Paylaş
Kırmızı halısı, kıyafetleri, Nükhet Duru konseri, teşekkür konuşmalarıyla bir Altın Portakal’ı daha geride bıraktık. Portakal orada kalsın, biz festivalin “en heyecanlı yeri”ne saralım, yani dedikodularına.
Altın Portakal’ın ardından en çok konuşulan filmler Emin Alper’in dokuz ödülü silip süpüren “Kurak Günler”iyle Özcan Alper’in en iyi film ödülünü alan “Karanlık Gece”si kuşkusuz.
İki film birbiriyle kıyaslanmasın da ne olsun?
Hayatla ilgili “erkek egemen kültür” gibi dertleriyle de benzeşen iki film...
İsimleri bile birbirine nazire yapıyor sanki.
Biri “gün”, diğeri “gece”.
Biri “karanlık”, diğeri “kurak”...
İki film arasındaki bu ince karşıtlık belli ki “en iyi film” ödülü etrafında da yaşanmış.
En azından jürinin bazı jüri üyeleri için. Yoksa Harun Tekin konuşmasında “Kurak Günler”den niçin “başyapıt” diye bahsetsin?
Yoksa Nurgül Yeşilçay törenin ardından attığı tweet’te “Kurak Günler” için niçin “başyapıt” kelimesini seçsin?
İki jüri üyesinden arka arkaya gelen bu iki “başyapıt” vurgusu tesadüf ya da dil sürçmesi değilse...
Yönetmen Yeşim Ustaoğlu başkanlığındaki jürinin “en iyi film” konusunda karar verirken “gün”den “gece”ye, “karanlık”tan “kurak”a dönüp durduğunu tahmin etmek zor değil.
Öyle ya insan en iyi bulduğu film için “başyapıt” der, yahut “başyapıt” dediği filmin en iyisi olduğunu düşünüyordur.
Bütün bunların üstüne Özcan Alper’in Yeşim Ustaoğlu’nun eski asistanı/talebesi olduğu da eklenince...
“Otomatik” olarak gelsin “ağırlığını koyup bastırdı” fiskosları, gitsin “adamını kayırdı” dedikoduları...
Bütün bunlar da kötü değil bence.
Festivalde amaç eserleri ön plana çıkarmak, yarıştırmak, izleyicinin dikkatini filmlere ve emek verenlere çekmekse...
Konuşulmasından, tartışılmasından, ilgili olmayan insanların bile kulak kabartmasından daha güzel ne olabilir?
Bu tür magazinel köpükler güzel bir paketin üstüne fiyonk atmaya benziyor bence.
“En iyi film” kulisleri de 59’uncu Altın Portakal’ın nazar boncuğu oldu böylece.
Portakal orada kal
Altın Portakal’da sıkılıp İstanbul’a sızan bir başka “juicy/ağız sulandırıcı” fiskos da Onur Ünlü’nün “Bomboş” adlı filminin...
Adıyla müsemma olduğu.
“Bomboş”, Kıbrıs’ta çekilen bir tatil filmi. Filmde yönetmenin Kıbrıslı sevgilisi Hazar Ergüçlü de oynuyor.
“Sen Aydınlatırsın Geceyi” gibi muhteşem bir filmin yönetmenine pek de yakıştırılmamış olacak ki bu eser...
“Kıbrıs’ta güzel bir tatil yapıp dönmüşler” dedi bir “portakal çiçeği”...
Hangi dünyada yaşıyorsunuz?
Seren Serengil, “Söylemezsem Olmaz” programında hayat pahalılığından dem vurdu:
“En normal kiralar 100 bin liradan, 80 bin liradan başlıyor. En kötü evler 50 bin lira.”
Yok artık daha neler...
Kira artışlarından bahsedip halka sempatik görüneceğim derken...
100 bin liralık evleri “normal” ilan edip antipatik kaçtıklarının farkındalar mı acaba?
Silahsız robotlar cici mi?
Travma yaratan filmler var. Mesela “Jaws”. Birçok kişinin denizle olan ilişkisini etkiledi. “Terminatör” de onlardan biri bence.
Yapay zekâ falan dendiğinde direkt “Skynet”e bağlanıyorum.
Dünyanın önde gelen robot üreticilerinden Boston Dynamics, Agility Robotics, ANYbotics, Clearpath Robotics, Open Robotics ve Unitree ortak bir bildiri yayınlayıp Terminatör üretmeyeceklerine dair söz vermişler.
Kendileri silahlı robot üretmeyecekleri gibi, müşterilerin robotları sonradan silahlandırmasını engellemek için de çalışma yapacaklarmış.
Bu, güzel bir gelişme tabii. Ama fobinin özünü anlamamışlar bence. “Terminatör” serisinin en korkutucu sahnelerini düşünüyorum da...
Çoğunda silah yoktu ki zaten.
Paylaş