Çeşme’den İstanbul’a transfer olan, artık yazları Alaçatı’da, kışları Maslak’ta eğlencesini sürdüren Esnaf, yenilenen dekoru, menüsü ve şovlarıyla kapılarını açtı.
Esnaf’a yeni başlayacaklar için kısaca anlatalım: Burası yemeklerinden, dekorundan/manzarasından çok, kesintisiz ‘eller havaya’ için gidilen bir kulüp. Diğer mekânlardan farklı olarak hiçbir şarkıyı baştan sona çalmıyorlar. Her birinin en güzel yerinden potpuri şeklinde bir, bilemediniz iki dakika...
Gecenin sonunda 70’lerden 90’lara, Ajda’dan Tarkan’a, ‘Erik Dalı’ndan ‘Bi Daha’ya yaklaşık 150 şarkı dinlemiş ve daha birine doyamadan öbüründe dans etmiş olarak çıkıyorsunuz mekândan.
Bütün bunlara masa masa dolaşan darbuka eşlik ediyor; ‘en ağır abi’ler, en ‘nazlı ablalar’ bile bir süre sonra kendini kurtlarını dökerken buluyor.
Hafta sonuyla hafta arasında eğlence farkı yok, sıkılaştırılmış paket program gibi: Gece 20.00’de başlayıp 00.00’da bitiyor. Dolayısıyla ertesi gün işe gidecek olanlar vakitlice evinin yolunu tutabiliyor. Sadece cuma-cumartesi ödediğiniz para değişiyor: Limitsiz yerli içkiyle kişi başı 1.290 lira. Diğer günler 1.190, pazartesileri kapalı.
Menüde ana yemek yok. 9 çeşit başlangıç, 3 çeşit ara sıcak ve bir de tatlı var.
Yorumların çoğu Türkiye’den.
Odell’in 22 yaşındayken yazdığı ve aşk acısını anlatan “Another Love” (Bir Başka Aşk) paylaşımı için “Burada herkes dertli” yorumu yapan da var, “Sen Türkiye’yi özlemişsin, tekrar konsere gel” yazan da “Ümraniye Belediyesi çalışıyor” diyen de...
Doğruya doğru:
“Bir Başka Aşk” yazısının “Seni çöpe attım” der gibi konteynere yazılması gerçekten ironik olmuş. İnsanı ister istemez gülümsetiyor.
Ama bu, Odell’in Türkiye’den yaptığı ilk “Another Love” paylaşımı değil.
Hafta sonu Kapadokya’da “Gate Of Cappadocia” rap festivali vardı. Erdem Kınay, El Musto, Heijan, Muti, Sagopa Kajmer, Eypio gibi sanatçıların yer alacağı festival cuma günü şahane başladı. Ama Bartın’daki maden kazası haberi dalga dalga yayıldıkça suratlar, omuzlar düştü.
Ölü sayısı duyuldukça kimsenin ne müzik dinleyecek ne de eğlenecek hali kaldı.
Kalabalık dağıldı, sahne toplandı.
Kapadokya Rap Festivali’nin açıklanan sanatçı kadrosunda Müge Ökmen, El Musto, Heijan, Muti, Lvbel C5, Erdem Kınay, Velet, Eypio, Sagapo Kajmer, Emrah Karaduman gibi isimler vardı. Bunlardan Sagapo Kajmer’in maden kazası sonrası Kapadokya’ya gitmekten vazgeçtiği biliniyor.
Bu akşam Haliç Kongre Merkezi’nde Afife Ödülleri töreni var.
Tiyatro sahnesine çıkan ilk Müslüman kadın adına ödüller dağıtılacak, ödüller alınacak, konuşmalar yapılacak.
Ama büyük zorlukları göze alarak bu devrime imza atan, 1920’de sahneye ilk çıktığında “Sahnemizi Ermeniler’in elinden kurtardın” diye büyük tezahüratla alkışlanan kadının mezarı bile yok. Ne devlet, ne ailesi ne de toplum olarak sahip çıkmışız Afife Jale’ye. 1941’de, 39 yaşında öldüğünde, mezar taşı bile olmadan kimsesizler mezarlığına gömülmüş.
Ölümü de zaten tiyatro kaynaklı. Sahneye çıktığı için karakola çekiliyor ve amirden öyle bir tokat yiyor ki kısa hayatının geri kalanında çok ağır migren ağrıları çekiyor.
Bu ağrıları dindirebilmenin tek yolu da morfin. Zaman içinde morfinman oluyor.
Ailesi de zaten bu yüzden reddediyor.
Bağımlılığı yüzünden üç kere akıl hastanesine yatırılıyor. Sokaklara düşüyor, parklarda yatıyor.
4 buçuk aylık eşi Mehmet Dinçerler’den boşanan Hadise hakkında çıkan iftira ve hakaretlerle ilgili sonunda patladı, yasal yollara başvuracağını açıkladı:
“Bugüne kadar hakkımda çıkan doğru ya da yanlış haberleri gerek ifade özgürlüğüne gerek basın özgürlüğüne önem verdiğim ve şöhretin getirdiği bir bedel olarak gördüğüm için sağduyu ile karşılamaya çaba gösterdim. Ne var ki, haber değeri taşımayan, yalanlamaya tenezzül dahi etmeyeceğim, kişisel kin, hırs ve habis duygular ile her şeyden evvel kadınlık onurumu zedeleyen, aileme hatta boşandığım eşim ve ailesine dahi saygısızlık ihtiva eden, iftira ve hakaret boyutuna ulaşan söylemler için sessiz kalmayacağım. Asla kabul etmiyorum, etmeyeceğim...” dedi.
