Oğlunun istediği ayakkabının 200 bin lira olduğunu gören Çağla Şıkel, çareyi ayakkabının fotoğrafını Amerika’daki tanıdıklarına atıp “Daha ucuzu var mı” diye sormakta buldu.
Haklı olarak, çocuğun 13 yaşında ve gelişme çağında olduğunu, bugün aldığı ayakkabının seneye ayağına olmayacağını söylüyor.
Alışveriş görüntülerinde Kuzey’in denediği ayakkabıyı çıkarıp kendi ayakkabısını giydiği görülüyor ve anne-oğul birlikte dükkândan çıkıyorlar.
Yalnız dikkatinizi çekerim, ayakkabının fiyatı 2 bin değil, 20 bin değil, 200 bin! Nike’ın Air Jordon 1 adlı özel serisiymiş. Haliyle fanusta falan sergileniyor.
Ayakkabılar bir nevi sanat eseri muamelesi görüyor.
Bu ayakkabı çılgınlığı aslında büyük mesele ve koleksiyonerleri, tacirleri, açık artırmaları falan var. Türkçeye “pabuç kafalı” olarak çevirebileceğimiz “sneakerhead” deniyor bu tiplere. Hatta aynı isimle dizisi bile çekildi. “Sneakerheads”, efsanevi bir spor ayakkabıyı elde etmek için dalavereye giren Devin’in bu tutkusuna nasıl yenik düştüğünü anlatıyordu.
Mesela
Bu açılışla birlikte ülkenin en güzel bayrağı da geri gelecek. Kız Kulesi, arkadaki İstanbul görüntüsüyle birlikte bayrağın en yakıştığı yer bence. Bunun gibi bir de Edirnekapı Şehitliği’ndeki bayrağı çok beğenirim.
Yerinden midir, aldığı rüzgârdan mıdır bilmem, bir başka etkileyici.
İstanbul dışındaysa Çanakkale Abidesi’nin tavanına asılan bayrak var mesela.
Aaa, Anıtkabir’in içine asılan bayrağı unuttum.
Ha bir de İzmir Hükümet Konağı’ndaki. Hani kurtuluştan sonra Yunan bayrağı indirilip yerine çekilen Türk bayrağı.
100 dönüm halı
Annesi ve kendisini terk eden babasının tuttuğu orucun kabul olup olmayacağını merak etti küçük kız. Soruyu sorarken sesi titredi, ağlamaklı oldu. Belli ki babasını çok özlüyor. Nihat Hoca da bu durum karşısında zor anlar yaşadı.
Daha sonra söz alan annesi bu soruyu çocuğun kendisinin sormak istediğini, okulda arkadaşlarına da “Sizin babanız sizi terk etti mi” gibi şeyler sorduğunu anlattı.
Ebeveynlerin ayrılıklarından en çok çocuklar etkileniyor.
Ama bu da hayatın bir gerçeği: Bazen çiftler artık birlikte devam edilmesi zor bir döngüye giriyor. Taraflardan biri devam etmek istese bile.
Küçük Almila’nın annesinin de babanın eve dönmesini istediği anlaşılıyor. Umarım her şey Almila’nın gönlüne göre olur ama anneye bir itirazım var. Ayrılıktan bu kadar etkilenmiş bir çocuğu programlara götürüp çocuğu “Orucu kabul olur mu?” gibi ikilemlerin içinde bırakacağına, ayrılığın da hayatın bir parçası olduğunu ona en uygun dille anlatabilecek bir pedagogdan yardım alsa.
Ebrar Karakurt’un delirdiği anlar
Milli voleybolcumuz Ebrar Karakurt hasta Beşiktaşlıymış. Şu fena yenildiğimiz Beşiktaş maçında yaptığı paylaşımlarla öğrendim.
Kendi kendine marşlar söylüyor, deli deli hareketler yapıyor, çubuklu tişörtünü öpüyor, bağırıyor, hatta 4-2 kaybettiğimiz maç için “
“Türkiye Yemek Hizmeti Pazar Raporu”na göre ülke genelinde yeme-içme sektörünün toplam pazar büyüklüğünün ortalama 144 milyar lira olduğu tahmin ediliyor. Bu sayının 2026’da 772 milyar lira düzeyine çıkacağı öngörülüyor.
Pazardaki en büyük segmenti, ortalama yüzde 40 payla full servis restoranlar oluşturuyor.
◊ Sektördeki pay dağılımına bakıldığında full servis restoranların payı yüzde 40, kafe ve barların payı yüzde 26, fast food/eve servis sektörünün payı yüzde 25, self servis kafeteryalar sektörünün payı yüzde 4 ve büfe/kioskların payı da yüzde 5 düzeyinde.
◊ İstanbul dışında bir talep potansiyeli olmasına rağmen, çoğu markanın hâlâ büyük oranda İstanbul’a odaklandığının altı çiziliyor. Şubelerin coğrafi dağılımına bakıldığında İstanbul, Ankara ve İzmir çok büyük pay almakla birlikte Türkiye’nin geri kalanında limitli varlık gösteriyorlar.
◊ Rapora göre, full servis restoranların İstanbul dışında şube sayısı en fazla olan marka 19 ilde hizmet veren BigChefs. BigChefs, 2022 sonu itibarıyla yurtiçi ve yurtdışındaki 100 restoranında 12 milyon kişiyi ağırlamış.
