı, kıyafetleri, Nükhet Duru konseri, teşekkür konuşmalarıyla bir Altın Portakal’ı daha geride bıraktık. Portakal orada kalsın, biz festivalin “en heyecanlı yeri”ne saralım, yani dedikodularına.
Altın Portakal’ın ardından en çok konuşulan filmler Emin Alper’in dokuz ödülü silip süpüren “Kurak Günler”iyle Özcan Alper’in en iyi film ödülünü alan “Karanlık Gece”si kuşkusuz.
İki film birbiriyle kıyaslanmasın da ne olsun?
Hayatla ilgili “erkek egemen kültür” gibi dertleriyle de benzeşen iki film...
İsimleri bile birbirine nazire yapıyor sanki.
Biri “gün”, diğeri “gece”.
◊ Canan Ergüder’e sıfırdan başlayacak biri, oyunculuğunuzu ilk... Sahnede mi görmeli, ekranda mı izlemeli?
- İlk olarak sahnede görülmeyi tercih ederim. Gerçek zamanda başkalarının önünde yalan söylemeden, gaza basmadan bir karaktere derinlik katmak daha etkileyici.
◊ Peki hangi rolünüz kariyerinizde daha büyük dönem noktası: “Bıçak Sırtı”ndaki piyano öğretmeni Serra mı, “Behzat Ç.”deki Savcı Esra mı?
- İkisi de eşit miktarda önemli benim için. Serra sektöre girişimi sağladı. Esra sektördeki varlığımı baki kıldı. Yani Serra olmadan Esra olmazdı.
◊ Kazandığınız “en iyi yardımcı kadın oyuncu” ödülleri arasında sizin için... Afife mi daha anlamlı, Uluslararası Hoboken Film Festivali mi?
- Türkiye’de yaptığım ilk profesyonel tiyatronun böyle bir karşılık görmesi açısından kesinlikle Afife.
◊
Aynı gün kostüm provaları vardı.
Aynı akşam konserleri vardı.
Aynı modacıyla çalışıyorlardı.
Modacı, Ajda’ya sabah, Diva’ya öğle gidecekti kostüm provası için.
Ajda’nın işi uzayıp modacıyı geç salınca, Diva’nın kostümü yarım kaldı.
Başka kıyafetle çıkmak zorunda kaldı sahneye.
Diva kızdı, Ajda’ya salladı: “İki varis çorabı giyse babam da taş gibi olur.”
Yenilenen Galata Kulesi
ve Devrim Erbil sergisi
Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’nde enfes bir Devrim Erbil sergisi var: ‘Renkler ve Teknikler’. Çoğunlukla İstanbul şehir panoramaları üzerine çalışan ressamın biri Paris, diğeri New York’u konu alan iki tablosu da var. En çok bayıldığım, turuncu ağırlıklı olarak Haliç’i çizdiği ‘İstanbul’da Sonbahar’ adlı eseri. Fakat bu sergiyi gezmeden önce festival duraklarından Galata Kulesi’ne çıkmalısınız. Böylece Devrim Erbil’in neyi, nasıl gördüğünü daha iyi anlayabileceksiniz. İki yıl önce yenilenen kuleye giriş 215 lira. Sakın turist gibi o parayı ödemeyin.
Aynı gişeden 60 liraya bir Müze Kart alın, Türkiye’deki bütün müzelere iki kere giriş hakkınız olsun. Eğer kule tarafında yeme-içme molası vermek isterseniz hemen dibinde yeni açılan ‘i guru’ güzel bir seçenek. Yok, molayı AKM tarafında isterseniz binanın terasındaki Divan’ın harika bir manzarası var. Yalnız çok pahalı; hamburger 260, çay bile 25 lira.
Stanley Kubrick sergisi
Taksim’deki AKM’den Galata’ya (ya da tam tersi) İstiklal Caddesi üzerinden yürüyeceksiniz. Yolda Atlas Pasajı’nda durun. Pasajın içindeki İstanbul Sinema Müzesi’nde ünlü yönetmen Stanley Kubrick’in bugüne kadar dünyada açılmış en kapsamlı sergisi var. Film kıyafetleri, kamera arkası fotoğrafları, maketler, kameralar... Benim ilgimi en çok Tom Cruise’un ‘Gözü Tamamen Kapalı’ (Eyes Wide Shut) filminde giydiği pelerin ve maske çekti. Bir alt kattaysa şöyle eğlenceli bir şey var: Eski Türk filmlerinin içine girebiliyorsunuz. Mesela ‘Neşeli Günler’de Adile Naşit ile Münir Özkul’un turşu kavgası yaptıkları sahne... Siz de o an orada onlarla olup çekilen fotoğrafı kendinize e-posta atabiliyorsunuz.
Stacey Kent konseri
Bülent Ersoy, aynı anda hem gazinocular kralı Fahrettin Aslan’ın oğlu Sacit Aslan hem de Süperstar Ajda Pekkan’la polemik yaşıyor.
Mevzu, konser doldurup dolduramama...
Biliyorsunuz, Ersoy’un 9 Ekim’de Kuruçeşme Açıkhava’da vereceği konser iptal oldu.
Konserin yeterince bilet satılmadığından dolayı iptal edildiği söylentileri üzerine bir açıklama yaptı Ersoy.
Özetle dedi ki: “Ben 100-200 liralık koltukları değil, havyarlı masaların olduğu salonları bile tıka basa doldurmuş şarkıcıyım.”
İstek şarkı yüzünden hayatını kaybeden müzisyen...
Karısını öldürüp intihar eden hâkim...
Annesinin kafasını kesip sokağa atan adam...
Mekân kapısında sopalarla linç edilen müşteri...
Turist kızı yerde sürükleyen taksici...
Sokakta durduk yere saldırıya uğrayan kadınlar...
Trafikte kurşun yağdıran magandalar...
Joan Baez’in gençlik halleri gibiydi.
Şarkılarını da öyle söylüyordu, sanki arkadaş ortamında içinden gelmiş de patlatmış gibi.
Yalın, doğal, dingin...
Son konserindeki şaşırtıcı görüntülerine denk gelmişsinizdir. Herkes gibi ben de şaşırdım.
Nişana gelmiş en yakın arkadaş kıyafeti gibi bir giysi... Punk saçlar...
Bağırıyor, çağırıyor, mikrofonu hışımla bir yerden alıp diğer tarafa koyuyor. Anlaşılmaz hırçın sesler, delice bakışlar...
Sonra sert bir dansa başlıyor, sonra onu da aynı sertlikte noktalıyor.