Ne şanslıyım: Yeryüzünde en beğendiğim yer kendi ülkemde, elimin altında: Dalyan-İztuzu Plajı. Ya dünyanın öbür ucunda olsaydı?
Bütün kış aşeriyorum; çektiğim fotoğraflara, videolara bakıp hasretimi dindirmeye çalışıyorum, yaz olur olmaz ilk fırsatta kavuşuyoruz.
Bu sene malum nedenlerle vuslat biraz gecikti ama vakit nihayet geldi, çattı.
Sadece kendim gitmiyorum; eşim, dostum, sevgilim... Kolundan tuttuğum gibi Dalyan’da buluyoruz kendimizi.
Fahri konsolosu gibiyim; hangi ortamda, hangi platformda bir imkan bulsam ballandıra ballandıra güzelliğini anlatıyorum.
Gazete, dergi sayfalarına da defalarca yazdım, her fırsatta orada yapılabilecekleri, o yılki yenilikleri duyuruyorum.
Bir yere sadece trend olduğu için gidip gelmek ayrı şey; gerçekten ait hissettiğiniz için sahiplenmek ayrı.
6 Temmuz’da Çeşme Emniyeti’nde görevli bir emniyet amiri Alaçatı’da organize suç örgütü mensubu oldukları öğrenilen bir grup tarafından rahatsız edildi. Silahlı şüpheliler arasında çıkan tartışma büyüdü. Destek ekip isteyen amirin çağrısı üzerine olay yerine çok sayıda polis memuru sevk edildi. Olay yerine gelip önce vatandaşları dışarı çıkardılar, sonra suç örgütü mensuplarını yere yatırıp ters kelepçeyle etkisiz hale getirdiler.
DÖRT-BEŞ KİŞİLİK ERKEK GRUPLARI
- 10 Temmuz’da Alaçatı’da meydana gelen bir trafik kazası sonucu çıkan tartışmada silah çekildi. Şikâyetçisi olmayan A.K. ve E.K. serbest bırakıldı. Olayla ilgili kamera görüntülerine ulaşan polis silahla tehdit olduğunu görünce A.K.’yı tekrar yakalayarak gözaltına aldı.
- 20 Temmuz’da Rise Alaçatı’da çıkan kavgada yine silahlar konuştu. Olaya tanık olan insanlar “Biz içeri su bile sokamıyoruz, bunlar silahla nasıl giriyor?” diye isyan etti sosyal medyada.
- 22 Temmuz’da terlikli olduğu için Limon Bar’a alınmayan bir kişi kapıdaki güvenlik görevlisini vurdu. Dedikodular saldırganın Urfalı bir aşirete mensup olduğu yönünde...
Bunlar gazete sayfalarına yansıyanlar. Bazen de kol kırılsa da yen içinde kalıyor. Olayların hiçbirinde şikayetçi yok. Çünkü insanlar şikâyetçi olmaya ya da basına konuşmaya korkuyor.
Alaçatı’da yıllardır işletmecilik yapan ve ismini vermek istemeyen bir kişi beldede insan profilinin değiştiğini anlatıyor: “Alaçatı’nın her yazki kitlesi bu sene yok. Pandemiden dolayı ya gelmediler ya da yazlıklarında oturuyorlar. Mesela yerli turistten çok, Euro’nun değer kazanmasından dolayı Almancılar ağırlıkta. Ama onun dışında silahlı gruplar türedi. Dört-beş kişilik erkek grupları halinde dolaşıyorlar. Hemen her gece silahların çekildiği kavgalar oluyor. Eski huzur kalmadı. Olayların geldiği nokta basına yansıyanların çok ötesinde” diyor.
MEKÂN BAŞINA 50-60 BİN LİRA
◊ Önceki günkü yazıda ne demiştik: Murat Dalkılıç, Hande Erçel’den güya çocuk sahibi olmak istediği için ayrılmışmış...
Tamamen yanlış! Çünkü yapılan açıklamaya göre Murat Dalkılıç hemen çocuk sahibi olmak istemiş, Hande Erçel de “3 sene sonra” demiş. Bunun için ayrılmışlar.
Hiç öyle şey olur mu? İnsan, çocuğu 3 sene sonra olacak diye âşık olduğu kadından vazgeçer mi?
Zaten hesap da tutmuyor: Murat Dalkılıç hemen birini bulsa, evlenmesi 1 sene, çocuğun dünyaya gelmesi 1 sene, kafadan gitti 2 sene...
Üstelik bu açıklama, Murat’ı, yarın öbür gün “çocuğu olmuyor diye eşinden boşanabilecek erkek” pozisyonuna sokuyor.
◊ Başka ne demiştik?
Acaba bu ayrılıkta Hande Erçel’in yeni rol arkadaşı Kerem Bürsin’in etkisi var mı? Son yıllarda Türk dizilerinde görülmemiş uzunluktaki öpüşme sahnelerinin rolü oldu mu?
Bizde çiftler esmer erkek ve (yapay da olsa) sarışın kadından oluşur ya genelde... Onlar tam tersiydi. Esmer güzeli Hande Erçel ile “boncuk sarı” Murat Dalkılıç’tan bahsediyorum. O yüzden bu farklı çifti herkes başka yakıştırıyordu birbirine.
Evlensinler diye beklerken ayrıldılar.
Olabilir, her ikisine de yeni hayatlarında mutluluklar.
Bu ayrılığın sebebi olarak Hande Erçel’in çocuk istememesi gösterildi. Murat Dalkılıç çocuk istiyormuş; Hande Erçel, “3 sene sonra” diyormuş.
