30 Ağustos kutlamalarında hemen herkes, ışıklı dronlarla yapılan gösteriyi çok etkileyici buldu. Bayraklar, yazılar, Atatürk silueti...
Diğer taraftaysa her kutlamada akla gelen havai fişekler var.
Ankara’daki dron gösterisiyle hemen hemen aynı saatlerde Nevşehir’deki bir havai fişek gösterisinde yangın çıktı. Neyse ki havai fişeklerin tutuşturduğu otluk alandaki yangın, evlere sıçramadan söndürüldü. Sakarya’daki havai fişek fabrikasında çıkan yangın felaketi zaten hafızamızda, daha üstünden 1 ay bile geçmedi.
Üstelik bu, aynı fabrikada çıkan ilk yangın da değildi.
Havai fişeklerin doğaya zararları da malum. Havayı kirletiyor, kuşların korkudan ölmesine neden oluyor.
Gürültü kirliliği de cabası. Ben Haliç’te oturuyorum, hemen her akşam bir havai fişek gösterisi var. Ucuzundan da galiba, görselliği az, sesi bomba gibi. Evin içinde oturulmuyor.
◊ Biraz yoldan çıkmak istediniz... Mantı mı, iskender mi?
- İskender... Biz çocukken çok parasızdık. Annem tiyatrocu kadın. Bir yerden eline para geçtiği zaman, bizi iskender yemeye götürürdü. O gün zenginiz demekti iskender. Belki de onun etkisi.
Manzarası bile yeter. Fakat kıymadan değil, etten olacak. Öyle de ağzımın tadını bilirim.
◊ Hayatta hangisinden daha çok çektiniz? Daha az bilinen diyabet hastalığınızdan mı, hep dilinize doladığınız menopozdan mı?
- Menopozdan hiç çekmedim, hissetmedim bile. Erken girdim zaten, 47’imde. Ama diyabet çok etkiledi. Hormon dengesini bozuyor, insanın yaşam kalitesini aşağı çekiyor.
Sorma, zor hastalık diyabet...
Tiyatrocu Rasim Öztekin, Ferhan Şensoy’dan kendisine geçen kavuğu Şevket Çoruh’a devredeceğini açıkladı.
Devir teslim töreni 20 Eylül’de Harbiye Açık Hava’da yapılacak.
Sosyal medyadaki birkaç cılız itirazın dışında, Şevket Çoruh hemen herkesin gönlünün razı olduğu bir isim gibi görünüyor.
İtirazcılar genel olarak şu başlık altında toplanıyor:
“Sırf muhalif olduğu için birine kavuk verilir mi?”
Karşı çıkanlarsa şunu dile getiriyor: “Muhalif olduğu için değil, tiyatroya yıllarca emek ve ‘Baba Tiyatro’yu kurmak gibi hizmetler verdiği için hak etti.”
Bununla birlikte, kimin aldığına değil, kavuğa toptan karşı olanlar da var.
İskelesi denizle ha deseniz aynı seviyede. Biraz yüksek bir dalga gelse ayaklarınız ıslanacak...
Salaş bir çardağın altında ahşap masalar, tepeden kabaktan yapılmış avizeler sarkıyor.
Gümüşlük’ün en ucunda, koya şahane bir yerden bakıyor. Denize diktikleri kuru ağaçları ışıklandırmışlar, gece cıvıl cıvıl ışıklar suya yansıyor.
Defalarca ‘Türkiye’nin en romantik restoranı’ seçilen Mimoza bu unvanı fazlasıyla hak ediyor. (0252) 394 31 39
Tek kusuru çok pahalı olması. Mekân tanıtım uygulamalarında kişi başı 300 lira yazdığına bakmayın. Altındaki yorumları okursanız fiyatın içkisiz kişi başı 500’lere çıktığını göreceksiniz.
Mimoza’nın bu inanılmaz ambiyansının çok ama çok benzeri Torba’da da var: Gonca.
Yine denize sıfır, yine benzer aydınlatmalar, yine denizde ışıklandırılmış kuru ağaçlar...
‘Starting box’, yarış başlamadan önce atların girdiği kabine deniyor. Ama bazen hayvanlar bu aşamada huysuzlanıyor.
Sayısız şampiyonluğu olan efsane yarış atı Bold Pilot da onlardan biri.
Zaman içinde tek vücut, tek ruh olduğu jokeyi Halis Karataş bile onu sakinleştiremiyor.
Hem atı hem jokeyini çok seven seyirciler durumu fark ediyor ve tribünlerde herkes birbirini susturuyor.
Koskoca hipodromda çıt çıkmıyor.
Sessizlik Bold Pilot’a iyi geliyor, uysallaşıp yavaşça ‘starting box’a giriyor.
O sırada Halis Karataş’ın Bold Pilot’ın kafasını, boynunu sevip okşadığını görüyoruz.
Influencer Aslışah Alkoçlar’ın bazı markalardan sosyal medya hesaplarında tanıtmak için ürün aldığı, sonra da bunları tanıtmadığı iddia edildi.
Bunun üzerine Aslışah Alkoçlar bir açıklama yapıp kendisine hediye olarak gelen her şeyi sosyal medyasında tanıtamayacağını; her ne kadar genç yeteneklere, tasarımcılara destek olmaya çalışsa da içine sinmeyen bir ürünü paylaşamayacağını söyledi.
Buraya kadar her şey dört dörtlük.
Influencer ya da fenomenlerle markalar arasında böyle bir ilişki var. Bir taraf diğerine ürününü yolluyor, öbür taraf da onun duyurulmasına, tanıtılmasına yardımcı oluyor.
Yani kazan-kazan durumu.
Aslışah Alkoçlar bu vakayla ilgili şöyle devam ediyor: “Gönderdiği ürünü kullanmam ya da kıyafeti giymem için durmaksızın telefon, mesajlarla taciz etmek ne demek? Bu aşırı rahatsızlık veren hareket sonucunda bahsedilen markayı evet, engelledim. Gönderdiklerini de ihtiyaç sahibi gençlere ilettim. Dilerim benzeri hadsiz olayların devamı gelmez.”
Burada çok ince bir çizgi var bence. Fenomen-marka ilişkilerinin henüz yazılı hale dökülmüş ya da oturmuş etik kuralları yok.
Oyuncu Murat Yıldırım’ın Hürriyet Pazar’da Hakan Gence’ye verdiği söyleşiyi okudunuz mu?
Baştan aşağı Faslı eşi İmane Elbani ile aşkı dolu. Konu ne olursa olsun dönmüş dolaşmış, yine İmane’ye gelmiş.
◊ Kendime yaptığım en büyük iyilik İmane’yle evlenmek. Bizimki hiç şahit olmadığım bir duygu.
◊ Verdiğim tek doğru karar İmane’yle evlenmek olsaydı, bütün hatalarımdan daha ağır basardı.
◊ Her şeyi onunla yapmak istiyorum ve bunun için tekrar tekrar yüz binlerce yıl gerek.
◊ O, sonsuzluğu beraber istediğim biri. Günlerce, aylarca hatta yıllarca ondan bahsedebilirim.
◊ Kendimizi iki ayrı insan gibi bile hissetmiyoruz. Detay olan kültür farkı, bize zenginlik olarak geliyor.
◊ Hayvanları sevdiğinizi biliyoruz. Peki kedi mi köpek mi?
- Ben köpekçiyim. Üç köpeğim oldu: Cin, Can, Bıdık. Üçü de öbür tarafa göçtüler. Şimdi kimsesizim yahu...
◊ Zaman makinesini icat ettiniz. Nereye gidersiniz? Geçmişe mi geleceğe mi?
- Geçmişe geri gitmek isterim herhalde. Bazı yıllarım var, onlara geri gitmek... İstanbul’un eski günlerine, 1970’lere...
◊ O zaman İstanbul’un... Anadolu yakası mı Avrupa yakası mı?
- Avrupa yakası ama şöyle: Akşamları güneş batarken, Avrupa yakasından Anadolu yakasını seyretmeye bayılırım.
◊ Güneş batıyor, şöyle birkaç saat kafa dinlemek istediniz... İyi bir roman mı güzel bir film mi?
- Kitap. Ve yanında mutlaka klasik müzik.