Doğru söylüyor Hadise.
Röportaj vermeyi pek sevmediği gibi, hakkında çıkan haberlere, yazılıp çizilenlere, yapılan yorumlara da cevap yetiştirmeye çalışmaz.
Bunları basın ve ifade özgürlüğü olarak görmesi çok güzel. Bu, ilk doğrusu.
Özel hayatının konuşulmasını, sürekli gündemde tutulmasını “şöhretin bir bedeli” olarak görmesi de ayrıca bir olgunluk ve sindirmişlik.
Bu, ikinci doğrusu.
Barış Manço’nun oğlu Doğukan Manço sitem etti bu etkinliğe:
“Saygı gecesi adı altında konser yapıyorsunuz. Bırakın aileden bir rıza almayı, aile bireyleri haberi bile sosyal medyadan öğreniyor. Saygı kelimesi sizin için ne ifade ediyor?”
Haluk Levent hemen özür diledi:
“Haklısın kardeşim. Ben de bir şarkı söyledim dün akşam. Çünkü Kurtalan Ekspres’i çok seviyorum. Kendi adıma özür diliyorum. Barış Manço’nun ailesi hepimizin ailesidir. Kasıtlı yapıldığını düşünmüyorum açıkçası.”
Fırat Çelik, Pelin Akil, Serkan Çayoğlu, Ahu Yağtu, İbrahim Çelikkol, Dilan Çiçek Deniz, Mabel Matiz, Gizem Karaca, Berk Oktay... Geçen hafta GQ dergisinin Men of The Year partisi için hepsi bir aradaydı. Yer, Karaköy Galataport’ta açılan Frankie... Nişantaşı’nın pandemide kapanan ikonik mekânı, bu partiyle birlikte iki yıl aranın ardından çok daha ışıltılı döndüğünün sinyalini veriyordu sanki.
Yeni Frankie iki katlı. Üst kattaki 250 kişilik teras, yazlık. Havalar tekrar ısınana kadar alttaki restoran-barla yetineceğiz.
Yeni Frankie iki katlı. Üst kattaki 250 kişilik teras, yazlık. Galataport’a yanaşmış bir kruvaziyerin üst güvertesi gibi. Ama havalar tekrar ısınana kadar alttaki restoran-barla yetineceğiz. Merak etmeyin, buranın da Tarihi Yarımada’dan Beşiktaş’a kadar 180 derecelik manzarası ve dışarı çıkılabilen balkonları var.
Girişte sizi son derece seksi bir kırmızı lobi karşılıyor. İçeride, salonun tam ortasında 360 derece bir bar ve etrafına masalar kondurulmuş. Eğer gitmeye niyetiniz olursa masalara değil, bara rezervasyon yaptırın bence. Çünkü girintili çıkıntı barın yamaçlarında yemeğinizi de yiyebiliyorsunuz. Üstelik gece eğlence saati geldiğinde, herkesin toplaşmaya başladığı yerde ‘mekânın sahibi’ oluyorsunuz.
Tek yaprak menü son derece sade. Ama başlangıçlardan kırmızı et ve deniz ürünlerine her şey nokta atışı: Akya tataki (215 lira) gibi çiğ yemek tabakları, mantarlı spagetti (185 lira) gibi makarnalar, kuzu bacon (235 lira) gibi ızgaralar, karnabahar gibi sebzelerle yapılan tempuralar (155 lira; karnabaharın başına gelmiş en iyi şey olabilir), Mersin jumbo karides (1.650 lira) gibi iki kişilik paylaşım tabakları...Kokteyllerdeyse ‘taklit edilemezler’ bölümü ilginç: İsli sevenler için Mystic bourbon (240 lira), tatlı sevenler için Mezcal rice (260 lira) sunuyorlar mesela.
Eski mekândan
Haftanın kahramanı Fatih Tutak... Turk adlı restoranıyla iki Michelin yıldızı alan tek şef. Haldır haldır bu adamın kim olduğu, restoranının yeri falan araştırılıyor.
Gelin, bildiğim kadarıyla ben anlatayım hikâyesini.
2018’in sonlarında Bangkok’ta tanıştık. O zaman Türkiye’de esamesi okunmuyordu henüz.
Pek arkadaş olmak istemeyeceğim bir tipti. Sürekli sinirli ve tahammülsüz.
Yapacak bir şey yok. Mükemmeliyetçilikle tahammülsüzlük arasında doğru orantı var galiba.
O tanışmanın ardından “Yurtdışında Türk yemeği yemeye gidilir mi” başlıklı bir yazı yazmış, cevabı şöyle vermiştim:
“Gidilir. Üstelik, eskiden olduğu gibi artık kıroluk falan değil, tam aksine çok havalı bir şey. Tabii yer bulabilirseniz.”