En azından resmi açıklama bu yönde: “Severek ayrıldılar, bla bla bla...”
Fakat günümüzde ünlü ayrılıkları bir PR paketi olarak, açıklanacak gerekçe üzerinde karşılıklı anlaşmaya varılarak falan sunulabildiği için, bana nasıl desem...
Biraz suni geldi.
İnsan çocuğu 3 sene sonra olacak diye âşık olduğu kadından ayrılır mı hiç? 3 sene nedir ki?
Bebek gibi kadının yüzü gözü dağılmış, kanlar içinde. Ukraynalı ünlü model Daria Kyryliuk...
Sosyal medyada o fotoğrafı paylaşıyor ve altına İngilizce, Türkçe ve Rusça Çeşme’deki The Beach of Momo’da güvenlik görevlileri tarafından darp edilerek bu hale geldiğini yazıyor.
Koronadan dolayı zaten zor durumda olan Türk turizmi açısından ne acı bir şey. Hele ki Ukrayna öncelikli pazarlarımız arasında.
Peki The Beach of Momo neresi?
Şu anda Türkiye’nin en popüler beach club’ı. Çeşme, Dalyan’da iki sezon önce açıldı. Daha iki hafta önce Seyahat ilavemiz tarafından “Türkiye’nin en iyi beach’i” seçildi.
Televizyondan, sahneden, sosyal medyadan tanıdığınız ne kadar ünlü varsa orada.
Gecenin 02.30’unda gelen açıklama
Daria Kyryliuk’un bu paylaşımının ardından önceki gece saat 02.30’da alelacele bir açıklama yayımladılar.
◊ Hangisini ıssız adaya götürürdünüz? “Gırgıriye” serisi mi, “Hababam” mı?
- Ayıramam ama “Hababam” galiba. Hangimiz o sınıfta öğrenci olmak istemedik ki?
◊ Şöyle birkaç saat kafa dağıtmak istediniz. İyi bir roman mı, güzel bir film mi?
- Birkaç saatse film. Ne kadar süreceğini bilirsin, elindeki vakte uydurursun.
◊ İstanbul’un... Anadolu Yakası mı, Avrupa Yakası mı?
- Avrupa. Anadolu Yakası çocukluğum ve ilk gençliğim. Ama Avrupa Yakası mesleki kariyerim demek, vazgeçemem.
Kadıköy Belediyesi, 4 Ağustos-27 Eylül’de Özgürlük Parkı Amfi Tiyatro’da ‘Sanat Parkta’ adlı konser ve tiyatro etkinlikleri düzenliyor.
Ücretli olarak düzenlenecek etkinliklerin gelirleri festivale katılacak sanatçılara bırakılacak.
Ne güzel değil mi? Salgın sürecinde zor durumda kalan kuruluş ve sanatçılara destek olunacak...
Ama öyle olmadı.
Belediye kaş yapayım derken göz çıkardı, tiyatro camiası birbirine girdi.
Önce Nilgün Belgün, Sumru Yavrucuk gibi önemli isimler festival dışında bırakıldı.Sumru Yavrucuk
Bunun üzerine Ali Poyrazoğlu, Behzat Uygur ve ekipleri festivalden çekildiklerini duyurdu.Behzat Uygur
Tiyatro adına siz utanırsınız
◊ Salgında sefer sayıları az, bayram dolayısıyla talep de yüksek olduğu için uçaklarda yer yok, bilet fiyatları da çok yüksek. İstanbul-Bodrum uçuşum 876 liraya mâl oldu. Uçaklarda yer olmadığı için Avrupa yakasında oturmama rağmen Yeni Havalimanı’ndan değil, Sabiha Gökçen’den binmek zorunda kaldım.
◊ Hani şehir içinde artık salgını pek hissetmiyoruz, hatta ara sokaklarda maske fiilen kalktı ya... Salgını en yoğun hissettiğiniz yer havaalanı. Daha ana girişten itibaren arabada maske kontrolleri başlıyor. Görevlisinden yolcusuna istisnasız herkes maskeli ve kimse çene altı yapmıyor, burunlar kapalı.
◊ Bu kural bir tek yeme-içme yerlerinde biraz gevşiyor ama oralarda da sosyal mesafe kuralı şehirdekinden çok sıkı uygulanıyor. Restoranlarda, misafir ağırlayan lounge’larda boş bırakılacak masalar, koltuklar büyük yazılarla işaretlenmiş. Bazı yerlerde “Dezenfekte edilmiştir” notları var.
◊ Bütün bu titizliği boşa çıkaracak bir olay da vardı: Giriş kapılarında bayram yoğunluğu hesaba katılmamış, uzun kuyruklar oluşmuştu. Kuyrukta beklerken uçağı kaçırma korkusu olunca kapılarda içerideki özenden eser kalmamıştı. Bir an evvel girebilmek için millet üst üsteydi. Daha da erken gitmekte fayda var.
◊ Bizim halkımız uymaz zannediyordum ama maske kuralı uçağın içinde de harfiyen uygulanıyor. Takmamaya meyilli olan varsa da herkes taktığı için kimse çıkarmaya, gevşetmeye cesaret edemiyor. Zaten alanda da uçak içinde de sürekli uyarı anonsları yapılıyor.
Gupse’nin çirkinliği
Barış Arduç ile Gupse Özay, birlikteliklerini Çeşme’de yaptıkları evlilikle taçlandırdı.