◊ Bugüne kadar 38 ülkede konser verdiniz ve birçok defa ülkemize de geldiniz. Buradaki konserlerinizi ve Türk dinleyicisini nasıl hatırlıyorsunuz?
- Çoktan 56 ülke oldu ve evet, Türkiye’ye de birçok kez geldim. Türk dinleyicisini çok sıcak buluyorum. İstanbul’daki geceler muhteşem oluyor. Çünkü sizinle birlikte müziğin parçası olmak istiyorlar.
◊ Konserdeki repertuvarınız nasıl olacak? Yeniler mi ağırlıklı, klasikleriniz mi?
- Aslında ikisinin bir karışımı. Albümümüz “Songs From Other Places”ten şarkılar olacak. Jim Tomlinson ve Art Hirahara ile yoğunluğumuzu anlatmak güç. Üçümüz bir araya gelince sanki tek bir sese oluyoruz. Yani hem albümden şarkılar, hem eski kayıtlarımız hem de daha kaydını yapmadığımız yeni çalışmalarımız olacak.
◊
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ölünce, Danimarka Kraliçesi II. Margrethe dünyada kan bağı yoluyla tahta geçen tek kraliçe olarak kaldı.
“Vay be” diyorsunuz, “Dünyadaki tek gerçek kraliçe”...
Şu sıralar küçük oğlu Prens Joachim’in dört çocuğunun prens, prenses ve ekselansları unvanlarını ellerinden almasıyla gündemde.
Böyle bir trend var Avrupa’da. Kraliyet aileleri küçülüp devletten aldıkları ödenekleri azaltmanın derdinde.
Devleti küçültmek gibi, kraliyeti de küçültmek iyi fikir. Masraflar azalır.
Ama ben işin orasında değilim.
II. Margrethe’nin aldığı bu son karar, son derece rüküş bir pozuyla servis ediliyor.
Bir arkadaşım “Uçağa nasılsa vaktimiz var” diyerek öğretti. Adı Fresh in Town, ‘Şehirde Taze’ anlamına geliyor. Halbuki pek de şehirde sayılmaz. Ta yeni havalimanı yolunda... ‘Alandan önce son çıkış’ deseniz yeri: Göktürk merkezde.
Bir sağlıklı yaşam kafesi. Civarda koşu ve yürüyüş yapanların uğrak yeri. Rengârenk eşofmanlarıyla, rengârenk soğuk sıkım içecekler içiyorlar. Mesela, ‘Go To Doctor’ın içinde zerdeçal, taze zencefil, yeşil elma, top karabiber ve limon var; 20 lira. Zencefilli olduğu için hastalıklara direnci arttırıyormuş. Kahve çeşitleri de mevcut, 24-38 lira. DJ performansları da oluyor. Bahçeli ve ferah. Hani havaalanı fiyatlarından sıyırmak isterseniz...
Müzikler de, danslar da, ilişkiler de agresifleşti
Gecenin insanları: DJ Oben Budak (Discoben)◊ Yunanistan’a yerleşmiştin; neden gittin, neden döndün?
Atina’ya yeni bir hayat kurmaya gittim ama COVID yüzünden evde oturdum. Süreç bana arkadaşlarım ve ailem olmadan yaşayamayacağımı hatırlattı. İstanbul’a daha sık gidip gelmeye başladım. Şu an iki şehirde birden yaşıyorum ve huzuru anca yakaladım.
◊ Pandemiden sonra İstanbul gece hayatında neleri değişmiş buldun?
Gece kulüplerindeki kitle olduğu gibi değişmiş. X ve Y Jenerasyonu elenmiş gibi. Sadece 22-25 yaş arası pistlerde. İlişkilerse epeyce vahşileşmiş. Kulüplerin erken kapanıyor olması, insanların birbiriyle hızlı tanışıp hızlı aksiyon almalarına neden olmuş.
Adana, Erzurum, Denizli, Afyon, Antakya... Lezzet festivali olmayan şehrimiz kalmadı gibi. Valilik, belediye, sivil toplum el ele, böyle bir farkındalık oluştu son 10 yıldır.
Medya olarak bunların çoğuna davet edildiğimiz için defaatle gördüm, o şehir için çok güzel bir şey. Kentin ekonomisine, turizmine, tanıtımına canlılık geliyor.