İstanbul’da scooter referandumu yapılsa ne sonuç çıkar?
Paris’te scooter’lar için referandum yapıldı, yüzde 89 gibi ezici bir çoğunluk yasaklanmaları yönünde oy kullandı. Yalnız bu referandumda biraz tuhaflık var. Şehrin nüfusu 1.3 milyon. Referanduma katıla katıla 103 bin kişi katılmış. Yani nüfusun yüzde 7.5’i.
Adam oturduğu yerde dik durmakta zorlanıyor, sol kolunun üzerine abanmış.
Ama dilenmiyor, sokak taşlarının üzerine üç-beş parça oyuncak sermiş, onları satmaya çalışıyor.
Özel gereksinimi olduğu belli, sağ eli sürekli yukarı aşağı sallanıyor.
5-6 yaşlarında bir kız elindeki su şişesini adamın ağzına dayamış, ona su içiriyor.
Sonra babası olduğunu sandığım bir adam çocuğu kucaklayıp oradan götürüyor.
Kızın yerde dizili oyuncaklarla değil, engelli adamın ihtiyacıyla ilgilendiği bu 7 saniyelik görüntü herkesin içini ısıttı.
Akşamları 0.00-1.00’e kadar arkadaşlarıyla dışarı çıkma izni olan Irmak 16 yaşında. Gideceği yere ailesinin şoförlü arabasıyla bırakılıp alınıyor. Arkadaşlarıyla çoğunlukla kent merkezindeler ama doğum günü gibi özel kutlamalar olduğunda Bilkent tarafındaki mekânlara gidiyorlar. Annesi Özge Hanım “Üniversitede herkes çıkardı, benim ailem izin vermezdi. Aynı şeyi çocuğum yaşamasın. Arkadaşlarına özenip habersiz yapacağına bilgimiz dahilinde olsun. Konumunu telefonumu bul uygulamasından takip ediyoruz. İhtiyacı olursa kartına para yüklüyoruz” diyor.
Irmak gibi İstanbul’daki Ekin de 16 yaşında. Doğum günü partileri için nadiren o da gece çıkıyor. Annesi Zeynep Hanım bunun kızına özel olmadığını anlatıyor: “Çevresindekiler de onun gibi. Zaten o yaşlardayken İstanbul’da üniversite okuyan abimle beraber ben de dışarı çıkardım. Kontrollü olarak yavaş yavaş öğrensin istiyorum. Caddebostan’da Barlar Sokağı gibi yerlere gidiyorlar. Life360 uygulamasıyla onu takip ediyorum. İhtiyacı oldukça kartına para yolluyorum.”
Aileler ‘kontrollü olarak’ öğrenmelerini istiyor ama yan masaya sorsanız çok da kontrollü değiller. Kelebek’ten Onur Baştürk yazdı geçen hafta: “Bu yeni gençler mekânlara en çok para kazandıran kesim. Hal böyle olunca parasını hesaplı harcayan esas müdavimler ya nereye gideceğini bilmiyor ya da iki-üç mekâna sıkışıp kalıyor. Başka hiçbir metropolün gece hayatında böyle kuşak çatışması yaşanmamıştır...”
18 yaş sınırına rağmen mekânlara nasıl girebiliyorlar sorusunu sorduğumuzda da magazin duayeni Esin Övet şu cevabı veriyor: “Eğer mekâna alınmazlarsa çocuklar hemen babalarını arıyorlar. Baba
Taner Tolga Tarlacı gittiği her yerde, girdiği her delikte olay çıkaran bir suç makinesi gibi. Türkiye’de kesinleşmiş hapis cezaları nedeniyle Kıbrıs Rum Kesimi’ne gitmişti. Ben istesem vize vermezler, nasıl girebildiği muamma.
Ama iyi ki girmiş, Cumhuriyet tarihinde yaptığımız en başarılı ihracat.
Orada da rahat durmadı tabii, kesici aletle gasp yaptığı için 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Hapisten çıktı, bu kez hastanede taşkınlık çıkardı. Polise mukavemet gösterdiği için tekrar hapsi boyladı.
Bu kez de içeride yemek sırasında tartıştığı üç mahkûm onu döverek hastanelik etti; gardiyanlar kurtardı.
Olayın ardından 3 gün gözetim altında tutulduktan sonra tek kişilik hücreye alındı. Dua edelim de sınır dışı falan etmesinler.
Son bakıştaki o gözler
Dış görünüşleriyle ilgili olumsuz eleştirilen üç ünlü kadın:
Oyuncular Özge Özpirinçci ile Melisa Döngel ve voleybolcu Ayça Aykaç...
Özpirinçci, doğal görünmeyi tercih ettiği için kendisine “paçoz” diyen Esra Balamir’e New Yorklu sanatçı Caroline Caldwell’den bir alıntı yaparak İngilizce yanıt verdi:
“Kendinden şüphe duymandan çıkar sağlayan bir toplumda kendini beğenmek, sevmek isyankâr bir davranıştır. Sonsuza kadar isyan...”
Öyle ya herkes dört kere burun ameliyatı olmak zorunda değil Balamir gibi. Daha önce ne demişti Balamir, hatırlayalım: