Paylaş
Oyuncu Murat Yıldırım’ın Hürriyet Pazar’da Hakan Gence’ye verdiği söyleşiyi okudunuz mu?
Baştan aşağı Faslı eşi İmane Elbani ile aşkı dolu. Konu ne olursa olsun dönmüş dolaşmış, yine İmane’ye gelmiş.
◊ Kendime yaptığım en büyük iyilik İmane’yle evlenmek. Bizimki hiç şahit olmadığım bir duygu.
◊ Verdiğim tek doğru karar İmane’yle evlenmek olsaydı, bütün hatalarımdan daha ağır basardı.
◊ Her şeyi onunla yapmak istiyorum ve bunun için tekrar tekrar yüz binlerce yıl gerek.
◊ O, sonsuzluğu beraber istediğim biri. Günlerce, aylarca hatta yıllarca ondan bahsedebilirim.
◊ Kendimizi iki ayrı insan gibi bile hissetmiyoruz. Detay olan kültür farkı, bize zenginlik olarak geliyor.
Üstelik cicim ayları falan da değil, 4 yıldır evliler.
O kadar alıştık ki hırtlığa, hırboluğa; günümüz için biraz “gerçek ötesi” geliyor değil mi?
Demek ki neymiş?
Bir erkek sevdiğine aşkını hiç utanmadan, sıkılmadan, ağız dolusu nakarat yapabiliyormuş.
Ne kolu-bacağı kopuyor ne de erkekliğinden bir şey kaybediyormuş.
Her eve lazım!
Atasını dinlemeyen dizini döver
Bütün ülke Giresun’daki sel felaketinin şokunu yaşıyoruz.
En çok kaybın meydana geldiği yerlerin isimlerine bakar mısınız: Yağlıdere, Dereli ve Yağmurdere...
Buralara bu isimleri verenlerin herhalde bir bildiği vardı.
Dinlemedik, umursamadık; rant hırsıyla dere yataklarına binalar, yerleşimler kurduk.
Sonuçta ne oldu?
Doğa geldi ve “Burası dere yatağıdır” tabelasını astı ve gitti.
Başta Giresun, hepimize geçmiş olsun.
Ayşen Gruda bugünleri görebilseydi
Annemle konuşuyorum, 50 kavanoz kışlık domates yapmış.
“50 kavanoza ne gerek vardı?” diye soruyorum. “E, hep öyle yavrum, kışın lazım oluyor” diyor.
Halbuki hava... Bu yaza kadar ne domates yaptığını ne turşu kurduğunu bilirim.
Bodrum’da bir arkadaşım var, ana-kız kışlık domates yapıyorlar. Yapmakla kalmayıp konu-komşuya da hazırlıyorlar.
“Hep bu kadar çok yapar mıydınız?” diye soruyorum. “Hep yapardık ama pandemiden sonra isteyenler patladı” diyor.
Her yerde kavanoz, kavanoz kapağı reklamı... Bildiğiniz “savaş-erzak” psikolojisi.
Ah rahmetli “Domates Güzeli” keşke bugünleri görebilseydi.
Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar
14 ceylan satılık. Her birinin fiyatı 21 bin 500 lira.
Şanlıurfa’da bu parayı bastırana, ceylan avlama ruhsatı verecekler.
O parayı verenler, korumasız hayvanı vurup sosyal medya için üstüne ayak basmış halde poz verecek.
Sesimiz yetmiyor, gücümüz de mi yetmiyor?
Biri ön ayak olsa, bunca doğasever, bari para toplayıp av için seçilenlerden kurtarabildiğimiz kadarını kurtarsak!
Ebru Şallı’nın gece yarısı güzellik merkezi açtırması
Evladını kaybetmiş bir anne olarak sonsuz kredisi var bende Ebru Şallı’nın.
Kâh gülebilir, kâh ağlayabilir, saçmalayabilir, ne isterse yapabilir.
Ne yapsa, ne dese hoş görmek lazım. Çocuk sahibi olmayanın, hele de anne olmayanın anlayamayacağı bir şey yaşadığı. Tahayyül bile edemiyorum.
O yüzden tatile çıkmasında da, bakımlı pozlar vermeye çalışmasında da en ufak beis görmedim. Hatta savundum: “Başka evladı da var, tekrar hayata tutunmaya çalışması ne güzel.”
Ama bazı şeyler var ki artık mantıkla arası kopmaya başladı.
En son eşi Uğur Akkuş’la gece 00.30’da Etiler’de bir güzellik salonunu açtırmışlar. Çıkışta “Pandemiden dolayı kalabalık yerlere girilmiyor, o yüzden bu saate geldik” demişler.
Tamam, Ebru Şallı’nın şu ara aklı gel-git. Zaten kendisi de söylemişti “Aldığım ilaçlardan kafam gidip geliyor” diye. Neyi, neden dediğini bilmiyor olabilir.
Peki Uğur Akkuş? O da mı ilaç kullanıyor?
Daha 11 gün önce kalabalık bir gece kulübünde tabak kırarak eğlenmediler mi?
Yani bu virüs gece kulübünde yok da güzellik merkezinde mi tehlikeli?
Paylaş