Uzmanlar, medya, yemek severler şehirde toplanıyor. Tanıtımlar, sunumlar, paneller, ikramlar...
Yörenin yemekleri, yerel markaları öne çıkıyor.
Yarışmalarla falan halk da işin içine katılıyor. Belediye, valilik, bakanlık, 7’den 70’e halk ve gelen ziyaretçiler memnun oluyor.
Tacizden davalık olduğu husumetlisi fenomen Ece Ronay, Mehmet Ali Erbil’in TikTok’tan günlük kazancının 100 bin lirayı bulduğunu açıkladı. “2. Sayfa”ya konuk olan Ronay sistemi şöyle anlattı:
“Genelde buraya ünü bitenler girmeye başladı. Video paylaşıp takipçi elde ediyorsunuz ama canlı yayın açarsanız para kazanıyorsunuz. 700 lira gönderildiyse yarısını platform alıyor. 350 lirası size geliyor. Aslında insanlar dalga geçiyorlar, karşılarında büyük gördükleri isimleri rezil duruma düşürüyorlar...”
Mehmet Ali Erbil’in dil çıkardığı, başka kullanıcılarla küfürleştiği o sulu hareketlerine neden maruz kaldığımızı anladık şimdi.
Çünkü takip etmeseniz bile kaçış yok, oradan buradan bir şekilde ekranınıza düşüyor.
Meğer işin ucunda para varmış. Mali’nin “Hediye gönderin” diye yırtınmaları ondanmış.
Bu durum Merve Boluğur’un sabah-akşam yarattığı abuk sabuk gündemleri de açıklıyor. Mesela o da sevgilisiyle birlikte gece-gündüz canlı yayındaymış.
Kazanın, nasıl para kazanıyorsanız kazanın da... Bizim günahımız ne? Keşke hepsini toptan filtrelemenin bir yolu olsa.
Melek Mosso yıllar öncesinden bir öğrencilik fotoğrafını paylaşıp altına da “Arkadaşlar umudunuzu kaybetmeyin!” yazdı.
“Ben bu kadar değiştiysem, herkes değişebilir” demeye getiriyor.
Fotoğraftaki küçük kızın Mosso’nun şimdiki haliyle uzaktan yakından ilgisi yok gerçekten de.
Melek Mosso bugün sahnelerin en alımlı kadınlarından biri.
Büyüdüğünde çok güzel bir kuğuya dönüşen çirkin ördek yavrusunun hikâyesindeki gibi biraz.
◊ 24 Şubat, Balık erkeği... Nesinden daha çok çektiniz: Ani patlamalar mı, zaman zaman hayalle gerçeği ayırma güçlüğü mü?
- Gençken fevri bir insandım ve bunun zararını gördüm. Bu tarafımı düzeltmem 40 yaşımı buldu.
◊ Kartvizitinize tek bir şey koymanız gerekse: Müzik mi, edebiyat mı?
- Yazar... Roman ve şarkı yazarı.
◊ Hangisi daha ağır basıyor: Doğuştan Eskişehirlilik mi, okuldan Cimbomluluk mu?
- Eskişehir’de doğdum ama hayatımı Galatasaray Lisesi’ne borçluyum.
◊ Yıllarca otomobil kullanamadığınızı yazıp çizdiniz, sonra ehliyetinizi aldınız. Artık arabanın sol koltuğunda mısınız, sağa devam mı?
- Şimdi sol koltukta daha iyiyim. Hatta araba sürerken beste bile yapabiliyorum.
3 ay önce, 24 Haziran’da kendi kendime sormuşum: “Müziği bırakmak nasıl oluyor?”
Yani müzik dediğiniz şey, teknik olarak nasıl bırakılır?
Aklına beste gelir de... Deniz kabuğuna söyleyip denize mi atarsın mesela?
Aklına şarkı sözü gelir de... Kâğıda yazıp tutuşturur musun yahut?
Bir sanatçı dostunun çıktığı mekâna gittin, sahneye davet ettiler...
“Yok ben bıraktım, kullanmıyorum” mu dersin?
Filanca ustaya saygı albümü yapılacak, senden de istediler bir şarkı...