Paylaş
Akşamları 0.00-1.00’e kadar arkadaşlarıyla dışarı çıkma izni olan Irmak 16 yaşında. Gideceği yere ailesinin şoförlü arabasıyla bırakılıp alınıyor. Arkadaşlarıyla çoğunlukla kent merkezindeler ama doğum günü gibi özel kutlamalar olduğunda Bilkent tarafındaki mekânlara gidiyorlar. Annesi Özge Hanım “Üniversitede herkes çıkardı, benim ailem izin vermezdi. Aynı şeyi çocuğum yaşamasın. Arkadaşlarına özenip habersiz yapacağına bilgimiz dahilinde olsun. Konumunu telefonumu bul uygulamasından takip ediyoruz. İhtiyacı olursa kartına para yüklüyoruz” diyor.
Irmak gibi İstanbul’daki Ekin de 16 yaşında. Doğum günü partileri için nadiren o da gece çıkıyor. Annesi Zeynep Hanım bunun kızına özel olmadığını anlatıyor: “Çevresindekiler de onun gibi. Zaten o yaşlardayken İstanbul’da üniversite okuyan abimle beraber ben de dışarı çıkardım. Kontrollü olarak yavaş yavaş öğrensin istiyorum. Caddebostan’da Barlar Sokağı gibi yerlere gidiyorlar. Life360 uygulamasıyla onu takip ediyorum. İhtiyacı oldukça kartına para yolluyorum.”
Aileler ‘kontrollü olarak’ öğrenmelerini istiyor ama yan masaya sorsanız çok da kontrollü değiller. Kelebek’ten Onur Baştürk yazdı geçen hafta: “Bu yeni gençler mekânlara en çok para kazandıran kesim. Hal böyle olunca parasını hesaplı harcayan esas müdavimler ya nereye gideceğini bilmiyor ya da iki-üç mekâna sıkışıp kalıyor. Başka hiçbir metropolün gece hayatında böyle kuşak çatışması yaşanmamıştır...”
18 yaş sınırına rağmen mekânlara nasıl girebiliyorlar sorusunu sorduğumuzda da magazin duayeni Esin Övet şu cevabı veriyor: “Eğer mekâna alınmazlarsa çocuklar hemen babalarını arıyorlar. Baba
ya da anne ‘Sen benim oğlumu, kızımı nasıl almazsın’ diye kafa tutunca hepsi olmasa da bazı mekânların kapıları açılıveriyor.” DJ ve yazar Oben Budak bu işin beach club’larda başladığı görüşünde:
“18 yaş altının mekânları işgali beach partileriyle başladı. Yaş sınırlaması olmadığı için en çok oraları tercih ediyorlardı.” Kelebek’ten Orkun Ün de aynı fikirde: “Siz asıl beach’leri görün. Nargile içenler, şampanya patlatanlar... 16-18 yaş asıl oralarda çılgın gibi para harcayıp etrafa rahatsızlık veriyor.”
Rahatsızlık demişken... Gece hayatı müdavimi, Hürriyet Hafta Sonu Ekleri muhabiri Melis Yılmaz yaşananları şöyle anlatıyor: “Son zamanlarda kopan çığlıklar nedeniyle hep kendimi yan masadaki liseli grubu sakinleştirmeye çalışırken buluyorum. Mesela en sevdiği şarkı çalıyor ve eski sevgilisine çok eğlenirken ‘göndermeli story’ atmak istiyor. Bağıra çağıra! 24 yaşındaki kız kardeşimin doğum gününü kutlamak için cumartesi bir mekâna gittik. O bile ‘Artık gece dışarı çıkılmaz, çoluk çocuk kaynıyor’ dedi.”
Çare olarak liselilerin okullarının, sınavlarının olduğu hafta içi günlerini öneriyor: “Cumartesi yemekten sonra biraz müzik dinleyip bir kadeh devam edeyim dedin mi yandın. Bağırış çağırış bir grubun yanına düşersen itiş kakışlarından, zıplamalarından ‘Ben galiba yaşlanmaya başladım, kafam kaldırmıyor’ diyerek hafiften bir depresyona giriyorsun. Ama aynı mekâna salı günü uğrarsan yaş ortalaması yükseliyor ve eğlence dozunda oluyor.”
İstanbul-Atina arasında iki şehirli yaşayan Oben Budak’a göre beterin beteri var. “Atina’da o kadar baskınlar ki mekânların müzik zevki bile onlara göre ayarlanıyor. Akşamüstü bir kokteyl içeyim diye gittiğiniz mekânda tekno dinlemek zorunda kalabiliyorsunuz. Bu tarz onların içsel enerjisini karşılıyor ama orta yaş için bir kâbus” diyor.
Müzik yine bir yere kadar ama asıl felaket durup durup birbirlerine girmeleri. Esin Övet daha geçen hafta bir kavganın ortasında kalmış: “Bir anda büyümek, saygı görmek ve kabullenilmek istiyorlar ama yordam ve racon bilmiyorlar. Sürekli bir hırgür. Geçenlerde gittiğim mekânda bir kavga çıktı ve karakolluk oldu iki masa.”
Asıl fark da burada galiba... Her zamanın kendi ruhu var tabii ama bizim büyümekten anladığımız; gittiğimiz ortamı ergenleştirmektense etrafımızdaki abilerimizi, ablalarımızı gözlemleyip yetişkin gibi davranmaya heves etmemizdi.
Gençlere asla laf etmem.
Demek ki biz doğru rol modeller olamamışız onlara.
Paylaş