Paylaş
Influencer Aslışah Alkoçlar’ın bazı markalardan sosyal medya hesaplarında tanıtmak için ürün aldığı, sonra da bunları tanıtmadığı iddia edildi.
Bunun üzerine Aslışah Alkoçlar bir açıklama yapıp kendisine hediye olarak gelen her şeyi sosyal medyasında tanıtamayacağını; her ne kadar genç yeteneklere, tasarımcılara destek olmaya çalışsa da içine sinmeyen bir ürünü paylaşamayacağını söyledi.
Buraya kadar her şey dört dörtlük.
Influencer ya da fenomenlerle markalar arasında böyle bir ilişki var. Bir taraf diğerine ürününü yolluyor, öbür taraf da onun duyurulmasına, tanıtılmasına yardımcı oluyor.
Yani kazan-kazan durumu.
Aslışah Alkoçlar bu vakayla ilgili şöyle devam ediyor: “Gönderdiği ürünü kullanmam ya da kıyafeti giymem için durmaksızın telefon, mesajlarla taciz etmek ne demek? Bu aşırı rahatsızlık veren hareket sonucunda bahsedilen markayı evet, engelledim. Gönderdiklerini de ihtiyaç sahibi gençlere ilettim. Dilerim benzeri hadsiz olayların devamı gelmez.”
Burada çok ince bir çizgi var bence. Fenomen-marka ilişkilerinin henüz yazılı hale dökülmüş ya da oturmuş etik kuralları yok.
Ama şunu da kabul etmek lazım: Fenomenlere gönderilen bu “hediyeler” aslında tam olarak eşimizden dostumuzdan aldığımız “hediyeler” gibi değil. Oradaki beklenti, aslında iki tarafın da malumu.
Hele ki bazıları çanta, takı gibi ciddi ederi olan, pahalı ürünler. Kimse de kimseye kara kaşı, kara gözü için yollamıyor.
Aslışah Alkoçlar’ın durumunda ne yapılabilirdi diye düşünüyorum; aklıma bir tek şu geliyor: Madem stiline, tarzına uygun bulmadı; tanıtımını da yapamıyor; ihtiyaç sahiplerine yardım etmek yerine bu ürünü iade etmek yakışırdı Aslışah Alkoçlar’a.
Ya kendisi yollasaymış ya da “Buyurun gelip alın” deyip ürünle ne yapılacağı kararını onlara bıraksaymış keşke. Lüzumsuz yere de böyle bir polemiğin içine girmemiş olacaktı.
Sosyal medyayı karıştıran iddia
Sosyal medyada bir yazışma dolaşıyor. “Elif Sarı” adında bir hesaba ait olduğu söyleniyor. Para karşılığında kameradan erotik şov yapma pazarlığı üzerine bir yazışma.
İnfial yaratan nokta şu: “Elif Sarı” mahlaslı hesap, istenirse kamera şovuna bebeğini de dahil edeceğini, onu da çıplak göstereceğini söylüyor.
Yayılır yayılmaz sosyal medyada gündemin birinci sırasına yerleşti.
Hesap gerçek mi “fake” mi belli değil.
İşin uzmanı sayılmam ama muhtemelen sahte. Çünkü hem Twitter’da hem Instagram’da aynı fotoğrafla açılmış başka başka hesaplar var.
Hesapta kullanılan fotoğraflar da bir yabancıya ait. Çünkü karelerden birinde, arkada İspanyolca bir tabela görünüyor. Fotoğraflardaki kadının dövmeleri de İspanyolca.
Yani birisi, bambaşka birinin fotoğraflarını kullanarak birilerini dolandırıyor gibi bir durum var ilk bakışta.
Belki hesap numarası yolluyor, önden para istiyor, sonra vınnn.
Erkek mi kadın mı o da belli değil.
Yani böyle olduğunu umuyorum, en azından buna inanmak istiyorum.
Yine de en küçük ihtimale karşı devlet bu hesabın izini sürmeli, istismar edilen bir çocuk varsa o yavru bir an önce koruma altına alınmalı.
Yalnız dua edelim de bu hesap gibi takipçileri de sahte olsun.
Çünkü pedofili vaat eden bir hesabı 30 bin gerçek insan takip ediyorsa vay bizim halimize.
Meşhur olan fakir çocuklar
“Malazgirt 1071” filminin “Alparslan”ı Cengiz Coşkun, çocukken pazarlarda su sattığını açıkladı.
Kerem Bürsin de oyunculuğa başlamadan önce spor salonlarında kirli havlu toplayıp tuvalet temizliyormuş. Bunu da yeni öğrendik.
Recep Şükrü Apuhan’ın küçükken okuyup çok etkilendiğim “Meşhur Olan Fakir Çocuklar” kitabı geldi aklıma.
Ahmet Mithat, Edison, Dostoyevski, Mimar Sinan, Beethoven, Mehmet Âkif Ersoy gibi çok başarılı olmuş yerli-yabancı isimlerin türlü zorluklarla geçen çocukluk ve ilkgençlik yıllarını anlatıyordu.
Yeni baskısı vardır herhalde. Bir tane alıp yeğenime hediye edeyim.
Çünkü adaletsizliği her kuşakta yeniden üreten sisteme karşı umudumuz, böyle “mutlu son”lar.
Paylaş